12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 MART 2006 PAZAR 12 PAZAR KONUĞU leyla.tavsanoglu?cumhuriyet.com.tr ANAP Genel Başkan Yardımcısı Emin Şirin’den zehir zemberek suçlamalar ‘Erdoğan gaflet içinde’ SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU ANAP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul milletvekili Emin Şirin’le Şemdinli iddianamesinin yansımalarını konuşuyoruz. 2002 seçimlerinde AKP’den adaylığını koyup seçilen, ancak bir yıl bile geçmeden partisinden istifa eden Şirin’in tepkileri zehir zemberek. Şirin cemaatleri, özellikle de Fethullah cemaatini Van’daki olayların adresi olarak gösteriyor; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı gaflet içinde olmakla eleştiriyor. AKP hükümeti döneminde Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi ülkelerden on milyarlarca dolar petrol girdisiyle ekonomiye pembe tablo çizilmeye çalışıldığını söylüyor. Burada hiçbir yorum yapmıyor ve Şirin’in sözlerini virgülüne dokunmadan yazıyorum: Şemdinli iddianamesi tam bir skandala dönüştü. İddianame ağırlıklı olarak, Nurcu mu, PKK’li mi, yoksa Hizbullahçı mı, ya da hepsi birden mi olduğu, ne idüğü belirsiz sözüm ona bir işadamı olan Mehmet Ali Altındağ’ın ifadelerine ve iddialarına dayanıyor. Siz deneyimli bir siyasetçi olarak söyler misiniz, böyle bir iddianameyi işini bilen bağımsız bir hukuk insanı nasıl hazırlar? Hadi, savcı iş bilmiyor, etki altında kalıyor, diyelim. Bir mahkeme böyle bir iddianameye dayanarak dava açmaya nasıl karar verir? EMİN ŞİRİN Bu iddianame meselesi çok önemli. Van Savcılığı tahkikat geçirmekte olan, şaibe altındaki bir savcılık. Buna rağmen Şemdinli olayları o savcılığa verildi. Ayrıca hükümetin ne düşündüğünü belli ettiği bir hadiseyi konuşuyoruz. Çünkü Şemdinli olayları patlak verir vermez Başbakanımız, âdeti olduğu üzere ulemaya danışarak çok hızlı bir teşhis koydu. ‘‘Bu, organize bir harekete benziyor. Nereye varırsa varsın üzerine gidilecek’’ dedi. Bu hadise bu şekilde ortaya çıktıktan sonra ben öncelikle Sayın Hilmi Özkök’ün (Genelkurmay Başkanı Orgeneral) çok büyük bir hatasını gördüm. Neydi o? ŞİRİN Hilmi Özkök sanki bu konu kendisinin dışında cereyan ediyormuş gibi, ‘‘İdari bir tahkikat başlatacağız, ama o konu adalete intikal etmiştir. Ben bu işe karışmam’’ dedi. Genelkurmay Başkanı’nın bu işe karışmama hakkı yok. Çünkü hadise ortada. İdari tahkikatla hemen, birkaç gün içinde işi bitirirsiniz. Hadisede Silahlı Kuvvetler’in bir mensubunun suç işlediğini düşündüğünüz bir nokta varsa, onu hemen askeri adalete teslim edersiniz. Ama askerlerin herhangi birinin herhangi bir suçu yoksa Genelkurmay Başkanı olarak, ‘‘Bu iş beni ilgilendirmiyor,’’ demez, aslanlar gibi sahip çıkarsınız. Çünkü zaten üzerinizde bir sorun var. Sizin döneminizde Türk askerinin başına çuval geçirildi. İlk defa Türk askerinin başına çuval geçirildiği bir Genelkurmay Başkanlığı dönemi görüyoruz. Ama Kara Harp Okulu’ndaki törende Genelkurmay Başkanı, “O Büyükanıt’tı, şimdi daha Büyükanıt oldu,” dedi ŞİRİN Maalesef Genelkurmay ‘ İddianame meselesi çok önemli. Van Savcılığı tahkikat geçirmekte olan, şaibe altındaki bir savcılık. Buna rağmen Şemdinli olayları o savcılığa verildi. ’ Başkanımız, konuşacağı yerde konuşmayıp, konuşmayacağı yerde konuşan bir kişi. Hadisenin patladığı ilk gün konu adalete intikal etmişti. ‘‘Ben personelimi ne suçlarım, ne korurum,’’ diyen Özkök, şimdi hadise yönetilememiş bir kriz haline dönünce, hukukun bütün kaidelerini çiğneyerek, alt kademelerini teskin etmek için önünde tahkikat talebi bulunan Sayın Büyükanıt için ihsası reyde bulunuyor. Özkök’ün tavrı yanlıştır. Buna mukabil, Büyükanıt zaten her zaman bizim gözümüzde müstesna bir askerdir. Sizin askerlerinizde bir sıkıntı ve moral bozukluğu var. Benim askerim PKK’nin, PKK itirafçısının, Barzani’nin komplosuna kurban gidiyorsa buna sahip çıkmak zorundasınız. Genelkurmay Başkanlığı bunu icap ettirir. İkincisi, Genelkurmay Başkanımızın demokrat olduğu söyleniyor. Genelkurmay Başkanlığı ile demokratlık, bir arada durabilen iki sıfat değildir. Yani kavramlar arası çelişki mi Hukuk devleti olan, 80 küsur yıllık cumhuriyetimizde devleti basit bir aygıt olarak gören, devletin kolluk ve güvenlik güçlerini güya hak ve hukuktan yana görünürken terör örgütü gibi değerlendirmeye kalkan ve söylemlerinde aynen millet tanımını Tayyip Erdoğan’la birlikte Abdullah Öcalan’ın kullandığı biçimde TC üst kimliği olarak değerlendiren bir savcı Türkiye, Türk hukuk devleti için utanılacak bir hadisedir. Bu, bölücü örgütün bir manifestosu gibidir. Buna Cavit Torun, Dengir Mir Fırat, İhsan Aslan sahip çıkabilirler. Ama o siyasilerin sahip çıkması bu iddianamenin çok kötü olduğunu, devleti yanlış değerlendirdiğini ve bölücülüğe hizmet ettiğini saklamaz. Ama iddianamede Orgeneral Yaşar Büyükanıt sanıklardan birisi değil. ŞİRİN Doğru. İddianamede üç sanık var. Sayın Büyükanıt bu sanıklardan birisi değil. Ancak şu sorular sorulmalı: Savcı ulemaya mı şekilde Van Savcılığı’na yollanan Şemdinli Araştırma Komisyonu ifadesinde Sayın Büyükanıt’la ilgili şu sözleri söylüyor: ‘‘Sırıttı.’’ Biz böyle bir terbiyesizle muhatabız. Savcı ise delile dayanmayan bu ifadeleri makbul kabul ediyor ve böyle bir sıkıntının içine düşüyoruz. Adalet mekanizmasında çok sıkıntılı günler var. Peki, bütün bu toz duman arasında sizce kim kazançlı, kim yaralanarak çıkar? ŞİRİN Bir kere bundan Sayın Büyükanıt yaralanarak çıkmaz. Bundan Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, ordu yaralanarak çıktı. Çünkü Van Savcılığı kanalıyla cemaat ve belki onun arkasındaki dış güçler ve mutlaka AKP içinde bulunan bazı bölücü örgüt sempatizanları Türk Ordusu’nun kafasına çuval geçirme teşebbüsünde bulundular. Ama olmadı. Bundan sonra da olmayacak. Bu Kürtçülük hevesinin devam edemeyeceğini bilsinler. Bunlar rastlantı olamaz. Olaylar anlayışı ve bayağılaşmış bir siyaset anlayışının emrine girmesi bütün Türkiye’de oluyor. Ama bu arada sembolik olarak bazı hadiseler nedeniyle Van ön plana çıktı. Çünkü her dönemin savcıları oluyor. Bu karşı postmodern darbe sürecinin savcısı da Allah selamet versin Van’dan çıktı. Ama dikkat edin. Bu bir süreç. AKP iktidara geldikten sonra dikkat edin sertlik gördüğü yerde geri çekiliyor. Ama denemeye devam etmekte. Hiç yılmıyor. Tayyip Erdoğan bu konudan bizzat haberdar olmayabilir. Ancak, bu da bir gaflet. Bir başbakanın böylesine önemli konulardan haberi olmazsa o insan nasıl ülkeyi yönetebilir? ŞİRİN Tayyip Erdoğan’ın bir sürü şeyden haberi olmadığı muhakkak. O kadar gezip tozuyor ki. Ankara’da oturmuyor; işinin başında değil. Bu kadar gezip tozmakla bakkal dükkânı işletemezsiniz. Dolayısıyla Tayyip P O R T R E EMİN ŞİRİN 1948, İskenderiye doğumlu. Ortaöğrenimini Saint Joseph Fransız Lisesi, yükseköğrenimini Boğaziçi Üniversitesi İşletme Bölümü’nde yaptı. Arizona Eyalet Üniversitesi’nden işletme master’ini aldı. Bir dönem Ortadoğu ülkeleriyle petrol ve hammadde ticareti yaptı. Ekim 1998’de Akşam gazetesinin yönetimindeyken TRT’yi dolandırma davasından tutuklandı. 63 gün cezaevinde kaldıktan sonra beraat etti. 3 Kasım 2002 seçimlerinde AKP’den İstanbul milletvekili seçildi. 10 ay sonra AKP’den istifa etti. Dört ay LDP, bir buçuk yıl da bağımsız olarak milletvekilliğini sürdürdü. Ağustos 2005’te ANAP’a katıldı. Şimdi ANAP Genel Başkan Yardımcısı. Erdoğan’ın bazı şeylerden haberi olmadığı konular olabilir, ama yardımcısı Dengir Mir Fırat, İdris Naim Şahin, İhsan Aslan gibi milletvekilleri, pek tabii Hüseyin Çelik’le birlikte bazı şeyleri kotarabilirler. Olur, diyemem, ama olabilir, diyorum, bir de ünlem işareti koyuyorum. Yani, AKP içindeki belli bir fraksiyon üzerinden Fethullah Gülen cemaati Türkiye’de iyice egemenliklerini mi empoze etmeye çalışıyor? ŞİRİN Burada Gülen cemaatini konuşmaya da ihtiyaç var. Biliyorsunuz, ben Gülen cemaatinin yurtiçindeki faaliyetleri konusunda tereddüt belirtmekle birlikte yurtdışındaki okullarını fevkalade destekleyen bir kişiydim. Ama o konuda da tereddütlerim belirmeye başladı. Bu yıl içinde Pakistan ve Azerbaycan’daki okullarını ziyaret ettim ve gördüm ki bunlar artık Türk okulu ismini hak etme durumunda değiller. ‘ Türk Ordusu’nun kafasına çuval geçirme teşebbüsünde bulundular. Ama olmadı. Bundan sonra da olmayacak. ’ Emin Şirin, gidişin gidiş olmadığını vurguluyor; sağı ve solu güç birliğine çağırıyor. (Fotoğraf: ATAKAN ADALI) var demek istiyorsunuz? ŞİRİN Örneğin, iyi bir matematikçinin demokrat ya da sosyalist olması bir şey ifade etmez. Askerlik de öyle bir şey. Askerlik güvenlik meselesidir. Askerlikte demokrasiye yer yoktur. Yer yoktur, demeyeyim. Yanlış anlaşılır. Sözlerimi tahrif ederler. Alakası yoktur. Nasıl bir matematikçinin demokrat olması alakalı bir konu değilse, Sayın Genelkurmay Başkanımızın da demokrat olması alakasız bir konudur. Dediğiniz gibi burada kavramlar arası çelişki vardır ve sonuç olarak da zafiyet ortada bir Muhafız Alayı meselesi oluyor. Çıkıp beyanat veriyorlar. Sizin adamınıza PKK ve Barzani komplo kuruyor, çıt yok. Böyle bir Genelkurmay Başkanlığı’nın açıkça zafiyet yarattığını altını çizerek açıkça söylüyorum. Ayrıca, bu Şemdinli meselesinin gelişiminde, her tarafında bir sakatlık var. Ben iddianameyi okudum ve utandım. danıştı, istihareye mi yattı ki Mehmet Ali Altındağ’ın Şemdinli Komisyonu’ndaki gizli ifadesinin iddianameye alınması gerektiğini anladı? Bu nereden çıkıyor? Orada bir usulsüzlük var. AKP’nin Nurcu kanadının bu işe tamamıyla bulaştığının her türlü delili var. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in bu konunu üzerinde bir şapka mahiyetinde ağabeyi Ramazan Çelik vasıtasıyla her türlü rol oynadığının her türlü delili var. Van’da savcının en iyi ahbaplarından birisinin Ramazan Çelik olduğu söyleniyor, değil mi? ŞİRİN Evet, öyle söyleniyor. Ayrıca, benim Nurcu birtakım arkadaşlarım var. Onları tenzih ederim, çünkü inançlı insanlar. Ama siyasetin dine ne kadar karıştığının en güzel örneğini burada Mehmet Ali Altındağ veriyor. Altındağ dini alet edip Nurculuk yapmış, arkasından devlete gelmiş, yaltaklanmış; devletten iş almış. Her taraftan oynayıp çıkar için her şeyi yapan bir kişi. Kanunsuz bir son zamanlarda hep Van’da patlak veriyor. Hatırlayın, önce Mustafa Bayram’ın eroin bağımlısı oğlu, ardından Van Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Yücel Aşkın’ın anlamsız bir biçimde tutuklanması, hücrede gözünün önünde Rektörlük Genel Sekreter Yardımcısı’nın kendisini sözde asması, şimdi de bu Şemdinli iddianamesi skandalı. Sizce Van yasadışı birlikteliklerin, dinci Kürtçü çeteleşmelerin merkezi haline mi getirildi? ŞİRİN Evet, karakollar basan Mustafa Bayram yok oldu. Van Üniversitesi Rektörlüğü Genel Sekreter Yardımcısı da her nasılsa ayakları yere değerken kendini astı. Siz bana Van’da ne olduğunu sordunuz. Türkiye’de ne oluyor? O savcının orada olması bu işi lokalize etti, ama Van’da olmaya başlayan, ne yazık ki AKP’nin bölücülüğe tarafgir bir tavır içinde oluşudur. Cemaat ilişkilerinin siyasetin içine tam olarak girmesi, siyasetle dinin iç içe girmesi, en önemlisi de bütün bunların varoşlaşmış bir siyaset ‘ Tayyip Erdoğan’ın bir sürü şeyden haberi olmadığı muhakkak. O kadar gezip tozuyor ki. Ankara’da oturmuyor; işinin başında değil. ’ Arap petro dolarlarla ülkede sanal cennet havası Rusya lideri Putin acaba bu okulların Rusya’da kapatılmasını bu nedenle mi istedi? ŞİRİN Bilmiyorum. Putin beni ilgilendirmiyor da Türkiye’deki Fethullah Gülen okullarının kontrol edilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Ama kendilerinden olan Hüseyin Çelik bu kontrolü nasıl yapacak? O da ayrı bir konu tabii Yani Milli Eğitim Bakanı da mı Gülen cemaatinden? ŞİRİN Valla, olayı önce JetPa’nın sahibi Fadıl Bey’e sormanız lazım. Biliyorsunuz, siyasete onun kontenjanından girmişti. İyi de, çok karanlık bir tablo çiziyorsunuz. Bu haliyle Türkiye’de işler böyle yürür mü? ŞİRİN Yürür. Çünkü hiçbir şekilde aklımızı başımıza topladığımız kanısında değilim. Bir kere, tek bir Türkiye’den söz edemiyorum. Bölünmeye, iktisaden bölünmeye başlayan bir Türkiye var. Ucuz ithalatla, borsa spekülasyonuyla ve rantla yaşayan kesimler cumhuriyet tarihinin görülmemiş tatlı günlerini yaşıyorlar. Sanal bir cennetin içindeler. Buna karşılık üretmeye, ihracat yapmaya ve maaşıyla geçinmeye çalışan insanlar fevkalade sıkıntıdalar. Aradaki uçurum, hem İstanbul gibi kentlerde zengin kesimlerle varoşlar arasında derinleşiyor; bir de Marmara, Akdeniz gibi zengin bölgeler Türkiye’nin geri kalanından kopuyor. Aslında Türkiye kopmuyor, dağılıyor. Artı, Tayyip Erdoğan’ın etnik ayrımcılığı destekleyen politikaları yüzünden sosyal doku bozuluyor. Türkiye’nin yurtdışında itibarının kalmadığı, kafasına çuval geçirildiği, edilgen bir dış politika yürüttüğü, yabancıların her sözüne ‘‘Baş üstüne’’ dediği bilindiği için yurt dışından gelen müdahaleler dokuları bozuyor. Şimdi dört soru sormamız lazım: Siyaseten iyi gidiyor mu? Adalet mekanizması iyi gidiyor mu? Ekonomik olarak iyi gidiyor mu? Gençliğe gelecek hazırlanıyor mu? Adalet mekanizmasının iyi işlemediğini, sadece Şemdinli olayı değil, Mersin’de Başbakan’a yumurta atan insanların devlet rejimini bozma tehdidi ortaya çıkarttıkları iddiası gösteriyor. Danıştay’ın verdiği bazı kararlar var. Sıkıntı yaşanıyor. Dış politikanın iyi gitmediği kesin. Bir de ekonomide petro dolarlar tehlikesi olduğunu söylüyorsunuz. ŞİRİN Klasik ekonomi bilgisi ve klasik ekonomi öğretisinin paradigmalarına inanan insanlar için Türkiye’nin son üç yıldır yaşadığı cari açık artık yaşanılamaz bir duruma gelmiştir. Ancak, bazılarının övdüğü, ama bence hiçbir övgüyü hak etmeyen Abdüllatif Şener’in koordinasyonundaki ekonomi, gerekse Kemal Derviş’in başta müridi olmasına karşın onun fikirlerine de karşı çıkan Ali Babacan cari açığın bir sorun olmadığını ve düzeltilmesinin bir fayda getirmeyeceğini, çünkü finanse edileceğini söylüyorlar. Ben bunun çok ciddi bir politika olduğunu son zamanlarda saptadım. AKP iktidara geldiğinde Türkiye’deki sıcak para toplam 10 milyar dolar dolayındaydı. Bu paranın kaynağı da belliydi. Neydi o kaynak? ŞİRİN Derviş’in yurtdışında bağlantıda olduğu kaynaklardan gelen bir sıcak paraydı. Her sıcak paranın bir siyasi beklentisi olduğu için daha çok ABD kaynaklı olan bu sıcak para bizim IMF’yle iyi geçinmemizi ve dış politikada kendileriyle iyi olmamızı istiyordu. Şimdi, sıkı durun. Bugün sıcak para 65 milyar doların üzerinde. Üç yılda 55 milyar dolar kısa vadeli, ‘‘felaket’’ diye mütalaa edilen bir sıcak para finansmanı yapılmış bu ülkeye. Bunlar Suudi Arabistan’ın, Kuveyt’in öbür emirliklerin elindeki petro dolarlardır. ‘ Ucuz ithalatla, borsa spekülasyonuyla ve rantla yaşayan kesimler cumhuriyet tarihinin görülmemiş tatlı günlerini yaşıyorlar. ’ CUMHURİYET 12 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle