18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 KASIM 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Sanayileşme, gelişmişlik, yatırım, toplumsal değişim, kültürel, stratejik açıdan Türkiye’ye benziyor Trabzon: Küçük Türkiye T ürkiye ile Trabzon ilinin haritalardaki benzerliğini sanıyorum ortaokul sıralarında fark etmiştim. Türkiye’nin TR plaka kısaltması ile Trabzon’un TR’si gibi biçimsel benzerlikler ötesinde Trabzon’un Türkiye’nin küçük bir örneği olduğunu “Trabzon Şarkısı” şiirimde “Küçük Türkiye” imgesi ile anlatmıştım. Tarihsel açıdan, Türkiye, Osmanlı’dan kalan son yurt parçasıdır. Trabzon da öyle; 1200’lü yıllardan 1461’deki Fatih Sultan Mehmet’in fethine dek Sinop’tan HopaBatum’a kadar uzanan Trabzon İmparatorluğu’ndan kalan son topraklardır. Türkiye de Trabzon da tarihte hem genişleme hem de gerileme zamanları yaşadı. Coğrafi olarak; Osmanlı İmparatorluğu’nun en geniş sınırlarından bugünkü Türkiye’ye olan daralma, küçülme Trabzon için de geçerli oldu. Hatta Türkiye içinde kentin eski önemine denk düşecek diğer kimi kentlere davranılan cömert yaklaşım Trabzon’a gösterilmedi! Çünkü bir yanıyla Trabzon Kurtuluş Savaşı’nda M. K. Atatürk’ün çeşitli demeçlerinde görüleceği gibi büyük yararlılıklar, Kurtuluş Savaşı’na ve Cumhuriyete bağlılık içindeyken özellikle kent merkezli eski derebeylikağalık kalıntılarının İttihat ve Terakki’ci kadrolar içinde yer alıp M. Kemal’e ve Cumhuriyete düşmanca tavrı, Kurtuluş Savaşı sürerken Erzurum, Sıvas kongrelerinde ve Meclis’te M. Kemal’e muhalifliği, öte yandan bölgede Rus işgali yıllarında Rumların yeni bir Pontus devleti kurma hayalleri Trabzon il haritası oluşturulurken Cumhuriyetin ilk hükümetlerine ve M. Kemal’e olumsuz etkide bulunmuş, kentin olabildiğince küçük il sınırlarıyla bölgedeki merkez olma gücü azaltılmaya çalışılmıştır. Bu yüzden Rum çetelerinin son barınağı olan Santa Vadisi ve köyleri Zigana Dağları’nın kuzeyinde kalmalarına karşın Gümüşhane’ye bağlanmıştır! Trabzon gibi geçmişte bir imparatorluk başkenti olan 1461’den sonra Osmanlı’nın Anadolu eyalet sistemi içinde çoğu zaman bölgenin eyalet başkentliği yapmış bir kent Cumhuriyet döneminde il yapılırken kendine bağlı eski ilçe yeni illerden daha az bir toprak sınırıyla sınırlandırılmış olması, örneğin Artvin’den, Gümüşhane’den, Giresun’dan ve Ordu’dan daha küçük bir il sınır büyüklüğüne sahip olması başka türlü açıklanamaz. RABZON’A BAK TÜRKİYE’Yİ ANLA ABD’NİN TRABZON LİMANI ISRARI Aynı stratejik önem doğrultusunda İngiltere’den dünya liderliğini devralan ABD’nin üç yıl önce ünlü tezkere krizi öncesi R.T. Erdoğan’la yapmış olduğu anlaşma ve sözleşme gereğince istediği 2 liman kenti vardı. Bunlardan biri Mersin ve ne gariptir ki (Kuzey Irak’la yakından ilgili olmamasına karşın) öteki Trabzon’dur! Tezkerenin reddiyle ABD öfkelenmiş, intikamını Kuzey Irak’ta çuval olayı ile, Mersin’de PKK’yi, Trabzon’da ise TAYAD ve MHPBBP tabanındaki fanatik odaklar kullanarak, olaylar çıkararak almıştır. ABD, Trabzon limanı ve havaalanını askeri gemi ve uçaklar için halen talep etmektedir. AKP hükümeti ABD desteğiyle kazandığı seçimleri zeminini hazırladığı liman ve havaalanı konusunda ABD isteklerinin ne ölçüde karşılanacağını hep birlikte göreceğiz. ABD, Türkiye’yi Trabzon için de sıkıştırırken yeni bir sürprizle karşılaşmamak için Trabzon’u bypass edecek B planını da uygulamaktadır: Ermenistan’ın Karadeniz’e bağını Gürcistan Poti üzerinden bir otoyol ve demiryolu bağlantısı. Buna karşılık Rusya ise Türkiye’yi BulgaristanYunanistan petrol hattı ile bypass etmek yolunda 3 ay önce girişimde bulunmuştur! Türkiye ve Trabzon bu açıdan da stratejik arenada aynı uygulamayla karşı karşıya kalmışlardır. Trabzon ile Türkiye’nin son benzerliğiyse dinci kesimi 22 Temmuz seçimlerindeki gelişimi. Bu kesim 10 yıl önce yüzde 10 olan kemikleşmiş oyunu Türkiye’de yüzde 20’lere, Trabzon’da ise bence yüzde 25’lere çıkarmıştır. Diğer oylar dışarıdan bu kesime verilmiştir. Trabzon’a bak Türkiye’yi anla. T Sanayileşme açısından; Türkiye ile Trabzon sanayileşememe sorununu birlikte yaşadılar. Bugün Türkiye, batı bölgeleriyle orta ölçekte sanayileşti, Trabzon ise yerinde sayıyor. Buna birçok Trabzonlu da inandırılmış: “Trabzon geniş toprakları olan uygun bir yer değil, onun için sanayileşemez!” Oysa dünyada çok daha dar ve dağlık bir sürü bölge sanayileşmiş, kimin umurunda! Gelişmişlik açısından: Türkiye ile Trabzon yine benzeşiyor. Bir farkla, Türkiye’nin batısı daha gelişmişsıcak iklime, doğusu “sürgün” bölgesi gelişmemişsert iklim ve yaşam koşullarına sahip. Trabzon’un kuzey kıyı yerleşmeleri daha gelişkin ve ılık iklime, güney dağlık bölümleri geri kalmış ve sert iklime sahip. Yatırımlar açısından: kıyı daha olanaklı, güney dağlık bölge geri kalmış. Bölgede 191618 yıllarındaki Rus işgal güçlerinin açtığı köy ve kasaba yollarıyla bugüne kadar idare edilmiştir. Örneğin; 1998’de Cumhurbaşkanı S. Demirel Sürmene’den yolun bozukluğu nedeniyle sel bölgesine (17 km.) bir türlü ulaşamayıp geri dönmüştür! Toplumsal açıdan: Osmanlı’dan Türkiye’ye olan çokulusluluktan tek ulusa daralması Trabzon’da da aynen yaşanmıştır. Kültürel açıdan: Bugün Türkiye’de nasıl çokkültürlülük, çok dillilik, çok etniklilik tartışmaların ötesinde bir gerçek ise Trabzon’da da çeşitli ilçelerin aralarındaki kültürel farklılık da bununla örtüşmektedir. Trabzonluluk ortak adı altında, daha ayrıntılı bir bakış, değişik özellik taşıyan değişik tipler barındırır: Oflu, Sürmeneli, Yomralı, Tonyalı tiplemeleri gibi. Milliyetçilik 12 Eylül’le arttı 1 2 Eylül tüm Türkiye’ye olduğu gibi Trabzon’a da damgasını gerileme yönünde vurdu. Sol ilerici kesim Trabzon’da 12 Eylül sonrası gitgide erirken sağ fanatik milliyetçilik, din yoğunluklu politika ve tarikatçılık gelişmesini sürdürdü. Trabzon’daki son üçdört yılda yaşanan olaylar aslında 1970’lerden beri önce alttan alta gizli kontrgerilla suikastlarıyla, 1980’den sonra da gizli dini tarikat örgütlenmeleriyle hazırlandı. Son olaylar “rastlantı”, “münferit” sözcükleriyle adlandırılsa da gerçek öyle değildi. 30 yıllık bir yakın geçmişin birikimi sonucuydu: 1970’li yıllarda, özellikle 1975 sonrasında Trabzon’da 33 cinayet işlendi! Bu cinayetler sol, ilerici, aydın kişilere karşı yapıldı. Katillerin çoğu bulunamadı. Bulunanlarsa yalnızca tetikçilerdi (şimdiki gibi!). O yıllarda, katillerin çoğu başka kentlerdeki benzer teşkilatlardan Trabzon’a “eylem” için getirtilmiş, valilikkomutanlıkemniyet güçlerindeki zamanın görevlilerince korunup kollanmış, işlerini bitirtip yollanmışlardı! Temel Aydınoğlu avukattı. Baro başkanlığı yapmıştı. İlerici, aydın bir kişilikti. Trabzon Halkevi’nin de başkanlığını yapıyordu. Dürüst bir kültür insanıydı, düşünce adamıydı. Evinin önünde çapraz ateşe tutulup öldürüldü. Kahraman Ezber KTÜ’de öğrenciydi. Meydan Parkı’nda üniversiteye giderken otobüs durağında öldürüldü. Efraim Elvan, öğretmendi. TÖBDER üyesi, aydın, ilerici bir öğretmen olması katledilmesine yetti! Bu liste böyle uzayıp gider. 12 Eylül’üne dek bu cinayet timleri Trabzon’da ilerici, aydın kesimler üzerinde KTÜ’nün ele geçirilmesi ve sağ fanatik milliyetçilerin kalesi bir konuma getirilmesine kadar sürdü. 112 Eylül sonrasının bu sütliman orta2 EYLÜL SONRASI DİNİ ÖRGÜTLENME mında bir yandan Erbakan ve ardındaki tarikatlar, öte yandan ANAP’a transfer olmuş iktidar gücünü kullanan eski MHP’liler Trabzon’da güçlerini geliştirdiler. Özellikle dini örgütlenmeler aldı başını gitti. Eskiden Trabzon’da katı dincilik Hıristiyanlık dönemlerinin mirasçısı Of ilçesi için söylenirdi. Oysa 12 Eylül son rası Sürmene, Araklı, Akçaabat gibi ilçelere de tarikatçılık bulaştı. Ve günümüze gelinceye dek gücüne güç kattı. Trabzon’da siyasi cinayetlerin, diğer kanlı cinayet ve çatışmaların kavga, şiddet olaylarının, silah düşkünlüğünün kaba kuvvete başvurmadaki sıklık ve sürekliliğin günümüzdeki olaylardan çok önce hazırlamış ortamın yüzyıllara ulaşan geçmişi vardır. Bir kere bölge, sürekli baskınlar, saldırılar, işgaller, iç çatışmalar, ayaklanmalar, sürgünler (dışarıya ve bölgeye) yaşamış bir bölgedir. Trabzon ve yöresi Mihades’in kurduğu Pontus (Karadeniz) Devleti sınırlarında uç bir bölgedir. Bu “uç bölge” olma kaderi daha sonra Roma, Bizans döneminde de sürer. Daha sonra da Osmanlı döneminde! 1975’ten bu yana 33 cinayetin işlendiği Trabzon’da son olarak Rahip Santoro öldürüldü. Derebeyleri güçlerini korudular smanlı, Bizans’tan çok az değişikliklerle alıp uyguladığı tımar sistemi, Trabzon’da eski yarı bağımsız önde gelenlerin korunmasına, daha doğrusu etkinliklerini bu kez Müslümanlık ve Osmanlılık döneminde sürdürmelerine yol açmıştır. 1461’den sonra bölgenin etkin ailelerinin birçoğu Müslümanlaşarak yine etkinliklerini sürdürmüşlerdir. “Uç bölge” olma özelliğinden dolayı Bizans’tan başlayan bölgeye sürgün yerleşmelerde hep savaşçı, mücadeleci, saldırgan topluluklar öne çıkar. Daha MS 6. yüzyılda Tuna boylarında savaşçı, hırçın bir Türk boyu olan Kıpçaklar, çok sonraları Osmanlı döneminde Arnavutluk’ta isyan çıkarıp asi derebeyleri Arnavutlar, savaşçı bir Türk boyu olan Çepniler, bölgenin en eski halkı diye adlandırılan Tzan yani Çanlar Doğu Karadeniz’e yerleştiler. Nerde hırslı, isyankâr bir topluluk varsa, sürgün olarak gönderilince sonucu da ona göre olur. 1880’de Osmanlı valisi, Sırrı Paşa durumu, 13 Eylül tarihli bir rapor yazarak İstanbul’a bildirir, bölgedeki önde gelen aileleri “derebeyi” olarak nitelendirir ve bunların halk üzerinde baskı yaptıklarını, bu durumun halkta huzursuzluk ve hoşnutsuzluk yarattığını yazar. Çözüm için ancak bu nüfuzlu kimselerin birçoğunun bölgeden uzaklaştırılması gerektiğini önerir. Sırrı Paşa geniş bir liste hazırlar. Türk ya da Müslüman, Rum, Hıristiyan, Ermeni, Laz, Gürcü kökenli derebeyleri için. Yani derebeylik kavramı bölgede yaşayan tüm topluluklar için geçerlidir. O E Stratejik açıdan: Türkiye de, Trabzon da kendi NGELS’İN KALEMİNDEN TRABZON bölgesinde stratejik bir merkezdir. Trabzon Bizans döneminden beri eyalet, başpiskoposluk, ticaret merkezi, liman ve İpek Yolu kapısı olma özelliğiyle hep yaşamıştır. I. Dünya Savaşı öncesi Trabzon’un stratejik önemi F. Engels’in “Doğu Sorunu” ile ilgili bir yazısında dile getirilmiştir. “Karadeniz’e yapılan bir başka önemli ticaret daha var. İstanbul ve özellikle Asya Türkiye’sinde Trabzon, Asya içlerine, Fırat ve Dicle vadisine, İran ve Türkistan’a yapılan kervan ticaretinin başlıca pazarıdırlar. İki kentin Rum ve Ermeni tüccarları büyük ölçüde mamul İngiliz malları ithal ediyorlar. Bu mallar düşük fiyatları nedeniyle, hızla Asya’daki yerli sanayinin yerini alıyor. Böyle bir ticaret için Trabzon’un yeri başka noktalardan daha elverişlidir. Hemen gerisinde, aşılması Suriye çöllerinden daha güç olan Doğu Karadeniz tepeleri var, Bağdat, Şiraz ve Tahran’a ki bu sonucu yer Hive ve Buhara’dan gelen kervanlar için ara pazar görevini görüyor uygun uzaklıktadır. Trabzon ticareti İngiltere ile Rusya’nın çıkarlarını, İç Asya’da bir kere daha çatışma durumuna getirdiği için önemli bir siyasi hesaplaşma konusu haline dönüştü.”(*) * MarxEngels, Doğu Sorunu (Türkiye) Çev. Yurdakul Fincancı Ank.1977 S.3031) rının bunlar içerisinde olduğu görülür: Bahadıroğulları (Baduroğulları) (Vakfıkebir), Baltaoğulları (Rize), Cordanoğulları (Hopa), Ekşioğulları (Rize), Hacısalihoğulları (Tonya, Akçaabat), Kalcıoğulları (Akçaabat), Kuğuoğulları (Görele), San Alioğulları (Of), Telatoroğulları, Tuzcuoğulları (Rize), Bayraktaroğulları (Giresun), Hazinedaroğulları (Ordu), Şatıroğulları (Yomra), Tüysüzoğulları (RizeArhavi), Silahtaroğulları, Kasapoğulları (Gümüşhane), Üçüncüoğulları (Torul), Yakupoğulları (Kürtün)... K Rum, Ermeni ve Laz kökenli olan derebeyARADENİZLİ KİŞİLİĞİ E Örnek vermek gerekirse, günümüzde bölgeTKİSİNİ HÂLÂ SÜRDÜRÜYORLAR lerinin de vaktiyle bölgeye yerleştirilmiş Kıpçak, Kuman gibi Orta Asya kökenli topluluklardan Hıristiyan olup Rumlaştıkları, Ermeni ya da Gürcüleştikleri de söylenebilir. Kısacası bölgedeki toplulukların, yakın ve iç içe olmaları nedeniyle birbirleriyle olan ilişkileri Roma Bizans, Trabzon İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde zamana göre HıristiyanlığaMüslümanlığa yöneldiğini söyleyebiliriz. Bu yüzden kimsenin “ne olduğu” da tam netlik kazanmaz. Zaten bu da o kadar önemli değildir. Çünkü bölge iklim ve ilişkiler karmaşası içinde toplulukları birbirine benzetmeye çok uygundur. Ortaya Türk, Rum, Ermeni, Laz, Çerkez, Gürcü ne olursa olsun “Karadenizli” diye bir kişilik, ortak tip çıkarır. Denebilir ki derebeyleri duruma göre din ve milliyet değiştirerek güçlerini koruyup bugüne kadar gelmişlerdir. de halen varlığını sürdüren kimi ailelerin atala SÜRECEK CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle