Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 AĞUSTOS 2005 PAZAR
12 A A / l / V K . JVvJİN U VFUteyla.tavsanoghıCacumhuriyetcom.tr
Ülke toplumu özellikle
kalkınmakta olan
ülkelerden gelen bu
göçmenlere önyargılarla
yaklaştu Bugün bile bu
aşılmış değil. Oysa bir
AB y
den söz ediyoruz- y
Bakın, her toplum kendi
mahallelerinde oturuyor.
Kendi içlerine kapanmış
durumdalar.
Öbür toplumlarla hiçbir
kaynaşmayok.
Yerel seçimlerde
oy hakkın olmazsa
başkaları senin adına oy
kullanıyor, senin adına
kararlar alıyor.
u Avrupa Anayasası
çıktığında referandum
kararı alındı. Fransa ve
Hollanda 'da yapıldı, ama
ters tepti. y
HaMarAB'yiöcügibigörüyor
Belçikalı Türk senatör Fatnta Pehlivan ile 'Ne olacak bu Avrupa Birliği'nin halini konuştuk
SÖYLEŞİ
LEYLATAVŞANOĞLU
Avrupa yeni oluşumlar, yeni kararla-
rın eşiğinde. Fransa ve Hollanda'daki
anayasa referandumlannın olumsuz so-
nuçlan, Türkiye'yle 3 Ekım müzakere-
leri öncesi Ankara'ya getirilen ek dayat-
malann yaratûğı sıkınular, 2014 yüına ka-
dar AB tanm fonlannın bloke edilmesi
elit altılan ve öbür halkalardakileri fena
halde düşündürüyor. Popülizm ve oy kap-
ma uğruna AB'yi tozpembe göstermeye
uğraşan bizim aklıevveller ise şimdi ek
protokolle birlikte halka Kıbns Rum Ke-
simi'ni tanımak zonında olduklaruu na-
sıl anlatacaklannın telaşı içindeler. Av-
rupa ülkeleri halklannın hislerini ve AB
mekanizmalannın nasıl çalıştığını en iyi
bilenlerden birisi Avrupa Konseyi ve Bel-
çika Setıatosu'nun senatörlerinden Fat-
ma Pehlivan. Fatma Pehlivan göçmen bir
Türk ailesinin kızı. Gent bölgesinden
ciddi sayıda tercih oylanyla senatör se-
çılen Fatma Pehlivan'la oturuyoruz ve
"Ne olacak bu AB'nin haK?"ni konuşu-
yoruz.
- Bir eğitimci olaruk neden siyasete
atıldımz?
PEHÜVAN - Ben köken olarak Bel-
çikalı olsaydım bir eğıtımci olarak belki
siyasete atılmayabilirdım. Ama ben göç-
men bir ailenin çocuğuyum. Göçmen
olunca da oralarda ikinci sınıf insan mu-
amelesi görüyorsunuz. Bunun üstüne ka-
dınsınız. Dolayısıyla da onlann akıllann-
daki olumsuz imajların hepsi sizde top-
lanıyor. Düşünebilıyor musunuz, Belçi-
ka gibi bir ülkede hem göçmen hem de
kadın olmanın ne anlama geldiğini? Her
yerde kendinızi savunmak durumunda
kahyorsunuz. Sivil toplum kuruluşlaruu
kurma ve çahşmalannda yer almamın
nedeni buydu. Bakın, Belçika toplumu
196O'lı yıllara kadar kendi özünü koru-
muş bir toplumdu. Derken, '6O'lı yıllar-
la birlikte göç başladı. Orada bir moza-
ik oluştu. Ulke toplumu özellikle kalkın-
makta olanülkelerden gelen bu göçmen-
lere önyargılarla yaklaşh. Bugün bile bu
aşılmış değil. Oysa bir AB'den söz edi-
yoruz.
Blrind sınıf vatandaşlık
- Üstelik Müslüman kimliğinizin ol-
ması bu önyargılarda etkili oldu mu?
PEHLtVAN - Olmaz olur mu? Hem
Müslüman, hem göçmen, hem kadın ola-
rak hep ikinci sınıf vatandaş muamelesi
görüyorsunuz. Ama artık kırk küsur yıl
o ülkede yaşadıktan sonra da arnk ikin-
ci sınıf değil, birinci sınıf vatandaşlığa
yükseltilmemiz gerekiyor. Benim de-
dem, babam nereden gelmişse gelmiş.
Ama artık ben oralıyım, çocuklarım ve
torunlarım da orah olacaklar. Dolayısıy-
la o ülkenin yurttaşlandırlar ve ülkeleri-
nin bütün konulanna karşı da duyarlı
olacaklardır. Dolayısıyla da toplumlar
arası sorunlara çözüm yollan üretmek
gerekir. Yanı çokkültürlü bir toplumu
nasıl savunacağız? Çünkü düz beyaz bir
toplumdan çıkıp renkli bir topluma gir-
mişiz.
- İyi de renkli topluma önem verdik-
leri var mı? Sonuçta Türkleri ve Tür-
kiye'yi Avrupa bünyesinde istiyorlar
mı?
PEHLİVAN - tstemıyorlar. Benim de
söylediğim zaten çok teorik ve işin ide-
ali. Çokkültürlü bir toplum oluştu. Ama
toplumlar arasmda diyalog yok. Bakın,
her toplum kendi mahallelerinde oturu-
yor. Kendi içlerine kapanmış durumda-
lar. Öbür toplumlarla hiçbir kaynaşma
yok. Ama sonuçta bu durumun bu top-
lumlan ve yaşadığımız ülkeyi hiçbir ye-
re götürmeyeceği anlaşıldı. Siyasetçiler
de bunun farkında.
- İyi de buna nasıl çözüm bulunabi-
lir?
PEHLİVAN-Bir kere siyasi yaptınm-
lar konulmalıdır. Irkçıhğa son verilmesı
gerekir. Bunun ardından da insanlan kay-
naştırmanın yollan aranmalıdır.
Ben burada o toplumun içinde yaşayan
ve yurttaşlık sorumlulugunun bilincinde
olan bir insan olarakkonuşuyorum. Oül-
kedeki çokkültürlülük konusunda tek bir
toplum kararveremez. Bizlerindebuka-
rarlarda söz hakkımız olmalıdır. Biz ken-
di sorunlarııruzı tabii ki tek başımıza çö-
zemeyiz. Onlar da bizim için çözemez.
Çözümü ortaklaşa aramalıyız. Onlar bi-
ze bir şeyler verecekler, biz kendimizden
bir şeyleri onlara vereceğiz. Ortakbir yol
bulmamız gerekiyor.
- Bir arayış içinde misiniz?
PEHLİVAN-Evet. Bunu sivil toplum
kuruluşlan içindeki çahşmalanmla da
yapabilirdim. Ama siyaset içinde olmak
ciddi önemli roller de veriyor size.
Toplumun içinde var olan sorunlara
siyasi çözümler getirebilmeniz gerekli.
Daha önceyaşadığınız ülkede, kalkınmak-
ta olan bir ülkeden geliyorsanız ikinci,
üçüncü sınıf vatandaş muamelesi görü-
dünyasında bir medeniyetler çatışma-
sı patlak verir mi?
PEHLİVAN - Bunu net bu- biçımde
söylemek çok zor. Tabii ki gelecek ne ge-
tirir, bilemiyorsunuz.
Bana göre bunu sadece Islamla da ilin-
tilendirmemek gerekir. Çünkü Avrupa-
lıların burada büyük eksiklikleri var.
Adll davranmak
- Nedir o eksiklikler?
PEHLİVAN - Bir zamanlar, başka ül-
kelerden Avrupa'ya işçi olarak getirdik-
leri insanlann hep işçi olarak kalmasını
istiyorlar. Oysa Avrupa'ya gelen birinci
kuşağın çocuklan, torunlan oldu. Sız
Müslüman olabilirsiniz, ama artık onca
yıl sonra o toplumun bir parçası oluyor-
sunuz.
Avrupalı hakkaniyetli olmahdır. Eğer
Hıristiyanlığı, Yahudiliği kabul ediyor-
sa Müslümanlığı da kabul etmek zorun-
dadır. Adil davTanmak zorundadır.
Benim ilkelerime göre, dili, dini, ırkı
ne olursa olsun o toplumda o insanlar
yaşıyorlarsa eşit muamele görmelidirler.
Avrupa'ya öraek olabilir. Türkiye'nin
AB'ye girmesini destekleyenler onun de-
mokratik, laik ve çağdaş kimliğini ön
plana çıkarmaktadırlar.
- Bir de Fransa 'nın Türkiye 'nin iiye-
liğine bayağı katı bakmaya başladığı-
na ne diyorsunuz?
PEHÜVAN - Fransa'nın sorunu Tür-
kiye"deki Müslümanlık değil. Onun esas
sorunu, hiçbir zaman yatırım yapmadık-
lan; ikinci, üçüncü sınıf muamelesi et-
tikleri eski sömürgelerinden gelen toplu-
luklar. Bakın, Fransa'da doğup büyümüş
Cezayir, Fas, Tunus kökenli çocuklar ve
gençler var. Bunlar Fransa'da hâlâ ırkçı-
lıkla karşı karşıyalar. Dili, dini, teninin
rengi, ismi nedeniyle kendilerine iş ve-
rilmiyor. Burada Fransa'nın kendi ken-
dini sorgulaması gerekir.
Fransa vaktinde bu sömürgelenni sö-
mürdü. Orada yaşayan halkı düşünme-
di. Onlan kendilerinden kabul etmediler.
Şımdi kendi topraklannda bu insanlar
Fransız mı, değil mi, iki arada bir dere-
de yaşıyorlar.
Bugün bu gençler Fransa'da ayaklanı-
yor. Otomobilleri yakıyorlar. Maruz kal-
- Çalışmalannızdan örnek verir mi-
1-9
Gent bölgesinden ciddi sayıda tercih oylanyla senatör seçflen Fatma Pehlivan Avrupa'da Türkkrin kendi içlerine kapandıklannı söyle-
dL Pehtivan, ırkçıhğa son verilmesi gerektiğini vurgulayarak insanlan kaynaşürmanın yoDannın aranması gerektiğini sö\ ledL
yordunuz. Şimdi AB genişledikçe öme-
ğin şu oluyor: Yaşadığuıız ülkede vatan-
daş değilseniz yerel seçimlerde oy hak-
kınız yoktu. Şimdi biz bir teklif verdik
ve o ülkede en az beş yıl oturmuş kişile-
rin oy hakkı kullanmalan gerektiğini
önerdik.
Üyesi olduğum Sosyalist Parti, ben
partiye girdikten sonra bunu programı-
na aldı. Neyse, sonunda parlamento bu-
nu kabul etti. Şimdi, 2OO6'da yapılacak
yerel seçimlerde vatandaş olmayanlar da
oy haklanm kullanabilecekler.
Bu görüşü 1980'lerdenberi savunduk.
Sivil toplum kuruluşlan olarak yürüyüş-
leryaptık, "Siyasihaklanınızıistiyoruz''
dedik. Yerel seçimlerde oy hakkın ol-
mazsa başkalan senin adına oy kullanı-
yor, senin adına kararlar alıyor. Ama sen
yine de vergini veriyorsun. Böyle şey mi
olur?
- Batı dünyasında Müslüman kimli-
ğine sahip olarak görülen toplumlara
hasmane tutum arttu Avrupa 'da Müs-
lüman olarak kabul edilen 3 milyon
Türkyaştyor. BirdeKuzeyAfrikavebaş-
ka Müslüman kimlikli ülkelerden göç
etmiş olan bir niifus var. Bunlara da kuş-
kuyla bakıhyor. Yakın gelecekte Batı
Aynmcılık yapamazsınız. Bu aynmcılı-
ğı yaparsanız insanlan aşın uçlara yönel-
tırsiniz.
Yeni bir islam
- Peki, neyapümalı?
PEHLİVAN - Bugün hem A\Tupah
hem de oradaki Müslüman toplumu ara-
yış içinde. "Nasıl bir Islamistivoruz" so-
rusunu soruyorlar. "Yeni bir Islam, Av-
rupa Islamiyeti olabilir mi?" arayışı var.
Hemen bütün Avrupa ülkelerinde şim-
di bu konuşuluyor. Çeşitli ülkelerden
araştırmacılar, uzmanlar bu konu üze-
rinde çahşıyorlar. Kilitlenmiş bir nokta-
da şu anda çözüm aranıyor. Bence vur-
gulanması gereken nokta bu. Öbür top-
lumlarla bir arada nasıl yaşayabiüriz11
Avrupa'daki tslamiyet nasıl bir tslamiyet
olabilir? O arayışlarda Türkiye'nin örnek
ahndığını gördüm.
- Yani Türkiye'nin demokratik, laik,
çağdaş kimliğininyant sıra çoğunluğu
Müslüman olan bir topluma sahip ol-
ması mı ön plana çıkanlıyor?
PEHLİVAN - Aynen öyle. Burada
önemli olan, demokratik, laik ve çağdaş-
lığını ön plana çıkarmasıdır. O nedenle
dıklan muamelelere tepki gösteriyorlar.
Fransa'da birpatlama olması kaçınılmaz.
Fransa kendi iç sorununu çözemezse
yakın gelecekte büyük olaylarla karşı
karşıya kalabilir.
- Yanitamamtyla
u
öteld"sorunu mu?
PEHLİVAN - Aynen öyle. Bu mesele-
nin mutlaka çözüme kavuşturulması la-
zımdır.
- Peki, Belçika 'da sorunun boyutla-
rı ayrtı mı?
PEHLİVAN - Aynı, diyemeyeceğim.
Çünkü Belçika'daki daha ılımlı bir yak-
laşımdır. Çünkü Belçika'nm sömürge-
lerinden gelen pek insanı yok. Dolayısıy-
la da Fransa'daki gibi bir baskı uygulan-
mıyor. Öte yandan, Hollanda'nın duru-
mu daha farklı. Onlann Türkiye'ye "ha-
>ir" yaklaşımı içinde olmalan, kendi iç
sorunlanndan kaynaklanıyor.
- Siz siyasete bu iç sorunların çözü-
münde yardımcı olmak düşüncesiyle
katıldınız, anladığım kadanyla...
PEHLİVAN - Evet, üstelik de bu so-
runlan bire bir yaşamış, ikinci, üçüncü
sınıf vatandaş muamelesi görmüş bir ki-
şiyim. Dolayısıyla önergelerle, yasalar-
la bu sorunlann çözümüne katkıda bu-
lunmaya çalışıyorum.
stnı:
PEHLhAN-Örneğin, Belçıka'da dev-
let sektöründe çalışabilmek için vatandaş
obna zorunluluğu aranıyor. Ben bir ya-
sa teklifı verdim ve vatandaşlık zorun-
luluğunun kaldınbnasını istedim.
Bakın, Belçika'da işsizlik oranı yüzde
12 iken göçmen kökenliler arasındaki iş-
sizlik yüzde 35-40. Bu yüzde 35-40'hk
toplulukta da iki grup oluşuyor. Bunlar
az eğitim görenlerle yüksek tahsilliler.
Üniversiteh gençler aynmcılık yüzün-
den işsiz dolaşıyorlar. tşe başvuru yapar-
ken isminiz yabancı kökenliyse baştan
kaybettiniz demektir. Benim verdiğim
önergelerden birisi, işe ilk yapılan baş-
vuruda başvuranın ismini vermemesi,
anonim kalmasıydı. Büyük olasüıkla ka-
bul edilecek. Mutlaka göçmen toplum-
lann üyelennin mümkün olduğunca si-
yasete atıhnalan gerekir. Çünkü yerliler
sizi ne kadar anlamaya çahşsalar da si-
zin yaşadıklannızı anlayamazlar. Onla-
ra bunuyetennce anlatabilmeninyolu, on-
lann düzeyıne gelmektir. Ben bunu ya-
pıyorum. Onlarla eşit bir biçimde çalış-
P O R T
FATMA PEHLtVAN
Ailesi 1966yıhnda Belçika 'ya
verleşti. Orta öğrenimini bu ülkede
yaptı. Ardından öğretmen okulunu
bıtirdi. Belçika da Türk toplumuna
yönelik sivil toplum kurucuları
arasında gönüllü olarak çalıştı.
Belçika daki Türk Kadınlar
Birliği nin kurucuları arasında yer
aldı. Çağdaş Dernekler
Federasyonu nun kurulmasında
yer aldı; ilk başkanlığını yaptı.
Kadınlar ıçın okuma-yazma
kurslarının açılmasına önayak
oldu. Yirmi yıl süreyle yaşadığı
bölgenin eğitim merkezinde
öğretmen olarak çalıştı. 1995 te
Sosyalist Parti ye girerek siyasete
atıldı. 2003 yılındaki seçimlerde
52 bin tercih oyu alarak Belçika
Senatosıı üyesi oldu. Ayrıca
Avrupa Konseyi 'nde Belçika
Senatosıı ndan Belçika vı temsil
ediyor. Euro-Mediterranee
(Avrupa-Akdeniz)
Parlamentosu 'nda da Belçika 'nın
üç temsilcisinden birisi.
malıyım. Ben de senatörüm, o da sena-
tör. O zaman eşitleniyorsunuz.
- Başlangıçta Belçika siyaseti sizi na-
sü kabullendi? Ya da kabullenmedi mi?
PEHLİVAN - Başlangıçta, siyaset be-
ni olumlu kabullendi, diyebilirim. Çün-
kü sivil toplum kuruluşlannda bir geçmi-
şim vardı. Öyle gelişigüzel, pat diye si-
yasete girmedim. Sivil toplum kuruluş-
lannın, yabancı derneklerinin yasallaş-
tınlması çahşmalannda bizi parlamento-
ya danışman, uzman olarak alıyorlardı.
Hatta 199O'lı yıllarda AB Göçmenler Fo-
rumu'nu kurrnuştuk. Tüm Avrupa'daki
göçmen federasyonlannın platformuy-
du bu. Bunun amacı, tüm Avrupa'da ya-
şayan göçmenlere yönelik siyaset, çalış-
malar ne olabihr, sorusuna yanıt aramak-
tı. Dolayısıyla ben siyasete atıldığımda
zaten siyasetin içindeydim. Çünkü o yap-
tığım da bir çeşit siyasetti. Yani ikinci yol
ya da sivil toplum siyaseti... Okuldan
mezun olur olmaz, hep bir yerlerde var-
dım. Hatta okulda öğrenci demeğinde
çahşıyordum.
Sizin bir şeyler yapmanız gerekiyor. Eli-
nizi taşın altına sokmazsanız olmuyor.
Toplumsal sorumluluk bilinci gereği bu-
nu yapıyorsunuz.
Avrupalı sosyal Avrupa istiyor- Avrupa 'nın geleceğini nasıl görü-
yorsunuz?
PEHLİVAN - Sonuçta Avrupalı siya-
setçilerin büyük eksiklikleri ortaya çık-
tı. Avrupa ülkeleri '80'li yıllardan beri
Avrupa Parlamentosu'na, siyasi kariyer-
lerinin sonuna gelmiş, yaşlı insanlan
gönderdiler. Yani Avrupalılığı benimse-
mediler. Ama son yıllarda komisyonla-
nn, parlamentonun aldığı kararlar halk-
lan etkilemeye başladı.
Emekli politikacılardan nasıl fayda
umabilirsiniz ki? Bu sorun benim ken-
di partimde de var. Üstelik halklar, son
birkaç yıla kadar bu insanlann kim ol-
duklannı, ne yaptıklannı bilmiyordu.
Bakın, şu anda ulusal parlamentolann çı-
kardıklan yasalann yüzde 70'i Avnapa
Parlamentosu'nun aldığı kararlann ulu-
sal yasaya çevrilmesidir. Siyasetçiler Av-
rupa'yı bir öcü olarak kullandılar. Ken-
dilerinin cesareti olmadığından, hep "Av-
rupa bunu istiyor. Onun için biz bu ya-
sayı çıkanyoruz" dediler.
Bu tamamıyla gerçek. Dolayısıyla Av-
rupa ülkelerinin halklan AB 'yi öcü ola-
rak görmeye başladı. Işte, iş o noktada
koptu. Bu arada AB 15 ülkeyken 25 ül-
keye çıktı. Bunun üzerine Avrupa Par-
lamentosu, "Biz böyle büyük bir birbği
nasıl yöneteceğiz? Kurallar koymamız,
bir anayasa oluşturmanuz gerekiyor"
karanna vardı. Bundan sonra anayasa
çalışmalan başlatıldı.
- Ama anayasa çahşmalarıyla ve re-
ferandumlarla derinleşmenin başarı-
ya ulaşamayacağı anlaşılmadı mı?
PEHLİVAN - Evet. tlginçrir, Avrupa-
lı, AB'nin işleyişinin farkında değildir.
Aslında Türkiye'deki medya ve basm
bu konuyu daha iyi tamtıyor.
Avrupa Anayasası çıktığında referan-
dum karan alındı. Fransa ve Hollanda'da
yapıldı, ama ters tepti.
Belçika'da parlamento daha zeki dav-
randı.. Ve, "Bu halkbizi seçti. Zaten biz
halkı temsil ediyoruz" dediler. Dolayısıy-
la Belçika Parlamentosu anayasayı ka-
bul etti. Ama Belçika'da da anayasa hal-
koyuna sunulsaydı büyük olasılıkla ka-
bul edilmeyecekti.
Daha sonra katılan ülkeler için bu ge-
çerli değil. Ama ilk kurucu üyelerde
böyle değil. Onlann yönericüeri, bir yan-
dan halklanna Avrupa'yı anlatmadılar.
Kendilerine seçim malzemesi yaptılar.
Sonra da bu ters tepti. Şu anda da bir çık-
mazuı içindeler.
- Peki, sonuçta ne olacak?
PEHLİVAN - Yeni üye olan ülkeler
farklı. Yine de Avrupa'nın birlik olma-
sını istiyorlar. Ama şu andaki Avrupa'yı
istemiyorlar.
- Nasıl bir Avrupa istiyorlar?
PEHLİVAN - Sosyal bir Avrupa isti-
yorlar. Liberalizme karşüar.
- Yani liberalizm, serbestpiyasu eko-
nomisini baz alan küreselleşmeye mi
karşüar?
PEHLİVAN-Evet. Onakarşılar. Fran-
sa'daki duygulan da bu şekilde değerlen-
dirmek lazım. Orada aşın sağ da var.
Fransız aşın sağj Türkiye'yi malzeme ola-
rak kullanryor. Ama onu tartışmaya bi-
le gerek görmüyonım. Çünkü aşın sağ-
cılara karşı, bırakın Avrupalüann ken-
dileri cevap versin. Referandumlarda
"hayır'' oyu çıkması belki de daha iyi ol-
du."
- Neden?
PEHLtVAN - Çünkü aksi halde belki
Avrupa dağüabilirdi. Şu anda oturup Av-
rupa'nın nereye gittiğini düşünmeli ve
yeni çözümler üretmeliler.
Ama siyasetçi bunu halkıyla birlikte
yapmalıdu". Çünkü şu ana kadar halk
hep dışanda bırakıldı. A\Tupa'da hep ka-
tılımcı demokrasiden söz edılir, ama gör-
düğünüz gibi katılımcı demokrasi hiç
hayata geçirihnez.