18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 NİSAN 2006 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab?cumhuriyet.com.tr Orta Asya’ya neyi ihraç ediyoruz? P etrol, doğalgaz, uranyum, altın... Türkiye’nin üç buçuk katı büyüklüğünde uçsuz bucaksız topraklar... Nüfus: 15 milyon 300 bin... Bir tarafta Rusya, diğer tarafta Çin... Yönetimde ise tek isim: Nursultan Nazarbayev... Ve Orta Asya’nın liderliğine soyunan bir ülke... Orta Asya coğrafyasının ‘‘kilit ülkesi’’ Kazakistan’dayız. Bir grup Türk gazeteci, Ahmet Yesevi Uluslararası TürkKazak Üniversitesi’nin basın gezisindeyiz. 7 saat süren uçak ve 2 saati bulan zorlu otobüs yolculuğunun ardından üniversitenin merkez yerleşkesinin bulunduğu Türkistan’a ulaşıyoruz. Kazakistan’da üç başkent var... Birincisi eski başkent Almatı. İkincisi yeni başkent Astana. Üçüncüsü ise manevi başkent Türkistan. Bizleri üniversitenin uygulamalı oteli olan Yesi Oteli’nin önünde Kazak kızlar çiçeklerle karşılıyor. Hava güneşli, yüzler gülüyor... Üniversitenin Mütevelli Heyeti Başkanı Namık Kemal Zeybek eşliğinde ilk farklı olduğunu belirtmeliyim...’’ gittiğimiz yer araştırma merkezi. Zikir Hemen belirtmeliyiz ki bizim de gözlemimiz yapacak öğrenciler ellerinde çalgılarıyla Yesevilik, Anadolu’daki Alevi Bektaşiliğinin bizi bekliyorlar. Bazı öğrenciler diz çöküyor. devamından çok Nakşibendiliğe kayıyor. Zeybek, Yesevi’nin felsefesini anlatıyor. Kim bilir Alevilik Bektaşilik kimilerinin Bektaşiliği, Yeseviliğin devamı olarak işine gelmiyor!.. Türk ve Kazak öğrenciler anlatan Zeybek, sözü ‘‘şeriatın on makamı’’na kopuz, rebab ve daireyle ilahiler söylüyorlar. getiriyor: Allah’ın varlığına, birliğine, Bir gün sonra üniversiteye zatına ve sıfatlarına inanmak, namaz kılmak, oruç tutmak, T Ü R K İ S T A N adını veren Hoca Ahmet Yesevi türbesindeyiz. Zeybek, ‘‘Dünyanın hacca gitmek, zekât vermek, en büyük dergâhındasınız’’ sözü yumuşak söylemek, bilim bilgisini veriyor. 600 yıllık yapının öğrenmek, dini Yüce Tanrı elçisinin türbe bölümüne giriyoruz. yaşadığı gibi yaşamak, dinin Zeybek, ‘‘7 kez dua ederseniz emirlerini yerine getirmek, AYKUT Yesevi tarikatına girersiniz’’ diyor. yasaklardan kaçmak... ‘‘Şeriattan’’ KÜÇÜKKAYA Tabii bu da şakayla karışık!.. söz açan Zeybek düzeltme gereği Türbe gezisinin ardından duyuyor: ‘‘Belirtmeliyim ki burada üniversiteye geçiyoruz. ÖSS’de başarılı sözü edilen şeriat ile ülkemizde sözü geçen olamayan öğrenciler Türkiye’de iki sınava şeriatçılık kavramları farklıdır. İslam giriyorlar. Yazılı sınavda ‘‘Türk Dünyası’’ hukukunun dini kökleri ve tarih oluşumu üzerine soruları yanıtlıyorlar; daha ile ortaya çıkan bir sistemin savunuculuğu sonra da sözlü mülakata giriyorlar. Halen anlamındaki şeriatçılık ile dinî ve üniversitede 370 Türk öğrenci ücretsiz eğitim tasavvufî edebiyattaki şeriat kavramlarının görüyor. İnternet üzerinden uzaktan eğitim sistemi ile bini aşkın Türk öğrenci paralı yüksek lisans eğitimi alıyor. Nevruz Bayramı nedeniyle resmi tatil.. ancak bir grup öğrenci tatil günü bizler için sınıflarda... Üniversiteye gelene kadar Kazakistanlı kızlarda türbana rastlamıyoruz. Sınıfları dolaşırken karşımıza sıkmabaşıyla Türk kızı çıkıyor. Bazıları imam hatipli meslek lisesi mezunu gençler... AKP iktidarına yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesi geziyle ilgili haberinde şöyle yazıyordu: ‘‘Türkistan’a giden öğrencilerin çoğu meslek lisesini bitirdikten sonra, katsayı engeli yüzünden Türkiye’de eğitim hakkı engellenen gençler. Meslek lisesi mezunları; ‘İlim için Çin Seddi’ni aşmak YÖK’ü aşmaktan kolay’ diyorlar.’’ Evet... Binlerce kilometre uzaklıkta Çin Seddi’ne dayanan ‘‘meslek liseliler’’, ‘‘imam hatipliler’’ ve ‘‘türbanlı kızlar’’... Orta Asya’nın liderliğine soyunan ülkede üçüncü binyıla girerken kadının özgürlüğünü ‘‘sıkmabaş’’ta arayan Türk kızları... Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin aydınlık yüzünü yansıtacak gençlerle Orta Asya’ya ihraç edilen ‘‘Türkİslam’’ sentezi... Teknolojinin hızla ilerlediği günümüzde üniversitelerde yürünecek tek yol tartışmasız ‘‘bilim yolu...’’ Ulusalcılığın Türkiye ve Kazakistan’a zararı olamaz; ancak milliyetçilik duyguları test edilerek seçilen ve meslek lisesi mağdurları olarak lanse edilerek bu ülkeyi kaçış noktalarından biri olarak gören beyinlere binlerce kilometre uzaklıkta verilecek eğitimin faydası da tartışmaya açıktır. Konuşan birçok öğrenci Türkiye’deki eğitim sistemini, YÖK’ü şikâyet ediyor... Buna karşılık aynı öğrenciler asker gibi bitecek 4 yılı şafak gibi sayıyor... Üniversite yetkilileri, hayatının en güzel günlerini geçirecek Türk gençlerinin ‘‘asker gibi şafak saymasının’’ nedenini kendi aralarında tartışmalı. Ya da bu gerçeği sadece aradaki kilometrelere bağlayarak kandırmacaya devam etmeli!.. Yabancılar dışarı! epsinin ortak sağcılar, bir taraftan da yazgısı yoksulluktu. ülkedeki sığınmacılar Anadolu’dan, konusunda peş peşe Kuzey Afrika’dan, dünyanın skandallara imza atıyor. İlk skandal geçen aylarda dört bir yanındaki yoksul köylerinden kalkıp yaşanmıştı. Eski bir gelmişlerdi Hollanda’ya. hapishane müdürü ve Yeni bir umut, yeni bir istihbarat ajanı olan yaşam için. Yıllarca en ağır, yabancılar ve entegrasyondan sorumlu en pis işlerde çalıştırıldılar. Ruhi Su ustanın dediği gibi, Bakan Rita Verdonk, ‘‘yıllarca süpürdüler yaban sığınma başvurusu yapan ellerinin tozlarını’’. Ağır ancak bu istemleri geri sanayide, asbest tozu yutan çevrilerek sınır dışı edilen Ganalıların bilgilerini binlercesi erken yaşlarda kansere yenik düştü. Yaşama uluslararası hukuku tutunmayı başaranlar ise çiğneyerek, geldikleri binbir dertle sarmalanıp ülkenin hükümetine hastalıkların pençesinde vermişti. Bakan Hanım önce bunu yalanladı. Ancak, kıvrandılar. ‘‘Dönmek’’ için zamanın geç olduğunu yasadışı uygulaması anlayınca da, buralara kanıtlanınca, hiçbir şey ‘‘kök’’ salmaya karar olmamış gibi davranmayı verdiler. Ama, Evlere şenlik sürdürü. İkinci skandal ise, 3 hafta önce yaşandı. Sığınma ‘‘uyum testi’’ ile ülkeye gelecek göçmenlere kapıyı başvuruları reddedilen bir kapatmayı hedefleyen grup Suriyeli’nin sınır dışı Hollanda şimdi de gözlerini edilmesi kararlaştırıldı. o ‘‘köklere’’ dikti. Artık Uluslararası kurallar gereği, Şam’dan bir heyet ‘‘yabancılar’’ istenmiyor. İnsan hakları hatırına, açık Hollanda’ya gelerek, sınır açık ‘‘Artık defolun gidin’’ dışı edilecek Suriye denmiyor ama, yapılan vatandaşları ile görüşme uygulamalar ‘‘niyeti’’ açık yaptılar. Ancak, görüşmeye açık ortaya koyuyor. Verdonk’a bağlı Hollanda Hollanda’da doğmuş Göçmenler ve Entegrasyon Dairesi’nden (IND) hiçbir büyümüş, buraların kültürüyle yoğrulmuş Türk yetkili katılmadı. Basına çocuklarının birçoğu çift yansıyan haberlere göre pasaportlu. Ancak Suriyeli son zamanlarda, AMSTERDAM yetkililer, yaptıkları Hollandalı şirketlerin sorgulamalar ve bir kısmı, temaslar sonucu bu gençlerin sınır dışı edilecek ‘‘Hollandalılığını’’ kişilerin gizli bilgilerine ulaştı kabul etmeyip YUSUF ÖZKAN uyruk bölümüne ve yasadışı bir ısrarla ‘‘Türk’’ usulle sorgulama yazmaya başlamış. Bazıları yaptı. Skandalın ortaya ise işi daha ileri götürüp, iş çıkması üzerine, ülkelerine geri gönderilecek başvuru formlarında ‘‘ana babanın doğduğu ülke’’ sığınmacıların ‘‘yaşamını bilgilerini koymaya tehlikeye atmakla’’ başlamışlar. Ayrımcılığın suçlanan Verdonk, ‘‘IND örtülü hali, salgın şeklinde çalışanlarının küçük bir yayılıyormuş. Fas kökenli dalgınlığı’’ diyerek yine Hollanda vatandaşı olayı geçiştirmeye çalıştı. Tepkiler artarak sürüyor. Muhammed, önüne konan formu okuyunca küplere Ama ne hükümetin ne de binmiş. Başvuru formunu Bayan Verdonk’un fırlatıp, ‘‘Anne, babamın umrunda. Onlar bildiklerini nerede doğduğu sizi ne okumayı sürdürüyorlar. ilgilendirir?’’ diyerek çekmiş Bayan Verdonk, yaptığı kapıyı çıkmış. ‘‘E, uygulamalarla sol mahkemeye başvur’’ muhafalefet ve sağduyulu diyecek oldum. Onun da kesimlerden tepki alsa da, çaresi varmış. Mahkeme bu aşırı sağ kesimden büyük tür şeyleri ayrımcılık olarak destek görüyor. Bu algılamıyormuş. Eğer bu nedenledir ki, 2007 seçimlerinde Liberal Sağ uygulamayı yapan şirket, ‘‘Yabancıların ülkesine Parti’nin (VVD) başbakan dönmesi halinde daha mutlu adayı olarak önerildi. olacaklarını düşünüyoruz’’ Gerçi Hollandalı seçmen, derse, ‘‘düşünce 7 Mart’taki yerel seçimlerde sağ partilere ağır bir ders özgürlüğünden’’ dolayı ceza almaktan kurtuluyormuş. verdi. 2007 seçimlerinin ‘‘Hem’’ dedi Muhammed, provası olarak ‘‘Hükümet, bir sürü değerlendirilen yerel seçim uygulamasıyla açıkça sonrası, gelecek yıl sol partilerin büyük bir yabancı düşmanlığı yaparken, şirketlere çoğunlukla seçimi ne diyeceksin ki?...’’ kazanacağının sinyalini Muhafazakâr sağ koalisyon, verdi. Ama yine de belli son ‘‘incisi’’ uyum testi ile olmaz, eğer olur da bunu açıkça ‘‘ikrar’’ etmiş Bayan Verdonk başbakan olmadı mı? Bir taraftan seçilirse, asıl o zaman yabancıların vay haline. ülkeye yabancı gelmesini engellemenin yolunu arayan [email protected] H ‘Rusya evsizlerle dolacak’ Rusya’nın başkenti Moskova’da 5 bin kişi hükümeti protesto etti. Komünist Parti ve diğer muhalif partilerin çağrısıyla Puşkin Meydanı’nda düzenlenen gösteride, hükümetin desteği azaltması nedeniyle konut kiralarıyla elektrik, ısınma, su bedellerinde meydana gelen artış protesto edildi. Göstericilerin çoğunluğunu emekliler oluştururken Komünist Parti lideri Gennadi Züganov yeni düzenlemeler yüzünden ülkenin evsizlerle dolacağını söyledi. Rusya’nın başka kentlerinde de gösteriler yapıldı. (Fotoğraf: AP) kolları İsveç toplumunun derinliklerine sveç hükümetinin kararıyla kadar inmişti’’ dedi. Amark, zamanın başlatılan ve 5 yıl süren bir İsveç hükümetinin Hitler’in kafasını araştırma projesi, ülkenin Alman kızdırmamak için yerine getirdiği Nazi Nazilerle işbirliği yaptığını ortaya taleplerini şöyle sıraladı: Norveç’teki çıkardı. Devlet Bilimsel Araştırmalar Nazi ordusundan firar eden Alman Kurumu’nun hazırladığı ‘‘İsveç’in askerler, Norveç’e geri gönderildiler; Nazizmle İlişkileri’’ adlı raporda, 1935Hitler’e karşı silahlı örgüt kuran İsveçli 45 yılları arasında Nazilerin evlilik sosyalistlerin silahları ellerinden ‘‘fazla yasalarının İsveç’te de uygulandığı dikkat çekmeden’’ alındı; Almanya’dan saptandı. O dönemde resmi veya kilise kaçarak İsveç’te örgüt kuran Alman nikâhı kıydıran 430 çifte, anne veya sosyalistler ve komünistler esir baba tarafında herhangi bir Yahudi kamplarına tıkıldılar, lider durumunda olmadığına dair belge imzalatıldı. olanlar ise hapse atıldılar; 1937’den Çiftlerden birinin Yahudi olduğu itibaren Hitler’in ari ırk yasaları evlilikler ise geçersiz kabul edildi. Bu benimsendi ve bu nedenle taraflardan nedenle birçok çift İngiltere’de nikâh kıydırmak zorunda kaldı. Ancak İsveç’e biri Yahudi olan çiftlerin nikâhı kıyılmadı, böyle oldukları anlaşılan dönünce bunu saklı tutmaları gerekti. evlilikler iptal edildi; Alman Nazistler, Raporda açıklanan bir başka kara leke ise, 2. Dünya Savaşı’nın kaybedileceğini İsveçli Nazistlerden işyerlerinde kimlerin Yahudi olduğunu anlayan Nazi subaylarının İsveç’e sığınmaları ve ileride S T O C K H O L M bildirmelerini istedi ve bazı işverenler, daha baskı Nürnberg Mahkemesi’ne yapılmadan Yahudi işçileri teslim edilmekten kurtulmak işten attılar; İsveç gazeteleri için çok kısa sürede İsveç otosansür uygulayarak vatandaşlığına geçmelerine Nazilerin caniliklerini izin verilmiş olmasıydı. haber yapmadılar ve İsveçli Letonya’nın Nazi ordusu tarafından işgal edilmesinden GÜRHAN UÇKAN gazetecilerinn çoğu bu konuya değinmemeyi sonra Ventspils kentindeki yeğledi. Klas Amark, sözlerini ‘‘Biz Yahudilerin toplanarak infaz o günlerde savaşın son derece hızlı bir edilecekleri yerlere götürülmelerini değerlendirmesini yaptık ve konuyu kara sağlayan bir Alman subay da İsveç bir parantez kabul ederek unutmaya vatandaşı olarak Almanya’ya iade karar verdik’’ şeklinde bitirdi. İsveç’in edilmekten kurtuldu. Daha sonra Nazi askerleri ve askeri malzemeleri Hannover Mahkemesi tarafından savaş taşıyan trenlerin ülkeden geçmesine suçlusu olduğu kanıtlanan bu kişi izin vermesi, gece trenleri geçerken İsveç’ten istendiği zaman, 25 yıllık istasyonların ışıklarının kapatılması ve zamanaşımı süresi dolduğu için iade binlerce Baltıklı Yahudinin işgal edilmedi. Stockholm Üniversitesi’ne altındaki ülkelerindeki mutlak ölüme bağlı Ceifo adlı araştırma enstitüsünde gönderilmesi de aynı parantezde yer çalışan Mats Deland, İsveç’te halen alıyor. Bütün Avrupa darmadağın bir 100 kadar savaş suçlusunun yaşadığını halde savaştan çıkıp her şeye sıfırdan ve hayatlarının son yıllarını sakin başlamak zorunda kalırken İsveç’in, bir şekilde geçirmekte olduklarını Almanların Yahudilerden gasp ettikleri söyledi. ‘‘İsveç’in Nazizmle İlişkileri’’ altınlara karşılık Nazilere çelik satmış raporunu hazırlayan araştırmacı olması sayesinde yarışa refah içinde grubuna başkanlık eden tarih ve en önde başlaması ise bir başka profesörü Klas Amark, salı günü kara parantezdir. ‘‘İsveç modeli’’nden düzenlediği basın toplantısında, ‘‘Nazi Almanyası’ndan oluşan ahtapotun söz edenlere derin sevgilerimle... İsveç’in ‘kara parantezi’ aydınlanıyor İ Yağmurlu pazar artık canımı sıkmıyor... asvetli bir Brüksel sabahına yağmurun tıpırtısıyla uyanıyorum. Baharın yüzünü göstermeye başladığı bugünlerde pazar günümü deniz kıyısında geçirme tasarımın suya düştüğünü düşünerek isteksizce kalkıyorum yataktan. İyi bir kahvaltı keyfimi yerine getirir diyerek tembelce mutfağa gidiyorum. Akşamdan kalan bulaşıklar bana heyecanla bakıyorlar. ‘‘Sonra’’ diyorum onlara, ‘‘herkesin bir yıkanma sırası var’’. Mutfağın içinde dönendiğim 15 dakika sonunda masamda tüten porselen çaydanlığa, çilek reçeline, keçi peynirine ve kara ekmeğe gülümseyerek bakıyorum. ‘‘Bu daha iyi’’ diyorum sandalyeyi çekerken. Radyoda bir kadın engelli çocukların eğitimi üzerine monoton bir sesle konuşuyor. Kadının dediklerini mutfak penceresinden izlediğim yağmurun sesi bastırıyor. Bu pazarı evde geçirmek istemediğimi fark ediyorum. ‘‘Yağmura rağmen çıkacağım’’ diyorum içimden. Sabahın ilk ve en önemli kararını almanın sevinciyle kahvaltı masasını aceleyle kaldırıyorum. Kararımdan öyle mutluyum ki bulaşıklara kıyak geçerek kendimden önce onları yıkıyorum bir çırpıda. Ben de hızla dışarı çıkma eylem planımı hayata geçiriyorum. Duş, giyinme, kimlik, para, anahtarlar... Kısa sürede hazırlanıyorum. Kapıya doğru seğirttiğimde bir soru kafamda K boş. Bir köşede cam kenarında beni çakıveriyor: ‘‘İyi de ben bu yağmurda bekleyen yerimi alıyorum. Turtaların nereye gidiyorum?’’ Öylesine alınmış bir piştiği fırının sıcaklığı müşterilerin kararın kurbanıyım işte. Kapıda tamamen hazır, nereye gideceğini bilmeyen bir pazar yüzünde yanıyor. Siyah saçlı, yuvarlak hatlı garson kız bana doğru ilerliyor. gezgini. ‘‘Bu pazar da plan, program İçeri girerken gözümün takıldığı meyve yapmadan geçsin’’ diyerek şemsiyeyi turtasını denemeliyim. ‘‘Vitrindeki kaptığım gibi kendimi sokağa atıyorum. meyveli turta taze mi’’ diye soruyorum. Tepemdeki şemsiyeyi delercesine yağan ‘‘Bütün ürünlerimiz tazedir madam’’ diye yağmurun altında insansız ve ıslak alınganlıkla yanıtlıyor kız. Turtanın yanına caddelerde yürüyorum. Ayaklarım beni bir de çay istiyor ve çevremi incelemeye kentin merkezine doğru sürüklüyor. başlıyorum. Kafe bitpazarının kent Brüksel’in merkezindeki tren garı merkezindeki şubesi gibi. Gare Central’e ulaştığımda sağa sola koşuşan insanları fark B R Ü K S E L Raflarda eski teneke bisküvi kutuları, isimleri ve yüzleri ediyorum. Ya bir trene yetişmek çoktan unutulmuş ailelerin ya da yağmurdan kaçmak için fotoğrafları, Belçika’nın eski acele adımlarla ilerliyorlar. 20 kral ve kraliçelerinin resimleri, dakikadır yaptığım yürüyüşün dünyanın her yerinden kâğıt sonunda pantolonumun paçalarının dizlerime kadar ELÇİN POYRAZLAR paralar, yıllık moda dergileri, kitaplar kafeyi olduğundan daha ıslandığını görüyorum. da küçük gösteriyor. Bütün Aklımdan bir mola geçiyor. bu karmaşa içinde gözüm karşı masada Garın yakınında turta satan küçük kafe oturan yaşlı kadına takılıyor. O eski aklıma geliyor. Keskin bir sağ yaparak fotoğraflardan süzülüp gelmiş gibi. kentin göbeğine doğru yürümeye devam Kadını daha önce neden fark etmediğime ediyorum. Camları içerinin sıcaklığından şaşıyorum. 80 yaşlarında olduğunu buğulanmış kafeye ulaştığımda bir sandığım kadının yüzünde abartılı bir rahatlama ensemden aşağı doğru yayılıyor. makyaj var. Sanki birazdan çıkıp kabarede Birazdan sıcak bir şeyler içeceğimi oynamaya gidecek. Kadın öyle ilgimi düşünmenin getirdiği hoşlukla içeri çekiyor ki gözümü alamıyorum. Beyaz dalıyorum. Vahşi yağmurun Brüksellileri kıvırcık saçları, kırışık yüzüne sürdüğü evlerine kapattıklarını anlıyorum içeri koyu bir kremle büyük bir tezat girince. Kafe tahmin ettiğimden çok daha oluşturuyor. Gözleri kalın siyah bir boyayla çepeçevre kaplanmış. Dudağında cart kırmızı bir ruj hayret verici bir adilikle parlıyor. Kadın önündeki koyu Westmalle birasına bakıyor. Bense bu ilginç yüze tüm şaşkınlığımla bakmaya devam ediyorum. Bir an kadın bakışını bana doğru çeviriyor. Elim ayağıma dolaşıyor. Öyle açık ki ona baktığım, kafamı hemen çevirmenin aptallık olacağını düşünüp yakalanan bir kız çocuğu gibi gülümsüyorum. Kadının yüzünde bir kas bile oynamıyor. Utanarak kafamı sokağa doğru çeviriyorum. O sırada can yakıcı bir araba ciyaklaması duyuluyor. Sonrasında ise çarpışan arabaların gümbürtüsü, kornalar ve bağırışmalar... Kafenin hemen önünde gerçekleşen kazayı müşteriler daha yakından görmek için dışarı fırlıyorlar. Ben de bir iki dakika sonra kendimi merakla izleyen kalabalığın arasında buluyorum. Polis gelip ortalık sakinleşince herkes gösterinin bitmesinden sıkıntılı içeri giriyor. Bense koşar adım yaşlı kadının orada olup olmadığını görmeye gidiyorum. Karşımdaki masada büyük bira bardağından başka kimse yok. Kadınla konuşmanın ne kadar ilginç olabileceğini düşünüp canım sıkılıyor. Yavaşlayan yağmuru fırsat bilip kafeden çıkıyorum. Eve doğru yürürken yaşlı kadının yüzü aklıma geliyor, gülümsüyorum. Yağmurlu pazar artık canımı sıkmıyor. CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle