23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 KASIM 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET EKONOMİ ekonomifg cumhuriyet.com.tr Yalnız Istanbul'daki stadyumlarda yılda 1 milyon dolara yakın para toplanıyor Bozukparalarnereyegidiyor?• İstanbul İl Genel Meclisi üyesi Metin Tutçuoğlu'nun yaptığı hesaba göre İstanbul'daki üç stadyumun seyirci kapasitesi 113 bin. Kişi başına ortalama 2 YTL bozuk para toplandığı varsayıldığında, ayda altı maç hesabıyla 1 milyon 336 büı YTL'ye yakın bozuk para toplandığı ileri sürülüyor. cinin maç boyuncu istediği ka- dar bozuk parayı bulabileceği- ni anlatan Tutçuoğlu, söz konu- su uygulamanın yurttaşı cebin- deki belkide dolmuş parasın- dan etmekten başka bir işe ya- ramadığını \-urguladi. Ortaya çıkan meblağnın da yok sayıla- cak bir boyutta olmadığını ha- tırlatan Tutçuoğlu, uygulama- nın sona erdirilmesinin pek çok açıdan yararlı olacağını ileri sürdü. Uygulamayla devletin maç- lara gelen öğrencisinden profe- sörüne, askerinden memuruna kadar herkesi potansiyel suçlu kabul ettiğini söyleyen Tutçu- oğlu, küçük bir grup tarafından çıkanlan kargaşanın tüm seyir- ciye mal edilmesinin 17 yıldır sürdüğünü ve bunun istenme- yen olayları engellemediğin- den yakındı. Aynca, yağmurlu havalarda açık tribünlerde oturanlann bi- le şemsiyelerinin toplandığını belirten Tutçuoğlu, kalem ve çakmak gibi metaryallerin de akıbetinin meçhul olduğunun altını çizdi. 11 genel meclisinde soru önergesinin tüm üyelerin oyu- nu olarak kabul edildiğini an- latan Tutçuoğlu. konunun vali- liğe havale edildiğini, haftaya vali yardımcısıyla görüşecek- lerini de dile getirdi. OLCAYBUYÜKTAŞ 1988'de oynanan Galatasa- ray-Neauchatel Xamax futbol maçında yan hakemin başma isabet eden madeni para ve sonrası gelişen olaylann ardın- dan alınan bir karann, caydı- ncı olmadığı bilindiği halde bugün bile uygulanıyor olma- sı, karann sorgulanmasına yol açtı. istanbul II Genel Meclisi üyesi Metin Tutçuoğlu, söz ko- nusu uygulamanın yeniden gözden geçirilmesi amacıyla toplanan bozuk paraların nere- ye gittiğini bir soru önergesiy- le gündeme getirdi. Yalnız İstanbul'daki üç stad- yum un toplam izleyici kapasi- tesinin 113 bin olduğunu hatır- latan Tutçuoğlu, maçlar önce- sinde ortalama bir kişiden 2 YTL alındığını, ayda ortalama 6 maç oynandığını, yılda bu he- sapla toplanan bozuk paralann 1 milyon 336 bin YTL'ye yani yaklışık 1 milyon dolara denk geldiğini ifade etti. Bozuk paralan girişte topla- manın, istenmeyen olayları en- gellemede büyük bir önemi ol- madığını, çünkü içecek ya da başka herhangi bir şey alındı- ğında para üstünün stadyum- larda yine bozuk para olarak verildiğini, yani isteyen seyir- [ Murat Karayalçın: _ _ j Tanmdaki sorun politik ABİDİNYAĞMUR MERSİN - SHP Genel Başkanı Mu- rat Karayalçın, Türkiye'de kırsal ke- simde yaşam seviyesinin giderek geri- lediğine dikkat çekerek "Kırsal kesi- min sorunlan hiç değişmedi. Bu olay teknik değiL potitikur" dedı. SHP'nindüzenlediği "MersinÜreti- ci Kunıhayı" dün Şoforler ve Otomo- bilciler Odası'nda yapıldı. Kurultayuı açılışında konuşan SHP Genel Başka- nı Karayalçın, Türk tanmında nicel alanda değişimler yaşanmasına karşın nitelikte değişim olmadığını söyledi. Araştırmalarda, kentlerdeki gelir da- ğılımının, kırsal alana göre daha adalet- siz olduğunu, ancak AKP iktidanyla bu durumun ilk kez değiştiğini vurgulayan Karayalçın, "Bugüne dek şehir yoksul- lannın son çare olarak memlekeöerine gideceklerine inanıhnu. Şimdi o köyler- deyoksuflukvar" dedi. Karayalçın, kır- sal kesimin 2002- 2003 arasında hızla yoksullaştıgını belirterek şöyle dedi: "Çiftçinin ürettiği ürün miktan artsa bu durum değişecek mi? Bence değiş- meyecek. Bu olay teknik değiL poütiktir. Arukyeni tanm potiukalangeüştirmek durumundayız.'" Fenerbahçe-Galatasaray dcrbisi öncesinde sıkı güvenlik önlemleri alındı. (l otoğraf: VEYSEL BALKAYA) Turnikedeyasak, büfedeserbest Spor Servisi - 5149 sayıh spor sahalannda şiddeti önlemeye ilişkin yasa gereği stat giriş kapılannda güvenlik güçlerince toplattınlan 'madeni para' İstanbul polis teşkilatında sıkıntıya neden oldu. Görevlilerin kapıda yapılan aramalar sırasında madeni paralan toplamalanna karşm, Istanbul'un 3 büyük stadı Şükrü Saracoğlu, Ali Sami Yen ve Inönü'dekı büfelerde para üstlerinin 50 Ykr ve 1 YTL biçiminde madeni para ile ödenmesi 'güvenlik komedesfne yol açtı. Konu İstanbul Valiliği'nin gerçekleştirdiği İl Güvenlik Kurulu toplantısında da gündeme geldi. İstanbul Emniyet Müdürü Celalattin Cerrah, *para" konusunun polisi zor durumda bıraktığını belırtirken "Ben genelde her maç öncesi Kızılay ve diğer hayır kurumlanndan görevH çagırtıp kapüarda toplanan paraların hiç olnıazsa bir işe varamasına çauşıyorum. Ancak görüyoruz ki stat büfelerindeki satışlar sırasında 10 lira veren bir gence para üstû 6-7 lira bozuk olarak verilebiliyor. Aynca maça gelen bir çocuğun cebindeki otobüs parası olan bir iki liraya da el koymak çok manûklı değü" dedi. AVRUPA Çozum emanet bürolan Spor Servisi - Ingiltere başta ^lmak üzere iırçok ülkede, spor kulüpleri federasyonlann uyansı ile stat civannda, her maç öncesi 'emanet' bürosu kuruyor. Imza ve belli bir ücret karşılığı stada sokulması yasak maddeler, (sivri uçlu şemsiye, metal bazlı kalem. zincirli anahtarlık vb.) bu bürolarda alıkonulup maç bitiminde sahibine iade ediliyor. Avrupa ülkelerinde paranın 'değeri' olduğu için madeni paralann stada sokulması yasak değıl. 'Bilgi toplumuna dönüşmüş bir Türkiye' vizyonuyla kurulan TBY 10. yılını kutladı 4 Zflıniyet ıııiıııarhğı yapıyoruz' Ekonomi Servisi - "Bilgi toplu- muna dönüşmüş bir Türkiye" viz- yonu ile 1995 yılında kurulan Tür- kiye Bilişim Vakii 10. yılını kutlu- yor. TBV olarak "Biz zihniyet mi- marhğı yapryoruz" diyen TBV Yönetım Kurulu Başkanı Faruk Eczacıbaşı. •'Zihnrvet mimarhğı bi- na mimarüğı gibi değildir. Bugün birinci katını, yann ikinci kaünı ya- pıp bitiremezsiniz. Bu nedenle önü- müzdeki dönemde de geçen 10 yıl- dakigibizor bir görevbizi beköyor. Biz Türkjye'nin bilgi toplumuna dönüşmesi için yapüması gereken- leri sıralamaya devam edeceğiz. LT- kemizinrefahınıartürmakiçin bil- gi toplumuna giden yolda aühmJa- n alkışlayacağız, duraklamalan ekştireceğiz" dedi. Türkiye Bilişim Vakfi 10. yılmı İstanbul'da düzenlenen bir gecey- le kutladı. Törende yaptığı konuşmada Eczacıbaşı, Türki- ye'nin 2000'li yıllannın, bilgi tek- nolojilerini ekonomi başta olmak üzere yaşamın her alanında verim- liliği arttırmak için kullanıldığı yıllar olarak hatırlanmâsı gerekti- ğini vurguladı. Eczacıbaşı, bu ko- Türkiye Bilişim Vakfi 10. yıhnı tstanbul'da düzenlenen bir gece ile kutladı. TBV Yönetim Kurulu Başkanı Faruk EczacıbaşTnın ev sahipliğini yapnğı geceye Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı AbdüUatif Şener de kabkh. nuda hükümetlere büyük görev düştüğünü belirtti. Eczacıbaşı, "Bizim gibi bir vakfin elinde sihir- li masaJ değneği yoktur. Biz ancak fîkir beyan edebiüriz. Biz bu fîkrin nasıl uygulanması gereküğnıi anla- tabinriz." dedi Sunuculuğunu gazeteci-yazar Ece Vahapoğlu'nun yaptığı tören- de Türkiye Bilişim Vakfi'na 10 yıl içinde sponsorluk yapıp projeleri- ni gerçekleştirmesinde katkıda bu- lunan IBM. HP. Turkcell, Eczacı- başı, CeBit, Cisco, KoçSistem, Microsoft, Borusan, Tekofaks, Ar- çelik, Vestel, Yapı Kredi, Erics- sona kurumsal sponsorluklan için birer teşekkür plaketi verildi. Dünya yollannda yeni standart: Diamond Class ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Üniyersite Oyunları Sürüyor Hükümetin üniversiteye yönelik olumsuz girişimle- ri anlaşılan hiç bitmeyecek. Işbaşına geldiği günden bu yana üniversiteyi dize getirmeyi iş edinen hükümet, gün geçmiyor ki yeni bir oyun sahneleyerek üniversi- teyi nasıl "tek gözlükle gördüğünü" kanıtlamasın! • • • Milli Eğitim Bakanlığı, 2006 Mali Yılı Bütçe Tasan- sı'na İlişkin Rapor'da, "YÖK Yasası değiştirilerekmes- leklisesimezunlannın önündekiengellerkaldınlacak- tır" diyor. Burada, meslek lisesi yerine "imam hatip //- sesi" denilmelidir. Hükümet, imam hatip lisesi mezun- lannın kendi alanlan dışındaki meslek dallanna geçi- şini kolaylaştıracak olan katsayı konusunu, üniversi- tenin 2006 yılında çözümü gerekli en önemli ve tek so- runu sayıyor. Oysa lise mezunlanna uygulanacak kat- sayı, tümüyle teknik bir konudur ve bu konuda karar vermesi gereken de üniversitenin kendisidir. Dünya- nın hiçbir ülkesinde yasa ile üniversiteye giriş katsa- yılan saptanmaz. • • • Hükümet bu yıl on beş yeni üniversite açılması ama- cıyla yasa hazıriığı ıçindedir. Kuşkusuz, üniversite sa- yısı arttınlmalıdır. Ancak bunun için ön hazıriıklann tam olarak yapılması; temel ölçütlerin yerine getirilmesi de zorunlu önkoşul sayılmalıdır. Oysa hükümet, kurulacak üniversitelerle ilgili hazır- Itklan tam bir gizlilik içinde yürütüyor; bunlann kamu- oyundatartışılmasınaolanaktanımıyor. Yinedeolum- lu sayılabilecek bir tutumla YÖK'e başvurmuş bulu- nuyor. YÖK, hükümetin üniversite kurmayı öngördü- ğü 15 ilden "yalnızca dördünde" üniversite kurulabi- lecegi yönünde görüş bildirmiştir. Geriye kalan on bir ilden sekizinde üniversite kurulabilmesi için "en azye- di kadrolu profesörün" bulunması ve bölüm/prog- ram temelinde faaliyet gösterebilmek için" gerekli olan en az sayıda öğretim üyesinın kadrolu olarak ça- lışıyor olması gerekli görülüyor. KaJan üç ilde ve üni- vesite bulunmayan diğer illerde de "benimsenen öl- çütler ve altyapılann tamamlanması" durumunda üni- versite kurulması için görüş oluşturabileceği vurgula- nıyor. Hükümetin, YÖK'ün öngördüğü temel ölçütle- re "ne ölçüde uyacağı" önümüzdeki günlerde açıklık kazanacaktır. Eğer YÖK'ün önerileri göz ardı edilirse hükümetin asıl amacının yeni üniversitelerin "kurucu rektörierini" atama ve oralarda kadrolaşma olduğu kesinlik kazanacaktır. Türkiye geçmişte de üniversite kurulmasında bu tür "toptancı" bir yaklaşım izlemiş, örneğin 1992'de 20 yeni devlet üniversitesi kurulmuştur. Ancak devlet üni- versitelerinin öğretim üyesi gereksinimi, bırakalım ni- teliği bir yana, sayısal olarak da bir türlü karşılanma- mıştır. Günümüzde, öğretim üyesi açığı 10 bin dola- yındadır. O yıllarda kurulan kimi üniversitenin kadro ya- salan henüz çıkanlmamıştır. Günümüzde bile özellikle büyük kent dışı üniversi- telerde öğretim üyeliğıne geçiş, yani yüksek lisans ve doktora programlan, nitelik yönünden çok ama çok yetersiz kalıyor; en temel bilimsel bilgiler bile yeterin- ce verilemiyor. Bu durum, olumsuzluklan birikimli kı- lıyor; o üniversitelerde eğitim ve araştırma alanlann- daki yetersizlikler' öğrencileri de çok olumsuz etkili- yor; iş bulmalannı neredeyse olanaksız kılıyor. Üniver- sitede de bilimseJ araştırmanın yerini iç çekişmeler alıyor. Ve çok daha kötüsü, bu hükümet, üniversitelere ye- terli öğretim görevlisı kadrosu venmemekte ısrar edi- yor. Oysa öğretim üyesi yetiştirilmesinin temeli olan araştırma görevliliğidir. • • • Karanlık oyunlarla, fiziksel ve ruhsal sağlığı yok ol- ma noktasına getirilen Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın'ın üniversitesi başta ol- mak üzere, değişik üniversitelerin tıp fakültelerinden, şimdilik 160 dolayında öğretim üyesi, beşer-onariı gruplar olarak topluca istifa ediyor. Bunlar her nasıl- sa Sağlık Bakanlığı'nın değişik hastanelerinin yöneti- mine aktanlıyor. Anlaşılan, üniversitelerde yol alama- yan kadrolaşma akımının aJanı sağlıkta yaygınlaştın- lıyor. Üniversite oyunlan bunlaria da sona ermiyor; sürüp gidiyor. Ancak bu oyunlarda, ülkenin bilimsel gelişimi- ne katkı değil, tam tersine, "e/e geçirme ve kadrolaş- ma'' ilkelliğinin perdeleri birbirini izliyor. yakupkepenek06@hotmail.com DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizoglu a gmail.com 22 Ağustostaki yazımda Israil toplumu- nun, kendi iç çelişkilerinin basıncıyla bir yol aynmına geldiğini, büyük bir olasılıkla Şa- ron'un ükud'dan aynlarak "merkez"de ye- ni bir parti kurmasıyla yeni bir konjonktü- rün oluşabileceğini yazmıştım. Geçen haf- ta bu konjonktür, hem de Israil'in tüm siya : si coğrafyasını yeniden şekillendirecek bir biçimde başladı. $aron ve Peretz Gazze'den tek taraflı olarak çekilme ka- ran, Şaron'uABD'ninveAvrupa'nıngözün- de militarist "şahin", imajından kurtarmış ve saygın banş yanlısı bir politikacı, adeta "güvercin" konumuna yükseltmişti. önce- ki yazımda vurguladığım gibi, "Gazze'den çekilme Filistin toplumundaki güçler den- gesi üzerinde kısa ve orta dönemde hiçbir etki yaratmayacak. En iyi koşullarda eko- nomik ve toplumsal statükoyu konjyacak ya da koşullann daha da bozulmasına yol açacaktı". Buna karşın çekilme Israil'de, ulusalcı Siyonistlerie dinci Siyonistlerin ara- sındaki uçurumu derinleştirdi. Dinci sağ, Şaron'u hain ilan etti. Şaron'da kendi uygun gördüğü siyasi çizgiyi serbestçe izleyebil- mek için 32 yıl önce, yanm düzine partiyi bir araya getirerek kendi elleriyle ve hatta ken- di parasıyla kurmayı başardığı, "birlik" an- lamına gelen Likud'dan çıkarak, Likud'un meclisteki temsilcilerinin üçte birini de ya- nına alarak Işçi Partisi liderlerinden, Haim Ramon'un da katılmasıyla "ileri" anlamına gelen Kadima adlı yeni bir parti kurdu. Böy- lece adeta Israil'de "birlik" döneminin bit- tiği ve "ileri" doğru bir başka hareketin baş- ladığı da vurgulanmış oluyordu. Kamuoyu yoklamaları, ükud ile Işçi Par- tisi arasına, "merkeze", yerteşmeyi amaç- layan Kadima'nın gelecekyıl başındayapı- lacak genel seçimlerden en büyük parti ola- rak çıkacağını gösteriyor. Ancak her şeyin hızla değişmeye başladığı bir ortamda dört ay çok uzun bir dönem. Bu yüzden kesin bir şey söylemek zor. Tel Aviv Üniversite- si'nden Prof. Danny Rabinowitz'in, geliş- meleri tartışırken telefonda vurguladığı gi- bi, halkın büyük çoğunluğu Likud'un yıllar- dır izlediği, şimdi Şaron'un yerine aday olan Natenyahu'nun temsil ettiği neo-con, neo- liberal politikalardan bıkmış durumda Ukud Başkanlığı'nı Natenyahu ele geçirirse daha şimdiden sağın çeşitli fraksiyonlannın savaş alanına dönüşen partinin gelecek seçimter- de çökme olasılığı çok yüksek. Siyasi coğrafyada bir diğer önemli sar- sıntı da işçi Partisi'nde liberal eğilimli Pe- res'in tasfiye olması ve liderliğe sol eğilim- li, genç ve karizmatik lider Peretz'in gelmiş olması. The New Statesmen'da Peretz'in genel seçimlerdeki şansını değerlendiren Haim Baram. Peretz'in Işçi Partisi liderii- ğine seçilmesinin, Israil'de, yıllardır ege- men olan "güven//7csorL/nL/"tarafından ar- ka plana itilen sosyal demokratik hareke- te yeniden ivme kazandıracağını yazıyor- du. Gerçektenfde Peretz'in özellikleri ve seçilmesinin ükud içindeki liderlik müca- ükud bitti, şimdi Kadima Gazze ile Mısır arasındaki Refah sımr kapısının ilk kez Filistin denetimine verümesMe 40 >ıl sonra suurdan geçiş yapmak için izdiham yaşandı. (AP) delesi üzerinde yarattığı etki, "ekonomipo- litiğin" geri gelmeye başladığını gösteriyor. Rabinovvitz "aslında Filistin sorunu konu- sunda, Likud ve Işçi Partisi ve şimdi Kadi- ma liderliği arasında büyük farklar yok (hepsi duvann tamamlanmasından yana, hepsi Kudüs'ün bir bütün olarak Israil'e ait olduğunu savunuyor- E.Y). Seçimlerde esas rekabet ekonomipolitikalanında gö- rülecek" diyor. Ekonomi politiğin dönüşü Peretz, parti liderliğine ekonomik atan- daki mücadelesinın getirdiği saygınlıkla. parti politikasında ekonomik sorunlan öne çıkarma talebiyle yükseldi. Bu talep, Yedi- oth Ahronth'daki bir yorumda vurgulandı- ğı gibi, ükud ve Işçi Partisi liderliklerinin "devletin malı deniz..." anlayışından, "Ba- nş için mücadele ediyoruz palavrası arka- sına sığınıp, devletin sırtından birinci sınıf biletlerie uçarak, en lüks otellerde kalarak dünyayı doiaşan.. ne terörden ne de ülke- de hızla yükselmekte olan suç dalgasın- dan etkilenmeyen" seçkinlerden tiksinme- ye başlayan halkın duyarlılıklanna da çok uygundu. Peretz farklı bir siyasetçi. "ne özel bir çiftliği var, ne zengin işadamlann- dan milyonlarca Şekelyardım alıyor. Isviç- re'de gizli banka hesaplan ve örgütlü suç klanlanyla bir ilişkisi de yok" (22/11) Ama, en iyisi, Peretz'i düşmanlannın ağ- zından dinlemek, ömeğin Jarusalem Post gazetesinde çıkan neo-con, neo-liberal bir yorumdaki eleştiriler aydınlatıcı olabilir. "Yoksullann kahramanı mı?" başlıklı yo- rumda, Evelyn Gordon, Peretz'in egemen ekonomik paradigmaya (neo-liberalizme- E.Y) yabancı olduğunu kanıtlamaya çalışır- ken onun işçi ücretlerinin. asgari ücretin arttınlmasına, emeklilik haklanna ilişkin mi- litan sendikal mücadelelere verdiği deste- ği, özelleştirme karşıtı mücadelelerini ak- tarıyor. Böylece, yazar yalnızca Peretz'in nasıl farklı biri olduğunu değil, neo-libera- lizmin, israil'de de halkın isteklerine ne ka- dar yabancılaştığını sergilemiş oluyor. Neo-liberal politikalar, Israil'de de yok- suüa zengin arasındaki uçurumu derinleş- tirdi. Bu uçurum, orta ve yukan sınıftan, Doğu Avrupa kökenli ve geleneksel olarak devletin, ekonominin yönetimini ve mülki- yetini elinde tutan beyaz tenli, kimi zaman kızıl saçlı Eşkanazi Yahudiieriyle, daha çok alt sınıflardan, yoksul ve işçilerden oluşan Ortadoğu, kökenli esmer ve koyu renkli se- farad Yahudileri arasında, ırkçı tonlar da içeren çelişkileri daha da keskinleştirdi. 1980'den sonra özellikle Rusya'dan gelen yoksul, kendi dilini, medyasını hatta getto- lannı kurmaya da özel önem veren göç- menlerin de katılmasıyla, ağustos yazım- da aynntılı biçimde değindiğim gibi, sınıf- sal ve etnik mozaik daha da çeşitlendi. Şimdi, Fas kökenli bir sefarad olan Pe- retz, bu sınıf çelişkileri, etnik gerginliklerve nihayet Eskanazi-sefarad husumeti üze- rinde, Eşkanazi Peres'i devirerek Işçi Par- tisi liderliğine yükseldi. Peretz'in yükselişi diğer partileri de etkilemeye başladı. öme- ğin Şaron ilk kez Filistin sorununun yani sı- ra yoksullann haklanndan ve sorunlann- dan da söz ediyor. Ancak hem kendisi hem de partisinin diğer önde gelen kadrolan, Eşkanazi. Üstelik bu kadrolann toplumsal tabanları yok denecek kadar zayıf (The New Republic, 21/11). ükud içinde Eşka- nazi Natenyahu'ya karşı en güçlü aday sa- vunma Bakanı Saul Mofaz iran kökenli, di- ğer aday Dışişleri Bakanı Silvan Şalom, o daTunuslu birYahudi. Mofaz'ın, Natenya- hu'ya yönetttiği "Oyoksulluğu hiç bilmez" eleştirisi (Jarusalem Post, 24/11). Şa- lom'un "Peretz'in zaferi ükud için sorun olacak" sözleri ve ükud'un Kfar Sava bö- lümü başkanı Şlomo Madmon'un " Pe- retz'e uygun bir lider seçmeliyiz" uyansı (Haaretz, 25/11), Peretz'in yükselişinin, do- layısıyla Israil toplumunun ekonomik çeliş- kilerinin, artık ükud'u da politikalannı göz- den geçirmeye zorladığını göstenyor. Israil'deki gelişmelerin bizlere iki şeyi da- ha göstermiş olması gerektiğıni düşünüyo- rum: Birincisi, dünyada hâlâ inandığı poli- tikalan uygulayabilmek için 32 yıllık parti- sinden, hem de başkanıyken aynlmayı gö- zealabilecekpolitikacılarvar. Ikincisi, neo- liberal/neo-con politikalara karşı çıkarak halkın desteğinı kazanmak olanaklı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle