19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 MAYIS 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 Cumhuriyet Mehmet Öztürk: ‘‘Yurttaşlar, Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkın ki Cumhuriyet gazetesini bir daha bombalayamasınlar!’’ ILIMLI İslam Cumhuriyeti’ne giden yoldaki en büyük sorun ‘‘türban sorunu’’nu sonunda çözdüğünü söylüyor Konya’dan Dr. Hüsnü Bozkurt; bu vesileyle Recep Beyefendi’ye, Bülent Beyefendi’ye, Abdullah Beyefendi’ye ve onların değerli refikalarına, hatta daha geçenlerde Suudi Arabistanlara gitmeleri bile tavsiye edilen kerimelerine en içten şekilde ‘‘gözünüz aydın’’ dileklerini iletiyor. Anayasa Mahkemesi’nin ya da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin türbanı yasaklayan kararlarının artık anlamını yitirdiğini ve ayrıca erken seçim olacak mı, cumhurbaşkanını hangi Meclis seçecek gibi tartışmaların gündemden düştüğünü müjdeliyor Dr. Bozkurt. Peki, bu müjdelerin kaynağı ne? Kaynaklar güvenilir mi? Dr. Hüsnü Bozkurt, İslam âlemi başta olmak Bugün Anneler Günü’ymüş... ‘‘Herkes, anasını alsın da gitsin lan!’’ PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Seçenek Atilla Mıhçı: ‘‘Medyaya kredi, teşvik, ihale; Cumhuriyet’e bomba!’’ Yağmur Ekim Terörle Mücadele Yasası nerede? Meclis’te oda hapsinde! Doğru Aydın Dönmez: ‘‘Meyve veren ağacı taşlarlar; doğruları yazan gazeteyi bombalarlar!’’ üzere Büyük Ortadoğu Projesi’ne hayırlı ve uğurlu olmasını dilediği müjdesinin kaynağı olarak Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal’ı gösteriyor: ‘‘Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğunda oturan zatı devletleri, eşi sıkmabaşlı bir Adalet ve Kalkınma Partilinin cumhurbaşkanı olabilmesine Cumhuriyet Halk Partisi olarak itirazları bulunmadığını buyurmuşlar ve buyruklarının doğru olup olmadığının teyidini yapan medyamızın amiral gemisinin kaptanına da iftiharla bildirmişlerdir ki Cumhuriyet Halk Partisi örgütlerinden zatı devletlerinin bu demokratik açılımına hiçbir itirazı gelmemiştir. Öyleyse iş artık, bu harikulade mutabakatı Müjde Çankaya Köşkü’ne taşımaya kalmıştır. Sayın Müstakbel Cumhurbaşkanımız 2007 Mayıs’ından itibaren Çankaya Köşkü’nde, yurtiçinde veya yurtdışında yanlarında sıkmabaşlı eşleri ile devletimizi temsil etmeye başladığı anda artık devlet dairelerinde, okullarda, mahkemelerde yahut diğer kamusal alanlarda türban yasağının geçersiz olduğu ortaya çıkacaktır.’’ Fakat Dr. Bozkurt bu müjdeden sonra aklına takılan bir soruyu sormadan edemiyor: ‘‘Malumunuz olduğu üzere, Adalet ve Kalkınma Partisi’nde sıkmabaşlı birden fazla eşi olan bir hayli muhterem milletvekili bulunuyor; acaba Deniz Baykal müstakbel cumhurbaşkanımızın iki eşli olmasına itiraz eder mi, etmez mi?’’ Bu kez ben müjdemi isterim: Genel başkanlığı ve muhalefet liderliği garanti ise etmez! Kimdi O Gençler? Kimdi o, bir hafta içinde üç kez gazetemize bombalarla saldıran gençler? Saldırırken, Arapça ‘‘Tanrı Uludur’’ diye haykırdıklarına göre kendilerince ‘‘inançlı’’ Müslümanlar olmalıydılar. Aynı zamanda da gözleri kararmış ve kararlı... Çünkü güpegündüz, çevredeki bir lisenin dağılış saatinde, üstelik de gazetemizin önünde nöbet tutan onca polisin varlığını hiçe sayarak saldırmışlardı, son bombayı atıp kaçtıklarında. Fırlattıkları el bombası büyük bir gürültüyle patlamış, yapının camları aşağıya inmiş, üç taşıt aracı da hasar görmüştü. ‘‘İşlerini’’ bitirdikten sonra koşup gitmişlerdi gençler. Hiç kuşkusuz sonra bir yerde toplanmışlar, birbirlerinin sırtlarını sıvazlayıp ‘‘İyi iş çıkardık!’’ diyerek ‘‘başarılarını’’ kutlamışlardır. Daha sonra da içlerinden en sözü geçeni, öbür ikisinin büyük olasılıkla ‘‘reis’’ diye çağırdığı üçüncüsü kendilerine ‘‘icazet’’ veren bir ‘‘zatı meçhul’’ün yanına gidip onun ‘‘takdirine mahzar’’ olmuş olmalıdır. ??? Kendilerince kafirlere karşı bir ‘‘cihat eylemi’’ olan saldırıda kullandıkları el bombası herhangi bir alışveriş merkezinde alınıp satılan bir nesne değildi. Cana ve mala karşı kullanılmak üzere üretilmiş, edinilmiş ölümcül bir silahtı. Böyle silahlar ancak silah kaçakçılarından sağlanabiliyor ya da gizli yerlerde uzmanları tarafından öldürme amaçlı üretiliyordu. Henüz kim olduklarını bilemediğimiz, belki de hiç öğrenemeyeceğimiz o gençlere bu öldürücü silah mutlaka birilerine karşı kullanılacağı bilinerek verilmişti. Saptanan görüntülerinden üçünün de yirmi beş yaşın altında olduğu belirtilen o gençleri sonu can kaybı ile de bitebilecek bu eyleme iten nedenler ne olabilirdi? Herhalde bu noktaya, insan trafiği yoğun bir gazeteyi bombalamak düşüncesi bir anda akıllarına gelmiş, bunun üzerine derhal silahlanıp eyleme geçmiş olamazlardı. Cana kasıtlı bir bomba eylemine kalkışmak belli bir düşünsel süreci gerektirirdi. İnancı ölümcül silahlarla savunmak noktasına gelmenin anlık bir kararın sonucu olduğu düşünülemezdi. ??? Terörün psikososyal nedenleri üzerine kafa yoran uzmanlar şiddet eylemlerine girişen insanların kafaca, toplumun belirli düşünselsiyasal genel ortamından beslendiklerini, eylemlerinin bu belirli ortamda destek bulabilecekleri kanısının onlara cesaret verdiği konusunda birleşiyorlar. Gazetemize bombalı saldırı düzenleyen o gençler de toplumsal ortamın böyle bir eylem için gerekli koşullara sahip olduğunu, eylemlerinin toplumun bir kesimince onay göreceğini, eylemlerinin ‘‘başarısının’’ kendilerine yeni yandaşlar kazandıracağını düşünmüş olmalıydılar. Biliyoruz ki, bu düşünce yöntemi ‘‘silahlı propaganda’’ bağlamında her türlü yeraltı örgütlenmeleri için geçerlidir. ??? Ülke güvenliğinden sorumlu yöneticilerimiz, devletimizin güvenlik güçleri, yargımız bu tür terör saldırılarını çoğu kez ‘‘münferit olaylar’’ olarak değerlendirmektedir, oysa ‘‘silahlı propagandayı amaçlayan her türlü yeraltı örgütlenmesi’’ dünyanın her yerinde devlete karşı işlenen suç kapsamında değerlendirilir. Dolayısıyla atılan bombanın görünür hedefi ister Cumhuriyet, ister başka bir gazete ya da herhangi bir kurum, kuruluş olsun, bu, suçun ‘‘devlete karşı’’ niteliğini değiştirmez. Öyleyse Cumhuriyet’e yapılan saldırı da özünde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı yapılmıştır, demek evrensel ölçütlere göre doğru bir saptamadır. Böyle olunca o gençlerin kim oldukları gibi kendilerini bu noktaya, devletle karşı karşıya getirinceye kadar kimlerden, hangi kaynaklardan, hangi kanallardan, kimlerin söz ve davranışlarından beslenip cesaret buldukları konusu da bizi ilgilendirmelidir. Bunu tabii ki bir ölçüde biliyoruz, tahmin edebiliyoruz. Acaba bunu bilmesi gereken sorumlular da en az bizler kadar bilebiliyorlar mı? Bu da ayrı ve önemli bir merak konusudur. (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) SESSİZ SEDASIZ (!) Isparta’da olumsuz emsal teşkili ATATÜRKÇÜ Düşünce Derneği Isparta Şubesi, Atatürk’ün 125. doğum yılını kutlama etkinlikleri içinde 40 dakikalık ‘‘Atatürk Destanı’’ belgeselini Isparta’daki ilköğretim okullarında öğrencilere izlettirmek amacıyla Isparta Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bir dilekçeyle başvuruyor. Isparta Milli Eğitim Müdürü Tacettin Yılmaz, yanıt veriyor: ‘‘CD’leri bize verin; biz okullara göndeririz.’’ ADD Isparta Şubesi Başkanı Mahmut Özyürek, İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yeni bir dilekçe yazıp, Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Park Anıl Öcal: ‘‘O kafaların kuklacıları, arka bahçelerine Cumhuriyet Parkı açıp, bomba oyuncaklarla çocuklarını eğlendirsin!’’ Talimat Akif Kökçe: ‘‘Cumhuriyet gazetesine üç bomba atıldı: Cumhuriyeti yıkın talimatını yanlış anladılar galiba!’’ ADD üyelerinin okullarda sunum yapmasına niye izin verilmediğini soruyor. Milli Eğitim Müdürü yanıtlıyor: ‘‘Belgeselin öğrencilere gösterilmesi konusunda derneğinize izin verilmesi olumsuz yönde emsal teşkil edecektir.’’ ADD Şube Başkanı bir dilekçe daha yazıyor: ‘‘Olumsuz yönde emsal ne demek?’’ Isparta Milli Eğitim Müdürü henüz yanıt verebilmiş değil. Belli ki ‘‘Tarikatlarla aramızı açmayın’’ demenin Türkçe mealini arıyor! Cumhuriyet’in rejim tehlikesi haberleri gündeme bomba gibi düşüyor, bombalar da bahçesine! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ‘The’ konut sektörümüz... Giderek artan konut reklamları özellikle pazar gazetelerinin neredeyse tüm sayfalarını kaplıyor... İnsanların tatil günlerinde bunlara bakarak ‘‘ev arama’’ya çıkacaklarını varsayan sayfalarda ortak dil ‘‘İngilizce’’... Yıllarını ulusal mimarlığımıza adayan Doğan Hasol üşenmemiş, İstanbul’dakilerin birçoğunu Yapı Dergisi’nde (Mayıs2006) sıralamış. ‘‘Konut almak için İngilizce bilmeniz gerek’’ diyen Hasol’un listesinden örnekler: ‘‘Almondhill’’; ‘‘Mashattan’’; ‘‘Avangarden’’ ve aynı sitenin ‘‘Londra Tower’’, ‘‘Paris Residence’’, ‘‘Amsterdam Yalıları’’; ‘‘Sealybria’’ ve evleri ‘‘Sealybria Villa Grandi’’; ‘‘Incitiy’’; ‘‘Trend’’; ‘‘Burj el Turco’’; ‘‘Helenium Park’’; ‘‘My Country’’, ‘‘My World’’, ‘‘My Town’’; ‘‘Nautilus’’; ‘‘Selenium’’; ‘‘Stargate’’; ‘‘Uphill Court’’ Bu isimlerle uzayan listeye bakınca, Tarihi Kentler Birliği’ne üye bazı belediyelerin ‘‘Türkçe isim’’ kararlarını anımsadık... Örneğin Çanakkale, Beypazarı gibi... Bu belediyelerimiz, kentlerindeki yabancı markalı ürünlerin bayileri dışında tüm işyerlerine yabancı isim konulmasını yasakladılar. Kararları belediye meclisleri aldığı için de ‘‘Başkanın buyruğu’’ değil, halkın ‘‘demokratik temsilcileri’’nin isteği... Acaba benzer bir kararı İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi ya da bu inşaatlara ruhsat veren ilçe ve belde belediye meclisleri de alsalar, ‘‘the’’ sitelerimizin ‘‘durum’’ları ne olur dersiniz? Ya da aynı firmalar yabancı isim yasağı getirilen kentlerde de site yapmaya kalksalar?.. İşin garibi, bu sitelerin sahiplerini televizyonlarda dinlediğimizde, çoğunun ‘‘muhafazakâr’’ ya da ‘‘milliyetçi’’ olduklarını da anlıyoruz. Dahası, ‘‘dil’’leri de öylesine ‘‘Anadolulu’’ ki, gerçekleştirdikleri projelerin yabancı adlarını söylerken bile ‘‘lehçe’’leri hemen fark ediliyor... Üstelik, aynı sitelerin pazarlama söylemlerinde de ‘‘Türk aile gelenekleri’’ne özen gösterilen, ‘‘komşuluk kültürümüzün yaşatılması’’nı gözeten projelerin geliştirildiği vurgulanıyor... Meğer ‘Çağdaşlaşma’ymış!.. Geçenlerde, bu yatırımcılardan birine ‘‘Peki, ama neden isminiz Türkçe değil?’’ diye dostça sorduk. Gülerek verdiği yanıt, bakın nasıldı; ‘‘Artık dünyaya açılıyoruz ve yabancı müşterilerimiz de var. Ayrıca kendi insanımız bu tür ‘çağdaş’ isimlerden hoşlanıyor.’’ İnsanımız bir yana, artık ‘‘milli kurumlar’’ımız bile çağdaş görünmek için ‘‘yabancı deyim’’lere heveslenmiyor mu? Örneğin, bütün bu gösterişli sitelerin yaygınlaşmasına önderlik eden Toplu Konut İdaresi (TOKİ)... Elindeki ‘‘değerli araziler’’e süper lüks konutlar yapılmasını sağlayarak aldığı ortaklık payıyla da ‘‘dar gelirliler’’e konut üretmenin adını ‘‘Giyom Tell’’ yöntemi koymuş. Bilindiği gibi ‘Giyom Tell’ İngilizlerin, tarihlerinde ‘‘nadiren’’ rastlayabildikleri ‘‘yardımlaşma’’ erdemini simgeleyen ‘‘tek’’ kahramanları... Oysa TOKİ yöneticileri yabancı hayranlığından kurtulabilselerdi, kendi tarihimizdeki ‘‘zenginden alıp yoksula dağıtan efeler’’imizin adlarını yeğleyebilirlerdi... Üstelik bir değil, beş değil, isimli ve isimsiz sayısız efemizi de ‘‘yâd’’ edebilirlerdi... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY Bu ülkeye yakışmıyor! Anadolu’da evin avlusu, ‘‘hayat’’tır... Bahçesinin adı da Karadeniz’de ‘‘yazı’’dır... Arapça olan ‘‘zemin’’in yerine yine çoğu yörede ‘‘yer katı’’ denir... Araba girerken açılan büyük avlu kapılarında, ayrıca insanın kullanması için ‘‘kanadın içinde kapıcığı’’ da olanların Ege’deki adı ‘‘kuzu’’lu değil midir? Ocağın yanındaki odunların istiflendiği girintiye ‘‘çıralık’’; pencere üstlerinde dolaşan ve meyve saklanan raflara ‘‘elmalık’’; yatak yorgan konan yerlerin adına ‘‘döşeklik’’; başparmakla basılarak açılan kapı kilitlerine, çıkarttıkları sesten ötürü ‘‘şık şık’’ denilen bir ülkenin, emlak sektörüne ‘‘nereli’’ olduklarını acaba nasıl anımsatabiliriz?.. ekinci?cumhuriyet.com.tr HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 14 Mayıs www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Ceviz içi ve 1 salçayla yapılan bir tür me 2 ze. 2/ Alev... 3 Atlas Okya4 nusu’nda, Portekiz’e ait 5 takımada. 3/ 6 Kötü, fena... Otomobille 7 rin gerçek 8 renklerini or 9 taya çıkar1 2 3 4 5 6 7 8 9 mak ve parlatmak A için sürülen özel ka 1 H O R A N T A O L A Y rışım. 4/ Parola... Bir 2 O N A T L İ MON İ müzik yapıtını ses 3 R U A N lendirmek için bir 4 A R S A T A araya gelmiş toplu 5 T İ S İ R İ N luk. 5/ Süs taşı olarak 6 A İ T B A R E T kullanılan mor renk 7 L İ K A O T O te bir tür kuvars. 6/ 8 B A L E R İ N K Çok anlayışlı ve sez 9 U N P İ R İ N A gili kimse... Genişlik. 7/ Filistin topraklarına eskiden verilen ad... Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre. 8/ İhsan Oktay Anar’ın bir romanı... Türk tuluat tiyatrosunda baş komik görevindeki uşak tiplemesi. 9/ Bulgur ya da pirinç ve kıymayla yoğrulduktan sonra küçük küçük yuvarlanıp haşlanarak yapılan bir yemek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Akdeniz yöresine özgü bitki topluluğu... Yaz yağmuru. 2/ Osmanlı devletinde kadılara ve müderrislere verilen ad... Avustralya’da yaşayan bir cins devekuşu. 3/ Olgun olmayan... Yaşadığı yerin yerlisi olmayıp başka yerden gelmiş olan. 4/ Ender, seyrek... Ayakkabı çekeceği. 5/ Uzun konçlu bir ayakkabı. 6/ Öğretim ve eğitim sistemi... Vilayet. 7/ Çanakkale ilinde ünlü bir antik kent... Yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba kumaş. 8/ Motorlu taşıtlarda direksiyon ile tekerlek arasındaki bağlantıyı sağlayan mil... Bir bilim ya da sanat alanında kullanılan özel anlamlı sözcük. 9/ Renk renk parlak tüyleri olan papağan... Kütahya’nın Simav ilçesinde bir kaplıca. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle