10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 ŞUBAT 2007 CUMARTESİ 14 KOBİ SIFIR FAİZLİ KREDİ İLE ARGE FIRSATI KOBİ’lere yönelik ArGe faaliyetleri için sıfır faizli kredi imkânı sunulacak. Destek Patent’ten yapılan yazılı açıklamada, Destek Patent ve Garanti Bankası’nın işbirliğiyle, ArGe faaliyetlerinin daha verimli ve patent almaya yönelik olmasını sağlayan “Patsis’’ adlı sistemi satın almak isteyen KOBİ’lere 25 bin YTL’ye kadar olan kredinin sıfır faizle sağlanacağı ve koşullara göre 1224 ay arasında değişen vadelerle verilebileceği bildirildi. Destek Patent’in geliştirdiği Patsis sistemi, yerli firmaların uluslararası “patent saldırılarından’’ korunabilmesini ve ArGe faaliyetlerinin daha verimli, pazarlama ve patent odaklı şekilde yürütülmesini hedefliyor. Patsis, teknolojik rekabet analizi, eğitim programları, atölye çalışmaları ve patent odaklı ArGe’nin sistem entegrasyonu olmak üzere 4 bölümden oluşuyor. G üncel KÜÇÜK ŞİRKETLERE KREDİ ALMADA KOLAYLIK Kredi Kayıt Bürosu (KKB) Genel Müdürü Gürsel Kubilay, 2007’de başlayacak Kurumsal Büro Sistemi sayesinde, daha çok ve daha güvenilir veriyle hareket eden bankaların kredi riskinde bir düşüş yaşanacağını, reel sektörün de daha ucuza kredi kullanma imkânına sahip olacağını belirtti. Sistemin özellikle KOBİ’lere yönelik krediler açısından bir avantaj getireceğine işaret eden Kubilay, “Bankaların,genelde büyük şirketlerin bilgileri konusunda problemleri yok, ama 30 bin 50 bin dolar krediye ihtiyaç duyan bir KOBİ’yi, bir bireysel kredi müşterisi gibi düşünmek lazım. Onlarla ilgili yeterli bilgileri yok’’ diye konuştu. Kubilay, sistemin en önemli özelliklerinden birinin ise şirket sahiplerinin bireysel hesaplarının da sorgulamaya dahil edilmesi olduğunu kaydetti. SIRA YENİ PAZARLARDA Hür Sanayici ve İşadamları Derneği (HÜRSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Kadayıfçı, KOBİ’leri keşfedilmemiş yeni pazarlara götüreceklerini belirterek “AB, Kuzey Afrika ve Ortadoğu, yakın pazarlar olarak birçok işadamı tarafından keşfedildi. Biz öncü mahiyetinde başka pazarlara işadamlarını götüreceğiz” dedi. Kadayıfçı, hedeflerinin iş adamlarını Avrupa dışındaki pazarlarla tanıştırmak olduğunu söyledi. Kadayıfçi, TUSKON’un, nisan ayında 1200 Türk işadamını, 250 Pasifikli işadamı ile İstanbul’da buluşturacağını da belirtti. Enhas Makine’nin Genel Müdürü Bingül Püskül, İTO’nun yarışmasında en başarılı kadın seçildi Çocukları büyüttü, işe atıldı, ödülü aldı oğaziçi İşletme’yi bitirdikten sonra evlendi ve çocuklarını büyüttü. İş yaşamından 10 yıl uzak kaldıktan sonra ‘artık yeter’ diyerek eşiyle birlikte çalışmaya başladı. Haramidere’de kurdukları fabrikada, daha önce yurtdışından ithal edilen dokuma makinelerinin kavrama sistemlerini Türkiye’de üreterek bir ilke imza attı. B İ hracata 1998’de başladıklarını belirten Püskül, 2006’da sağladıkları 1 milyar 200 bin YTL ’lik cironun yaklaşık yarısını ihracattan elde ettiklerini belirtiyor. İki savaş arası dönemde Irak pazarıyla başladıkları ihracatı, bu pazarın kapanmasıyla ABD’ye yönlendirmişler. Hedef ihracatta, cirolarının yüzde 60’ını yakalamak. düşünüyorum. Özellikle eğitimli kadınların çalışmama lüksü yok, çünkü aldıkları eğitimle birçok kişinin önüne geçiyorlar. Tahsili olmayan kadınların bile büyük işler yaptığına şahit oluyoruz” diye konuşuyor. 1998’den beri ihracat yaptıklarını belirten Püskül, 2006 yılında sağladıkları 1 milyar 200 bin YTL ’lik cironun yaklaşık yarısını ihracattan elde ettiklerini belirtiyor. İki savaş arası dönemde Irak pazarıyla başladıkları ihracatı, bu pazarın kapanmasıyla ABD’ye yönlendirmişler. Önümüzdeki dönemde katılacakları fuarlarla ihracatı cirolarının yüzde 60’ına çıkarmayı hedefliyorlar. İTO tarafından düzenlenen yarışmada ödülleri, Genmot adına şirketin genel müdürü Yakup Küçük, Enhas Makine adına şirketin genel müdürü Bingül Püskül, Emin Tabldot adına şirket yönetim kurulu başkanı Hüseyin Bozdağ, Karaköy Güllüoğlu Gıda Sanayii adına ise şirketin yönetim kurulu başkanı Nadir Güllü aldı. GÖKÇE IŞIK Hasan Püskül, Enhas Makine Sanayi’yi 1970 yılında Ayvansaray’da küçük bir atölyede kurmuş. Eşi Bingül Püskül ise Boğaziçi İşletme’yi bitirdikten hemen sonra evlenip iki çocuk sahibi olduğu için uzun süre iş yaşamından uzak kalmış. O dönemin şartlarında hem çalışıp hem çocuk büyütmenin zor olduğunu söyleyen Püskül, 10 sene geçtikten sonra ‘artık yeter, çalışmam gerekiyor’ dediğini ve eşiyle birlikte çalışmaya başladığını söylüyor. Onun bu kararıyla birlikte şirketi aile şirketine çevirmişler ve Ayvansaray’dan Yenibosna Doğu Sanayi Sitesi’ne taşınmışlar. 3 yıldır da Avcılar Haramidere’deki 2000 metrekare kapalı alandaki fabrikada faaliyet gösteriyorlar. Enhas Makine daha önce yurtdışından ithal edilen dokuma makinelerinin kavrama sistemlerini Türkiye’de üretmeye başlayarak bir ilke imza atmış. Ürettikleri ürünler, kaliteli olmaları sayesinde firmalar tarafından tercih edilmeye başlayınca, yabancı firmalar için önemli bir rakip haline gelmişler. Bu süreçte, sanat okulu mezunu olan Hasan Püskül imalat aşamasıyla ilgilenirken Bingül Püskül; pazarlama, finans ve ihracat konularından sorumlu olmuş. Aldığı eğitimin büyük faydasını gördüğünü belirten Püskül, “İşletme her alanla kombine edilebilecek bir dal. Ben de eğitimimden yarar lanarak elimizdeki işi geliştirmeyi düşündüm. Eşimle çalışmam da benim için bir avantaj oldu. Ancak sektörde benden başka kadın olmamasından üzüntü duyuyorum. Kadınların girişimci ve sorumluluk sahibi olmalarından dolayı çalışma yaşamında daha başarılı olduklarını Bingül Püskül ödülüyle. ‘Başarımın sırrı işimi sevmek’ Başarısının sırrının işini sevmek olduğunu söyleyen Püskül, yanlarında çalışan 15 elemanın yanı sıra oğullarının da eğitimlerini tamamladıktan sonra kendileriyle çalışmaya başladığını söylüyor. Bingül, makine sektöründe çocukların genellikle baba mesleğini seçmediğini vurgulayarak “Benim anne olarak işyerinde bulunuşum orayı sıcak kıldı. Hem kendi çocuklarımız için iş olanağı sağladık, hem de çırak olarak aldığımız gençleri teorik ve pratik olarak yetiştirdik. Yetişmiş eleman sıkıntı Yılın KOBİ’leri ödüllerini aldı ? İTO tarafından düzenlenen Yılın KOBİ’leri Yarışması’nda ödüller sahiplerini buldu. u yıl üçüncüsü düzenlenen yarışmada, “Girişimcilik’’ kategorisinde Konya’dan Genmot Limited Şirketi, “Başarılı Kadın Girişimci’’ kategorisinde Enhas Makine Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi Genel Müdürü Bingül Püskül, “Başarılı İşbirliği’’ kategorisinde ise Emin Tabldot Yemek Üretim Sanayii ödüle layık görüldü. Bu yıl ilk kez verilen İTO özel ödülünü ise Güllüoğlu Gıda Sanayii aldı. Ödül töreninde konuşma yapan İTO Yönetim Kurulu Baş B kanı Murat Yalçıntaş, KOBİ’lerin hem dünya hem de Türkiye ekonomisinde çok önemli bir konuma sahip olduklarını belirterek KOBİ’lerin bir anlamda ekonomik ve ticari faaliyetlerin görünmez lokomotifleri olduğunu söyledi. İTO’nun KOBİ’leri teşvik etmek ve desteklemek için çeşitli çalışmalar yürüttüğünü anlatan Yalçıntaş, “Finanstan yerleşim sorunlarına kadar, pazarlamadan değişen rekabet şartlarına ayak uydurmaya kadar birçok alanda KOBİ’lerimi zin önünü açmak için gayret gösteriyoruz’’ dedi. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Adem Şahin de KOBİ’lerin bu tür ödüllerle teşvik edilmesinin başarılarının devamı açısından önem teşkil ettiğini söyledi. AB ülkelerinin, Lizbon stratejisi kapsamında 2010 yılına kadar ArGe’ye GSMH’lerinin yüzde 3’ünü ayırma kararı aldıklarını hatırlatan Şahin, Türkiye’nin de 2010 yılına kadar ArGe’ye ayrılacak paranın GSMH’nin yüzde 2’sine ulaşması için ciddi kararlar aldıhilmideveli?hotmail.com ğını aktardı. “ Başarılı Girişimci’’ ödülüne layık görülen Genmot şirketi Türk otomotiv sektöründe krank mili üretimini başaran ilk firma olma özelliğine sahip bulunuyor. Halen 5 kıtada 70 ülkeye ihracat yapan firmanın üretim programında 300’den fazla çeşit krank mili yer alıyor. “Başarılı İşbirliği’’ ödülünü alan Emin Tabldot 1988 yılından bu yana yemek üretimi yapıyor. Firma, Avrupa Catering Birliği’ne üye ilk Türk firması özelliğini taşıyor. HALKBANK’IN HALKA ARZI HİLMİ DEVELİ Peki yüzde 75’lik pay ne olacak? Halkbank’ta Yanlıştan Dönüldü 2001 yılında yaşanılan ekonomik kriz sonrası kamu bankalarının satışı, IMF’nin isteği üzerine, standby anlaşmalarında yer alarak süreç başlatılmıştı. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’nın geçen yılın ağustos ayında Halkbank’ın satışının blok olarak yapılmasına ilişkin kararı, yurtdışında ve içinde birçok bankanın iştahını kabartmıştı. ABD, Avrupa ve Körfez sermayesinin rekabeti, bankayı satın alma girişimlerinde de görülmüştü. Bankanın satın alınması ile ABD’li 2, Avrupa’dan 3, Dubai ve Kuveyt merkezli 1’er olmak üzere bankaların ilgilendiği bilgiler, talipli şeyhlerle ilgili ilginç öyküler medyamızda uzun sürede yer almıştı. Adında Türkiye olan,Türk halkının adını taşıyan bir bankanın yabancılara satışını bir kısım çevreler paranın rengi ve milliyeti olmaz inancıyla, deyim yerindeyse hiç sıkılmadan savundular. Hatta yeşil sermayenin ülkemizi yatırım üssü seçmesinden mutluluk duyacaklarını açıklayanlar bile oldu. Kuruluşunda farklılığı Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörüsüyle ortaya konulan, adı, işlevi, misyonu, esnaf ve sanatkârlarla, girişimcilerle, reel sektörle, KOBİ’lerle bütünleşen, özdeşleşen, onların yaşamında önemli bir varlık haline gelen Türkiye Halk Bankası’nın yabancılara satışının yanlış olacağını savunanlardanım. Özelleştirme sürecinin ise blok satışı yerine “Türkiye Halk Bankası, TOBB, TESK ve TESKOMB’un katılımı ile oluşturulacak ortak girişim öncülüğünde hisseleri Türk halkına satılmalı” biçiminde gerçekleştirilmesine inanıyorum.. Banka Türk halkının malıydı ve Türk halkına satılmalıydı. Son dört yıldır Cumhuriyet gazetesi dahil birçok gazete ve dergide 30’a yakın köşe yazımda, her platformdaki konuşmalarımda hep bu görüşümü dile getirdim. Geçen yıl sonunda yapılan IV. KOBİ Zirvesi’nin sonuç bildirgesinde de bu önerimiz, isteğimiz, karar olarak yer almıştı. Ekonomiden sorumlu bir bakana yakışmayacak sözlerine karşın yabancı sermayenin bankacılık sektöründeki payının yüzde 30’lara gelmesinin sakıncalarını, ülkemizin ulusal değerlerinin bankacılık sektöründe de olması gerekliliğini hep dile getirenlerdenim. Geçen günlerde Özelleştirme Yüksek Kurulu “Halkbank’ın yüzde 25’inin 2007 sonuna kadar halka arz edilmesi” kararını aldı. Halk Bankası’nın satışında öngörülen blok satıştan vazgeçilerek bankadaki kamu hisselerinin yüzde 25’ine kadar bölümün halka arz yöntemiyle halka satış kararını bu aşamada olumlu buluyorum.. Yapılan hesaplara göre Halkbank’ın piyasa değerinin 5 milyar dolar ile 6.5 milyar dolar arasında olduğu görülüyor. Bu durumda yüzde 25’lik bölüm 1250 milyar dolarla 1625 milyar dolar arasında bir değere halka satılacak. Yapılan yeni değişikliği, hem banka çalışanlarının motivasyonunda yaşanan kayıpların giderileceği hem de bankanın gerçek değerinin ortaya çıkması açısından da önemsiyorum. Geri kalan yüzde 75’lik bölümün kime satılacağı elbette çok önemli. Yüzde 75’lik payların satışından sonra, halka arzla satılan yüzde 25’lik payları alanların olası sermaye artırımına katılmamaları halinde “erimesi”ne çok dikkat edilmesi gerekeceğini de unutmamak gerekiyor. Örneğin Ankara Ticaret Odası’nın Halk Bankası’na ortaklığının 30 yıl önceki yüzde 10’luk payından bugün binde 17’ye kadar gerilemesi, bu konuda önemli, dikkat edilmesi gereken bir sonuç olarak görülmeli. İkinci aşaması, geri kalan pay, yani yüzde 75’lik pay da halka arz edilmeli. Bu aşamada gelinen noktada yabancıya ve blok satışı kararından vazgeçilmesi ise “yanlıştan dönme” olarak görülmeli. Kamuoyu oluşturarak siyasi iktidara baskı yapan, başta TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu, satışın iptali için dava açan ATO Başkanı Sinan Aygün’ü “Seçim sonrası biz iktidarda olacağız ve kesinlikle adı Türk halkının adını taşıyan bankayı sattırmayacağız, satılsa da geri alacağız, bu bizim Türk halkına, KOBİ’lerimize, esnaf ve sanatkârımıza sözümüz olsun” diyen CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ı ve emeği geçen isimsiz kahramanları unutmamak gerekiyor. T ürkiye Esnaf ve Sanatkârları Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği (TESKOMB) Genel Başkanı Kadir Akgül, Halk Bankası’nın yüzde 25’inin halka açılması düşüncesinin yerinde ama eksik bir karar olduğunu belirterek “Asıl sorulması gereken soru yüzde 75’inin ne olacağı’’ dedi. Akgül yaptığı yazılı açıklamada, bankanın özelleştirilmesinin yüzde 2530’una TESKOMB ve teşkilatlarının talip olduğunu, bunun için de gerekli sermaye sahiplerinin, Halk Bankası’nın müşteri portföyü içinde yüzde 85’lik bölümü teşkil eden Kredi ve Kefalet Kooperatifleri ile esnaf ve sanatkârlar olduğunu belirtti. Halk Bankası’nın özelleştirilmesi konusunda her önüne gelenin konuştuğunu ifade eden Akgül, şunları kaydetti: “10 yıl önce bankasının içini boşaltanlar bugün özelleştirme konusunda en çok konuşanlar olmuştur. Bu konuda konuşması gereken biri varsa, o da bankanın gerçek sahibi olan TESKOMB’dur. 2002 krizinde bankanın 10 milyar doları uçurulup içi boşaltılırken, asla ve asla esnaf ve sanatkârlar bankanın tek kuruşunu alıp götürmemiş, aksine yine aynı kararlılıkla bankasına sahip çıkmıştır. Bütün birikimleri, vadeli ve vadesiz mevduatları bankada olan, her türlü iş ve işlemini yine Halk Bankası kanalıyla yürüten Kredi ve Kefalet Kooperatiflerimizin ortağı esnaf ve sanatkârlarımız, bankanın müşteri portföyü içinde yüzde 85 pay alıyorsa, bıraksınlar da öncelikle biz konuşalım.’’ Akgül, Halk Bankası 4 yıl önce zarar ederken şu anda kazanç elde etme durumunu yaratanların bugünkü banka yöneticileri, esnaf ve sanatkârlar olduğunu savundu. CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle