10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 AĞUSTOS 2006 CUMARTESİ 2 OSMANLI’DAN beri basına ve şimdi de genel olarak medyaya musallat olan bir hastalık vardır: Kendi meşrebinize uygun haber seçmek. Bunu hastalık saymayabilirsiniz; ‘‘herkesin böyle bir hakkı olmalı’’ diye düşünenler vardır. ‘‘Gazete ya da televizyon kanalı onların değil mi, istediklerini yayımlar, istemediklerini yayımlamazlar.’’ Ama, unutmamak gerekir ki, bunlar birçok bakımdan kamu araçlarıdır ve haber de haberdir. Gazete ya da kanal yönetenlerin olsa olsa haberi kamuya duyurma tarzları farklı olabilir. Haberi büyültür ya da küçültürler. Onlara göre, vardır tabii. Belki onlarla aynı düşüncede olanlara göre de. Bu gibiler başkalarının duymak istediklerini görmek bile istemeyebilirler. Gelgelelim, ‘‘sıradan’’ ya da ‘‘ortadan’’ bir vatandaşsanız, toplumunuza ilişkin mümkün olduğu kadar çok şeyi bilmek istersiniz. Aynı açıdan bakınca, ‘‘ortalama’’ dünya vatandaşının duyup bildiğini duyup bilmek sizin de hakkınızdır. İyi gazeteci ya da yayıncı, takdir hakkını sıradan ve ortalamalardan yana kullanandır; kendi keyfine göre gazete çıkarıp OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL televizyon yöneten değil. Hele kendi siyasal tercihini işin içine sokup başka tercihleri yapanları bazı haberlerden yoksun bırakarak cezalandıran hiç değil. Öte yandan, bir gazete ya da kanal, genel olarak belli bir siyasal kesimin sesi olmak iddiasındaysa, o kesimdeki bütün sesleri duyurmak ödevini de yüklenmiş sayılmaz mı? e var ki, bu konuda ne söylenirse söylensin, ‘‘doğru orta’’yı bulmak ya da mutlak tarafsızlığı sağlamak kolay değildir. Ayrıca, işin içine düşünce ve yayın özgürlüğü girer, zorlayıcılığı önleyen kurallar girer. Konunun bu yönünü abartmaktansa, asıl önemli olan yanı üzerinde durmak daha doğru: Verilen haberin saptırılması, çarpıtılması, yanlış anlaşılacak biçimde verilmesi. Özel Sansürcüler ve TRT Y N Bu açıdan önemli olan, düzeltme olanağının açık olması için konan yasal yolları doğru işletmek. Bu yollar işliyorsa, sorun kalmaz. alnız, anayasa gereği özerk olması gereken devlet radyosuna ve televizyonuna gelince iş değişir. Özerklik, bağımsızlıktan ve tarafsızlıktan farklı; bunları içermekle birlikte onlardan da yüce bir kavram. Özerk kuruluş, ‘‘erk’’ini, yani gücünü ‘‘öz’’ünden, kendi kimliğinden alan kuruluş demektir. Orayı yönetenler, dolayısıyla habercilik politikasına egemen olanlar, elbet neyin haber olup olmadığını yine bütün haberciler gibi takdir yetkisine sahiptirler; ama bu yetkiyi özerklik kavramının yüceliğine uygun biçimde kullanmak gibi bir sorumluluk taşırlar; bu sorumluluğu basit denge hesapları ve eşit zaman paylaştırmaları yoluyla savuşturmak onlara yakışmaz. Öylesine güven verici bir kimlikleri olmalı ki, takdir yetkilerini kullanışlarına ilişkin kimse en ufak bir kuşku duymasın. TRT yönetimine getirilenlerin seçimindeki püf nokta da zaten budur. Ötekini Anlamak Nedir?.. Saim CANATAN İşletme Ekonomisti aşamımızda acaba ötekini anlayabiliyor muyuz?.. Düşündük mü hiç; iş ve aile hayatımızda, günlük yaşamımızda, çevremiz ile olan tüm sosyal ilişkilerimizde ötekini, yani karşı karşıya olduğumuz, ilişki kurduğumuz veya kurabileceğimiz kişilerin davranış nedenlerini, olaya bakış açılarını, hatta onların bakabileceği açıların genişliğini ve derinliğini algılayabiliyor muyuz?.. Olaylar karşısında onun yerine kendimizi koyup (empati), onun gibi bakabilip onun gibi düşünebiliyor muyuz?.. İşte; hayatta her yönden, iş ve aile hayatı ve de çevre ile olan ilişkilerimiz yönünden, başarının temeli burada yatıyor... Diğer yönden, duygusal zekâ; duyumsayabilme, hissedebilme, ileriyi görebilme yeteneği olarak tanımlanıyor... Çevre ile uyumlu yaşamın ve yine ba PENCERE Bir Gazozluk Müslümanlık... Hımmm... Hürriyet’te Vahap Munyar yazısının başlığına siyah hurufatla yerleştirmiş: ‘‘Ülker’in Cola Turka’sına İlhan Selçuk’tan destek..’’ İyi de etmiş... Munyar’ın yazısı konuyu açık seçik bir kez daha anlatıyor; gündemdeki dava Ülker’in Cola Turka’sının değil, Türkiye’nin davası... ? Nedir dava?.. Bugün Türkiye, Amerikan gazozunun tekelindedir, 70 milyonluk koskoca pazarda egemen CocaCola ile PepsiCola... Bir Türk kuruluşu (Ülker Grubu) serbest piyasa tevatürü geçerli iç pazara, serbest rekabet koşullarına göre ‘Cola Turka’ adıyla bir Türk gazozu sürdü... Büyük suç işledi... Şimdi mahkemede davasını savunuyor.. ? Ne oldu?.. Amerikan gazozcuları AKP iktidarını doğrudan dürtüyle harekete geçirdiler; Cola Turka’ya altından kalkamayacağı bir para cezası verildi... Para cezasının bahanesi şahane: Cola Turka’ya katılan şeker, pancardan değil, mısırdan üretiliyormuş... Amerikan gazozunun tekeli altındaki Türkiye’de serbest rekabet koşullarına göre piyasaya sürülen Türk gazozunu AKP’nin devlet eliyle vurmasının anlamı nedir?.. Vahap Munyar Ülker Grubu’nun ‘‘Türkiye’deki ‘İslami sermaye’nin önde gelenlerinden biri’’ olduğunu söylüyor... Bu nedenle benim Cola Turka’yı savunmam ilginçmiş... İlginç değil!.. ? Çünkü: 1) Tekelciliğe karşı çıkıyorum.. 2) Üstelik yabancının tekeline karşı çıkıyorum; ulusal çıkarı savunuyorum. 3) Sözde İslam kisvesine bürünerek ülkeyi Amerikan gazoz tekeline peşkeş çeken AKP iktidarının maskesini düşürüyorum... 4) AKP’nin Türkiye’deki ‘‘İslami sermaye’’yi vuracak kadar Amerika’ya bağımlı ve dışardan güdümlü olduğunu kanıtlıyorum... Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nde İslam hiçbir zaman bu kadar kötüye kullanılmadı... ? Vahap Munyar merak etmiş, benim köşemde sergilediğim bilgileri kimden aldığımı da yazısında irdeliyor... Bu yolda adını saydığı kişilerin hepsi de dostlarımdır... Ancak köşemde kullandığım bilgilerin tümü de en başta Hürriyet olmak üzere çeşitli gazetelerde ve TV’lerde daha önce yayımlanmıştır... Merak edilecek nokta işin bu yanı değil... ? Hangi yanı?.. Amerika ile İsrail, Müslüman Ortadoğu’yu vururken bizim sözüm ona Müslüman AKP iktidarı Vahap Munyar’ın İslami sermaye dediği kuruluşu Amerikan gazozcuları hesabına vuruyor... Geç televizyonun başına, bir yandan Müslümanların Amerikanİsrail ortaklığı tarafından çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden katliamını seyret... Sıkılıp bunaldın mı patlat bir Amerikan gazozu!.. Bizimkilerin Müslümanlığı da gazozluk.. Y şarının, mutluluğun ve de huzurlu, dengeli davranışın sırrı burada görülüyor.. hatta insanların çevre ile olan uyumları; onların ruhsal sağlığının, yaşam dengelerinin en büyük göstergeleri olarak değerlendiriliyor... Doğaldır ki, bu yetenekleri elde etmek bunları kazandırmak, düşünmeyi, sorgulamayı, aklı öne çıkarmak, çağdaş eğitimin işi... Bir yere kadar da yetenek, bilinçlenme işi.. hoşgörü ile nesnel (objektif) bakabilme ve karşısındakini sabırla dinleyebilme, aydın ve dogmalardan arındırılmış bir kafaya sahip olma işi... Onun için; sayın dostlar!.. Ötekileri anlamaya çalışarak, yaşamımızın güzeleşmesini, gönencimizin ve mutluluğumuzun artmasını, yüzlerimizin gülmesini sağlayalım ve de iyi bir yönetici, iyi bir anne baba, iyi bir dost ve arkadaş olabilmenin yollarını arayalım... CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle