13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 MART 2006 PAZAR 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Kutlama ateşleri yanmaya başlarken Günedoğu’da güvenlik önlemleri had safhaya ulaştı Çanakkale’nin Anlamı Sevgili, Çocukluğumun, hayal meyal hatırladığım ilk anıları arasında olduğu için mi bir başka tutkum vardır Çanakkale’ye diye çok düşünmüşümdür. Pek sanmıyorum. Çünkü bu kentten çocukluk anılarım içinde kalan tek şey, bana upuzun gibi gelen bir iskele, bir de kırklı yılların başlarında çok kullanılan gri renkli askeri bir atlı arabada, sürücü askerin yanında oturmamdır. Hepsi bu. Başka bir şey yok. Aradan yirmi yıl kadar bir süre geçmesi gerekti, bu güzel kente bir daha gitmem için; 1961 yılında üniversite öğrencisi olarak, 18 Mart kutlaması için gittik gemiyle Çanakkale’ye. Kentin tarihi anlamı ve coğrafi konumu, doğal güzellikleri herkes gibi beni de hemen bağladı kendine. O zamanlarda, daha büyük göçün, artan yobazlığın etkisi yurt düzeyinde duyumsanmaya başlanmadığı için olsa gerek, insan dokusunu öbür kentlerdekinden farklı bulmamıştım henüz... Ondan sonra, kimi zaman güneye inerken içinden geçtim, kimi zaman ilçelerine giderken uğradım, ama her fırsatta, orada hiç değilse bir iki gece geçirmek için bulundum.. Cumhuriyet’in ‘‘Anadolu Aydınlanması’’ gezilerinde sıra Çanakkale’ye gelince, hemen gönüllü yazılmam bundandır. ??? Çanakkale’den karşı yakaya baktığın zaman yamaçlarda koskoca bir yazı görürsün:‘‘Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak bir vatan kalbinin attığı yerdir.’’ Gerçekten de Çanakkale, Türkiye Cumhuriyeti’nin kalbinin attığı yerdir. Çılgın Türkler’in yazarı Turgut Özakman’a göre Çanakkale, Kurtuluş Savaşı’nın önsözüdür. Olaya yalnızca, Kurtuluş Savaşı’nın önderine bu sıfatını kazandıran etkenlerin arasında, Çanakkale’deki zaferinin de önemli bir yer tutması açısından yaklaşamayız. Mustafa Kemal’i daha sonra Anadolu’nun saygıyla bağrına basmasına neden olan önemli bir etken olduğu doğrudur Çanakkale zaferinin. Ama ayrıca, eğer o zafer olmasaydı, daha 1. Dünya Savaşı sırasında Anadolu istila edilmiş, Rusya’da Çarlık rejiminin ömrü uzamış, Doğu da o güçler tarafından ele geçirilmiş olacaktı. Bütün bunların yanı sıra çılgın Türklere çılgınlıklarını fark ettirecek özgüveni aşılamıştır Çanakkale. İşin daha da ilginci, Çanakkale’de atan vatan kalbi, yalnızca Anadolu’nun değildir. Taaa Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan kalkıp gelen insanlar, kendi öz vatanlarının ve öz kimliklerinin bilincine burada varmışlardır. Çünkü onlar, istila için bu topraklara gelirlerken, kendilerini İngiliz sanan, Britanya tahtı için canlarını vermeye hazır insanlardılar. Buradan ayrılırken ise artık kendi öz kimliklerinin, öz vatanlarının bilincine varmış ve bu istila savaşında hiçbir yerleri olmadığını anlamış kişilerdiler. ??? Bilmiyorum tarihte, istila girişimcisinde, barış duygusunu böylesine canlandıran, işgalciyi böylesine uyandıran bir başka savaş daha var mı? Bu yüzdendir ki her yıl bu toprakları ziyaret eden insanların gelişlerinin anlamını doğru kavramak zorundayız. Onlar öz vatanlarının bilincini aldılar Çanakkale’den. Çanakkale, antik dönemden beri istilacıların hedefi oldu. Ege’nin batısından gelenler de Truva’yı istila etmek amacındaydılar. Truva Savaşı’na da bu bilinçle bakmak gerek. Nitekim yüzlerce yıl sonra, yine Ege’nin batısından gelenler Anadolu’yu istila etmeye kalkarak, ardından başarısız olup denize döküldüklerinde, onları yenen güçlerin muzaffer komutanı aynen şöyle diyecektir: Şimdi Hektor’un intikamı alındı. Mustafa Kemal’de bu tarih bilinci vardı, ve o bizim tarihimizin Anadolu’nun zengin tarihi olduğunu, bunun da Anadolu üzerindeki geçmiş bütün değer ve uygarlıkları kapsadığını düşünüyordu. Ondan sonra Türkiye’yi yönetenlerin kaçı aynı bilince sahiptiler acaba? Sevgili, Çanakkale, tarihin önemli tarih kültür ve barış kentlerinden biri olmaya aday. Çanakkaleliler de bu misyonlarının bilincindeler çok şükür ki... ‘Olağanüstü’ Nevruz DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Nevruz kutlamaları nedeniyle Güneydoğu Anadolu’da olağanüstü güvenlik önlemi alınırken, kutlamaların ertelendiği Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde DTP’liler dün bombalanan kitabevinin açılışını gerçekleştirdi. Kimi kentlerde ise gece korsan gösteriler düzenlendi. DTP Eşbaşkanı Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk, dün kalabalık bir heyetle, daha önce ilk Nevruz ateşinin yakılacağı yer olarak açıklanan Şemdinli’ye gitti. Ancak kutlamalar kaymakamlık tarafından 21 Mart’a ertelenince DTP’liler, parti binası ile bombalanan Umut Kitabevi’nin açılışını yapmakla yetindi. Tuğluk, burada yaptığı konuşmada kitabevinin bombalanmasıyla ? Hakkâri’deki kutlamalar ertelenince DTP’liler Şemdinli’de bombalanan kitabevinin açılışını yaptı. Bazı kentlerde ise gece korsan gösteriler düzenlendi. Diyarbakır’da surların üzerinde ilk kez Nevruz ateşi yakıldı. Türkiye’nin karanlık yüzünün ortaya çıktığını, kitabevinin yeniden açılmasıyla aydınlık bir geleceğe yeniden bir kapının aralandığını söyledi. Kaymakam Altuğ Çağlar, belediye binasına giden DTP’lilere nezaket ziyaretinde bulundu. DİYARBAKIR’daki kutlamalar Sur Belediyesi’nce düzenlenen ‘‘Bahar Şenlikleri’’yle başladı. Ben u Sen’de binlerce kişinin katıldığı şenliğin ardından Diyarbakır Surları’nın üzerinde ilk Nevruz ateşi yakıldı. Nevruz Tertip Komitesi üyeleri de esnafı ziyaret ederek 21 Mart’ta Fuar Alanı’nda düzenlenecek kutlamalara davet etti. MARDİN’de eski SSK Hastanesi yanındaki meydanda düzenlenen kutlamalara sabah saatlerinden itibaren yüzlerce kişi katıldı. BATMAN’da önceki gece yüzlerce kişi ateşler yakarak davulzurna eşliğinde Nevruz’u kutladı. Hilal ve Petrolkent mahallelerinde bir araya gelen kalabalığa Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan ile birçok sendikanın şube başkanı da katıldı. Ateş etrafında halay çeken grup arasından bazı kişiler Öcalan posteri açtı, PKK lehine sloganlar attı. ADANA Mimar Sinan Açıkhava Tiyatrosu’ndaki kutlamalarda Nevruz ateşini çocuklar yaktı. Kürtçe türkülerin söylendiği kutlamada ‘‘Şehit namırın (Şehitler ölmez)’’ sloganı atıldı. ŞIRNAK’ın Gazipaşa ve Gündoğdu mahallelerinde önceki gece korsan gösteri yapan bir grup, lastikler yakıp halaylar çekerek Öcalan ve PKK lehine sloganlar attı. Polis, ateşin üzerinden panzerlerle geçti. Bunun üzerine sokak aralarına kaçan göstericiler, polis araçlarını taşladı. Olaylarda yaralanan olmadı. ŞANLIURFA’nın Ceylanpınar ilçesinde yüzlerce kişi stad yumdaki kutlamalara katıldı. TUNCELİ’de sağanak yağmura karşın yüzlerce kişi Demiroluk Virajı’nda bir araya geldi. Kitle davulzurna eşliğinde mitingin yapılacağı Kışla Meydanı’na yürüdü. Gençlerin Kürtçe ve Türkçe ‘‘barış’’ yazılı beyaz tişörtler giydiği kutlamada kadınlar, sarı, kırmızı, yeşil flamalar taşıdı. Kutlamalarda ayrıca Munzur Nehri üzerinde yapılması düşünülen barajları protesto amaçlı ‘‘Munzurum’a Dokunma’’ yazılı şapkalar takıldı, pankartlar taşındı. ADIYAMAN’da Çevre Yolu Gürbüz Camii mevkiindeki geniş alanda yapılan etkinlik sabah başladı. 2 binden fazla kişinin izlediği etkinlik, öğle saatlerinde olaysız tamamlandı. asirmen?cumhuriyet.com.tr Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’la ilgili iddiaları ben de gazetelerden izliyorum. Ne kadarı doğru, ne kadarı uydurma, ne kadarı haklı, ne kadarı haksız... bir değerlendirme yapacak noktada değilim. Zaten bu yazıdaki amacım da o değil. Unakıtan’la uzun boylu konuşmuşluğum yok. Başbakan’ın geçen temmuz ayında Lübnan’a yaptığı gezide aynı uçakta ve aynı heyetteydik. O da eşiyle birlikte bu geziye katılmıştı. Birkaç cümle konuştuk, o kadar. Kendisini tanıdığımı söyleyemem. ??? Unakıtan, belli ki ticari hayatın cilvelerini bilen, o dünyada yetişmiş birisi. AKP’liler içinde bu türden siyasetçi çok. Baksanıza Ali Babacan, bir Ankara esnafının oğlu, yeni Merkez Bankası başkan adayı Erdem Başçı da benzer bir kökten geliyor. Bir insanın esnaflıktan gelmesi veya esnaf bir ailenin ço Unakıtan Tipi Siyasetçi cuğu olması onun davranışlarını belirleyecek diye bir koşul yok. Ben Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ı dinlerken, benim çocukluğumdaki işportacı tipi gözümde canlanıyor. Bu işportacılardan, ‘‘mileci’’ diye adlandırılan satıcı tipini hatırlıyorum. Mileciler omuzlarına satacakları tekstil ürününü, kumaşı, havluyu atarlar ve mahalle aralarında bağırarak dolaşırlardı. ??? Mileciler, sempatik insanlardı. Amaçları mallarını satmaktı. Bu nedenle bin bir türlü diller dökerler, malları üzerine kimsenin aklına gelmeyecek öyküler düzerler, müşteriyi ikna edebilmek için değişik yollara başvururlardı. Başarılı da olurlardı. Onlar bir anlamda günümüzün reklam ve tanıtım sektörünün öncüleriydiler. Kemal Unakıtan, bir milecinin oğlu gibi konuşuyor Meclis’te. İyi bir pazarlamacı olduğu belli. Rakiplerine küçük hakaretlerde bulunuyor, gülüyor, sokak ağzıyla etkili olacak bir konuşma tarzı tutturuyor. Malını satıyor. ??? Kemal Unakıtan, Maliye Bakanı olmasa, çocuklarıyla ilgili bu kadar iddialar öne sürülmese, gözümüzün önünde bütün aile zengin olup gelişmese, kendisini sempatik bile bulabiliriz. Eğlenceli konuşuyor. Gelir dağılımının büyük adaletsizlikler taşıdığı bir ülkede yaşıyoruz. Türkiye, en zengin kesimlerle en yoksul kesimler arasındaki oranının 1’e 13 olduğu bir ülke. Bu oran Bangladeş düzeyi olarak kabul ediliyor. Dünyanın en yoksul ülkesiyle benzer bir gelir adaletsizliğine sahibiz. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, bir siyasetçi olarak, parayı elinde tutan bir yetkili bakan olarak, bu adaletsizliğin düzeltilmesinden sorumlu. Toplumun alt sınıflarının yaşam ölçülerinin yükseltilmesi önlemlerini en başta onun alması gerekiyor. İşte bu noktadan itibaren antipatik hale geliyor. ??? Onu Meclis’te dinliyorum. Gözleri fır fır dönüyor. Keyfi yerinde, çocuklarının başarılı bir işadamı olduğu için para kazandıklarını söylüyor. Bununla övünüyor, rakiplerine çamur atmaktan da geri kalmıyor. Şurası bir gerçek, Unakıtan ve çocukları siyasete girdikten, iktidar mevkilerine geldikten sonra zenginliklerine zenginlik kattılar, tıpkı Başbakan Erdoğan ve çocukları gibi. Bu süre içinde toplumdaki gelir adaletsizliği ortadan kalktı mı? Yoksullara çözüm mü üretildi? Kimsenin kimsenin malında gözü olmamalı. Unakıtan’ın malında da gözümüz yok. Sorun, onun pişkin hali. Sorun, o bakan olduktan sonra ailesinin elde ettiği olanaklarla daha çok zengin olması. Bir de kaçak villası. Bunu inkâr etmedi. Yıkıp yeniden yaptıracağını söyledi. ??? Unakıtan tipi politikacı çok gelip geçti. Bu tür siyasetçiler, ne partilerine ne de kendilerine yâr oldular. Ben AKP’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın Kemal Unakıtan konusundaki ısrarını çözebilmiş değilim. Gerçekten iddia edildiği gibi tarikat ilişkileri mi onu bu kadar dokunulmaz kılıyor? Unakıtan’ın ses tonunda, davranışlarında insanda güvensizlik yaratan bir hava var. Bir şekilde ona baktığınızda inandırıcı olmayan bir elektrik etrafa yayılıyor. Bu elektriğin AKP saflarında da oluşmaya başladığını görüyoruz. Unakıtan, bir anlayışı simgeliyor. Bu anlayışa sempati duymak mümkün değil. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle