25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 MART 2007 CUMARTESİ 14 KOBİ ‘Bankalar Basel 2’ye hazır, firmalar değil’ Türk Ekonomi Bankası (TEB) Genel Müdürü Varol Civil, Türk bankacılık sisteminin Basel II’ye hazır olduğunu belirterek “Ama sorun bankalardan kredi talep eden firmalarda olabilir. Dolayısıyla Basel II aslında firmalarımızın önemli bir sorunu’’ dedi. TEB, Türkiye genelinde sürdürdüğü ‘’TEB KOBİ Akademi’’yi, Ankaralı girişimcilerle buluşturdu. Toplantıda yaptığı konuşmada Basel II’nin daha ziyade bankacılık ve finans sektörü ile ilişkili algılandığını hatırlatan Civil, bunun alınan kredileri daha detaylı analiz eden bir yaklaşım olduğuna vurgu yaparak, kayıt düzeni iyi olmayan, faaliyetlerinin sonuçlarını muhasebesine iyi yansıtmayan ve firmalarını denetlemeyen kuruluşların, kredi kullanmada zorluklar yaşayacağını söyledi. G üncel Bursa’da KOBİ Bilgi ve Eğitim Fuarı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) öncülüğünde 20 ilde yapılması planlanan KOBİ Bilgi ve Eğitim Fuarları’nın (KOBİF) beşincisi, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu tarafından Bursa’da açıldı. Açılıştaki konuşmasında, Halk Bankası kaynaklarından yararlanan esnafın ödediği faizin yüzde 59’lardan yüzde 13’lere indirildiğini kaydeden Aksu, kredi limitlerinin 5 bin YTL’den 25 bin YTL ’ye çıkarıldığını anımsatarak “2003’te kullandırılan 684 milyon YTL kredi 2004’te 1 milyar 213 milyon YTL’ye, 2005’te 1 milyar 495 milyon YTL’ye, 2006’da da 2 milyar 200 milyon YTL’ye yükseldi” dedi. KOBİDER: AB fonları önemli Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Başkanı Nurettin Özgenç, Türkiye’de bilişim alanında çalışan KOBİ’lerin Avrupa Birliği 7. Çerçeve Programı kapsamında sağlanacak 50 milyar Avro’luk destekten yararlanması gerektiğini vurguladı. Bu fırsatı değerlendirmenin yolunun “ortak akıl” üretmekten geçtiğini kaydeden Özgenç, kamu, özel sektör, üniversiteler, araştırma merkezleri, sivil toplum kuruluşları ve KOBİ’lerin işbirliğine girerek ortak akıl yaratacaklarını belirtti. Başarıyı ‘kalite’ getirdi Alpek Metal’in sahibi Kerem Paker, üretimlerinin yüzde 85’ini Almanya, Fransa, İsviçre ve Macaristan’a ihraç ettiklerini söylüyor Özgür Kaşifler’i eşiyle birlikte 1997 yılında kuran Subegüm Bulut EMyth Worldwide”ın lisansını alarak KOBİ’lere İş geliştirme koçluğu ve danışmanlık yapıyor. KOBİ’lere iş geliştirme koçluğu GöKÇE IŞIK Özgür Kaşifler İş Geliştirme Koçluğu, 1997’de Subegüm Bulut ve eşi Cihan Bulut tarafından kuruldu. İTÜ Makine Mühendisliğ’inden 1990 yılında mezun olup iş hayatına atılan, ancak her zaman kendi işini kurmak isteyen Subegüm Bulut, 1994’te Marmara Üniversitesi’nde işletme okurken şirketlere danışmanlık konusuna ilgi duymaya başladı. Bir tesadüf sonucu tanıştığı “EMyth Worldwide”ın lisansını alan Subegüm ve Cihan Bulut’un kurduğu Özgür Kaşifler, Türkiye’nin ilk iş geliştirme koçluğu firması oldu. Özgür Kaşifler, 10 yıldır EMyth Koçu lisansıyla yaklaşık 150 iş sahibine iş geliştirme koçluğu yapmış. Oluşturdukları beş kişilik takım, ilk etapta iş sahip lerine işlerinin üzerinde çalışmayı öğretiyor, nihai olarak da işletmelerini sistemleştirerek kendileri başında olmadan yürüyecek duruma getirmelerine yardımcı oluyor. KOBİ sahiplerinin kendileriyle çalıştıkları ilk 6 hafta içinde işletmelerindeki değişimleri gözle görmeye başladığını belirten Subegüm Bulut, “3 ay bizimle çalışan çoğu iş sahibi kendini tanıyamaz duruma geliyor. Çünkü biz, iş sahiplerine her şeyden önce etkin bakış açıları kazandırıyoruz. Onların işletmelerinde sorun yaşamalarına yol açan düşünce ve davranış kalıplarını değiştirmelerine yardımcı oluyoruz. Elbette pazarlama stratejisi kurma, bütçeleme ya da etkin toplantı yapma gibi teknik sa yılabilecek bilgiler de veriyoruz ama bu bilgileri hemen hayata geçirmelerini sağlayacak yol haritası ve doğru düşünme şeklini de beraberinde sunuyoruz” diyor. Bulut, programı tamamlayan bir iş sahibinin, artık herhangi bir işletmeyi nasıl sistemleştireceğini bilen gerçek bir girişimci zihniyetine kavuştuğunu ve bundan sonra işinde özgürleşmenin sadece zaman meselesi haline geldiğini söylüyor. Özgür Kaşifler’den koçluk hizmeti almak isteyenler genelde internet sitesinden eposta yoluyla başvuruyor. İş sahibiyle görüşen EMyth Koçu, EMyth Ustalık Kazanma Programı vasıtasıyla iş sahibinin kendini donatmasına yardımcı oluyor. EMyth Koçu işletme sahibine balık vermiyor, balık tutmayı öğretiyor. Yapılan kişisel tecrübeye dayalı bir koçluk değil, EMyth materyallerine bağlı sistem koçluğu olduğu için, programın ilkeleri kişiden kişiye ya da sektörden sektöre değişmiyor. 3 kuşaktan beri faaliyetini sürdüren Alpek Metal, dededen toruna, her kuşak işin başına geçtiğinde yeni açılımların yaşama geçtiği bir şirket. 1960’lı yıllarda Bayrampaşa’da bir atölyede metal parçaları üretirken, Türkiye’nin değişen ihtiyaçları doğrultusunda Halkalı’ya taşınıp beyaz eşya sektörüne yan sanayi üretimine geçer, bugün ise üçüncü kuşak olan Kerem Paker yönetiminde İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’nde giyim, saat ve gözlük mağazalarında kullanılan sergileme sistemlerine yönelik çeşitli parçalar üretiyor. Üretiminin yüzde 85’ini başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok bölgeye ihraç eden Alpek Metal’in sahibi Kerem Peker, kaliteli ürün ve pazara yakınlık avantajı sayesinde şimdilik Çin’i Avrupa’da kendilerine rakip olarak görmediklerini belirtiyor. “Başlıca ürünlerimiz; askı sistemleri, duvar ve orta stantlar, çeşitli bağlantı parçaları, kabin askıları, alüminyum duvar profilleri gibi ürünler. İhracatımızı arttırmayı başarmamızın en büyük sebebi Avrupa standartlarında kaliteye sahip ürünler üretmemiz. Kalite anlayışımız müşterilerimizin bizi tercih etmesinin ve yeni müşterilere kolay ulaşmamızın en büyük nedeni. Bugün Avrupa piyasasında büyük bir durgunluk var. Ulaşmak istediğimiz pazar payı her geçen gün küçülüyor. Türk üreticileri olarak pastadan daha fazla pay alabilmemiz için kalitemizi üst seviyede tutmamız, esnek ve hızlı üretim yapımızı arttırmamız gerekiyor” diyen Paker, eski Doğu Bloku ülkelerinin AB üyesi olmalarından sonra maliyetlerinin artmasının Türkiye’deki üreticileri biraz daha avantajlı konuma getirdiğini belirtiyor. Paker, “Fakat bir üretici olarak itiraf etmem gerekir ise Çin ile maliyet olarak rekabet şansımız sıfıra yakın, tek avantajımızı coğrafi yakınlık ve kalite olarak görüyorum” demeyi de ihmal etmiyor. Alpek Metal bugün Avrupa’da konusunda lider olan firmalara hizmet veriyor. Nihai kullanıcılar ise Esprit, Puma, Swatch, S. Oliver gibi büyük şirketler. Başta alüminyum ve paslanmaz çelik olmak üzere demir, pirinç ve zamak gibi ürünleri mamul haline çeviriyor. Söz konusu ürünler mağaza sergileme sistemleri olarak kullanılıyor. Avrupa’daki bu pazara nasıl eriştiniz sorumuzu Paker şöyle yanıtlıyor: “İhracata başlamamız yurtdışında ziyaretçi olarak katıldığımız bir fuarda tesadüfen satınalma görevlisi Alpek Metal bugün Avrupa’da konusunda lider olan firmalara üretim yapıyor. Nihai kullanıcılar ise Esprit, Puma, Swatch, S.Oliver gibi büyük şirketler. Başta alüminyum ve paslanmaz çelik olmak üzere demir, pirinç ve zamak gibi ürünleri mamul haline çeviriyor. Söz konusu ürünler mağaza sergileme sistemleri olarak kullanılıyor. Türk olan yabancı bir firmanın bizden bir ürün teklifi istemesi ve bizim bu ürünü üretmek için verdiğimiz teklifin ardından firma yapımızı bu ürüne uygun hale getirmemizle başladı. Yani sektörü seçmemiz tamamen tesadüf oldu.” 2002 yılından beri Almanya, Fransa, İsviçre ve Macaristan’a ihracat yaptıklarını, geçen yılki cirolarının ise 1 milyon Avro olduğunu belirken Paker, “Fuarlarda hedef müşterilerimizi tespit edip daha sonra birebir ziyaretlerle pazarlama faaliyetlerinde bulunuyoruz. Zorlandığımız konu ülkemizde hammadde kalitesinin yeterli seviyede olmaması. Yurtdışında firmalar normlara uygun hammaddelere kolaylıkla ulaşabilirken biz zorluk çekiyoruz. Örneğin çok basit bir vidada müşterimiz 4Nm kopma testine dayanıklılık istedi. Dört Türk vida üreticisi maalesef istemiş olduğumuz standartta vidayı üretemedi. Bizde bu vidayı Avrupa’dan ithal etmek zorunda kaldık hem de daha düşük bir fiyata” diye yakınıyor. “Türkiye’de daha verimli bir çalışma yapabilmeniz için hangi koşulların sağlanmış olmasını isterdiniz” sorumuza aynı zamanda KOSİD Genel Sekreterliği görevini de yürüten Paker’in verdiği yanıt ise şöyle oluyor: “Hedefimiz yurtdışında markalı ürünlerimizle satış yapabilmek. Türkiye’de üretim ve ihracat yapmak gerçekten zor. Özellikle kurların çok düşük seyretmesi yurtdışında fiyat tutturmamızı zorlaştırıyor. Devletin de biz üreticileri, potansiyel vergi kaçakçısı olarak görmemesi gerekli. Vergi iade işlemleri daha kolaylaştırılmalı. Biz neredeyse tamamı yurtiçi girdiyle ülkemize döviz kazandıran firmalarız. Bugün Türkiye’nin ihracatının yüzde 50’sinden fazlası dahilde işleme rejimi ile ülkemize gelen ara mamul veya mamullerin tekrar ihraç edilmesi ile gerçekleşiyor. Bu sebeple ihracat rakamlarımız gerçeği yansıtmıyor. NETSİS’ten KOBİ’lere özel ürün KOBİ’lere eğitim, uygulama desteği ve danışmanlık hizmeti de veren yazılım kuruluşu NETSİS, tamamen KOBİ’lerin kullanımını göz önünde bulundurarak geliştirdiği ‘Fusion Standard@6’ adlı çözümü İzmir’de düzenlenen KOBİ Bilgi ve Eğitim Fuarı’nda (KOBİF) tanıttı. Fuar süresince KOBİ’lere NETSİS ürünlerini tanıtarak, ilerlemede ve rekabette üstünlük sağlamanın yollarını aktarmaya çalıştıklarını kaydeden NETSİS Satış Direktörü Tamer Efeçınar, “NETSİS ürün ailesi içerisindeki Fusion Standard@6 adlı çözümümüzü, tamamen KOBİ’lerin kullanımını göz önünde bulundurarak geliştirdik. ERP düzeyindeki bu kapsamlı ve ekonomik ürünümüz ile KOBİ’lere finans ve muhasebe uygulamalarına ek olarak ayrıntılı üretim planlaması, sipariş, faturalama ve yükleme dağıtım işlemlerinin hızlı ve hatasız olması, GPRS, el terminali uygulamalarının avantaj ve desteğinin uygulanması gibi birçok konuda yardımcı oluyoruz” Efeçınar şöyle devam etti: “KOBİ’lerin gelişmesi ve büyümesi, kendilerine sağlanan destek ve teşviklerden doğru faydalanmaları ile mümkün. NETSİS olarak bu işletmelerin kalkınmasında en pratik bilişim çözümlerini sunma yönünde ArGe çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” hilmideveli?hotmail.com HİLMİ DEVELİ Piyasalar içeriden ve dışarıdan etkilenmeyle kırılganlığını sürdürüyor... Nedir kırılgan olan dersek, kısaca; borsa, döviz, faizlerdeki belirsiz hareketlilik ya da tedirginlik olarak tanımlanabilir. Borsada işlemin sığlığı, kısa süreli para kazanç amaçlı sıcak para giriş ve çıkışı ve enflasyona endeksli para politikaları.. bu süreci besleyen politikaların uygulanması, bu süreci destekleyen, besleyen ortam olarak görülüyor.. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle başlayan siyasi belirsizlik, ardından genel seçimlerin olağan tarihinden öne alınma söylentileriyle giderek yoğunlaşıyor. Tam anlamıyla bilmeceye dönüşen bir süreç... R.Tayyip Erdoğan mı, yoksa bir başkasının mı cumhurbaşkanı olacağı, seçimlerin öne alınacağı kesin olmakla birlikte hangi tarihe çekilebileceği neredeyse bahis konusu olabilecek duruma gelmiş… Kırılganlığı siyasette bunlar etkilerken bir başka etken ise ekono Piyasadaki Kırgınlık Nasıl Giderilecek?.. mideki gelişmeler... Örneğin cari açıkta gelinen nokta.. Gelişmekte olan piyasaları dış şoklara karşı en korumasız kılan nokta, ödemeler dengesi. Gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYİH) oranı yüzde 8.5`i bulan cari açık, Türkiye’de piyasaların zayıf halkalarından birini oluşturuyor.. Kısaca bu süreçte yaşananlar.. kısa dönemde siyasi belirsizlik ve yüksek cari işlemler açığı, Türkiye’yi dış şoklara kırılgan hale getiriyor. Şimdiye kadar içerideki dinamikleri ya da etkenleri sıraladık.. Küreselleşmenin getirdiği şok ya da dalgalanmalar da piyasalardaki kırılganlığı tetikliyor.. Dünya ekonomisinin önünde resesyondan, mortgage batıklarına kadar birçok risk yaşandığı öne sürülüyor. Örneğin, ABD’de yüksek faizli mortgage kredileriyle ilgili sorunların giderek derinleşmesiyle ABD’de ve Asya’da borsalar geriledi. New York Borsası’nda Dow Jones ve Nasdaq endeksleri yüzde 2 civarında düşüş gösterdi... ABD Mortgage Bankaları Birliği’nin sektördeki olumsuzlukları yansıtan verileri açıklaması, New Century ve Accredited gibi şirketlerin iflasın eşiğine gelmesi, dolar/yen paritesindeki hareketlilik, uzmanlarca, piyasalardaki tedirginliği arttıran en önemli güncel olaylar olarak değerlendiriliyor. En büyük kırılganlık ya da dalgalanmaların en çok etkilendiği ülkeler ise Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler olarak gösteriliyor... IMF ile yapılan anlaşmada, sosyal ve üretim politikalarının destekleme anlayışından yoksun olmasının bedeli, yurttaşların satın alma gücünün giderek gerilemesine; esnafsanatkâr, reel sektör ve KOBİ’lerin işletme sermayelerinin erimelerine; kullandıkları finansman kredilerinin maliyetlerinin artmasına neden olduğunu göz ardı etmemek gere B:13972 kiyor. Konut ve taşıt alım kredilerinde durma noktasına gelinmesi, alınan kredilerin geri ödemelerinde yaşanılan sıkıntılar, kredi kartlarında ödeyemezlik sayısının artması, senetlerdeki protesto ve karşılığı olmayan çeklerin artışları piyasaya olumsuzluk olarak yansıyor. Kırılganlığın bu noktaya gelmesiyle piyasalardaki oluşan daralma, yeni yatırımları ve yeni istihdam alanlarını nasıl yaratabilecek?.. Felaket senaryosu yazmaya, çizmeye hiç hevesli değiliz; olası sorunların duygusallıktan uzak, doğru kararlarla çözüleceğine inanıyoruz... Toplumun her kesimince, siyasi belirsizliği çözebilecek tek kişinin Sayın Başbakan olduğu biliniyor... Küresel ekonomideki dalgalanmalardan etkilenmeyi en aza indirmenin yöntemi ise; daha çok katma değerli üretim, üretileni ihraç etmeyi olmazsa olmaz olarak görmek, benimsemek ve yaşama geçirmek... CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle