Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 EYLÜL 2005 CUMAPTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Satış müdürü
olurımı?
Huyumuz kurusun, genellikle ağaca
aakıp ormanı gcVremeyiz, belki de
görmek istemey iz.
M<P iktidannın, Ofer-Kutman
ortaklığına TÜPF=lAŞ'ın bir bölüm
tıissesini altın tepsıde sunması
nnedyanın gözde konusu. Oysa
Petrol- Iş Başka nı Mustafa
Öztaşkın konuya daha geniş
oakıyor: TÜPRA.Ş'ın kamunun
elinden çıkması ileTürkiye'nin
enerji politikalannı belirieme gücünü
tümüyle yitirdiğini söylüyor.
Biçimlenmekte olan Kuzey-Güney
ve Doğu-Batı enerji koridorunda
ülkemizin rolünün belirienmesinde
ınisiyatifin TÜPRAŞ'ı satın alanlara
geçtiğine dikkat çekiyor. Türkiye'nin
bu satışla büyük bir gelir kaybına
uğrayacağını belirtiyor. TÜPRAŞ'ın
devrine yönelik kurulacak şirketin,
satın almayı finanse edecek
kaynağı büyük olasılıkla yine
TÜPRAŞ'ı teminat göstererek elde
ettiği kredilerte sağlayacağını
aktanyor. Alıcı firmanın, satış
bedelini ödemek için aldığı krediyi
en fazla 4 yılda TÜPRAŞ'ın yine
kendi kaynaklanyla karşılayacağını
vurguluyor. Dolayısıyla da alıcılann
ceplerinden tek kuruş çıkmadan
TÜPRAŞ'a sahip olacaklannı ifade
ediyor.
Mustafa öztaşkın, tarihsel görevini
yapıyor. Uyanyor, uyarıyor, uyanyor
ve TÜPRAŞ ihalesini kazanan Koç-
Shell konsorsiyumuna tek bir soru
soruyor.
"TÛPRAŞ gibi bir devi, içinde yer
aldığınız konsorsiyuma 4.1 milyar
do/ara satacak olan Maliye
Bakanı'nı şirketinizde satış müdürü
yapar mıydınız?"
İSIK KANSV
Tanıtım
FransızTV5'in 24 saat-
lik "istanbul tanıtımı"nın
bir bölümünü izleyen
Prof. Dr. Sinan Sönmez,
gözüne takılanlan aktar-
dr.
"Atilla ve Cengiz isim-
lerinin bile Türklerin sa-
vaşçıhğının kanıtı olarak
sunulduğu, sürekli oku-
nan ezanın ve arabeskin
fon müziğini oluşturdu-
ğu, üniversite öğrenci-
leri dahil genç kızlann ve
kadınlann hemen tümü-
nûn sıkmabaşlı olarak su-
nulduğu, Kuran kursla-
nndaki küçüklehn ken-
dilerinden geçmiş du-
rumlannın sergilendiği,
Kürt kökenlileriçin bilinen
söylemle birlikte, ikide
bir 'Ermeni katliamı' ve
bazen 'jenosid' teriminin
telaffuz edildiği, Hırarrt
Dink'/n 'Ermeniler, Kürt-
ler ve Müslümanlann du-
rumlannın iyileştirilmesi-
ni' istediği, iyi Fransızca
konuşan bir armatörün
AB ve IMF'ye yağ çeke-
rek onlann sayesinde
ekonomide işlerin tıkınn-
da gittiğini belirttiği bir
program anımsıyorum."
Sinan Sönmez, yalnız-
ca programın "bir bölü-
münü" izlemişti. "24 sa-
atlik programda bir iki
düzgün laf da edilmiştir
herhalde" demeyi unut-
madı...
3 Ekim kapıda. Zil çaldı,
çalacak. Aşağıdaki
görüşleri, gazeteci Gürbüz
Evren'in "AB Bekleme
Odası'nda Türkiye'ye
Dayatmalar" kitabından
seçtik: "Türkiye üyelik için
henüz hazır değil. 3
Ekim'deki müzakerelerin
başlamaması gerekir."
(Avusturya Ekonomi Bakanı
Kari-Heinz Grasser, 12
Haziran 2005) "Türkiye'yi
nasıl olsa Avrupa Bihiği'ne
Kapıda
aimayacaöız, bir yöntem
bu/a/ım da burada
küstürmeyelim. önce
uyutalım, sonra da
unutaltm." (Almanya
Dışişleri Bakanı Joscha
Fischer, Aralık 2002
Kopenhag Zirvesi)
"Türkiye Avrupa için önemli
bir komşu olsa da, as/a
Avrupa siyasi sistemine üye
olamaz." (Eski Fransa
Cumhurbaşkanı Valery
Giscard d'Estaing, 20
Nisan 2005) "Türkiye
Avrupa Bihiği'ne
girmeyecek. Çünkü,
Avrupalılar Türkiye'yi
istemiyorlar. Dolayısıyla
ellerinden gelen her şeyi
yapacaklar." (Harvard
Politik Bilimler Akademisi
öğretim üyesi Prof. Dr.
Samuel Huntington, 24
Mayıs 2005) 3 Ekim kaptda.
Zil çoktan çalmış bile...
Siyasetin Finanse Edilmesi
Prof.Dr.SÜLEYMANKA^"NAK
Bazı günler basında ardı sı-
ra çıkan bazı haberier arasın-
da hiçbir ilinti yokmuş gibi gö-
rünse bile, birçoğu arasında
temelde aynı bağlantının bulun-
duğu fark edilebtlir. Son dö-
nemdeki haberler, tüm dünya-
da ve ülkemizde, siyasetin fi-
nanse edilmesi bakımından il-
ginç temel benzerlikler taşıyor.
Bunlardan birincisi çok bi-
reysel bir haberdi. Irtanda Baş-
bakanı Bertie Ahern, geçen
yıl makyaj ürünleri için 28.000
Avro harcamış. Bu kozmetik
ürünier sayesinde, halkına da-
ha enerjik ve genç görünme
çabası ite, kendilerine daha çok
uzun yıllar "hizmet " edebile-
ceği duygusunu uyandırmaya
çalışıyormuş. Bu paranın dev-
letin kasasından çıktığı konu-
sunda haberde bir açıklama
yok, ama bunun bir gazete ha-
beri olması, muhtemelen, bu
harcamanın vergi mükellefleri-
nin cebinden çıktığını ima eder
üslup taşıyor. Burada Başba-
kanımızın giyim kuşamını ve
bununla çocuklannın tahsilin-
deki finansman kaynağı ara-
sındaki çağnşımlan filan ima
etmek niyetinde değilim.
Ikinci haber ise, yine birey-
sel bir başan örneği olarak ba-
sında yer aldı. Robert Tuttle,
Amerika Birieşik Devletleri'nin
Londra Büyükelçiliği'ne atan-
dı. Buradaki haber değerini be-
lirleyen iki tane bilgi var. Birin-
cisi Tuttle'm, Kaliforniya'dabir
oto komisyoncusu şirketinin
sahibi olması, ikincisi de, son
seçimlerde Cumhuriyetçi Par-
ti'ye, daha doğrusu Bush'un
seçim kampanyasına 100.000
dolardan fazla bağış toplamış
olması. Ronald Spogli. yani
yeni atanan Roma Büyükelçi-
si de aynı yarariılığı göstermiş
birisi. Burada mekanizma ter-
sine işlemiş, daha önce dev-
let sektöründe olmayan birile-
ri, seçilmiş Başkan'nın seçim
kampanyasına maddi destek
sağladıklan için, çok önemli
başkentlerde, kendi devletle-
rini temsil yetkisi kazanmışlar.
Aslında örneğin 100.000 dolar
ile satın alınabilecek en iyi ko-
numlardan birisi. Bu belki de en
iyi yatınm yollanndan birisi. Bu-
rada da Cumhuriyetimizin en
deneyimli kadrolanndan olan
dışişleri kadrolannın "dışlana-
rak" özel sektör kaynaklı danış-
manlar ile dış siyasetin yürütül-
mesi ile ilgili yaşadığımız tec-
rübeleri de ima etmek niyetin-
de değilim.
Üçüncü haber Sinop'un Er-
felek ilçesi Salı köyünden. Kö-
yü ilçeye bağlayan yolun asfatt-
lanması için köylüden muhta-
nn topladığı iki küsur milyarlık
meblağ, yolun yapılacağı vaadi
ile, Erfelek AKP ilçe başkanlı-
ğı tarafından bağış olarak ka-
bul ediliyor. Daha sonra yol ya-
pılmıyor veya ilerde belki "mu-
sibeti savma" amacı ile yapı-
lacak. Bu önemli değil. Ama
mekanizma çok klasik: Devlet
hizmeti için, iktidar partisi ba-
ğış kabul edip köylüden top-
lanmış parayı adeta "zimme-
tine" geçiriyor. Bu parayı ken-
di "siyasi" harcamalannda kul-
lanacak. Yol yapılsa bile bu sü-
reçte bu para yerine, örneğin
karayollannın bütçesi, yani va-
tandaşın vergiden doğan kay-
nağı kullanılacak.
Sonuçta, iktidanmız, siyase-
tin finansmanını dünyadaki bir-
çok karmaşık örneğe göre çok
dahabasite indirgemişve gün-
lük hayata uyariamıştır. Devle-
ti, vergi toplayan ve toplanan
vergileri de net olarak belli bir
siyasetin finansmanında kul-
lanan bir organizmaya çevir-
miş görünmektedir. Hem iç si-
yasette hem de dış siyasette,
bu "ticari" süreci çok basitleş-
tiımiş ve anlaşılır hale getirmiş-
tir. Bu iktidann, halkımıza sun-
duğu en büyük yarar da beiki
bu, "siyasetin finanse edilme-
sindeki yöntemleri" daha an-
laşılır hale getirmesi olacaktır.
Ama halkımız "imamın yaptı-
ğınıyapma" sözünü yaratacak
kadar sağduyulu ve erdemlidir
ve bütün bu olanlann yeniden
değerlendirmesini yapacaktır.
Rica etsemr
acaba!..
TBMM, terörü görüşmek üzere toplanmış.
Iktidar ortalıkta görünmüyor. Eski AKP'Iİ,
yeni DYP'li Ümmet Kandoğan kürsüden
onlara sesleniyor: "ABD Bağdat'a ginnceye
kadar 69 kayıp verdi; ama, biz,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlan olarak
teröre bir yıldan beri 200 şehit verdik,
Siz, terörie ilgili meselenin, bir devlet
başkanının bir başka devlet başkanına
ricasıyla çözüleceğine inanıyorsanız, bu
sevdadan vazgeçin, hükümet olmaktan
vazgeçin. 70 milyonluk bir ülkenin
başbakanının bir başka devlet başkanına
'Terörü önleyin, aman, bu teröristleri
bırakmayın' şeklindeki bir ricada bulunması,
geçmişten günümüze her zaman büyük
devlet olmasıyla övündüğümüz Türkiye
Cumhuriyeti devletine ve onun
başbakanına yakışmıyor."
Yok hükmünde atama
Ankara'da kimi okul yöneticilerinin görevden
alınıp başka okullara atanması huzursuzluk
yarattı. Veliler, tepkilerini Milli Eğitim
Bakanlığı'na ilettiter. Aldıklan yanıt, "Sözünü
ettiğiniz okul yöneticisi, Milli Eğitim Bakanlığı
Eğitim Kurumlan Yöneticilerinin Atama ve
Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin 27.
maddesinin 3. fıkrası gereği şu okula
atanmıştır" yönündeydi.
Oysa, atamaya dayanak gösterilen ilgili
yönetmeliğin 27. maddesinin 3. fıkrası
hakkında -Eğitim-Sen'in açtığı dava üzerine-
Danıştay Ikinci Dairesi tarafından geçen
temmuz ayında "yürütmeyi durdurma" karan
verilmişti.
Bakanlık, yürütmesi durdurulmuş bir
yönetmelik maddesine dayanarak atama
yaptığını itiraf ediyordu!
Düzenlediği sınavın sonucunda yerleştirilecek
öğrencilerin kontenjanını bile doğru dürüst
belirlemekten aciz bir kadrodan başka ne
beklenebilir ki?
KtM KİME DUM DUMA BEHiç AK behicak >< yahoo.com.tr
ÇİZGtLİK KÂMİL MiSARACI kamilmasaraci" mynet.com
HARBİ SEMİH POROY semihporoyOı yahoo.com
RANA SEY ULUÇ
22 Eylül 2005'te Berlin'de
aramızdan aynldı.
Cenazesi 24 Eylül Cumartesi (bugün) Ankara Cebeci Asri
Mezartığı Gülveren yolu üzeri 3'üncü idare kapısında saat
15.00'te toprağa verilecektir.
AİLESİ
m W YAA? o m
?
\
HAYAT EPİK TÎYATROSU MVSTAFA BÎLGÎN hayatepik^ mynet.com
EMRtNIZ NEbtR SAYIN 5
KATMNApAN SONRA
SIMDt t>E RITA KASIRĞASI
AMERZKAYI ÖZŞÜRLESTtReCEIC
StBt GORÜNÜyOR !..
I. t 1 t 1 L_J 1 I I 1 L_JJ
DUYURU
Sevgili Ses-Bix üyeleri,
Çalışma arkadaşlaruruz,
Seslendirme Stüdyolan,
Televizyon Kuruluşlan
ve değerli halkımız.
Rekabet Kurumu'nun 17.08.2005 tarih ve 52/692/M sayılı karan-
nın yasal gereği olarak; "15 Ocak 2005'ten itibaren Ses-Bir üyesi
olmayan kişilerle a>ıu stüdyoya girilmeyecek, aynı film ve dizıde
konuşulmayacaktır" şeklindeki kararınuzıortadankaldınyoruz.
Seslendirme Sanatçüan
Meslek Birliği Yönetim Kurulu adına
GenelBaşkaDHALlIKCÖMEKT C~
TARİHTE BLGÜN MVMTAZ ARIKAN 24 Eylül icicw.miuntaz-arikaTt.com
PÂBLO NERUDA'NIN ÖLÜAfti.
1973'TE BU6ÜN,ŞİÜÜO2ANPA8L0NERÜC*,SAM-
TİAĞO'PA ÖLOÜ- ÖZELLİKLE TOPUIMSAL VB 6İ-
YASAL ŞİİRLEfiİYLE DÜNYA ÇAPtNOA ÜN y/V*f/£
OLAN NEGUPA, 13SO'LS8OE,DÜNYA BARIÇ ÖOC
LÛmj KAZAAJMtŞTt.PtPLOMı*rOL4&V{t
BJRMAN-
YA,£EYLAN, İSPANyA,FRANSA &/8> 8A2I ÛUt£l£k
DE,YILLAJZCA ŞİLİ' A01NA SÖREVALMtÇ OLAN
PABLO NBÜUOA, 197O'7£ YAKtN DOSTü SALVA-
DOR ALLBNOE'NİN SEÇİMKAMPANYASIHA KA-
TILMiŞTI. O/$ SÛQL£f>İN DE ErK/SİYLE,ÇİÜ SOS
YALİffT YÖUETİM/NİN OEVZİLMESİ VE BAŞ*CAN~
&ALVADOIZ ALLENOE 'NİN ÖLDOGÜLMESİ. ONO*
$OK YARATMlŞTf. S/R/C4Ç SÜN SON&A, Lİ2ÛNTÜ.
DEN ÖLDÜ.'CEUAZE TÖftBNİ YAPlLMtyACAKT/..
SOLDA, $İÜ BAŞKANLIKSABAYIMONELA 80HBALANrK)k
SAGNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
'Mazlumların Zaferi!'
Alman seçimlerinin sonuçlan; "mazfum/ann zaferi" ol-
du. "fatikam" da denebilir, ama ben "zafer" demeyi
tercih ediyorum. En başta "Türkler" Schröder'i mut-
lak gözüyle bakılan yenilgiden kurtardılar. Ve Alman
şansölyesine, "o/ası Koa//syon/ann" altın anahtannı sun-
dular. Ancak bu seçimde en büyük zaferi, fütursuzca
hakir görülen ve aşağılanan "Ossı"ler -yani "Doğu Al-
manlar"- elde etti.
Hatırlayacaksınız, Hırisöyan Demokratprenslerden Ed-
mund Stoiber, seçim kampanyası sırasında "Alman-
ya gibi bir ülkenin kaderinı, 'Doğu'nun (Ossi'ler) tatmin-
sizleri' -yani gariban/ar.'- tayin edemez!" demiş ve Do-
ğu Almanlan "akıl fukarası" olmakla suçlamıştı. Asıl
"akıl fukarası", başta Stoiber ve Merkel olmak üzere,
Hıristiyan Demokratlar çıktı.
Sonuçlan 'garibanlar' tayin etti!
Sandığın fermanmı "Seçim sonuç/ann/ 'tatminsizler'
tayin etti!" tişörtleriyle sokaklarda bayram ederek kar-
şılayan Doğu Almanlar, kitle halinde "so/ ve merkez sol
partilere" oy verdiler.
Yalnız Berlin'de oyların yüzde 70'i Sosyal Demok-
ratlar, Yeşiller ve Gysi-Lafontairve ittifakı "LJnkspar-
te/"ye gitti. Kampanya boyunca çıkan tüm yorumlar
ve değertendirmeler, Doğu Alman kökenli Hıristiyan De-
mokrat lider Merkel'in "Ossi7er" arasında zerre kadar
popüler olmadığını gösteriyordu. Daha da ötesi, "Os-
si'ler" Angela Merkel'e "Sah'ya satılmış!" lider gözüy-
te bakıyordu.
Doğulular nezdinde hiçbir kredibilitesi olmayan "An-
gie"; işin garibi, Batı Almanyalı Hıristiyan Demokratlar
için de bir "joker" sayılmıyordu. Gücünü, Adenauer yıl-
tanndan beri AJmanya'nın "Katolik kalelehnden" alan
Hıristiyan Demokrat seçmenler için Angela Merkel, "ço-
cuksuz, boşanmış birkadın" ve "Prafesfan"dı.
Bu özellikler "feminist, sol" ya da "merkez sol" bir
partinin seçmenlerine cazip gelebilirdi. Ancak Angela
Merkel böyle bir partinin lıderi değil, Almanya'nın "kirc-
he, kinder, küchen" -kilise, çocuk ve mutfak- formü-
lüyle özetlenen geleneksel değerierine sahip çıkan bir
partinin "şansötye adayıydı"1
.
Sağ görüşlerinden dolayı kadın seçmenler arasında
da "feminizm kartmı" kullanamayan Merkel, sonuçta ne
Isa'ya, ne Musa'ya yaranabildi. Ve bahar aylannda ya-
pılan sondajlarda 24 puan farkla önde g'ıtmesine rağ-
men kurt politikacı Schröder'le çıktığı yanşı kör topal,
"bir puanlık" bir farkla; yara bere içinde kapatabildi.
Acaba kim akıl fukarast?
Insana "Nerden bulmuşlarbu kadını" dedirten "akıl
fukaralığı" değil mi bunlar? Merkel'i, Kohl keşfetmiş.
Hıristiyan Demokratlann "manevi lideri" Kohl, gerçek-
tetam birSoğukSavaş siyasetçisi, Almanya'nın birieş-
mesinin mimarı olmasına rağmen giderek geçmişe gö-
mülen bir dünyanın temsilcisi.
Kohl'ün siyasi ihtirastan başka çeyizi olmayan Mer-
kel'i vitrine çıkarması; yaşlı siyasetçinin "Almanya için-
de değişen dengeleri" hesaplayamamış olduğunu gös-
teriyor. Kohl-Merkel-Stoiberekibi, "yeniAlmanya'nın den-
gelerini" kavrayamadıklan gibi, "globalleşen" ve deği-
şen dünyanın şartlannı da okuyamadıklannı kanıtladı-
lar. Koro halinde, kategorik olarak, inat ve ısrarla "Tür-
kiye'ye hayıri" demeleri ve 600 bin Türk seçmenini blok
halinde karşılarına almalan, aynı basiretsizliğin sonucu.
Seçimlerden on gün önce "Intemational Herald Tri-
öune"de -IHT- (9 Eylüi) mesela ilginç bir yazı çıktı. Ya-
zı, "Merkel'den istenen, trans-Atlantik ortaklıkta ABD
ile Almanya arasında açılan çatlağı kapatmasıdır" di-
yor, ardından şu soruyu yöneltiyordu: "İyigüzel ama bu
kadın, bu işin altından kalkabilecek mi?"
"IHT" yazan Rîchard Bernstein sorunun eksenine
"Washington'ın desteklediği Türkiye'nin AB adaylığı-
nı" yerleştiriyor ve özetle şunu söytüyordu; "Merkel'in
Ankara karşısında aldığı tavizsiz ve /srartı tavır, ASD ıçirt
çok büyük stratejik öneme sahip. Merkel güya, Was-
hington'la Beriin'in arasmı yapacak bir 'şansöyle ada-
yı' olarak ortaya çıktı. AncakABD için böylesine önem-
li bir konuda, böylesine kati ve geri dönüşü olmayan
bir tutum içine giren bir sıyasetçı, VVasrıınglon'ın bek-
lentilerine cevap ver&bilir mi?"
Konu, gördüğünüz gibi sadece Almanya'daki 600
bin Türk seçmeninden ibaret değil. Bir ucu Avrupa ile
ABD arasındaki ortaklığın alacağı yön ve Berlin-Was-
hington ilişkilerine dek uzanıyor.
Merkel'in Hıristiyan Demokratlan, işte "21. yüzyılşa-
fağındaki buyeni dünyayı okuyamadılar". Ve "siyasiis-
tikrar ka/esi" olarak bilinen Avrupa'nın lokomotif ülke-
si, bu yüzden kendisini, yakın tarihinde ilk kez büyük
bilinmeyenleregebe"b/r/stikrars(z//ktab/osu" içinde bul-
du. Ne diyelim, kolay gelsin!
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5
SOLDANSAĞA:
1/ 1396'da ya-
pılan ve Bal-
kanlar'da Os-
manlı egemen-
liğinipekiştiren
savaş. 2/Y'anar- 4
ken güzel kok-
tugu için tütsü
olarak kullanı-
lan bir ağaç...
Halk dilinde
mart ayına ve-
rilen ad. 3/ Sün-
net olan çocuğun elini,
kolunu tutan ve çocuk .
üzerinde babaya yakın
hak taşıyan kimse...
Yunan abecesinde bir
harf. 4/ Yankı... YJK.
Karaosmanoğlu'nun
tanınmışbir romanı. 5/
Bir takvim türü. Tevfîk
Fikret'in, İstanbul'a 8
lanetler yağdırdığı şi- 9
iri. (^Topu düşman ate-
şinden koruyan zırhlı bölme... Yüz metrekare tuta-
nnda alan ölçüsü birimı. 7/ Kısa yazı.. Yurdumuzun
bu-bölgesi. 8/Bilgisayarda, üzeri tıklananküçük sim-
gelere verilen ad... Divan şıirinin ölçüsü. 9/Hindis-
tan'da yaşayan büyük bir tımsah... Bir soru sözü.
YUKARIDAN AiŞAĞlYA:
1/Eski Türklerde ve Moğallarda hakanın seçme mu-
hafizlanna verilen ad... Talamlar grubu, küme. 2/Uy-
gur hukümdarlanna verilen san... Akım şiddeti biri-
mi kiloamperin kısa yazüışı.3/1613-1917 yıllan ara-
sında Rusya'yı yöneten hanedan. 4/ Hayvanı avcıh-
ğa ahştırma işi... Düşünülenin tersini söyleyerekya-
püan ince alay. 5/106 taşla oynanan bir oyun... Bir
gıda maddesi. 6/ Bir nota... Ankara'daki özel bir
tiyatronunkısayazüışı... Biırenk. 7/A&ika'dayaşayan
bir antilop... Yiğit. 8/ Eski Türklerde kutsal sayılan
hekim. 9/ Osmanlı devletinde, taşradaki nüruzlu ai-
lelere verilen san.... Menteşe.