Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 EKİM 2005 PAZARTESİ
DIZI
Stratejik sektörlerde yabanalara
yöneÜkkısıtlamalarkorunuyor
Bush
OECD ülkeleri bir yandan yaban-
cı sermayeyi çekmeye çalışırken ve
bu amaçla yasalannda liberalleşme
yönünde değişiklikler yaparken, bir
yandan da özellikle ulusal çıkarlann
gerektirdiği alanJarda yabancı ser-
mayeyi kısıtlayıcı
önlemler alıyorlar.
Bazı hallerde ya-
bancılann belirli
sektörlere girişini
yasaklıyorlar veya
yabancılann alabile-
cekleri hisselerin
yüzde 50'nin altın-
da kalması için ya-
sal önlemeler getiri-
yorlar. Bunun ör-
nekleti arasında AB
ülkeleriyle Kuzey
Amerika'da bavayo-
lu şirketleri, Japon-
ya'da telekomüni-
kasyon fınnalan ve
ABD'de kıyı taşımacılığı belirtilebi-
lir Bazı ülkelerde doğal kaynaklar
üzerinde de buna benzer kısıtlama-
lar getiriliyor. Ömeğin klanda'da ba-
lıkçılık ve enerji sektörlerine yaban-
cı fîrmalar sokulmuyor. Meksika pet-
rol sektörünü sadece
kendi vatandaşlanna
ayırmış. Bazı hallerde
resmi yasak olmasa da
devlet tekelleri fiilen
yabancı yatınmlann
belirli sektörlerde o ül-
keye girmesine engel
oluyor.
Birçok ülkede ya-
bancı yatmmlann iz-
ne tabi olması da ge-
rektığınde engelleme
yapılmasına olanak
sağhyor. Bazı hallerde
yabancı yatınmcılar,
yapacaklan yatınmın üJke ekonomi-
sine katkı sağlayacağını kanıtlamak
zorundalar. Buna benzer hükümle-
rin örnekleri özellikle Japonya'da ve
Meksika'da görülüyor. Bazı ülkeler-
de şirketlerin yönetim kurulu üye-
liklerinin çoğunun o ülkelerin vatan-
daşlanna verilmesi şarn aranıyor. Bir-
çok AB ülkesi, deniz taşımacılığın-
da kabotaj hakkını sadece kendi ül-
kesının vatandaşlanna tanıyor.
Avnıpa Birliği gibi sennayenin ser-
best dolaşımını temel ilkelerinden
biri halıne getirmiş uluslararası ku-
ULUS DEVLET
ANLAYIŞI
SONA Ml ERDİ?
Onur ÖYMEN 4
ruluşlann üyeleri arasında doğrudan
dış yatınmlar alanında kısıtlama yok.
Kötü nlyetli yabancı
flrmalara önlem
AB özellikle kendi üyeleri arasın-
daki sermaye hareketleri açısından
dünyanın diğer örgütlerine nazaran
çok daha liberal sayılabilir. Ama ora-
da da bazı alanJarda kısıtlamalar gö-
ze çarpıyor. Özellikle bankacılık ve
sigortacılık alanlarında AB ülkeleri
karşılıklılık ilkesine uymaya özen
gösteriyorlar. AB Bakan-
lar Konseyi uzun müzake-
relerden sonra 2004 yılı-
nın mart ayında kötü ni-
yetli yabancı firmalann
yerli firmalan satın alma-
lannı önleyen yasalan yü-
rürlükten kaldırmalannı
öngören bir direktıf ka-
bul etti. Ancak başlangıç-
ta katı kurallar içeren bu
direktif sonunda yumu-
şatıldı ve ülkelere belirli
birhareket serbestisi tanın-
dı. Böylece AB'ye üye ül-
kelerin ulusal çıkarlanna
zarar verebilecek yabancı yatınmla-
ra, bu arada diğer AB ülkelerinin fir-
malanna karşı, ülkelerinin ekonomi-
sini koruma olanağı bir ölçüde de ol-
sa korunmuş oldu.
AB ülkeleri Birlik dışındaki ülke-
lerden gelen sermayenin stratejik te-
sisleri satın almalanna pek sıcak bak-
mıyorlar. Örneğin bir Kuveyt şirke-
ti, British Petrol hisselerinin yüzde
22'sini alınca Londra'da alarm zille-
ri çaldı. İngiliz Hükümeti'nin baskı-
sıyla Kuveyt'in hisseleri yüzde 10'a
düşürüldü. Amerika'da da benzer ör-
nekleryaşandı. Bir Çin şirketinin Ka-
liforniya'daki bir petrol şirketini 8
milyar dolar ödeyerek satın alma gi-
rişimi engellendi. Şirket 7 milyara
bir başka Amerikan firmasına saül-
dı. Amerika gerektiğinde kendi fir-
malannı dünya rekabetinden koru-
mak için önlem almaktan da çekin-
miyor. Başkan Bush, Amerikan çe-
lik sanayii diğer ülkelerin ucuz ürün-
leriyle rekabet imkânını kaybedince
çelik ürünleri ithalatında gümrükle-
ri yüzde 30 arttırmaktan çekinmedi
ve AB ile büyük bir ekonomik sava-
şı göze aldı. Işte bu örnekler liberal
ekonomiyi benimseyen devletlerin
bile ulusal ekonomik çıkariannı ko-
rumak için neler yaptıklannı göste-
riyor. Hiçbir ülke Türkiye'de son za-
manlarda hükümetin benimsediği ve
basuun bir bölümünün desteklediği
"Bırakmız yapsmlar, bırakmız geç-
sinler" anlayışuıı kayıtsız şartsız uy-
gulamıyor. Bankalann, stratejik öne-
mi olan şirketlerin yabancılara satı-
şını ulusal çıkarlar açısından yakın-
dan denetliyor ve gerektiginde kısıt-
layıcı önlemleralıyor. Bu alanda Fran-
sa en ileri korumacılık önlemlerini
alan ülkelerden biri.
Petrol ve ulusal çıkarlarPennsylvania'da 1850'lerde ilk petrol son-
dajuıın yapılması ile petrol, dünya politikala-
nnın şekillenmesinde en önemli faktörlerden
biri olarak ortaya çıktı. Savaş ve banş karar-
lannnı ahnmasında, bölgesel nüfuz mücade-
lelerinde, dıplomatık manevralarda petrol en
önemli unsurlardan biri oldu. Sömürgecilığın
sona ermesinde ve gelişme yolundaki ülkeler-
de milliyetçilik akımlannın güçlenmesinde de
son derece önemli bir rol oynadı.
Petrolün 19. yüzyıhn sonlannda pryasaya hâ-
kim olması, aydınlatmada kullanılan diğer
yağlann yerini alması ile başladı. Pıyasanın ta-
lebı artıncabirçok fırma petrol üretimi alanın-
da faaliyet göstermeye başladı. Doğu Avrupa'da,
Galıçya bölgesmde, daha
sonra da Romanya'da aynı
yıllarda petrolden aydınlat-
ma yakıtı üretihneye baş-
lanmıştı. Amerikan petro-
Kikısabirzaman sonra Rus-
ya'ya da ulaştı ve büyük
bir taleple karşüaştı. Talep
artmca Ruslarpetrolün Kaf-
kasya dağlannda da bulun-
duğunu hatırladılar. 1870
yılında petrol aramacılığffi-
da ve işletmeciliğinde dev-
letin tekeline son verildi ve
bu alan özel sektörün re-
kabetine açıldı. Özel fir-
malar Azerbaycan'da ilk
kuyulannı açülarve rafine-
riler inşa etmeye başladılar.
Ünlü bir Isveçli işadamı
Robert Nobd ve oğullan,
Azerbaycan'da petrol üre-
timinin öncüleri oldular.
Rusya 1877-1878 sava-
şını kazandıktan sonra Ba-
tum Limanı'nı ele geçirmişti. Nobel şirketi
Azeri petrolünü Karadeniz'etaşımak için Ba-
kû ile Batum arasında demiryolu yapnnı im-
tiyazını aldı. Bu demiryolunun inşaatı tamam-
lanınca Batum dünyanın en önemli petrol li-
manı özelliğini kazandı. 1888 yıhıîda Rus-
ya'nın petrol üretimi 23 miryon varile yüksel-
dı.
Rusya'nın ardmdan dünyanın en önemli
petrol kaynaklannın aslında Ortadoğu'da bu-
lunduğu anlaşıldı. 19. yüzyıhn sonlanndan
itibaren özellikle Almanya ve Ingiltere, o ta-
rihlerde Osmanh Devleti'nin hâkimiyetmde bu-
lunan Mezopotamya petrolleri için büyük bir
rekabet içine girdiler. Almanlar Berlin-Bağ-
• Petrolün öneminin
anlaşılmasının ardından
Batılı ülkeler yoğun
olarak bu alanda da ulusal
çıkariannı korudular. îran
başbakanlarından
Musaddık, petrol
sektöründeki millileştirme
uygulamalan nedeniyle
düşürüldü. Bu olayda
Musaddık'a karşı
îngiltere ve ABD ortak
hareket etti. ABD, son
Irak işgaliyle de petrolden
kaynaklı ulusal çıkariannı
korumak amacındaki
kararlılığını kanıtladı.
dat demiryolu projesi ile bugünkü Irak petrol-
leri üzerinde hak iddia etmeye çalışırken, In-
gilizler de Iran petrolleri üzerinde söz sahibi
ohnaya çalıştılar. Bu noktada Osmanlı Dev-
leti'nin Mezopotamya'daki topraklan, döne-
min büyük petrol şirketleri arasında büyük bir
rekabet unsuru halıne geldi. O bölgedeki pet-
rol imtiyazlannın paylaşılmasında bir Türki-
ye Ermenisi olan Gülbenkyan önemli rol oy-
nadı. Bazılan onun siyasi entrikalara da kanş-
nğını iddia ettiler.
Örneğin Fransa'nın Petrograd Büyükelçisi
Pal'otog'dan Fransa Dışişleri Bakanı'na gön-
derilen 27 Şubat 1919 tarihlı telgrafta, o tarih-
lerde Londra'ya yerleştiği anlaşılan Gülbenk-
yan hakkında şu satırlar
yer alıyor: "GüTbenkyan
admda Londra'da oruran
varhkh bir Ernıeni. Paris
fmansçevrelerinindedes-
teğiik Jön Türkparüsmin
birkaç üyesini satın alabi-
leceklerini tstanbuTda bir
ihtilal çıkarabileceklerini
söyrayor." (Dilan, Hasan,
Fransız Diplomatik Bel-
gelerinde Ermeni Olayla-
n 1914-1918, Türk Tanh
Kurumu, Ankara, 2005,
CiltI,s.LXXVII)Buid-
dialar doğru muydu. değil
miydi? Bu bilinmiyor.
Ama bilinen, Gülbenk-
yan'm Ortadoğupetrol po-
litikalannayönveren "Kr-
mızı Çizgiler Anlaşma-
a"nın miman oluşu. Bu
anlaşmaya göre büyük pet-
rol şirketleri, bugünkü Tür-
kiye ile Ortadoğu ülkele-
rinin bir bolümünü kâpsayan alanda işbirliğı
yapacak, ortakkarara varmadıkça petrol çıkart-
mayacaklardı. Acaba Türkiye'de uzun yıllarv'a-
bancılann petrol çıkartmaması bu anlaşmanın
sonucu muydu? Birinci Dünya Savaşı'nın he-
men ardından Ortadoğu'nun haritası yeniden
çizılmış ve Ortadoğu topraklan çeşith devlet-
ler arasında paylaşümışü.
Ingüiz ve Amerikan petrol şirketleri bu dev-
letlerle çeşitli ayncahk antlaşmalan imzalama-
ya başladılar. Böylelikle petrol sektörü son
derece kârlı bir iş alanı hahne geldi. Bu bü-
yük kâr kimi zaman başka ülkelerin egemen-
liğine ve bağımsızhğına açık salduı haline
dönüştü.
Irak Savaşının esas amacı Irak petrollerinin Amerika'nın düşmanı sayılan Saddam Hüseyin'in
elinde bırakılmaması ve ABD'ye dost bir hükümetin Irak'ta işbaşına geçirilmesrydi. ABD, Irak'a
girer girmez petrol kuyulannı ve Petrol Bakanlığı'nı korumaya almışt.
ABD'ninpetrol çıkarlan içingüç kullanmasıIran Islam Devrüni ve hemen arkasın-
dan başlayan Iran-Irak Savası, dünya pa-
zarlarından günde 4 milyon varil petro-
lün çekilmesine yol açtı. Yeniden panik
havası yaşanmaya başlandı. Amerika,
Iranpetrollerinin yeni yönetimin eline geç-
mesinden büyük rahatsızhk duymuştu.
Aynı tarihlerde Sovyetler'in Afganistan'ı
işgali de Basra Körfezi üzerinde bir teh-
dit unsuru olarak görüldü. Başkan Car-
ter. Kongre'de yaptığı konuşmada, "Pet-
rolün Körfez bö^esinden Bab'ya aktşı
içjn gerekö bütün önlemler alınacakür"
dedi. Carter bu amaçla bir Birleşik Hız-
lı Harekât Gücü oluşturdu. 1983 yıluıda
Başkan Reagan bu gücün düzeyini daha
da viikselterek ona Merkezi Komutanlık
adını verdi. Birinci Körfez Savaşı sıra-
sında Amerika, bölgedeki petrol kaynak-
lannın kendisme hasım bir gücün elin-
de bulunmasının sakıncalanm dile getir-
meye başlamıştı. Başkan Bush şöyle di-
yordu: "Dünvanın büyük petrol rezerv-
leriSaddam Hüseyin'inetinedüşerse,işi-
miz, yaşam biçimimiz, bizûn ve bütün
dünyadalddostuniuzoianülkelerinözgür-
lügü zarara uğrar." (Yergüı, s. 773)
Başkan George Bush, 8 Ağustos 1990
günü yaptığı bir televizyon konuşmasın-
da, CENTCOM birliklerinin Suudi Ara-
bistan'da konuşlanmasının_gerekçelerini
anlatırken şöyle diyordu: "Ulkemiztüket-
tiği petroiün hemen hemen yansını ithal
ediyorve ekonomikbağunsızhğma yöne-
Bk büyük bir tehditk karşı karşı>a gele-
biür. Suudi Arabistan'm egemen bağım-
azkğıABD açsrodan havati önem taşnnak-
tadK" (Ktore, s. 25)
Dikkat çekici olan noktalardan biri.
küreselleşme çağında Amerikan Başka-
nı' nın başka ülkelerin ekonomik bağım-
sızhğından söz edebilmesi. Tabii bunun
Amerika'nın çıkarlanna da hizmet ede-
ceğini düşünerek... O tarihlerde Savun-
ma Bakanı olan Dkk Cheoey de Kong-
re'de yaptığı bir konuşmada şunlan söy-
lüyordu: "Eğer Saddam Kuveyt'i işgal
edip orada güçlü bir askeri birtik konuş-
landınrsa düma enerji politikasııu iste-
diği gibi yönlendirecek duruma gelir. Bu
da ona bizim ekonomimiz üzerinde söz sa-
hibi ohna olanağı verir." (Klare. s 50)
Tek işgal edllmeyen bina
Petrol Bakanlğı
1997 yılında Kongre'nin ilgili alt ko-
mitesine bir brifıng veren General Bin-
ford Pea>, "Dünyanm petrol rezerv krinin
yüzde 65'i Körfez bölgesindedir. Ameri-
ka ihtrvacmın \ ü/de 20'sini. Avnıpa yüz-
de 43'ünü, Japonya da yüzde 68'ini bu-
radan karşılryor. Uluslararası toplumun
bu ka>TiakJarj özgürce ulaşabilmesi ge-
reklidir" dedı. (KJare, Mıcheal, Blood
and Oil, London: Penguin Books. 2004.
s.49
ABD'nin 2003 yüının başlannda Irak'a
yaptığı askeri müdahale sırasında kitle tah-
rip silahlanndan, Irak'ın saldın nıyetle-
rinden çok söz edildi ama bu müdahale-
nin petrole ilişkin boyutu ile ilgili değer-
lendirmeler ön plana pek çıkartılmadı. Oy-
sa petrol bo>-utunu düşünmeden .Ameri-
ka'nın Irak'ı işgal operasyonunun gerçek
boyutunu anlamak kolay değil. Ameri-
ka'nın Bağdat'ı işgaUnden sonraki gün-
lerde şehirde asa\iş yeterince sağlanama-
mış ve halk tarafindan işgal edilmeyen
bina neredeyse kalmamıştı. Biri hariç:
Petrol Bakanlığı. Niçin? Çünkü bu ope-
rasyonun esas hedeflerinin başında Irak
petrollerinin Amerika'nın düşmanı sayı-
lan Saddam Hüseyin'in elınde bırakılma-
ması ve ABD'ye dost bir hükümetin
Irak'ta işbaşına geçirilmesiydi. Başkan
George W. Bush. daha Irak harekâtın-
dan çok önce, 2001 yılının mayıs ayın-
da yaptığı bir konuşmada. "Eğer hare-
kete geçme/sek ülkemizyabancı ham pet-
role giderek daha fazla bağımlı hale ge-
lecek ve ulusal enerji güvenu'ğimizin bir
bolümünü, bizden farkJı ulusal çıkarlar
peşinde koşan yabancı ülkelerin elinetes-
lim etmiş olacağız" diyordu. Gerçekten
sanayileşmiş ülkelenn Ortadoğu"daki pet-
role bağımlıhğ) hızla artiyor. Bugün Ame-
rika'nın toplam enerji ihtiyacının yakla-
şık v-üzde 4O'ı petrolden sağlanıyor. Ame-
rika dünya nüfusımun yüzde 5'ini oluş-
turmasına rağmen dünyapetrolünün yüz-
de 25'ini tüketiyor. Bu tüketim hızla ar-
tıyor. Amerika'nın günlük petrol tüketi-
mi 2001 yılında 19.7 milyon varil iken
2025 yılında 28.3 milyon varile yükse-
lecek. Yerel üretim ise yukanda açıkla-
nan nedenlerden günde 5.7 milyon varil-
den 4.6 milyona inecek. Zira Ameri-
ka'nın evvelce 345 milyar varil olarak tah-
min edilen rezervierinin önemli bir bö-
lümü tüketildi. 1972 yılından beri yerel
petrol üretiminde sürekli düşüş yaşanı-
yor. 2025 yılında ulaşılacak tüketim dü-
zeyini karşılamak için Amerika, günde
10 milyon varil petrol daha ithal etmek
zorunda kalacak. ABD'nin ithal petrole
bağtmhlığı 2001 yılında yüzde 58 iken
2025 yılında yüzde 70'e yükselecek.
SÜRECEK
Musaddık
nasıl
devrildi?1950 'li yıllann başında
Iran haDanda, yabancı pet-
rol şirketlennin ülkenin
petrol kaynaklaruıı aşın
ölçüde istismar ettikleri
inancı yaygmlaştı. O ta-
rihlerde milletvekili olan
Musaddık, "Bu ülkenin
başına gelen bütün fela-
kederin sorumlusu petrol
şirketieridr" diyordu. Baş-
bakan Razmara ise petrol
şirketlerine karşı daha uz-
laşıa birhavadaydı. Bunun
bedelini canıyla ödedi. 28
Nisan 195 l'de Musaddık
başbakanlığa getirildi. tlk
aldığı kararlardan biri, pet-
rol şirketlerinın millileşti-
rilmesi yasasını çıkartmak
oldu. Iran'daki petrol tesis-
leri millileştirilince tesis-
lerine el konulan Anglo-
Persian şirketi, Iran hükü-
metinin devrilerek yerine
kendileriyle iyi geçinecek
bir yönetimin işbaşına ge-
tirihnesi için çaba göster-
meye başladı. Bu öneri
1951 yılının sonlannda
CIA'ya da sunuldu. Bu
arada Amerika'da seçım-
ler yapılmış ve Eisenhower
başkanlığa seçilmiştı.
tran'uı seçiüniş başbaka-
nı Musaddık, Amerika 'yı
ziyaret edip ülkenin için-
de bulunduğu mali güç-
lükleri aşmak için yardmı
istedi. Eisenhovver'in Mu-
saddık'a cevabı çok netti:
"Amerikan Hükümeti'nia
el koyduğu petrol şirketle-
rininmaholanpetroKisat-
maya çahşan bir hüküme-
te yardım etmesi .\meri-
kan vergi mükeDeflerine
karşj haksızhkohır."'( Pra-
dos,Jotan, President's Sec-
retWars,I.R.DeePubhs-
her,Chıcago. 1996, s.95)
tran konusu CIA'nın üst
düzey görevlilerinden olan
ve eski başkanlardan The-
odoreRoosevelt'in torunu
Kim Roosevelt'in görev
alanına giriyordu. Başkan
ona Musaddık Hüküme-
ti'ni devirmek için örtülü
bir operasyon duzenleme
görevi verdi. Roosevelt
Iran'a, dört-beş CIA aja-
myla birlikte sahte kim-
ük belgeleriyle girdi. He-
men Şah'la göruştü.
Amerika 'dan beklediği
ekonomik desteği bula-
mayan Musaddık, 8 Ağus-
tos 1953'te Sov>'etler Bir-
liği ile ticaret müzakere-
lerine başladı. Amerika
buna göz yumamazdı. Ei-
senhovver. Roosevelt'e,
Musaddık 'ı devirme ope-
rasyonunu yürürlüğe koy-
ması için talimat verdi.
Roosevelt Iran halkı için-
de Musaddık'a karşı bir
ayaklanmayı örgütleme-
ye başladj. Amerika'ya
yakmlığı ile bilinen Ge-
neral FazuDahZahididar-
becılerin başbakan adayı
seçildi. Şah bir kararna-
me ile Musaddık ı başba-
kanlıktan azletti, yerine
Zahidi'yi atadı ve hemen
yurtdışına tatile gitti.
Musaddık'ın azline
Iranlı milliyetçiler tepki
gösterdiler, sokak gösteri-
leri oldu. Ama Roosevelt
buna hazırlıklıydı. O da
birkaç bin Şah yanhsını
sokağa döktü. Şah yanlı-
sı bir tank birliği, 19 Ağus-
tos günü Musaddık'ın evi-
ne giderek eski başbaka-
nı gözaltına aldı. Bundan
sonrası kolaydı. Zahidi
başbakanlık koltuğuna
oturdu.
Süveyş Kanctlı 'nın
millileştirilmesi
Musaddık krizinin hemen arduıdan Süveyş krizi pat-
lak verdi. Tek başına petrolü üretmek yeterli değildi.
Onu güvenilir biçimde Batı pazarlanna da taşunak
gerekiyordu. Bu yollann kilidi de Süveyş Kanalı'ydı.
Petrol tankerlerinin bu kanaldan serbestçe geçebilme-
leri çok önemliydi. 1952 yıhnda Mısır'da işbaşına ge-
len General Nasr'ın en büyük projelerinden biri de
Asuvan Barajı'ydı. Bu barajın yapum için îngilte-
re'den ve Amerika'dan kredi talep eden Nasır'a bu
kredi verihneyince baraj ınşaatını yerel kaynaklarla
karşılamamn tek yolu kalmıştı: Ingilizlerin imtiyazm-
daki Süveyş Kanalı'nı mıllileştirmek ve kanalın gelir-
lerini ulusal çıkarlar için harcamak. tngiltere ve Fran-
sa derhal Israil'le anlaşarak bir asken operasyon yap-
tılar ve Süveyş Kanalı'nı tekrar ele geçirdiler. Mısır
için Sovyetler Birliği ile savaşmak istemeyen Ameri-
ka, îngiltere ve Fransa'dan Süveyş'teki askerlerini
çekmeleri için büyük baskılarda bulundu. Düşman
saydığı Sovyetler Birliği ile bile bu amaçla BM'de iş-
birliği yaptı. Bu durum, gerektiginde en yakın mütte-
fiklerin bile ulusal çıkarlar için feda edilebileceğini
göstermesi açısından son derece dikkat çekicidir.
Petrol üreticileıi
nasıl örgütlendi*/1950'lerin sonuna ge-
ündiğinde Ortadoğu ülke-
leri,petrolün Ban için öne-
mini kavramışlar ve petrol
kartım Batı'ya karşı oy-
namayakararvermişlerdi.
Yıllardır ülkelerine çok az
gelir sağlayan petrol ant-
laşmalannın yerine ortak
hareket ederek dünya pet-
rol politikasına yön ver-
mek, bu ülkeler için ortak
hedef oldu. Sonuç olarak
14Eylüll960'ta Petrol Öı-
raç Eden ÜUceler Orgütü
(OPEC) kuruldu. Bu örgüt
o tarihten sonra üretim
miktarlannm ve fiyatla-
nn düzenlenmesinde
önemli rol oynadı. Artık
rollerdeğişmişti. Toprak-
lannda petrol üretilen ül-
kelerin de bir sözü olacak-
tı. Ama bu ülkeler büyük
devletlerden ve onlann şir-
ketlerinden tamamen ba-
ğımsız hareket edebile-
cekler miydi? Gelişmeler
gösterdi kı burada zorluk-
larla karşılaşacaklardı. Ni-
tekim bir süre sonra Iran
Şahı, OPEC'ten "Arap
emperyaüzminin bir ara-
a" olarak söz edecekti.
1967 yılına gelindiğin-
de Ortadoğu yeni bir sa-
vaşuı eşiğindeydi. Nasır,
petrolübir silah olarak so-
nuna kadar kullanmaya
kararlıydı. Süveyş krizin-
den beri kanal bölgesinde
görev yapan BM gözlem-
cilerinin ülkeyi terk etme-
lerini istedi. Arkasından
Akabe Körfezi'ne bir ab-
luka uygulaj'arak Israil ge-
milerinin petrol taşunacı-
lığım engeUedi ve Mısır,
Suriye ve Ürdün birlikle-
ri Israil'e saldırdılar. Bu
saldın Israil'i destekleyen
üUcelere karşı uygulanan
petrol ambargosuyla da
desteklendiyse de, gerek
Arap ülkelerinin yenilme-
si, gerekse ambargonun
bazı korujTicu önlemler-
le bertaraf edilmesi. Arap
üUcelerinin petrol silahını
kullandıklan bu ilk dene-
meyi başansız hale getir-
di. Petrolün Batı'ya karşı
etkiü bir silah olarak kul-
lanılması. 1973 yılında
Arap ülkeleri ile Israil'i
bir kez daha karşı karşıya
getiren Yom Kippur Sa-
vaşı'nda görüldü. Özel-
likle savaşın hemen ardın-
dan Amerika'nın Israil'e
askeri destek karan ahna-
sı, Israil'i destekleyen ül-
kelere karşı büyük bir pet-
rol ambargosuna yol açtı.