23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA + CUMHURİYET 14 NİSAN 2005 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Aydmlanma Korkusu mu? "Senin aydınlatmacı kafan!..", "...Senin o aydınlan- macılığın demokraslye götûrmez insanı!.." satırlarını okuduktan sonra. "200Aydın" imzasıylayayımlanan bildiriye göz attım. Kimi bilerek, inanarak imzalamış. Kimi de bilmeden, an- lamadan!.. Yazımın başına aldığım, aydınlanma düşmanı satırlar bir yanda, 200 kişinin bildirisi bir yanda!.. 'Aydınlanma' sözü bildiride yok! Bir gazete yazarının yazısında var. Bildiride, niye yok! Anlaşılır şey değil! Pek çoğunu az çok yakından tanıdığım, hepsi, kendi alan- larındaün yapmış kişiler, niye 'aydınlanma'olgusunu 'es' geçmişler? Tuhaf günlerdeyiz. Bir karmakarışıklık içindeyiz. Top- lumca biryenilgiye itilmenin başlangıcında gibiyiz. Baş- ta şaşkın bir iktidar! Kendi niteliğini yadsıyarak ayakta kalmak isteyen, her şeyini AB'ye, ABD'ye bağlılıkla çö- zümleyeceğine inanmış deneyimsiz bir kadro... Almış başını giden yetmiş milyonluk birtoplum!.. Birkaç aydır bir garip uyanış! Bir bayrak yere mi değ- miş, bir bayrak yakılmak mı istenmiş, ulusça bir coşku, bir karşı koyma!.. Bayrak yapımcılarını zengin eden bir bayrak asma, takma, her yanı bayrakla donatma yarı- şı!.. Derken, yığınlarda kendi düşüncesine, görüşlerine ters düşen ya da düşmüş görünenlere karşı büyük tep- kiler! Nerdeyse linç olayları yaratmaya giden dürtüler... Hep, beklediğimiz neydi? Türk ulusalcılığının, bilinç- li bir uyanışa, bir kalkışmaya, bir sağlam birlikteliğe bi- zi götürmesi... Kıbrıs elden gidiyor, Ege de Rum gölü olacağa benziyor. Dış baskılarla Ermeni, Rum amaçla- rı gerçekleştiriIiyor kuşkusu! Dıştan gelen ürpertici uya- rılar! Hep yenilgiden yenilgiye itilişlerimiz!.. Bir bayrak sevgisi, bir bayrağa sarılma, yeter miydi? Türkiye'nin yabancı asker üsleriyle doluşması; içten dış- tan ülkenin bir gericilik batağına dönüştürülmesi miydi bir ulusal uyanışı yaratan; yoksa Türkiye toplumunu iç- ten yıkmak, ele geçirmek isteklerini gizli açık yollardan gündeme getirmeye çalışan yabancı parmakların işi mi? "200 aydın" bildiride bakın ne demişler: "...Karşılıklı güvensizlik, hatta düşmanlıkları ortadan kaldıracak barışçı ve yatıştırıcı politlkaların taviz değil, aklın ve sağduyunun gereği olduğuna inanıyoruz." lyi, güzel de, yalnız bizim istememiz yeter mi Türki- ye'de ve dünyada "barış ve aklın" egemenliğine? Kar- şımızdakiler, ulusal varlığımıza göz dikmiş, sen bunu gör- mezden nasıl gelebilirsin? Osmanlı'nın son dönem si- yasetçilerinin, gazetecilerinin, aydın kadrolarının da öz- lemi, istediği bu değil miydi? Barış, hep barış, herkesin özlemi. Ama nasıl, kimin için, kimin yararına? Bir tek sözcük yok "aydın "lar bildirisinde: O da "ay- dınlanma".. Atatürk devriminin amacı ülkeyi, halkı bü- yük bir aydınlanmaya, bir uygarlık, insanlık, kültür ay- dınlığına kavuşturmak değil miydi? Bu bildiriyi imzala- yanların çoğu o aydınlanma ışığında yetişmediler mi? Niye şimdi "aydınlanma" olgusunu, çabasını bu denli yadsımaya, suçlamaya kalkışır bu "aydınlar? Laiklik desteği yok, aydınlanmadan yana olmak yok, irtica heveslerine karşı çıkmak yok; ulusalcılığı faşizm- le eş tutmak var, "o kafa" diye Atatürk devriminin ya- rattığı bir Türkiye ülküsünü yok etmeye çalışmak var! Ki- min, kimlerin hizmetinde olduğunu hiç mi hiç düşünme- den... 31 Mart'ın Karanlığı, T. Fikret'in Aydmlığı Coşkun ONGUN llukukçu G ünümü/ tak- viminde 13 Nısan 1909 tarihine denk gelen31Mart gerici ayakJanmasının yıl- dönümüydü dün. Abdülha- mit istibdadının son bulma- sını sağlayan Ikinci Mes.ru- tiyet' in ilanından sonra Os- manlı'da kuvvetli özgürlük rüzgân esmeye başlamıştır. Padişah artık halk temsilci- lerinden oluşan meclise kar- şı sorumludur. Fransız Ihti- lali'nin kazanımian olan öz- gürlük-eşitlik-kardeşlik söy- lemleri halk arasında ağız- dan ağı/a dolaşmaktadır. Ülkede özgürlük isteyen çevrelerin sesi o güne dek hiç olmadığı kadar yiiksek çık- makta, bu durum Jön Türk- lertarafından coşkuyla kut- lanmaktadır. Bu sırada Istan- bul'da başlayan gerici bir ayaklanma özgürlük lıava- sını baltalar. Ayaklanınaya giriijcnler yalnız egemenler değil, aynı /.amanda Ikinci Meşmtiyet'in özgürlük ve ilerici havasından rahatsız olan birtakım çevrelerdir. "Din elden gidiyor" yayga- rası ıle toplunıu kargaşaya sürükleyıp özgürlük orta- mını bozmaya çalışan bu ki- şilere, meşrutiyetten mem- nun olmayan Saray'ın da gizli destek verdiği dikkat- li tarihçilerin gözünden kaç- maz. Ayaklanma, daha da dallanıp budaklanmadan Se- lanık'ten gelen ve Kurmay Daşkanlığı'nı Mustafa Ke- nıal'ın yaptığı Hareket Or- dusu tarafından bastııılır. Böylece gericilerin dinimi- zi kullanarak ülkeyi geriye götürme ve çıkarlannı ko- ruma çabalan kursakların- da bırakıhr. üazılanna göre 31 Mart Vakası (Olayı), gerici bir ha- reket olmayıp askerler içe- risindeki astlık-üstlük ilişki- sindeki anlaşmazlıktan kay- naklanmıştır. Olayı iyi ni- yelli ve gerçekçi olarak ta- rih boyutunda irdelemek is- teyenleri bir yana bırakır- sak, esas itibarıyla bu tür söylemlerrn bazı gerçekle- ri gizleme amacı taşıdığını saptamak olasıdır. Bu tarz söylemlerin olayı örtbas et- me çabasından başka bir an- lamı olamaz. Bu örtbas et- me çabası sadece bu olayla sınırlı değildir. Bu söylem- lere sahip kişilere göre bu ayaklanma gerici nitelik ta- şımamakta, devrim şehidi KubOay'ın katledılmesı ola- yı sadece birkaç sarhoşun taşkınlığı olaraknitelenmek- tedir. Bunlara göre ülkemizde irtica hiçbir zaman için teh- likc oluşturmamış, bu yön- deki kalkışmalar "münferit olaylar" tanımlamasınm öte- sine geçememiştir. Uerici ayaklanmanın pat- lak verdiği sırada ülkede bu- lunan ilerici kummlar he- def alınmıştır. Bu ayaklan- manın çıktığı sırada Galata- saray Lisesi'nin kapısında kendini zincire vurarak ge- ricileri bekleyen bir yurtse- ver bulunmaktadır. Bu yurt- sever, şürleriyle bir döne- mın aynası olmıış Tevfik Fikret'ten başkası değildir. Herkesin kaçıştığı bir or- tamda böyle bir cesaret ör- neği gösteren Fikret, o dö- nemde Galatasaray Lise- si'nde ınüdürlük yapmak- tadır. Bu yazının amacı da gerici ayaklanmanın yıldö- nümünde esas ıtıbanyla Tev- fık Fikret'in şurını ve kışı- liğinı ırdeleyerek onu daha yakından tanımaya çalış- maktır. Bu yurtsever şairi tarumak, şiirlerini günümüz Türkçesiyle okuyarak yeni- den keşfetmek, sadece bir döneme ışık turmayacak, ay- nı zamanda bugün toplum olarak yaşadığımız sıkıntı- lann o dönemde yaşanılan- larla ne kadar benzer oldu- ğunu görmemizi de sağlaya- caktır. Fikret' i anmak bir duyarhlıktır. Bu duyarlılığı göstererek onun için anma günleri düzenleyen Türki- Gelecek sağlayan O, tki Kıtada Tek O Universitemiz 4yaşında Bir üniversitenin yaşı, yerleşkesi ve binlerce öğrencisi, onun görünen saygınlığını artırır. Ancak, bir üniversitenin saygınlık düzeyini; eğitim, öğretim, araştırma ve yayınlan ile evrensel bilime yaptığı katkılar belirler. İSTANBUL TİCARET ÜNİVERSİTESİ, bu bilinç içinde uluslararası standartlarda eğitim veren bir Türkiye Cumhuriyeti Üniversitesi olarak ülkemizin aydınlık yarınlarına hizmete devam edecektir. 14 Nisan 2005 www.iticu.edu.tr ye Yazarlar Sendikası, bu anma sırasında yapılan ko- nuşmalan kıtap halrne getır- terek TYS Yayınlan'ndan 2001 yılında tstanbul'da ba- sılmasını sağlamıştır. An- ma seminerinde yapılan ko- nuşmalardanbir kısmını bu- raya almak, Fikret'i algıla- makta bize kolaylık sağla- yacaklır. Bucserde, B.Akarsu, Fik- ret'in en belirgin özelliği- nin yurtseverliğı ve insancıl- lığı olduğunu belırttikten sonra bir Tanhı Kadim şiıri- nı yazmanın günümüzde bi- le büyük bir cesaret gerek- lirdiğini belirtmekte, 96 yıl önce bugün meydana gelen 31 Mart Gerici Ayaklanma- sı sırasında Fikret'in yaşa- dıklannı şu şekılde anlat- maktadır: 31 Mart Olayı sı- rasında arkadaşlan Fikret'e okuluıı (Galatasaray Lise- si'nin) yakılıp yıkılacağı ha- berini gönderir ve kaçması- nı önerirler. Fikret ise öf- keyle "Beninı cesedimi çiğ- nemeden kiııısebu okııla gi- remez'' der ve kapının önü- ne çıkıp akşama kadar sal- dırganlan beklerama gelen giden olmaz. A.H. Tanpınar için o bir kahramandır. Tanpınar il- ginç bir olay anlatır; yaşa- dığı devirde toplum hayatın- da ahlaklılık ve dürüst olmak ender görülen bir davranış- tı. Bulundugu dairede iş gö- rülmedıgını öne sürerek ay- rıldığı memurıyetten bın- ken maaşlan kendisine gö- türüldüğünde, çalışmadığım halde para almam, diyerek geri çevirir. Ne var ki Fikret, böylesi- ne dürüst ve uygar olması- na rağmen ağır yergilerden de kurtulamaz. Kendisine en ağır geleru de Mehmet Akif in "zangoç" suçlama- sı olur. Fikret bu suçlamayı önce yanıtlamaya gerek gör- mez. Ama iki yıl sonra, 1914le "Tarihi Kadinıi ZcyP (Eski Çağlar Tarihine Ek) şiirinde kendi onurunu ve yürekliliğini sergileye- rek bir cleştiri zarafeti gös- tcrir: Doğruluk, alçakgönül- liilük, sevgi, bağlılık / Acı- ma, ıyüık, yurtseverlık, ın- sarlılık, / Sonra zangoç de- memek bir şaire / Vicdanı- mın gittiği yol budur işte. Akarsu, bunun en ağır bir laşlama ve aynı zamanda "incelikli bir cleştiri" oldu- ğunu ifade eder. Tevfik Fikret'in bir dö- nem müdürlüğünü yaptığı Galatasaray Lisesi, sadece Osmanlı'nın son dönemle- rinde değil Cumhuriyet'in kurulmasından sonra da ay- dınlanmacı yapısıyia dikkat çekmıştır. Galatasaray Lı- sesı'nden yetışerek Istanbul Ilukuk Fakültesi'nden ho- cam olmuş YÖK Başkanı Erdoğan Tcziç başta olmak üzere, erken yaşta yitirdiği- miz Anayasa Hukukçasu ve "Bilimsel AUtürkçü" Bü- lent Tanör ve ülkemizin en önde gelen ceza hukukçula- nndan, halen görüşlennden çok yararlandığım Prof. Dr. Köksal Bayraktar'ı bu dü- şünceler içinde burada an- madan geçemeyeceğim. Fikret için "Toprağımı- zın aydınlanma, ö/(;ürleş- me, insaıı olnıa, çağdaşolma destanmın onurlanndan ye ustalanndandır" dıyen Ö. Yağcı büyük şaırı şu coşku- lu ifadelerle tanımlamakta- dır: Anadolu insanının ay- dınlanmasına, özgürleşmc- sine, umudunu sürdürmesi- ne, bağnazlığı aşıp hoşgö- rüyle, sevgiyle buluşnıasına katkılarıyla, öncülükleriy- le, unutamadığımız ölüm- süz bilge NasrcüiııHoca'nın, "Örscçekiç vuran bizi/." di- ycn Yıınııs Emre'nin, "Çı- kıp şu dağlara yaslanmalı- dır" diyen Köroğlu'nun, u Döncndönsünben dönme- zcm yolunıdaır diyen Pir Sultan Abdal'ın, "Fcrnıan padişahın dağlarlıi/.iıııdir" diyen Dadaloğlu'nun, kısa- cası halkın vicdanı, sesi, çığ- lığı, başkaldınsı olan tüm halk ozanlannın mirasçısı olan Fikret, düşünceleri, ey- lemleri, şiirlcri, mücadele- lcri, yaşamlarıyla bu mira- sı yaşadığı döneme ve son- rasına taşımayı ustalıkla ba- şarmıştır. Tevfik Fikret, Cumhuri- yet'in demokratikleşmesi, çağdaşlaştırılması kavgası- nın, "Meınlckctinıdcn tn- san Manzaralan"nın büyük ozanı Nâzım llikmet'ın, gözyaşını gülmeceye çevı- rerek ömriinü bu demokra- tikleşme, aydınlanma sava- şına adayan çağımızın Nas- rettin Hocası Aziz Nesin'in habercisi, öncülüdür. Sayın Yağcı'nın bu tespi- tine bir parantez de biz aç- mak ıstiyomz. Aydınlanma meşalesını Cumhuriyet ku- nılduktan sonra başarıyla sürdüren Yunus Nadi ve onun eseri Cumhuriyet'i, Yunus Nadi'den aldığı bay- rağı taçlandıran Nadir Na- di'yi, "Pencere"sinden bız Türk gençlenne aydınlan- ma dersi veren, bizlere uliık açan ve olaylara değişik açı- lardan bakmamızı sağlaya- rak düşüncemize katkı sağ- layan Atatürkçü, aydınlan- macı ve tutarlı yazar llhan Selçuk da NamıkKeınal ve Tevfik Fikret ile başlayan süreçteki aydınlanma zin- cirinin önemli bir halkasını teşkil etmektedirler. Öner Yagcı, Mustafa K.e- mal'ın bir vapur gezısınde gençlere, Fikret'e olan hay- ranlığını şu şekilde ifade et- tiğinibelirtmektedir: "Onu bizıncklcpsıralaıındaokur- duk. Ondaki heybet, onda- ki vakur,ahenkhiçbirşairi- mizdeyok.» Sonra da en sev- diğim şiiridirdeyip Ferda'yı okur." Ferda şiirininMustafa Ke- mal'in düşünce sisteminde çok önemli bir yer tuttuğu konusunda birçok düşünür hemfikirdir. Biz de Asım Bezirci'nin Can Yayınla- n'ndan çıkan ve günümüz Türkçesine çevrilen şiirde yer alan birkaç dizeyi anım- salmakta yarar görüyoruz: Yannlar senin, senin bu devnm, bu yenilik / her şey senın değil mı sen ey genç- lik / yüksehneli, dokunma- lı alnın göklere / doymaz in- san denilen kuş yükselme- lere... / uğraş, didin, ara, bul, koş, atıl, bağır/ Durmak za- manı geçti çalışmak zama- nıdır. Tevfik Fikret'ın şiirleri ve düşüncelerini bir an için dö- nemin doğunı sancısı olarak değerlendirirsek; Mustafa Kcmal ile onun kurduğu Cumhuriyet'i de bu çekilen sancılar sonucunda doğmuş, yetkın ve kusursıız ikız ço- cuklar olarak görmek gere- kiı. Ayrıca insancıllığı ile yurtseverliği, kadın erkek eşitliği ve dinin devlet işle- rinden bütünüyle aynlma- sını talep etmesi, sömürünün her türlüsüne karşı çıkması şeklindeki düşünceleri dik- kate alındığında, Fikret'i Türk ulusunun ilk sosyal de- mokrat aydını olarak nitele- mek de sanınz ki yanlış bir görüş olmayacaktır. (îörüldüğü gıbi bu kadar güncel ve toplum sorunla- nna bu kadar duyarlı bir şa- ir ve düşünce insanı, ne ya- zık ki bizler tarafından ye- terince lanınmamaktadır. Oysa ki Fikret, şiirleri ve düşünceleriyle olduğu ka- dar, evı ve yaşamıyla da bı- ze uzak değildir. Sızler de bir hafta sonu- nuzu Aşiyan Müzesi'nde Fikret'i ziyaret ederek geçi- rebilirsiniz. Fikret, 1919 yı- lında Samsun'a çıkmadan önce Mustafa ICemal'in de sızler gıbı, kendisinı bu ev- de ziyaret ettiğıni kulağını- za lisıldayacaktır mutlaka!.. Dünyaca Ünlü Türk Bilgini Prof. Yaşargil Oktay SÖNMEZ "... Bu Anadolu varya / Bu Anadolu / Bu san sıtma / Bu mavi gurur. Ne tosunlar doğurdu / Gör bak daha ne tosunlar dogurur." B. R. Eyuboğlu A dı duyulmamış, küçücük bir otelin o denli göslcrişsiz ama temiz, dü- zenli yemek salonunda bir masanın çevresiııde on beş kişi kadardık. Kaluı gür kaşlaıı, sakin, güven duygusu veren oturak- lı sesi, güzel çizgilerle zenginleşen gülüm- seryüzü, ayrıntılan kaçırmayan zeki bakış- ları ile seksen yaşında bir delikanlı, Prof. M. Gazi Yaşargil. Bu topraklarda doğup büyümüş, okumuş, sonra da kaderinın çiz- gısınde sınırlanmızın ötelerınde bir yerler- de tıp bilimının çetin, disiplinlı çalışma ve uğraşlannda hâlâ gürlüğünü konıyan saç- larını ağartmış, dünyanın cn büyük ve hak ettiği en yaygın ününü kazanmış beyin cer- rahı. Dış ülkelerde dunyaca ünlu cumhur- başkanlarından, başbakanlardan, senato başkanlanndan, sayısız üniversite senato- larından içten söylemlerle övgü ve teşek- kür ıııektuplan almış bu büyük biliın ada- mı, bu toprağın doğuıduğu gerçek ve unu- tulmaz insanlardan biri. Jena'da, Zürih'te şimdi de Amerika'da bir tıp nıerkezinde. Umudunu yitinniş her yaştaki iusaııın, o gi- zemli elleri, olağanüstü dikkati ve yaşı iler- ledikçe sanki daha da dinçleşen beyni, be- cerisi ile acılarını dindiren, onları sevenle- rine geri veren bir Prof. Yaşargil. Bu güne kadar yedi bin hastanm yaşamını kıırtarmış, beyın cerrahisınde kendisine ait olarak ıl- gili tıp sıcillenne, arşıvlerine geçmiş yön- tem, araç ve buluşlar icat etmış, bılım dün- yasının uluslararası kışıliği. Ama işte bu- rada, bu gösterişten uzak masanın başında, sanki bir yaşlı çınann gölgesinde, çevresin- dekilerlc babacan, sevecen bilgeliğinden gelen bir alçakgönüllülükle konuşan Ana- dolu erenlerinden biri gibi. Masanın çev- resindekilerin unutulmazı, adeta kahrama- nı olmuş. Kimini kanserden, türlü sakatlık- lardan, kimini daha nice ölümcül durum- laıdan kurtarmış ve kurtaracak... Üç yüz elliyi aşkın monografi ve bılım- sel yayını, uluslararası en üst düzeyde be- yin cerrahi kongrelerinde verdiği sayısız tebliği, tngilizce ve AImancaolarak yayım- lanmış on dört yapıtı var. Ayrıca beyin cer- rahisi konusunda hazırlannuş kırk bir ma- nuel ve monografiye istek üzerine önemli katkılarda bulunmuş. Uluslararası tıp dün- yasının ünlü yayın organlarından, Ameri- ka'da yayımlanan, özellikle beyin cerrahi- si konusunda çok önemli buluşlar ve etkin- likleri konu alan "Neurosurgery" dergisi- nin Ağustos 2004 sayısında bir başlık var. Prof M Gazi YaşargiFin gelecek yüzyıl- lardaki microneurosurgery konusunda Go- ethe Üniversitesi'nın düzenlediğı (21 liy- lül 04) konferansta onur konuşmacısı ola- rak davet edılmış olduğunu öğreniyoruz. Bu bildiride bir de resmini görüyoruz. Ay- nı derginin 21 \ 1212. sayfalannda Michael L. J. Apu/z<) imzası ile yayımlanan (*) bir makalenin ön sayfasında 14 tıp bilgininin resmi yer alıyor. Tıp biliıııiııiıı kronolojisi- ne göre sıralanmış, çok önemli doktorların resimleri ile birlikte yer aldığı bu sayfada Hippocratcs, Galcn gibi antik çağ doktor- larını Renc Dcscaıtes, Joseph Lister, VVilli- am Macewen, Vıctor Horsely, Harvey Cus- hing, VValtcr Dandy, VVilder Pcnficld. Lars Lckscll,FrancisCrick,Theodore Kurze,Fe- doı Scrbincnko her ülkeden ünlü bilginler izliyor ve bu sıralama 2004 yılında 21. yüz- yılın beyin cerrahı seçilen Prof. Gazi Ya- şargil'in zeki, sevecen birgülümseme ile bak- tığı fotoğrafı ile son bııluyor. Bunca başan, bııluş, üretim ve ünün sa- hıbı Yaşargıl'ın bılınmezi en çok olan tıp bilimının sorunlannı, özellikle de insan ya- pısının orkestra şefi durumundaki beyinle ilgili sorularda inanılmaz bir tevazu ile "Ke- sinlikle bilcmcyiz, şimdilik bilemiyoruz" gi- bi cevaplan alınca bildikçe bilmediklerini öğrenip hayatını bu arayışa adamış gerçek bir bilgenin karşısında olduğunu anlıyor insan. Onun "Bilemiyonız"larında bir ça- resizlik değil, sonsuz bir bilebilme arzusu ve ateşinin, bir arayışın ışıklaıı var. I Arkası H. Sayfada PENCERE Aziz Nesin'lik İktidar... Güzelim ülkemizin yönetimi bir garip 'fiili durum'a dönüştü, yasalar ve tüzükler rafta duracak, ana- yasal düzen sollanacak, (oy sandığında yüzde 25'lik) Meclis çoğunluğuna dayanan acayip bir ik- tidar nizamı 'de facto' yürüyecek... Dün bu köşede devletin ve hükümetin kilit nok- tasında bulunan Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'ın konumu sergilenmiş, resmen 'şeriatçı' ve 'intihalci' şaibesiyle koltuğunda oturduğu vur- gulanmıştı... Tam o sırada Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın yeni marifeti gazetelere yansımıştı... Neydi bu marifet?.. • CHP Genel Başkanı Baykal, bu marifet için ye- rinde bir yakıştırma yapıyor: "- Tam Aziz Nesin'M bir öykü!.." Ve ekliyor: "- Aziz Nesin yaşasaydı ve bunu yazsaydı, 'abart- ma, uydurma' denirdi; oysa yaşadığımız tablo bu- dur..." Sonra soruyor: "- Böyle bir Maliye Bakanı'nın iktidarda bulun- dugu bir ülkede vatandaş olmaktan mutlu musu- nuz?.. Maliye Bakanı 'nın yönetici olduğu bir ban- ka. Bu bankanın adı Albaraka Türk!.. 250 milyon dolarlık hayali ihracatın etrafında (Unakıtan 'ın) sa- nıklık vaziyeti!.. Böyle bir Maliye Bakanı olması- nın ağabeyıne (Recep Tayyip ej dokunan bir ta- rafı yok mudur?.. Hükümete dokunan bir tarafı yok mudur? Bu iş artık çığrından çıktı. Türkiye 'de hü- kümet, bakanlar, maliye bakanı, savcıların ilgiala- nı içinde soruşturulan kışıler konumunda çeşitli suçlara bulaşmış, karışmış görünüyor..." Baykal doğru söylüyor, bu iş artık ciddiyetini yi- tirdi, Aziz Nesin'lik öykü oldu. • Eski dosyaları bir yana, gümrük müfettişlerinin hazırladıklan son rapora göre Maliye Bakanımız Ke- mal Unakıtan 'hayali ihracat' ve 'evrakta sahtekâr- lık'\a suçlanıyor... Ve Maliye Bakanlığı koltuğunda yan gelmiş otu- ruyor... AKP iktidarı yolsuzluk ve rüşvet dosyalarıyla sırtları kamburlaşmış bakanlarıyla ortalıkta dola- nırken eski hükümetlerin başbakanı ve bakanları (Mesut Yılmaz ve ötekiler) için 'Yüce D/Van'ların kurulması konuyu büsbütün 'Aziz Nesin'lik' birta- tavaya dönüştürüyor... Dokunulmazlık zırhının içine yumulmuş ılımlı Is- lamcıların, takıyyecilık gölgesinde dışardan des- tek almak için tezgâhladıklan oyunlar konuyu büs- bütün ilginçleştiriyor. • Recep Tayyip Erdoğan yaman bir lidermiş, gö- rev dağıtımını çok iyi yapmış... Başbakanlık Müsteşarı Islamcı ve intihalci... Maliye Bakanı ise şaibeli sanık.. Unakıtan ne gibi suçların gölgesi altında Türki- ye Cumhuriyeti'nin Maliye Bakanlığı'nı üstlenmiş: Evrakta sahtecilik.. Hayali ihracat.. Aziz Nesin dirilse, bu manzarayı gördü mü şak diye düşer, tekrar öteki dünyanın yolunu tutardı... GAZİANTEP CUMOK ÇAGRISI 17 NtSAN 2005 SAAT 11.00 AYDINLANMA ATEŞİNİ GAZİANTEP'TE YAK1YORUZ 27-1 Konuğıımuz OSMAN ÖZÇAUŞKAIM KÖY ENSTİTÜLERİ GÜNÜ 8BU GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ Katılım için son gün: 15.04.2005 Kahvaltı bedeli Yer lletişim Bilgi 7.-YTL Tabipler Lokali I Doğan özdinç 0 532 232 93 99 Tabipler Lokali 03422201500 EGE CUMOK ÇAGRISI Ulusalcı, aydınlanma ve emekten yana Ege'li CUMOKLAR, Izmır Tuyap Kıtap Fuan'nda her gun yuzlerce CUMOK aramıza katılıyor. Bu görkemli çalışmayı toplantımızla taçlandırıyor, Antalya - Zonguldak hattının batısındaki illerde yaşayan tüm Cumhuriyet Gazetesı okurlarını ve CUMOK oluşumlarını Ege Bölge Toplantısı'nda hazır bulunmaya çağırıyoruz. 16 Nisan 2005 Cumartesı günü 19.30'da Izmir Fuar alanında ADA Restoran'da yazarımız Sayın Mustafa Balbay ile birlikteyiz. Sen gelmezsen bir eksiğiz. Namık Kemal Boya Şadi Aşiroğlu Istanbul CUMOK IzmırCUMOK lletişim:O 532 692 76 08 - 0 533 765 52 67 0535980 54 74-05335637868 KÜÇÜKÇEKMECE JCRA HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2005/262 Mahkememızde devam etmekte olan tahliye dava- sının verılen ara kararı gereğınce, davalı Sevıl Özkan larafından davalı Menıduh Bodur'un Avcılar ilçesi, Denızköşkler Mahallesi, Kulaç Sokak Halıt Ziya Bey Apartmanı No:2 adresindeki dükkândan tenıerrüt ne- denıylc tahlıyesınc karar venlmek ıçın mahkememiz- de dava açılmış olmalda, Davalının en son bilinen adresi olan tahliye istenen dükkân adresine tebligat yapılamamış olması nedeni- ye işbu tebligatın tebliğinden itibaren 7 gün içinde mahkememizde tahliye davası hakkında cevap verme- niz duruşmanın atılı bulundugu gün olan 26.05.2005 günü saat 11.30'da mahkememizde hazır bulunmanız veya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, aksi tak- dirde yokluğunuzda yargılama yapılacağı ve yokluğu- nuzda karar vcnlcccği hususu tebliğ olunur. 11.04.2005 Basın: 16590
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle