Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 AĞUSTOS 2004 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Artçı Muharebeleri
BODRUM'UN Yalıkavak beldesindeki Neşe Do-
ğan llköğretim Okulu'nda, yirmi hanım. Kimi öğ-
retmen, kiminin başka işi var, kimi ev kadını.
YakJaşık yüz elli kadar da çocuk. Çevre köyler
ve koylardan ailelerin izniyle gelen, beşinciden
sekizinciye kadarki sınıflann kızlı erkekli öğrenci-
leri. Konuşan, koşuşan, oynayan, soran, öğrenen
ve ister istemez düşünen, araştıran.
Burası, yedi haftalık bir "yaz okulu". önümüz-
deki hafta sonu kapanacak. Yaz bitiyor. Sonba-
hann ve kışın okullan açılınca, bu yüz elli çocuk,
yalnız bu yılın değil, önlerindeki uzun yıllann güç-
lüklerini de çok daha donanımlı ve özgüvenli ola-
rak karşılayacak. Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneği'nin Bodrum Şubesi'ndeki bu özverili ha-
nımlar sayesinde.
Gönüllü hepsi; kimse onlan bu işe zorlamamış,
üyelerden Sezgin Akgüç ve Tuna Balcılar öna-
yak olunca zamanlarını seve seve vermişler. Ço-
cuklan sokaktan, aylaklıktan kurtardıklan için ai-
lelerin hayır dualanndan ve birkaç kunjluşun yar-
dımından başka gelirieri de yok. Okul Müdürü
Nuran Demir'in, kaymakamlığın, Belediye Baş-
kanı Mustafa Saruhan'ın destekleri yetiyor.
Derneğin Şube Başkanı Hatice Yücel, "Yap-
tığınız, aslında bir artçı muharebesi" sözünü
duyunca biraz şaşınyor.
Artçı muharebesi mi?
Evet, cumhuriyet ve çağdaşlık yanlısı toplum ör-
gütlerinin şu sıradaki çırpınışları, bir anlama, te-
ker teker verilen birer artçı muharebesi değil mi-
dir?
Kabul edelim ki, Kemalist cumhuriyetin çağ-
daşlık savaşında bir süredir geri püskürtülmekte-
yiz. Mevzilerin çoğu düşmüş, önemli kalelerzap-
tedilmiştir Bürokrasinin yüksek mevkileri şeriat-
çılığa yatkın olanların elindedir; kamu variıklan bi-
rer birer yerli ve yabancı sömürücülere geçmek-
te, ulusal ekonominin kilit noktalanna başka bay-
raklar çekilmektedir. Teslimiyetin medyası bile var.
Cumhuriyeti koruyacağı söylenen güçlerin han-
gi noktaya kadar tepkisiz kalacağı, hangi savun-
ma hattına kadar çekildikten sonra suskunluğu bı-
rakıp karşı hücuma geçeceği, hattâ geçip geçme-
yeceği de belli değil. Püskürtülüşten endişe du-
yanlanmızın bir bölümü, bu gidişi durdurmak için
yeryer ve kesim kesim, ellerindeki örgütlerie, der-
nek, vakrf, sendika, dergi olarak vuruşmakta, ge-
ri çekilişin yavaşlatılması ve hezimete dönüşme-
mesi için çırpınmaktadır.
Bunun adı artçı muharebesinden başka ne ola-
bilir?
Çünkü, konunun "siyasal" niteliğini, siyasetin
ise "iktidar" amaçlı bir savaş olduğunu bilmek
gerekir. Savaşı kazanacak olan, o savaşın mun-
tazam ordulan, yani siyasal partilerdir. Cumhuri-
yet şimdi şeriatçılık ve ekonomik teslimiyetçilik
önünde geriliyorsa, onu kurtaracak olan da aklın
plancılığına ve ulusal ekonominin bağımsızlığına
dayalı bir siyasal silkinişin partisi olabilir.
Ama, zafer günü geldiğinde, o güne kadar art-
çı muharebesi vererek ayakta kalışı sağlayan gö-
nüllü kuruluşların katkısı asla unutulamaz.
'Bedel' ödemek ya da ödememek...
Toplum olarak, tüm görme ve hareket etme yeteneklerini yitiren bir
onurlu ulusun bilinçli bireyleri olmak yerine, bir kukla-palyaço
olmaya razı değilsek eğer... Dostlanmızın da düşmanlanmızın da,
Türk Ulusu'nun onuruyla oynanamayacağını öğrenmeleri için daha
kaç kez ders almalan gerekecek acaba?..
tsmet KÜR
Y
aşıyormuyuz?..
Işçisi, işvereni,
okumamışı, az
okumuşu, çok okumu-
şuyla; emeklisi, çalışa-
nı, yazan, çizeri, hâki-
mi, savcısı; kısacası tüm
askeri ve siviliyle kos-
koca Türk Devleti... ha-
yatta mı?..
"Türkiye'' denince ak-
la; "eşsiz coğrafyasına;
dün'üne,bugün'üne,ya-
rm'ınasahipçıkarakya-
şayan; bilinçli, özgün,
onurlu insanLann mem-
leketi" gelirdi bir ey-
yam... Çünkü böyleydi,
Türkiye.
Şımdı.-aJabikliginege-
nişbirmezarhk" gelir...
Ve de mezarlann üstün-
de hayasızca, edepsiz-
ce, haince hoplayıp te-
pinen ve türlü diller ko-
nuşan iğrenç suratlı bir
sürü zebani... Çünkü,
şimdi ülkemiz böyledir
ne yazık ki...
ftk çoğumuz da bu ölü
sessizliğinin dayanılmaz
sıkıntjsını, edilgin (pa-
sif) isyanını ve ayıbını
yaşıyor kuşkusuz... Ara
sıra mezarlann kimile-
rinden tekil sesler de gel-
miyor değil. Yazıp çizer-
lerimiz, demeçler veren-
lerimiz var yani: "Bu du-
rum böylegümez!." Ama,
gidiyorişte... "LaikCum-
huırçtirnoiyaşatacağız!"
Yaşatıyormuyuz?.. Ger-
çekten "yaşıyor" mu sa-
yılır, laik, özgün, egemen
Türkiye Cumhuriyeti?
"Gektikterigfeigideifer!"
Ama, günden güne ve de
süratle yayıhp yerleşiyor-
lar işte... "Memkketisa-
tryorbunlar!" diyenlerin
sayısı artıyor. Doğru.
Hem de öyle mecazi an-
lamda değil sadece; gün-
lük anlamıyla, ticari an-
lamıyla da satışta top-
raklanmız. Benzetmek
gibi olmasm, hani Israil
- Filistin benzeri satış-
ta... "Biryılda4binlO5
parçataşmmazsatdmtş."
(21 Temmuz 2004 Cum-
huriyet).
Türk halkının, farkın-
da olarak ya da olmaya-
rak, yaşadığı felaketleri
saymaya kalkışmayaca-
ğun. Zaten biz, şu anda
yaşanmakta olanlan sa-
yarken, yenileri çoktan
hayatımıza girmiş ola-
caktır.
Kısacası, Türkiye
Cumhuriyeti Devleti ve
Ulusu, "YanıTını tüm-
den yitirmek üzeredir. Bu
korkunç gerçeğin tam an-
lamıyla bilincinde olan
kaç kişi vardır 70 mılyon
ınsan arasında?.. Ve bu
gidışın, artık tekil sesler,
3-5 yazı, 1-2 demeçle
durdurulması, hatta ya-
vaşlatılma dönemlerini
çoktan geçmiş olduğu-
nun?..
"Tekil sesler yetmiyor
ama, 3-5 kişinin bir ara-
ya gelerek gerçekleri dO-
lendirmesine izm mi ve-
riHyor?" diyeceksiniz...
Haklısınız. Doğal olarak
iktidann emrinde olan
irili ufaklı emniyet men-
suplan, bir yerde küçük
bir kalabalık gördüler
mi, hemen salıveriyor-
lar polis köpeklerini üst-
lerine... E, ne kadar eği-
timli olurlarsa olsunlar,
onlar da önünde sonun-
da hayvan işte. Haklıyı
haksızı, suçluyu suçsu-
zu nasıl ayırt edebilirler
ki? Aldıklan emri yeri-
ne getirmeyi, yani vah-
şetle, köpekçe saldırma-
yı bilirler sadece.. saldı-
ranlar köpek değil de in-
san olsa, bir miktar olsun
karşı koyabilirler, laf an-
latılabilinir belki..
Yani, "söz"ün hiç işe
yaramadığı o berbat za-
manlardan birini yaşa-
maktadır Türk halkı...
Evet, Mustafa Kemal
Atatürk de: "Geldikleri
gibi giderler!" demişti.
Hem de Türkiyemizin en
karanlık, en umutsuz gün-
lerinde.. demişti ama o
söz, öylesine, söylemiş
olmak için söylenmiş
sözlerden değildi. O dâ-
hi kafanm hazırladığı ve
o çelik iradenin ne paha-
sına olursa olsun uygula-
mayı kararlaştırdığı bir
dört başı mamur planın
seslendirilmiş ufak bir
parçasıydı bunlar. O plan
uygulandı... Türk vata-
nını parçalamayı, Türk
ulusunun onurunu pa-
ramparça etmeyi hayal
eden düşmanlar, "geklik-
lerigibigittiler". Geldik-
leri gibi de değil, şaşkın,
perişan, apar topar gitti-
ler!.. Düşmanla işbirliği
kurmuş, hiç değilse düş-
mana "Dur!" demesini
becerememiş zavallılar
da gitti onlarla beraber...
Ve güçlü, özgün, içerde
ve dışarda egemen, pınl
pınl, laik Türkiye Cum-
huriyeti Devleti kuruldu.
Böylece planın ilk aşa-
ması tam anlamıyla ger-
çekleştirilmiş oldu.
O günkü koşullarda
kurtuluş savaşlan, kanlı
oluyordu; bizim de öyle
oldu! Ne ki, bugünkü ko-
şullarda kurtuluş savaşla-
n ille de kanlı olmuyor.
Nitekim geçenlerde, Sa-
YEDITEPE UNIVERSITESI
GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ'NE
OGRETIM UYESI VE ARAŞTIRMA GOREVLISI
ALINACAKTIR
BÖLÜMÜ
İÇ MİMARLIK
PEYZAJ MİMARLIĞI
1 DOÇENT
3 YRD. DOÇENT
BAŞLICA KOŞULLARI
Iç Mimarfık Bilim / Sanat Dalında Doçentlik Belgesi almtş olmak
iç Mimariık veya Mimariık Bilim / Sanat Dalında Doktora yapmış veya İç
Mimarlıkta Sanatta Yeterlılik yapmış olmak
ENDÜSTRİ ÜRÜNLERİ TASARIMI
GRAFIK TASARIMI
MODA VE TEKSTİL TASARIMI
PLASTİK SANATLAR
SANAT VE TASARIM
1 DOÇENT
1 YRD. DOÇENT
1 DOÇENT
2 YRD. DOÇENT
1 DOÇENT
2 YRD. DOÇENT
1 DOÇENT
2 YRD. DOÇENT
2 ARAŞTIRMA GOREVLİSİ
1 DOÇENT
1 DOÇENT
1 YRD. DOÇENT
Peyzaj Mimarlığı Bilim Dallannda Doçentlik Belgesi almtş olmak
Peyzaj Mimariığı Bilim Dallannda Doktora yapmış olmak
Endüstri Ürunleri Tasanmı Sanat Dalında Doçentlik Belgesi almış olmak
Endüstn Ürunleri Tasanmı Sanat DaJında Sanatta Yeteriilik veya Doktora yapmış olmak
Grafik Sanat Dalında Doçentlik Belgesi almış olmak
Grafik Sanat Dalında Sanatta Yeteriilik veya Doktora yapmış olmak
Tekstil Sanat Dalında Doçentlik Belgesi almış olmak
Tekstil Sanat Dalında Sanatta Yeteriilik veya Doktora yapmış olmak
Moda ve Tekstil Tasanmı Bolumü Lisans Mezunu olmak
Resim Sanat Dalında Doçentlik Belgesi almış olmak
iç Mimariık. Mimariık, Endüstri Ürunlen Tasanmı, Grafik Tasanmı, Moda ve Tekstil Tasanmı
gibi bölümlerde Doktora yapmış ve Tasanm konusunda Doçentlik Belgesi almış olmak
iç Mimartık, Mimariık, Endüstri ÜnJnlen Tasanmı, Grafik Tasanmı, Moda ve Tekstil Tasanmı
gibi bölümlerde Sanatta Yeteriilik veya Doktora yapmış olmak
1- Doçent ve Yardımcı Doçent kadrolanna başvuran tüm adaylann (Sanat ve Tasanm Bolumu hariç) ingılızce TOEFL sınavlanndan en az 600 ve daha yukan not aldıklannı gosteren
belgeye sahıp olmalan gerekmektedir (Doktorasını Ingıltere veya USA'da yapanlardan TOEFL belgesi aranmaz).
2- Araştırma Gorevlilığı kadrolanna başvuran adaylann ingilizce TOEFL sınavından en az 550 ve daha yukan not aldıklannı gosteren belgeye satııp olmalan gerekmektedır
3- Sanat ve Tasanm Bölumunde Eğrtım - Oğretm öılı telyanca olup, bu Bolume başvuran Doçent ve Yrd. Doçent adaylannın ders anlatacak duzeyde italyanca bildiMenni kanıtlamalan
gerekmektedır (KPDS'den az A almış olmalan gıbı).
4- Araştırma Görevlılığı Kadrosuna başvuran adaylann en az 45 puan almış olduklan LES Belgelennı getırmelen gerekmektedir.
J
5- Başvurular Yedrtepe Unıversıtesı.Guzel Sanatlar Fakultesı'ne yapılacaktır Doçent ve Yrd Doçent adaylannın başvuru dosyalannı (yayınlar ve difler çalışmalar)
3 nusha, Araştırma Gorevlısı adaylann ıse 1 nusha olarak vermelen gerekmektedır.
6- Son başvuru günü gazete ilanını izleyen 15. gündur.
Başvuru için adres ve telefon numaraları:
Güzel Sanatlar Fakültesi, Kayışdağı cad. 34755 Kayışdağı / İstanbul Tel: (0216) 578 08 45 - 578 08 48 e-mail: acemil@yedttepe.edu.tr
yın Recep Tayyip Erdo-
ğan da yaptığı bir konuş-
mada. böyle bir sivil ha-
reketten söz ediyordu sa-
nınm. "•Samnm" diyo-
rum, çünkü ne Sayın Er-
doğan yeterince açık ko-
nuştu ne de o konuşma,
toplumda, önemi orarun-
da ilgi gördü... Ve böyle-
ce, adeta havada kaldı, o,
bir çeşit
w
çağn''yı anım-
satan sözler.
Anımsanacağı gibi,
Sayın Erdoğan'a "ka-
dınlann örtünmeleri,
imanı hatip çıkışlı genç-
lerin sorunlanyla" ilgı-
li bir soru yöneltilmişti.
Bu cesur soruyu özet ola-
rak şöyle yanıtlamıştı
Sayın Erdoğan:
"Bu durumdan biz de
rahatsızız. Ancak, bu işin
bir bedeli vardır!.. Biz,
yönetim olarak bu bede-
li ödenıeve hazır değiliz;
siz bu bedeli ödemeye ha-
zır nusımz?.. Siz, yavru-
cuJdannEm sorunlannın
çözümlenmesi, haklan-
nuı ahnması için gereğin-
ce, yeterince uğraş ver-
miyorsunuz... Evet, bu-
nun bir bedeli vardır; biz
bu bedeli ödemeye hazır
değiBz; siz bu bedeli öde-
me>e hazır nusınız?"
Bilinir kı, Sayın Recep
Tayyip Erdoğan, sadece
hareketin değil; her sözün
de bir ya da daha çok be-
deli vardır Hele de bu
sözler, bir başbakanın,
kalabalık bir insan toplu-
luğu karşısında söyledi-
ği sözler ise... Ama o Sa-
yın Başbakan'm sözleri
yeterince açık değil idiy-
se, bize, yani biz Türk
halkına, bazı sorular sor-
mak hakkı doğmuş olur.
Sayın Erdoğan,
1) O sıradaki ses tonu
ve mimikleriyle iyice kış-
kırrıcı v e yönlendirici bir
davet niteliğini kazanmış
olan o soruyu halka han-
gi sıfatıyla sormuştur:
a) Laik Türkiye Cum-
huriyeti Hükümeti'nin
başı, yani Başbakanı ola-
rak mı?,
b) Adalet ve Kalkınma
Partisi'nin başı, yani Ge-
nel Başkanı Recep Tay-
yip Erdoğan olarak mı?..
Aslında ya da bir bakı-
ma, durum, öyle soru fa-
lan gerektirmeyecek ka-
dar açıktır. (Sayın Erdo-
ğan bu konuşmayı, halka
\ e basına açık bir yerde,
halkın ve basının önün-
de, sere serpe yapmıştır.
O halde açıkça, Başbakan
olarak konuşrnuştur. Ya-
ni Başbakanımızın, 2 kez,
hem de üstüne basa basa
sorduğu soru, hepimize,
tüm Türk Halkı'na so-
rulmuş demektir... Ve
Türk Halkı, kendisine so-
rulmuş bu soruyu yanıt-
lamak için, söz konusu
"bedel"in "ne" olduğu-
nu, "neyin" karşılığı ola-
rak ve "kbn"e ödenece-
ğini bilmek hakkına sa-
hiptir.
Bu konuda, yani, o so-
runlann ortadan kalduıl-
ması konusunda, "bedd"
ödemeye hazır çok kişi
var, Sayın Başbakan... Bu
ilerlemiş yaşıma karşın
böyle yaşamsal bir ko-
nunun çözümünde "be-
del" ödemeye ben de ha-
zınm... Ama yine de açık
ve kesin öğrenmek iste-
rim; sözünü ettiğiniz o
bedel. neyin nesidir, ne-
yin karşılığı olacak, kime
ödenecektır?
Sayın Başbakanımız-
dan açıklama beklerken,
durum değerlendırmesi
yapmak. içinde bunaldı-
ğımız sosyal, ekonomik,
politik, kültürel karma-
şanın nedenleri hem de
çözüm yolları üstünde
tekrar tekrar kafa yor-
mak, yeni fikirler üret-
mek biz sade vatandaşla-
nn en doğal hakkı hem de
görevidir elbette.
Bunca keşmekeş içın-
de yitip gitmesine en izin
verilmeyecek olan, en
yaşamsal değer. hiç kuş-
kusuz, "ulusal onuru-
muz
Tl
dur. Ulusal onu-
run, bir ulusun geçmişi
ve geleceği olduğunu
unutturmak isteyenlerin
çoğaldığını görmek, his-
setmek; ulusal ve kişisel
gururu olan herkesi ha-
rekete geçirir, geçırme-
lidir de...
Hareketin başlangıcı,
düşmanlanmızın istek-
leri doğrultusunda, vata-
nın ve vatandaşın kafası-
na geçirilmek istenen
"çuval"ı çekip, geçirmek
isteyenlerin suratlanna
firlatmak olmalıdır kuş-
kusuz.
Toplum olarak, tüm
görme ve hareket etme
yeteneklerini yitiren bir
onurlu ulusun bilinçli bi-
reyleri olmak yerine, bir
kukla-pah/aço olmaya ra-
zı değilsek eğer... Dost-
lanmızın da düşmanlan-
mızın da, Türk Ulusu'nun
onuruyla oynanamaya-
cağını öğrenmeleri için
daha kaç kez ders alma-
lan gerekecek acaba?..
Bu arada, dosta düş-
mana, uçan kuşa borçlu,
hem de sadece faiz ve
abur cubur için borçlan-
maya devam eden bir
devlet yönetimine sahip
olduğumuzu biliyorum.
Ne ki, devletleri borçlu ol-
sa da, hatta bir zavalh uy-
du, bir emir kulu haline
gelmiş olsa da; onur sa-
hibi uluslann pes etme-
yeceklerini de biliyorum.
Çünkü, bireyi obnaktan
onur duyduğum Türk
Ulusu, yaşayarak ispat
etmiştir böyle olunabile-
ceğini Çanakkale Sava-
şı'nda.. TürkOrdusu'nun
geçit vermediği Kurtu-
luş Savaşı'nda... ünifor-
malısı, üniformasızıyla
tüm halkırruzın, döne dö-
ne hezimete uğrattığı,
topraklanmızdan kovdu-
ğu; donanımlı, besili or-
dular da, gene gırtlağı-
mıza kadar borçlu oldu-
ğumuz aynı zengin dev-
letlerin ordulanydı.
Ve genç Türk Devleti,
elbette halkına güvene-
rek, halkının yardımıy-
la, önce Kurtuluş Sava-
şı'nı kazandı, ardrndan,
bütün yoksulluğuna kar-
şın, Osmanh'nın yıllan-
mış borçlannı sonuna
kadar ödeyerek ulusal
onuruna bir kez daha sa-
hip çıktı. Bir yandan da
süratle ve hiç borçlan-
madan -tabii planlı ola-
rak- kalkınmayı sürdür-
dü, dünya devletleri ara-
sındaki saygın yerine ye-
niden oturdu.
"Bu ne cahil kadın..
ekonomi bilgisinden de
ne kadar yoksun» Hele
dünyamızm yeni yüzün-
den ne kadar habersiz"
mi diyorsunuz?.. tnanın
ki, ne ekonomi cahiliyim
ne de dünyamızın sizin
"yeni" dediğiniz yüzün-
den habersizim. Ancak,
dünyamızın bugünkü pis,
dalavereci, zalim yüzü-
nün, tarih boyunca taşı-
dığı yüzlerden, "öz" ola-
rak, hiç de farklı olmadı-
ğının, birçoklan gibi ben
de farkındayım. işte bu-
nun içindir ki, yakın ta-
rihimizden örnekler ver-
dim. Bugünkü ekonomik
durumumuzun. aşağılık
duygusuna kapılmak,
ulusal ve kişisel onuru-
muzu yitirmek, yabancı-
lann emir kulu haline gel-
mek için asla geçerli bir
neden olmadığını hep bir-
likte anımsayahm iste-
dim. Halk olarak neler
yapabilecek, neler yara-
tabilecek olduğumuzun
bilincinde olmak, onuru-
muzu ve topraklanmızı
kurtarmanın da, koruma-
nın da, en emin hem de
dumansız silahıdır.
Öte yanda, Başbakanı-
mız elbette haklıdır; her
şeyin bir bedeli vardu- ve
"ogûn" geldiğinde her-
kes, tabii tam bir beraber-
lik içinde herkes; genci
ihtiyan, sivil toplum ör-
gütleriyle, sendikalan,
işçisi işvereni, okumu-
şu okumamışı, kısacası
askeri siviliyle, bu be-
deli ödemeye hazır ol-
malıdır. İşte, Türk Hal-
kı için "bugün" "o
gün"dür dostlar... "Bu-
gûn" "dün" olduğunda,
"yann"ı kurtarmak için
yapacak hiçbir şey^kal-
mamış olacaktu"!
PENCERE
Takdir-i llahi
İstifa' Diyor.
Eski kadınlar, bu gibi durumlarda 'gaip 'ten me-
det umarlardı:
- Tövbe estağfurullah.. tuuu.. tuuu... üstüme
iyilik sağlık...
Çok zorlanırlarsa kurşun döktürmek, türbeye
mum yakmak, adak adamak ve uğursuzluğu def
etmek için Pabucu Büyük Hoca'ya başvurmakyön-
temlerini kullanırlardı...
Neoluyoruz?..
Başta Recep Tayyip olmak üzere, Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldınm ve Demiryollan Genel Mü-
dürü Süleyman Karaman bilmem ki ne düşü-
nüyorlar?..
Olanbitenler 'takdir-i ilahi' mi?..
•
Birinci tren kazasının ardından hemen piyasa-
ya sürülen sebep neydi:
- Allah'ın takdiri!..
Ikincisinde gerekçe yinelendi...
Peki, üçüncü tren kazasından sonra, Başbakan
Ulaştırma Bakanı ve Demiryollan Genel Müdürü
nesöyleyecekler?.. Recep Tayyip Erdoğan 'isti-
fa' sözcüğünü dile getiren gazeteciyi yine azar-
layacak mı:
"- Haddini bil!.."
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldınm koltuğunda
yan gelip kaykılacak mı?..
Demiryollan'nın Genel Müdürü Süleyman Ka-
raman hiçbir şey olmamış gibi makamında otu-
racak mı?..
•
Tren kazalannda sorumluluğu Allah'a yükleyip
aradan sıyrılmaya çalışan AKP'li takıyyeci iktidar
sahiplerinin öyle görülüyor ki Tann ile aralan iyi
değil...
Köylü yağmur duasına çıkıyormuş; Bektaşi'nin
bahçesinin önünden geçerlerken Baba Erenler ka-
labalığın başını çeken imama sormuş;
- Nereye?..
- Karşı tepeye yağmur duasına gidiyoruz..
Bektaşi:
- Hiç zahmet etmeyin.. dedikten sonra, sırtın-
daki kirii mintanı çeşmenin yalağında yıkayıp çi-
tin üstüne asmış; derken günlük güneşlik hava-
da birden bulutlar belirip yağmur yağmaya baş-
lamasınmı?..
Köylü sormuş:
- Nasıl yaptın bu işi?..
Bektaşi:
- Yukardakiyle aram iyi değil, demiş, bugünler-
de hep zıddıma gidiyor...
•
öyle görünüyor ki bizim takıyyecilerin artık yu-
kardakiyle aralan iyi değil...
Birinci tren kazası Allah'ın takdiri..
Ikinci tren kazası Allah'ın marifeti..
Üçüncü tren kazası da Allah'ın cezası..
Peki, ama Başbakan'm, Ulaştırma Bakanı'nın,
Genel Müdür'ün hiç mi sorumluluğu yok?..
Bu ne biçim hükümet?..
Takdir-i ilahiye sığınıp makam odasının koltu-
ğunda uyuklamak, faydasız kilisenin kürsüsün-
de oturmaya benzer; kazaya uğrayan müminler
öteki dünyaya yollanırken istifa etmeyen takıyye-
cilerde vicdan hak getire!..
•
Üçüncü tren kazasından sonra yorum yapar-
ken ne diyeceğiz?.. Kim bilir belki de Allah, ta-
kıyyeci takım istifa etsin diye üst üste trenleri de-
virip çarpıştınyor, vagonlan raydan çıkanp masum
insanlan kurban ederek bu iktidan uyarmaya ça-
lışıyor...
ANMA
Işçi sınıfınuı büyük önderi,
sendikamızın kurucusu ve
ilk Genel Başkanımız
HÜSEYİN PALA'yı
(1926-1988)
aramızdan aynhşının 16. yıldönümunde
rahmet, özlem ve hasretle anıyoruz.
Mücadelesi yolumuza ışık rutacakhr.
Belediye-tş Sendikası
Genel Yönetim Kurulu
Anma törenı İstanbul Zıncırlıkuvii Mezarlıgı
Tarıh : 14 Ağustos 2004 Cumartesı
Saat 11 00"