22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2007 CUMA 4 HABERLER 7 öğrencinin öldüğü 16 Mart 1978 katliamı ile ilgili davada zamanaşımının dolmasına 1 yıl kaldı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Dikkatli Bir Ulusal Politika Gerek Van’daki, restore edilmiş olan Ermeni Akdamar Kilisesi iki hafta sonra açılıyor. Bu açılış töreni için Ermenistan’dan gelecek olan konuklara kolaylık olsun diye, normal olarak açık olan Erivanİstanbul seferine ek olarak ErivanVan hattına özel bir sefer konulması konusu tartışmalara yol açtı. Genelkurmay Başkanlığı’nın bu konuda bazı çekinceler ileri sürdüğü biliniyor. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Levent Bilman ise dünkü gazetelerde çıkan açıklamasında, örgütlerinin bu konudan haberdar olmadığını belirtiyordu. Hükümet çevreleri ise konuyla ilgili suskunluklarını sürdürüyorlar. Önce Akdamar Kilisesi’nin restore edilerek açılmasının olumlu bir girişim olduğunu vurguladıktan sonra, TürkiyeErmenistan ilişkilerinde çok dikkatli olunması gerektiğini ve VanErivan hattının açılmasını sakıncalı bulanların görüşlerine katıldığımı belirtmek isterim. Geçenlerde, konuyu emekli büyükelçi İstanbul milletvekili Şükrü Elekdağ ile konuşuyorduk. Sayın Elekdağ’ın TürkiyeErmenistan ilişkileriyle ilgili bir yazısı önünümüzdeki günlerde Cumhuriyet’te yayımlanacak, orada da daha etraflıca bulabileceğiniz bazı hususları Sayın Elekdağ bir kez daha vurguladı. Bu bilgilerin de ışığında Ankara’nın, Erivan ile ilişkilerinde çok dikkatli davranması gerektiğini Erivan Van seferi vesilesiyle bir kez daha açıklamak farz oldu. ??? Bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti, Sovyetler Birliği’nin çözülmesi üzerine bağımsızlığını ilan eden Ermenistan’ı ilk tanıyan ülkelerden biridir (16 aralık 1991, ABD’den de 2 gün önce). Süleyman Demirel, bu tanımanın karşılığında 24 Aralık 1991’de gönderdiği bir mesajda Ermenistan’ın komşularıyla iyi komşuluk ve dostluk ilişkileri içinde olması koşuluna bağladığını ihsas ediyordu. O sırada Ermenistan’ın başında, geçmişten çok geleceğe önem verdiğini söyleyen, Türkiye ile iyi ilişkileri öngören Ter Petrosyan bulunmaktaydı. Ne var ki Taşnaklar, ılımlı Petrosyan’ı saf dışı bırakıp Ermenistan’da fanatik bir politikayı egemen kıldıktan sonra, zaten Karabağ sorunu yüzünden tam rayına oturmayan Türk Ermeni ilişkileri bozulmaya başladı ve Ankara 1993’te sınır kapılarını, 1994’te ise hava sahasını Ermenistan’a kapattı. Ermenistan, 23 Aralık 1990 tarihli bağımsızlık bildirgesinde, Anadolu’nun kimi bölgelerini Batı Ermenistan sınırı içinde göstermekte, öte yandan anayasasında da Ağrı’nın Ermenistan’ın sembolü olduğunu belirtmektedir. Şu anda, Ermenistan bir yandan, diyaspora ile birlikte Ermeni soykırımının tanınması konusunda yabancı başkentler aracılığıyla Türkiye’ye baskı yapmakta, öte yandan da, yine aynı odakların bastırmasıyla Türkiye’nin Alican ve Akkaya sınır kapılarını açmasını sağlamaya çalışmaktadır. Ayrıca Ermenistan’ın Büyük Ermenistan öngören Haydat politikası geçerlidir. Bu politika gereği, önce soykırımın tanınması sağlanacak arkadan da Türkiye’ye yönelik tazminat ve toprak talepleri gündeme gelecektir. ??? Ermenistan Türkiye’ye karşı politikasını başarıyla yürütüyor. Dünyanın birçok ülkesinin parlamentosunda, soykırımın kabulünü sağladığı gibi, öte yandan da Türkiye üzerinde baskı uygulatarak normal uçak seferlerini başlatmış, 4 bin TIR’la Türkiye üzerinden gıda sevkıyatını sağlamış bulunmaktadır. Ayrıca şu anda 70 bin Ermenistan vatandaşı, resmi makamların göz yummasıyla kaçak olarak Türkiye’de çalışmaktadır. Yani Ermenistan, Türkiye’ye karşı düşmanca bir politikayı sürdürür, Batı ülkelerini de seferber ederken ABD ile AB’nin baskılarıyla Türkiye’nin kendi üzerindeki baskı olanaklarını da etkisiz bırakmaktadır. Türkiye ne TIR ile mal sevkiyatını durdurmakta, ne uçak seferlerini kaldırmakta, ne de bu küçük ülke için hatırı sayılır bir rakam olan 70 bin kaçak Ermenistan vatandaşını sınır dışı etmektedir. Kısacası, “Türkiye’ye ne yaparsan yap, nasıl olsa karşı yaptırım gelmez” düşüncesi egemendir Erivan’da. Oysa Türkiye’nin en fazla baskı yapabileceği odak, kendisine çok muhtaç olan Ermenistandır. Bu durumda, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına yanıt veren bir politika uygulaması gereken ortamda, nedense kimi kibar deyişiyle “liberal” yurttaşlarımız, yazarlarımız da, Ermenistan ile sınır kapılarımızı açmamızı, Erivan’a, Azerbaycan’ı da izole edecek yeni bir dostluk eli uzatmamızı istemektedirler. Bu tutuma akıl erdirmek güçtür. İşte ErivanVan seferinin düşündürdükleri... Zaman katil lehine işliyor satarak aynı kararda “Olayda bir güvenlik görevlisinin dahi yaralanmamış olmasına” dikkat çekildiği29 yıldır süren 16 Mart katliamı dani söyledi. Hanta, “Bu tespitler salvasında zamanaşımı süresinin doldırının adresini gösteriyor. Buna masına 1 yıl kaldı. Müdahil avukatı karşın hiçbir şey yapılmadı” dedi. Hilmi Hanta, davanın bilerek zamanaşımına uğratılmak istendiğini be öğrenci olan müdahil avukatı Hilmi tik silahlarla ateş edildi. Saldırıda, ganların peşinden koşmaya başladı. Zamanaşımına uğratılması için davalirterek “16 Mart suskunluğa gömü Hanta, “16 Mart davasına yönelik sabah arkadaşlarına “Nişanlandığı Ancak telsizden polislere “Durun! nın önüne sürekli engeller çıkartıldığını vurgulayan Hanta şöyle devam lüyor” dedi. temizleme operasyonu yapılıyor. nı, okuldaki işlerini halledip mem Koşmayın” emri verildi. İstanbul Üniversitesi’nde 7 öğren 16 Mart suskunluğa gömülüyor. leketi Aydın’a geri döneceğini” beDavanın müdahil avukatı Hilmi etti: “Tanık olarak mahkemeye ifacinin öldürüldüğü, 41’nin de yaralan Dava, koşa koşa zamanaşımına gi lirten Hatice Özen ile birlikte Cemil Hanta, Sıkıyönetim Mahkemesi’nin de veren emekli astsubay Oğuz Serdığı 16 Mart katliamı davasının za diyor” dedi. Sönmez, Baki Ekiz, Abdullah Şim gerekçeli kararında davayla ilgili, çinoğlu, katliamda kullanılan bommanaşımına uğramasına yalnızca 1 16 Mart 1978 günü Beyazıt Kam şek, Murat Kurt, Hamdi Akıl Tu “Olay, basit bir adam öldürme olayıl kaldı. 29 yıldır süren dava tanık pusu’ndan topluca çıkan solcu öğ ran Ören yaşamını yitirdi. 41 öğ yı değil. Türkiye ahalisini birbiri baların Yüzbaşı Mehmet Ali Çevisız ve sanıksız olarak dosya üzerin rencilerin üzerine saat 13.30 sırala renci de yaralandı. Olayın şokunu ne karşı silahlandırarak çatışma ker tarafından Abdullah Çatlı’ya de devam ederken katliam sırasında rında bomba atıldı, ardından otoma üzerinden atan bazı polisler, saldır ya teşviktir” tespiti yapıldığını anım verildiğini söyledi. Uğur Mumcu da defalarca Çeviker’in o dönemde bomba yapımı, silah kullanma ve NUR ÖDÜLÜ DOĞRAMACI’YA hatta adam öldürme konusunda ülkücüleri eğittiğini yazdı. Suç duyurumuz üzerine mahkeme Çeviker hakkında o dönemde görev yaptığı Üçüncü Kolordu Komutanlığı’na herhangi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) bir işlem yapılıp yapılTBMM Başkanlık Divanı, bu yılki TBMM madığını sordu. Ancak Onur Ödülü’nün eski YÖK Başkanı Prof. gelen yanıtta Çeviker’le Dr. İhsan Doğramacı’ya verilmesini kararilgili herhangi bir kayıt laştırdı. Divan, büyük bölümü AKP milletbulunmadığı belirtildi. vekilleri tarafından önerilen 47 kişi ve kuruOysa bu kişi daha önce mu da “Üstün Hizmet Ödülü”ne değer görbaşka bir suçtan tutukdü. lanıp cezaevine konulTBMM Başkanlık Divanı, dün toplanarak muştu.” geçen hafta Kültür Sanat ve Yayın KuruSavunma haklarının enlu’nda belirlenen onur ve üstün hizmet ödügellenmesini protesto etlü adaylarını oybirliğiyle aynen kabul etti. mek amacıyla duruşmaTBMM Başkanı Bülent Arınç, ödülün “Kurlara katılmadıklarını ifaduğu üniversiteler ve Türk eğitim hayatıde eden Hanta, delillerin na sağladığı katkılar ve tıp alanında yaptoplanmasını mahkememış olduğu akademik çalışmalardan doye kabul ettirmekte zorlayı” Doğramacı’ya verildiğini bildirdi. Doğlandıklarını söyledi. Hanramacı, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tata, şöyle konuştu: “Durafından önerilmişti. Ödüller 5 Nisan’da düruşmalara girmesek de zenlenecek törenle sahiplerine verilecek. davayı bırakmadık. DaÜstün hizmet ödülü adaylarına ise AKP’liva, zamanaşımına biler damgasını vurdu. Ödül alanların yüzde 90’ı linçli şekilde sürükleniAKP milletvekilleri tarafından aday gösterilAdana’da, Haklar ve Özgürlükler Cephesi göstererek katliamların ardında bulunan yor. O tarihten bu yana di. Bu çerçevede örneğin, hükümete yakın(HÖC) üyeleri, Halepçe, Ümraniye ve Gazi karanlık güçlerin yine sahneye çıktığını ve yargılama tamamen lığıyla bilinen, Kanal 7’de yayımlanan progolaylarını protesto etti, katliamların gerçek katliamlara devam ettiğini söyledi. Halkın hak göstermelik bir şekilde ramdan sonra dernekleşen “Deniz Feneri sorumlularının bulunmasını istedi. HÖC arama ve özgürlük mücadelesinin sürüyor. Davada ne taDerneği” geçen yıl olduğu gibi bu yıl da üyelerinin, “Katiller halka hesap verecek”, katliamlarla engellenmeye çalışıldığını ileri nık var, ne sanık. Olay ödüle değer görüldü. Dernek 14 AKP mil“Yaşasın halkların kardeşliği”, “Katliamları süren Yavuz, “Örgütlü mücadele, tarih sıcağı sıcağına değerletvekili tarafından aday gösterildi. Aynı şeunutmadık, unutturmayacağız” sloganlarını boyunca engellenmeye çalışılmış, bunların lendirilmediğinden takilde cami, Kuran kursu yaptıran bazı işadamattığı eylemde, Sevda Yavuz, Halepçe’de yetmediği yerde katliamlar nıklar da zamanaşımıları da ödül listesine girerken 80 ülkede “kur5 bin kişinin, Beyazıt’ta 7 öğrencinin, gerçekleştirilmiştir. Halkın adalet özlemi hiç na uğradı. Hâlâ olayla ban eti” dahil gıda yardımında bulunan İnGazi ve Ümraniye’de de 16 kişinin bitmemiştir. Bu nedenle er ya da geç halkın bilgisi olanların bize san Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakkatledildiğini vurgulayarak başladığı direnişi başarıya ulaşacaktır” dedi. ulaşmasını bekliyoruz.” fı da ödül listesine girdi. konuşmasında, Hrant Dink cinayetini örnek (Fotoğraf: YUSUF BAŞTUĞ) BERİV AN TAPAN ? 29 yıl önce Beyazıt Kampusu’ndan çıkan solcu öğrencilerin üzerine bomba atıldı, ardından da otomatik silahlarla ateş edildi. Saldırganlar kaçarken olay yerindeki polislere ‘Durun koşmayın’ emri verildi ve saldırıda 7 öğrenci yaşamını yitirdi. Katliamın ardından açılan davada 29 yıl boyunca bir arpa boyu yol gidilemedi. Katliam sırasında öğrenci olan müdahil avukatı Hilmi Hanta, “Dava, koşa koşa zamanaşımına gidiyor” diye konuştu. O TBMM Ödülleri’ne AKP damgası HÖC, katliamları protesto etti Avrupa’nın Büyük Kentleri ve İstanbul İstanbul bir korku kenti mi? Suç oranı her yıl artıyor mu? Bu kentte yaşamak iyice riskli hale geldi mi? Bu konuda elimizde ciddi rakamlar bulunmuyor. Avrupa içinde İstanbul’daki şiddetin yeri nedir? Almanların Der Spiegel dergisinde Avrupa’daki büyük kentlerdeki suç oranı üzerine yapılan bir araştırmaya rastladım. Araştırma hangi şehrin daha fazla tehlikeli olduğunu inceliyor. İstanbul’un bu sıralamada çok da yukarılarda olmadığını gördüm. Avrupa Birliği Suç ve Güvenlik Konsorsiyumu’nun yaptırdığı araştırma, büyük kentlerde yaşayan yurttaşlardan her yüz kişiden geçen yıl içinde kaçının suçun kurbanı olduğunu gösteriyor. Hırsızlık, kapkaç, gasp, cinsel saldırılar, tehdit, şiddete dayalı suçlar, göçmenlere yönelik suçlar, dolandırıcılık, rüşvet ve uyuşturucu bu araştırmanın konusunu oluşturuyor. Bu araştırma ağırlıklı olarak Avrupa Birliği üyesi 15 ülkenin ve bazı aday ülkelerin 35 bin yurttaşı arasında yapılmış. ??? İngiltere’nin başkenti Londra, Avrupa kentleri içinde en çok saldırıya uğrayan insanların yaşadığı şehir olarak dikkat çekiyor. Kendisine soru sorulan her yüz kişiden 32’si bu şehirde geçen yıl yukarıda saydığımız saldırılardan birisiyle karşı karşıya gelmiş. Londra’yı Estonya’nın başkenti Talinn yüzde 30’luk suç oranıyla izliyor. Onu Hollanda’nın Amsterdam kenti yüzde 27 ile, Belfast ve Dublin yüzde 26 ile, Kopenhag yüzde 24, New York yüzde 23, Stockholm yüzde 23, Brüksel yüzde 20, Berlin yüzde 18’le izliyor. İstanbul, bütün bu kentlerden sonra Paris ve Berlin ile birlikte yüzde 18’lik suç oranıyla ortalarda yer alıyor. İstanbul’dan sonra Viyana, Edinburgh, Roma yüzde 17’yle sıralanıyorlar. Helsinki 15, Madrid 14, Atina 13, Zagrep 12, Lizbon 10 oranlarıyla bu kentleri izliyorlar. ??? Görüldüğü gibi İstanbul, Avrupa’nın büyük kentleriyle kıyaslanınca suç oranının çok üst sıralarda olmadığı bir şehir sayılabilir. Önce bu durumu saptayalım, sonra durumu yeniden gözden geçirelim. Açıklanan rakamlara göre İstanbul’un nüfusu her yıl ortalama olarak 300350 bin civarında artıyor. Bu nüfus orta büyüklükteki bir şehrin her yıl İstanbul’a eklendiği anlamına geliyor. Bu rakam yukarıda söz konusu ettiğimiz hiçbir Avrupa şehri için söz konusu değil. Avrupa’nın büyük kentlerinin nüfusu neredeyse hiç artmıyor. İstanbul, köyleri boşaltılan, işsiz, cahil, mesleksiz yüz binlerce yeni insanı içine alıyor. Ayrıca bu insanların yaşam alışkanlıkları, kültürleri de bu kentin vahşi ortamı içinde ayrı bir zıtlık oluşturuyor. Her yıl bu kadar çok sayıda insanı, İstanbul’un kendi içine alıp dönüştürmesi imkânsız görünüyor. İşsizlik ve çaresizlik, sosyal ve kültürel çatışmayla iç içe geçiyor. Buna bir de her gün trafiğe çıkan 500 aracı eklerseniz, tablo iyice içinden çıkılmaz hale geliyor. Kültürel uyumsuz, yoksul ve de gergin bir ortam bu tablonun kaçınılmaz sonu olarak karşımıza dikiliyor. ??? Tabii, bu kadar yoksul ve çaresiz insanın yığıldığı İstanbul, aynı zamanda dünyanın en büyük zenginlerinin de yaşadığı bir kent olarak dikkat çekiyor. Gazetelerin satılık ev ilanlarına baktığınız zaman yüzlerce milyon dolarlık evin varlığına tanık oluyoruz. Türkiye, gelir dengesizliğinin dünyada en korkutucu boyutlarda olduğu ülkelerden birisi. Yapılan araştırmalara göre alt gelir grupları ile üst gelir grupları arasındaki oran 1/13 civarında. Avrupa’da bu 1/4 düzeyinde. İstanbul’un ise Türkiye’deki ortalamaya oranla daha yüksek bir dengesizlik içinde olduğunu söyleyebiliriz. Gelir dağılımındaki büyük uçurum da yukarıdaki tabloya eklenince, durum iyice vahim hale geliyor. ??? Bu tablodan yola çıkarak, neler yapılabileceği de söylenebilir. Kente göçün durdurulması için öncelikle bazı yatırımların göç veren yörelere yönelmesi gerekiyor. Yapılacak bir araştırmayla son bir yıl içinde en çok nerelerden göç alındığı saptanabilir. Oralardaki insanları iş sahibi yapacak ya da onların orada oturmalarını sağlayacak maddi destek projeleri geliştirilebilir. Kentin yoksul varoşlarına yönelik bir dizi iyileştirici programlar uygulanabilir. Eğitim, meslek edindirme, kültürel programlar gibi bir dizi etkinlik belediyeler ve hükümetçe ele alınabilir. İstanbul’un giderek çaresizleşen trafiği için de daha radikal önlemler şart hale geliyor. ??? İstanbul’u seviyoruz, sevgimizle öldürmeyelim… asirmen?cumhuriyet.com.tr Bozgeyik’e ihraç İstanbul Haber Servisi Anlattığı fıkra yoluyla Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret eden Mimarsinan Belediye Başkanı Cuma Bozgeyik, AKP’den ihraç edildi. AKP İstanbul İl Örgütü Yerel Yönetimlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Aziz Babuşçu, belediye başkanlığı gibi önemli makamlarda görev yapan kişilerin, davranış ve sözlerine dikkat etmeleri gerektiğini söyledi. Babuşçu “Parti tüzüğümüz ve SPY gereği kendisini partimizden kesin ihraç kararı aldık. Kendisinin bu karara itiraz hakkı var. Ama bu hakkı kullanıp kullanmayacağını bilmiyoruz” dedi. 78’liler toplandı İstanbul Haber Servisi “78’liler Girişimi”, bu yıl 12 Eylül’ü, “Türkiye Kendisiyle Yüzleşiyor” etkinlikleriyle sorgulanmasını kararlaştırdı. 78’liler İstanbul Meclis toplantısında, İstanbul Yürütme Kurulu’na Prof. Dr Ahmet Çakmak , Erol Çıtak, Osman Zorba, Osman Yener, Nimet Tanrıkulu, Celalettin Can,Yunus Bircan, İbrahim Ünal, Abdullah Öztüre, İsmail Özgül, Feyyaz Yaman, Müfit İşler, Zeki Coşkun ve Taner Güven seçildi. Müge Çamköy, Şengül Öztüre ve Feza Koçali ise Denetim Kurulu’na getirildi. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle