15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 KASIM 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Akrabalık Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Milli Eği- tim Bakanlığı bütçesi görüşülürken CHP'li Berhan Şimşek. Milli Eğitim Bakanı Hü- seyin Çelik'e bir sonj sonjyor. Sorunun içeriği aşağı yukan şöyle: "Ozel Eğitim Kunımlan Genel Müdüriü- ğü görevini uzunca süredir vekâleten yü- rûten Cemal Taşar, aynca onun kardeşi olan ve sınıföğretmeniyken Istanbul Dev- let KütüphaneleriDönerSermayesiMüdür- lüğü'ne atanan Abdülkerim Taşar ile ak- rabalığınız var mı?" Hüseyin Çelik'in de karşılığı şöyle: "Ar- kadaşlar, Cemal TaşarBitiisli, ben Vanlıytm. Benim teyzem, onun dayısının hanımtdır, akrabalık bu kadar. Kurcalarsak, zatıâliniz- ledeo kadar akrabalığımız çıkar. Hazreti Âdem'de hepimiz birieşiyoruz." Türkiye'yi yöneten kadroyu tanımak açı- sından çarpıcı bir ömek daha... Şeflaf sözleşme Arkadaşımız Murat Kışlali, özelleştir- me Idaresi Başkanlığı'nın, yatınmcılann is- teği üzerine ihalelerde değışıklikleryaptığı- nı yazmıştı. Başbakanlık Yüksek Denetle- me Kurulu'nun hazııiadığı rapordan benzer bırkaç "şeffaf" aynntı daha: - Tekel Sigara Sanayii Işletmeleri'ndeya- tınmcılardan gelen öneri üzerine Bitlis fab- rikasının ve sert paket makinelerinin de şartnameye dahil edilmesi uygun görüldü.. - Erdemir ihalesinde ön yeterlilik başvu- rusunda bazı sorunlar gündeme geldi, ki- mı şirketlerin ihaleye katlmaktan kaçınabi- leceklerini söylemeleri üzerine ihale metni- nin ilgili maddelerinde değişikliğe gidildi. - Mersin ümanı şartnamesinin 12 mad- desi, 21 bendinde; Iskenderun ümanı şart- namesinin 12 maddesi, 19 bendinde de- ğişiklik yapılarak adeta tümüyle farklı bir şartname oluşturuldu. Buna gurme dilinde kısaca "Kendin pi- şir, kendinye" diyoriar. IŞIK KANSU Bir AtatÜPk Anısı, Bir DersBinlerce öğrencisini Cumhuriyet coşkusu ve Atatürk sevgisiyte yetiştirmiş değerli edebiyat öğ- retmenimiz Rükzan Günaysu, Oğretmenler Gü- nü'nde bir gazeteciye verilecek en büyük arma- ğanı verdi, bir anı aktardı. Anı, bir Cumhuriyet çınanna, Esat Çınar'a ait. Söz, Rükzan Günaysu'da: "Esatamcam, benim Izmir'den edebiyat öğret- menimdiaynızamanda. Esat Çınar'ın edebiyat öğ- retmenliği ve edebiyat tarihi bilgisi, o meşhur Fu- atKöprülü nün önündeydi. Cumhuriyet dönemi- nin ilk Milli Eğitim Bakanlanndan Mustafa Neca- ti 'nin de, kardeşi Vasrf Çınar';n da bilgi kayna- ğıydı ve denge unsunıydu. Esat Çınar, anıt gibi bir insandı. Hiç ortaya çıkmak istemezdi. Ismet Inönü'nün zonıyla öğretmenliği bırakıp milletve- kili oldu. 0 güzel insan, hayatının son yıllannda yalnızca benimle dertleşiyordu. Onun bana an- lattığı yaşanmış öykü, Mustafa Kemal'/n karar- gâh olarak Keçiören 'deki Meteorobji binasını kui- landığı günlere dayanıyor. Esat amcam, kendi deyimiyle Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kâtibi Umu- misi... Oturduğu oda ile Mustafa Kemal'in odası yan yana. Mustafa Kemal'in, yanında görünüp de kendisine üstû örtülü muhalefet yürütenlerin aynmında olduğu birdönem... Odasındaki yazı- lannı ve şifreli telgraflannı Esat Bey'e emanet edi- yor... Kış, diz boyu karyağmış. Esat Çınar, üzerinde kaputa benzer birpalto, incecik biryüzle odasın- da oturuyor. Ağır bir tüberkülozdan yeni çıkmış. Odaçoksoğuk, sobayanmıyor, çünkü odun yok. Mustafa Kemal, geliyor, neden sobanın yanma- dığını soruyor. Esat Bey, gerek duymadığını söy- lüyor. Mustafa Kemal içeriye, kendi odasına ge- çiyor, baktyor ki her şey güvende. Bir anlık ses- sizlik... Mustafa Kemal odadan aynlırken elini Esat Bey'in omzuna koyuyor, 'Çocuk; politika, katakul- lim değildir' diyor ve aynlıyor. -Esat amcama, o sözcûk 'katakulli' değil midirdiye sormuştum hat- ta. 'Hayır. Atatürk, bazı sözcükleri Rumeli şivesiy- le bozardı kimi kez' karşılığını vermişti- Esat Bey, Atatürk'ün 'Politika katakullim değildir' sözlenn- den anlıyorki, kendisine karşı olanlan biliyor, ama su yüzüne çıkamnıyor. Atatürk binadan aynldık- tan bir süre sonra da bir atlı araba geliyor. Mus- tafa Kemal odun yollamış, 'Çocuk sobasını yak- sın' diye..." Bugün de Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyete mu- halif olanlartürlü katakulli peşinde. Biliyoruz, gö- rüyoruz... Hiç kuşkunuz olmasın... Yıne "Politika katakul- lim değildir" diyenler kazanacak. Atatürk'ün sağ- lam sobası yine içimizi ısıtacak... Amerika'dan gelip yine Amerika'ya dönen Kemal Derviş'in "75 günde 75 yasa"sından biridir Şeker Yasası. Diğer bir deyişle, pancar üreticilenni ve şeker sanayiini perişan etme ya- sası... Mektup, Eskişehir Pancar Eki- cileri Kooperatifi'nden geliyon "Avru- pa Birliği ülkelerinde yüzde 2 olan nişasta bazlı şeker üretimi kotası ül- Şeker kotası kemizde yüzde 10 olduğu halde, bu oranın yüzde 15'e çıkanlma çabala- nnı anlamak mümkün değildir. Böy- le bir kararalınırsa ülkemizdeki pan- car üretimi ve şeker sanayii yara al- mış olacaktır. Nişasta bazlı şeker üre- ten firmalar, kontenjandan fazla pay almak, fazla kâr elde etmek için ko- tanın yükseltilmesini istemektedirier ki, bunun için de yüksek miktaharda mısır ithalat talebinde bulunmakta- dııiar. Ithal mısıhann genetiği ile oy- nanmış olma ihtimali olduğu, bundan üretilen şekerin de ilerde insan sağ- lığına ne gibizarar vereceği bilinme- mektedir." Atlantik ötesinden görev- lendirilmiş kurtancılar, gazoz şirketi ortağı tüccar siyasetçiler, tonlarca it- hal mısır ile tavuk besleyen oğullar... Hepsi bir oldu, milyonlarca insanın ağız tadını bozdu. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZŞİPAL SSK'de 'Süre' Kavraım 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasf nda süre kavramlan, diğer yasalara göre daha değjşikür. 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emek- li Sandığı Yasası'nda 1 Ocak 2000'den önceki uygulamada, kadın iştirakçiler 20 tam yıl (7.200 gün), erkek iştirakçilerse 25 tam yıl (9.000 gün) kesenek ödediklerinde, yaş koşulu aranmaksızın emek- li olmaya hak kazanmaktaydı. 1 Ocak 2000'den sonra 25 ve 20 tam yıl kesenek ödeme koşu- lunun yanına yaş koşulu da eklendi. Bu yaş sınırlamasının, kadın ve erkek iştirakçilere kademeli olarak uygulanması öngörüldü. Günümüzde geçerli olan uygulama, kadın iştirakçinin 20, erkek iştirakçinin ise 25 fiili çalışma yılının yanında, kademeli olarak belirlenen yaşlan da doldurmalan gerekmektedir. TC Emekli Sandığı'nda emekli ayhklanmn hesaplanmasında sü- re kavramı "fnfi ve itibari hizmet" olarak belirlenmiştir. Bu belir- lemede, "ayhk fiili ve itibari hizmet toplamı 25 yü olanlara" bağ- lanan aylığın oranı yüzde 75 'tir. hızmet süresi, "25 yddan az olan- lara her tam yıliçin yüzde 1 eksiğL, fazla olanlara da her tam yıl için yüzde 1 fazlası üzerinden" bağlanmaktadır. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası'nda "süre" kavramı değişik- tir. 1) Sigortalılık süresi: "Sigortahhk süresi", sosyal güvenlik sis- teminde, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası ile 2925 sayılı Tanm Işcileri Sosyal Sigortalar Yasası'nda yer almıştır. Sigortalılık sü- resi 'ilk sigortalı olunan günle sigortalıhğın sona erdiği güne kadar geçen süredir." Sigortalık süresi kavramı 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasf nın "Yasjıhk Ayuğmdan Yarartanma Şartian" başlıklı 60 maddesin- de yer almıştır. Bu sürenin emeklilikte geçerli olabilmesi için ya- nında bazı koşullann da yer alması gereklidir. Örneğin, bir erkek sigortalıya aylık bağlanabilmesi için "25 yıldan (9.000 gün) beri sigortah bulunmasT ve bu 25 yıllık "sigortahhk süresi" içinde en az 5.000 gün (13 yıl 10 ay 20 gün) "Mahınuk,yaşhhk veölüm si- gortalan primi de ödenüş" olması da şarttır. Bu örnekte, 25 yıl (9.000 gün) kavramı, "sigortalılık süresinT tammlamaktadır. 25 yıllık sigortalılık süresi, sigortalının yaşlılık ayhğı alması için yeterli değildir. Bu 25 yıllık sigortalılık süresi içinde 5.000 gün "malullük, yaşhhk ve ölüm sigortalan primi" de ödemiş olması, aynca belirli bir yaşı da doldurması gerekmekte- dir. 2925 sayılı Tanm Işcileri Sosyal Sigortalar Yasası'nda da sigor- talının yaşlılık aylığı alabilmesi için gereken, "sigortahhk sürest- ni" doldurması ve bu sigortalılık süresi içinde yasada öngörülen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan primini de ödenmiş olması koşuldur.. Örneğin, bir tanm sigortabsımn yaşlılık aylığı alması için, 15 yıldan beri sigortalı bulunması ve bu 15 yıllık sigortalılık süresi içinde en az 3.600 gün (10 tam yıl) prim de ödemiş olması gere- kır. 2) Primi ödenmiş süreler: Bu süreler, sigortalılık süresinin baş- langıcı ile bitişi arasında geçen süre içinde sigorta primi ödenmiş sürelerdir. 3) ttibari hizmet süresi: 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası Ek Madde 5'te belirtilen ağır, yıpratıcı ve zehirleyici nitelikte görü- len "görevlerde geçen sigortalılık sürelerine, bu sürelerin her tam yıh için" 90 günlük (3 ay) bir süre aynca "sigortahhk süresi" ola- rak eklenir." Bu ek süreden yararlanabilmenin bir de koşulu vardır. Bu koşul sigortalının "Malullük, ya^ıhkve ölüm sigortalanna tabi çahşma- lannın en az 3600 gününü" yasaca belirlenen ağır, yıpratıcı ve ze- hirleyici nitelikli işlerde geçirmesidir. Bu işlerde en az 3.600 gün çalışmayanlar, "itibari hizmet süresineflişldnhükümlerden" ya- rarlanamazlar. SSK'de uygulanan "itibari hizmet süresi" ile TC Emekli Sandı- ğı'nda üygulanan "fiili hizmet zammı" değişik kavramlardır. TC Emekli Sandığı'ndaki "fiDi hizmet zanunı" fiili hizmet süresine eklenmesine karşın, SSK'de uygulanan "itibarihizmetsüresi" yal- nızca sigortalılık süresini etkiler. Aynca prim ödeme süresine ek- lenmez. Yargıtay tçtihatlan Birieştirme Büyük Genel Kurulu'nun 16 Mayıs 2000 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan bu konudaki ka- ran, açık ve kesindir. "Özeti: 506 sajih Sosyal Sigortalar Yasası'na 11.8.1977 tarih ve 2098 sayıh yasa\1a geörilen Ek-5. maddesinde düzenlenen itibari hizmet süresinin; anılan yasanın 108. maddesinde öngörülen sigor- tahhk süresine eklenebileceğine, aynca sigortahmn prim ödeme gön sayısma eklenemeyeceğine flişkindir." (Karar Tarihi: 18.2.2000, EsasNo: 1997'1, Karar No: 2000/1) KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak ' yahoo.com.tr H A R B İ SEMİH POROY semihporoykı yahoo.com HAYAT EPtK TÎYATROSU MUSTAFA BILGIN hayatepik'! mynet.com SABIHA S.ÖKCEN'E CÎA'NIN İ$KEN»CE UÇAĞl fAL t t BU UÇAĞIN YAKITI KAN, DE6ÎL DERLERSE DE SAKIN KANMA!.. I - T - T } , -p—p-p { , JL OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc <<yahoo.com l rnu ? TARlHTE BUGÜN MIMTAZ ARIKAN 2ffKasun mcıc.mıınıloz-arikan.cotn KABUSLARIN RESSAM1.. 13O9'ûA BU6ÜN, ÜNLÜ İNSİLlZ. RESSAMI BACON (8BYKIN) PO6MUÇ7V- YİfZMİMCİ f'KİHCi yA/VSINOA ÇOK. OrKKAr 7OPLAYAN SACON SBNTET/K KÜ&ZM VG GEGçeKamjCÜUJK7&N (SÛ&REAÜ2M} £TKİC£NAAİÇ AHAA ÖZGÛN BİR 7?VZZ GEUŞTtRAAİfrİfİ.'SAf, KAPILAR.IUI AÇAU 8'fi AAETOTTUfZ " SACOM, 8Ü DÜŞÜUCeSifJİ YAPm-A&U&A YAN- SSTMlŞTtR. "ACIMA "&4H "O£H$ETE P&ĞİN H£G İNSAN GeAKSİYOtJÜ ONUN TUVALLE&H&e YGie ALMIŞT1R. DAHA ÇOK fff/S KÂBUSLAR GGÇipihJi AUOHZAN TABLOLARfs/UCE Sa- &ÜLMÜŞ ZfJVGtN ReMKLEISLE Ö/ZOÇÛbÜg. R (/£" ÖLÜAA" BACON'A Söe£ f'NSANIN AYtltLMAZ PAHÇALARlOld.. S*jela~lwahcdctb figm SAGNAK NtLGÜN CERRAHOĞLU 'Karanlıkta Diyaloglar' Salon aydınlığında ilk gördüğüm şey, Nebahat Ak- koç'un gözyaşları oldu... "Karanlıkta Diyaloglar''ın, çok sayıda kadın kah- ramanı var. Ama Akkoç'un töre cinayetleri üzerine verdiği gözü kara mücadele yapımcı-yönetmen Me- lek Ulagay Tayian'ın cesareti ve inadı ile birleşme- seydi, bu sarsıcı belgesele muhtemelen kavuşa- mayacaktık. "Karanlıktaki Diyaloglar", bu gerçek- lik ve zenginlikle gün ışığına çıkmayacaktı. Bilgi Üniversitesi kampusunda cuma gecesi ya- pılan ilk gösterimin ardından, orada bulunan tüm iz- leyiciler, hepimiz midemıze yumruk yemiş gibi ol- duk. Ancak Diyarbakır'da "KAMER"\Q bu mücade- leyi günbegün, bire bir veren NebahatAkkoç, bu vah- şi trajediyi bir saati aşkın süre baştan sona yeniden "yaşadı"... Töre kıskacından kurtardığı, kurtarama- dığı Güneydoğu'nun tüm talihsiz kadınlarını hatır- ladı. "Umut" ve "umutsuzluğu" biraradatartı. Işık- lar yanıp salon aydınlandığında, yüzü gözü birbiri- negirmiş, penşan olmuştu. 'Mezopotamya'dan kalma!' "Töre gerçeği" orada öyle durdukça, TC vatan- daşı herkesin aslında bu acıyı böyle, Nebahat Ak- koç gibi hissetmesi lazım. "Karanlıkta Diyaloglar'da öyle sahneler var ki, Türkiye'de değil, Taliban Afga- nistan'ında olduğunuzu düşünüyorsunuz. Üzerinde beyaz entarisi, başında kefyesı bir şıha soruyorlar mesela: "Kadın evli, erkek bekârsa.. ne olur?" diye... Şıh, başını önce şöyle geriye doğru çevırip şed- deli bir "Eşşedu" çekiyor, ardından kameralara dö- nüp "öldürülmeli!" diyor. "Karanlıkta Diyaloglar", "yaşam ve ölüm" üzeri- ne, yazılı olmayan anayasalar üzerinden hüküm ve- ren "ilkel yargıçlan" anlatıyor. Hangi uyum yasası, hangi Avrupa? "Töre"nin yazılı olmayan kanunlan... "Islam öncesi cahiliye dönemine" kadar gidiyor. "Buraya, cahiliye devrinden, Islamiyet öncesi Araplardan yani çölden âdetler gelmiş!" diyor ka- meraya konuşan biri: "Ortadoğu topraklannda ka- dın, Islamiyet öncesinde de yok sayılırdı. Kız ço- cuklan diri diri gömülürdü. Zina ile suçlanan kadın- lar Fırat'a atılır; kurtulursa suçsuz, boğulursa suç- lu sayılırdı!" 'Öldürmezsek baskı olur!' Törenin ilkel yasalannda yalnız "kadının" değil, "er- keğin de adı yok" gerçekte, "kadın" üzerindeki tüm karartarı erkeklerin aldıkları düşünülüyor. Ama bu bir yanılsama "Seçene/f'olmadığıiçin, "karar" yok, "da- yatma" var sadece. Değişmez bir düzenın değiş- meyen "dayatmalan" var ki buna "töre" toprakla- nnda "aşiret" adı veriliyor. Bir aşiret ağası yatak denkleri önünde bunu şöy- le anlatıyor: "Törelerimizde birnamus temizleme durumu var- dır. Temizlemezsen hayatımızzoıiaşır. Baskı olur. Sır- tımıza yük biner. O yükü üzerimizden atmak mec- buriyetindeyiz. Ama bu nasıl olur? O kız mı ölür? Oğlan mı ölür? O aramızdaki konudur. Aile mecli- si bunu konuşur..." "Pekiya kadın öldürülmezse ne olur?" "Töreyi reddeden erkek de reddedilir. Yaşadığı topraklardan sürülmeye dek vanr bu!" Bir "karar"dan söz edilecekse eğer, bu karar yal- nız "infazın biçimi" üzerinde oluyor Kadını bir ye- re kapatıp önüne fare zehiri koyuyorlar mesela. "Kendini zehirie ya da as!" diye onu yönlendiriyor- lar. Ya da Şemse Allak'a yaptıklan gibi recme giri- şiyoriar. Güldünya gibi sokakortasında... olmazsa... hastane odasında ikinci kez vuruyorlar. Arkasında "bir vesikalık" fotoğraf bile bırakmadan bu dünyadan göçüp giden Emine Kızıtkurt gibi ve- ya "baba evinde boğarak öldürvyoriar!" "ölümlerden ölüm beğen!"... "Töre insanının" "kararman'ı" bundan ibaret... "Karanlıkta Diyaloglar" artık bu karanlıktan çık- malı. Yalnız sınema salonlannda değil, TV ekranla- nndan tüm Türkiye'ye göstenlmelı. Başta Başbakan Erdoğan ve Dışışleri Bakanı Gül olmak üzere; "tür- ban", "kadının insan haklan"tiır diye ortalığı birbi- rine katan tüm AKP'liler bu belgeseli görmeli. Melek Ulagay Taylan'ın ıki buçuk yıllık çalışma sonundaortaya çıkardığı bu yapıtı, "TBMM Töre Ko- misyonu" oturup izlemeti. Ve birileri çıkıp artık tok bir sesle: "Hiçbir töre, hiçbir gerekçe bu barioarlığı mazur gösteremez. İnsan hayatı kutsaldır. Bizim ne Islam anlayışımızda, ne töre anlayışımızda böyle birvah- şete yer vardır!" demeli. Bu ayıpla yüzleşmek için daha ne kadar bekleye- ceğiz? BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/Babü'in son krah. 2/ Göz- de sanya ça- lar kestane- rengi... Laha- na. 3/Sıvas'ın bir ilçesi... Büyüme, ge- lişme. 4/ Bir tür yanş tek- nesi... Küçük mağara. 5/ Işaret... Art- hur Hailey' in tanm- mış bir romanı. 6/ Tropikal Amerika'da yaşayan ve gözalıcı renkleri olan bir pa- pağan...Yarar,fayda. 5 II Samanla kanşık 6 tahıl... "Yüksek yük- sek tepelere — kur- 8 masınlar/ Aşn aşrı 9 memlekete kız vermesinler" (Türkü). 8/ Anado- lu'da kurulmuş eski uygarlık... Tarlada suyu akıt- mak için yapılan tahta oluk. 9/ ilgili. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Sac üzerinde pişirilen bir tür ekmek. 2/ Tehli- ke işareti... Soyundangelinenkimse. 3/ Antarya'run bir plajı... Hastalıklı, sakat. 4/ Eski Yunan kent- lerinde pazaryeri. 5/ Halk dilmde ayrana verilen ad... Bitkilerden elde edilen ilaçlarla bir hastalı- ğı iyileştirmek. 6/ Ortaoyununda kadm rolüne çı- kan erkek oyuncu... Günümüzde Hatay yöresin- de görülen, eski Türk güreşlerinden biri. II îngil- tere'de çok sevilen bir cins bira... Bir nota... Şöh- ret. 8/ Bir tür iskambil oyunu... Trabzon'un Ak- çaabat ilçesinde bir göl. 9/ ÇiçeKeri güzel koku- lu ve san renkli bir kır bitkisi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle