18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 2007 CUMARTESİ 4 HABERLER RTÜK, Veren’in Ulusal Kanal’da yaptığı açıklamaların eleştiri sınırları içinde kaldığına karar verdi Gülen’e olumsuz yanıt FIRAT KOZOK Adana’da kurtuluş coşkusu ? ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 85. yıldönümü düzenlenen etkinliklerle coşku içinde kutlandı. Tarihi Büyüksaat Kulesi’ne bayrak çekilmesi ve askeri tören mangasının üç el saygı atışıyla başlayan etkinlikler, 5 Ocak Anıtı, Atatürk Parkı ve Uğur Mumcu Alanı’ndaki törenler ve Şehitduran, Küçük Dikili ve Yeşiloba’daki şehitliklerin ziyaretiyle sürdü. Balkaner: TMSF Allah gibi ? İstanbul Haber Servisi Yurtbank’ın zarara uğratılmasına ilişkin yargılandığı davada hakkında “zimmet’’ suçundan verilen hapis cezası aleyhine bozulan bankanın eski sahibi Ali Avni Balkaner’in yeniden yargılanmasına devam edildi. İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, tutuklu sanık Ali Avni Balkaner katıldı. Balkaner duruşmada “TMSF, Allah gibidir. İçeriden bilgi almak, nasıl hesaplandığını sormak mümkün değildir. Onlar bir rakam tespit ederler. Kuzu gibi gider imzayı atarsınız’’ dedi. Mahkeme heyeti Balkaner’in tutukluluk halinin devamına karar verdi. ANKARA Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Ulusal Kanal’da yayımlanan bir programda, Fethullah Gülen’in kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu savunarak kanalın cezalandırılmasını isteyen avukatının başvurusunu geri çevirdi. Kurul, kararı verirken, Gülen’e “mürteci” dediği gerekçesiyle yargılandığı davadan beraat eden gazetemiz imtiyaz sahibi İlhan Selçuk hakkındaki kararı dayanak aldı. Gülen’in avukatı Abdülkadir Aksoy, bir süre önce RTÜK’e başvurarak, Ulusal Kanal’ın bir haber bültenine katılan Nurettin Veren’in, müvekkilinin kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu savundu. Aksoy, üst kuruldan kanalı cezalandırmasını istedi. Bunun üzerine RTÜK uzmanları ? Fethullah Gülen’in avukatları bir dönem Gülen’in en yakınındaki isimlerden Nurettin Veren’in Ulusal Kanal’a yaptığı açıklamaların hakaret içerdiğini ileri sürerek üst kurula başvurdu. Başvuruyu değerlendiren RTÜK yönetimi, Gülen’e ‘mürteci’ dediği gerekçesiyle yargılanan İlhan Selçuk’un beraat etmesini de dikkate alarak televizyon kanalının cezalandırılmaması gerektiğine karar verdi. programı incelemeye aldı. İncelemede, Veren’in programda, “Fethullah Gülen’in Atatürk’ü din düşmanı, dini yok eden, İslamı ve Kuran’ı yok etmek isteyen bir deccal olarak gösterdiğini ve eğittiğini ben değil on binler bilir”, “Eğer kendisi Atatürk’ü yıllarca kâfir ve deccal olarak anlattığı topluma karşı yüzü kızarmıyorsa, o zaman yapmış olduğu bu takıyyeden dolayı insanlardan özür dilesin” gibi ifadeler kullandığı tespit edildi. Üst kurul uzmanı İsmail Keleş, programda Gülen’in manevi şahsiyetine eleştiri sınırları ötesinde saldırıda bulunduğuna yönelik raporunu üst kurula sundu. hakkındaki kararı kurula örnek olarak sundu. Sevinç, şikâyet konusu programda, Gülen’in yanıt hakkının bulunduğu yönünde kerelerce anons yapıldığını ancak Gülen’in bu hakkını kullanmadığını söyledi. Sevinç, şöyle konuştu: “Kaldı ki Gülen zaten, söz konusu yayındaki iddiaların gerçek olup olmadığı konusunda halen TC mahkemelerinde yargılanmakta olan bir kişi ve kendisi, tutuklanmamak için yıllar önce yurtdışına çıkış yapmış ve halen Türkiye’ye gelmekten kendi iradesiyle kaçı ‘Mürteci’ kararı dayanak oldu Raporu değerlendiren RTÜK yönetimi ise kanalın cezalandırılmaması gerektiğine karar verdi. Kararda, kurula CHP kontenjanından seçilen Şaban Sevinç’in, gazetemiz imtiyaz sahibi İlhan Selçuk’la ilgili bir kararı sunması etkili oldu. Sevinç, bir yazısında Gülen’e “Fethullah Gülen meşhur Said Nursi yobazının izinde bir mürteci” dediği gerekçesiyle yargılandığı davadan beraat eden Selçuk nan bir şahıs. Yine kaldı ki, yayında ifade edilen görüşler paralelinde kendi ağzından kamuoyuna yansımış açıklamaları var. Televizyonlardan yayımlanmış açıklamaları var. Dolayısıyla bunların hakaret olarak değerlendirilmesi, kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirilmesi doğru değildi. Cezaya gerek yok. Zaten biz buna ceza vermeye kalksak, ilgili yayın kuruluşu bunu yargıdan iptal ettirebilir. Mahkemelerin bu tür eleştirilere ceza verilemeyeceğine ilişkin kararları var. Sayın İlhan Selçuk hakkındaki yargı kararı da üst kurulun tavrında örnek oldu. Sayın Selçuk, Gülen’e mürteci dediği yazısından ceza almıyorsa, ki bence doğru bir yorum, RTÜK’ün söz konusu program nedeniyle kanalı cezalandırması da yanlış olurdu.” Merkez sağı bir araya getiren cenaze törenine Deniz Baykal da katıldı SUSURLUK’UN GEREKÇELİ KARARI CHP’liler AB’yi anlatacak ? Haber Merkezi CHP Genel Başkanı Yardımcısı Onur Öymen, İstanbul Milletvekilleri Mehmet Ali Özpolat, Kemal Kılıçdaroğlu, ve CHP İstanbul İl Başkanı Şinasi Öktem, İstanbul’da yurttaşlara AB ile müzakere sürecini anlatacak. Bugün Bağcılar Belediyesi Halk Sarayı’nda saat 18.30’da yurttaşlarla bir araya gelecek olan CHP’liler, AB müzakere sürecinin iç ve dış politikaya etkileri ile Sosyal Güvenlik Yasası’na ilişkin söyleşi yapacak. Taşar toprağa verildi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Afyonkarahisar’da geçirdiği trafik kazasında ölen eski bakan Mustafa Taşar, dün son yolculuğuna uğurlandı. Taşar için ilk tören TBMM’de düzenlendi. Törene Taşar’ın oğlu Emre Taşar ile yeğeni ve Gaziantep’ten gelen çok sayıda yurttaş katıldı. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu ile eski ANAP lideri Mesut Yılmaz ve eski TBMM Başkanı Hikmet Çetin’in de aralarında bulunduğu çok sayıda eski milletvekili, bürokrat ve partili de törene katılanlar arasında yer aldı. Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, “Yüce Divan’dan sonra siyasete dönüş” girişimi sırasında aralarının açıldığı eski lideri Mesut Yılmaz ile tokalaştı. Hükümetteki ANAP kökenli bakanlar olan İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, Adalet Bakanı Cemil Çiçek ve Devlet Bakanı Ali Coşkun eski yol arkadaşlarını uğurlamaya geldi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile Abdüllatif Şener, Kültür ve Tu ‘Bucak örgüte yardım etti’ İstanbul Haber Servisi Eski DYP milletvekillerinden Sedat Edip Bucak’ın l yıl 15 günlük hapis cezasına çarptırıldığı “Susurluk davası’nın gerekçeli kararında, sanığın ‘suç işlemek için kurulan örgüte üye olarak katıldığı, hiyerarşik yapıya dahil olmadan örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiği’’ ifade edildi. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi hazırladığı gerekçeli kararda, toplanan deliller ve tanık Fatih Bucak’ın beyanıyla, Sedat Edip Bucak’ın “Mehmet Ali Yaprak’ın kaçırılması’’ ile “Ömer Lütfi Topal’ın öldürülmesinin azmettiricisi olduğu’’, “Ankara’daki özel odasını Kalaşnikof silah deposu yaptığı’’ şeklindeki Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin bozmaya dayanak yaptığı olayların aksinin ortaya çıktığı belirtildi. Sanık Bucak’ın kaldırılan İstanbul 6 No’lu DGM’nin kesinleşen kararına göre, örgüt üyesi oldukları anlaşılan Korkut Eken, İbrahim Şahin, Ziya Bandırmalıoğlu, Ayhan Akça, Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir ve Haluk Kırcı ile örgüt içindeki hiyerarşik yapıya katılmadan ilişki içinde bulunduğu ifade edilerek, Bucak’ın Abdullah Çatlı ile arkadaş olduğunun, Çatlı’nın zaman zaman sanığı Ankara’da ziyaret ettiğinin, Çatlı’nın TBMM’ye rahatlıkla girip çıktığının Meral Çatlı’nın beyanlarından ortaya çıktığı anlatıldı. Bucak’ın aranan Çatlı’yı Ankara ve Siverek’te birçok kez örgüt üyesi olarak ağırladığı ve yardım ettiğinin de yine Meral Çatlı ve Kemal Yazıcıoğlu’nun ifadelerinden anlaşıldığı belirtilen kararda, Bucak’ın, Eken, Şahin, Hoştan ve Kırcı’yı da Siverek’te ağırlayarak yardım ettiği anlatıldı. Tanık olarak dinlenen emekli komutanların da, Bucak’ın PKK ile mücadelede kendilerine yardımcı olduğunu anlattıkları kaydedilerek, kazadan sonra araçta bulunan ruhsatsız silahların sanığa ait olduğunun belirlenemediği belirtildi. Sanığa verilen cezanın ertelendiği anımsatıldı. MEB’de kadrolaşma iddiaları ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eğitimİş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, MEB Personel Genel Müdürlüğü’nün, 2006 yılı merkez ve taşra teşkilatı boş şef kadroları için atama sonuçlarını açıkladığını belirtti. Sonuçların MEB’deki kadrolaşmanın boyutlarını ortaya koyduğunu belirten Adıbelli, ilan edilen boş şef kadrolarına açıklananın çok üstünde atama yapıldığının ortaya çıktığını kaydetti. TTB’den STV’ye tepki ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi, Samanyolu TV’de (STV) yayımlanan, bir dizide bir hastanın türbanlı olduğu için doktorlar tarafından ölüme terk edildiği kurgusuna tepki gösterdi. TTB Merkez Konseyi’nden yapılan açıklamada, “Amacı insanı yaşatmak olan ve özünde insan sevgisi olan bir meslek grubunun dizide senaryo gereği olduğunu düşündüğümüz sahnelerle bir ilgisi olamaz’’ denildi. Taşar’ın cenazesine Baykal, Aksu, Ağar ve Yılmaz’ın da bulunduğu çok sayıda siyasi katıldı. (AA) rizm Bakanı Atilla Koç, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Devlet Bakanı Beşir Atalay da törene katılanlar arasındaydı. Taşar’ın cenazesi daha sonra Kocatepe Camisi’ne getirildi. Burada düzenlenen tören sırasında aynı kazada yaralanan eşi Gülderen Taşar avluda bir araçta bekledi. Taşar’ın oğlu Emre ve amcası Namık Taşar taziyeleri kabul etti. Camideki törene katılanlar arasında, Hikmet Çetin ile Mesut Yılmaz, Yıldırım Akbulut, Mehmet Ali Şahin, Abdülkadir Aksu, Murat Başesgioğlu, Ali Coşkun ile Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe yer aldı. Mesut Yılmaz’ın eşi Berna Yılmaz bazı eski miletvekili eşleriyle birlikte taziyelerini ilettiği Emre Taşar’ı teselli etmeye çalıştı. Taşar’ın üzerinde Türk bayrağı bulunan tabutu, cenaze namazının ardından Cebeci Asri Mezarlığı’na götürülürken, oğlu Emre Taşar cenaze aracının önünde oturdu. Gülderen Taşar da bir doktorun kendisine eşlik ettiği araçla mezarlığa geldi. Defin sırasında Emre Taşar ile Mesut Yılmaz ilk olarak mezara birer avuç toprak attılar. Taşar’ın memleketi Gaziantep’ten getirilen toprak da mezara atıldı. CEV AP ve DÜZELTME Cumhuriyet Gazetesi’nin 3.12.2005 tarihli sayısında Ali Sirmen imzasıyla yayımlanan makalede yer alan ve müvekkilim sayın Adnan Oktar’ı hedef alan ithamlar tamamen gerçekdışıdır. 1. Her şeyden önce Ebru Şimşek isimli kişinin sayın Adnan Oktar’ı hedef alan ithamlarının hayal ürünü olduğu, resmi bilirkişi raporları, kamu tanıklarının anlatımları ve kesinleşmiş yargı kararlarıyla sabit olmuştur. Bu nedenle, Ebru Şimşek aleyhinde “masum insanlara iftira atmak” suçundan farklı savcılıklarca 8 ayrı ceza davası açılmıştır ve bu davalar halen devam etmektedir. 2. Bilim Araştırma Vakfı davasının zamanaşımına girmesinin nedeni, görevini kötüye kullanan bazı memurların hukuksuz girişimleri neticesinde davanın gereksiz yere DGM’de açılması ve dosyanın 4 sene orada kalmasıdır. Bunda da sayın Adnan Oktar’ın veya vekillerinin hiçbir kusuru ve dahli yoktur. Tamamen BAV davası yargılananların dışında gelişen yargısal işlemlerden müvekkili ve vekillerini sorumlu tutmak mümkün değildir. 3. BAV davasının zamanaşımına girmesi, müvekkilimi ve diğer yargılanan kişileri “kurtaran” değil, mağdur eden bir sonuç olmuştur. Zira söz konusu dava dosyasına müvekkilimin ve kendisiyle birlikte yargılanan kişilerin haksız suçlamalara maruz kaldıklarını ortaya koyan 250’ye yakın delil intikal etmiştir. Ama davada bu aşamaya ulaşıldığında, sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının masum oldukları kesinlik kazandığında, ne yazık ki zamanaşımı süresi dolmuştur. Savunma beraat kararıyla sonuçlanması kuvvetle muhtemel olan bu davayı yürütüp bitirmek istemiştir ama yasal engel nedeniyle bu mümkün olmamıştır. 4. Ali Sirmen’in, aleyhinde değil bir mahkumiyet kararı, en küçük bir kanıt dahi bulunmayan masum insanlar hakkında “Mafya” isnadında bulunmuş olması önyargılı ve sağduyudan uzak bir davranıştır. Kamuoyuna saygılarımla arz ederim. Adnan Oktar Vekili Av. Kerim Kalkan (Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2006/7696 Karar ve Büyükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2006/219 Müt. Karar sayılı kararları uyarınca yayımlanması zorunlu cevap ve düzeltmedir) Kurucu Meclis’in 46’ncı yıldönümü İstanbul Haber Servisi 1961 Anayasası ve Çağdaş Demokrasi Vakfı Başkanı Numan Esin, “Meclis’te çoğunluğu ele geçirenler her istediklerini yapamazlar. Hukuk devletinin ilkelerine bağlı hareket etmek zorundadırlar” dedi. Anayasa Mahkemesi gibi önemli kurumları yaşama geçiren Kurucu Meclis’in 46. kuruluş yıldönümü nedeniyle açıklama yapan Esin, 1961 Anayasası’nın Türkiye’nin ‘insan haklarına dayalı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti’ olduğu kuralını ortaya koyduğuna dikkat çekti. Esin, açıklamasında özetle şu görüşlere yer verdi: “Siyasal yaşamımızın bugün içinde bulunduğu çıkmaz, 1961 Anayasası’nın getirdiği sistemden vazgeçilmesi ve hukuk devletini, Atatürk’ün aydınlanma devrimlerini anlamayan siyasetçilerden kaynaklanmaktadır. Tüm seçmenin dörtte birini temsil eden bir partinin adayı Cumhurbaşkanı olmamalı. Nitelikli yeterli sayı konusuna uyulmalıdır. Siyasal iktidar bu derece tartışmalı bir durum karşısında sağduyu ile hareket etmelidir.” Savcı kararı temyiz etti Cumhuriyet Savcısı Orhan Erbay da, kararı temyiz ederek, mahkumiyete yeterli delil bulunmadığını, sanığa ceza verilecekse bile, hükmün lehe olan eski TCK’nin 314. maddesi uyarınca kurulması gerektiğini belirtti. SU TV’de hazırladığım “Sivil Bakış” programında “Saddam’ın İdamı”nı tartıştık. Özlem Dalkıran ve İbrahim Karagül’ün katıldığı programda şu noktalar üzerinde durduk: Saddam’ın idamıyla Sünnilerle Şiiler arasında süren çatışma daha bir üst düzeye çıktı. Bundan böyle Sünnilerle Şiilerin bir ortak devlet içinde yaşamaları daha da zorlaştı. Parçalanma riski geriye dönülemez bir hale geldi. Irak’ın parçalanması aynı zamanda İran’ın bölgedeki nüfuzunu ve etkisini de artırıyor. Çünkü Irak Şiileri mezhep ortaklığı nedeniyle İran’a daha fazla yaklaşıyorlar. Irak’ın yüzde 65’i Şii olduğuna göre Irak üzerinde en etkili ülkenin İran olma ihtimali de gerçeklik kazanıyor. İbrahim Karagül, Sünni Şii çatışmasını ABD’nin kışkırttığını ve Irak’ın parçalanmasının da ABD tarafından başından itibaren planlandığını söyledi. Benzer yorumlara Özlem Dalkıran da katıldı. Benim kafamda bu ko Saddam’ın İdamı Sonrası Irak... nuda bazı soru işaretleri bulunuyor. Irak’ın parçalanmasından ABD ne elde edebilir? Parçalanan Irak demek, kuvvetli İran demektir. ABD böyle bir gelişmeyi neden istesin? “Parçala ve yönet” bir emperyalist politikadır, ama her duruma uygun olmayabilir. Çünkü bölgede yeteri kadar parçalanmışlık bulunuyor. Her parçalanma emperyalistlerin işine gelecek diye bir önkoşul da yok. ŞiiSünni çatışmasını ABD’nin planlamış olduğu tezinin doğruluğundan emin değilim. ??? Buna rağmen Irak’ın parçalanmaya doğru ilerlediği de bir gerçek. Şiilerle Sünniler Saddam’ın idamından sonra daha da zor bir araya gelebilirler. Tabii bu çatışma nerede duracak, nasıl bir seyir izleyecek? Asıl soru bu... Bu noktada bölge ülkelerine önemli görevler düşüyor. Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Suriye’nin aklıselim sahibi ve sorunlara ortak çözüm üreten bir anlayış içinde hareket etmeleri gerekiyor. Eğer İran, Şiileri Sünnilere karşı kışkırtırsa, Suudi Arabistan da Sünnileri Şiilere karşı kışkırtırsa o zaman bölgedeki yangın daha da büyür ve bütün bu ülkeleri de istikrarsızlığa sevk edecek yeni gelişmelere neden olur. Tabii gelişmenin bir başka boyutu da Kürtlerin durumu. Kürtler geleneksel olarak ve mezhepsel olarak Sünnilere daha yakın bir yerde duruyorlar. Ancak, Sünniler ABD’ye karşı en sert direnişi örgütlerken, Kürtler ABD ile işbirliği yapıyorlar. Bu tablo Sünnilerle Kürtler arasında işbirliğini zorlaştırıyor. ??? Soruna Türkiye açısından bakarsak, Türkiye’nin, Irak politikasını ve özellikle Kuzey Irak’a yönelik eski siyasetlerini terk etmesi gerekiyor. Şu anda Kuzey Irak’taki Kürt oluşumunun egemen olduğu bölgede en büyük yatırımı Türk işadamları yapıyorlar. Türkiye ile Kuzey Irak arasında ekonomik bağlar gelişiyor. Aslında siyasi bağların gelişmesi için de uygun bir ortam bulunuyor. Ancak, PKK’nin eylemleri ve Kerkük’ün geleceği bu ilişkileri zehirlemeye devam ediyor. Türkiye’nin öncelikle Türkmenler üzerinden yapılan siyasetten vazgeçmesi gerekiyor. Iraklı Türkmenlerin ezici bir çoğunluğu Şii. Onlar Şii listelerinden Meclise girdiler ve onlarla birlikte hareket ediyorlar. Kendilerini bağlı hissettikleri topluluk Şii topluluğu. Çok küçük bir Türkmen grubu Türkiye’ye bakıyor, ancak onların da bölge üzerinde hiçbir önemi bulunmuyor. Türkiye’nin bölgeye yönelik politikasının esasının bölgedeki istikrar için bölge ülkeleriyle işbirliği yapması olduğu bir gerçek. Bu konuda nispeten dikkatli bir çizgi izlediği söylenebilir. Ancak konu Kuzey Irak’a ve Kürtlere gelince işin boyutları değişiyor. Bu sorunu ABD üzerinden halletmeyi tercih ediyor. Artık bölgede ABD üzerinden sorun çözmenin mümkün olmadığı görülüyor. ABD kendi sorununu çözemiyor ki, başka sorunlara çözüm üretebilsin. Türkiye, bölgenin Kürtleriyle daha kalıcı ve köklü ilişkiler geliştirmek zorunda. Bölgenin etkili ve güçlü ülkesi olarak, daha önyargısız ve rahat hareket edebilir. Kürtlerle karşılıklı güvene dayalı dostluk mümkündür. Türkiye bunu gerçekleştirecek güce ve birikime sahiptir. Bütün sorun, çözümü dışarıda Washington’da aramak yerine bölgede aramaktan geçtiğini görmek. Eksik olan bu. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle