19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 MAYIS 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Bir tarihi eser olan kulenin şanssızlığı, yurtdışına kaçırılmamış olması mıdır? 15 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Kız Kulesi’nde 16 Mayıs... Chares’in, içinde cansız bir kadın bedenini taşıdığı sandaldan, günlerdir kırmızı akan Boğaz’ın sularına, kanat vuran martılar gibi dokunan küreklerin sesi, askerlerin güvertelerde toplandığı tüm gemilerden duyulur. Atinalı askerlerin yüzleri, İstanbul’a saldıran Makedon savaşçı Philippe’nin donanmasını bozguna uğratmış olsalar da, gülmemektedir. Çünkü komutanları Chares, her savaşta kendisini yalnız bırakmayan karısı Damalis’i kaybetmiştir. Askerlerin sessizlik içinde izlediği ve küreklerini Chares’in çektiği sandalın burnu Kız Kulesi’ne dönüktür... Kız Kulesi’nin adacığına gömülen Damalis’in mezarına bir de kitabe konulur... Ve biz, o kitabede ne yazdığını, 1852 yılında İstanbul’a gelen Gautier’in, kenti anlatan kitabından öğreniriz. Kız Kulesi’ne çıkan Fransız şairin, tarihi eserin kimi gravürlerinde de görülen sütunun (ya da bacanın) hemen yanında Damalis’in mezarının bulunduğunu belirterek kitabede neler yazılı olduğunu kitabına alması, Damalis’in mezarının nerede olduğu tartışmasına da son noktayı koyar: ‘‘Ben, İnachus’un kızı, ineğin sureti değilim. Ve önümde serili Bosphore’a adını vermedim. İeneu’nun gaddarca nefreti onu eski zamanlarda, denizden öteye sürdü; ben ki burada, bu mezarda yatıyorum, ben bir ölü kadınım, Cerorops’un kızı, Chares’in karısıydım ve bu kahraman, Philippe’in gemileri savaşa geldiği zaman onunla beraber denizdeydim. O zamana kadar bana Boidion küçük inek denirdi. Şimdi ise Chares’in karısı olarak her iki kıtadan faydalanıyorum.’’ her gemiye çıkarak arama yaparlar. Listelerde adı olan ya da davranışlarını şüpheli gördükleri her insanı vapurdan yaka paça indirip, kulenin günışığı görmeyen odalarında işkence yapıp, sorguya çekerler. Yakalanan bir direnişçiye, bekletilen gemide başka arkadaşlarının olup olmadığı sorulur. Acıdan bayılan olursa, yüzüne su atılır... Kız Kulesi ‘‘satış merkezi’’ açıldı; su 500 bin TL!.. Kokuşmuş, emperyalist ülkelerin ellerinde oyuncak olmuş yoz bir saltanat anlayışına karşı, bağımsız, sömürüye karşı direnen yeni bir ülkenin umudunu taşıyan nice yürek, son nefesini vermek uğruna da olsa, düşlerini satmamak için sorgulandığı kulede direnir. Onların tek dilekleri, çobanların kavallarından çıkan özgürlük ezgilerinin her mevsim dağlarda yankılandığı bir ülkeydi... Kız Kulesi ‘‘satış merkezi’’ açıldı; çoban ve mevsim salata 1 milyon 500 bin TL!.. Kız Kulesi’nde durdurulup yolcularının sorguya çekildiği sayısız gemiden biri de, 1919 yılının 16 Mayıs günü demir alır İstanbul’dan. ‘‘Bandırma’’ adlı gemideki yolculardan biri, o günü şöyle anlatır, Nutuk adlı kitabında: ‘‘Kaptana yola çıkmak için emir verdimse de Kız Kulesi açıklarında muayeneye tabi tutulduk. Birkaç yabancı subay ve asker bizi yoklayacaklardı’’... Kız Kulesi ‘‘satış merkezi’’ açıldı; hamburger 1 milyon 500 bin TL!.. 19 Mayıs’ta Bandırma’dan söz edilecek, Mustafa Kemal Paşa’dan... Koca koca adamlar protokol sırasıyla çelenkler bırakacaklar anıtlara... Merak ediyorum, saygı duruşunda bulunanlardan kaçı Kız Kulesi’ne yapılanları akıllarına getirip, saygı duruşu sırasında utanacaklar!?. Tarihe sahip çıkmak, müzelerin önemi düşmez dillerinden... Pöh! Hepsi palavra... Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’nda ölmemiş olsaydı o tarihi eseri de bunlar otel yaparlardı! Yalan mı?.. Cebinde, Kız Kulesi’nde kurduğumuz Şiir Cumhuriyeti’nin kimliğini taşıyan bir çocuk, tüm kapılarını çalıyor İstanbul’un... Metin Eloğlu’nun ‘‘Yitikçi’’ adlı şiirinden çıkma bir çocuk: Hadi git azıcık İstanbul iste Kosunlar o denizi bir çanağa Bir çıkına elesinler o günlerimi O yazdan Üsküdar’dan ne kaldıysa Elif’ten Doldur ceplerine Onlarda yoksa komşularda vardır Tanırlar sevinirler Beni bay Metin gönderdi, de ki’nin ‘1. Piyano Konçertosu’nu dört kez seslendirecek. Resitallerinde Mozart’ın 250. yılı nedeniyle ölümsüz bestecinin yapıtlarına yer verecek olan sanatçımız yaz sezonunda birçok festivale de katılacak. Tüm kıtalarda 53 farklı ülkenin başlıca müzik merkezlerinde hem resital hem de dünyanın önde gelen orkestralarının çoğu ile birlikte konserler verdi. Gülsin Onay’ın tüm dönem ve tarzları kapsayan geniş bir solo ve konçerto repertuvarı bulunmakta. Üç Bomba Yetmez... Anımsıyorum: Yıllar önceydi. 70’li yılların sonları.. 1978’in sonu ya da 1979’un başı olmalı... Günün birinde, bir akşamüstü bir güruh insan ellerinde sopalar bizim gazetenin önüne gelmiş, bağırıp çağırıyordu. O zamanlar, ‘bizim gazete’ dediğim Milliyet’ti. Cağaloğlu’ndaki binanın önüne gelip, sopaları havaya sallayıp haykırarak küfrettiler, hakaret ettiler. Abdi Bey hepimizi camlardan uzaklaştırdı, sakin olmamızı sağladı. Bağırıp çağıran, nutuklar çeken güruh, ellerindeki Milliyet gazetelerini yakıp defolup gitti. Onlar gittikten sonra bizleri korumak üzere polis çıkageldi. (O zaman öyleydi, olan olduktan sonra polis gelirdi... Ama şimdi konumuz bu değil... Şimdiki konumuza dönüyorum:) Anımsıyorum: Ertesi sabah Türkiye’nin bütün gazeteleri birinci sayfalarında Milliyet’e yapılan saldırıyı lanetliyordu! Sağcısı solcusu, faşisti komünisti, rakip olanı ya da destekçisi, dostu ya da düşmanı, hepsi ama hepsi bu iğrenç saldırıyı gündeme getiriyor, lanetliyor, toplumdan ve yetkililerden hesap soruyordu. Üstelik o gün bomba falan da atılmamıştı... Bugüne dönüyorum: Ne oldu? Bize ne oldu? Ne değişti? O gün bugün ülkemde nelerin değiştiğini çok iyi biliyorum. Sorum o değil... Sorum, duyarlığımıza ne oldu? Nasıl bu denli duyarsız olduk... Bana dokunmayan yılan bin yaşasın mı? Benmerkeziyetçilik mi? Oh! Beter olsunlar mı? Vurdumduymazlık mı? Aymazlık mı? Üzerimize ölü toprağı mı serpildi? Çıkarcılık gözleri mi kararttı? 5 Mayıs Cuma akşamı gazetemize birinci bombalı saldırı yapıldı. Ertesi gün, daha ertesi gün Türk basınında koca bir tıssssss... 10 Mayıs Çarşamba akşamı gazetemize ikinci bombalı saldırı yapıldı. Ertesi gün, ya bir ya iki gazete, iç sayfalarda küçük haberler arasında, neredeyse gözlerden iyice gizleyerek verdi haberi... Gerisinde yine koca bir tısssssss... Asıl görevi haber vermek olan, olması gereken gazeteler için bu bombalı saldırıların ‘haber’ değeri yoktu anlaşılan... 11 Mayıs Perşembe günü tam da Nilgün Cerrahoğlu’yla bu duyarsızlığı, bu ayıbı, basınımızın bu utanç verici durumunu konuştuğumuz, anlamaya çalıştığımız sıralarda, gazetemize ‘‘Allahu ekber’’ sesleri arasında üçüncü bombalı saldırı yapılıyordu. Ertesi gün, üçüncü bombalı saldırıdan ve ilkinin üzerinden aradan altı gün geçtikten sonra daha çok gazete bu olayda en nihayet ‘haber’ değeri görüp sayfalarına taşıyordu. Hepsi değil elbet... Bir bölümü... Doğrusu, en az bombalar kadar, bu tutumun da içimi acıttığını söylemek zorundayım. Cumhuriyet gibi bir gazeteyi susturmaya üç bomba yetmez... Cumhuriyeti yok sayma çabalarının da bir işe yarayacağına doğrusu ben inanmıyorum. Ne diyorsunuz dostlar, meslek etiğini, meslek ahlakını sorgulamak için çok mu geç kaldık acaba?.. ??? Ahlak dedim de... Cuma günü tam bu yazıyı yazmıştım ki, ajans haberlerinde İstanbul Emniyet Müdürü’nün bir açıklamasını duydum: Hani lise öğrencisi bir kızın etek boyunu beğenmediği için kızı döven ve merdivenlerden iten polis memuru olayı var ya, o memur hakkında soruşturma başlatıldığını açıklıyordu. Ancak arada şöyle bir cümle de söyledi: ‘‘Elbet polis adli ve idari görevinin yanı sıra ahlaka mugayir ve adaba uymayan olaylara da müdahale edebilir...’’ Kulaklarıma inanamadım! Durumun vahametini görüyor musunuz!.. Benim sokaktaki kılığımın, yürüyüş biçimimin, yüzümdeki gülümsemenin, saçımın başımın ‘‘ahlaka mugayir ve adaba uymayan’’ olup olmadığına yanımdan geçen, karşıma çıkan polis memuru karar verecek! Uyan Türkiye uyaaaaaaaan! Üsküdar’da sabah oldu!.. www.zeyneporal.com faks: 0 212 257 16 50 ‘Satış merkezi’ açıldı... Sürekli olarak Kız Kulesi’nin yağmalanmasını doğru bulanlara sorduğum, ama yanıtını alamadığım bir sorum var: Bergama tapınağını geri istiyoruz. İyi de, gidip ölçtük mü, Bergama tapınağı kaç metrekare inşaat alanı ediyor? Geri alınırsa, Kız Kulesi ihalesinde yazılı olduğu gibi ‘‘kafeterya ve satış merkezi’’ yapılmaya uygun mudur? Yoksa, bir tarihi eser olan Kız Kulesi’nin şanssızlığı, yurtdışına kaçırılmamış olması mıdır? Kız Kulesi’nin açılışı medyada geniş yer bulmuştu. ‘‘Çaya Kız Kulesi’ndeyiz..’’ türünden başlıklar eksik olmadı gazete sayfalarından. Oysa çayın, İstanbul seyredilerek içileceği en tatsız yer Kız Kulesi’dir. Çünkü, yalnızca orada çayınızı yudumlarken Kız Kulesi’nin güzelliğini göremezsiniz... İşgal yıllarında, Bağımsızlık uğruna her şeyi göze alarak Anadolu’ya geçen direnişçileri durdurmak isteyen İngilizler, Kız Kulesi’ni karakol olarak kullanmaya karar verirler. Bundan böyle, İstanbul limanından ayrılan her gemi önce Kız Kulesi’ne uğramak zorundadır... Kız Kulesi ‘‘satış merkezi’’ açıldı; Tekirdağ köfte 3 milyon TL... Emperyalistler, Damat Ferit Paşa’ya hazırladıkları listeleri sunarlar. Listelerde, Mustafa Kemal Paşa’nın çağrısına uyan insanlar vardır. Refi Cevat Ulunay, listede adı geçenler için Alemdar gazetesinde şunları yazar: ‘‘Koparılması gereken bu kafalar, kütükler üze rinde kesilip, günlerce ibret taşında kalmalı’’... Parçalanan bedenlerinden koparılarak, açıkta bırakılacak etleri üzerinde, sineklerin günlerce uçuşacağı tehdidi, Kuvayı Milliyecileri yollarından geri döndüremez... Kız Kulesi ‘‘satış merkezi’’ açıldı; et döner 3 milyon TL!.. İngiliz askerler, Kız Kulesi’nde durdurulan Kültür Servisi ‘Devlet sanatçısı’ ve ‘Bilkent konuk sanatçısı’ unvanına sahip dünyaca ünlü piyanistimiz Gülsin Onay mayıs ve haziran aylarında gerçekleştireceği konserlerle dünyanın dört bir yanındaki hayranlarına seslenecek. Sanatçı mayıs ayında Şam, Ankara, İstanbul, Londra, Polonya’da konserler verecek. Ardından haziran ayında, Almanya’da bir turne gerçekleştirecek. Almanya’nın kuzeyinde çeşitli kentlerde Eckehard Stier yönetimindeki Neue Lausitzer Philarmonie eşliğinde Çaykovs Gülsin Onay Avrupa turnesinde Dünyadaki iyi insanlardan birini, bir yurtseveri, laik Cumhuriyetin bir savunucusunu, iyi bir Cumhuriyet Gazetesi okurunu, ALAATTİN ATEŞ’i yitirdik. Yaşasın Cumhuriyet. Acımızı paylaşanlar sağolsun. HarbiyeEsatEylem KurtuluşEzgi RİZE CUMOK ÇAĞRISI 16 Mayıs 2006 Salı 19.00 CUMHURİYET OKURLARI ULUSAL BAĞIMSIZLIK VE AYDINLIK TÜRKİYE İÇİN TOPLANIYOR BÜTÜN CUMHURİYET OKURLARI DAVETLİDİR. Yer : ADD Şube Lokali İletişim : Ömer Toprak 0536 202 04 22 www.cumok.org İSTANBUL 8. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ’NDEN 2005/231 Davacı Stella Kocapınar tarafından davalı nüfus müdürlüğü aleyhine açılan soyadı tashihi davasında; İstanbul ili, Üsküdar ilçesi, Kuzguncuk Mah. cilt: 30, hane: 1236’da nüfusa kayıtlı Semantof ile Rebeka’dan olma 17.7.1947 d.lu davacı Stella Kocapınar’ın nüfustaki soyadının Romi olarak değiştirildiği ilan olunur. 18.4.2006 Basın: 23058 CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle