Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
+
CUMHURİYET 30 EKİM 2005 PAZAR
12 P A Z A R K O N U Ğ U kyta.tavsanogta@cumhuriyetxom.tr
'Çernobilgençeğini açdda^amadılar'
Kanser vakalarının artacağını dünyaya ilk duyuran Dr. AliSavaşer, bu olayda döneminpolitikacılannın ve büim insanlannın
sorumlu olduğunu söyledl Kuşgribininyenibirşey olmadığını beürten Savaşer, 'Bilimegüvenilmediği içinpanik var'dedi
Radyoaktiviteli çayları
piyasaya sürdüklerinde
hiçbir bilim insanı ağızım açıp
birşey söylemedL Ben bir
kişiden gerçeği söylemesini
beklerdim: Erdal İnönü 'den.
L ÇernobiVden sonra ikişey
ortaya çıktı: Birincisi bilim
insanı vepolitikacılara
güvenilmeyeceği İkincisi
Karadeniz'de kansere
yakalananlara ne olacağu
/ Kuş gribiyeni bilinen bir
şey değiL Kuşpalazı
denilen bir hastalık var. Hiç
kimse bunu düşündü mü?
Bilime güvenilseydi bu kadar
paniğe gerek olmazdu ^
Almanya'da lobi
çalışmalarımız başanlı
olamadı çünkü Türkiye'de
muhatap bulamadık Biz Türk
lobisi diyoruz, Başbakan
Türkiyelilik diyor.
SÖYLEŞİ
LEYUVTAVŞANOĞLU
Uzun yıllardır Almanya'da yaşayan bir
Türk bilim insanı Dr. Afi Savaşer. Alman
lomliğini kabul etmediğı içın profesör-
lük payesıni alamamış. HanJ hanl nükle-
er tıptaki gelişmeler ve bu alanın insanlı-
ğa nasıl daha yararü olabileceği çalışma-
lannı sürdürürken bir başka uğraş alanı da
Avrupa'da Türk lobisi faalıyetlenni etkı-
li ve etkin kümak. Ancak Türkiye'deki
toz dumandan bu çalışmalara burada mu-
hatap bulamıyor. Her zaman büimsellik-
ten yola çıktığı için Çemobil felaketinde
sonuçlann neler olabileceğini ilk o dün-
yaya duyuruyor. Ama bizimkilerden ses
yok. Bildiklerini okuyorlar. Hatta insan-
lann gözlerinin içine baka baka, "Sağhk-
hdn*,tinselgücü de artonr" dıyerek rad-
yasyonlu çaylan gövdeye indiriyorlar. So-
nuç ne? Karadeniz Bölgesi'nde kanser
vakalan giderek artıyor. Bir kuş gribi pa-
niği yaşayıp neyin ne olduğunu anlama-
dan binlerce tavuk ve hindiyi telef ediyo-
ruz. Ama daha on dokuzuncu yüzyıldan
beri kuşpalazı diye bir hastalığın var ol-
duğunu unutuyoruz. Amma da cahil ve ha-
fızasız bir toplum haline gelmişiz. Bu-
nunla kalmayıp her alanda teslimiyetçi
politikalar izleyerek ülkeyi oradan oraya
savurup duruyoruz. tşte, Dr. Ali Sava-
şer'le konuşmamız:
- BUdiğim kadartyla Beriin 'de üç nük-
leer tıp hastanesi var. Ikisinin şefi Al-
man, birisi Türk. O da sizsiniz. Bunu Al-
manyagibi tek kültürlü diyebileceğimiz
bir ülkede nasıl başardınız?
Dr. AIİ SAVAŞER - Böyle oldu. Ama
ben bunlan yapaiken hiçbir zaman kim-
liğimi değiştirmek istemedim. Bakın,
1983'te beni profesör yapmak için kim-
liğimi değiştirmemi, Alman vatandaşhğj-
m ve Alman kimliğini almamı tavsiye et-
tiler. Kabul etmedim. Böylece de profe-
sörlüğüm suya düştü. Yıllardan beri şef
doktor olarak çalışıyorum. Ama, bu ara-
da 1983 yılmda Beriin Türk Sağlık Ele-
manlan Derneği, 1998 yılında Türk lobi-
si gibi kuruluşlann kurulmasında ve ça-
hşmalannda da Türk-Alman toplumuyla
birlikte önayak oldum. Benim bir amacım
orada Türk lobisini güçlendirmek ve ge-
liştirmek.
19 YIL SONRA DEDİÖİMİZ OLDU
- Siz geçenlerdeIstanbul'da düzenle-
nen bir nükleer tıp kongresine katıldı-
nız, tlginç konuşmalara tanık oldunuz.
Aynca siz 1986 'da Çernobilfaciasıpat-
lak verdikten sonra Türkiye'de, özellik-
le Karadeniz Bölgesi'nde kanser olay-
larının giderek artacağını ilk kez Cum-
huriyetgazetesi veyazarı Şükran Soner
aracüığtyla dünyaya duyuran nükleer tıp
uzmanısın. Çernobü'den buyana bak-
tığımızdafalınız doğru mu çıktı?
- Bu tabii ki fal değil. Olay çok bilim-
sel. O zaman Atom Enerji Kurumu Baş-
kanı Ozemre, Ticaret Bakanı ve KenanEv-
ren çaylan içtiler. Hatta bu radyoaktivite
bulaşmış çaylann cinsel gücü arttıracağı-
nı bile söylediler. Ben de, "Radyoaktivi-
teninbcMrMbirtokransdozuvat Onun üze-
rine her yüzde bir çılaşta bir milyon kişi-
de 500 ila 6000 daha fazta kanser vakası
görühîr'' demiştim.
Çünkü yer kabuğu hâlâ tam anlamıyla
oluşamamış durumda. Yer kabuğunda ra-
don gazı dediğimiz radyoaktif bir madde
var. Buna yeryüzü aktivitesi ve tabii rad-
yoaktivite deniyor. Bunun yüzünden bile
kanser arüşı olduğu ortaya çıkö. Çerno-
bil'in radyoaktivite kirlenmesi Hiroşi-
ma'ya atılan bombanın radyoaktivite kir-
lenmesine eşittir. Bu kanser artışını bi-
limsel bir teraziye vurduğumuzda kanse-
rin ne derece artacağını da verilere daya-
narak söylemiş olduk. Ve ne yazık ki bu
19 yıl sonra çıktı. Yalnız, bu bir zihniyet
meselesi. 1986'da o açıklama eylül ayın-
da yayımlanmıştı. Başlığı da, "Türkiye
ucuz kurtuldu. Karadeniz'in durumunu
bflmiyorum" idi. Işte, size ölçü. Dünya-
ya bildirin, tertibahnızı alın. Bu kadar ko-
laydı. Çünkü radyoaktif bulutlar iki kere
geldi. Ben orada bir teori geliştirdim.
Herkes, özellikle 29 yıl yanlanma süresi
olan sezyum maddesinin ağn- metallerle
birleşip toprakta olacağını ve radyoakti-
vitenin bitkinin köküne girebileceğıni dü-
şünüyordu. Ben de, "Hayır, kökten değil,
yapraktan girdi" dedım.
Çünkü yapraktan girdiği zaman birson-
raki üründe radyoaktivite bulunmayacak.
Ama kökten girdiği zaman eğer radyoak-
tivitenin yanlanma zamanı 29 yılsa hiç-
bir zaman radyoaktiviteden annamaya-
cak. Bu teori de tuttu. Bir yıl sonra bura-
ya tekrar geldim. Bir kısım numuneler al-
dık, ölçtük. Yine bir açıklama yaparak
Türk çayı vefindığınınradyoaktiviteli ol-
madığını bıldirdik.
- Radyoaktiviteli olan çaylann belli
yerlerde depolanmalan konusu vardu..
-Evet. Çumhuriyet gazetesinin de yar-
lecekbirdurum. Türkiye'nin nükleer tıb-
bı, yayın kabulü ve yayımlanmış eserola-
rak ikinci ya da üçüncü sıradaydı. Bu
kongrede ise birinci sırada olduğu açık-
landı. tkinci Italya, üçüncü de AJmanya.
Almanya'da bin tane nükleer tıp uzmanı
var. Nükleer tıp klinikleri de çok sayıda.
Ama benim biîdiğim sadece iki kliniğin
başuıdaki şefler kadın. Ama Türkiye'de-
ki bütün büyük merkezlerin başındaküe-
rin hemen hepsi kadm.
CUVEN KALMADI
- Yani, Türkiye bir anlamda kimi bi-
lim alanlannda kadına eşitfırsat tanı-
madaAlmanyagibi bir ülkeden daha mı
ileride görünüyor?
- Öyle ama. Bu Atatûrk'ün Türkiyesi.
Demek ki Türkiye 82 yılda, demokratik-
leşme sürecinde çokbüyük bir aşama kay-
detmiş. Öte yandan demokratikleşmesü-
reci belki 300 yıl ileride olan Avrupa'da
post-feodal kafa gelişmiş değil. Biz Av-
rupa'da yaşayan kişiler Türkiye'nin değe-
rini Türkiye'de yaşayan arkadaşlanmızdan
daha çok bilmeye çalışıyonız. Nükleer
var. Diyelim ki bir insan kanser oldu.
Ama bu insanın kansere radyoaktivite-
den mi, yoksa başka bir nedenden mi ya-
kalandığmı dünyada hiç kimse tespit ede-
mez. Yine de, bu sonucun çıkacağı söy-
lenmişti ve çıktı. Bu, bilime inanmak, in-
sana onun anlayacağı şekilde bilüni açık-
lamak ve tedbirini almak zihniyetidir.
- Bir de şimdi kuş gribi paniği çıka-
rüdu Bu konuda çeşitli senaryolar üre-
tiliyor. Türkiye veRomanya'nın kaynak
gösterilmesi bu iki ülkenin AB 'ye aday
olması nedeniyle tavukçuluk sektörleri-
ninyokedilmekistendiğisöyleniyor. Ki-
mileri bunun çok ciddi olduğunu ve in-
sanhğı tehdit eden çok ciddi bir salgın
hastalığa yol açacağı görüşünü savu-
nuyorlar. lyi de, kuşgribi virüsü 19S0'li
yıllardan beri biliniyor da neden şimdi
bu panik yaratıltyor?
- AB şimdiye kadar bu biçimde davra-
nışlarda bulunduğu için tabii ki bir para-
lellik bulmaya çalışıyonız. Ama kuş gri-
bi diye de bir vakıa var. H5N1 virüsü de
bulunmuş. lyi de nasıl bulunmuş, kim
bulmuş? Burada çok ilginç bir nokta, Av-
rupa'ya karşı başımız eğik olduğu için
yılda 60 kişi ölmez. Bu sonm bilime gü-
venmememizden kaynaklanıyor. Politika-
cılanmız günü geçirmeye çalışıyor. Için-
de bulunduğumuz şu zor durumda çeşitli
konularda gündem sapünlmaya çalışıh-
yor.
O zaman da ana konunun dışına çüap
bunlarla uğraşıyoruz.
- lyi de, önemli olduğunu düşündü-
ğüm bu sorunla uğraşmayalım mı?
- Bilim insanlan uğraşsın, önlemlerini
alsınlar. Ama paniğe hiç gerek yok. Benim
bildiğim kadanyla et 60 derecenin üzerin-
depişirilirse bugripvirüsü etkisini kaybe-
diyor. Bunlan şefiFaf bir biçimde açıkla-
makgerekiyor. Benzer bir olay Çernobil'de
de oldu. Büyük birpanikyaşandı. Çaysek-
törü krize girmesin, ekonomi zarara ugra-
masın diye yalan yanlış sözlersöylendı. Ka-
muoyu bunlara güvenmedi. Eğer güvenil-
seydi bir yıl sonra çayın radyoaktjvitesiz
olduğu ortaya çıkacakn. Kendimize gü-
venmiyoruz. Bilimden uzaklaşarak ken-
dimize göre yollar buhnaya çahşıyoruz.
- Bilim adamlığıyla birlikte stvil hare-
kete de çok önem verdiğinizi ve 199O'lı
Uzun yıllardır Almanya'da yaşayan ve Alman kimliğini kabul etmediği için profesörlük payesini
alamayan Dr. Ali Savaşer, Almanya'daki lobi çalışmalanna Türkiye'nin sahip çıkmadığını söyledi.
dımıylabir fızikçiyi çaylann depolanacak-
lan yerleri bulması için dört hafbhğına Ka-
raderuz Bölgesi'ne gönderdik. Bu depo-
lamanın amacı da çaydaki radyoaktivite-
nin bir süre sonra kendi kendini yanlama-
sı ve çaylann kullanılabılır duruma gel-
mesiydi. Bunu bile istemediler. O radyo-
aktiviteli çaylan olduğu gibi piyasaya sür-
düler. O dönem hiçbir bilim insanı ağzı-
m açıp bir şey söylemedi ya da söyletti-
rilmedi. Söyleyenler de yanlış söyledi.
Ben bir kişiden bunu söylemesini bekler-
dim.
ERDAL İNÖNÜ SÖYLEYEBİLİRDİ
- Kimden?
- Sayın Erdal İnönü'den. Çünkü kendi-
si nükleer fizik profesörü ve bu konulara
çok vakıf bir kişi. Neden söylemediğini
bUmiyorum, ama söyleyebilecek dunnn-
da olanlardan birisiydi. Bilim insanlan-
mız o zamanld yönetimin etkisi altında iş-
yerlerini kaybetme korkusuyla bundan
çekinmiş olabüirler. Ben bir konuşmam-
da, "KeşkeOzemreyalan söyieyipdeisin-
den atdmış olsay'dı" demiştim. O zaman
çok daha onurlu olurdu. Ama şunu söy-
leyebüirim ki Türkiye'deki bihm insanla-
n o görevlerini yerine getirmediler. Bu-
rada Avrupa NükleerTıp Kongresi yapıl-
dı. Nükleer tıp sağlıkta teşhis ve tedavi-
de atom gücünün kullanılması. Türkiye'de
nükleer np çok ileride. Bu da çok övünü-
Tıp Kongresi'ne dönersek... Orada yeni
buluşlar, radyoaktivitenin nasıl kullanı-
lacağı konuşuldu. Ortaya şöyle bir sonuç
çıkû: Artık hücreleri marke ederek mo-
leküler radyoaktivite tespiti ortaya çıkü.
Ama biz nükleer nbbı halka sağhk ko-
nusuna indiriyoruz. Öte yandan bunun
medikososyal tarafi da var. Örneğin, Çer-
nobil'le ilgili olarak Karadeniz'de kanser
vakalan arttıktan sonra buradaki nükleer
tıpçı ya da atom fızıkçısı arkadaşlanmdan
açıldamalar beklerdim.
- Ama burada kimi nükleer tıp uz-
manlan ve atom fîzikçileri bu konuda
uyancı açıklamalaryaptüar...
-Tam anlamıyla olmadı. Yani, kişiler ko-
nuşmak istedikleri gibi konuştular. Ama
bukonuşmalarbilimsel değildi. Belki ko-
nuştunümadılar; belki az konuşmak iste-
diler. Belki sosyal yaşamlanm, işlerini
kaybetmektenkorktular. Bunlardan kork-
mamak gerekiyor. Çernobü'den sonra iki
şey ortaya çıktı. Birincisi, böyle olaylar-
dan sonra bilim insanlan ve politikacıla-
ra güvenilemeyeceği anlaşıldı. Karade-
niz'de kansere yakalanan insanlar ne ola-
cak? Bu da ikincisi...
- Bir de, "Bunun sorumlusu kim " so-
rusunu sormak gerekmiyor mu?
-Bunun sorumlusu, bilimi göz anh edip
gününü gün etmeye çalışarak hükümette
ya da yönetimde kahnak isteyen politika-
cılar. Onlann yani sıra bilim insanlan da
bizde bir çekingenlik var. Daha hiçbir şey
tam anlamıylatespit edılmedenbinlerce ka-
natlı hayvanı telef ettik. Bunu kim, niçin
yapıyor ki? Bunun laboratuvar bulgulan
vardır. Onlar ortaya çıkar. Onlann önlemi
de ahnır. Ama panik değil, karşılıkh eşit-
lik çerçevesinde... Biz AB 'ye girerken eşit
olarak karşılıkh çıkarlan saptayıp uygula-
mayı beceremedik. Biz Türk lobisiyle bu-
nu yapmaya çahştık, ama ohnadı.
KU$PALAZI NEDİR?
- Kuş gribine geri dönersek... Bu çok
ciddi, insanhğı tehditedecekboyutiara va-
ran bir salgına dönüşebiür mi?
- Ama kuş gribi yeni bilinen bir şey de-
ğil kd... Ben mikrobiyolog degilim, ama
kuşpalazı denilen bir hastalık var. Acaba
o ne ola ki? Hiç kimse bunu düşündü mü?
- Yanlış haürlamtyorsam, 1900'lüyıl-
lann başlannda yayımlanan Reşat Nu-
ri GünteMn 'in ünlü Çalıkuşu romanın-
da da kahramanlardan birisi kuşpala-
Zindan ölür. Demek ki bu hastalığın ta-
rtısı 19. yüzyıhn sonlannda konmuştu...
- Dediğiniz gibi demek ki kuşpalazı iki
yüzyıl öncesinden büiniyordu. Kuş gribi
de uzun yıllardır Uzakdoğu ülkelerinde
var. Bubiliniyor. Oradabiryılda 60 kişi öl-
düdeniliyor. Demek ki önlemi ahndığın-
da bunun bu- salgın haline gelmesi önle-
nebiliyor. Çünkü bir salgın hastalıkta bir
Dr. ALİ SAVAŞER
i
1943, Istanbul doğumlu. i
Ortaöğrenimini Avusturya
:
Lisesi, yükseköğrenimini IÜ
Tıp Fakültesi'nde yaptı.
1973'te Almanya'ya gitti.
Hannover Yüksek Tıp
Okulu'nda nükleer tıp dalında
birinci ihtisasını yaptı.
1977'de Beriin Hür
Üniversitesi tarafından davet
edildi. Orada radyoloji
ihtisasını yaptı. Almanya'da
kalarak iki nükleer tıp
kliniğinden birisini kurdu. Şu
anda Berlin'de bir hastanede
nükleer tıp alanında çalışıyor;
ikinci bir hastanenin de şefi.
yülann başından buyana bir ulusalcep-
he oluşturma savaşı verdiğinizi biliyo-
rum. Türkiye'de sankiyeni biryapüan-
ma, yeni kimlikler mi oluşuyor?
-Bütün çalıştığım alanlar birbiriyle ilgi-
li. Bunlann hepsi geliyor, çeşitli bilimsel
çözümlere dayanıyor. Biz bir grup Türk,
yurtdışında, 1990'hyülarda, "BirTûrklo-
bisi kurahm" dedık.
- Orada bir noktayı da size sormak is-
terim. Siz enternasyonalizme inanan bir
solcusunuz. Enternasyonalizmle ulusal-
cdık birbiriyle nasıl bağdaştyor?
- Çok güzel söylediniz. Pkasso'nun bir
sözü var. "İnsan nasyonal oimadan enter-
nasyooal olamaz" diyor. Buna bütün iç-
tenhğimle inanıyorum. Ama ulusalcdığı
da ırkçılıktan lütfen ayuahm. Çahşmala-
nmıznı gehşmesini de anlatayım. Önce bir
lobi kurahm dedik. Lobi, Ingüiz Avam Ka-
marası'nm önündeki bölüme deniyor. in-
sanlar, seçenler ve seçilenler bu bölümde
birbirleriyle konuşuyorlar. Seçilenler seçen-
lerin isteklerini Avam Kamarası'nda sa-
vunuyor. Bu ahşverişe lobi de deniyor. Biz
bu lobinin bir ismi olması gerektiğini dü-
şündük. O dönem PKK'nin en etkin oldu-
ğu yıllardı. Sonunda Türk lobisi adında
kararkıldık. Bakın, BM'nin üyesi bugün
191 ülke var. Ama 2000'in üzerinde de
kültür var. Kültürlermilletleşememiş. Bu-
rada alt ve üst kimnkler oluşuyor. Ya da bi-
rincil, ikincil kimlik diyoruz.
'Türkiye 'de muhatap bulamadık*- Almanya'da yaşayan bir Türk ola-
rak kimliğinizi sorsalar ne diyeceksi-
niz?
SAVAŞER-Almanya'nın oluşturmaya
çahştığı bir Avrupa Müslümanhğı kavra-
mı var. Ben o soruya, "Müslümanım" di-
ye cevap versem bana nereden geldiğimi
soracak. Dolayısıyla benim vermem ge-
reken doğru cevap, "Ben Türidye'dengei-
dim ve Türk'ûm" olacaktır. Müslüman
kimliğimi kullansam, karşundakine inan-
dmcı olmam. Akılcılık orada başlıyor.
AJmanya tek kültürlü bir ülke olduğu
için öbür kültürleri benimsemiyor. O ne-
denle de birAvrupa Müslümanlığı yarat-
maya çalışıyor Ama biz de bu 42 yılda
kendimizi doğru tanıtamamışız.
-Bütün bu lobikurmafaaliyetleriniz
veçabalannızsonunda ttkandı kaUh. Na-
sıl oldu bu?
-Biz önce lobinin çalışma biçimini tes-
pit etme karan aldık. Bu çalışma biçimi-
nin ileride AB'yle yapılacak çalışmalar-
da bize örnek olması amaçlanıyordu. Türk
lobisi üç temele dayanıyordu. Biüm, kül-
tür ve sosyal çatılaşma. Bütün bunlan
anlatacak örgütlü bir çalışma olacaktı.
Biz insanlanmızı toparlayacak ana hat-
lan da tespit ettik. Almanya için lobinin
ana hatlan şuydu: Göçmen olduğuna
inanmak, göçmen politikası yaparak hak-
lannı aramak ve örgütlenmek, kendi kart-
vizirimiz olan Türk kimliği ve kültürünü
orada tanıtmak. BirTürkmerkezi, bir Türk
üniversitesi oluştunna fıkri ağrr basıyor-
du. Böylece Almanya, Avrupa ve Türki-
ye arasındabirköprükurabileceğimizi he-
defliyorduk.
- Bir arpa boyu yol alabildiniz mi?
-Alamadık. O arada beş dalda bir Av-
rupa-Türk üniversitesi kurmaya çalışnk.
Bu beş dal şunlardan oluşacaktı: Avru-
pa ağtrlıklı hukuk, uluslararası ilişkiler,
Türk düi ve edebiyatı, teoloji (ilahiyat).
Ama bu işi başarabilmek için Türkiye'de
köprübaşını bulamadık. Köprününhiç ol-
mazsa iki ayağının olması lazım. Birin-
ci ayağını zorluklara, engellemelere rağ-
men oluşturuyorsunuz. Ama ikinci aya-
ğını bulamadık.
DEVLET ÜÇE BOLUNMÜŞ
- Köprünün ikinci ayağını neden bu-
lamadımz?
-Bunun nedeni çok açık. Örneğin Ber-
lin'de 274 dernek var. Almanya genelin-
de çok sayıda derneğimiz var. Ama bun-
lar40 yıldır hiçbir şey yapmamışlar. Çün-
kü polirikalannı üretememişler. Daha
doğrusu kimin için politika üretecekleri-
ni bilememişler. Dolayısıyla da bir boş-
luk meydana gelmiş. Bir kısım Ahnan
ve Türk partileri ve parti anlayışlan dini
anlayışlarla doldu. O zaman da ortaya
ciddi bir bölünmüşlük çıkû. Bugün bu bö-
lük pörçüklükten çıkmak çok zor. Yine
de çıkabiliriz. Söylediğim gibi büim, kül-
tür, sosyal çatüaşmayla bu bölünmüşlük-
ten kurtulabüiriz.
Ama bunlann başanlabÜmesi için bir
köprünün oluşması gerekiyor. Ben bü-
tün çalışmalar sırasmda bizim insanımı-
znı genelde devletinden bir şeyler bekle-
diğini gördüm. Yani ülkesinden ve dev-
letinden kopmamış. Ama öte yandan dev-
letdeüçebölünmüş. Birtarafta ABD'nin
yeşü kuşak projesine prim veren bir bö-
lüm, 1990'dan sonra buna karşı olan ve
ulusalcı diyebileceğimiz devlet bölümü.
Bunlar da üaye aynlıyor: AB'yi benim-
seyenlerle benimsemeyenler. Bu tabloda
kimle, neyi, nasü konuşacaksmız ki?
- Yanibir anlamda sizinAlmanya'da-
ki çalışmalannıza Türkiye 'den hiç sa-
hip çıkılmadı mı?
-Çıkılmadı. Zatenmuhatap da bulama-
dık. Onun üzerine, "Buradaki bir fini-
versitedebjr Türklobisi enstitösûoluşsıın
ki onunla muhatap olahm" dedüc. Biz
Türk lobisi diyoruz, Başbakan geliyor,
"TûrkiyeJflik'' diyor. Hangisi doğru ki?
Böyle olunca orada yapüan bu konuda-
ki çahşmalar da yok olup gidiyor. Zaten
Almanya da Türkiyeliliği benımsiyor.
- Coğrajyaya baktığınız zaman da
Türkiye'nin çok önemlijeopolidkbirko-
numu olduğunu bizimküer görmüyor
mu?
-Çok önemli bir konumda. Bakın, AB,
Yugoslavya'yı yücü ve enerjiye gjden yol-
da kendi kapısının önünü süpürdü. Ben
lobi çahşmalan su-asında, "20001i yıflar
enerji savaşianna sebep olacak. Türkiye
bu enerji savaşlannda çokönemlibir yer-
de" diyordum. Bu çüctı. Biz artüc eşıtük
ükesiyle çıkarlanmızı tespit etmehyiz.
Bugün ülkeler arasında dostluk gibi kav-
ramlaryok. Eşit çücarlarvar. Bu çalışma-
lar da örgütsüz olmuyor.