23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 TEMMUZ 2006 PAZARTESİ 4 RECM EDİLECEK HABERLER 78’liler Girişimi tarafından hazırlanan belgeselde, o dönemde yaşananlar konu ediliyor 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Qurbani için kadınlar ayakta ? İran’da hakkında recm cezası verilen Melek Qurbani için harekete geçen Türkiye’deki kadın kurulşları uluslararası kuruluşlara çağrıda bulundu. ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) İran’da, zina suçundan recm cezasına (taşlanarak öldürme) mahkum edilen Melek Qurbani, Türkiye’deki kadınları harekete geçirdi. Yaklaşık iki hafta önce, Melek Qurbani için imza toplamaya başlayan Kadın Kurultayı, uluslararası örgütlere çağrıda bulunarak Melek Qurbani için çözüm aramaya çalışıyor. Kadına yönelik aile içi şiddetti önlemek amacıyla yola çıkarak kurulan Kadın Kurultayı, Melek’i, taşlanarak ölümden kurtarmak için başlattığı imza kampanyasını elektronik posta zinciriyle genişletti. Kurultay temsilcileri, İran İslam Cumhuriyeti’nin insanlık dışı muamelelere son vermesi için Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği diğer uluslararası kuruluşlara çağrıda bulunacaklarını belirterek ‘‘Taşlama cezası ve evlilik dışı ilişkiler için verilen tüm cezalar ve şeri hükümler kaldırılmalı. Melek Qurbani’nin ve bu tür nedenlerden dolayı tutuklanmış herkesin derhal serbest bırakılması gerekir’’ diye konuştular. 12 Eylül için ortak bellek ? Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Televizyon Haberciliği ve Programcılığı Bölümü öğretim görevlilerinden Özgüven’in yönetiminde yapılan çekimlere katılan kadınlar yaşadıklarını anlattılar. HATİCE TUNCER Beethoven’i Dinlerken... Beşinci senfoni ‘‘kader senfonisi’’ olarak bilinir. Kaderin kapıyı çalışıyla başlayan serüven, insanın yaşamla olan iniş çıkışlarının öyküsüdür. Kimi zaman ince bir ezgiye kapılır gidersiniz, kimi zaman anlık bir sarsıntıyla silkinirsiniz. İnsan iradesi kendini saran koşullarla yaşamını biçimlendirirken nasıl da inişler, çıkışlar yaşar. Ludwig van Beethoven (17701827), müzik tarihinde insanı yapıtlarının eksenine koyan bir hümanist olarak tanımlanır. 3. senfonisini önce Napolyon’a adamış, onun kendini imparator ilan etmesini protesto etmek için de senfonisinin adanışını ‘‘büyük bir kahramana’’ olarak değiştirmiştir. Doğuş Grubu’nun ‘‘Doğuş Çocuk’’ projesi içinde Cumhuriyetin müzik devrimini destekleyerek, evrensel müziği bir çocuk senfonisi kurarak yaygınlaştırmak kararı, övgüye değer bir öngörüdür. Evrensel müzik (klasik Batı müziği olarak da bilinir) düşünen, düşündüren müziktir. Yaşamın, dünyanın, insanın büyük serüveninin müzikle ifade edilmesi olan müzik türü elbette ki yüzyıllar boyunca kalıcı olmuştur, insanın kültürel gelişiminin de ana kavşaklarından birisi olmuştur. ??? Büyük Atatürk’ün evrensel müziğe özel bir önem vermesi, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nı kurması, radyolarda bu müziğin çalınması devrimlerini bütünleyen çok önemli bir değişimdir. Düşünen ve düşündüren müziği bırakarak salt eğlendirmeye yönelik müziğin yaygınlaşması toplumların kültürel gerilemesi ile sonlanmaktadır. Tekdüze ritimlerle insanları coşturup zıplamaya yönelten müzikler, günümüzde uyuşturucu etkisi yapan araçlar olmaktadır. Müzik kültüründeki toplumsal değişimler, üzerinde çok durulması gereken bir olgudur. Peter Wicke, ‘‘Mozart’tan Madonna’ya adını taşıyan kitabında popüler müziğin bir kültür tarihini anlatıyor. Biz de klasik Türk müziği olan Dede Efendi’lerden, halkın özlemlerini, acılarını, sevinçlerini (ne kadar da azdır sevinçler) yansıtan türkülerimizi dinlerken kendi müziğimizi anlarız. Hele de türkülerimizin her yörede neleri dile getirdiğini bilmek nasıl da öğreticidir. Ama günümüzde popüler müzik olarak bilinen müzik türleri en çok dinlenen müzik oldu. Walkman gibi, şimdilerde Ipod gibi kişisel müzik dinlemeyi olanaklı kılan araçlar bu müziklerin her yerde her zaman dinlenmesini kolaylaştırdı. Arabesk müziğin toplumda öne geçmesi, bir anlamda kader karşısında hiçbir şey yapamayan, yapma niyeti de olmayan insanın çaresiz sesi olarak açıklanabilir. Son zamanlarda yaygınlaşan popüler müziğin ise bunu da aşıp salt eğlenmeye, eğlendirmeye yöneldiği görülüyor. Müzik türünün seçimi ile üniversiteye giriş sınav sonuçları arasında bağ aramaya ne dersiniz? Matematikfen sorularının öğrencilerin çoğunluğu tarafından yanıtlanamaması, bu alanlardaki puanların çok düşük oluşu neyi düşündürtüyor? Hiç kuşkusuz, ezbere dayalı eğitimi, düzenli çalışma eksikliğini, irade yetersizliğini düşünmemiz gerekir. Sosyal alan puanları da düşük. Bu da olaylar arasındaki sistem ilişkilerini kavrama eksikliğini belirtiyor. ??? Çocuklarımızı, gençlerimizi, toplumumuzu daha çok düşündürebilmek, kendi iradesini kendi kaderini belirlemede kullanmaya yöneltmek, aklın egemenliğinin ne olduğunu anlatmak öncelikli hedefimiz olmamalı mı? Bunun yerine kaderciliğin geçmesi, boşvermişliğin yaygınlaşması, ‘‘bana ne’’cilik, “gelsin, birileri yapsın’’cılık asıl büyük toplumsal tehlike değil mi? Evrensel müziğin yaygınlaşmasına bugün daha çok önem vermeliyiz. Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası bu alanda çok önemli bir adımdır. 10 ile 16 yaş aradındaki orkestradan Beethoven’in 5. senfonisini dinlerken duyduğumuz heyecan budur. Kadıköy Belediyesi’nin Özgürlük Parkı’nda başlattığı klasik müzik konserlerini kutluyoruz. Yeni bir toplumsal hamleye gereksinmemiz var. Müzik sosyologlarının, müzik psikologlarının, müzik pedagoglarının daha çok bir araya gelmeleri gerekiyor. Toplumun yönlendirilmesinde büyük payı olan medya temsilcilerinin de bu konuda büyük sorumluluğu var. ‘‘Düşünen insan’’a, ‘‘düşünen toplum’’a yönelmekte çok geç kalıyoruz. Sonra da ‘‘Başımıza bunlar neden geliyor?’’ diye yakınıyoruz. Neden geldiği açık değil mi? email: erdalatak@gmail. com erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com 78’liler Girişimi’nin ‘‘ortak bellek’’ oluşturma çalışmaları, 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında cezaevlerinde bulunan kadınların ve cezaevinde anne ve babaları bulunan çocukların tanıklıklarının çekimleriyle başladı. Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Televizyon Haberciliği ve Programcılığı Bölümü öğretim görevlilerinden Ethem Özgüven’in yönetiminde yapılan çekimlere katılan kadınlar, kendi yaşadıklarını ve tanıklıklarını anlattılar. 78’liler Girişimi’nden Nimet Tanrıkulu’nun sorularıyla yardımcı olduğu çekimde Gülten Kaya, Elmas Değerli, Özlem Eren Türkmen, Münibe Karakuş, İlknur Adalı, Filiz Karakuş, Gönül Morgül, Esra Koç, Aynur Hayrullahoğlu, Ayfer Coşkun ve Aliye Özlü 1980 öncesi toplumsal muhalefeti, emniyet ve cezaevlerinde karşılaştıkları işkenceleri ve baskıcı uygulamaları anlattılar. Ümit Sezer ve Seher Erdem ise kendi tanıklıkları Çekimlerde Gülten Kaya, Elmas Değerli, Özlem Eren Türkmen, Münibe Karakuş, İlknur Adalı, Filiz Karakuş, Gönül Morgül, Esra Koç, Aynur Hayrullahoğlu, Ayfer Coşkun ve Aliye Özlü baskıcı uygulamaları anlattılar. nı aktarırken kızları Gökçe Sezer ve Deniz Erdem, cezaevi kapılarında geçen çocukluk duygularını paylaştılar. Çekime katılanlar, 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında gözaltına alınışlarını, işkencelerden geçirilişlerini ve cezaevlerinde yaşadıkları ağır koşulları anlattılar. On binlerce insanın her birinin farklı hikâyesinden birkaçı dahi dönemin hukuk ve insanlık dışı uygulamalarını ortaya koydu. Gülten Kaya, çekimler sırasında 19 yaşında tutuklandığını söylerken kendini ‘‘Eylül Kadını’’ olarak isimlendirdi. Kaya, 1980 darbesinin, 70’lerde yükselen toplumsal muhalefetin ‘‘intikamı’’ olduğunu ifade ederken ‘‘Cezaevlerinde kadınlar tüm farklılıklarımızı unutmuştuk. Baskılar karşısında tek parçaydık ve inançlarımızdan vazgeçmemiştik’’ dedi. Özlem Eren Türkmen, kadınların direnirken, cezaevlerinde her şeye karşın bir yaşam kurabildiklerini, tanıklıklarının gelecek kuşaklara aktarılmasının önemli ol duğunu vurguladı. Yönetmen Ethem Özgüven ise 78’liler Girişimi’nin geçtiğimiz günlerde düzenlediği ortak bellek oluşturmaya ilişkin toplantıya katıldığını ve genel yapıdan etkilendiğini söyledi. ‘‘Benim de 12 Eylül’le ilgili bir sorunum var’’ diyen Özgüven, çekimleri şöyle anlattı: ‘‘Benim yaptığım desteklemek değil, birlikte çalışıyoruz. Şu anda yaptığımız, belgesel film değil, tanıklıkların toplanması ve bir formatın üzerine işlenmesi.’’ İnsanlık suçu Kadın Kurultayı, hazırladığı imza kampanyasının metninde de konuyu şu cümlelerle özetledi: ‘‘Urmiye kentinde, bir İslami mahkeme genç bir kadını zina yapmak suçundan taşlanmaya mahkum etti. Bir barbarlık eylemi ve çirkin bir insanlık suçu olan taşlama ve işkenceyle idam cezası infaz edilecek. Taşlama İslami hükümetlerce ve ya şeri hükümleri esas alan gruplarca uygulanır. İran İslam Cumhuriyeti’nin ceza kanunlarına göre, zinada bulunan evli bir kadın taşlanarak cezalandırılabilir. Kanun, infazın usulü ve kullanılması gereken taşların tiplerine ilişkin fazlasıyla açık.’’ Proje planlara uymuyor CHP’li Özpolat’ın soru önergesine verilen yanıt “7 Tepeye 7 Tünel” projesinin Erdoğan’ın belediye başkanlığı sırasında hazırlanan İstanbul Master Planı’na uymadığını ortaya koydu İstanbul Haber Servisi CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat’ın, ‘‘7 Tepeye 7 Tünel’’ projesiyle ilgili soru önergesine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği yanıt, projenin, Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde hazırlanan ‘‘İstanbul Master Planı’’na uymadığını açığa çıkardı. Özpolat, ‘‘Başbakan Erdoğan, yine mi fikrini değiştirdi’’ diye sordu. CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat’ın, ‘‘7 Tepeye 7 Tünel’’ projesine ilişkin soru önergesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yanıtlandı. Başbakan Erdoğan’ın yanıtı, projenin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde hazırlanan ‘‘İstanbul Master Planı’’na uymadığını ortaya koydu. selliğinin dikkate alınmadığını gösteriyor’’ dedi. CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat’ın TBMM’ye verdiği soru önergesine verilen yanıt şöyle: ‘‘Karayolu tünelleri güzergâh etütleri çalışması idari bir iş olmakla beraber; diğer ilgili kurumlarla eşgüdüm halinde bir çalışma yürütülüyor. Bu doğrultuda karayolu tünelleri projesinin 2012 yılına kadarki süreç içinde İstanbul ulaşım ve trafik sistemi üzerinde önemli derecede rahatlama sağlayacağı tespit edilmiştir. İlk bakışta pahalı bir yapı olarak algılanan tünellerin, belirtilen sebepler göz önüne alındığında, yüzeyde yapılacak yol kamulaştırmalarının çok büyük paralar ödenerek gerçekleştirilebileceği, ayrıca plan, kadastro, tescil, mutabakat alınması vb. yapılması gerekli işlemler için uzun zaman harcanması gerektiği de dikkate alındığında, uzun vadede bu tür yolların daha ekonomik hale geldiği saptanmıştır.’’ Önergeye yanıt CHP Milletvekili Özpolat, “Önergeye verilen yanıt, Başbakan’ın fikrinin değiştiğini, çağdaş ulaşım anlayışının ve kentin deprem Ayvalık’ta Turizm ve Pansiyonculuk Ayvalık, Türkiye’nin en eski tatil yörelerinden. Aynı zamanda 1923 mübadelesinin en çok etkilediği ve değişime uğrattığı yörelerimizden. Mübadele öncesinde Ayvalık, devlet görevlisi dışında tamamen Rum nüfusun egemenliği altındayken, mübadelede tamamen tersine dönüp, bütün Rumlar gitmiş yerine karşı adalardan, Midilli’den, Girit’ten mübadil aileleri gelmiş. Ülkemizin önde gelen zeytinyağı üreticisi ailelerin tamamına yakını Ayvalıklı diyebiliriz. Komi, bir Midilli köyü. Mübadele sırasında Komililer Ayvalık’a gelip yerleşmiş. Ünlü Komili zeytinyağlarının kökeni de Komi köyüne dayanıyor. Uğur Alacakaptan’la Midilli üzerine sohbet ederken, onun ailesinin de Midilli’nin Yara köyünden geldiğini öğrenmiştim. Ünlü Madra ailesi de karşı adalardan gelip zeytinyağcılığı yaparak ticarete atılmışlardı. ??? Ayvalık Otelciler ve Pansiyoncular Derneği Başkanı ve Mavi Pansiyon’un sahibi Seval Özdemir’e, pansiyonculuğu sordum, o şunları anlattı: Turizm mevsimi Ayvalık’ta çok kısa sürüyor. Topu topu 40 günlük bir zamanımız var. Bu nedenle bu kısa dönemi iyi değerlendirmek zorundayız. Bu yıl, Dünya Kupası maçları, havaların serin gitmesi, belki biraz da ekonomide sorunlar yaşanması nedeniyle işler pek parlak sayılmaz. Maçların bitmesi biraz canlanmaya neden olduysa da bugünlerde de fırtına denize girmeyi zorlaştırıyor. ‘‘Güzel bir Ayvalık için el ele projesi’’ni nasıl yürüteceklerini Seval Özdemir şöyle anlattı: Önce pilot bölge olarak İsmet Paşa Mahallesi’ni seçtik. Bu mahallede derneğin yöneticileri olan arkadaşlarımız yaşıyor. Eski bir Rum mahallesi. Rumlardan kalma evlerin çoğu ayakta. Biz bu eski sokakları çiçeklendirip, temizleyip sorumluluğunu çocuklara ve kadınlara vereceğiz. O mahallede çok çocuklu aileler yaşıyor. Mübadele döneminde karşı adalardan gelmiş epeyce aile hâlâ burada oturuyor. Projemiz oldukça kapsamlı. Bu proje yalnızca bizim derneğimizin değil bütün Ayvalıklıların ortak projesi. Biz küçük bir deneme ile projenin olabilirliğini göstermek istiyoruz. Ayvalık’a ilk gelen deniz için geliyor. Ancak, Ayvalık önemli ve özellikleri olan bir kent. Çok sayıda tarihi zeytinyağı fabrikası, üniversitesi olan bir kent geçmişte. Ayvalık Kütüphanesi geçen yüzyılda dünyanın en ünlü kütüphanelerinden birisiymiş. İşte bizler bu kentin tarihini, kiliselerini, zeytinyağı fabrikalarını, özelliklerini koruyan evlerini de gelen turistlerle paylaşmak ve onlara burayı göstermek istiyoruz. Bu amaçla, eski kütüphanemizi yeniden eski önemine kavuşturmak, bir zeytinyağı müzesi kurmak, kente bir şehir müzesi ve galerisi kazandırmak istiyoruz. Turizm alanında ise yalnızca Ayvalık’ı bir deniz kenti olmanın ötesine taşımak ve yılın her mevsimi ziyaret edilen bir kent haline getirmek hedefindeyiz. Bu kent Cunda Adası’yla, Şeytan Sofrası’yla, geçmişten günümüze gelen duvarları freskli evleriyle, önemli bir kültür kenti. Ancak yılların ihmali, eski birçok eserin yok olup gitmesine yol açmış. Biz şimdi elimizde kalanları korumak ve bunları Türkiye kültürüne kazandırmak niyetindeyiz. ??? 10 Ağustos akşamı, projemizin ilk adımı olan İsmet Paşa Mahallesi’nde şenlik düzenleyeceğiz. Bu şenlik sırasında en güzel ve temiz sokak, en güzel kapı önü bir jüri tarafından ödüllendirilecek. Bu projenin uzun vadeli hedeflerinden birisi de Ayvalık merkezinin araç trafiğine kapatılması. Bu yolla görüntü ve gürültü kirliliği engellenecek. Dar sokakları yürünmez hale getiren ve ihtiyaca cevap vermeyen çöp bidonlarına ve tenekelerine bir düzen getirilecek. Karşı Yunan adalarında yaşayanların atalarının çoğu bu topraklardan gitmişlerdi. Şimdi iki ülke arasındaki gerginliğin kalkmasıyla, Ayvalık’a Midilli başta olmak üzere karşı adalardan artan bir turist akını başladı. Bizler de karşı adalardaki komşularımızla ilişkilerimizi geliştirmek amacıyla, ziyaretler yapacağız. Ayvalık’ta pansiyoncular ve otelciler bu yıl ciddi bir kriz yaşıyorlar. Umutları kalan günlerde. Ancak daha uzun vadeli önlemler alınmadan geçici önlemlerle krizin aşılamayacağını görüyorlar. Şimdi Ayvalık’ta papalina mevsimi. Sakin bir tatil için Ayvalık sizleri bekliyor. LOZAN ANTLAŞMASI’NIN 83. YILI Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası varlığının resmi belgesi olan Lozan Antlaşması’nın günümüzde değerinin daha da katlanarak arttığına inanıyoruz. Türkiye’nin parçalanıp yok olması demek olan Sevr Antlaşması’nı yeniden diriltip, Lozan’ın yerine geçmesini amaçlayan içimizdeki ve dışımızdaki çevrelerin bu amaçlarına ulaşmalarına, Türk halkının kesinlikle geçit vermeyeceğine inanıyoruz. AB’ye girebilme çırpınışları içindeki günümüz AKP iktidarının bu uğurda Lozan Antlaşması’nı delmeye yeltenmesinin bir sonuç almasına yaramayacağını, kaybedenin yine Türkiye olacağını da kamuoyuna duyurmak istiyoruz. Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşamsal değerdeki bu belgesinin yaşama geçirilişinin 83. yılını kutluyor, nice yıllara diyoruz. EZİLENLERİN SOSYALİST PLATFORMU Ölüm orucu kurbanları anıldı İstanbul Haber Servisi Cezaevlerindeki koşulların iyileştirilmesi talebiyle 1996 yılında yaptıkları ölüm orucunda yaşamını yitiren 12 siyasi tutuklu, mezarları başında yapılan törenlerle anıldı. Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP) dün Karacaahmet Mezarlığı’nda ölüm orucu eyleminde yaşamını yitiren Hüseyin Demircioğlu’nu andı. 1996 yılında Eskişehir Cezaevi’nin yeniden açılmak istenmesine karşı devrimci tutukluların ölüm orucuna başladığı anımsatılan anma etkinliğinde Vardiya Müzik Grubu dinleti sundu. Tutuklu ve Hükümlü Yakınları Birliği (TUYAB) de Sarıgazi Mezarlığı’nda anma töreni düzenledi. Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) üyeleri de her hafta olduğu gibi dün Sultanahmet Parkı’nda yaptıkları eylemde halen F tipi cezaevlerine karşı süren ölüm orucunda 122 kişinin yaşamını yitirdiğine dikkat çektiler. TKP/ML, DHKPC, MLKP, TİKB, TKP (ML) davalarından yargılanan tutukluların MayısTemmuz 1996’da yaptıkları ve 70 gün süren eylem sonunda Aygün Uğur, Altan Berdan Kerimgiller, İlginç Özkeskin, Hüseyin Demircioğlu, Ali Ayata, Müjdat Yanat, Tahsin Yılmaz, Ayşe İdil Erkmen, Yemliha Kaya, Hicabi Küçük, Osman Akgün ve Hayati Can yaşamını yitirmişti. KADIN ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle