18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 OCAK 2007 CUMARTESİ 16 HABERLER TÜSİAD’ın ‘Türk Demokrasisinde 130 Yıl’ başlıklı raporunda partilerin seçim harcamalarına denetim getirilmesi önerildi Seçim barajı düşürülmeli Ekonomi Servisi Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), 10 yıl önce yayımladığı “Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri” raporunu, müteveffa Prof. Dr. Bülent Tanör’ün anısına güncelledi. “Türk Demokrasisinde 130 Yıl (18762006): Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri 10. Yıl Güncellemesi” başlıklı Prof. Dr. Zafer Üskül tarafından hazırlanan rapor dün açıklandı. Raporu özetleyerek sunuyoruz: SİYASİ PARTİLER: Siyasi Partiler Kanunu, yürürlüğe girdiğinden bu yana on dokuz, “Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri” raporunun ilk güncellemesinin yapıldığı yıl olan 1999’dan bu yana üç kez değişmiş, ayrıca anayasanın siyasal partileri düzenleyen 68. ve 69. maddeleri de değiştirilmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği ya da yürürlükten kaldırıldığı için bazı maddeleri boşalmış olan bu kanun, iç tutarlılığını ve kendisi dışındaki mevzuatla bağlantılarını yitirmiştir. SEÇİMLER: Yönetimde istikrar adına bugün korunmakta olan yüzde 10 ülke barajının, temsilde adaleti tümüyle ortadan kaldırmaya ve böylece seçilenin meşruiyetini tartışmalı hale getirerek yönetimde istikrarı yok etmeye aday olduğu ve 2002 seçimlerinde kullanılan oyların yüzde 46’sının TBMM’de temsil edilmediği unutulmamalıdır. Bu sebeple ülke barajı yüzde 45 seviyesine düşürülmelidir. Ayrıca seçim harcamaları dikkatle denetlenmeli ve yurtdışındaki vatandaşlara oy hakkı tanınmalıdır. YASAMA ORGANI: Yasamaya ilişkin olarak, bugün ülke gündemini en çok meşgul eden konulardan biri “dokunulmazlıklar”dır. Anayasanın yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı ile ilgili 83. maddesinde, toplumun neredeyse bütününün yapılmasını istediği değişiklik gerçekleştirilememiştir. Bu çerçevede, milletvekili seçilmeye engel suçlar dokunulmazlık kapsamından çıkarılmalıdır. Ayrıca TBMM Araştırma Komisyonları’nın daha etkin çalışabilmelerini sağlamak için, kişilere bu komisyonlara bilgi verme zorunluluğu getirilmelidir. YÜRÜTME ORGANI: 1982 Anayasası, askeri dönemin devlet başkanının kullandığı yetkilerin önemli bir bölümünü cumhurbaşkanının görevleri arasında aktardığından, klasik parlamenter sistemin sembolik yetkilerle donatılmış devlet başkanından uzaklaştırmıştır. Parlamenter sistemin gereği olarak cumhurbaşkanı, yaptığı işlemlerden sorumlu değildir. Ancak gerçek yetkilerle donatılmış bir cumhurbaşkanının, yaptığı işlemlerden sorumlu tutulamaması sistemin ‘Maksat Tanör’ü anmak ardında amaç aramayın’ ? TÜSİAD Başkanı Sabancı, 82 Anayasası’nı topa tutan “Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri 10. Yıl Güncellemesi’’ başlıklı raporun “Cumhurbaşkanlığı seçimi ya da genel seçimler var diye değil, Tanör’ü anmak için bu tarihe denk geldiğini” söyledi. Ekonomi Servisi Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada “gerek piyasa ekonomisiyle gerekse demokrasisiyle parlayan bir yıldız” olduğunu söyleyen TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, daha gelişmiş bir demokratik yapının, Türkiye’yi iç çekişmelerden uzaklaştırarak gereksiz enerji ve kaynak kaybını önleyeceğini, toplumsal uzlaşmayı tesis ederek siyasal ve ekonomik istikrarı kalıcı hale getireceğini söyledi. TÜSİAD tarafından hazırlanan, “Prof. Dr. Bülent Tanör’ün Anısına Türkiye’de Demokratikleşme Perspektifleri 10. Yıl Güncellemesi’’ başlıklı rapor, İstanbul’da düzenlenen bir toplantıyla mantığıyla bağdaşmamaktadır. Ayrıca yürütmenin üzerinde siyasal baskı yaratma potansiyeline sahip olan Devlet Denetleme Kurulu’nu düzenleyen anayasanın 108. maddesi yürürlükten kaldırılmalıdır. Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanmalıdır. Milli Güvenlik Kurulu’nun anayasal bir kurum olması demokratik yönetim anlayışına uygun olmadığından, bu kurum yasa ile düzenlenmelidir. Kriz yönetimini sivilleştirmek üzere “Kriz Yönetim Merkezi Yönetmeliği” yürürlükten kaldırılmalı, “Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Sekreterliği” kurulmalıdır. Kamu yönetimi konusunda en önemli sorun, merkezi yönetimyerel yönetimler arasındaki görev, yetki ve kaynakların demokratik esaslara uytanıtıldı. Toplantıda söz alanlar 82 Anayasası’nı topa tutarak radikal değişiklikler yapılması gerektiğini ileri sürdüler. Toplantıdan sonra soruları yanıtlayan Sabancı, raporun zamanlaması ile ilgili olarak, “Bizim bugün başka bir amacımız yok. ‘Cumhurbaşkanlığı seçimi var da, arkadan genel seçimler var da, aman şimdi böyle bir rapor açıklayalım’ diye bir görüşümüz yok. Rahmetli Bülent Tanör’ün raporundan sonra 10 yıl geçmiş. Tarih, bugüne geldi. Yoksa başka bir amaç bunun arkasında aramayın” dedi. Sabancı, raporun kamuoyuna sunumunda yaptığı konuşmada, “Bundan 10 yıl önceki raporu sunarken de esas kaygımız derin ve tartışma yaratacak bir konuyu neden gündeme aldığımızı anlatabilmekti” diyerek şöyle devam etti: “Siyaset alanında böylesine kapsamlı bir konuya eğilmemizde üç temel tespit rol oynamıştı: Birincisi, Türkiye’de serbest piyasa ekonomisinin kalıcılığını sağlamak için, toplumsal uzlaşma kanalları açık, geniş katılımlı, çoğulcu demokratik bir siyasal yapının zorunlu olmasıdır. İkincisi, ekonomik ve siyasi demokrasinin kurumlaşması ancak demokrasinin tek çıkar yol olduğunu düşünenlerin kesintisiz çabalarıyla mümkündür. Ve üçüncüsü, insanların sistemin kurumlarına veya bütününe olan güvenini kaybetmemesi için, sistemin kendini eleştirebilmesi ve kendi çözümünü üretebilmesi gereğidir.’’ Askeri Ceza Kanunu’nda anayasaya aykırı olarak yer alan ve ölüm cezası öngören hükümler değiştirilmelidir. Dinsel özgürlüklere ilişkin olarak, nüfus kütüğü ve buna bağlı kimlik belgesindeki “din” hanesi çıkarılmalıdır. Din dersi zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır. İHL kuruluş amaçlarının ötesinde İmam hatip liseleri ise günümüzde, ülkenin imam ve hatip işgücüne olan ihtiyacını karşılamak şeklindeki kuruluş amaçlarının çok ötesine geçmiş, laik öğretim birliğini bozar bir nitelik sergilemeye başlamıştır. Bu okullara kız öğrenci alınmasına son verilmelidir. Ailelerin çocuklarına dinini öğretme ihtiyacına cevap vermek üzere, bu konudaki talebi dikkate alarak liselerde, normal ders saatlerinin dışında, velilerin isteği üzerine, din dersi okutulmasını sağlamak için, nota ve sınava tabi olmayan din dersleri konulmalıdır. Anayasanın toplantı ve gösteri yürüyüşlerini düzenleyen 34. maddesinin sınırlayıcı yapısı değiştirilmelidir. Halen, siyasi partiler mevzuatında kültürel talepleri ve faaliyetleri, radyo ve televizyonlarda Türkçeden başka dillerde yapılan yayınları kısıtlayan hükümler mevcuttur. Yerleşim yerlerinin adları ile sorunlar devam etmektedir. Türk vatandaşlarının Türkçe dışındaki anadilleri en azından okullarda seçimlik ders olarak okutulmalıdır. Hukuk Devleti: Haklar genişletilsin 1982 Anayasası, Yüksek Hâkimler Kurulu’nun yerine, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nu getirerek yargıç güvencesini etkisizleştirmiş, Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapma yetkisine sahip olanları sınırlamış, yüksek mahkemelerin üyelerinin atanmasında cumhurbaşkanının etkisini artırmış, Sayıştay kararlarının Danıştay’ca denetlenmesine son vermiş, OHAL ve sıkıyönetim KHK’lerinin iptal davasına konu olamayacağını öngörmüş, kısacası adil, bağımsız ve güvenceli bir yargıdan uzaklaşmıştır. Türkiye’de hak arama özgürlüğünün sağlanabilmesi için, Anayasa’nın “yargı yolu” başlıklı 125. maddesi, tüm idari işlemleri kapsayacak şekilde genişletilmelidir. Memurlara sağlanan yargısal dokunulmazlığın dayanağı olan anayasanın 129. maddesinin son fıkrası yürürlükten kaldırılmalıdır. Askeri yargı, yargının bütünlüğünü, mahkemelerin bağımsızlığını ve yargıç teminatı ilkelerini ihlal eder niteliktedir ve bu sebeple kaldırılmalıdır. Yüksek mahkeme üyeleri sadece cumhurbaşkanı tarafından seçilmemeli, bu seçimi Yargıtay ve Danıştay üyeleri yapmalıdır. gun bir biçimde dağıtılmasıdır. Aşırı merkeziyetçi bir yönetim yapısı, günümüzün demokrasi anlayışına uygun düşmemektedir. Ancak etkin ve demokratik bir yerinden yönetim yapısı kurmadan, merkezin görev, yetki ve kaynaklarının bir bölümünün yerinden yönetim kuruluşlarına aktarılması da sorunlar yaratmaya adaydır. Olağanüstü hal süresince çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin, olağanüstü hal ya da sıkıyönetim kaldırıldıktan sonra ve TBMM’de belirli bir sürede onaylanmamaları halinde yürürlükten kalkacakları anayasada düzenlenmelidir. İnsan Hakları: Yasaklar kalksın 1982 Anayasası insan haklarına ilişkin düzenlemelerinde, 1961 Anayasası’nın insanı öne alan anlayışını terk ederek devleti öne alan bir yaklaşımı benimsemiştir. Bu çerçevede, anayasanın Başlangıç’ının demokratik değerlerle bağdaşmayan hükümleri (5. fıkra ve bazı ibareler) ve 14. maddesi (“Temel Hak ve Hürriyetlerin Kötüye Kullanılmaması”) kaldırılmalı; 15. maddesi (“Temel Hak ve Hürriyetlerin Kullanılmasının Durdurulması”) değiştirilmelidir. Kişi dokunulmazlığı, özgürlüğü ve güvenliği konusunda yalnızca mevzuat değişikliği yapılması yeterli değildir, bunların uygulamaya yansıtılması önem kazanmaktadır. İşkence ve kötü muamele ile mücadele konusunda, Adli Tıp Kurumu’nun özerkliğinin sağlanması hususu öne çıkmaktadır. CUMHURİYET 16 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle