Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 2005 PAZAR
10 P A Z A R Y 4 Z I L A R I dishab@cumhuriyet.com.tr
Akademi'de Cezayirlibirkadınerberi kökenli Cezayirli,
Fransızca yazar ve öğretir,
film yönetmenliği de yapan
69 yaşındaki Asiye Cebar, 16
Haziran'da Fransa'nın en büyük dıl
ve edebiyat kurumu "Academie
Française/Fransız Akademisi
w
nin,
2002 'de vefat eden ünlü anayasa
hukuku profesörü Georges Vedel'den
boşalan 5 numaralı koltuğuna seçildi.
Hem de lanınmış edip Dominique
Fernandez gibi sıkı bır rakıbe rağmen.
İzleyebildiğimız kadanyla renkli
renksiz basınımızda -tabii ki önemsiz-
bu "olaya" değinen tek bir satır (!!!)
çıkmadı. Sayfalar. ekranlar dolusu
haberler din kardeşimız Frank
Ribery'nin Marsilya'da bile GS futbol
kulübü tarafindan tehdit (!) edildiğini
veya Fransız güzel (Siz bu ttalyan
dilberine, kocasının Fransızhğından
ötürü Türkiye'de kendisinin Fransız
sanıldığını bir söyleyin de bakalım
ne tepki alacaksınız!) Monica
BeDucci'nın, Jean-Christophe
Grange'ın son romanından uyarlanan
"filmin galası için geldiği" gıbı önemli
(!) olaylan transparan fotoğraflanyla
eksıksiz ilettiler... Fakat gerçek adı
Fatima-Zohra tmalayene olan. başta
Müslüman toplumlar, Kuzey Afrika
ve bütün dünyada kadın haklannın
yılmaz savunucusu, Cezayir kurtuluş
savaşının neferlerinden, Fransa ile
ebedi kûltür ve dil izdivacı yapnuş bu
dünya güzeli mücadele insanı Asiye
Cebar'ı anmaya ne gerek var ki!
1936'da kendi deyimiyle "sosyaBst ve
proieter öğreünen" bir babanın kızı
olarak başkentin batısındaki Şerşel
kasabasında dünyaya gelen Cebar, çok
sayıda "ilk"e imza atmış bir kişilik.
11 yaşında Blinda Lisesi'ne, hem de
yatıh giren ilk Müslüman öğrenci,
1955'te Fransa'nın en prestijü yüksek
öğretmen okulu Ecole Normale
Superieure'ün (ENS) sınavını kazanan
ilk Cezayirli yine o. Cezayir savaşında
eylemlerinden ötürü okuldan atılan.
1957"de yayımladığı, özgürlük âşığı
Cezayirli bir genç kızı anlattığı ilk
romanı "La Soif/Susuzluk" ve
hemen ardından gelen "Les
Impatients / Sabırsızlar" ile
"Müslüman Françoise Sagan" diye
anılan, 1959'da "edebi yeteneği"
gerekçesiyle bizzat General De
GauDe'ün talebiyle yeniden
ENS'ye kabul edilen. yine
bu aslan yürekli kadın.
1962-65 arasında Cezayir
Üniversitesi'nin ilk kadın
tarih profesörü unvanıyla
(1974-80'de ise Fransız
edebiyatı ve sinema hocası)
başlayan akademik kariyeri,
onu Almanya, Avuşturya.
Fas, Fransa (Paris Ünıversitesi,
EHESS, CNRS vs.) ve son 4 yılı New
York Üniversitesı'nde Fransız dili ve
edebiyatı profesörlüğü olmak üzere
ABD'ye (Berkeley, Harvard,
Louisiana vs.) taşıdı. Hiç bitmeyen
militanlığı onu 1993'ten beri
kuruculanndan olduğu Uluslararası
PARİS
LĞUR HÜKÜM
Yazarlar Parlamentosu Yönetim
Kurulu üyeliğini sürdürmeye, 1983-89
vıllannda Fransa'daki Cezayirli
göçmenlerin temsilcisi sıfatıyla
göçmenlere yönelik tüm sosyal-
kültürel faaliyetleri yaşatan FAS
Vakfi'nın yönetim kurulunda yer
almaya ve kalemiyle kadın
dünyasının yorulmaz
öncüleri arasında olmaya
itti. Gerçek kimliğini,
"yuvam, toprağmı" dediği
Fransızca yazarak yaşatan
Cebar'ın, 18'i roman ve
hikâye. 20'nin üstünde
edebi eseri (şiir, deneme,
piyes), 2 de filmi vardır.
1977'de çektiği "La Nouba des
Femmes du Mont Cheouna/Şeuna
Dağı Kadınlannın NubasT 1979
Venedik Film Festivali'nde
Uluslararası Eleştirmenler Ödülü'ne
layık görüldü. Bu da bir ilktir. Eserleri
çeşitli ödüllerle taltif edilen Cebar'ın
adı. son yıllarda Nobel edebiyat
adaylan arasında da sıkça
geçmektedir... Cebar'ın eserleri 20'den
fazla dile çevrildi. 1635yılında
Kardinal RicheHeu'nün. "Fransız dffini
gözetmek, herkesçe anlaşüır hale
getirmek" amacıyla kurduğu Fransız
Akademisi, geride bıraktığı 370 yılda
bu tutkusuna bir temel hedef daha
ekledi: "Bu diBn hamisi de
olabilmek". Bugüne kadar 700'ü aşkın
kişiliği "knbbesi altında" banndırmış
Fransız Akademisi, yılda 60 ödül
dağıtıyor, çeşitli burslar ve yardımlar
veriyor. Asiye Cebar'ın ilk Cezayirli
olarak katıldığı "kubbe"nin altında şu
anda ancak öldükçe yeri boşalacak 40
üye mevcut. Kubbe altına girenlerin
simgesel anlamda "Immortel /
Ölümsüz" addedıldiğı bu ortam. bir
zamanların fevkalade tutucu. özellikle
"erkek egemen" bir yapısıydı.
Bünyesine olağanüstü bir titizlikle
deviet adamı ve askerlerden bilim
insanı ve sanatçılara, Fransız dıline
yararlan kanıtlanmış kışilikleri seçen
akademi, ilk devrimini 1981'de
(ortak sol iktidann ilk yılı) kadın
yazar Marguerite Youreenar'ı kabul
ederek yapıyor. Kimileri Jacqueline de
Romilh (1988). Helene Carrere
d'Encausse (1990-yaşam boyu
sekreter). Florence Delay'nin (2000)
arduıdan Cebar'ın tarihte 5. kadın
olarak seçilmesini kaderin yazısı
olarak niteliyor. Zira "Asiye" Arapça
"ölümsüz" demekmiş. O ise bir
söyleşide bu görüşü şöyle cevaplıyor:
"Eğer yazar olabildiysem. bunu
11 yaşında kızııu, konformist bir tslam
anlayışından kopabibne cesaretini
gösterip okula yoDayan öğretmen
babama borçluyum. Açık ve eşhükçi
bir tslamriiyam.kumdan şatolar gibi
eriyip yok oldu. Kadın \iicudunun
özgürlüğu, belirieyici çizgidir. Bir
toplum, günümüzde kendi yarısmı,
kadınını çarpıölmış, ihanet edilmiş
bazı gelenekler adına kapatnrmaya
teşebbüs ediyor ve bunu başanyorsa
en keskin ihİal yaşanıyor demektir."
ABD:
Buyurun ama
oturmayın!
G
üney Kore
Cumhurbaşkanı
Roh Mu-Hyun
10 Haziran'da Başkan
George Bush'u Beyaz
Ev'de ziyaret etti. (\Vhite
Housea "Beyaz Saray"
demekten vazgeçsek? Ne
de olsa monarşıye karşı
cumhunyet kurulmuştu.)
Görüşmenin ardından
Kuzey Kore'nin nükleer
silahlanması konusunda
bir basın toplantısı
yapıldı. Kuzey Kore ile
ilişkilerin üslubu
konusunda anlaşamasalar
da iki lider de nükleer
silahtan annmış bir
Kore yanmadası istiyor.
Bush, Güney Kore ile "tek
sesle birleşmeye
doğru
çabalarının
süreceğini"
behrtti. Öte
yandan, sol
eğilimli Roh
Mu-Hyun, Bush
hükümetinin
niyetlerine pek
de güvenmiyor ve ABD'yi
çatışmaya kışkırtmakla
suçluyor. Çin gibi
Güney Kore de yaptınm
istemiyor. ABD'den
esneklik bekliyor.
Bush'un Güney Kore
Curnhurbaşkanı ile yaptığı
konuşma esnasında fark
edilen şeyler sadece
politik konular değildi.
Başkan Bush tamamen
farklı bir konu hakkında
da rahatsızlık duyuyordu:
Cumhurbaşkanı'na eşlik
eden Güney Koreli basın
mensuplannın oturması.
Açıklayayım: Bush'un
Beyaz Ev'le ilgili bazı
katı davranış kurallan var.
Örneğin, mobilyaya
dokunmak, koltuğa
TEKSAS
oturmak hoş
karşılanmıyor. BiD
Clinton'ın daha rahat
tavırlı hükümetinden sonra
gelen Bush, katı kıyafet
ve davranış kurallan ile de
dikkat çekiyor. Bu kurallar
Beyaz Ev'de çalışanlar,
ziyaretçiler ve basın
mensuplan için de
geçerli. Bush gazetecileri
resmi olmayan bir sohbet
için davet etse bile
oturmalannı istemiyor.
Bir keresinde Hollanda
Başbakanı ile birlikte
katılacağı bir konferanstan
önce Bush, Reuters
muhabiri Adam Entous'u
odaya gevşek kravatla
girdiği için iğnelemiş,
"Bugün çok iyi
görünüyorsun
Adam. Hele
kravabn!"
demişti. Ama
tabii Güney
Kore'den gelen
gazeteciler
bu kurallan
bilmiyordu ve
iki ses teknisyeni daha
iyi çalışabilmek için
koltuğa oturdu. Genelde
bol bol konuşan Bush,
bu dunımdan açıkça
rahatsız oldu ve sıkmtılı
bir şekilde kısa kısa
cevaplar verdi. Dışişleri
Bakanı Rice ile Savunma
Bakanı Rumsfeld bunu
fark edince teknisyenlere,
belki anlarlar diye
dik dik baktı! Fakat
teknisyenler bir şey
anlamadı. Bush her ne
kadar Beyaz Ev'den
"halkın evi" olarak
bahsedip sıradan biri
gibi davranmaya çalışsa da
ev kurallan halka
pekyakın değil.
bgunersel2@ hotmaD.com
ADALETRARIŞ
GÜNERSEL
Güney Asya'yı etkisi altına alan sıcak
Asya'yı sıcak vurduKaraçi kentindeki hayvanat bahçesinde yaşayan hayvanlar da sıcaktan etkileniyor. Bahçedeki kaplanlar
bütün gün havuzda yüzerek ve su içerek serinJemeye çalışıvor. Pakistan, Hindistan, Nepal ve Bangla-
deş'ivuran sıcakhavadalgasıson birkaç günde400'e yakın kişinin ölümüneyol açn. (Fotoğraf: REUTERS)
Herkesin elbet vardır bir köşede bir çiçeğiiz bu satırlan okurken
Kuzey'dekiler de dahil bazı
ülkelerde Yazdönümü Bayramı'nın
üçüncü \ e son günü yaşanıyor olacak.
Kutlanacak demiyorum, çünkü cuma
günü bol içkili ve salamura balıklı,
somonlu sofralardan sonra insanların
hıçbir şey kutlayacak hali olmayacaktır.
Bu bayrama kadar, taze patates ve çilek,
hıç değilse İsveçlilenn en çok konuştuğu
konulann başında gelır. Kendi
patateslerinin yetişip yetişmeyeceği,
çileklerin kimyasal maddeler içerip
içermediği, tsveç çileği diye (ne marifeti
varsa!) çaktırmadan Polonya veya
Belçika ürünlerinin satılıp satılmadığı
hararetle tartışılır. Benim aklıma.
çocukluğumda reçellik çilek satan
adamm arabası sokağa girdiği anda her
yeri kaplayan çilek kokusu gelir. Her
meyvenin birmevsimi olduğu zamanlar,
güzelım turunçgiller ağaçlannın
kökünden kopanlıp yerini golf turizmi
adlı sömürüye bırakmadığı zamanlar.
Gazetelerin yemek ekleri, şarap sayfalan
artar. tırajlan da. Ondan sonra zaten
bütün ls\eç kapanır. Bu yıl da en
azından Stockholm'deki karakollar,
hangi haftalarda kapanacaklannı
duyurdular. Yani, bazılan için hangi
haftalann, hangi semtlerde "mesleki
faaliyetler" bakımnıdan risksiz
olduğunu. Isveç ordusu da haftada
5 gün mesai yaptığı için temmuzda giriş
serbesttir ülkeye, havadan. karadan ve
denizden. Stockholm'ü bilmem ama
küçük yerlerde genç kızlar
perşembe gecesi yastıklannın
altuıa, 7 veya 9 çiçek koyarak
yatarlar. Bir inanca göre o
gece. beyaz atla gelen prensi
rüyalarında görürler. Ertesi
sabah bembeyaz elbiseleriyle
ve saçlarında çiçekten
çelenîderle çıkarlar sokağa ve
yazdönümü ağacının etrafında
kol kola dans etmeye. Prenslennı
bulurlar mı, bilmem ama istatıstıklere
göre, birkaç ay sonrası, genç kızlann en
çok çocuk aldırdıklan devirdir.
Yine de hayal kurmak güzel bir şeydir.
Marianne FaithfuTun The Ballad of
Lucy Jordan adlı unutamadığım
şarkısuıda şu acı saptama vardır: Genç
STOCKHOLM
GÜRHANUÇKAN
kız, "Günün birinde bir s'por otomobille
Paris'e saçlan havada uçuşarak
girmeyeceğini" artık anlamıştır.
Bu şarkı, Thelma ve Louise filminde
öylesine yerinde kullanılmıştı ki,
gözlerim dolmuştu. Zaman zaman
durup geriye bakarız ve bazı şeyleri
asla yaşayamayacağunızı anlanz. Bazen
elinize az aldığınız eski bir kitabın
içinden, yamyassı ve kuru
bir çiçek çıktığı olur. Onu
kendiniz mi koymuşsunuzdur,
yoksa kitabın önceki sahibi
mi, ya bilmezsiniz ya da bunu
düşünmeye vaktiniz olmaz.
Benim de burada aldığım
benden daha yaşh bir kitabın
içinden, 1945'tebirhanımın
yeğenıne gönderdiği anlaşılan
bir Noel kutlama kartı çıkmıştı.
Karta, Stockholm'ün ulusal parkı
Skansen'e gıriş bıletinin de eklenmiş
olduğu yazıdan anlaşılıyor. O zamankı
Avrupa'yı düşündüm ve bu yeğenın o
bileti kullanıp kullanmadığını.
Bu kart da beni, babamdan kalma
Redhouse'un içinden çıkan yamyassı
papatya gibi etkiledi. Redhouse'u
elime çok sık aldığım için olay yeni
değil ama çiçek yerli yerinde duruyor,
benim ilk tepkim gibi. Bazen geçmiş
insana yetişir. Bir köşeden çıkıp, Sevgili
Sait Faik'in "Füşşt"ını ansızın
duyabılirsmız. Bu beklenmedik bir
mektup veya yıllar öncesinden yola
çıkan ama şimdi size ulaşan bir telefon
da olabılir. O da bir çıçektir ve bir
yerlerde korunmuştur. Hatlann öbür
ucundakı sunsıcak ve heyecanlı ses, tatlı
bir telaş içindedir ve sevgi doludur.
Öyle kalırsınız sonra. Siz değil miydiniz
geçmişi geride bıraktığını sanan ve
sürekli şimdiyle didişen? Ama artık ne
siz aynı insansınızdır, ne de o sesin.
mektubun sahibi. Birçok şey, kahn bır
kitabm sayfalannda kurumaya terk
edılmış bır çiçeğe dönüşmüştür ama
ıçinizde öldü, kurudu sandığuıız incecik
dallar ansızın filizlenmiştir. Belki de bu
bir seraptır ama olsun, sizin için hayat
verecek vahaya ulaşmışsınızdır ya...
Aman iyi kollayın eski kitaplannızı.
Bakarsmız bir çiçek vardır görülüp
yeniden yeşermeyi bekleyen..^.
Beni bu hayalar
mahvetti...
F
ransa ve Hollanda'nın
halkoylamalannda
Avrupa Anayasası'na
"hayır demeleri" ve
Ingiltere'nın referandumu
ertelemesınnı ardından yapılan
ilk dorukta AB bütçesi
konusunda anlaşmaya
vanlamaması birliği
tartışmalann odak noktası
yaptı: "AB gönenç ve istikrar
kaynağı nu, yoksa bürokratik,
hantal ve antidemokratik bir
kunım mu? BrükseL
Avrupalılan tekdüze bir insan
yığuu haline mi getiriyor, yoksa
birbüierine mi yaklaşünyor? Ve
gelecekte ne olacak? AB daha
da genişlemeli mi yoksa bu
kadar genişlediği yeter de artar
mı? Ve Avro: devam nu, tamam
mı? Kaldmlsın mı?"
Belçıkalılar tüm bunlan
".\B'nin üzerinde kara buhıüar
dolaşıyor" başlığı altında
tartışmaya başladı. ABnın
üzerinde kara bulutlar
dolaşırken hafta içinde Belçika
Sağlık Bakanhğı "resmen"
sıcak hava dalgası alarmı verdi.
Belçika'da sıcak hava
dalgasının resmen kabul
edilmesi için 3 gün boyunca
gündüzleri hava sıcaklığı
ortalamasının 29 dereceyı.
geceleri ise 18 dereceyi aşması
gerekıyor. 2003'tekı sıcak
dalgasında tahmınen bin kişinin
ölmesı üzerine Belçika
hükümeti böyle bır
karara varmıştı.
Hastaneler ve
huzurevleri özel
önlemler aldılar;
yaşlılann. çocuklann
ve nefes darlığı
sorunu olanlann
fiziksel
hareketlerden
kaçınmalan istendi. Sağhk
Bakanhğı, açtığı özel bir sıcak
hava telefon hattıyla halka
yardımcı olmaya çalışıyor.
Aşuı sıcak nedeniyle yaşanan
susuzluk sorunu da kontrol
altına alındı. Ozon yoğunluğu
ise hâlâ zararlı se\ iyelerde
seyrediyor. Belçikah Türkler
ise her yıl olduğu gibi bu yıl da
"izin" için yollara dökülmeye
başladılar. Yavaş yavaş Türk
mahalleleri boşalıyor. Uçaklar
tıklım tıklım. Kendi araçlanyla
karayolunu tercıh edenler ise
rüşvet vermek zorunda kala
kala "Yoku yolunmada gerek"
ızinci atasözünü onaylıyorlar.
Temmuz döneminde "dövizle
askeıük yapmak için" Burdura
gıdeceklenn ise bir kulağı
TBMM'den gelecek haberde.
"DövizK askeıüğin 30 günden
21 güne indirümesi" için
verilen yasa önergesi en çok
onlan sevındirecek. Askerliğin
kısalmasına olumlu yaklaşan
gençlenmızin çoğu, aslında
askerliğin tamamen
kaldmlmasını istiyorlar. "Türk
olmanın bedeli, 5112 Avro
ödenerek yapılan 30 günlük
bedelh' askerlik" konusunda
"para ruzağı. bizi para makinesi
gibi görüyorlar, pisük ahmş
başını götürüyor, yemekler
yenmh'or'" diyenler olduğu
gibi, olumlu düşünenler de var.
tşte bu deneyimı yaşamış bir
arkadaşımın izlenimleri:-"En
BRÜKSEL
ERDİNÇLTKU
iyi tarafi, herkesin tamamen eşit
olduğu tek yer otması. Bir de
Avnıpa'daki Türklerin bu
kadar kötü ve geri durumda
olduğunu orada fark ettim. iyi
egitim almış olsalar bile!
Askerlik yararlı, Avrupah
Türklerin ülke ile bağlannı
tekrar canlandımor. Türk
olduklannı ammsaüyor.
Atatürkçülük konusunda da
askeıier az, öz ama çok etkiti bir
çalışma yapı>orlar."
Tatılcıler ve askere gıdenler
döndüklennde anılanyla bir
süre daha "hava atacaklar".
Ekim döneminde dövizle
askerlik için Burdur yolunu
boylamak ve "tatiHmi" orada
geçirmek zorunda olduğum
için yaz döneminde Brüksel'de
kalacağım. Ama buna
üzülmüyorum. Brüksel'de
yazlar sıcak olsa bile çok renkli
geçiyor. iki yıl önce The Art on
Cows adı altında Brüksel'i
gerçek boyutlardaki rengârenk
inek heykelleriyle
süslemişlerdi. Belçıka'nın
kuruluşunun 175. yılı
kutlamalan nedeniyle bu
etkınlik "The Horse Parade"
adı altında düzenleniyor. Bu
kez başrolde atlar var. Her yıl
için bir at, yani toplam 175
gerçek boyuttaki rengârenk at
heykelleri bu kez sadece
Brüksel'i değil tüm Belçika'yı
renklendirecek. Atlar 21
Haziran-21 Eylül
arasında Belçika
turnesine çücıyor.
Brüksel, Anvers,
Knokke ve Liege
kentleri dışında
Belçika at
yanşçılığunn beşiği
Waregem'de de
sergilenecek. iki yıl
önce sergilenen ineklerden
birkaçmın çahnması,
organizatörleri önlem almaya
zorlamış. Bu kez heykeller 250
kiloluk beton bir zemin
üzennde segileniyor.
Sergilenen atlar etkinliğin
bitımınde, 25 Ekim'de internet
üzerinden yapılacak olan açık
arttırma ile satılacak ve elde
edilen gelirin yüzde 33'ü hayır
kuruluşlanna verilecek.
Brüksel'i renklendirecek diğer
bır etkınlik ise 22 Temmuz'da
"Brüksel Plajı"mn açılması
olacak. iki yıl önce Kuzey
Denizi'nden getırilen kumlarla
kanal kıyısında oluşturulan ve
ücretsiz olarak halka sunulan
yapay "Brüksel Plajı" bu yıl 22
Temmuz"da açılacak ve 21
Ağustos'a kadar gezilebilecek.
Tatil yapma olanağı
bulamayanlar için bedava spor
yapma, güneşlenme ve
eğlenme olanağı sunacak plaj.
Egzotik ülkelerin sahillenni
andıran hasu- dekorlu kafelerin
sıralandığı yapay plajda
Meksika, Çin, Küba, Kongo.
Brezilya, Italya, Hindistan gibi
ülkelenn mutfaklan ve
içkıleriyle Brüksel'de yapay da
olsa bir "sahil havası"
estinlecek. AB'nin üzerinde
dolaşan kara bulutlar ve
Belçıka'nın "resmi" aşın sıcak
hava dalgasına yeğlerim ben bu
"yapay sahil havası"nı...
erdincutku a binfikir.be