25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 NİSAN 2006 ÇARŞAMBA 6 HABERLER CHP’li Tanla’nın 156 haftalık gazete başlıklarını tarayarak yaptığı araştırmadan çarpıcı sonuçlar: AVRUPA GÜRAY ÖZ AKP’nin gündeminde halk yok İstanbul Haber Servisi AKP’nin 3.5 yıllık icraatı süresince ülkeyi gerdiği, gündeminde halkın olmadığı ve Türkiye’yi dış olayların yönlendirdiği, gazete haberleriyle de ortaya çıktı. CHP İstanbul Milletvekili Bülent Tanla’nın, 20032005 yılları arasında 156 haftalık gazete başlıklarını tarayarak yaptığı çalışmaya göre, Türkiye en çok Irak’ın işgalini, Avrupa Birliği’ni ve Kıbrıs sorununu konuştu. Türk basınının tirajının yüzde 93’ünü oluşturan 11 günlük gazetenin toplam 11 bin 900 günlük manşetini tarayan Tanla ve arkadaşlarının saptamalarına göre Türkiye Irak’ın işgalini 35 hafta, ABTürkiye ilişkilerini 26 hafta, Kıbrıs’ı 23 hafta, yolsuzluk ve ihaleleri 21 hafta, PKK ve terörü 18 hafta, ABD ile yaşanan krizleri ve ilişkileri 16 hafta, türban, imam hatip okulları ve Kuran kurslarını 13 hafta, Uzanlar sorununu 13 hafta, YÖK yasası ve gerilimini 10 hafta, mafya ve çeteleri 8 hafta, AKP’nin ordu ve Milli Güvenlik Kurulu ile yaşadığı gerginlikleri 7 hafta konuştu. Diğer tüm konular ise birer hafta kamuoyunu meşgul etti. Bulguları yorumlayan Tanla, tam 100 hafta boyunca Türkiye’nin Irak, AB, Kıbrıs ve ABD’yi konuştuğunu anımsatarak ‘‘Bu da gösteriyor ki, Türkiye uluslararası değişim ve gelişmelerin tam içinde, odağında yer alıyor. Dış gelişmelerden çok etkileniyor ve edilgen biçimde olayların arkasından sürükleniyor. Uluslararası ilişkiler ve gelişmeler Türkiye’yi yönlendiriyor, yönetiyor, bağımlı bir ülke konumuna getiriyor’’ dedi. Böyle bir gündem ağırlığının, bir yandan ana konularımızdan uzaklaşmamıza, temel sorunlarımızdan kopmamıza, kendimize yabancılaşmamıza neden olduğunu, diğer yandan da AKP hükümetinin strateji ve taktiklerini, takıyyelerini, olumsuz uygulamalarını dikkatlerden kaçırmasına, dış politika yorganının altına gizlemesine yaradığını anlatan Tanla, AKP’nin uyguladığı politikalar nedeniyle, devletle çatışma içinde göründüğünü söyledi. ‘‘Hükümet ile devlet kurumları arasındaki ilişkilerde uyumsuzluk, en başta TSK, YÖK ve yargı olmak üzere bunalım yaratma, temel kurumları yıpratma çabaları, İslami kadrolaşma, ideolojik gündem maddelerinde ayak direme öne çıkıyor’’ diyen Tanla, AKP’nin izlediği gerginlik politikalarının, demokrasinin olanaklarından yararlanarak Cumhuriyet kurumlarının zayıflatılması sonucunu doğurduğunu ifade etti. En çarpıcı ve en acıklı sonuç olarak Türkiye ile halkın gündemi arasındaki farkı gösteren Bülent Tanla halkın işsizlik, geçim sıkıntısı, sağlık gibi en önemli sorunlarının gündemde olmadığını, halkı kıvrandıran bu sorunlardan hiçbirinin, ne hükümetin, ne de basının gündeminde yer almadığını belirtti. Cesaret Üstüne Yanı başımızdaki kanlı işgal Türkiye’de ve bölgede dengeleri tümüyle değiştirdi. Eski söylemleri anlamsızlaştırdı. ABD’nin Irak’a saldırısı, Genişletilmiş Ortadoğu Planı, bu plana Türkiye’nin de dahil edilmesi değişen koşulların dışarıdan dayatılan öğeleridir. İçerde ise bir kaos döneminden geçiyoruz. AKP iktidarı, gitgelli adımlarla, ama kararlı bir şekilde toplumsal hayatı dinselleştirme peşindedir. Laikliği ve demokrasiyi kendi ölçülerine göre revize etmeye niyetlidirler. Daha sonraki zamanlar için cesaretlerinin arttığını görmek, özlemlerini tahmin etmek hiç de güç değildir. Ülkeyi Bush tayfasıyla birlikte maceraya sokma ve laik Cumhuriyeti dinsel bir ‘‘cemahireye’’ çevirme konusundaki ısrarlı cesaretleri, hayatın ve toplumun içinde olmalarından güç alıyor. Yine içeride bir başka gelişme ‘‘terörle mücadele’’ bahanesiyle gerçekleştirilmek istenen yasa değişiklikleridir. Bu yasa değişikliklerinin ‘‘terörü sona erdirme’’ amacından daha öte anlamları olduğu gözle görülüyor. Değişikliklerin dışarıdan dayatılanla, içerde gelişenin tehlikeli birliğini sağlama alma çabası olduğu yönündeki kanıtları yabana atamayız. Kısacası tehlike ve tehdit büyüyor. Halkın, ülkenin çıkarlarına uygun politikalara gereksinim var. Üstelik acele etmek gerekiyor. ??? Bu politikalar ABD emperyalistlerinden ya da onlarla birlikte hareket edenlerden çıkmaz. Soldan çıkar. Sol ise şu sıralarda politika üretmekten fersah fersah uzaklardadır. Solda ne ölçüde konuşulduğunu, tartışıldığını bilmiyorum, ama akil insanların söyledikleri ve mutlaka dikkate alınması gereken gerçek, solun, hayatın içine girmekten kaçınmaması, politika üretmenin kitaplardaki formüllerle değil, hayatın içinden çıkan formüllerle yapılabileceğini anlamasıdır. Kitaplar pusuladır, ama yol orman içindedir, hava dumanlı kurt havasıdır, gece karanlıktır, patikalar tehlikelerle, tuzaklarla, sürprizlerle ve olanaklarla doludur. Tarihteki örnekler ve öneriler de, kitaplarla canlı bir alışveriş içinde, ama kesinlikle hayatın içinde şekillendiler. ??? Tehlikeye teslim olmak istiyorsanız, şemalarla yetinin; ama bunca kargaşa ve zenginlik içinde olanakları görebilmek, değerlendirebilmek istiyorsanız ‘‘gri’’ ile ‘‘yeşil’’ arasındaki ilişkiyi anlatan o eski bilgiyi hatırlamanızda yarar var. Griyi bilmenin ve yeşilin içinde etkin ve yaratıcı bir şekilde ilerleyebilmenin koşulu cesarettir. Günümüzün korkusuz denemelerini görmek, onlara alıcı gözle bakmak, benzerlikleri, farklılıkları keşfetmek herhalde iyi olacaktır. Siyaset sahnesinde yer alabilmenin, karanlığı geriletebilmenin ilacı budur. Solcular gerçekten de cesur insanlardır. Tarih boyunca bunu bin kere kanıtladılar. Ama şimdi biraz daha farklı bir cesaret gerekli bize. Şimdi, grinin tonlarını değil, yeşille ilişkisini tartışabilmek için cesur olmak zorundayız. O eski ve güzel deyişi azıcık değiştirerek yinelemenin tam zamanıdır. ‘‘Yanlıştan korkup da gününü sayan, ölür gider yâr koynuna giremez.’’ eposta: guray.oz?cumhuriyet.com.tr 18 yılını ‘içerde’ geçiren Özden Bilgin, insanların siyasete ilgi duymadıklarını söylüyor ‘Ya sosyalizm, ya barbarlık’ HİLAL KÖSE Türkiye’nin en uzun süre cezaevinde kalan kadın siyasi tutuklusu Özden Bilgin tahliye edildi. 12 Eylül dönemiyle birlikte 18 yılını ‘içerde’ geçiren Bilgin, sosyalist toplum inancını koruyor. Özden Bilgin, üniversite son sınıf öğrencisiyken 21 yaşında tutuklanarak askeri cezaevine konuldu. Siyasilerle dolu, ‘‘buradan bir daha çıkamayacaksınız’’ havası estirilen cezaevlerinde, her gün yenilen dayağın ardından tahliyeler başladı. İstanbul 2 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nce 1981 yılında açılan ve Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden DevSol ana davası kapsamında 5 yıl 8 ay tutuklu yargılandı. Özden Bilgin, Silahlı Devrimci Halk Birlikleri adına eylem talimatı verdiği gerekçesiyle 1993 yılında yeniden tutuklandı. İstanbul 3 No’lu DGM’nin açtığı, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde süren davada, 12 yıl 4 ay sonra tahliye edildi. ANZAKLARIN TORUNLARI ŞAFAK AYİNİ’NDE BULUŞTU 1. Dünya Savaşı’nda işgalci İngilizlerin çıkarları için savaşan ve yaşamını yitiren Anzakların torunları, dün sabaha karşı yine Anzak Koyu’nda gerçekleştirilen Şafak Ayini’nde buluştu. 91 yıl önce dünyanın dört bir yanından toplanarak Anadolu kıyılarına bırakılanların torunları, bu kez aynı yerde ulusal kimlikleriyle yer alıyordu. Çünkü, bu topraklarda yitirdikleri, onlara sömürgelikten bağımsızlığa giden yolu kazandırmıştı. (AFP) İŞKENCE İZLERİ Uzun tutukluluk nedeniyle, ‘adil yargılanma hakkı’ ihlal edildiği için AİHM’ye başvuran Bilgin, emniyette gördüğü işkencelerin izlerini ise hâlâ taşıyor. Seyahatlerinin birinde rahatsızlandığı için hastaneye giden Bilgin’in dizlerinde, çok eskiye ait deformasyon tespit edildi. Eklemlerinde aşırı zedelenmenin olduğu belirtilen Bilgin, deniz kenarında yaptığı uzun yürüyüşler ve yolculuklarla ‘dışarıya’ alışmaya çalışıyor. Geçmişi ve şimdiyi değerlendiren Bilgin, ‘‘ya sosyalizm ya barbarlık’’ tanımının doğruluğuna dikkat Bilgin. çekiyor. Özden Bilgin, F tiplerinin askeri cezaevlerinden daha kötü olduğunu söyleyerek, tutuklu ve hükümlülerin tek başlarına olumlu ya da olumsuz insani hiçbir şeyle yüz yüze olmadıklarını ifade ediyor. Yıllarca bir insan sesi duymadan, insani ilişkiye girmeden yaşamaya mahkum edilmenin fiziksel ve ruhsal olarak çok daha yıkıcı olduğunu vurgulayan Bilgin, şöyle devam ediyor:‘‘Doğru... 12 Eylül’de her gün dayak yedik ama canlı bir ruh vardı. Şimdi insanların ayakta kalması tamamıyla bireysel donanımlarıyla ilgili. Maddi ve manevi her türlü dayanışmayı ortadan kaldıran bir süreç var. Bir insan ne kadar donanımlı olursa olsun, ne kadar ayakta kalır; o da soru işareti.’’ İnsanların daha mutlu olacağı sosyalist toplum inancından vazgeçmediğini söyleyen Bilgin, ‘‘Biz gelecek toplum hayalinin peşinden koştuk.... Sen bıraksan da o hayal seni bırakmıyor’’ diyor. İnsanların, mutsuz eden sisteme bir noktadan sonra karşı çıkacaklarını düşündüğünü ifade eden Bilgin, tüm başarısız deneyimlere karşın, insanlığın çıkışının sosyalizm olduğunu vurguluyor. Daha canlı muhalefetin olduğu eski günlere göre halkın siyasete ilgi duymadığına, gündemden koptuğuna işaret eden Bilgin, insanların, geçim derdi yüzünden, ‘ben ne haldeyim, Türkiye ne halde’ diyecek, dünyanın ne durumda olduğunu görecek durumda olmadıklarını kaydediyor. Okuryazar kesimde bile dünyayı algılama çabasının zayıflamış olduğunu söyleyen Bilgin, sosyalist mücadelenin tüm dünyada, eksen kaybına uğrasa da, arayışını sürdürdüğünü vurguluyor. Sosyalist düşüncenin, tarih boyunca hep ön açıcı olduğuna, kapitalist sistemin bile bir biçimde sosyalist istemi benimseyerek kendi içinde uyguladığına dikkat çeken Bilgin, ‘‘Sosyalist düşünce şu anda önünde duran engeli aşabilirse, her şey daha farklı olacak...’’ diyor. Fedakârlık, saygı ve tarih YUSUF ÖZKAN ÇANAKKALE Emperyalist ülkelerin çıkarları için binlerce kilometre uzaklıkta, hiç bilmedikleri topraklarda yaşamını yitiren AvustralyaYeni Zelanda Kolordusu Askerleri (Anzaklar), dün sabaha karşı düzenlenen ‘‘Şafak Ayini’’yle anıldı. Gelibolu’da toplanan yaklaşık 10 bin kişi, savaşın anlamsızlığını vurgulayarak barış çağrılarını yineledi. Törende konuşan Avustralya Genel Valisi Michael Jeffery, Mustafa Kemal Atatürk’ün askerlerinin cesurca savaştığını anımsatarak ‘‘Bu savaştan geriye fedakârlık ve karşılıklı saygıya dayalı ortak bir tarih kaldı’’ dedi. Ulusal kurtuluş mücadelesinin temellerinin atıldığı ve Atatürk’ün askeri dehasının gözler önüne serildiği Çanakkale Savaşları’nın 91. yıldönümü törenleri, ‘‘yurt sevgisi’’ ve ‘‘ulus olma bilinci’’ kavramlarını bir kez daha ortaya koydu. Geçen yıl yaklaşık 40 bin konuğu ağırlayan Anzak Koyu’nda bu kez 10 bin kişi, yine dondurucu soğuğa karşı uyku tulumlarına ve ülkelerinin bayraklarına büründü. Konuklar, lazer gösterisi eşliğinde Tolga Örnek’in yönetmenliğini yaptığı ‘‘Gelibolu Belgeseli’’nin müziğiyle yeni günü karşıladılar. Tanyeri ağarırken konuşan Avustralya Genel Valisi Michael Jeffery, ‘‘Şimdi bu savaştan geriye fedakârlık ve karşılıklı saygıya dayalı ortak bir tarih kaldı’’ diye konuştu. Yeni Zelanda Temsilciler Meclisi Başkanı Margaret Wilson da Çanakkale Savaşı’nın birçok ülkedeki genç nesillerin yok olmasına ve toplumlarda derin acılar yaşanmasına neden olduğunu belirtti. Avustralya Deniz Kuvvetleri Komutanı Koramiral Russ Shalders de Çanakkale Savaşları’nın kendilerine cesareti öğrettiğini ve ulusal kimliklerinin oluşmasında ayrı bir önemi olduğunu söyledi. Törende Türkiye adına konuşan Üsteğmen Ercan Aslan’ın, Mustafa Kemal Atatürk’ün savaşta yaşamını yitiren yabancı askerlerin annelerine yönelik mesajını okuması katılımcılardan yoğun alkış aldı. Türkiye, Avustralya ve Yeni Zelanda ulusal marşlarının çalındığı törene katılan ülkelerin üst düzey yetkilileri, Anzak Koyu’na çelenk bıraktı. Törende, İstiklal Marşı’nı bir Avustralyalının, Yeni Zelanda Milli Marşı’nı da bir Türk’ün seslendirmesi topluluğun yoğun alkışlarıyla karşılandı. ‘Şafak Ayini’ iki dakikalık saygı duruşu ve duaların okunmasının ardından sona erdi. Çanakkale’deki törenler çerçevesinde, 1915 yılında alay komutanından en küçük rütbeli erine kadar hepsi şehit olan ve dünya savaş tarihine ‘‘en kahraman birlik’’ olarak adını yazdıran ‘‘57. Alay’’ da anıldı. Törende ‘‘Ata’nın Yolunda 57. Alay Yürüyüşü’’ne katılan üniversite öğrencileri ve izcilerden oluşan yaklaşık 6 bin 500 kişi de hazır bulundu. Önbilgin adaylıktan çekildi ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ender Çetinkaya’nın yaş haddinden emekliye ayrılmasıyla boşalan Danıştay Başkanlık seçimi için dün yapılan 8 turdan da sonuç çıkmadı. Seçimde, Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan 41 oyla en yüksek oyu aldı. Başkanvekili Gönül Önbilgin ise adaylıktan çekildi. Önbilgin’in çekilmesiyle adaylar arasındaki dengelerin değişebileceği ve seçimin sonuçlandırılabileceği değerlendirmesi yapıldı. Gazeteciye saldırı ? KARABÜK (AA) Karabük’te yerel yayın yapan Batı TV’nin Genel Müdürü Ergün Başkaya, kimliği belirlenemeyen kişilerce darp edildi. Televizyon çalışanları tarafından Şirinevler Devlet Hastanesi Acil Servisi’ne kaldırılan Başkaya, darp olayını Belediye Başkanı Hüseyin Erer’in yaptırdığını iddia ederek ‘‘Televizyon binası önüne geldiğimde belediyenin hizmet aracı park halinde bulunuyordu. Yolda giderken araçtan inen kişiler bana arkadan saldırdı’’ dedi. Belediye Başkanı ise saldırıyı kınayarak ‘‘Söz konusu temizlik aracı müteahhide aittir. Olaylarla bizim kesinlikle ilgimiz yoktur’’ dedi. 7 yıldızlı gökdelen otelin yapılması yasalara göre mümkün değil Küçükçekmece’ye ‘yasadışı’ proje OKTAY EKİNCİ İstanbul’da Kartal Sanayi Bölgesindeki yeni ‘‘Merkezi İş Alanları’’ planlaması ile Küçükçekmece GölüMarmara Denizi arasındaki kumsallık alanda ‘‘rekreasyon alanı’’ düzenlemesi için sadece 6 yabancı mimardan öneri istenerek gerçekleştirilen proje yarışmasında, ‘‘Türk yasalarının dikkate alınmadığı’’ ortaya çıktı. Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mimar Kadir Topbaş ve Metropolitan Planlama Bürosu Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Kaptan’ın yanı sıra, aralarında Prof. Dr. Necati İnceoğlu ve Ağa Han Ödülleri Genel Sekreteri Suha Özkan gibi Türk mimarlarının bulunduğu ‘‘Uluslararası Değerlendirme Kurulu’’nun, özellikle Küçükçekmece’de ‘‘Kıyı Yasası’’ ile ‘‘Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası’’na aykırı öneriyi kazandırması, yarışmanın ‘‘hukuka aykırı düzenlendiğini’’ kanıtlıyor. Çünkü, Uluslararası Mimarlar Birliği’nin (UIA) yarışmalarla ilgili kurallarına ve tavsiyelerine göre, ilgiKüçükçekmece projesi gözetmeyen öneriler yer almakta. Projede ‘‘kıyı kenar çizgisi’’ bile dikkate alınmadan doğrudan ‘‘deniz’’ alanına önerilen ‘‘yedi yıldızlı’’ gökdelen otel, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası’ndaki geçen yıl değiştirilen hükümlere aykırı olduğu gibi, Kıyı Yasası’yla da çelişiyor. Yasalara göre marinada ve hatta denizde bir gökdelen otel şöyle dursun, lokanta yapmak bile ancak ‘‘günübirlik’’ amaçlı ve hatta ‘‘basit malzeme ve teknik’’le mümkün... Proje konularının ‘‘yarışmacı’’lara verilmesinde, bu yasal anımsatmaların yapılmamış olması ise organizasyonun ‘‘hukuksal kaygılardan uzak’’ gerçekleştiğini gösterirken sit alanı olduğu için her türlü önerinin ancak Koruma Kurulu kararıyla gerçekleşebileceği kuralı da yine dikkate alınmayan yasal gerekler arasında. Bütün bu hukuksal gerçeklerekarşın yasalara aykırı bir otel binası önerisinin ‘‘seçilme’’sinde ise aynı alanda sanki daha önceden var olan bu tür bir yatırım düşüncesinin ‘‘jüri kararında da etkili olduğu’’ tahminlerine yol açıyor. Kâğıthane’de korkutan yangın ? İstanbul Haber Servisi Kâğıthane’de bir binanın önündeki eski eşyanın tutuşması nedeniyle çatı katında mahsur kalan 10 kişi, itfaiye ekiplerince indirildi. Talatpaşa Mahallesi Keskingil Caddesi 28 numaradaki 5 katlı binanın önündeki çekyat ve benzeri eski eşya henüz belirlenemeyen nedenle alev aldı. Oluşan yoğun duman, bitişikteki 4 katlı apartmanı sardı. Binanın giriş katındaki mobilya atölyesinde çalışan 10 işçi, duman dolayısıyla kendilerini dışarıya atamayınca üst katlara çıktı. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri, çatı katındaki işçileri merdiven aracı yardımıyla aşağıya indirdi. Yangın, itfaiye ekiplerinin müdahalesiyle söndürüldü. Felsefe Öğrencileri Kongresi ? İstanbul Haber Servisi Türkiye’nin 25 üniversitesinden 700’ü aşkın öğrencinin katılacağı ‘‘6. Türkiye Felsefe Öğrencileri Kongresi’’ bugün başlıyor. Boğaziçi Üniversitesi Garanti Kültür Merkezi’nde 2 gün süreyle gerçekleşecek toplantılarda felsefe öğrencilerinin kendi sunumlarıyla ‘‘Özgürlük ve Yabancılaşma’’‘‘Egemenlik ve İktidar’’, ‘‘Popüler Kültür ve Seçkincilik’’ ve ‘‘Tarihte İlerleme Problemi’’ konuları irdelenecek. li ülkedeki yasalara uygun projelerin önerilmesi; uygun olmayanların ise değerlendirmeye bile alınmadan baştan ‘‘elenmeleri’’ gerekiyor. Buna karşın Malezyalı mimar Ken Yeang’ın Küçükçekmece için uygun görülen projesinde, Kıyı Yasası’na aykırı ‘‘dev otel bloku’’ ile 1. derece sit alanları için getirilen yasal kuralları CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle