Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 ARALIK 2005 SALI
HABERLER
DÜNYADABUGÜN
ALt SİRMEN
Biı* Kavga'nm Anatomisi
Televizyonun yaşamımızdaki çok önemli yerini,
12 Eylül hapishane günlerimde bir kez daha de-
rinden hissettim. Beyaz ekran bizi görüntüleriyle
dış dünyaya taşıyan tek aracıydı. Orada ağaçlan,
doğayı, sokaklan kentleri görüyor, demir parmak-
lıklı dünyadan sanal bir kaçış yapıyorduk.
0 dönemde televizyonda izlediğim kimi filmleri
hiç unutmadım.
Bunlardan biri, tarihi biraz okumuş olan herke-
sin bildiği, şu ünlü VIII. Henry'nin bir zamanlar
saltanatının en yakın adamı olan, Thomas More
ile çekişmesini anlatan fılmdi.
Inanmış bir Hıristiyan olan ve ilk ütopik sosya-
list olarak kabul edilen More'un VIII. Henry'yi kili-
senin başı olarak kabul etmemesi üzerine 1535
yılında boynunun vurulmasına yol açan olayı an-
latan Amerikan yapımı filmde, kral zalim, ayyaş,
sefıh bir adam, More ise erdemli, inanmış bir kişi
olarak betimlenmekteydiler.
Filmi izleyen arkadaşlann çoğu, biraz da ütopik
sosyalizmin babası olması yüzünden More'a bü-
yük sempati duyuyordu. Yalnız siyaset bilimci
Gencay Şaylan bu görüşe şu sözlerle karşı çıktı:
- Tarihi açıdan More değil, VIII. Henry haklı, za-
vallı More ne olduğunu bile anlayabilmiş değil.
Gerçekten de öyleydi. VIII. Henry, Papalığın In-
giltere üzerindeki nüfuzunu yerle bir ediyor,
Londra'y Roma karşısında bağımsızlaştırarak
büyük imparatorluğun temellerini atıyordu.
Tarihsel bir olaya, kişilerin nitelikleri gözlüğüyle
bakmak, onu kavramamızı güçleştiriyordu.
• • •
Son günlerde yazılan bir kitap, 14 yıl önce
Cumhuriyet'te patlak veren kavgayı yeniden ga-
zete manşetlerine ve televizyon ekranlanna taşı-
yınca aklıma bu olay geldi.
Kitap ve yazarı hakkında bir şey söyleyecek
değilim. Oradaki kişisel saplantılann irdelenmesi,
beni aşıp tıp biliminin belirli dallannda uzmanlaş-
mış kişilerin alanına giren bir uğraştır.
Zaten, Cumhuriyet'te 14 yıl önce patlak veren
kavgayı da kişilerin erdemleri ve kusurlan gözlü-
ğüyle izlemeye kalkmak, bizi sağlıklı bir sonuca
götürmez. Dilerserriz biz olaya tarihi perspektifi
içinde bakalım.
Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi,
Kurtuluş Savaşı başlayınca, Istanbul'da yayımla-
dığı Yeni Gün gazetesinin matbaasını da taşıya-
rak Ankara'ya geçmiştir. Son Osmanlı Meclisi
Mebusanı'nın üyesi olan Yunus Nadi, ilk
TBMM'nin de üyesi olmuş, Atatürk'ün yakın
çevresi içinde yer almıştır.
Zafer kazanıldıktan sonra 29 Ekim 1923'teki
tarihi oturumda, rejimin adını kürsüden ilan eden
de Yunus Nadi'dir.
Cumhuriyetin ilanından sonra Yunus Nadi, ga-
zetesini, hem Cumhuriyete hem de Gazi Mustafa
Kemal'e muhalif basının odaklandığı Istanbul'a
taşımıştır. Mustafa Kemal, kendisinden Yeni
Gün'ün adını değiştirerek yeni bir gazete haline
getirmesini, bundan böyle yeni yayın organının
adının "Cumhuriyet" olmasını isteyince, Yunus
Nadi, şaşkınlıkla sormadan edememiştir:
- Neden Paşam? Cumhuriyeti zaten ilan ettik
ya!
Mustafa Kemal ona, gülerek şu cevabı vermiş-
tir
- Cumhuriyeti ilan ettik, ama çocuk, onun daha
çok savunulmaya ihtiyacı var.
Işte ilk sayısı 7 Mayıs 1924 günü yayımlanan
Cumhuriyet'in öyküsü budur ve bu olay Cumhu-
riyet'in çizgisini ve anayasasını da belirier.
• • •
23 Nisan 1974 günü ilk yazımın yayımlandığı
Cumhuriyet'e llhan Selçuk'un önerisi üzerine
Nadir Bey'in çağnsıyla geldiğimde, bu gazetenin
Cumhuriyet devriminin kazanımlannı korumak ve
savunmak amacıyla çıktığının ve o yolu asla bı-
rakmadığının bilincindeydim. Bunu bana kimse-
nin anlatmasına ya da anımsatmasına gerek yok-
tu.
Çünkü ben burada yazar olmadan önce de bir
Cumhuriyet okuruydum. Bir toplumda, laiklik,
bağımsızlık, çağdaşlaşma savaşımının velev ki,
büyük bir zaferie sonuçlanmış savaş sonrasında
da olsa, bir kez kazanıldıktan sonra üzerine yatı-
lıp uyunacak bir şey olmadığının bilincindeydim.
Biz bu gazetenin yazarları, ki kendimizi tıpkı
bütün okurları gibi aynı zamanda sahibi olarak
görürüz, bu mücadeleye ömrümüzü adadık.
Nadir Nadi'nin ölümünden sonra, o göreve yi-
ne llhan Selçuk'un önerisi ve Nadir Bey'in karan
ile gelmiş olan genel yayın müdürü ve kimi yakın
çevresinin, gazetenin bu misyonuna aykın davra-
nışlannın hızla yoğunlaşması üzerine, Nadir Na-
di'nin ölümünden iki yıl önce, kendi adına gaze-
tenin yayınını denetleme işlevini vekâleten verdiği
"Yayın Kurulu" aracılığıyla, harekete geçmeye
karar verdik. O sırada hisseleri ellerinde tutan or-
taklann çoğunluğunun ise bizim bu girişimimizi
desteklemek yerine genel yayın müdüründen ya-
na tavır koymalan üzerine de çekildik. Kadrodaki
arkadaşlarımızın çoğunluğu da biziere katıldı.
Genel yayın müdürü ve çevresindeki arkadaş-
lar, "Nadir Bey'in Yazarlan" ya da kendi nazik
deyimleriyle "Şeker Abiler" olarak adlandırdıklan
bizleri kendi kafalanndaki yayın organının önünde
bir engel olarak görüyorlardı.
Bizim çekilmemiz üzerine eğer onlar, bu gaze-
teyi okuruyla bütünleşip daha ileri götürmüş ol-
salardı, kuşkusuz tarihi açıdan haklı çıkacaklardı.
Özverili yaşamlanyla tanınan llhan Selçuk, Uğur
Mumcu gibi kişiler de tıpkı Thomas More gibi,
tüm erdemlerine karşın haksız olacaklardı.
Ama öyle olmadı, gazetenin gerçek sahipleri
yani okurları, o kadroya güvenmedi, aynlanlardan
yana tavır koydu.
Onların bu tavıriannda haklı olup olmadıklannı,
o sıradaki genel yayın müdürü ve ekibinin sonra-
ki yaşamlan ve yazılanna bakarak anlayabilirsiniz.
Tasfiye olan ve kopmuş tespih taneleri gibi dört
bir yana dağılan o ekibin üyelerinin şimdiki yazı-
lan ile Cumhuriyet'in misyonu arasındaki zıtlık,
geçmişteki kavganın nedenlerini anlatmaya yeter.
Eğer onlar o günkü kavgadan galip çıksalardı,
Cumhuriyet'i kendi bugünkü doğrultulanna soka-
caklardı.
Işte sözü edilen kavganın anatomisi budur.
Gerisi ise kişisel burukluklar, tutkular, kıskanç-
lıklardan öteye geçmeyen lafıgüzaftır.
asirmen@cumhuriyet.com.tr
CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz, Başbakan Erdoğan'ın 'Din milletin çimentosudur' sözlerini eleştirdi
'Atatürk değil Erbakan söyledi'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
CHP Grup Başkanvekiİi AK Topuz,
AKP hûkümetinin son dönemdeki ic-
raatının erken seçimi işaret ettiğini
belirterek. 2006 başı ya da ortasında
erken seçim karan almacağı iddiasın-
da bulundu. Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'ın, Nutuk'ta Atatürk" ün
"Din milletin çimentosudur" sözleri-
nin yer aldığı yönündeki açıklamala-
nna da dikkat çeken Topuz, Başba-
kanı bu ifadelerin hangi sayfada yer
aldığını açıklamaya çağırdı.
CHP Grup Başkanvekili Kemal
Anadol, parlamentoda düzenlediği
basuıla sohbet toplantısında, TBMM
Genel Kurulu "nda görüşmelerine ya-
nn başlanacak 2006 Yılı Bütçe Tasa-
nsı'nı eleştirdi. CHP olarak göriiş-
melere büyük önem verdiklerini, Ge-
nel Başkan DenizBaykaTın bütçenin
geneli üzerinde başında ve sonunda
SINAVFORMÜLÜ
AKP'nin
ıttuım
hotip inadı
sürüyor
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Milli Eğitım Bakanhğı*(MEB) tara-
findan hazu-lanan "AçıkOrtaöğretim
Yönetmetiği TasbğTyla, imam hatıp
lisesi mezunlannın fark dersleri ala-
rak üniversiteye sorunsuz girebilme-
sinin yanı sıra isteyenlere de imam ha-
tip eğitimi verilmesi öngörülüyor. Yö-
netmelikle aynca yükseköğretimme-
zunlan da açıköğretim lisesine kayıt
yaptırarak ıkınci bir diploma alabile-
cek ve alan değişikliği yapabilecek.
MEB tarafindan hazırlanan yeni
"AçıkOrtaöğretimKunımlan" müf-
redatı, çok sayıda değişiklik içeriyor.
Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı
taranndan hazırlanan yönetmelik özel-
likle imam hatip lisesi mezun ve öğ-
rencilerine üniversiteye girişte kolay-
bk sağlayacak olan düzenlemeler içe-
riyor. tlköğretimi bitirenlerin yanın-
dâ genel ve meslek liselerinden ayn-
lanlann kayıt yaphrabüdiği açıköğre-
tim lısesınden, "ortaöğretim mezu-
nu" adı altuıda düz ve mesleki-tek-
nik liselerden mezun olanlar da, "fark-
hbötüm" diploması alabilecekler. Bu
başvurularda ise eskiden aranan dö-
nem şartı aranmayacak.
Öğrenciler mezun aldıklan bölü-
mün derslerinden herhangi birini ise
yeniden almayacak. Buna göre, 4 yıl
okuyan bir imam hatip lisesi mezu-
nu seçeceği bölüme göre, ek sayısal
ya da sözel dersleri alarak 1 yıl da açı-
köğretim lisesinde öğrenim görebile-
cek. Daha sonra buradan alacağı dip-
loma ile üniversiteye girebilecek.
Çiçek'ten YÖK'e eleştiri
Bu arada Bakanlar Kurulu toplan-
tısı sonrası açıklama yapan Hükümet
Sözcüsü CemflÇiçek, komrya ilişkin
bir soru üzerine isim vermeden
YÖK'ü eleştirdi. Çiçek. "Mesekler
kendi baglamındadeğeriendirihııiyor,
konular istikanıetinden çıkarıhnca
kangren ohıyor. Eğer meseleyi açı-
köğretim liseleriyle, bağlanüİanyla
çözmek, değeriendirmek gerekiyor-
sa varacağınuz sonuç farkbdır, ama
bunun ötesindebir anJamyükleyerek
muhalefet stitioluşturmak. hükümet
karşısında tavır genştirilmek isteni-
yorsaozaman durumfarkbdır'' dedı.
• Son 15 yıllık süreçte "Din milletin çimentosudur" sözünün eski RP Genel Başkanı
Necmettüı Erbakan ve arkadaşlan tarafindan dile getirildiğini belirten CHP'li Ali Topuz,
bu sözlerin daha sonra Doğu ve Güneydoğu'da teröre karşı Türk Hizbullahı'mn
kullanılması sonucunu getirdiğini anlattı.
konuşacağını belirten Topuz, partiden nulardayaptığıçıkışların bunun yan- dedi. Erdoğan'ın, Nutuk'u okuma-
66 milletvekilinin de bütçe tasanlan
üzerinde söz alacağını bildirdi.
Gerek 2006 bütçesinde kaynak ak-
tanlan yerlere bakıldığmda gerekse hü-
kümetin son dönem uygulama ve
açıklamalannm 2006'nm bir "seçim
yüı" olacağını ortaya koyduğunu be-
lirten Topuz, deneyimli bir siyasetçi
olarak bu konuda güçlü işaretler gör-
düğünü söyledi. Dctidarlann seçim
öncesinde seçmene şirin görünmek
için "seçim rüşveti" niteliğinde "po-
püfist" uygulama ve açıklamalara yö-
neldiğine işaret eden Topuz, AKP yö-
netıcilennın son dönemdett
imam ha-
tip, türban, bedefli askertik" gibi ko-
sıması olduğunu ifade ettı.
Topuz, gazetecilerin sorusu üzeri-
ne Başbakan Erdoğan'ın Atatürk'ün
Nutuk'ta "Din milletin çimentosu-
dur" ifadelerinin yer aldığı yolunda-
ki açıklamalannı da değerlendirdi.
Son 15 yıllık süreçte "Din milletin çi-
mentosudur" sözünün eskı RP Genel
Başkanı Necmettin Erbakan ve ar-
kadaşlan tarafindan dile getirildiği-
ni belirten Topuz, bu sözlerin daha son-
ra Doğu ve Güneydoğu'da teröre kar-
şı Türk Hizbullahı'mn kullanılması so-
nucunu getirdiğini anlattı. Topuz, "Bu
girişinıin Türkrye'yi ne hale getirdiği-
ni hepimiz, acı sonuçlanyia gördük"
sından mutluluk duyduğunu, ancak ba-
zen "alelacele'' edindiği bilgilerle yan-
lış açıklamalar yaptığını kaydeden
Topuz, "Nutuk'ta Başbakan'ın söy-
lediği gibi bir ifade olduğunu haürla-
mryorum. Ama Başbakan bu konuda
ısrarhysa, hangi sayfa. önünde, arka-
smda ne söylediğini de anlatarak bu-
nu açıklamaladır. Aksi takdirde ken-
dkmm hir nıımarahrtinkrismaınsı f>U
duğunu Oan etme hakkumzdoğar. Se-
çim için Atatürk'ü, dini istismar ede-
ceksin. Kendi kimüğink ne düşündü-
ğünü açıkla" dedı.
Topuz, bir başka soru üzerine de FBI
ve CIA başkanlannm ziyaretlerinin
Türkiye'nin terör konusundaki talep-
lerini yerine getirmeye dönük olama-
yacağmı, enyakm ihtimalin ABD'nin
kendi talepleri konusunda Türkiye'nin
tutumunu "yumuşatma" amaçh ola-
bileceğini söyledi. Geçmişte Abdul-
lah Öcalanı yakalayıp Türkiye'ye
teslim eden ABD'nin, son dönemde
tutum değişikliği içine girdiği kuş-
kusunu dile getiren Topuz, şu görüş-
leri dile getirdi:
"Öcalan'ı yakalayıp, bize teslim
eden ABD'nin, hangi siyaseti izlediği
konusunda şüpheye düştüm. Şimdi
ABD, Öcalan'm serbest bırakılması-
nı sağlayacakgirişimlere karşı çıkma-
yarak, Öcalan dola\ısı\ la Türkiye'de
tarüşmah bir döneme girihnesine ze-
min mi haarhvorlar? Acaba FBI ve
CIA yönerkileri bizim PKK'nin sona
erdirilmesi konusundaki ısranmıa
yumuşatmaya mı çahşryorlar?"
I j Avustralya !
İZMİR'DENREKTÖRE DESTEK-Üniversite öğretim üyelerive sKü toplum kuruluşlantemsilcikriAşkm'ın
yanında olduklarmı belirtereklaikCumhuriyet kazannnlannı koruyacaklannı bildirdiler. Katıhmcılar, Aşkm'a
destek olmak amacrvla Cumhuriyet Alam'ndaki Atatürk Anıü'na çelenk bırakblar. (HİCRAN ÖZDAMARj
Aşkın'ın davası yarın
YUSUF ZtYA CANSEVER
VAN- yan Yüzüncü Yıl Üniversi-
tesi (YYÜ) Rektörü Prof. Dr. Yücel
Aşkuı tıbbı cihaz alımında usulsüz-
lükle ilgili olarak yann, tarihi eser ka-
çakçılığı suçlamasıyla da perşembe
günü hâkim karşısına çıkacak.
1998 yılında Ispanyol Expansion
şirketine ihale ediıen tıbbi cuiaz alı-
mıyla ilgili usulsüzlük yapıldığı ge-
rekçesiyle Van Cumhuriyet Başsav-
cılığı'nca başlatılan soruşturma kap-
samında, 14 Ekim'de tutuklanan Aş-
kın ile Yardımcılan Prof. Dr. Ayşe
YükseL Prof. Dr. HasanCeylan, Ge-
nel Sekreteri Prof. Dr. IşıkTepe, Zi-
raat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fırat
Cengiz, Genel Sekreter Yardımcısı
SaBhYurtkuran. Yazıişleri Şube Mü-
dürü Şükran Yurtkuran, Yazıişleri
Bilgi Işletmeni Bülent Şahm, Özel Gü-
venlik Şube Müdürü Saffet Kara ile
Ispanyol Expansion firması Türkiye
Temsilcisi MehmetÜmitAyralyann
Van 3. Ağu- Ceza Mahkemesi'nde
yargılanacak. CHP ve YÖK heyetle-
ri de yannki duruşmayı izleyecek.
Aşkın hakkında "2863 Sayüı Kül-
rür ve Tabiat Varnklannı Koruma
Kanunu'naMuhalefet" suçlamasıy-
la Asliye Ceza Mahkemesi'nde açı-
lan dava da 15 Aralık'ta görülecek.
Öte yandan ODTÜ Öğretim Ele-
manlan Derneği taranndan yapılan
ya2ilı açıklamada, Aşkın'ın tutuk-
luluk halinin kaldınlması gerekti-
ği belirtildi. Istanbul Barosu'ndan
yapılan yazılı açıklamada, tstan-
bul Barosu Başkanı Kazun Kol-
cuoğlu'nun duruşmayı "gözlemd"
sıfatıyla izleyeceği kaydedildi.
ADD'nin düzenlediği sempozyum Kafkas Üniversitesi'nde yapıldı
'Türkiye bunalıma sürükleniyor'
Ertuğrul KazancL
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) -Atatürkçü Düşünce Derneği
(ADD) Genel Başkanı Ertuğrul
KazancL "Türkfye İ(tifakı-2 Kars
Buhışması" başligıyla gerçekleş-
tirilen sempozyumda "böHmmez-
Kk" vurgusu yapıldığuıı kaydet-
ti.
Kazancı, düzenledikleri bilim-
sel etkinliğüî 9-10 Aralık'ta Kars
Kafkas Üniversitesi'nde gerçek-
leştirildiğini belirtti. Etkinliğe
Rektör Prof. Dr. NecatiKaya'nın
katkı sağladığmı da ifade eden
Kazancı, sempozyuma katüımm
yüksek olduğunu söyledi
Sempozyum sonrasında yayım-
lanan bildiride şu görüşlere yer
verildi:
• Halkevleri ve Köy Enstitüle-
ri'nin kapaölması ile imam okul-
lan öne çıkmış ve ülke hızla din-
cileştirilerek 50 yıh aşknı süredir
toplumyozlaşürilmış,hatta Cum-
huriyet düşmam kadrolar koşul-
landınhmşnr.
0 Küreselleştirme masallan ar-
dına saklanan yeni emperyalizm,
ülkemizin köklerine saldırmak-
ta; ülke ve ulusuna bağlıhk duy-
mayan, benmerkezci, Batı özen-
tili, taklitçi, özgüvensiz, üretici
değil marka tüketimi tutsağı, fik-
ri-irfanı ve vicdam hür kuşaklar
olmak yerine Batı hayranı dev-
şirme yığınlar hedeflenmektedir.
• Sosyo-ekonomik yaşamalan-
lanmıza da son derece tehfikeü
sakhnlar açıkça sergilenmektedir.
Türkrye balkuun uluslaşma süre-
cine engel olmaküzere halkunızet-
nik-dinseltemeDerdeaynştmhnak
istenmekte, uhıslararası hukuk,
başta Lozan Antlaşması olmak
üzere yadsnımaktadır.
Gülen In
okuluna
bakan
Tİyareü
FIRAT KOZOK
ANKARA - Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan'ın,
Avustralya gezisüıin son
gününde kabinenin iki ba-
kanı Binaü Yddınm ve AB
Babacan'ı, Fethullah Gü-
len e yakınlığıyla bılınen
Şule Koleji'ne gönderdiği
öğrenildi.
Avustrah/a gezisinin son
gününde Sydney Opera
Evi'ni gezen Başbakan Er-
doğan, Fethullah Gülen'i
de unutmadı. Edinilen bil-
gilere göre, geziye başla-
madan önce ülkedeki Nak-
şibendi tarikatı ve Gülen
cemaatiyle görüşüp görüş-
meyeceği tartışmakonusu
olan Erdoğan, bu konuda
dikkat çekmemek için ye-
ni bir yöntem geliştirdi
Kendisini yalandan iz\â J
yen gazetecilerin dikkati-
ni çekmek istemeyen Er-
doğan, Devlet Bakanı Ali
Babacan ve Ulaşnrma Ba-
kanı Binali Yıldınm'ı Gü-
len'e yakınlığıyla bilinen
"ŞuleKoleji''ne gönderdi.
Erdoğan ise bu sırada be-
raberindekilerle birlikte
Sydney Opera Evi'ni gez-
di. iki bakan ise koleje git-
ti. Erdoğan ve beraberin-
dekiler, daha sonra Opera
Evi'nin yakınındaki iske-
leden tekneye geçerek tek-
ne turu yaptüar.
Erdoğan, 2000 yılında
ABD'ye yaptığı gezide,
Gülen'le bir araya gelmiş-
ti. Erdoğan, bazı yurtdışı
gezilerinde de Tarikat
Şeyhlerinden "görüş" al-
mıştı. Başbakan olduktan
sonraABD'deki Nakşiben-
di Tarikatı Şeyhi Hişam
Kabbani ile görüşmüştü.
ABD'de gerçekleşen gö-
rüşmenin ardından cüppe-
si, sanğı ve uzun sakalıy-
la dikkat çeken Kabbani,
Erdoğan için "en büyük",
"mükemmel" anlamına
gelen "Greatest,thebest"
sözcüklerinı kullanmıştı.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@cumhuriyetcom.tr
Alt kimlik, üst kimlik tezi kime
ait? Başbakan Recep Tayyip Er-
doğan'ın bu vurguyu yapmasından
sonra, 6 aydır avukatlanyla ilk kez
görüşen Abdullah Öcalan'dan da
bir açıklama geldi: "Bunu ben söy-
lemiştim."
Ardından bir tartışma başladı. Alt
kimlik, üst kimlik olur mu, olmaz mı
diye. Tabii bütün bu tartışmalan te-
tikleyen asıl sorun Güneydoğu'da
yeniden tırmanışa geçen şiddet ey-
lemleri ve "derin dev/ef'ten gelen
karşılıklar. "Kardeşim alt kimlik olur
mu, bu memlekette bir tane kimlik
var, o da Türk kimliği, gerisi nere-
den çıktı" değeriendirmeleri de bu
olaylann ardından yükselişe geçti.
• • •
Şunu kabul edelim ki Kürt soru-
nundan kaynaklanan gerginlik ve
Avrupa Birtiği adaylığının getirdiği
sıkıntılar, Türk milliyetçiliğinin yay-
gınlaşmasına yol açıyor. MHP'nin
oylan yüzde 10'un üzerine işte bu
ortam içinde şıkıyor. Etki tepki me-
Sorun, Alt Kimlikten Öte
sefesi.
Milliyetçi trmanış, "Kûrt sorunu"
sözcüklerinin bile ifade edilmesin-
den rahatsız olan bir ruh halini be-
raberinde getiriyor. Son dönemde
bu noktada da kamplaşma ve çö-
züm konusunda zıtlaşma artıyor.
Sorun sakin ve objektif olarak de-
ğerlendirilemiyor. Bir taraf diğer ta-
rafı dinlemiyor bile.
• • •
Kürt sorununu biz içeride doğru
dürüst sakin bir ortamda konuşa-
mıyoruz ama, bu sorun bizim ira-
demizden bagımsız olarak yeni şe-
killer alıyor. Kuzey Irak'taki geliş-
meler, ülkemizdeki Kürtleri, özellikle
de Güneydoğu'daki Kürtleri geç-
mişten farklı şekilde etkiliyor.
Son günlerde Ankara'ya birbiri
arkasına gelen FBI ve CIA başkan-
lan, acaba çantalannda neler getir-
diler? Rivayet muhtelif. Ancak Tür-
kiye'nin, ABD'den PKK konusunda
yardımcı olmasını istediği konulann
da masaya yatınldığını tahmin ede-
biliriz. Kuzey Irak'taki PKK variığına
ilişkin kaygılar mutlaka kendilerine
ifade edilmiştir.
• • •
Türkiye'de son dönemde şöyle
bir beklenti oluştu: ABD, Kuzey
Irak'ta PKK'nin varlığını ortadan
kaldırabilir, bu da sorunun çözümü
için önemlidir. Son görüşmede
ABD'li istihbaratçılar neler söyledi
bilmiyoruz. Daha önceki söyiemle-
rini ve siyasetlerini az çok biliyoruz.
ABD, Kuzey Irak'ta bir kargaşalı-
ğa yol açmak istemediğini Türki-
ye'ye açıklamıştı. Sebebi de çok
netti: Irak'ta ABD'nin en rahat oldu-
ğu bölge Kürtlerin egemenliğindeki
Kuzey Irak'tı. PKK'ye yönelik bir
operasyon, burayı da kanştırabilir-
di, bu nedenle bir askeri operasyon
yapmayı riskli buluyorlardı. Zaman
içinde PKK'nin tasfiye edileceğini
söytüyoriardı.
•••
Kürt sorununa öncelikle içeride
çözüm aramak gerekiyor. ABD'nin
bölge üzerindeki uzun vadeli pers-
pektifi az çok beili. Kuzey Irak'taki
Kürt variığını korumaktan yana. Is-
rail'in bölgedeki yeni müttefiki ola-
rak görülen Kürtlerden ABD'nin
vazgeçmesi şu aşamada mümkün
görünmüyor.
Bu siyaset Türkiye'nin Kürt böl-
gelerinin bölünmesini de amaçlıyor
mu? Böyle düşünenler ve bu yön-
de tahlil yapanlar olduğunu biliyo-
ruz. Benim inancım o ki, ABD ve
tabii ki Bush yönetimi, Türkiye ile
ilişkilerin derinlemesine sürdürül-
mesinden yana. Çünkü Suriye'ye
ve Iran'a yönelik bir operasyonda
Türkiye'nin oynayacağı rolün öne-
mini biliyoriar.
Aynca Türkiye, Israil ile iyi ilişkiler
içinde olan bir ülke. Bölgenin her
şeye rağmen en kuvvetli ve en is-
tikrarlı ülkesi. ABD yönetimi, Kürt
sorununda Türkiye'yi tamamen
karşısına alacak, öfkelendirecek bir
tutum içine girmek istemez.
Ancak şurası bir gerçek ki Irak'ın
işgali, Kuzey Irak Kürtlerinin inisiya-
tifini ve etkinliğini arttırdı. Bu geliş-
me Türkiye'deki Kürtleri de etkiledi.
Güneydoğu'da geçmişten farMı bir
ruh haliyle yüz yüze geliyoruz. Bir
aynlma isteği söz konusu değil, an-
cak kimlik konusundaki vurgular
geçmişten daha net ve ısrarcı.
•••
Alt kimlik, üst kimlik tartışmasına
takılıp kalmanın âlemi yok. Sorun
giderek daha çetrefil ve çözümü
zor bir hale geliyor.
önyargılan, eski yargılan bir yana
bırakıp daha tahlilci bir gözle olay-
lan incelemeye gerek olan bir dö-
neme girdik.