25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 MART 2006 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI dishab?cumhuriyet.com.tr Kitap mı dediniz... getirebilsem, nasıl fikirleri itap mı dediniz? O da değişir’’, demiş olabilir. ne? Hani şu kapağına cinsellik, kadın bacağı, Heyhat, ne Türkiye’de 300 Avro karşılığında ufak göğsü veya dinsellik, sünnetli ‘‘Paşa’’lar gibi bir hafta sakallı, sıkmabaşlı bir görüntü ağırlanan Fransız turist öyle yerleştirdiğiniz, arkasına 3 kolay görüş değiştirir, ne de YTL ibaresi koyup 38. baskı şu sıralar yeniden Paris’in dediğiniz zaman 50 bin satıp ‘‘seçkin’’ köşelerine yerleşen bilmem kaç eski milyar TL dev ‘‘SultanlıSipahili’’ milyon kazandıran meta mı? Hayır... Avro bedelli görüntüler İnsanlığın en büyük keşfi, Türkiye’nin ‘‘Avrupaileştiğini’’ kültürün, bilimin insanın zihinlere kazır. Mis Müslüman yarınına bıraktığı, bırakacağı, simgeli Miss ‘‘First Lady,’’ 1 çocuklarına torunlarına devredeceği en zengin mirasın milyon afişli bir kampanyanın sözümona kazanımını, temel birimi, ‘‘kitap’’... gazetelerdeki 1 fotoğraf, Her sene mart ayı geldi mi, televizyondaki 1 saniyelik bir gazaptan ve tatminsizlikten geçişle siliverecek kadar etkili soğuk damlara tırmanıp ve ‘‘orijinal’’dir. ‘‘Aidiyet’’iyle yayıncılık, okumak, okutmak, ne kadar övünse yeridir. Zira tanıtmak için yapılanların, toplumunu gönlünde yatan yaptıklarımızın yetersizliğini, ‘‘kampa’’ taşıyacak misyona çapsızlığını, ilgililerin başarıyla hizmet etmektedir. ilgisizliğini haykırdığımız, Karikatürümsü çizgilerle yazdığımız, duyurmaya özetlemeye çalıştığımız çalıştığımız, çocukluğumuzda ‘‘gerçek’’ kuşkusuz daha kokusu rüyamıza giren nesne, girifttir... Ancak bu yıl 1722 kitap... Paris’te her sene mart Mart arasında düzenlenen 26. ayında dünyanın sayılı, Paris Kitap Fuarı’nda, 15 Avrupa’nın ikinci büyük m2’lik bir alanın bedeli küçük ‘‘Meta Kitap’’: Ama ana bir ziyafet veya büyücek bir nesnesi okuma, okutma olan kokteylin maliyetinden fazla birinci büyük ‘‘kitap’’ fuarı değildir. Türkiye’deki yayın kurulur. 6 gün süresince çeşitliliği ve zenginliğinin buradan 200 bine yakın sözgelimi bir Adalet Ağaoğlu, insan geçer. Okuduğuyla, Cemil Kavukçu, Ataol gördüğüyle, tanıdığıyla, Behramoğlu ve daha öğrendiğiyle şimdiyi ve nicelerinin yetkin kalemlerden geleceği belirleyecek bir çevrilmesi; Tahsin Yücel, Enis kalabalık.. 25 ülkenin Batur, Nezihe Meriç gibi şahsi standlarıyla katıldığı, gayretlerle 3 bin yazar, çizerin PARİS Fransızca’ya yeni eserlerini yeni kazandırılmış imzaladığı 50 bin ustaların daha m2’lik bir mekânda yaygın tanıtımı Türk kültürüne, atla deve değildir. Türkiye’ye ilişkin Fransız aydınları, ne görür? Ne bilimsel düşünür acaba? UĞUR HÜKÜM çevrelerinin Sorarsanız Nâzım Hilmi Ziya Ülken, Hikmet, Yaşar Mübeccel Belik Kıray, Niyazi Kemal ve Orhan Pamuk gibi Berkes ve benzeri özgün yazarların o topraklardan bilim insanlarının yanlışlıkla çıkmış olduğunu çalışmalarını tanımalarında bile savunabilir size. Uyurken yarar vardır. Bildiğimiz dinleyen, dinlerken uyuyan kadarıyla buralarda edinilecek koç gibi bir ‘bakan’a sahip bağımsız mevziler veya bir ülkenin kültüründen siz üretken ortaklıklar için bile şüpheye düşebilirsiniz. meslek örgütlerinin Yeryüzünde edebiyatın; Türkiye’de ruhlarını satmadan, dansı, sineması, tiyatrosu etik tavizler vermeden vesairesiyle kültürün bir de işbirliği yapabileceği, destek ‘‘Türk’’ü olabileceği isteyebileceği kuruluşlar fikri ilgilileri hiç mi mevcuttur. Rahmetli Stefan ilgilendirmez!.. Ebru ve Yerasimos’un açtığı Levent tasavvuf teferruatı yeter de Yılmaz’ın güçlendirdiği Actes artar bile. Kültürün bırakacağı Sud kapısı; Nâzım Hikmet, ‘‘iz’’ uzun vadeliymiş, Yaşar Kemal, Osman Necmi ‘‘zihniyetleri etkiler, nesilleri Gürmen ile başlayıp Orhan belirler’’miş mantığını Pamuk, Livaneli (kendisi kavrayamaz, anlayamaz. böyle tercih ediyormuş) ile Dolayısıyla Türkiye’nin süren Gallimard dostluğu; resmisi de özeli de Paris’te Nedim Gürsel hassasiyetli aynı günlerde düzenlenen Seuil; Tahsin Yücel’i Dünya Turizm Fuarı’nı yayımlayan meraklı Rocher; yeğler. Oradan kolay para gelecektir, ‘‘ülkemiz’’ kolay (!) Semih Vaner güvenli Fayard; girişken ve öncü Autrement tanıtılacaktır, yaaa... ve bir dizi Bleu Autour, Elbetteki taze döviz aşkına Inventaire, l’Harmattan, sahillerin, doğal güzelliklerin Parangon gibi daha küçük yağmalanması, ‘‘yolunacak fakat cesur yayınevi risk (!) tavuk’’ turiste iki misli fiyatla almaya hazırlar. Sıra sizde, gezdirilen, harap edilmesine oralarda... Hiç olmazsa göz yumulan tarihi Amerikalı yayıncı yazar zenginliklerin tez elden Christopher Morley (1890pazarlanması ‘‘milli hedef’’tir. 1957) gibi düşünebilirsiniz: Hatta, kamuoyunun ‘‘Bir adama bir kitap sattığın yüzde 70’inin Türkiye’nin zaman, ona yalnız yarım Avrupalılığına karşı çıktığı kilo kâğıt, mürekkep ve iddia edilen bu ülkenin tutkal satmış değilsin; sen son derece iyi niyetli bir ona tamamen yeni bir büyükelçisi, ‘‘Ah, param olsa yaşam satmış oluyorsun...’’ da şu Fransızların hepsini ugur.hukum@paris.com turist olarak Türkiye’ye Mizahçılar yaya kaldı! edir bu mizahçıların hükümetlerden çektiği.. Özellikle de muhafazakâr sağcı olanlarından... Türkiye’de Tayyip Erdoğan, peş peşe dava açıyor mizahçılara. Hollanda da ise daha kötüsü, hükümet onları işsiz bırakmaya kararlı. Hükümetin birbirinden komik uygulamalarının yanında, mizahçıların yaptıkları solda sıfır kalıyor neredeyse. Son günlerin ‘‘flaş’’ gelişmesi ‘‘uyum sınavı’’, hükümetin mizahçılarla rekabet konusunda ne denli aşama kaydettiğini gözler önüne serdi. 15 Mart’ta yürürlüğe giren yeni uygulamaya göre, bundan böyle Felemenk diyarına göçmek isteyenler önce bir sınavdan geçirilecekler. Sınavı verirlerse, göğüslerini gere gere göçmen olma hakkını elde edecekler. Edecekler etmesine de, sınav için hazırlanan 34 soruluk teste göre bu pek de öyle kolay olacağa benzemiyor. Bir televizyon programında, birçok ünlü Hollandalının yanıtladığı ve büyük bölümünün 4 puanın üstüne çıkamadığı ki sınavı geçebilmek için en az 5.5 puan gerekiyor test Hollanda’da günün konusu. İşyerlerinde, okullarda insanların yeni eğlencesi, uyum testi oldu. ‘‘7 göbekten Hollandalı’’ birçok kişi, bilgisayar başında ülkelerine ne kadar ‘‘entegre’’ olduklarını ölçüyorlar. Tanıdığım Hollandalılar arasında sadece 2 kişi geçebildi sınavı şu ana kadar. Uyum testini geçemeyen Hollandalı arkadaşların tesellisi, ‘‘E biz de Türkiye’ye yerleşiriz’’ oldu. Uyum N K Aktif seçme hakkı olmak ne demek? sınavında sorulacak sorulardan öne Kraliçenin görevleri nelerdir? çıkanlar, ‘‘cinsel içerikli’’ olanlardı: ‘‘İş Kızartma yağını ne yaparsınız? arkadaşınızla bir kafede oturuyorsunuz, Evinizde patlayan ampulü hangi ileride iki erkek öpüşüp, sevişmeye çöp bidonuna atarsınız? başladı ve bundan rahatsız oldunuz, ne Eviniz yandı. Yeniden yapmak için yaparsınız? Sahilde üstsüz güneşlenen bir hangi sigortaya ihtiyacınız var? kadın gördünüz, tepkiniz ne olur?’’ Evinizde gaz kokusu var, ne yaparsınız? Hollanda Avrupa’nın cinsel özgürlükler İş arkadaşınız ayrımcılık yapıyor, konusunda en liberal ülkesi, bu yüzden, tepkiniz ne olur? ülkeye gelecek kişilerin bu konudaki Evinize hırsız girdi, ne yaparsınız? görüşleri merak edilmiş olabilir diyelim. Hırsız, kendisine verilen cezaya itiraz Ama diğer sorulara bakınca, bu testle edecek, nereye başvurması gerekir? sanki, birileri zavallı göçmenlerle Hollandalılar yeni yılda neden havai kafa buluyormuş hissini uyandırıyor fişekli kutlama başlattılar? insanda. ‘‘Nootmuskat adlı baharat hangi eski Hollanda AMSTERDAM Uyum sınavına göre, Hollanda’ya gelmek sömürgesinden gelmiştir’’ isteyenler Arjantin’de 10 sorusunun yanıtını, binlerce kişinin ölümünden Hollanda’nın yerlilerinden sorumlu olan faşist cuntanın bilenlerin sayısı bir elin tarım bakanının kızı olan parmaklarını geçmezken prenses Maxima’nın bunu bir yabancının YUSUF ÖZKAN uyruğunu da bilmek zorunda. yanıtlayabileceğini Mizahçılardan girdik ama düşünüyor musunuz? Ya da, konuyu dağıttık. Bu sorulara alternatif ‘‘Amsterdam’dan Enschede kentine olarak çeşitli internet sitelerinde mizah hiç duraklama olmadan kaç saatte yönü ağır basan ‘‘alternatif uyum gidersiniz’’ sorusunu, o yolu katetmeden testleri’’ yayımlanmaya başladı. Yukarıda kim bilebilir ki? Testteki komik ‘‘resmi’’ testin sorularını aktardık, şimdi ötesi sorular bununla kalsa iyi. de sırada mizahçıların hazırladıkları Ya şu sorulara ne demeli? sorulardan bazıları var. Buyrun bakın, Indische Nederlanders ne demektir? kararı siz verin hangisi daha komik (Endonezya kökenli Hollandalılar Semtinde yenisin, komşuna kahve için kullanılan bir deyim) içmeye gittin. Komşu kadın bir fincan Williem van Oranje neden kahve verdi, ne dersin? a) Buyrun. Hollanda için önemli? b) Bisküvi vermeyecek misin yanına? 4 Mayıs’ta neyi anarız? c) Bisküvi yok mu? d) Teşekkür ederim. En büyük çiçek soğanı sektörü Markette kasada sıra bekliyorsun, yaşlı hangi bölgededir? bir teyze önüne geçti. Ne dersin? a) Şşşşt, alooo noluyoruz! b) Geçin. hamfendi. c) Hiçbir şey demezsin. d) Ölümün yaklaştı ya bu acele ondan mı? Uyum göstermeye karar verdin, araba alacaksın, neye dikkat edersin? a) Arkasında çekme kancası var mı? b) BMW mi? c) Opel Astra mı? d) Mercedes mi? Eğer oy verirsem... a) Wouter Boss (İşçi Partisi lideri) ne isterse ona oy veririm. b) Ben çatalımla oy veririm (çatalı siyasilerin bir yerine batırmak anlamında bir deyim.) c) Karşı oy veririm. d) Oy vermem onun için dışarı çıkmam gerekir. Yabancılar ve Entegrasyon Bakanı Bayan Rita Verdonk, a) Entegrasyon Bakanı. b) Yabancı nefreti. c) Sevimli kadın. d) Sınır dışı etme bakanı. Misafirliğe gidiyorsun, evin hanımına ne götürürsün? a) Mutfak için hoş bir şey. b) Bir demet çiçek. c) Hiçbir şey. d) Günahımı vermem. Mıknatıs... a) Buzdolabının üstünde olur. b) Tetikleme mekanizmasında olur. c) Yapıştırıcı olmadan yapışan metal, şeytan işidir. d) Elektrik sayacına konur... Hollanda’nın sokakları ... ile döşenmiştir. a) Peynir. b) Kaldırım taşı. c) Fıstık ezmesi. d) Altın. Hollandalı bir kadını baştan çıkarmak istiyorsun, nasıl yaparsın? a) Şştt yavrum benim tekerleri kontrol etsene. b) Ne demek kadın baştan çıkarmak? c) MSN’e girerim. d) Önce sinema, sonra süper romantik bir yemek, mümkün olduğu kadar içir, sonrası çantada keklik.... ‘Barış için bugün ne yaptın baba?’ inamiti bularak aralarında savaş GPS teknolojisiyle yönlendirilen ilk patlayıcı roketi. Benzeri roketlerinkinin iki endüstrisi de olmak üzere birçok alanda dev adımlar atılmasını katı uzaklığa son derece yüksek bir sağlayan Alfred Nobel, adını olumlu isabetlilikle (200 metre sağa veya sola, konularda da ölümsüzleştirmek için Nobel ha Ahmet ölmüş ha Mehmet, ne fark eder!) Ödülleri’nin oluşturulmasını vasiyet etmiş gönderilebiliyor. Excalibur, İsveç’in kamu ve kara bir mizah örneği gibi bunların kuruluşu Bofors ile Amerikan şirketi arasında barış ödülünü de koymuştu. Raytheon tarafından üretiliyor. Üretim Onun bir sözünü okuyunca bir daha asla yeri Amerika’da ama roketin en önemli unutamamıştım: ‘‘Dinamiti buldum ki parçaları İsveç’te imal ediliyor. dünyadaki bütün orduları birbirlerini İskandinavya’nın en büyük barış örgütü havaya uçursun ve dünya askersiz kalsın!’’ İsveç Barış ve Uzlaşma Derneği, BM’nin Hiç kuşkusuz, dinamitin patenti ondaydı İsveç Şubesi, İsveç Kızılhaçı ve bazı din tabii. İsveç de onun izinden aynen gidiyor. ağırlıklı sivil toplum örgütleri, silah Uluslararası barış çalışmalarının neredeyse ihracatıyla ilgili bakana ortak bir mektup patentine sahip olan bu ülke, savaş göndererek hükümetin bu konuyla ilgili endüstrisi sayesinde kasasını dolduruyor. kuralları ve yasaları gözden geçirmesini ve Bu hafta resmen açıklanan sayılar, İsveç’in günümüzdeki ortama uymayanların 2004 yılında 7.3 milyar kron değiştirilmesini istedi. Basında (1.46 milyar YTL) tutarında S T O C K H O L M genel kanı, Başbakan Göran silah ve savaş araçgerekçeleri Persson’un bu yıl eylül ayında sattığını gösterdi. Bu sayı, bir yapılacak olan genel seçimlerden yıl öncesinden yüzde 12 daha önce bu konunun tartışılmasını yüksek. İsveç Anayasası, istemediği şeklinde. Hükümet, 10 savaş halinde olan ülkelere yıl önce silah ihracatı konusunu, veya bunlardan birine silah Dışişleri Bakanlığı’ndan alıp GÜRHAN UÇKAN satılmasını yasaklar. Ama Stratejik Ürünler Müfettişliği İsveç, Irak’ın Amerikan ve (ISP) adlı yeni oluşturulan bir İngiliz ordusu tarafından işgal edildiği daireye devretmişti. Bu kuruluş, hükümete sırada bu iki ülkeyle olan silah alışverişine gerekli durumlarda bilgi vercekti. Ancak ne gariptir ki ISP, 2004 yılı sonuna kadar çok aynen devam etmişti. Panama bandıralı İsveç şilepleri, İngiliz ve Amerikan az olay konusunda işlem yapmıştı ve 2001 ile 2004 yıllarında ise tek bir satış dosyasını limanlarına yanaşmış, Basra Körfezi’ne askeri araçlar, silahlar ve diğer malzemeler işleme tabi tutmaya değer bulmamıştı! götürmüş ve sonra kuzu kuzu Göteborg ISP, ABD’nin Irak’a saldırmasından sonra Limanı’na dönmüşlerdi. Limanlarda bile bu ülkeye silah satılması konusunda yapılan protestolar, Sosyal Demokrat herhangi bir tepki göstermedi. İsveç Parti’nin en önemli destekçisi ve belkemiği Barış ve Uzlaşma Derneği, 9 Şubat tarihli olan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun Svenska Dagbaldet gazetesinde bir üyeleri değil, ‘‘bazı marjinal sendikalar ve yazı yayımlayarak bu durumu, ‘‘İsveç malum sivil toplum örgütleri’’ tarafından demokrasisinin kabul edilemez bir açığı’’ organize edilmişti. İsveç’in bir başka olarak tanımladı ve silah ihracatının ‘‘barış kuşu’’ da yakında Irak’ta Amerikan mutlaka siyasi bakımdan bağımsız şekilde askerlerince kullanılmaya başlanacak. denetlenmesi gerektiğini kaydetti. İsveç’in Excalibur adlı roketlerin tanesi 200 bin Hindistan ve Pakistan’la olan ‘‘stratejik kron (40 bin YTL). Excalibur, dünyanın alışverişleri’’ de bir başka yazı konusu... D Miloşeviç toprağa verildi Hollanda’nın Lahey kentindeki Eski Yugoslavya İçin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılaması sürerken 11 Mart’ta hücresinde ölen eski Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Miloşeviç, dün doğum yeri Pozarevaç’ta toprağa verildi. Miloşeviç’in tabutu Sosyalist Parti yetkilileri tarafından sergilendiği Devrim Müzesi’nden parlamentonun önüne getirildi. Binanın önünde düzenlenen törene 50 bin kişi katıldı. Cenaze daha sonra 15 araçlık bir kortejle Pozarevaç’a götürüldü. Eski lider, kasabadaki aile evinin bahçesindeki ıhlamur ağacının altında toprağa verildi. Cenaze törenine Miloşeviç’in eşi, oğlu ve kızı katılmadı. (AP) ürkiye’de sinema önemli bir sosyalleşme aracıymış bizler doğmadan önce. Geçmişe özlem ‘‘Cinema Paradiso’’, ‘‘Piano Piano Bacaksız’’ ve ‘‘Karpuz Kabuğu’ndan Gemiler Yapmak’’ gibi kitaplara ve filmlere de yansımıştır. Neredeyse Türklerin Belçika’ya göçüyle birlikte, 60’lı yılların ikinci yarısında başlar Türk filmlerinin Belçika’daki Türklerle buluşması; Yunan Eleptherios’un Brüksel’de, Türklerin yoğun olarak yaşadığı Schaerbeek semtindeki sinema salonunda hafta sonları gösterdiği Türk filmleriyle... Özellikle çocuklar film gösterim günlerini iple çekiyorlarmış. Sinema Belçikalı Türkler için de bir sosyalleşme aracıymış o zamanlar. Baloya gider gibi hazırlanıp ailece birlikte gidilen düğünlerden başka, belki de tek etkinlikmiş. (Haa, bir de tek tük konserler organize ediliyormuş.) Sinema salonunda T Benim sinemalarım, benim insanlarım dağıtılan el ilanlarında sonraki haftalarda getirilecek filmler tanıtılırmış. Anayurttan gelen tarihi filmler, komediler, müzikaller ve melodramlar Türk seyircileriyle ‘‘anadilde’’ buluşuyormuş. Erol Taş, Bilal İnci, Yılmaz Köksal, Cüneyt Arkın gibi birçok sinema yıldızı sadece filmleriyle değil, bizzat kendileri gelerek renklendirmişler Belçika’yı. Brüksel’den sonra da Türklerin yoğun olarak yaşadıkları özellikle de maden çıkarlan bölgelerde gösterime sunuyormuş Bay Eleptherios bu filmleri. Türklerin Bizanslılara üstün geldiği kahramanlık filmleri ya da 1974 Kıbrıs Harakâtı’yla ilgili Türkçe filmleri göstermekten de çekinmezmiş Eleptherios. 1980’lerde video çılgınlığının başlamasıyla her türlü yiyecek birlikte Bay Eleptherios B R Ü K S E L dahil görmeniz mümkün salonda. sinemadan videoya kaymış. Rahatça öpüşüp koklaşmak Senaryonun devamını amacıyla bu büyülü tahmin etmek zor değil; karanlığa sığınan sevgililer sonrasında, 1990’larda mi dersiniz, ağlayan küçük çanak antenlerden Türk çocuklar mı hepsi orada. televizyonlarının Belçikalı ERDİNÇ UTKU Salona geç girmeler, cep Türklerin evlerine girmesi telefonu görüşmeleri, filmi ve dizi bağımlılığı geliyor. birbirine anlatmalar, sesli konuşmalar, Final ise Türk filmlerinin Yunan 5 dakikada bir annenin çocuğuyla Eleptherios’un sinemasından, 2000’li birlikte perdenin önünden geçip dışarı yıllarda sinema kompleksleri çıkması ve geri girmesi vb. dinamik ve Kinepolis, Metropolis gibi çok salonlu gürültülü bir şekilde film izliyoruz. modern mekânlara terfi etmesi, hem Sinema salonu bazı izleyiciler için de altyazılı olarak. Sinema salonlarını sessizlik gerektiren kutsal bir mekân panayır ya da piknik yerine çeviren olsa da bizimkiler eğlenmeye gidiyor Türkler, bu sinema komplekslerinin en oraya, aynı düğüne gider gibi. Put yağlı müşterileri olarak da dikkat gibi dikilip film izleyecek değil ya çekiyorlar. Film izlerken patlamış insanımız! Geçen pazar günü ‘‘Kurtlar mısır, içecekler ve patates kızartması Vadisi Irak’’ ve ‘‘Babam ve Oğlum’’u izlemek mümkündü yenilenerek eskimiş alüminyum çehresine parlak çelik yüz nakli yapılan Atomium’un yanındaki Kinepolis’te. Yine bir darbe günü olan 12 Mart’ta izlediğimiz ‘‘Babam ve Oğlum’’ aracılığıyla 12 Eylül sonrasında bütün o acıları çekenlere açık açık ve topluca gözyaşı döktüğümüzü düşünmüştüm ama yanılmışım. ‘‘Ertem Eğilmez’in aile filmleri tadındaki’’ şiirsel filmde tam kendi köyünü, tam kendi köy evini, tam kendi avlularını buldu izleyenler. Özledikleri köylerine ve çocukluklarına gidip geldi Belçikalı Türkler. ‘‘Sen gittin, ben gidemedim. Söyle bana, bugün olsa yine gider miydin’’ diye sorsa Türkiye’de kalan arkadaşları, acaba nasıl yanıt verirler Avrupalı Türkler? Filmdeki kahramanımız Sadık gibi, ‘‘Gitmesine gittim de, ne gidebildim ne de kalabildim. Buradan, sizlerden kopamadım oralı da olamadım’’, ya da babasına itiraf ettiği gibi, ‘‘Ben gitmedim, gidemedim, kalamadım da...’’ derler mi? Aralarından bazıları ‘‘Belçika’da sadece Türk tiyatrosu, Türk filmleri var sanıyor Türkler. Niçin Amerikan usulü çekilmiş Türk filmi izleyeyim, gider aslını, Amerikan filmini izlerim. Türkler 500 metre ötesine açılmıyorlar, ülkede olup biteni ve kültür sanatını izlemiyorlar’’ dese de çoğunluk ‘‘yanlış saksıdaki çiçek’’ gibi köklerinin eksikliğini hissediyor. Artık Kinepolis salonlarını Türk filmlerine de açıyor, benim insanlarım, benim sinemalarımı izliyor. Sinema Brüksel’de Türkler için önemli bir sosyalleşme aracı olmaya devam ediyor. erdincutku@binfikir.be CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle