24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 KASIM 2007 CUMA 16 Tokat Kerim Fırat: “Tokat Şehirlerarası Otogarı’ndaki ‘emanet odası’ birtakım yobazlara siyasi propaganda merkezi olarak AKP’li belediye tarafından mı tahsis edildi?” Ya ğ m u r E k i m RTE’nin dilinin altında bakla varmış... “Çıkarmak için balta kullansınlar!” İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, son günlerde ettiği laflarla ünlü masal kahramanı Pinokyo’yu aratmıyor. Birisinin, İslamcı partiden siyaset yapan bu kişiye, yalan söylemenin dini açıdan da iyi bir şey olmadığını anımsatmasında yarar var. Allah muhafaza, sonra söylediği yalanlar odun olup cehennemde kendisini cayır cayır yakar! Belediye başkanlığı koltuğunda oturan bu zat aynı zamanda mimarlık eğitimi almış ve hatta bir adım daha ileri gidip “doktor” olmuş. Gelelim ilk yalanına. Taksim’deki mescidin minaresini yenileyeceklermiş. Gaz bidonlarından bozma minarenin görüntüsü kötüymüş; ahşaptan güzel bir minare yapacaklarmış. Topbaş, doktor mimar olduğuna göre dini GÖRÜŞ SUAY KARAMAN * Pinokyo Kadir yapıların geleneksel mimarisi hakkında da az buçuk bilgi sahibi olması gerekir diye düşünerek kendilerine soralım: Mescitte minare olur mu? Yalan söylemeyeceksin. Yalancı durumuna düşmeyeceksin. Pinokyo olmayacaksın. Dürüst olacaksın. İslam peygamberinin namazını kıldığı mescitleri tarihi bilgiler ışığında gözünde canlandırıp, minaresi olup olmadığını söyleyeceksin. Mescidin minaresi yoktur! Taksim Meydanı’na yapılmak istenen cami için, gecekondu benzeri mescit üzerinden minareye kılıf uydurmaya kalkışmayacaksın! Beşiktaş’tan Marsilya’ya yeni ad: Marsilla! Tülbent Işık İşgüden: “Ertuğrul Günay, Çanakkale’ye Hektor’un heykelini dikecekmiş. Önünü örtmek için tülbent ısmarlasınlar!” Mumun, yatsı namazına varmadan söner! Pinokyo olursun; burnun uzar! Topbaş’ın ikinci yalanı: Belediyeye ait, kamuya ait tesislerde alkollü içki servisine yönelik yasadan gelen kısıtlama varmış. Yasadan gelen kısıtlama var demekle olmaz, kamusal alanlarda alkollü içkiyi kısıtlayan, yasaklayan yasanın adını söyleyeceksin! Anayasanın 58. maddesinin ikinci paragrafından söz ediyorsan yürü, başka kapıya: “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır.” Anladın mı Pinokyo Kadir! İçki haramdır de ciğerimi ye! Ama minareye kılıf uydurarak yalan söyleme! Terör Batağı Türk Silahlı Kuvvetleri, hemen sınırımızın dibindeki PKK kamplarına karşı gerekeni yapmak için istekli; gelin görün ki ABD istemiyor. Bu yüzden Başbakan da isteksiz. Dünyanın neresinde olursa olsun, kendi ordusunun yerine, ülkesindeki terör örgütüne destek veren bir başka ülkenin yanında yer alan başbakanı, bir gün bile o koltukta oturtmazlar. Gencecik çocuklarımız marşlar söyleyerek neşe içinde askere gidip, tabutlar içinde evlerine dönüyorsa, bir millet başına geleni görmüyorsa, o ülke kötü yönetilmektedir. Ülkenin başbakanı, kendi komutanlarının, kendi ordusunun yanında olmayıp, ülkesinin savaştığı tarafın tezini halkının gözünün içine bakarak destekliyorsa, söylemleri ve kararları ile ülkesini bölmek isteyenlere güç ve cesaret veriyorsa, o ülke çok kötü yönetilmektedir, korkunç durumdadır... Başbakan, kasım ayı başındaki ABD gezisinde Başkan Bush’la görüşmüş ve PKK terörünün gencecik evlatlarımızı şehit ettiğini ve canımızın çok yandığını anlattığını belirtmişti. Bu geziden ve görüşmeden sonra PKK terörüne çözüm bulunacakmış. Hem de teröre destek veren ABD’nin yardımıyla... Bu zihniyetle terörü çözmek olanaksızdır.. Daha önce AKP hükümetinde bakanlık yapan bir muhalefet partisi başkanı AKP iktidarı için şu açıklamayı yaptı: “Hükümet emperyalizmin tezgâhını çözümleyecek ve karşı duracak ahlaka sahip değildir.” İçinde bulunduğumuz karanlığı anlatan daha somut bir itiraf, daha net bir kanıt olabilir mi? Türkiye, AKP iktidarı tarafından çok kötü yönetilmektedir, utanılacak ve korkunç bir durumdadır. Bu hükümetle ülkenin hiçbir sorunu çözümlenemez, var olan sorunlar gittikçe daha da ağırlaşacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınır ötesi operasyonuna direnenler kimler? ABD, AB, Barzani, PKK, DTP, AKP, TÜSİAD ve tarikatlar. Bu direnenler şu anda iktidardadırlar. Türk Silahlı Kuvvetleri ise sınır ötesi operasyonunu, yani vatan savunmasını gereğince yapmayı istemektedir. Her dönem en güvenilir kurum olarak başı çeken kahraman Türk ordusuna karşı terörist, tarikatçı ve emperyalist uşakların dilediği olacaksa, biz Ulusal Kurtuluş Savaşımızı niye verdik? 85 yıl önce teslim olur; sağ kalanlarla çoktan asimile olurduk. Başbakan art arda gelen şehit haberlerinden sonra, “Nereden inceldiyse oradan kopsun”, “Faturası, bedeli ne olursa olsun karşılanır” gibi sözler söylemiş ve bilinen üslubunu tekrarlamıştır. Bu çıkışlar yalnızca toplumu sakinleştirmeye yöneliktir. ABD Savunma Bakan Yardımcısı Edelman, ülkemize gelerek gerekli talimatları verdi ve gitti. Irak Devlet Başkan Yardımcısı Haşimi, ülkemize geldi, “Ankara’dan istediğimi aldım” dedi ve gitti. CNN’de bir ABD’li siyasetçi, “Biz onları yola getiririz” dedi. Bir başka ABD’li siyasetçi de, “Türkler konuşurlar konuşurlar, çabuk unuturlar” dedi... ??? Başbakan’ın sert sözleri diğer ülkelerde hiç etkili olamamıştır. Zaten ülkemizde de etkili olduğu söylenemez. Başbakan kararlılık gösterip sözlerinde samimi olabilse, terörü besleyen kaynakların üzerine gidilerek, ülkemizde terör sorunu ortadan kaldırılabilir. Ne yazık ki, şehitleri ve tezkere sorununu da bir iç politika malzemesi yapmaktan çekinmeyen, reklam yapmayı seven bir iktidara sahibiz... ABD Başkanı Bush; “Türkiye’nin sınır ötesi operasyonu terör örgütüne karşı başarı sağlayamaz” demiştir. ABD’nin kıtalararası operasyonları Afganistan’da, Irak’ta başarı sağlamış mıdır? Kendi yaptıklarını, emperyalist yayılma politikalarını görmeyerek, bizim ulusal bütünlüğümüze yapılan saldırılara engel olmaya çalışmak, sadece kendilerini kandırır. Türkiye’de ve dünyada ABD karşıtlığının giderek arttığı günümüzde, emperyalizm şaşkınlık sürecine girmiştir. AKP iktidarında adım adım yol alan teröre, ekim ayı içinde otuzdan fazla şehit verilince, iktidar nihayet tezkere çıkarmaya karar verdi ve tezkere TBMM’de kabul edildi. Ancak tezkerenin TBMM’de kabul edilmesiyle sorun çözülemez. Sorunun çözümü, terörü besleyen odakların kurutulmasına yönelik kararlı eylemlerle mümkün olabilir. Çünkü bu TBMM’de kabul edilen üçüncü tezkeredir. Teröre karşı ulusal bütünlüğümüzü koruyan, ulusal bilinç ve kararlılıkla davranan gerçekçi politikalarla çözüm üretilebilir. Ülkemize büyük zararlar veren, emperyalizmin kucağına oturmuş bir iktidarla, terör dahil hiçbir sorun çözümlenemez. Bu vatan, emperyalizme sırtını dayayarak iktidar olanların malı değildir. Zaman, ülkenin aydınlarının, ulusal güçlerinin, tüm demokratik kitle örgütlerinin toparlanma, birlikte hareket etme ve ülkemize sahip çıkma zamanıdır. * Tüm Öğr. Üye. Der. (TÜMÖD) Gen. Sek. SESSİZ SEDASIZ (!) Sümüklü burnunu Hacettepe’ye soktu HACETTEPE Üniversitesi’nin rektörlük seçimlerinde Uğur Erdener 346, İskender Sayek 293, Murat Tuncer 277, Hasan Bayhan147 oy alıyor. Öteki beş adayın aldığı oylar ise 60’la 30 arasında değişiyor. Hacettepe Üniversitesi; seçimde ilk altı sıraya giren rektör adaylarının adlarını YÖK’e bildiriyor. YÖK de bunlardan birinci, ikinci ve dördüncü sırada yer alan adayları Çankaya Köşkü’nde oturan AKP iktidarının Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e gönderiyor. Gül’ün, yasa gereği kendisine bildirilen üç kişiden birini rektör olarak ataması gerekirken, liste Çankaya Köşkü’nden YÖK’e geri gönderiliyor. AKP iktidarının Cumhurbaşkanı, YÖK’ten Hacettepe Üniversitesi’nden gönderilen altı kişilik listenin kendisine sunulmasını istiyor. Hacettepe Üniversitesi’ndekiler, AKP iktidarının cumhurbaşkanının neden böyle davrandığını hemen anlıyor. Çünkü, Abdullah Gül’e giden listede ismi olmayan Murat Tuncer, Amerika’da tedavi edilen sümüklüyü arıyor ve ağlıyor! Sümüklü de hemen gereken telefon görüşmelerini yaparak Çankaya Köşkü’ne gönderilecek listenin “tam liste” haline getirilmesini sağlamaya çalışıyor. Şimdi geriye, AKP iktidarının Cumhurbaşkanı tarafından Hacettepe Üniversitesi’ne sümüklünün himayesinde bir rektör atanması kalıyor! behicak?yahoo.com.tr Çomak Necati Yıldırım: “AKP, Meclis’te muhalefeti susturacakmış! İyi olur; rahatça çelik çomak oynarlar!” Şans Gülhan Elmas: “RTE, Nobel Barış Ödülü’ne değil de Nobel Satış Ödülü’ne aday gösterilse şansı daha fazla olur!” Sahipsiz mi Kaldılar? MERİÇ VELİDEDEOĞLU Edouard Herriot, 1923 Devrimi’nin “Kuruluş” döneminde, Fransa’nın yönetiminde söz sahibiydi; bakanlık, başbakanlık daha sonraları da meclis başkanlığı görevlerinde bulunmuştu. 1926’da Türk Yurttaşlar Yasası (Medeni Kanun) kabul edildiğinde Fransa’nın milli eğitim bakanıdır; dönemin en ileri Yurttaşlar Yasası’nın (İsviçre’nin), Türkiye gibi Müslüman bir ülkede kabul edilip uygulanmasını olağanüstü bulduğunu belirterek, Atatürk’e askeri yönden değil de, bundan dolayı “hayran” olduğunu dile getirir. Yüzyıllar boyunca kamu yaşamı en ince ayrıntılarına dek, dinlerinin temeli olan değişmez kurallarla düzenlenen bir ülkenin, bu temelden uzaklaşmasının ne anlama geldiğini çok iyi biliyor olmalı E. Herriot. Türkiye’de gerçekleştirilenleri yakından izlediği belli; 3 Mart 1924’te, kamusal yaşamı düzenleyen yasaları, çağın gereksinmelerine göre Meclis’in yapması kabul edilir; bu “öncü devrimler”in ilk adımıdır; ardından şapka giyilmesi ve tarikatların kapatılması gündeme getirilip, Devrim’in doruğu olan 17 Şubat 1926’ya ulaşılır, bunları çağdaş yapılanmayı bütünleyen dört dönüşüm izleyecektir. Bu yasalar “İkinci Meclis”te konuşulurken yer yer beliren karşı çıkışlara verilen yanıtlar bu yasaların anlamını pekiştirmekten öte, günümüze de dönüktürler. Geçen pazar 82. yılını andığımız “Şapka Devrimi” için “başın dışı değil içi önemlidir” diyenlere en yerinde yanıt, 25 Kasım 1925 günü yasa Meclis’te görüşülürken verilir; yasaya tek başına karşı çıkan Nurettin Paşa’ya, bir din adamı olan Antalya Milletvekili Rasih’in sorusu çok anlamlıdır. “Kurtuluş”un kahramanlarından Nurettin Paşa, yasaya şiddetle karşıdır; ona göre gereken yapılmıştır; ülke kurtarılmıştır; kısacası “Kurtuluş”a evet, “Kuruluş”a hayır! Antalya milletvekilinin, çağdaş giysiler içindeki Paşa’ya: Yakalığı, gömleği, ceketi, pantolonu, çizmeyi kabul edip giyerken hiç düşünmediniz de, sıra şapkaya gelince mi itiraz aklınıza geldi? diye sorması,başın “dışını” dinselleştirilen simgeyle kapatanların, “içini” de değiştirmeyeceklerinin tarihsel bir örneğidir. “Şapka Yasası” için “görevini bitirdi, artık gerek yok!” diyenlere de “güncel yanıt”, 2002’den 2007’ye artarak, ülkeyi boydan boya saran dinsel anlamlı “abani, arakiye” sarıklıların, Türkiye’ye yükledikleri “çağdışı”, “kirli” görüntüdür. 1925’leri de aşan böyle bir görünüme Türkiye’nin bürünmesini önlemek için, 82 yıl önce gereken önlemi almıştı Atatürk; 1961 Anayasası ile de sekiz Devrim Yasası koruma altına alınmış, 1982 Anayasası da bunu sürdürmüştü. Ne var ki bugün Türkiye, bu düzenlemeleri aşan, hiçe sayan bir gücün, ABD’nin dümen suyunda sürükleniyor; ABD’nin tasarımı, AB’nin desteklediği, AKP’nin balıklama daldığı “ılımlı İslam devleti” bütün bu görüntülere açık. Ayrıca AKP yönetimi, “erkek tesettürü”nü kaldıran bu Devrim Yasası’ndan “rövanş”ı, “kadın tesettürü” sıkmabaşı (türban) tüm protokole sokarak ve Çankaya’ya çıkararak aldı. Yürütme (hükümet) AKP’nin ama Çankaya da öyle olabilir mi? A. Gül, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarını oluşturan Devrim Yasaları’nın yıldönümlerini kutlamıyor; Çankaya’ya çıkışından bu yana bu konuda kendisinden “çıt” çıkmadı; yok sayıyor. Bugün 30 Kasım, tekke, zaviye, türbeleri, “alelumum” tarikatları kapatan Üçüncü Devrim Yasası’nın 82. yılı. Atatürk bu yasa için Söylev’de “Buna önem vermemek (...) onarılmaz bir yanılgı olmaz mıydı?” der. 82 yıl sonra, bu soruya yanıtımız ne olabilir? Rafa kaldırılanlar yalnızca Devrim Yasaları değil, onlarla birlikte 1923 Devrimi’nin ürünü olan “Cumhuriyet” de... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com m.velidedeoglu?hotmail.com ERZURUM ASLİYE 2. HUKUK MAHKEMESİ ESAS NO: 2007/312 Davacı Botaş Genel Müdürlüğü vekili tarafından, davalılar Haluk Şeref Karaduman; mirasçıları, Behice Karaduman ve arkadaşları ile Nevzer Balcı, Mirasçıları Muhammed Balcı ve arkadaşları aleyhine mahkememize açılan Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Tescil davasının yapılan tensibi sırasında verilen ara kararı gereğince: Davacı vekili dilekçesinde özetle; Erzurum ili, Merkez Müdürge köyünde bulunan, 1503 parsel nolu taşınmazdan, ifrazen oluşan 2139 parselde kain gayrimenkulün 9,00 m2.1ik kısmı üzerinde mülkiyet hakkı, tapunun 1503 parsel nodan ifrazen oluşan 2140 parselde kain gayrimenkulun 9,00 m2.1ik kısmı üzerinde mülkiyet hakkı, tapunun 1503 parsel nodan ifrazen oluşan 2141 parselde kain gayrimenkulün 9,00 m2.1ik kısmı üzerinde mülkiyet hakkı, tapunun 1503 parsel nodan ifrazen oluşan 2138 parselde kain taşınmazın 1677,87 m2.1ik kısmı üzerinde 43 yıl süreli daimi ve müstakil nitelikli üst hakkının, tesisi ile davacı Botaş adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir. Maliklerin, tebligat veya ilan tarihinden itibaren 30 gün süre ile içersinde kamulaştırma işlemine ve davacı Botaş Genel Müdürlüğüne karşı idari yargıda iptal veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davası açabileceği, mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedelinin hak sahipleri adına TC Ziraat Bankası Erzurum Merkez Şubesi Müdürlüğü’ne yatırılacağı, taşınmazın mali değerine ilişkin tüm savunma ve delillerini, tebliğ tarihinden itibaren 10 günlük süre içinde mahkememizin 2007/ 312 Esas sayılı dosyasına sunulması ile duruşma tarihinin 13.12.2007 günü, saat 9.00 olduğu, 4650 sayılı kanun ile değişik 2942 sayılı kanunun 10/4 maddesi gereğince ilan olunur. 05.11.2007 (Basın 61822) TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 30 Kasım www.mumtazarikan.com Nüfus cüzdanımıkaybettim. Hükümsüzdür. ŞENOL KAYNAK 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Ormanlık 1 bölgelerde yaşayan gü 2 zel ötüşlü bir 3 kuş. 2/ Şarkı, türkü... İslam 4 inancına göre 5 kıyamet günü 6 bütün ölüle7 rin dirilerek toplanacağı 8 yerin adı. 3/ 9 Kalınbağırsa1 2 3 4 5 6 7 8 9 ğı anüs yoluyla su 1 K A R A B A Ş K fışkırtarak yıkamaya 2 A A Y N T A K A ve bu iş için kullanıP E R lan aygıta verilen 3 R A C O N ad... Kuzu sesi. 4/ 4 A N O N İ M S A Yoksul. 5/ Arkadaki 5 B N İ L Ü F E R topraktan gelen su 6 A T M Ü R E N F E L E K yu atmak üzere isti 7 Ş A P nat duvarlarına yer 8 K E S E N E Ö leştirilen boru. 6/ Ta 9 K A R A R K Ö S rım işçisi... “Gözümüze kara toprak/Dolmadan bir sürelim” (Karacaoğlan). 7/ Veba hastalığına verilen bir başka ad.. Yanılgı. 8/ Sert, siyah ve ağır bir tahta. 9/ Doğu Anadolu’ya özgü bir halk oyunu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yurdumuzun sulak alanlarında da yaşayan, uzun bacaklı bir kuş. 2/ Karakter... İri taneli bezelye. 3/ Konuşma ya da okuma sırasında bir hece ya da sözcüğün diğerlerinden daha baskılı söylenmesi. 4/ Mikroskop camı... Uşak’ın bir ilçesi. 5/ Mekke’de, hacıların arife günü toplandıkları tepe... Baryum elementinin simgesi. 6/ “Al ’tan kırmızı gül dererken/Felek beni nazlı yârdan ayırdı” (Pir Sultan Abdal)... Eski dilde eşek. 7/ Sahip... Bir cins iri at. 8/ Küçük ispirto ocağı. 9/ Deriden sızan tuzlu sıvı... Dipten dallanan bir süs bitkisi. CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle