15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 MART 2006 PAZAR 4 ALİ SİRMEN HABERLER DÜNYADA BUGÜN KESK, DİSK ve TTB, AKP’nin Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı için referandum yapıyor Bahar Türküsü Sevgili, Yürüyorum... Kerametköy’den Boyalıca’ya doğru, zeytinliklerin arasından... Güneşin şavkı vurmuş göle, uzakta altın gibi parlıyor... Bahar gelmiş! Yüksekkaldırım’dan aşağı, koltuğunun altında gramer kitabı, bir çocuk hâlâ yürüyor mu?.. Duruyor mu hâlâ turşucunun yanındaki manav ve çocuk çağla bademi alıyor mu oradan?.. Bir çocuk yürüyor gamsız, ilkbaharı parmaklarının ucundan saç diplerine kadar yaşayan belleğimin derinliklerinde. Patnos’ta çoban Hasso’nun oğlu daha baharı görmedi. Ağaçlar çiçeklenmedi henüz, karlar da kalkmadı tümden... Kar çiçekleri boy vermiş orada burada; Hasso’nun oğlu, üstü yırtık, altı yarık pabucuyla baharı değil, karların soğuğunu hissediyor tabanlarında... Kızla oğlan masmavi göğün altında, el ele, göz göze, diz dize oturuyorlar. Via Venetto’dur orası; bir başka olur Roma’da bahar havası... Bağdat’ta havalar çoktan ısındı, Bağdat’ın çocukları dinlerler mi kuşları, duyarlar mı baharı? Paris’te, St. Michel Bulvarı’nda, kahvelerin masaları çıkarılmadılar kaldırımlara; Paris’in geleceksiz, güvencesiz ve de işsiz gençleri umursayamıyorlar baharı... ??? St. Moritz’de hâlâ kar var. Gündüzleri rüzgâr gibi kayanlara, geceleri güzel fondüler hazırlanıyor şömine ateşinde... Tazelerin zinhar saçlarının teli bile görünmüyor, Tahran baharında, karanlığa ‘‘hayır’’ diyenler çile dolduruyorlar. Evin hapishanesinin parmaklıkları arkasında... Bağdat’ın varoşlarında bir çocuk, aniden patlayan bomba ile can veriyor... Barselona’nın olimpiyat parkında koşmaca oynuyor Katalan çocuklar... Eski Mezopotamya toprakları üstüne düşmüş, al kanlar içinde yatıyor töre kurbanı bir kız... Suçu?.. Suçu bu zamanda o mekânda doğmuş olmak... Irak’ın yerini bile bilmeyen bir sarışın Amerikalı kız, çilek tarlaları tepelerinin türküsünü çağırıyor yavuklusuna... Küçük Hatice’yi ‘‘Artık zamanı geldi’’ diye dün soktular çarşaf altına Urfa’da... İstanbul’da Cihangir’de Firuzağa Camii’nin karşı köşesinde, temizlenmiş Kıbrıs enginarı satıyor bir seyyar satıcı... Ankara çevresi hafiften yeşermeye başladı, birazdan çiçekler açacak, insanlar insanca yaşasınlar diye Karşıyaka mezarlığında, toprağın altına düşenlerin kabirleri üstünde... Fransa’da birkaç güne kadar genel grev başlayacak, sokaklar marşlarla çınlayacak, pankartlar açılacak, nafile yumruklar sıkılacak... ??? Yürüyorum Kerametköy’den Boyalıca’ya doğru, zeytinlikler içinden... Bahar gelmiş! Aşağıda, Kerametaltı’nın yalı boyunda, Erimin’in köy ocağının üstünü otlar bürümüş, Mine’nin gitmeden önce diktiği çiçekler tomurcuğa durmak üzere... Dönüyorum, Amele Erol’un yanımda olmayan yerine ve ‘‘Bu yıl ‘Barışçılar’ın Ece’deki gecesinde, yanımızda olmasan bile seni yine anacağız, oradaymışçasına artık yok olan varlığını duyumsayacağız cancağızım’’ diyorum. Yürüdükçe açılmış, hızlanmışım, nefeslenmek için duruyorum. Yazık, ne hale gelmişsin! Ben hiç böyle olacağını düşünmemiştim, diyor, koltuğunun altında gramer kitabıyla Yüksekkaldırım’dan aşağı inen çocuk... Kahrolası oyunun kuralı bu, diyorum, belki de biraz daha dikkatli olsaydım... Bakıyorum, çoktan gitmiş bile. Kürşat dokunuyor omzuma, ‘‘Anımsıyor musun, Melih Cevdet Bey’ler ile gölün güney kıyısında kerevit yediğimiz o günü ve Rasin ile İrem’in evindeki akşam sohbetini’’ diyor. Seni çok özlemişim Kürşat, diyor, ekliyorum: Hatırlıyorum, herkesi, her şeyi, hatırlıyorum. Artık biraz da anımsamak benim için yaşam... Yürüyorum, Kerametköy’den Boyalıca’ya doğru, güneşin şavkı vurmuş göle, kuşlar cıvıldıyor... Bahar gelmiş! Gönlümde binlerce baharın özlemi, yüreğimde yaşanmamış nice nice baharın acısı... Yürüyorum... ‘Sandık’ sokağa çıkıyor ? Yurttaşları sağlığı piyasaya terk eden yasa tasarısı için planlanan referandumda oy kullanmaya çağıran KESK Genel Başkanı Tombul, “Bu yasayı sadece TÜSİAD, IMF ve AKP istiyor” dedi. ZEYNEP ŞAHİN ANKARA Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB), TBMM’de görüşmeleri süren Genel Sağlık Sigortası (GSS) Yasa Tasarısı’nı yarın referanduma götürecek. Türkiye genelinde kurulacak sandıklarda 6 gün boyunca sürecek referandumda oy kullanacak yurttaşlar, GSS’ye ‘‘evet’’ ya da ‘‘hayır’’ diyecek. AKP hükümetince uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın en önemli ayaklarından biri olarak gösterilen GSS, yarın referanduma götürülüyor. KESK, DİSK ve TTB’nin çağrısı üzerine başlayan ve gelişen süreçte yurttaşları ve siyasileri demokratik iradelerini kullanmaya çağıran KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, Diyarbakır’da TTB, DİSK ve KESK üyeleri, yurttaşları referandum için oy kullanmaya çağırdı. (Fotoğraf:AA) ‘‘GSS emekliliği hayal edecek, sağlığı da tam anlamıyla piyasalaştıracak. Başbakan Erdoğan, bunu kendisi de ifade etti. 14 Mart etkinliklerinin birinde sağlığın da piyasa koşullarına açılması gereken bir alan olduğunu söyledi’’ dedi. Sağlığın asla piyasa koşullarına teslim edilemeyecek ve ertelenemeyecek bir hak olduğunu vurgulayan Tombul, ‘‘GSS ne kadar para o kadar sağlık anlayışı üzerine kurulu’’ diye konuştu. KESK, DİSK ve TTB’nin sadece çağrı yaptığının altını çizen Tombul, ‘‘Bu tasarıyı CHP ve Anavatan Partisi istemiyor, Meclis dışındaki partiler istemi yor, Emek Platformu istemiyor... İsteyenler TÜSİAD, IMF, AKP’’ dedi. Tombul, daha önce referandum teklifini hükümete götürdüklerine ve bir yanıt alamadıklarına da işaret ederek ‘‘Ben tüm yurttaşlarımızı demokratik haklarını kullanmaya çağırıyorum. Gelip oy kullansınlar; ya her şeyin para olduğu bir sağlık anlayışına hayır diyecekler ya da eşit, ulaşılabilir, parasız sağlık hakkına evet diyecekler’’ görüşünü kaydetti. Referandumun yarın tüm illerde başlayacağını ve 1 Nisan’a kadar süreceğini belirten Tombul, katılımcı kuruluşların merkezlerinde, işyerlerin de, sokaklarda sandıkların kurulacağını ve başka hiçbir şart aranmaksızın Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olan herkesin oy kullanabileceğini söyledi. KESK Genel Başkanı Tombul, birçok kesim tarafından eleştiri ve tepkiyle karşılanan GSS’nin olumsuzluklarını şöyle sıraladı: ? Emeklilik yaşı erkek ve kadınlar için 65 olacak. Halen 7 bin olan prim ödeme gün sayısı kademeli olarak 9 bine çıkarılacak. Bu da sürekli çalışan bir insan için 25 yılda emeklilik demek. Mevsimlik çalışan yurttaşlar düşünüldüğünde ise örneğin senenin sadece 3 ayı çalışan bir işçi, 100 yılda emekli olacak. ? Tasarının kabul edilmesi halinde emekli aylıkları kademeli olarak düşecek. ? Doğduğundan itibaren herkesin sağlık sigortası kapsamında olacağı ve primlerin 18 yaşına kadar devlet tarafından ödeneceği en avantajlı yön olarak sunuluyor. Ancak esasen kişiler prim ödemediği takdirde sigorta kapsamında olmayacak. Prim ödeme şartı getirilenler, asgari ücretin üçte bir oranında gelire sahip olanlar. Bugünkü asgari ücret üzerinden hesaplanırsa aylık 127 YTL geliri olan yurttaş prim ödemek zorunda. Ödeyeceği tutar ise asgari ücretin yüzde 12.5’i olarak belirtiliyor. Bu da 64 YTL civarına denk geliyor. ? Sağlık kuruluşuna gidildiği zaman önce kişinin prim borcu olup olmadığına bakılacak. Prim borcu olanlar sağlık hakkından yararlanamayacak. ? Daha önce devletin sorumluluğunda olan yurttaşın sağlığından artık kişinin kendisi sorumlu tutulacak. ? Prim karşılığında yararlanılabilecek hizmetler belli çerçevede. Bunun dışındaki hizmetler için ek ödeme yapılacak. ? Ayakta tedavi hizmetlerinde 2 YTL katkı payı alınacak. Karayalçın Meclis’in siyasi meşruiyetinin olmadığını söyledi: Hükümet İnisiyatifi Elden Kaçırdı mı? Van savcısı hakkında soruşturma açılması hükümetin kendi tasarrufu muydu, yoksa askerin tepkisini yatıştırmak amacıyla mı böyle davranılmıştı? Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı acaba neden görevden alındı? Hükümete yakın bir gazeteciye sordum: Ne oluyor, nedir bu işler? Şu cevabı verdi: Sabri Uzun zaten çizmeyi aşmıştı. Peki ya Van savcısının iddianamesi? Gazetecinin cevabı: ‘‘Hükümet bu iddianameden hiç memnun değil. Ayrıca hiçbir şekilde bu olayın içinde yok.’’ Tam bunları konuşurken yeni bir haber geldi; Başbakan, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ’la ani bir görüşme yapmıştı. Söylentilere göre askerin hedefindeki isim bu kez de Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer’di. Zaten CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da benzer adresi göstermişti. ??? Şurası bir gerçek ki, Şemdinli olayının patlak vermesinden bu yana devletin tepesinde işler karıştı. Olay ilk patlak verdiğinde Başbakan Erdoğan çok kararlı bir görüntü çiziyordu. ‘‘Nereye kadar giderse gidilecek’’ diyordu. Hatta Başbakan biraz geç de olsa, bölgeye baskın sayılacak bir gezi de gerçekleştirmişti. Şemdinli üzeri örtülemeyecek birtakım gerçeklerin ortaya çıkarılması için bir imkân gibi görünmüştü. Susurluk’tan sonra yeni bir skandal ortaya çıkmış, ortaya çıkan bilgi ve belgeler, yeni bir umut yaratmıştı. Devlet içinde güç sahibi olan karanlık odakların üzerine gidilebileceği gibi bir beklenti ortaya çıkmıştı. ??? Zaman umutları boşa çıkardı. Hükümet, beklenen ataklığı gösteremediği gibi, adım adım hizaya girmişti. Üslup değişmişti. İşte bu ortam içinde, önce TBMM Susurluk Komisyonu’nda konuşan istihbaratçı Sabri Uzun’un, ardından Van savcılığının ordunun üst düzey yetkililerini de suçlayan iddianamesi gündeme geldi. Bu ifadeler ve iddianame, hükümetin inisiyatifinin daha da kırılmasına sebep oldu. Ordudan gelen tepkiler üzerine Adalet Bakanlığı savcı hakkında inceleme başlattı. Sabri Uzun’u görevden aldı. Askerlerin bu tasarruflardan tatmin olmadıkları anlaşılıyordu. Büyükanıt’ın Başbakan’la yaptığı görüşmede Ömer Dinçer’in görevden alınmasını istediği iddiası gündemi oluşturdu. Zaten birkaç gündür bu konu kulislerde dolaşıyordu. ??? Ömer Dinçer görevden alınır mı, alınmaz mı, onu önümüzdeki günlerde göreceğiz. Onun bu işlerde bir dahli olup olmadığını da öğreneceğiz. Bu konunun asıl boyutu değil. Asıl boyutu Şemdinli ile yükselişe geçen bir hesaplaşma çizgisi. Hükümet veya hükümete yakın bazı çevreler, Şemdinli olayından yola çıkarak bir hamle yapmak istediler. Bu hamle, görünen o ki, şu anda büyük ölçüde geri tepmiş durumda. Hükümet, askerin tepki gösterdiği görevlileri birer ikişer görevden almayı sürdürüyor. Şimdi bu hamle Başbakan’ın en yakınına ulaşmış durumda. Daha önce büyük bir kararlılıkla savunduğu kendi müsteşarını Başbakan feda edecek mi, etmeyecek mi? Gazetelerdeki iddialara göre Ömer Dinçer, Van iddianamesinin hazırlanmasına müdahil olmuştu. Söylentilere göre askerler de bunun istihbaratına sahiptiler ve Başbakan’a bununla gitmişlerdi. Böyle mi değil mi, tam olarak bilmiyoruz. Bilinen o ki, Kara Kuvvetleri Komutanı Büyükanıt, Başbakan Erdoğan’la uzun ve netameli bir görüşme yaptı. Bu görüşmeyi başka bazı kritik görüşmeler izledi. Sonucun ne olduğu da henüz ortaya çıkmadı. ??? AB ile müzakerelerde bir durgunluk yaşıyor. Hükümet, görüldüğü kadarıyla yükselen milliyetçilik ve yaklaşan seçimler nedeniyle bu konuyu soğutmayı tercih ediyor. AB konusunu gündemden düşürmeye çalışıyor. Yine yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi ordu ile yeni bir gerginlik çıkarmak istemiyor. Bu denge hesapları, hükümetin inisiyatifi elinden kaçırdığı şeklinde bir izlenim oluşturuyor. Sanki gardı düşmüş bir boksör gibi görünüyor. Seçimler yaklaştıkça ve Cumhurbaşkanlığı seçimi gündemde öne geçtikçe, sürecin daha da gerginleşmesi mümkün. Kriz derinleşebilir. Hükümetin kriz yönetme yeteneğinin pek de parlak olmadığı düşünülürse, işler epeyce karışacağa benziyor. Cumhurbaşkanını halk seçsin FARUK KESKİN ANTALYA SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, şu anki Meclis’in hukuki meşruiyeti olmasına karşın siyasi meşruiyeti olmadığını belirterek ‘‘Siyasi meşruiyeti olmayan bir meclisin cumhurbaşkanını seçmesi söz konusu olamaz’’ dedi. Antalya’da basın toplantısı düzenleyen Karayalçın, cumhurbaşkanını halkın seçmesi gerektiğini savundu. SHP’nin bu yöndeki görüşünün, bir rejim değişikliği istemi şeklinde algılanmaması gerektiğini vurgulayan Karayalçın, sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘3 Kasım 2002 tarihinde seçilen TBMM’nin hukuki meşruiyeti bulunuyor, ancak siyasi meşruiyeti bulunmuyor. Siyasi meşruiyeti olmayan bir meclisin cumhurbaşkanını seçmesi söz konusu olamaz. AKP geçerli oyların yaklaşık üçte birini alarak TBMM sandalyelerinin üçte ikisinde oturmaktadır. CHP ise daha vahim bir temsil gö rüntüsü sergilemektedir. Oyların beşte biri ile Meclis sandalyelerinin üçte ikisine sahip bulunmaktadır.’’ Erken seçim tartışmalarına da değinen Karayalçın, ‘‘Erken seçimin yalnızca Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili dile getirilmesinin, istenilen amaçların dışında, tam tersine çok ciddi olumsuzluklar yaratacağı kanısındayım. Bu amaçla yapılacak erken seçim bir tür türban referandumuna dönüşecektir’’ dedi. asirmen?cumhuriyet.com.tr CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle