22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 OCAK 2007 PAZARTESİ 6 HABERLER Başbakan Erdoğan’ın İstanbul’a vize uygulama önerisine sivil toplumun tepkisi ‘Faşist ve antidemokratik’ İstanbul Haber Servisi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’un göç ve ulaşım sorununa yönelik önerdiği vize ve plaka kısıtlaması uygulamaları tepkilere neden oldu. Siyasiler, meslek odaları ve akademisyenler Erdoğan’ı “faşist, antidemokratik ve yasakçı” yöntemleri savunmakla suçlayarak, vize uygulaması ile plaka kısıtlamasını günü kurtarmaya yönelik çözümler olarak nitelediler. Uzmanlar, öncelikle göçe neden olan bölgelerarası eşitsizliğin ortadan kaldırılması gerektiğine dikkat çekerek ulaşım sorununun da ancak raylı sisteme ve deniz taşımacılığına dayalı bir toplu taşıma yöntemi ile çözülebileceğini bir kez daha yinelediler. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı da yapan Erdoğan’ın kentin ana sorunları olan göç ve trafik ile ilgili çözüm önerileri ağır bir dille eleştirildi. Özellikle 3. köprüyü savunarak yeni otomobillerin trafiğe çıkmasını teşvik eden, Dubai Kuleleri, Haydarpaşa, Galataport ve toplu konut projeleri ile övünen Erdoğan’ın, vize ve plaka uygulaması önerilerinin büyük bir çelişki ve tutarsızlık olduğuna vurgu yapıldı. Siyasilerin, meslek odalarının ve akademisyenlerin Erdoğan’ın önerileriyle ilgili görüşleri şöyle: Necdet Calp’ten Nevzat Yalçıntaş’a... Maliye Bakanı Kemal Unakıtan. BAYKAL: VİZE AKLA, MANTIĞA AYKIRI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “İstanbul’da vize uygulaması” önerisine CHP lideri Deniz Baykal’dan sert tepki geldi. Baykal, “Kent içi vize uygulaması aklın, mantığın kabul edeceği bir iş değildir” dedi. Başbakan Erdoğan’ın, İstanbul’da 2.5 milyon olan araç sayısının 2 milyona indirilmesi ve plaka sayısının bu rakama sabitlenmesi önerisini CHP Parti Meclisi toplantısı öncesinde değerlendiren CHP lideri Baykal, dünyada böyle bir uygulamanın bulunmadığını söyledi. Baykal “Kent için vize uygulaması aklın, mantığın kabul edeceği bir iş değildir’’ dedi. Başbakan Erdoğan’a “İstanbul’u 15 senedir siz yönetisorunlarında olduğu gibi. Bir gün sayın Topbaş, ‘para bulamadığım için metro yapamıyorum, İstanbul’un sorunları ondan dolayı’ diyor. Ertesi gün eski belediye başkanı Erdoğan, altyapının yetersiz olduğu gerekçesiyle İstanbul’a vize ve plaka tahdidi koymaya kalkıyor.” CHP Genel Sekreter Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen: “Erdoğan’ın trafik sorununu çözüm için verdği beyanlar, üzerinde düşünülmeden ve projesi olmadan yapılmıştır. Erdoğan, üzerinde düşünülmeden söylenmiş bu sözlerden yarın geri adım atmak zorunda kalacak. Benzer sorunları yaşayan ülkelerin uyguladığı birçok sistem var. Bunlar araştırılmalı yorsunuz’’ diye seslenen Baykal, sözlerini “Belediyeler bugün yaşanan trafik sorununda birinci derece sorumlu. Çözüm toplu taşıma ve metrodur. 15 yıl önce İstanbul’u yönetenlerin hazırlayıp uygulamaya koymayı düşündüğü toplu taşıma ve metro projeleri geliştirilmedi” diye sürdürdü. CHP’li Onur Öymen de Erdoğan’ın “İstanbul’da vize” önerisiyle ilgili olarak “Vize egemenlik işaretidir. Bir ülkeye girecek insanlara vize konur. Bir şehirden başka bir şehre girerken nasıl vize konulur? Federal sistemlerde bile yok. Hiçbir devlet anlayışı, uluslararası hukuk anlayışında böyle bir şey yok. Bisküvi ticaretinde uzman olanların bu alanlarda fikri olmadığı anlaşılıyor” dedi. Öymen, Erdoğan’ın araç sayısını sınırlama istemine “Arabaları kırpıp kırpıp bisiklet mi yapacaklar” diye tepki gösterdi. gulaması getirmeyi istiyor. Ama diğer yandan da İstanbul’da yerleşimi özendiren, yılda trafiğe 400500 bin aracın girmesine yol açan politikalar uyguluyor. Plakalara kısıtlama getirilmesi, trafiğe çıkacak araç sayısında bir değişikliğe neden olmaz. Başbakan ‘Üçüncü, dördüncü köprüyü de yapacağız’ diyerek yeni araçları trafiğe davet ederken, plaka kısıtlamasını savunarak kendisiyle çelişiyor. İmar yasaklarına karşın nasıl gecekonduların önüne geçilemediyse, vize uygulaması da göçü engellemeyecektir. Bu demokratik bir yöntem değil. Avrupa ülkelerinde serbest dolaşım hakkı isterken kentlerimizde vize koymaya çalışıyoruz.” Siz gelirken vize aldınız mı? SHP Genel Başkan Yardımcısı İlhan Gögüş: “İstanbul’a vize demek faşizmdir. Siz Rize’den İstanbul’a gelirken vize mi almıştınız? 3 dönemdir İstanbul’da Erdoğan ve AKP yönetimleri bulunuyor. İstanbul’un sorunlarını çözmeyi başaramadılar. Tıpkı Türkiye’nin ve üzerinde ciddiyetle çalışılmalı.” CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu: “İstanbul’un trafik sorunu yasaklarla çözülemez. Seçim öncesinde yasaklarla mücadele edeceğini söyleyen Erdoğan’ın bugün geldiği nokta, yasaklar koymaktır. Bu fikir, AKP’nin İstanbul’da ne kadar başarısız , ulaşım sorununu çözmekte ne kadar aciz kaldığını ortaya koyuyor.” Yasaklar mutlaka delinir Mimarlar Odası İstanbul Anakent Şube Başkanı Eyüp Muhcu: “Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemden beri kente vize uy Çözüm ‘yasak’ta aranmamalı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu: “Sınırlandırma yerine rahatlık için, altyapının daha da güçlendirilerek insanların özgürlüklerini kısıtlayıcı olmaması daha doğru. Turistlerin gezmesi ve hareket kabiliyetinin sağlanması açısından muhakkak bir tedbir alınıyor olması, insanların belli bir mesafeye ulaşmasında yaşayacakları problemlerin ortadan kaldırılması gerekli.’’ İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe: “Başbakan, otomobilleri yasaklayalım, kente gelenleri engelleyelim diyor. Söylediği tek doğru şey kentin göç aldığıdır. Erdoğan, büyükşehir belediye başkanı olduğu dönemden itibaren hep karayoluna dayalı bir ulaşım politikası güttü. Şimdi bu politikanın iflasını yaşıyoruz. İstanbul’u toplu konutun merkezi haline getirdiler. Kentteki her boşluğa, yeşil alana toplu konut yapacaksınız, gökdelenler dikeceksiniz, sonra da kimse İstanbul’a girmesin diyeceksiniz. Ya bunları yapmayacaksınız ya da bunları söylemeyeceksiniz.” Türkiye’nin özelleştirme serüveni, Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde başlar. Özal’ın 6 Kasım 1983 yılında yapılan genel seçimler öncesinde HP Genel Başkanı Necdet Calp ile girdiği köprü satışı konusunda “satarım, sattırmam” tartışması belleklerdeki yerini koruyor. Özal, Calp’e “İstediğin kadar bağır, biz satarız. Köprü ve baraj satışı sırasında ben de hisse alacağım” diye takılmış, Calp de “Ulusal tesislerimiz Yunanlılara mı, Kuzey komşumuza mı satılacak?” karşılığını vermişti. “Babalar gibi satarım” diyen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın, Özal’ın takipçisi olduğu anlaşılıyor. AKP hükümeti özelleştirmeye verilen hız ve özelleştirme gelirlerinin geçmiş döneme göre arttırılması ile övünüyor. Hükümetin özelleştirme uygulamaları tartışılırken parti içinden tek bir isim aykırı görüşlerini ortaya koyuyor. Halkbankası’nın özelleştirilmesine karşı çıkan İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş, aslında özelleştirmeye karşı değil, ancak finans sektörünün özelleştirilmesinde dikkatli olunmasını istiyor, sektörün yabancılaşmasının tehlikelerine dikkat çekiyor.Yalçıntaş, kendisine sürekli “Hocam siz yabancı sermayeye karşı mısınız? sorusunun yöneltilmesinden son derece rahatsız. Yalçıntaş, bu soruya bir anısını anlatarak yanıt veriyor: “Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde yabancı sermayeyi teşvikle ilgili yasanın iptali gündeme gelmişti. O zaman rahmetli Özal, ‘Hocam, bir tek sen ancak ikna edebilirsin. Anayasa Mahkemesi’ne git, özel bir toplantı yap’ dedi. Birçok yakın akrabam mahkemede üyeydi, rica ettim. ‘Geleyim anlatayım, başka ülkeler ne yapıyor, İspanya ne yapıyor, İrlanda ne yapıyor yabancı sermayeyi çekmek için’ dedim. Gittik, anlattık. Turgut Bey, alerji çeker, diye kendisi gitmedi. Ve değişti onların da görüşü ve Yabancı Sermayeyi Teşvik Yasası’nın en önemli maddelerini iptal etmekten çekindiler.” Yalçıntaş’ın şu sözleri de, Necdet Calp’in 24 yıl önce yaptığı uyarıyı anımsatıyor: “Falanca bankayı biz Yunan sermayesine verdik. Oh ne âlâ, onlar çalışacak, biz çalışacağız, el ele vereceğiz. Hayır, kritik bir noktada o.. Yunanistan’ın ve bizi çevreleyen diğer sorunların hallinde kendi lehlerine bir unsur olarak ortaya çıkacaktır.” Geleceği yok... Başkentte gündem Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kilitlendi, tartışmalar bu konunun üzerine odaklanıyor. “Türbanlı eşle cumhurbaşkanı olunur mu? AKP’nin milletvekili sayısı seçim yapmaya yeterli mi? Erdoğan, cumhurbaşkanı olacak mı? Erdoğan aday olmazsa AKP’nin adayı kim olacak?” sorularının yanıtları bulunmaya çalışılıyor. Bayram ve yılbaşı tatili boyunca seçim bölgelerinde bulunan milletvekilleri, bu sorulara yanıt vermeye çalışırken yurttaşlardan birçok fıkra da dinlediler. AKP Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül, kuliste gazetecilerle sohbet ederken Cumhurbaşkanlığı ile ilgili tartışmalara Diyarbakır’da dinlediği bir fıkrayla katıldı: “Diyarbakır’da bir kahvede vatandaşın biri miskin miskin oturuyormuş. İşsiz olan vatandaş, neredeyse gününün tamamını kahvede geçiriyormuş. Arkadaşları ‘Ya niye hiç kımıldamıyorsun, kurumlara iş başvurusu yap, iş ara’ demişler. Vatandaş, hiç oralı olmamış. ‘İş başvurusu yapıp ne yapıcam’ diye geçiştirmiş kendisine yapılan uyarıları. Yan masadaki birinden bir öneri gelmiş: ‘Bak yeni cumhurbaşkanı seçilecek, başvurular başlıyor, git oraya bari başvur’. İşsiz adamın yanıtı gecikmemiş: ‘Başvurup başvurmamayı çok düşündüm, ama oranın geleceği yok, vazgeçtim’.” Bakan Pepe’nin yetkililerin yetersizliğinden şikâyet etmesi dikkat çekti ‘Kasaptan imar müdürü olmaz’ AHMET ŞEFİK Raylı sistem şart İTÜ İnşaat Fakültesi Ulaştırma Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Gerçek: “İstanbul’da ulaşımı katlanılabilir ve medeni bir düzeye getirebilmek için yapılması gerekenler çok söylendi. Mucize çözümler yok. Raylı sistemi hızla yaygınlaştırmak gerekiyor. Plaka kısıtlaması uygulanabilir ve çağdaş bir çözüm değil. Türkiye’de, bu tür yasakları delen çözümler hemen bulunur, bu işten para kazanan açıkgöz piyasalar oluşur.” TRABZON Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Türkiye’de hiçbir kentin çevre planı olmaması nedeniyle herkesin istediği yere istediğini yapabildiğini belirterek “Kamyon şoföründen belediye başkanı, kasaptan imar müdürü olursa işler içinden çıkılamaz hale gelir” dedi. Ordu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin ve Gümüşhane illeri valileri, milletvekilleri, belediye başkanları, bakanlık yetkilileri ile sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin katıldığı “Karadeniz Çevre Planı” toplantısı, Karadeniz Teknik Üniversitesi Osman Turan Kongre Merkezi’nde yapıldı. Toplantıda konu şan Pepe, Türkiye’de hiçbir ilin çevre planı olmamasının ciddi sorunlar yarattığını anlattı. Pepe, “Böyle olunca da gücü yeten yetene oluyor. İsteyen istediği yere fabrika, site kurdu. Böyle olunca da Türkiye, ucube şehirlerin bulunduğu, çarpık sanayileşen bir ülke haline geldi” diye konuştu. Türkiye’nin çarpık kentleşmenin bedelini ödemeye devam ettiğini vurgulayan Pepe, şunları söyledi: “Marmara’da 1999’da yaşanan depremde gördük ki, birinci sınıf tarım topraklarında siteler vardı. Türkiye’de yapılar kuruluyor, plan daha sonra geliyor. Plana göre değil, yapılana göre plan hazırlanıyor. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir anlayış yoktur. Bu sadece bize özgüdür. Bu yol, yol değil.” Sarmısak kokulu doğalgaz! maddesi olan sarmısağa TBMM Genel taşıdı: “Türkiye’de 100 Kurulu’nda geçen hafta bin tonun üzerinde Petrol Yasa Tasarısı sarmısak üretimi var, görüşülmeye başlandı. ithalatta da önemli Enerji ve Tabii Kaynaklar engelleri sağladık, Bakanı Hilmi Güler, üretimi yüzde 20 enerji konusunda civarında arttırmayı “pempe” bir tablo çizdi: düşündüğümüz “Normal olarak, bir projeyle ilgili enerji bakanından düşünceniz nedir?” beklenen şey, Birleşimi yöneten TBMM ‘Elektriğiniz var mı, Başkanvekili Nevzat doğalgazınız var mı, suyunuz var mı, Enerji Bakanı Güler. Pakdil “Petrol ile sarmısak arasında kömürünüz var mı..’ bu nasıl bir ilişki var?” diye sorunca, dört soruya cevaptır. Şu anda, Yıldırım “Doğalgazda dar gelirli vatandaşlarımız dahil, kullanacağız efendim” karşılığını hepsinin evinde dört senedir verdi. Enerji Bakanı Güler de dağıttığımız 4.5 milyon ton sarmısağa nasıl katkıda kömür bir kere herkesin evinde. bulunacaklarını anlattı: Şahdeniz’den gelen gaz, hat “Madem Kastamonu’nun bittiği halde, ‘Gazı biz alacağız, sarmısağına nasıl katkıda gazı almaya hazırız’ dedik; ama, bulunacağız konusu gündeme Azerbaycan’da kuyularda arıza geldi... Borlu mikro besleyiciler olduğu için şubatın ortasına yaptık şu anda. Bu mikro kadar verilemeyecek. Aslında besleyiciler eğer bor eksikliği biz o kadar başarılı bir çalışma olan topraklarda olursa, yapıyoruz ki bakın, bunu size milli sarmısak üretimine katkıda bir konu olduğu için söylüyorumbulunuyor, bunu, üniversiteyle Türkiye’nin yarısına şu anda yaptığımız testlerde çıkardık. doğalgaz gelmediği halde, Eğer, Kastamonu’da o arkadaşlarımız bu doğalgaz topraklarda bor eksikliği varsa, o boru hatlarını o kadar iyi zaman bunu kattığımız takdirde yönetiyor ki, evinizde bile, ben üretim daha da artabiliyor.” kendi evimde sıcak suyu açtığım Mehmet Yıldırım, bu kez “Sayın zaman mutfaktaki değişiyor, Bakan, bir de doğalgazda odalarda bile fark ediyor, sarmısağın kokusunu banyoda fark ediyor. Biz kullanmayı düşünüyor koskoca Türkiye’nin doğalgaz musunuz?” diye sordu. Enerji dengesini sürdürüyoruz.” Bakanı Güler, “Yok, onu farklı CHP Kastamonu Milletvekili yerlerde kullanacağız; onu Mehmet Yıldırım konuyu hemen cacıkta kullanacağız” karşılığını seçim bölgesine ve “uysa da verdi. uymasa da” en önemli gündem ‘Kentsel Dönüşüm Projesi’ onların yaşam alanlarını, kültürlerini ve tarihlerini ‘hedef’ alıyor Roman kültürü yıkılıyor BERİV AN TAPAN Roman mahalleleri olarak belleklerimizde yer edinen Sulukule ve Hacıhüsrev, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce (İBB) başlatılan “Kentsel Dönüşüm Projesi” ile tarihe karışıyor. Evleri yıkılacak olan 3 bin 500 Roman, müzikleri, kahkahaları, düğünleri, göbek danslarıyla doldurdukları 1150 yıllık semtlerini terk etmek istemiyor, “zoraki göçe hayır” diyor. Sulukule’nin kendilerine dedelerinden miras kaldığını anlatan Sulukule Roman Kültürünü Geliştirme ve Dayanışma Derneği Başkanı Şükrü Pündük, “Ninelerimizin, dedelerimizin evlerinin, mezarlarının bulunduğu bu semtten sürülüyoruz. Tarihimizden sürülüyoruz. Başka tarihimiz, gidecek yerimiz yok. Bizlerin oralarda yaşama imkânı yok. Bizler, müzisyen, at arabacısı, esnaf, seyyar satıcı, kâğıt toplayıcı, hurdacı, çalgıcı, dansöz ve çiçekçiyiz. Öncelikli olarak iş teminatı verilmeli. Buraların çöküntü haline gelmesi bizim değil, Fatih Belediyesi’nin ayıbıdır. Evlerimizi biz restore etmek istedik, izin verilmedi” diyor. İstanbul’da elindeki hor ? Sulukule ve Hacıhüsrev, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce (İBB) başlatılan “Kentsel Dönüşüm Projesi” ile tarihe karışıyor. Sulukule’nin kendilerine dedelerinden miras kaldığını anlatan Sulukule Roman Kültürünü Geliştirme ve Dayanışma Derneği Başkanı Şükrü Pündük, “Tarihimizden sürülüyoruz. Başka tarihimiz, gidecek yerimiz yok” dedi. tumla gözaltındaki bir sanığı döverken kameraya yansıyan görüntüleriyle gündeme gelen “Hortum Süleyman” lakaplı Başkomiser Süleyman Ulusoy’un Sulukule’deki eğlenceyi bitirdiğini dile getiren Pündük, o dönemdeki mağduriyetlerinin şimdi de Kentsel Dönüşüm Projesi ile sürdüğünü dile getirerek “Bizim fikrimiz hiç sorulmuyor. Sanki taşınacak olan bizler değiliz. 50 yıldır bize verilen sözler tutulsun artık” dedi. Derneğin Yönetim Kurulu üyesi Erdoğan Dalkıran ise 45 yıllık Sulukuleli bir müzisyen. Evlerinin 23 katlı turistik evler haline getirileceği ve kendilerine teslim edileceği sözünün Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir tarafından verildiğini anlatan Dalkıran, şunları söyledi: “Evlerin ruhsatları için müracaat etmemizi söylediler. Biz de ruhsata tabi olduk. Evler restore edilecekken zenginlere peşkeş çekilmek için yıkıldı. Sulukule’nin bu hale gelmesine neden olan emniyet ve belediyedir. Ne zaman Fatih’e hacılar, hocalar gelmeye başladı o zaman Sulukule karanlığa gömüldü.” ‘Ölümler yaşanacak’ Ulaşılabilir Yaşam Derneği’nden Hacer Foggo, Romanlar üzerinde yaptığı çalışmalarla tanınıyor. Sulukule, Kâğıthane, Küçükbakkalköy projelerinde göz önüne alınmayan tek şeyin “insan” olduğuna dikkat çeken Foggo, Küçükbakkalköy’de 256 evin yıkıldığını ve 200 ailenin açıkta yaşadığını ifade etti. Foggo, “1520 tane tapusu olan ev de yıkıldı. Evleri yıkılanlar barakalar yapmışlardı. Bu barakalar da yıkıldı. Havalar soğudukça ölümler yaşanacak. Za ten Zeynep bebek öldü. Acil Sadabad Viyadüğü’nün altında kamyonlarıyla beraber 1520 aile yaşıyor. Çocuklar okullarını bu yıl bitirene kadar bari orada yaşamalarına izin verilmeli” dedi. Avrupa Roman Hakları Merkezi Programlar Direktörü Claude Cahn, Roman mahallelerine yönelik yıkımlar gerçekleştirdiği taktirde, yerel yetkililerce gerçekleştirilecek en büyük, sistemli yıkımlardan biri olacağını belirterek “Bu durum, Türkiye’nin uluslararası hukuk karşısındaki tavrını ve yükümlülüklerini de tartışmaya açacak” dedi. Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Sekreteri Tayfun Kahraman da “mağdur edici ve yerleşimciyi yerinden eden” diye nitelendirdiği kentsel dönüşüm projesiyle kent merkezlerindeki alt grupların sürülerek üst sınıf için steril binalar yapılmasının planlandığını savundu. Sulukule’deki evlerin yüzde 61’inin ruhsatlı ve tapulu olduğunu belirten Kahraman, “Proje mevcut yerleşimci profilini korumaktan çok uzak” diye konuştu. Romanlar hakkında daha geniş bilgi almak isteyenler “www.cingeneyiz.org” adlı internet adresinden yararlanabilir. Türey Köse, Emine Kaplan tbmmcum@ttnet.net.tr CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle