25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 EKİM 2005 PAZARTESİ 8 HABERLERlN DEVAMI TURKIYE Istanbul PB 22 Sinop Edime B 22 Adana PB 24 Samsıın B 22 Mersin Kocaeli PB 24 Trabzon Çanakkale PB 22 Giresun Izmir B 24 Ankara B 20 Diyarbakır S _B 19 Şanlıurfa S 19 Mardin Manisa B 23 Eskişehir S 20 Siirt Aydın B 26 Konya S 17 Hakkâri Denizli B 24 Sıvas S 14 Van Zonguldak B 21 Antalya A 25 Kars Yurdun kuzeytoatı ke- sımlen parçalı bolutlu, dığer yerterazl bulutlu ve açık geçecek. Yurdun kuzey. ıç ve doğu kesım- lennde sabah saattenn- de sıs gorulecek Hava sıcaklığı yann tum yurtta artacak. Ruzgâr yurdun kuzeybatı kesmlennde guney ve batı diğer yer- lerde guney ve guney- dogudan hafıf ara sıra orta kuvvette esecek. DIS MERKEZLER Oslo Helsınkı Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn K K K Y Y Y PB Y 1 4 3 17 16 15 15 15 Münih PB 17 Zürih Berlin Budapeşte Madrid vTyana Belgrad Sofya Roma Atina Y PB B PB Y Y PB PB 11 17 20 16 17 17 21 24 Moskova Y 12 PB 17 Şam Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bışkek Tiflıs Kahire B B PB B Y B B M 9 18 20 11 15 29 A 26 QAçık Parçalı bulutlu BUjtL ^ Çok bulutlu . Yagmurlu =.İJJA° Kariı Sulu kar > Gok gurultulü AÇI MUMTAZ SOYSAL 27 Mayıs ftncesi ÜLKENİN tehlikeli bir kutuplaşma içine itilmiş olduğunu kimse inkâr edemez. Gidiş, geçmişin bazı olaylannı anımsatmaya başlamıştır. Kutuplaşmanın bir yanında, başını Sayın Er- doğan'ın çektiği ve neredeyse üçte iki çoğun- luklu bir iktidar ağırlığı, onun emrindeki bir kı- sım bürokrasi ve yazılı ya da görüntülü medya- nın bir bölümü var. öbür yanında ise, olaylann sürükleyişi yüzünden şimdi üniversitelerce tem- sil edilmeye başlanan toplum kesimleri, parla- mentoda sayısal ve siyasaJ zayıflıktan kurtula- mayan bir muhalefet, medyanın bir bölümü ve sessizliğe mahkûm bir bürokrasi kesimi. Fonda, uzun zamandır süren başka kırtup- laşmalar da var. Ö2elleştirmefuryasının savunuculan ile bunun kurbanı olmuş işsizler... Istanbul'un savurgan ortamında doyasıya eğ- lenen bir küçük kesim ile yarı aç gezinen ve an- cak iftar çadırlarında karnı doyan yüz binlerce yoksul insan. Ezikliklerini ancak tesettürle saklayabilen ha- nımlar ile geleceğe günün birinde tesettüre so- kulmanın endişesiyle bakan tedirgtn kadıntar. Kimileri baba parasıyla ya da şöyle böyle bir yolunu bularak dünyanın en pahalı üniversite- lerinde okurken kendileri yerli sınav kapılarında ve yetersiz yükseköğretim kurumlannda çile çe- ken, umutsuz gençler. Kutuplaşmalar listesini daha da uzatabilirsi- niz. Bu kutuplaşmalar, her toplumda rastlanan doğal ve normal bir diyalektiğin belirtileri sayılamaz. Deneyimler, bunun Türkiye gibi den- geleri bozuk, uçurumlan çok, ama beklentileri yüksek bir toplumda zaman zaman patlamala- ra, raydan çıkışlara ve altüst oluşlara yol açabi- leceğini gösteriyor. Kaldı ki, bugünün Türkiye'si bir de AB mace- rasıntn gerginliğini, hayal kınklıklarını ve eziklik- lerini de yaşayan bir ülke. Bunun sosyal psiko- lojide yarattığı etkileri de göz önünde tutmak ge- rek. Aradan geçen yıllara, iç ve dış ortamlardaki farklılıklara karşın ister istemez akıllara he- men 27 Mayıs 1960'ın gelişi herhalde kutuplaş- malardan birinin, en güncel ve çarpıcı olanın bir kanadında üniversitelerin görülmekte oluşun- dandır. Zaten o görüntüleri unutmak da kolay değildir Yerierde sürüklenen yaşlı Profesör Sıd- dık Sami OSnar, meydanları dolduran kalaba- lıklar ve kutuplaşmalar ortasında kalıp ne yap- mak gerektiğini tam kestiremeyen askerier. Mutlak güç sahibi oluşlarını önemseyen ikti- dar sahipleri ile Ortaçağ ve Reformasyon dö- nemlerinin Avrupa üniversiteleri arasındaki ge- rilimlerin öğrettiği en önemli ders şudur: Bu gi- bi durumlarda iki uca birden sağduyu ve "itidal" tavsiye etmenin pek yararı yoktur; çünkü, olay- lara yön verme ve durumlan değiştirme gücü, adı üstünde, "iktidar" sahibi olanlardadır; on- lann akıllarını başlarına devşirip gerekeni yap- maları beklenir. Yoksa, çözümler olaylann zorlayışıyla gelir. Göltaş kralbk gibi• Baştarafi 1. Suyfada arasında doğrudan bir borç-ala- cak ilişkisi açıklanmadı. Bu süreç devam ederken Cumhuriyet, TMSF'nin bu şirketlere atadığı yöneticilere ait harcama belgele- rine ve yaptıkları icraata ilişkin bilgilere ulaştı. 12 Ağustos 2005'te toplanan 9 şirketin TMSF'ce atannuş ortak yönetım kurulu, Aslan Yaman ı genel koordinatör belirledi. Ya- man'ın maaşı devlet memurlan işleyişi içindeki sıralamanın dı- şında tutularak 15 milyar lira ola- rak belirlendi. Bunun yanında kendisine lojman ve araç verilme- si, öteki harcamalannın da şirket- lerce karşılanması kararlaştınldı. Yaman, son yerel seçimlerde AKP'nin Bakırköy Belediye Meclis üyesi adayıydı. Kültür Ocağı Vakfi'nın (KOCAV) müte- velli heyeti üyesi olan Yaman'ın bu vakıfla ilgili yayın organlann- daki yazılanndan birinde şu ta- nımlama var: "fnsan her şeyden önce kul olduğu gerçeğini göz önünde rurmalıdır." Yaman, Göltaş Çimento, Göl- taş Hazır Beton, Orma, Elmataş, Elma-Su, Göl Yatınm, Göltaş Enerji, Orkav ve Ozf Fidancıhk şirketlerinin genel koordinatörü. Yaman daha önce Orma firması- nın en büyük rakibi olan Yonga- pan'ın genel müdürüydü. Yonga- pan'ın sahibi olduğu Topbaş ve Kiğılı ailesi, TMSF Başkanı Ah- met Ertürk'ün daha önce genel müdür yardımcıhğı yaptığı Al Ba- raka Türk'ün sahiplerinden. Yaman'm maaşı 15 milyar lira olarak belirlenirken, 6 da koordi- natör ve koordinatör yardımcıhğı makamı oluşturuldu ve bunlann maaşı da 7'şer milyar lira oldu. Bu paraların tümü ele geçen net maaşlar. Şirketlerin ortak yöne- tim kurulunun ve atanan öteki gö- revlilerin maaşlannı yöneticilerin kendisi belirliyor. Bütün faturalar şirkete TMSF tarafından yönetime ge- tirilen kişiler aldıklan maaşlann yanında harcamalannın büyük çoğunluğunu da yönettikleri şir- kete fatura ettileT. Cumhuriyet'in ulaştığı belgeler arasında, şirket- lere el konulduğu 26 Haziran ön- cesine ait faturalar da dikkati çe- kiyordu. Şirketyönetimine gelen- ler, daha önceki günlere ait ceple- rindeki fatura ve fişleri de şirkete ödetmişler. Cumhuriyet'in elindeki belge- lerde, 9 Mayıs, 18 Mayıs, 12 Ha- ziran tarihlerine ait çeşitli harca- ma fişleri yer ahyor. TMSF görevlileri araçlannın benzin faturasım da şirkete yük- lüyor. Ancak bu faturalann ço- ğunda plaka yazmıyor. Bu fatura- lann toplam tutan milyarlarla öl- çülecek büyüklükte. Benzin fatu- ralannda rekor 3 Temmuz 2005 gününe ait. O gün TMSF yöneti- cilerinden Canan Kaymakcan tam 8 yerden benzin faturası al- mış. Faturalardan, TMSF yöneti- cilerinin Isparta'da turizme de cid- di katkılarda bulunduklan dikka- ti çekiyor! Zira, Isparta'daki otel- lerde İcalan yöneticiler çok ciddi faturalar ödüyorlar. Örneğin, 8 Temmuz'la 2Ağustos arasında 23 günde iki otelden 17 milyar 600 milyon liralık fatura getirip el ko- nan şirketlerin kasasından ödetti- ler. Fatura yelpazesi içinde kuru soğan, kuru temizleme, çamaşır yıkama, uydu anten fişleri de yer ahyor. TMSF görevlileri kendi harca- malannın büyük çoğunluğunu iyi yönetilmesi için el koyduklan şir- ketlerden karşılarken bir dizi sponsorluk sözleşmesi de yaptı- lar. AKP'li Isparta Belediye Baş- kanı Hasan Balaman göreve gel- dikten sonra sünnet ve nikâh şö- leni yapmak ıstedi. Harcamalann bir bölümünü de Göltaş'a mal et- mek için TMSF yöneticilerine resmen başvurdu. 22 Ağustos 2005 tarihli başvuruya 2.5 milyar lirayla karşılık verildi. Para ise Akgönüllüler Derneği'ne "ba- ğış" adı altında ödendi. Akgönüllüler Derneği 19Ekim 2005 'te iftar yemeği vermek iste- di. Daha önce sünneti Göltaş des- teğiyle yapan dernek bunun fatu- rasını da aynı yerden istedi. TMSF görevlileri, 1.5 milyar liralık iftar parasını Göltaş kasasından deme- ğin 000056 sıra nolu alındı belge- si ile derneğe ödediler. TMSF yö- neticilerinin sponsorluk hizmetin- den Ispartaspor da payını aldı. Is- partaspor'la TMSF yöneticileri arasında 24Ağustos 2005 'te yapı- lan protokolle 25 milyarlık para Pamuk'a Barış Ödülü Alman Yayıncılar Birliği'nin 56. Banş Ödülü, yazar Or- han Pamuk'a verildi. Frank- furt'un 157 yıllık tarihi Paul Kilisesi'nde düzenlenen tö- rende ödülünü Yayıncılar Birtiği Başkanı Dieter Schonnann'dan alan Orhan Pamuk, bu ödülü almaktan dolayı büyük şeref ve gurur duyduğunu söyledi. Alman Vavıncılar Birliği'nin Banş Ödülü daha önce 15 bin Av- ro iken bu miktar bu yıl 25 bin Avro'ya yükseltildi. Or- han Pamuk, Yaşar Ke- mal'den sonra ödülü alan ikinci Türk yazar oldu. (AP) aktanldı. Buna göre Göltaş kulü- be 25 milyar verecek, bunun kar- şıhğında Ispartasporlu futbolcu- lar göğüslerinde şirketin rekla- mıyla sahaya çıkacak. Bu anlaşma sadece 10 maç için geçerli olacak. AKP iktidannın devlet kurum- lan içindeki kadrolaşması Mec- lis soru önergelerine de konu olurken, TMSF sayesinde özel şirketlerde kadrolaşmanın da başladığı dikkati çekiyor. Cum- huriyet'in ulaştığı belgelerde, Göltaş ve öteki şirketlerde çalış- mak isteyen kişiler TMSF'nin atadığı yöneticilerin onayından geçerse göreve başhyor. Iş başvu- rulan da yine bu adreslere yapı- lıyor. Belgelerden birinde Mah- mut Çelik adlı bir mali müşavi- rin Göltaş Çimento'ya muhasebe müdürü olarak atanması isteni- yor. TMSF yöneticileri şirketler- de kendi ağırhklannı öne çıkar- mak için çahşanlar içinde üniver- sitede çocuğu olanlan saptadılar. Bir liste oluşturup Göltaş kese- sinden burs verdiler. Cumhuri- yet'in ulaştığı 23 kişilik listede Isparta dışında okuyan öğrenci- lere 100'er milyon, Isparta'da okuyanlara da 50' şer milyon burs veriliyor. Tartışmah uygulama TMSF, el koyduğu şirketleri iyi yönetmek ve devletin alacağını bir an önce belirleyip tahsil et- mekle sorumlu. Ancak Göltaş'ta- ki uygulamanın bu amaca ne öl- çüde hizmet ettiği tartışmah. TMSF yöneticilerinin Göltaş' ın daha önce verimli buhnadığı kimi yatınmlan da gündemlerine al- dıklan belirtiliyor. TMSF, bu ku- rumlara bir emanetçi olarak girdi- ği halde kurumun sahibi gibi ha- reket ediyor. TMSF'nin el koyduğu kurum- lann kötü yönetim nedeniyle za- rar etmesi halinde yargı yolu bü- yük ölçüde kapalı. Zira, kuruma zarar veren yöneticinin yargılan- ması için gerekli izni TMSF'nin vermesi gerekiyor. Egebank'ın borçlanyla ilgili değişik rakamlar var. Iddia edilen son rakam 800 milyon dolar. TMSF, Egebank'tan sözü edilen 9 şirkete fon aktanl- dığı iddiasıyla bu şirketlere el koydu. Ancak 26 Haziran'dan bu yana şirketlerin sorumluluğuyla ilgili bir açıklama yapılmadı. VEFAT îstiklal Savaşı gazilerinden merhum Dr. Nefi Saatçioğlu ve merhume Saadet Saatçioğlu'nn kızlan, Susurluk eşrafından merhum Ahmet ve merhume Saniye Altınel'in gelinleri, merhum Ecz. Atilla Saatçioğlu'nun "Abla-Anne"si, Av. Hulusi Altınel'in fedakâr eşi, Şavkar ve Sunja'nın biricik anneleri, Susan Altınel'in kayınvalidesi, Kerim Saatçioğlu'nun halası, Taygun-Nimet Günay'ın ve Sanem-Sinan Velioğlu'nun teyzeleri CAHİDE ALTINEL 19 Ekim gecesi vefat etmiş ve vasiyeti gereği 22 Ekim'de ailesinden ve sevenlerinden oluşan bir topluluk içinde Zincirlikuyu'daki aile kabristanında toprağa verilmiştir. Cahide Altınel, Hukuk Fakültesi'ni bitirmiş olmanın verdiği adalet anlayışını benimseyerek altı yıl felçli kayınpederine tek başma bakmış, yalnız kocasınm akrabalanna değil kendi akrabalanna da, özellikle kardeşlerine çok hizmet ederek Çalışan Kadın sözünün hakkını vermiştir. Ancak son yıllarında gördüğü vefasızhk sonucu yaşama karşı direnmekten vazgeçerek tıpkı kendi arzu ettiği gibi, gece uykusunda gelen ölüme yaşamını sürdürdüğü sessizlik ve sakinlüde teslim ohnuştur. Dört kardeşin içinde annesi en çok Atilla'yı, babası ise Cahide'yi sevdi. Atilla, "Ablamın benim üstümde çok hakkı var," dedi. Cahide ise, "Atilla'dan hiçbir zaman kırılmadım," dedi. Artık Cahide de yirmi iki yıl önce kendisi gibi kanserden ölen Atillası'nın yanuıda. Mekânı cennet olsun. Kabrine her saniye nurlar yağsın. AİLESt CHP lideri, Avrupa Birliği'yle ilişkiler konusunda hükümeti uyardı Baykal: Kıbns artık önkoşul ANKARA/tSTANBUL (Cum- huriyet Bürosu) - CHP Genel Baş- kanı Deniz Baykal, AB ile ilişkiler- de daha önce ön koşul olarak kabul edihneyen Kıbns sorununun artık ön koşul haline getirildiğine dikkat çekerken "Bize diyorlar ki, sen KKTC'nin varlığını inkâr et, Rum devletini, Kıbns'ın tümlü- ğünün temsilcisi olarak kabul et, tam ve Kıbns sorunu çözülsün" dedi. Baykal, "Kıbns'ta Türkiye kendi meşnı hakkını savunamaz- sa, uluslararası hukuktan ve an- laşmalardan kaynaklanan hakla- nna sahip çıkamazsaTürkiye'nin bu coğrafyada yaşama hakkı baş- kalan tarafından sorgu- ._ lanmaya başlanır" dedi. Baykal, AB ile ilişkiler ve Kıbns sorunu konu- sunda yazılı bir açıklama yaptı. Hükümetin, Kıbns gerçeği ve AB ile sürdü- rülecek müzakerelerde ortaya çıkacak ciddi so- runlann farkında olmadı- ğını vurgulayan Baykal, "Sorumluluktan kaçan- lar veya işin ciddiyerini kavramayanlar açısın- dan sorunları çözmek hem güçtür hem de kolay- dır, iddialannızdan vazgeçerse- niz, sorun kolayca çözülür. Bizim boyle bir sorunumuz yoktur, der- seniz, soruna yönelik taleplerini- zi, haklarınızı. ulusal çıkarlannı- zı unutmayı göze alırsanız sorunu çözersiniz. Ama onun faturasım kimse ödeyemez" dedi. Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bize di- yorlar ki sen KKTC'nin varlığmı inkâr et, Rum devletini, Kıbns'ın rümlüğünün temsilcisi olarak ka- bul et, tam ve Kıbns sorunu çö- zülsün. Türkiye, Kıbns'ta kendi meşru hakkını savunamazsa, uluslararası hukuktan ve anlaş- malardan kaynaklanan hakian- na sahip çıkamazsa, Türkiye'nin bu coğrafyada yaşama hakkı baş- kaları tarafından sorgulanmaya başlanır. Hükümet bunun farkın- da değil. Efendim, uyum gösteri- verin, hı deyiverin, demek çözüm değildir. Biz bunlan yaşadık.. ver- din mi gider. Girit nasıl gittiyse bu da öyle gider." Hükümeti, genişleme konusunda "O imzayı atma veya altına rezerv koy, bu tanıma anlanuna gelmeye- cektir" diye uyardıklannı anımsa- tan Baykal, şunlan kaydetti: • Bize, "KKTC'nin varlığını inkâr et, Rum devletini, Kıbns'ın tümlü- ğüniin temsilcisi olarak kabul et ve Kıbns sorunu çözülsün " diyorlar. • Kıbns 'ta Türkiye kendi meşru hakkını savunamazsa bu coğraf- yada yaşama hakkı başkaları tara- fından sorgulanmaya başlanır. • Bize düşen görev, Türkiye'yi ba- şı dik, eşit haklara sahip ve tam üye olarakAB 'ye sokmaktır. "Şimdi diyorlar ki 17Aralık'ta kabul ettiğin protokolü genişlete- ceksin.Ticaretin yollannı açacak- sın, Rum gemileri gelecekTürk li- manlanna bayrağını çekecek, Rum uçaklan kalkacak, Kıb- ns'tan gelecek İstanbul'a, Anka- ra'ya, sen onu da kabul edeceksin. Böylece Rumlarla ticari ilişkiye başlayacaksın. Yani gayri meşru saydığımız Güney Kıbns Rum yönetinıine tanımış olacağız. Baş- bakan'ın sevinçle imzaladığı ve herkese de bayram yaptırmak is- tediği 3 Ekim anlaşmasında li- manlar ve havaalanlarının açıl- ması da var. Türkiye AB'ye üye olmadan Kıbns'ın hukuki tanın- ması, yani büyükelçiük açılması da var, temsilcilik açılması da var. Bunun devamı Londra ve Zürich anlaşmalannın tartışmaya açıl- ması, yok sayılması olacaktır. Çünkü, Londra ve Zürich anlaş- malanTürkiye'ye müdahale hak- kı veren anlaşmalardır. Bu anlaş- malar BM'de kayda alınmıştır, kote edilmiştir. Ama AB ile ilişki- lerimiz çerçevesinde olmaz böyle şey, bizim hukukumuzda müda- hale hakkı diye bir şey yoktur. O nedenîe bu yürürlükten kalkmıştır, denilmesi ris- kini taşımaktadır." Baykal, Türkiye'yi bu açmaza AB ile bu hükümetin soktuğunu kaydederken, "Bize düşen görev, Türkiye'nin KK- TC'nin çıkarlanna aykın uygulamalara karşı çık- mak. Türkiye'yi de başı dik, eşit haklara sahip ve tam üye olarakAB'ye sok- maktır. Bunu AKP değil, CHP başaracaktır" dedi. İP Genel Başkanı Doğu Perinçek de "AB Çerçeve Belgesi'nin Kıbns Rum Kesi- mi'nin Kıbns'ın bütününün res- mi devleti olarak tanınmasını içerdiğini" savundu. Bunun "KK- TC'nin yok edilmesi anlamına geldiğini" söyleyen Perinçek, "Belgenin Türkiye'nin Ermeni soykınmını tanıması hükmünü gerirdiğini" ileri sürdü. Perinçek, "Belge, bir hizmet sözleşmesidir. Türkiye'nin sınırlanm değiştire- cek, Lozan'ı kaldıracak, Türki- ye'nin egemenliğini yabancılara devredecek, bir belgedir" dedi. • • G U N D E M MUSTAFA BALBAY • Baştarafi 1. Sayfada 2- Bundan sonra yapmak istedikleri... AKP, daha iktidara gelişinin ilk günlerinde ilan et- ti: YÖK reformu yapacağım. Hakkını vermek gerekirse, AKP sorunlu kurum- ları çok iyi kullanıyor. önce o kurumla ilgili yeni adımlar atılması gerektiğini kamuoyuna kabul et- tiriyor, sonra da tamamen kendi istemleri doğrul- tusunda vahşi bir operasyona girişiyor. YÖK'le ilgili 4 temel hedef vardı: 1 - Imam hatiplere tüm üniversitelerin yolunu aç- mak. 2- Türban konusunu çözmek. 3- Kadrolaşmak. 4- Bilimsel gelişmelere el koyup bu alandaki tüm adımların kendi ideolojisi doğrultusunda atıl- masını sağlamak. • • • AKP bu hedefi gerçekleştirmek için bugüne dek tam 4 büyük hamle yaptı. Birincisi, daha Gül'ün başbakanlığı döneminde, Erkan Mumcu Milli Eği- tim Bakanı iken yapıldı. Mumcu, birsahaçalışma- sı yaptı. Tarafları dinledi, AKP'nin kökeninde ya- tan hedefleri masayayatırdı. Masadan kaldırama- yacağını anlayınca dedi ki: "Bu iş için genel bir konsensüs gerekli." AKP 'konsensüs'ü şöyle Türkçeleştirdi: Erkan sen sus! Erdoğan'ın Siirt'ten milletvekili seçilip başba- kan olmasının ardından Mumcu, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na çekildi, bu bakanlıktaki Hüseyin Çe- lik de Milli Eğitim Bakanı oldu. Çelik, soyadının da verdiği inat gücüyle başladı yüklenmeye. Tam 3 büyük hamle yaptı. Amacına ulaşamadı. Çelik, bu hamlelere harcadığı enerjiyi gerçekten milli eğitime harcasaydı neler yapmazdı! Toplu hücumla işin olmayacağını gören AKP, hedefleri tek tek düşürme planına geçti. ÖSYM'yi YÖK'ten koparıp zayıflatmak, hamleierden biriy- di. Bir başkası da doçent ve üzeri öğretim üyele- ri hariç tüm üniversite atamalarını başbakanın onayına bağlamak oldu. Danıştay bunu ikinci kez durdurdu ama AKP duracak gibi görünmüyor! • • • Van olayı, yukarıda aktardığımız gibi tek tek dü- şürme planının bir parçası olarak görünüyor. Rek- törler de bu gidişin farkına vardı ve dik durma ka- ran aldı. Rektörlerin Van seferini böyle yorumla- mak gerekiyor. Hükümet önümüzdeki aylarda ikili bir hamleye hazırianıyor. Bir dizi yeni üniversite kurmak, mevcut üniver- sitelerin bir bölümünü ikiye bölmek. Yeni üniversitelerin kurucu rektörierini hükümet atayacak. Bu atamanın ardından geçecek iki yıllık sü- renin sonunda cumhurbaşkanı yeni rektör atayacak. O gün, Çankaya'da Cumhurbaşkanı Sezer'in olma- ması gerekiyor. Zamanlamayı da Sezer'in görev sü- resinin dolacağı güne göre planlıyorlar. Mevcut üni- versiteler ikiye bölününce her birine yeni üniversite uygulaması yapılır mı, ona da ayrıca bakıyorlar. AKP'nin üniversitelerle dansı bitecek gibi görün- müyor. Akıl oyunları hariç heroyunu deneyecekler... ankcum« cumhuriyetcom.tr BAŞBAKANLIK YDK RAPORU TEDAŞ'ta kuşkulu ihaleler MURAT KIŞLALI ANKARA - Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ'nin (TEDAŞ) 27 ayn proje- yi birleştirerek yerli mü- teahhitlere kapattıgı 200 trilyon liralık ihalesinin iptal edilmesinin ardın- dan, kurumda yeni geliş- meler yaşanıyor. TE- DAŞ'ın bilgi işlem ihale- si için 1.5 trilyon liralık bir teklif bulunmasına karşın 6 trilyon liralık teklifin seçildiği, daha sonra iptal edildiği orta- ya çıktı. TEDAŞ'ın teklif gel- mediği için iptal edilen 200 trilyon liralık elekt- rik tellerini yeraltına in- dirme ihalesini tekrar et- me talimatı aldığı öğre- nilirken Başbakanhk Yüksek Denetleme Ku- rulu'nun "TEDAŞ 2004 Yüı Raporu" kurumda yaşanan bir başka "ga- rip" ihaleyi gözler önü- ne serdi. Rapora göre, TEDAŞ, Mart 2004'te bilgi işlem dairesi aracı- lığıyla uygulamaya geç- tiği abone bilgilerine yö- nelik Abone.Net Proje- si'ni, 2005 yılının sonu- na kadar Türkiye'nin ta- mamına yaymak üzere ihaleye çıktı. Ancak Bil- gi işlem Dairesi, ihale- den önce ihalenin yakla- şık maliyetinin belirlen- mesi gerekçesiyle, ihale teknik ve idari şartname- lerini ihaleye katılacak Meteksan, Tepe Tekno- loji ve Siemens Business Services firmalanna gönderdi. Maliyeti, bu üç firmanın iki gün için- de gönderdikleri tahmini rakamın ortalaması olan 4 milyon dolar (5.3 tril- yon) olarak belirledi. 12 Temmuz 2004 tarihinde yapılan ihaleye Koç Sis- tem de katılıp 1.4 trilyon liralık teklif verince, TE- DAŞ, Koç Sistem'intek- lifinı "aşın düşük bu- larak değerlendirme dışı bıraktı" ve ihaleyi 5 trilyon 970 milyar lira karşılığı Meteksan fir- masına verdi. Koç Sistem'in itirazı üzerine de TEDAŞ Yö- netim Kurulu ihaleyi ip- tal etti. Meteksan önce yargıya gitti ve yürütme- yi durdurma karan aldır- dı, ancak sonra esraren- giz bir şekilde davasın- dan vazgeçti. YDK Ra- poru'nda, ihale ile ilgili hizmetin toplam maliye- tinin 950 bin dolar olabi- leceği hesaplanarak "Her ne kadar ihaleyi alan firmanın davadan feragat etmesiyle ku- rum zaran gerçekleş- memişse de, bu kadar önemli ve büyük bir işin bu kadar ciddiyet- ten uzak yürütülnıeye çalışması, her yıl buna benzer birçok işin ya- pılmakta olması ve he- nüz bu işin de yapılma- mış olması, firmanın davadan vazgeçmesi- nin bir bedelinin olaca- ğı kuşkusunu doğur- makta, kuruluşa ve yö- neticilere olan güveni sarsmaktadır" denildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle