12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 AĞUSTOS 2006 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Özel tiyatrolar, öncelikle böyle bir kararın neden ve nasıl alındığını sorguluyorlar YAZI ODASI SELİM İLERİ ÖzelTiyatrolaraköstekmi? Her yıl, şu günlerde (15 Ağustos’ta) devlet desteğinden yararlanmak için özel tiyatrolar tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığı’na yapılan başvurular tamamlanır ve ekim ayı gibi de hangi topluluğun ne kadar maddi destek aldığı belirlenir. Aslında, bu sistemin işlerliği de kendi içinde tartışmaya açıktır ama, bugün birdenbire ortaya çıkan sorun çok daha yaşamsal bir tehlikeyle karşı karşıya getiriyor özel tiyatroları. Başvuru süresinin bitiminden hemen önce, 12 Ağustos’ta, ‘‘Özel Tiyatrolara Devlet Desteği Yönetmeliği yürürlükten kaldırıldı’’ haberi yer aldı basında. Son dakikada böyle bir karar alınabilir mi? Alınırsa, ciddiyetle bağdaşır mı? Kısaca, olabilir mi böyle bir şey? Evet, olabilir. Oldu... Söz konusu kararın devlet ciddiyetiyle ne denli bağdaştığı/ bağdaşmadığı ayrı bir tartışma konusu. Şu anda görünen o ki, özel tiyatrolar çok dik bir yokuşa sürülüyorlar... Ortadaki resim, TİYAP (Tiyatro Yapımcıları Derneği) Başkanı Ali Poyrazoğlu’nun da belirttiği gibi, ‘‘şaşırtıcı ve manidar’’. Sakın bunun altından da IMF kalkanı çıkmasın! Neden, nasıl, niçin? İstanbul’da Amerikan Rüyası (3) Laleli’deki beton sokağa, sokağın düzlüğüne gelen Birleşmiş Çocuklar, konaklardan, apartmanlardan, gecekondulardan, hatta bazıları da izbelerden gelmektedirler. Şehrin mimarisinde üslup karmakarışıktır. Daracık, inişli yokuşlu yollarda bazan ‘‘yarı yıkık hamam kubbeleri’’ karşınıza çıkar. Derken ‘‘bütün ihtişamıyla mavi deniz!’’ Siluette yine ‘‘yüksek minareler’’ görünür. Biri, ‘‘kâgiri, tuğla renginde kırmızı’’, öteki beyaz ve ahşap, iki konak geçmiş günleri söyler. Karşılıklı iki konağa zaman zaman İstanbul’un yeni semtlerinden misafirler gelir. ‘‘Bunların ekserisi ceketli, boyunbağlı, umumiyetle şapkalıdırlar. Kadınları, yüksek terziler elinden çıkmış şık elbiseli, azametli, sokağa yukarıdan bakan bayanlardır.’’ Sonra sokakta rastladığımız öteki kadınlar: ‘‘İşte, boyalı, şişman ve zayıf, ancak plajlarda görülecek kadar çıplak kadınlar. İşte, sımsıkı başörtülü, kucağında bir yavru, eteğine yapışmış birkaç yavru daha, koltuğunun altında bir bohça veyahut elinde evinin akşam nevalesini yerleştirdiği sepetle geçen bir kadıncağız...’’ Akile Hanım Sokağı yarım yüzyıl öncesinde böyledir. Halide Edib’e gelince, daha önce vurguladığım gibi, Mor Salkımlı Ev rüyasını bir kez daha görmeye çalışmaktadır. ??? Romanın bazı bölümlerinin anlatıcısı olan Nermin, kırmızı konaktan içeriye girer ve şu görünümle karşılaşır: ‘‘Zili çalmadan kapı açıldı. Arkasından yeşil bir bahçe sahnesi belirdi. Ortasında büyücek bir öbek toprağın üstünde renk renk açmış çiçekler, duvarlarını sarıp yükselen sarmaşıklar, aralarında kırmızı, sarı güller, mor salkımlar ve hanımelleri saklı. Arka duvarın tam köşesinde alevden çiçekleriyle muazzam bir nar ağacı gözünüzü, gönlünüzü ısıtıyor... Konağın iç kapısına iki tarafı mermer merdivenli, gene mermer bir sahanlıktan giriliyor. Üstü kapalı, etrafını asmalar süslemiş. Ortasında henüz söndürülmemiş yeşil bir fener duruyor.’’ Fakat bu mimari, bu bahçe düzeni silinmeye, yok olmaya yazgılıdır. Yerine ne geçecek? Amerika’da çokça kalmış Serin Esen, mimar Sadi Aslan’a anlatıyor: ‘‘Siz New York civarındaki tek odalı katlarla yapılmış apartmanları gördünüz mü? Ben birinde kaldım. Bir tek muazzam oda, bir de antreden ibaret. ??? Odanın bir duvarında dolap kapakları sıralanmış. Birincisi düz bir kapak, bir düğmeye basıyorsunuz, bir yatak oradan iniyor. Ertesi sabah aynı düğmeye basıyorsunuz, yatak duvarda kayboluyor. Ondan sonraki dolap kapakları tuvalet yeri, elbise dolabı, çamaşır dolabı, banyo, mutfak. Hizmetçi meselesi bir felaket olan ve bilhassa çalışan kadınlar için bu öyle bir kolaylık ki... Alt kattaki tesisler içinde, çamaşır, ütü ve icabederse oda katlarını temizleyecek aletler... Bunu evvela İstanbul’da yapmak en büyük emelim. Ondan sonra büyük vilayetlerde...’’ Romancının Serin Esen’in emeline katılıp katılmadığını, gönülden destek verip vermediğini bilmiyoruz. Halide Edib bu konuda adeta susmayı yeğlemiş. Ne var ki, Akile Hanım Sokağı’ndaki öneri, İstanbul’da bu Amerikan rüyası, günümüzün varlıklı kişilerince rağbet gören yapı, konut modelinin bire bir karşılığı. Öyleyken, Akile Hanım Sokağı da geleceği görebilmiş sayılı roman arasında. Okura gelince, Berin Esen’in karabasanlı emelinden kurtulmak için, kırmızı konağın güzelim bahçesine sığınmaktan başka çaresi kalmıyor. Dönüp dönüp okurum o bahçe tasvirini... Öneriler: Kitap / SainteBeuve’e Karşı, Marcel Proust, Roza Hakmen’in çevirisi, Doğu Batı Yayınları, 2006. zel tiyatrolar a devlet desteği kaygan bir zemin üzerine oturmuş yönetmeliklerle bağımlı kalmamalıdır. Yasalaşmalıdır. Devletin, tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi, özel tiyatrolara vereceği ödenek bir ulufe değil, 1 Yıldız Kenter, 2 Genco Erkal, 3 Gencay Gürün, 4 Haluk Bilginer, zorunluluktur. 5 Ali Poyrazoğlu, 6 Mahir Günşıray, 7 Hadi Çaman, 8 Rutkay Aziz. ÇALIŞMALAR HERKESE AÇIK Ö Özel tiyatrolar, öncelikle böyle bir kararın neden ve nasıl alındığını sorguluyorlar. Niçin özel tiyatroların temsilcileriyle konuşma gereği bile duyulmaksızın, saygı sınırlarını böylesine zorlayan bir sürpriz açıklama yapıldığını bilmek istiyorlar. Özel tiyatroları adeta yok farz eden umursamaz bir tavır söz konusu yaşananlarda... Özel tiyatrolar, hiç hak etmedikleri böylesi bir umursamazlıkla yüzleşmenin ötesinde, bu soruna Bakanlık tarafından nasıl bir çözüm getirileceğini de kısa sürede bilmek durumundalar. Çünkü, bu kararı alanlarla ortak bir noktada buluşamadıkları takdirde yasal yollara başvuracakları kesin. Özel tiyatrolar Türk tiyatrosunun dinamosudur. Bir ülkede toplumsal kalkınmadan söz ederken bireyde kültürel kalkınmanın önemi ni kavramakta elbette sayısız yararlar var. Tiyatro sanatı böyle bir gelişmede köşe taşlarından biri. Bu nedenle, devletin özel tiyatrolara bütçeden ayırdığı pay bir ulufe değil, bu sanatın eğitsel işlevini güçlendirecek bir destektir, bir zorunluluktur. Bu anlayış kuşkusuz yıllar içinde devlet tarafından yeterince beslenemedi. Özel tiyatrolar neredeyse can çekişmeye bırakıldı. Ama, bu yılın sürprizi galiba gelişmelerin tuzu biberi olacak.... Tiyatrolar Yasası ‘Özel Tiyatrolara Yardım Yönetmeliği’ 1982 yılında yürürlüğe girdi ve olay, yasalarla değil, kişilerle, yönetmeliklerle bağımlı olduğu için, inişliçıkışlı bir grafik izledi. Kimi bakanlar çıkış grafiğinde anılan isimler arasında yer alırken, kimisi inişin önemli isimleri arasında yer edindiler kendilerine. Bu arada, 1992’de yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında alınan doğru bir kararla, ‘yardım’ sözcüğü, ‘destek’ olarak değiştirildi ve ‘Özel Tiyatrolara Destek Yönetmeliği’ dönemi başladı. 2006’da, görünen o ki, bir kalemde bu yönetmelik de şekil değiştiriyor, daha doğrusu yok ediliyor. Kanımca, bu kriz önemli bir gerçeğin altını bir kez daha çiziyor: Özel tiyatrolara devlet desteği; siyasal partilerin ve kişilerin tiyatro sanatına bakışlarıyla esneyebilen, kaygan bir zemin üzerine oturtulmuş yönetmeliklerle bağımlı olmamalıdır. Yasalaşmalıdır. Devletin, tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi, özel tiyatrolara vereceği ödenek bir zorunluluktur. Bu kapsamda, çağdaş bir Tiyatrolar Yasası bağımsız tiyatro hareketinin kültürel kalkınmadaki işlevini belirleyecek, bu sanatın ülke çapında yaygınlaşmasını sağlayacaktır. Bir kez daha şahit oluyoruz ki Tiyatrolar Yasası çıkartılmadığı, özel tiyatrolara ayrılan ödenek yasal ölçütlere bağlanmadığı sürece özel tiyatroların sağlıklı çalışması beklenemez... Yasa çalışmalarında kalıcı çözüm, arayışlarında itici güç öncelikle tiyatrolar olacaktır kuşkusuz. Flamenko öğrenmek ister misiniz? ültür Servisi Taksim’de bulunan Flamenkoevi Dans Atölyesi 1920 Ağustos tarihlerinde başlangıç ve ortaileri seviyelere yönelik bir atölye çalışması düzenliyor. Herkesin katılımına açık olan çalışmalar her iki gün de 16.0018.00 saatleri arasında başlangıç seviyesi için; 18.0020.00 saatleri arasında da ortaileri seviye için yapılacak. Atölye çalışmasının sonunda ise tüm katılımcılar flamenko dans etmeye başlamış olacaklar. Eğitmen Pınar Dinlemez. İki gün toplam 4 saatlik atölye ücreti 60 YTL olarak belirlendi. (İstiklal Caddesi, Aznavur Pasaji 8. Kat 0 535 491 25 31) K HEYET, ŞAM, LAZKİYE VE MÜLTECİ KAMPLARINADA GİDECEK NATIONAL GEOGRAPHİC ULUSLARARASI FOTOĞRAF YARIŞMASI SONUÇLARI BELLİ OLDU Edebiyatçılar Derneği Suriye yolunda Kültür Servisi Genel Başkan Gökhan Cengizhan, Onursal Başkan Çetin Öner, Antakya temsilcisi Yaser Bereketoğlu ve Bereket Kar’dan oluşan Edebiyatçılar Derneği heyeti, bir dizi görüşmede ve ziyarette bulunmak üzere, 1525 Ağustos 2006 tarihleri arasında Suriye’ye gidiyor. Suriye hükümetinin kültürden sorumlu başkan yardımcısı, Kültür ve Enformasyon bakanları, diğer siyasal yetkili ve sorumluları, basın yayın organları temsilcileri, sendika ve kitle örgütleri ilgilileri, meslek ve yazar örgütleri üyeleri ile görüşmelerde bulunacak olan heyet, Şam, Lazkiye ve diğer illerdeki, Lübnan ve Filistin mülteci kamplarını ve yurtlarını da ziyaret edecek. Edebiyatçılar Derneği heyeti, yurda dönüşte, geziye değin değerlendirme ve izlenimlerini, bir dizi kitlesel toplantıyla kamuoyuna açıklayacak. Genel başkan Gökhan Cengizhan, İsrail’in Lübnan’a saldırısını şöyle değerlendiriyor: ‘‘Ortadoğu’nun tek terörist devleti İsrail’in, Filistin ve Lübnan’a saldırısı, dahası işgali, pek yakında doğabilecek bölgesel, belki de küresel bir savaşın ipuçlarını taşıyor. Türkiye, dünyanın egemenleri tarafından tasarlanan ve uygulanan böylesi eşitsiz bir savaşta, asla saldırganın cephesinde yer almamalı, güçlüden yana taraf olmamalıdır. ABD emperyalizmi, ileri karakolu İsrail devleti eliyle, bölgemizi, yirminci yüzyılın başlarındaki büyük savaşlar, katliam ve yıkımlar, göç ve sürgünler dünyasına sürükleme çabası içinde. Edebiyatçılar Derneği yöneticileri ve üyeleri olarak, insani ve vicdani bir sorumlulukla; öncelikle komşuluk, yakınlık, kardeşlik ne gerektiriyorsa üstlenmeye, üzerimize ne düşüyorsa yüklenmeye hazırız. Suriye gezimizin en yalın anlamı budur!’’ Erdal Kınacı’nın yarışmaya katıldığı ve birinci olduğu fotoğraf... ‘İnsan’ dalında Erdal Kınacı birinci... Kültür Servisi National Geographic tarafından yerel edisyonların işbirliğiyle düzenlenen Uluslararası Fotoğraf Yarışması’nın sonuçları belli oldu. ‘DoğaYaban Hayatı’, ‘GeziKültür’ ve ‘İnsan’ olmak üzere 3 kategoride düzenlenen yarışmanın ‘İnsan’ kategorisinde, Türkiye’den Erdal Kınacı birinci oldu. National Geographic fotoğrafçısı Jodi Cobb, görsel yönetmen David Griffin ve fotoğraf editörü Susan Welchman’ın seçicu kurul üyeliğini yaptığı yarışmanın sonucu, 11 Ağustos Cuma günü Washington’da açıklandı. Türkiye ayağı Yalçınlar’ın sponsorluğunda gerçekleşen yarışmada, ‘‘GeziKültür’’ kategorisinde Mehmet Doruk, NG Türkiye’nin birincileri oldu. Uluslararası finalde büyük ödüle layık görülen Erdal Kınacı, Washington’da bulunan National Geographic Society Merkezi’ne, tüm masraflarının karşılanacağı bir gezi kazandı. Yarışmanın Türkiye ayağında dereceye girenler: www.nationalgeographic.com.tr adresinden ulaşılabilinir. AMAÇ YETENEKLİ ÇOCUKLARA ULAŞMAK Tüm konser gelirleri liselere bağışlanacak Kültür Servisi Bodrum’da 2528 Ağustos tarihleri arasında Doğuş Grubu ve Garanti Bankası’nın ana sponsorluğunda ‘DMarin Turgutreis II. Uluslararası Klasik MüzikFestivali’ düzenleniyor. Gelirinin bir bölümü, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ve Doğuş Çocuk tarafından başlatılan ‘Anadolu okullarını müzik aletleriyle donatma projesi’ kapsamında Anadolu’daki güzel sanatlar liselerine bağışlanacak. Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nın bugüne kadar düzenlediği tüm konserlerin gelirinin bağışlandığı projeyle ilk ve ortaöğretimde eğitim gören yetenekli çocuklara ulaşmak amaçlanıyor. DMarin Turgutreis Marina’da gerçekleşecek festivalin son günü, Rengim Gökmen yönetimindeki Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası da ünlü piyanist Gülsin Onay ile birlikte Beethoven’in 5. Senfonisi’ni seslendirecek. (0252 382 92 00) Kuşlar geri dönüyor... Kültür Servisi Çeşme Altınyunus Sanat Galerisi, 19 Ağustos 16 Eylül tarihleri arasında 1985 yılında yaşama veda eden Metin Eloğlu’nun tabloları ve dostlarına gönderdiği kartlardan oluşan ‘KuşlaGelen Kartlar 2’ başlıklı sergiye yer verecek. Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı’nca düzenlenen bu serginin açılışı 19 Ağustos akşamı yapılacak. Sanatseverlerin kendine özgü keskin üslubu ve halk diliyle yazdığı dizelerle tanıdığı Eloğlu, bu sergisiyle çeşitli yönleriyle hatırlanıyor. ‘Gele’ adlı şiirinde şöyle diyor Eloğlu: ‘‘Neyle geleceksin, otobosla mı? Kuşla mı ?’’ Sanat dünyasının özgün kimliklerinden olan sanatçının kartpostallarını dostlarından Semih Rıfat ise ‘‘Kartpostal Arkası On Metin’’ başlıklı yazısında şu sözcüklerle anlatıyor: ‘‘Posta kartları boyardı, biraz eşe dosta yollamak, vermek, biraz da satıp üç beş kuruş kazanmak için. Nasıl satardı, nerelere dağıtırdı bilmiyorum. Karton kartlar üstüne, oldukça kalın yağlıboyayla yapılmış, kimi zaman figürlü ama çoğunlukla soyut resimlerdi bunlar...’’ 2004 yılında yirdiğimiz yazınımızın önde gelen isimlerinden Vedat Günyol ise ‘‘Türk şiirinin bıçkın, hırçın ve külhan ağızlı uçarı şairi’’ diyordu. (0 232 482 22 00) CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle