Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 KASIM 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET
EKONOMİ ekonomifg cumhuriyet.com.tr
Yalnız Istanbul'daki stadyumlarda yılda 1 milyon dolara yakın para toplanıyor
Bozukparalarnereyegidiyor?• İstanbul İl Genel Meclisi üyesi Metin
Tutçuoğlu'nun yaptığı hesaba göre İstanbul'daki üç
stadyumun seyirci kapasitesi 113 bin. Kişi başına
ortalama 2 YTL bozuk para toplandığı varsayıldığında,
ayda altı maç hesabıyla 1 milyon 336 büı YTL'ye yakın
bozuk para toplandığı ileri sürülüyor.
cinin maç boyuncu istediği ka-
dar bozuk parayı bulabileceği-
ni anlatan Tutçuoğlu, söz konu-
su uygulamanın yurttaşı cebin-
deki belkide dolmuş parasın-
dan etmekten başka bir işe ya-
ramadığını \-urguladi. Ortaya
çıkan meblağnın da yok sayıla-
cak bir boyutta olmadığını ha-
tırlatan Tutçuoğlu, uygulama-
nın sona erdirilmesinin pek çok
açıdan yararlı olacağını ileri
sürdü.
Uygulamayla devletin maç-
lara gelen öğrencisinden profe-
sörüne, askerinden memuruna
kadar herkesi potansiyel suçlu
kabul ettiğini söyleyen Tutçu-
oğlu, küçük bir grup tarafından
çıkanlan kargaşanın tüm seyir-
ciye mal edilmesinin 17 yıldır
sürdüğünü ve bunun istenme-
yen olayları engellemediğin-
den yakındı.
Aynca, yağmurlu havalarda
açık tribünlerde oturanlann bi-
le şemsiyelerinin toplandığını
belirten Tutçuoğlu, kalem ve
çakmak gibi metaryallerin de
akıbetinin meçhul olduğunun
altını çizdi.
11 genel meclisinde soru
önergesinin tüm üyelerin oyu-
nu olarak kabul edildiğini an-
latan Tutçuoğlu. konunun vali-
liğe havale edildiğini, haftaya
vali yardımcısıyla görüşecek-
lerini de dile getirdi.
OLCAYBUYÜKTAŞ
1988'de oynanan Galatasa-
ray-Neauchatel Xamax futbol
maçında yan hakemin başma
isabet eden madeni para ve
sonrası gelişen olaylann ardın-
dan alınan bir karann, caydı-
ncı olmadığı bilindiği halde
bugün bile uygulanıyor olma-
sı, karann sorgulanmasına yol
açtı.
istanbul II Genel Meclisi
üyesi Metin Tutçuoğlu, söz ko-
nusu uygulamanın yeniden
gözden geçirilmesi amacıyla
toplanan bozuk paraların nere-
ye gittiğini bir soru önergesiy-
le gündeme getirdi.
Yalnız İstanbul'daki üç stad-
yum un toplam izleyici kapasi-
tesinin 113 bin olduğunu hatır-
latan Tutçuoğlu, maçlar önce-
sinde ortalama bir kişiden 2
YTL alındığını, ayda ortalama
6 maç oynandığını, yılda bu he-
sapla toplanan bozuk paralann
1 milyon 336 bin YTL'ye yani
yaklışık 1 milyon dolara denk
geldiğini ifade etti.
Bozuk paralan girişte topla-
manın, istenmeyen olayları en-
gellemede büyük bir önemi ol-
madığını, çünkü içecek ya da
başka herhangi bir şey alındı-
ğında para üstünün stadyum-
larda yine bozuk para olarak
verildiğini, yani isteyen seyir-
[ Murat Karayalçın: _ _ j
Tanmdaki
sorun politik
ABİDİNYAĞMUR
MERSİN - SHP Genel Başkanı Mu-
rat Karayalçın, Türkiye'de kırsal ke-
simde yaşam seviyesinin giderek geri-
lediğine dikkat çekerek "Kırsal kesi-
min sorunlan hiç değişmedi. Bu olay
teknik değiL potitikur" dedı.
SHP'nindüzenlediği "MersinÜreti-
ci Kunıhayı" dün Şoforler ve Otomo-
bilciler Odası'nda yapıldı. Kurultayuı
açılışında konuşan SHP Genel Başka-
nı Karayalçın, Türk tanmında nicel
alanda değişimler yaşanmasına karşın
nitelikte değişim olmadığını söyledi.
Araştırmalarda, kentlerdeki gelir da-
ğılımının, kırsal alana göre daha adalet-
siz olduğunu, ancak AKP iktidanyla bu
durumun ilk kez değiştiğini vurgulayan
Karayalçın, "Bugüne dek şehir yoksul-
lannın son çare olarak memlekeöerine
gideceklerine inanıhnu. Şimdi o köyler-
deyoksuflukvar" dedi. Karayalçın, kır-
sal kesimin 2002- 2003 arasında hızla
yoksullaştıgını belirterek şöyle dedi:
"Çiftçinin ürettiği ürün miktan artsa
bu durum değişecek mi? Bence değiş-
meyecek. Bu olay teknik değiL poütiktir.
Arukyeni tanm potiukalangeüştirmek
durumundayız.'"
Fenerbahçe-Galatasaray dcrbisi öncesinde sıkı güvenlik önlemleri alındı. (l otoğraf: VEYSEL BALKAYA)
Turnikedeyasak, büfedeserbest
Spor Servisi - 5149 sayıh spor sahalannda
şiddeti önlemeye ilişkin yasa gereği stat
giriş kapılannda güvenlik güçlerince
toplattınlan 'madeni para' İstanbul polis
teşkilatında sıkıntıya neden oldu.
Görevlilerin kapıda yapılan aramalar
sırasında madeni paralan toplamalanna
karşm, Istanbul'un 3 büyük stadı Şükrü
Saracoğlu, Ali Sami Yen ve Inönü'dekı
büfelerde para üstlerinin 50 Ykr ve 1 YTL
biçiminde madeni para ile ödenmesi
'güvenlik komedesfne yol açtı. Konu
İstanbul Valiliği'nin gerçekleştirdiği İl
Güvenlik Kurulu toplantısında da gündeme
geldi. İstanbul Emniyet Müdürü Celalattin
Cerrah, *para" konusunun polisi zor
durumda bıraktığını belırtirken "Ben
genelde her maç öncesi Kızılay ve diğer hayır
kurumlanndan görevH çagırtıp kapüarda
toplanan paraların hiç olnıazsa bir işe
varamasına çauşıyorum. Ancak görüyoruz ki
stat büfelerindeki satışlar sırasında 10 lira
veren bir gence para üstû 6-7 lira bozuk
olarak verilebiliyor. Aynca maça gelen bir
çocuğun cebindeki otobüs parası olan bir iki
liraya da el koymak çok manûklı değü" dedi.
AVRUPA
Çozum
emanet
bürolan
Spor Servisi -
Ingiltere başta
^lmak üzere
iırçok ülkede,
spor kulüpleri
federasyonlann
uyansı ile
stat civannda,
her maç öncesi
'emanet' bürosu
kuruyor.
Imza ve belli bir
ücret karşılığı
stada sokulması
yasak maddeler,
(sivri uçlu
şemsiye,
metal bazlı
kalem.
zincirli
anahtarlık vb.)
bu bürolarda
alıkonulup
maç bitiminde
sahibine iade
ediliyor. Avrupa
ülkelerinde
paranın 'değeri'
olduğu için
madeni
paralann stada
sokulması yasak
değıl.
'Bilgi toplumuna dönüşmüş bir Türkiye' vizyonuyla kurulan TBY 10. yılını kutladı
4
Zflıniyet ıııiıııarhğı yapıyoruz'
Ekonomi Servisi - "Bilgi toplu-
muna dönüşmüş bir Türkiye" viz-
yonu ile 1995 yılında kurulan Tür-
kiye Bilişim Vakii 10. yılını kutlu-
yor. TBV olarak "Biz zihniyet mi-
marhğı yapryoruz" diyen TBV
Yönetım Kurulu Başkanı Faruk
Eczacıbaşı. •'Zihnrvet mimarhğı bi-
na mimarüğı gibi değildir. Bugün
birinci katını, yann ikinci kaünı ya-
pıp bitiremezsiniz. Bu nedenle önü-
müzdeki dönemde de geçen 10 yıl-
dakigibizor bir görevbizi beköyor.
Biz Türkjye'nin bilgi toplumuna
dönüşmesi için yapüması gereken-
leri sıralamaya devam edeceğiz. LT-
kemizinrefahınıartürmakiçin bil-
gi toplumuna giden yolda aühmJa-
n alkışlayacağız, duraklamalan
ekştireceğiz" dedi.
Türkiye Bilişim Vakfi 10. yılmı
İstanbul'da düzenlenen bir gecey-
le kutladı. Törende yaptığı
konuşmada Eczacıbaşı, Türki-
ye'nin 2000'li yıllannın, bilgi tek-
nolojilerini ekonomi başta olmak
üzere yaşamın her alanında verim-
liliği arttırmak için kullanıldığı
yıllar olarak hatırlanmâsı gerekti-
ğini vurguladı. Eczacıbaşı, bu ko-
Türkiye Bilişim Vakfi 10. yıhnı tstanbul'da düzenlenen bir gece ile kutladı. TBV Yönetim Kurulu Başkanı Faruk
EczacıbaşTnın ev sahipliğini yapnğı geceye Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı AbdüUatif Şener de kabkh.
nuda hükümetlere büyük görev
düştüğünü belirtti. Eczacıbaşı,
"Bizim gibi bir vakfin elinde sihir-
li masaJ değneği yoktur. Biz ancak
fîkir beyan edebiüriz. Biz bu fîkrin
nasıl uygulanması gereküğnıi anla-
tabinriz." dedi
Sunuculuğunu gazeteci-yazar
Ece Vahapoğlu'nun yaptığı tören-
de Türkiye Bilişim Vakfi'na 10 yıl
içinde sponsorluk yapıp projeleri-
ni gerçekleştirmesinde katkıda bu-
lunan IBM. HP. Turkcell, Eczacı-
başı, CeBit, Cisco, KoçSistem,
Microsoft, Borusan, Tekofaks, Ar-
çelik, Vestel, Yapı Kredi, Erics-
sona kurumsal sponsorluklan için
birer teşekkür plaketi verildi.
Dünya yollannda
yeni standart:
Diamond Class
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Üniyersite Oyunları
Sürüyor
Hükümetin üniversiteye yönelik olumsuz girişimle-
ri anlaşılan hiç bitmeyecek. Işbaşına geldiği günden
bu yana üniversiteyi dize getirmeyi iş edinen hükümet,
gün geçmiyor ki yeni bir oyun sahneleyerek üniversi-
teyi nasıl "tek gözlükle gördüğünü" kanıtlamasın!
• • •
Milli Eğitim Bakanlığı, 2006 Mali Yılı Bütçe Tasan-
sı'na İlişkin Rapor'da, "YÖK Yasası değiştirilerekmes-
leklisesimezunlannın önündekiengellerkaldınlacak-
tır" diyor. Burada, meslek lisesi yerine "imam hatip //-
sesi" denilmelidir. Hükümet, imam hatip lisesi mezun-
lannın kendi alanlan dışındaki meslek dallanna geçi-
şini kolaylaştıracak olan katsayı konusunu, üniversi-
tenin 2006 yılında çözümü gerekli en önemli ve tek so-
runu sayıyor. Oysa lise mezunlanna uygulanacak kat-
sayı, tümüyle teknik bir konudur ve bu konuda karar
vermesi gereken de üniversitenin kendisidir. Dünya-
nın hiçbir ülkesinde yasa ile üniversiteye giriş katsa-
yılan saptanmaz.
• • •
Hükümet bu yıl on beş yeni üniversite açılması ama-
cıyla yasa hazıriığı ıçindedir. Kuşkusuz, üniversite sa-
yısı arttınlmalıdır. Ancak bunun için ön hazıriıklann tam
olarak yapılması; temel ölçütlerin yerine getirilmesi de
zorunlu önkoşul sayılmalıdır.
Oysa hükümet, kurulacak üniversitelerle ilgili hazır-
Itklan tam bir gizlilik içinde yürütüyor; bunlann kamu-
oyundatartışılmasınaolanaktanımıyor. Yinedeolum-
lu sayılabilecek bir tutumla YÖK'e başvurmuş bulu-
nuyor. YÖK, hükümetin üniversite kurmayı öngördü-
ğü 15 ilden "yalnızca dördünde" üniversite kurulabi-
lecegi yönünde görüş bildirmiştir. Geriye kalan on bir
ilden sekizinde üniversite kurulabilmesi için "en azye-
di kadrolu profesörün" bulunması ve bölüm/prog-
ram temelinde faaliyet gösterebilmek için" gerekli
olan en az sayıda öğretim üyesinın kadrolu olarak ça-
lışıyor olması gerekli görülüyor. KaJan üç ilde ve üni-
vesite bulunmayan diğer illerde de "benimsenen öl-
çütler ve altyapılann tamamlanması" durumunda üni-
versite kurulması için görüş oluşturabileceği vurgula-
nıyor. Hükümetin, YÖK'ün öngördüğü temel ölçütle-
re "ne ölçüde uyacağı" önümüzdeki günlerde açıklık
kazanacaktır. Eğer YÖK'ün önerileri göz ardı edilirse
hükümetin asıl amacının yeni üniversitelerin "kurucu
rektörierini" atama ve oralarda kadrolaşma olduğu
kesinlik kazanacaktır.
Türkiye geçmişte de üniversite kurulmasında bu tür
"toptancı" bir yaklaşım izlemiş, örneğin 1992'de 20
yeni devlet üniversitesi kurulmuştur. Ancak devlet üni-
versitelerinin öğretim üyesi gereksinimi, bırakalım ni-
teliği bir yana, sayısal olarak da bir türlü karşılanma-
mıştır. Günümüzde, öğretim üyesi açığı 10 bin dola-
yındadır. O yıllarda kurulan kimi üniversitenin kadro ya-
salan henüz çıkanlmamıştır.
Günümüzde bile özellikle büyük kent dışı üniversi-
telerde öğretim üyeliğıne geçiş, yani yüksek lisans ve
doktora programlan, nitelik yönünden çok ama çok
yetersiz kalıyor; en temel bilimsel bilgiler bile yeterin-
ce verilemiyor. Bu durum, olumsuzluklan birikimli kı-
lıyor; o üniversitelerde eğitim ve araştırma alanlann-
daki yetersizlikler' öğrencileri de çok olumsuz etkili-
yor; iş bulmalannı neredeyse olanaksız kılıyor. Üniver-
sitede de bilimseJ araştırmanın yerini iç çekişmeler
alıyor.
Ve çok daha kötüsü, bu hükümet, üniversitelere ye-
terli öğretim görevlisı kadrosu venmemekte ısrar edi-
yor. Oysa öğretim üyesi yetiştirilmesinin temeli olan
araştırma görevliliğidir.
• • •
Karanlık oyunlarla, fiziksel ve ruhsal sağlığı yok ol-
ma noktasına getirilen Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi
Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın'ın üniversitesi başta ol-
mak üzere, değişik üniversitelerin tıp fakültelerinden,
şimdilik 160 dolayında öğretim üyesi, beşer-onariı
gruplar olarak topluca istifa ediyor. Bunlar her nasıl-
sa Sağlık Bakanlığı'nın değişik hastanelerinin yöneti-
mine aktanlıyor. Anlaşılan, üniversitelerde yol alama-
yan kadrolaşma akımının aJanı sağlıkta yaygınlaştın-
lıyor.
Üniversite oyunlan bunlaria da sona ermiyor; sürüp
gidiyor. Ancak bu oyunlarda, ülkenin bilimsel gelişimi-
ne katkı değil, tam tersine, "e/e geçirme ve kadrolaş-
ma'' ilkelliğinin perdeleri birbirini izliyor.
yakupkepenek06@hotmail.com
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizoglu a gmail.com
22 Ağustostaki yazımda Israil toplumu-
nun, kendi iç çelişkilerinin basıncıyla bir yol
aynmına geldiğini, büyük bir olasılıkla Şa-
ron'un ükud'dan aynlarak "merkez"de ye-
ni bir parti kurmasıyla yeni bir konjonktü-
rün oluşabileceğini yazmıştım. Geçen haf-
ta bu konjonktür, hem de Israil'in tüm siya
:
si coğrafyasını yeniden şekillendirecek bir
biçimde başladı.
$aron ve Peretz
Gazze'den tek taraflı olarak çekilme ka-
ran, Şaron'uABD'ninveAvrupa'nıngözün-
de militarist "şahin", imajından kurtarmış
ve saygın banş yanlısı bir politikacı, adeta
"güvercin" konumuna yükseltmişti. önce-
ki yazımda vurguladığım gibi, "Gazze'den
çekilme Filistin toplumundaki güçler den-
gesi üzerinde kısa ve orta dönemde hiçbir
etki yaratmayacak. En iyi koşullarda eko-
nomik ve toplumsal statükoyu konjyacak
ya da koşullann daha da bozulmasına yol
açacaktı". Buna karşın çekilme Israil'de,
ulusalcı Siyonistlerie dinci Siyonistlerin ara-
sındaki uçurumu derinleştirdi. Dinci sağ,
Şaron'u hain ilan etti. Şaron'da kendi uygun
gördüğü siyasi çizgiyi serbestçe izleyebil-
mek için 32 yıl önce, yanm düzine partiyi bir
araya getirerek kendi elleriyle ve hatta ken-
di parasıyla kurmayı başardığı, "birlik" an-
lamına gelen Likud'dan çıkarak, Likud'un
meclisteki temsilcilerinin üçte birini de ya-
nına alarak Işçi Partisi liderlerinden, Haim
Ramon'un da katılmasıyla "ileri" anlamına
gelen Kadima adlı yeni bir parti kurdu. Böy-
lece adeta Israil'de "birlik" döneminin bit-
tiği ve "ileri" doğru bir başka hareketin baş-
ladığı da vurgulanmış oluyordu.
Kamuoyu yoklamaları, ükud ile Işçi Par-
tisi arasına, "merkeze", yerteşmeyi amaç-
layan Kadima'nın gelecekyıl başındayapı-
lacak genel seçimlerden en büyük parti ola-
rak çıkacağını gösteriyor. Ancak her şeyin
hızla değişmeye başladığı bir ortamda dört
ay çok uzun bir dönem. Bu yüzden kesin
bir şey söylemek zor. Tel Aviv Üniversite-
si'nden Prof. Danny Rabinowitz'in, geliş-
meleri tartışırken telefonda vurguladığı gi-
bi, halkın büyük çoğunluğu Likud'un yıllar-
dır izlediği, şimdi Şaron'un yerine aday olan
Natenyahu'nun temsil ettiği neo-con, neo-
liberal politikalardan bıkmış durumda Ukud
Başkanlığı'nı Natenyahu ele geçirirse daha
şimdiden sağın çeşitli fraksiyonlannın savaş
alanına dönüşen partinin gelecek seçimter-
de çökme olasılığı çok yüksek.
Siyasi coğrafyada bir diğer önemli sar-
sıntı da işçi Partisi'nde liberal eğilimli Pe-
res'in tasfiye olması ve liderliğe sol eğilim-
li, genç ve karizmatik lider Peretz'in gelmiş
olması. The New Statesmen'da Peretz'in
genel seçimlerdeki şansını değerlendiren
Haim Baram. Peretz'in Işçi Partisi liderii-
ğine seçilmesinin, Israil'de, yıllardır ege-
men olan "güven//7csorL/nL/"tarafından ar-
ka plana itilen sosyal demokratik hareke-
te yeniden ivme kazandıracağını yazıyor-
du. Gerçektenfde Peretz'in özellikleri ve
seçilmesinin ükud içindeki liderlik müca-
ükud bitti, şimdi Kadima
Gazze ile Mısır arasındaki Refah sımr kapısının ilk kez Filistin denetimine verümesMe
40 >ıl sonra suurdan geçiş yapmak için izdiham yaşandı. (AP)
delesi üzerinde yarattığı etki, "ekonomipo-
litiğin" geri gelmeye başladığını gösteriyor.
Rabinovvitz "aslında Filistin sorunu konu-
sunda, Likud ve Işçi Partisi ve şimdi Kadi-
ma liderliği arasında büyük farklar yok
(hepsi duvann tamamlanmasından yana,
hepsi Kudüs'ün bir bütün olarak Israil'e ait
olduğunu savunuyor- E.Y). Seçimlerde
esas rekabet ekonomipolitikalanında gö-
rülecek" diyor.
Ekonomi politiğin dönüşü
Peretz, parti liderliğine ekonomik atan-
daki mücadelesinın getirdiği saygınlıkla.
parti politikasında ekonomik sorunlan öne
çıkarma talebiyle yükseldi. Bu talep, Yedi-
oth Ahronth'daki bir yorumda vurgulandı-
ğı gibi, ükud ve Işçi Partisi liderliklerinin
"devletin malı deniz..." anlayışından, "Ba-
nş için mücadele ediyoruz palavrası arka-
sına sığınıp, devletin sırtından birinci sınıf
biletlerie uçarak, en lüks otellerde kalarak
dünyayı doiaşan.. ne terörden ne de ülke-
de hızla yükselmekte olan suç dalgasın-
dan etkilenmeyen" seçkinlerden tiksinme-
ye başlayan halkın duyarlılıklanna da çok
uygundu. Peretz farklı bir siyasetçi. "ne
özel bir çiftliği var, ne zengin işadamlann-
dan milyonlarca Şekelyardım alıyor. Isviç-
re'de gizli banka hesaplan ve örgütlü suç
klanlanyla bir ilişkisi de yok" (22/11)
Ama, en iyisi, Peretz'i düşmanlannın ağ-
zından dinlemek, ömeğin Jarusalem Post
gazetesinde çıkan neo-con, neo-liberal bir
yorumdaki eleştiriler aydınlatıcı olabilir.
"Yoksullann kahramanı mı?" başlıklı yo-
rumda, Evelyn Gordon, Peretz'in egemen
ekonomik paradigmaya (neo-liberalizme-
E.Y) yabancı olduğunu kanıtlamaya çalışır-
ken onun işçi ücretlerinin. asgari ücretin
arttınlmasına, emeklilik haklanna ilişkin mi-
litan sendikal mücadelelere verdiği deste-
ği, özelleştirme karşıtı mücadelelerini ak-
tarıyor. Böylece, yazar yalnızca Peretz'in
nasıl farklı biri olduğunu değil, neo-libera-
lizmin, israil'de de halkın isteklerine ne ka-
dar yabancılaştığını sergilemiş oluyor.
Neo-liberal politikalar, Israil'de de yok-
suüa zengin arasındaki uçurumu derinleş-
tirdi. Bu uçurum, orta ve yukan sınıftan,
Doğu Avrupa kökenli ve geleneksel olarak
devletin, ekonominin yönetimini ve mülki-
yetini elinde tutan beyaz tenli, kimi zaman
kızıl saçlı Eşkanazi Yahudiieriyle, daha çok
alt sınıflardan, yoksul ve işçilerden oluşan
Ortadoğu, kökenli esmer ve koyu renkli se-
farad Yahudileri arasında, ırkçı tonlar da
içeren çelişkileri daha da keskinleştirdi.
1980'den sonra özellikle Rusya'dan gelen
yoksul, kendi dilini, medyasını hatta getto-
lannı kurmaya da özel önem veren göç-
menlerin de katılmasıyla, ağustos yazım-
da aynntılı biçimde değindiğim gibi, sınıf-
sal ve etnik mozaik daha da çeşitlendi.
Şimdi, Fas kökenli bir sefarad olan Pe-
retz, bu sınıf çelişkileri, etnik gerginliklerve
nihayet Eskanazi-sefarad husumeti üze-
rinde, Eşkanazi Peres'i devirerek Işçi Par-
tisi liderliğine yükseldi. Peretz'in yükselişi
diğer partileri de etkilemeye başladı. öme-
ğin Şaron ilk kez Filistin sorununun yani sı-
ra yoksullann haklanndan ve sorunlann-
dan da söz ediyor. Ancak hem kendisi hem
de partisinin diğer önde gelen kadrolan,
Eşkanazi. Üstelik bu kadrolann toplumsal
tabanları yok denecek kadar zayıf (The
New Republic, 21/11). ükud içinde Eşka-
nazi Natenyahu'ya karşı en güçlü aday sa-
vunma Bakanı Saul Mofaz iran kökenli, di-
ğer aday Dışişleri Bakanı Silvan Şalom, o
daTunuslu birYahudi. Mofaz'ın, Natenya-
hu'ya yönetttiği "Oyoksulluğu hiç bilmez"
eleştirisi (Jarusalem Post, 24/11). Şa-
lom'un "Peretz'in zaferi ükud için sorun
olacak" sözleri ve ükud'un Kfar Sava bö-
lümü başkanı Şlomo Madmon'un " Pe-
retz'e uygun bir lider seçmeliyiz" uyansı
(Haaretz, 25/11), Peretz'in yükselişinin, do-
layısıyla Israil toplumunun ekonomik çeliş-
kilerinin, artık ükud'u da politikalannı göz-
den geçirmeye zorladığını göstenyor.
Israil'deki gelişmelerin bizlere iki şeyi da-
ha göstermiş olması gerektiğıni düşünüyo-
rum: Birincisi, dünyada hâlâ inandığı poli-
tikalan uygulayabilmek için 32 yıllık parti-
sinden, hem de başkanıyken aynlmayı gö-
zealabilecekpolitikacılarvar. Ikincisi, neo-
liberal/neo-con politikalara karşı çıkarak
halkın desteğinı kazanmak olanaklı.