Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYRA CUMHURİYET 27TEMMUZ2004S/
14 KULTUR kultur@cumhuriyetcom.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
BanaBir ŞeyhlerOluyorVdmaz Erdoğan'ın yazıp sahnelediği ve
BKM Oyuncularrmn sunduğu "Bana Bir
Şeyhler Öhıyor" 2002 yılından bu yana sü-
rüyor. Bsn ayunu birkaç ay once izleyebildim.
Bindolayındaseyirciyle birlikte. Televizyon-
da görduğüm kadanyla BKM Oyuncuları"nın
seyircisi yaz turnelerinde de sayıyı düşürmü-
yor.
Seyurcının son yıllarda tıyatrodan ıyiden
iyiye uzaklaşıp uzaklaşoıadığı konusundaki
tartışma.ar süredururken, BKM Oyuncula-
n'nın oyunlannı yıllarca sürdürebilmesi dü-
şündüıüyorinsanı. Olayı yalnızca "YılmazEr-
doğan"uı yıllardırmedyanın gündeminde ol-
masına bağlayarak kestirip atmak kolaya kaç-
mak olabilir. Hadi "•Otogargara"da "Mükre-
min" biçemi oyunculuk gündemdeydi de oyun
üçü aşkın vıJ (464 oyun> surdü dıyelım. Üç
yılı aşan ve 504 oyuna ulaşan. üstelik 10 ödü-
le değer bulunan "Sen Hiç Ateşböceği Gör-
dün mü?" başlayıp tutulduğunda Erdoğan
sahnede bile değıldi. Bu kez de "Demet Ak-
bağ"ın "medyatik" özelli ğini mı vurgulama-
h? O zaman •'Bana Bir Şe>hJerCHuyor''un ru-
tulmasını da "Mzontde"l i fılmlere ve "Altan
Erkekfi" etmenine bağlayıp mı rahatiayaca-
ğLZ'
7
Son 15 yılda "medya" yoluyla kazanılmış
popülerlikten yararlanara-k tıyatro yapan on-
larca sanatçının kurduğu topluluklann çoğu-
nun önce parlayıp kısa sürede sönüverdiğıni
anımsarsak, BKM Oyunculan'nın seyircı-
siyle yıllardır sürdürdiiğü yoğun ilişkiyi sıra-
dan "•geneUeme"lerle açıkdayamayacağımızı
görürüz.
BKM Oyunculan'nın başansı Öncelikle
"kurumlaşma" yolunda sağlam adımlar atıl-
mış olmasından kaynaJdanıyor. Beşiktas Kül-
tür Merkezi'ni ve BKM Oyunculan'nı Yıl-
maz Erdoğan'la birlikte kurmuş olan Necati
Akpuıar m "çeku-dektenyetişme" bir "tiyat-
ro yöneticisi''' olması; dahası. BKM'nin yal-
nız tiyatro değıl, televizyon. sinema projele-
rini ve başka ek organizasyonlannı da tek el-
den yönetmesı bu kurumlaşmada önemlı bir
etken.
Bu tür bir kurumlaşma içinde oluşturulan
sanatçı ekibi de hep daha önce alanında "yet-
kjn" olduğunu başka topluluklarda kanıtla-
mış ya da "umut verdiğüıi" göstermiş kişi-
lerden oluşuyor. Dıkkat ediyorum, topluluk-
tan aynlanlann yerini hem daha önce sınan-
mış ve "gideni aratmayan"' nitelıktekı, hem
de "sahnede ekip içi Uetişim" sağlayabılecek
disıplinı ve esneldiği olan sanatçılar doldu-
KM Oyunculan'nın son oyunu "Bana Bir Şeyhler Oluyor"
iki yıldır sürüyor. Yılmaz Erdoğan tiyatrosuna özgü, gülmece ile
hüznü buluşturma adına yapılmış bir başka deneme. Ama bir
doruk noktası değil.
ruyor. Bu nedenle de geçen zaman ıçınde "ta-
kun oyunu" da, "bireysel oyunculuk" da ge-
lişiyor. Yaratılan tiyatro ortamının altında ise
ağırhkiı olarak Yılmaz Erdoğan ımzası var.
Erdoğan, öncelikli olarak bir "yazar tiyatro-
su" oluşturma yolunda. Haldun Taner'in
1960'larda kurduğu ve çoğunlukJa kendi oyun-
lanyla beslediği Devekuşu Kabare Tiyarro-
su, Şensoy'un Ortaoyunculan'ndan sonra
"yazar tiyatrosu" kurup taşımanın sorumlu-
luğunu Erdoğan da sırtlamış görünüyor.
Eğitimil, deneyimll bir kadro
Taner'den farkJı olarak Şensoy gibi, Erdo-
ğan da kendi oyunlannda sahneye çıkıyor.
Şensoy gibi, Erdoğan'ın da "medyatik" bir
oyunculuk biçemi var. Ancak, Şensoy'un ter-
sine Erdoğan'm -fars ağırlıklı- oyunculuk bi-
çemi kendi yazdığı oyunJarla zaman zaman
çelişiyor. Çünkü Erdoğan "kahkaha" yara-
tan bir tiyatro ortamında "hüznü yakalama-
yı" seven biryazar. Bu hüznü "VTzontele 1"de
oyunculukta da yakalamışken, tiyatro sahne-
si için kurguladığı güldürücü- buruk metin-
lerde oyunculuğuna aktarrruyor.
Topluluğun sahnedeki en "sanp sarmala-
yKa" kişiliği kuşkusuz Demet Akbağ. Tann'nın
bol bol verdiği yeteneği eğitimle, yirmiyi aş-
kın yıllık tıyatroculuk deneyimiyle. hem dram
hem komedi duyarhlığıyla ve -kendine güven-
den kaynaklanan- "alçakgönüllülükle", bir-
likte oynadığı sanatçılara gösterdığı saygıy-
la pekiştirmiş, önemli bir "yıküz"!
Altan ErkekK'nin katılmasıyla BKM Oyun-
culan yeni biryıldız daha kazandı. Erkekli'nin,
gördüğü tiyatro eğitimine kattığı, neredeyse
otuz yılı bulacak olan -çoğu AST'a venlmiş-
"ağır tiyatroenıeğrnin değeri ancak bihnme-
ye başladı. İnce uzun bir yolda aşılmış kilo-
metrelerden sonra...
Ekibin öteki elemanlanna gelince. seyirci
çoğunu öncelikle televizyon yoluyla tanımış
olsa da, ZerrinSümerden TolgaÇevike, hep-
si de ya tiyatro okullanndan ya da tiyatroya
yıllarca emek vererek yetişmış sanatçılar. Mü-
zikçisinden sahne tasanmcısına, bir yapımı
oluşturan tüm sanatçılarda aynı sağlam tiyat-
ro altyapısından geliyorlar. Bütün bu sapta-
malarla. BKM'nın tiyatro ürünlerinın, "ha-
fife almma" eğılımi gösteren başarısının al-
tında. "dersahnmasr gereken bir "profesyo-
neJlik" yattığuıı vurgulamak isriyorum. "Ba-
na Bir Şeyhler Oluyorr>
a gelince... Oyun, de-
ğerleri çarçur edılip çaresiz bırakılmış toplu-
mumuzda bir dargelirli aıle ortamında yaşa-
nan "ağırealmişliğin*' "*küçük ûrsatcûıklar''la
dengelenmeye çalışıldığını, ancak bunun bi-
le başanlamadığını, dahası, küçük bahklann
hiçbir zaman büyük balık yutamadığını dıle
getiriyor.
BKM oyunlarının en özenlisi
Yılmaz Erdoğan, yedıği darbeler sonucun-
da, olağan gerçeklik düzlemının dışına çıkıp
Tann ile görüşmeye, dahası "duvar"ı (tiyat-
ronun 4. görünmez duvarını) aşıp seyirci ka-
labalığını da görmeye başlayan babanın dra-
mını işlerken, biryandan da fars ağırlıklı sah-
nelerle dozu hafifletıyor. Erdoğan "hafiflet-
me" işlemine zaman zaman. kendi deyışiyle,
"kendini tutamayarak" kendi fars oyuncuf u-
ğuyla da katkıda bulunuyor.
Sanki yazma aşamasında yakalayamadığı
"ciddi-komik" dengesini yönetmen ve oyun-
cu olarak kurmaya çalışıyor, ama olmuyor; çün-
kü bu yolla oyunda güldürücü ve buruk olan
arasında yalnızca "sentetik" bir denge kuru-
labiliyor. Anneyi oynayan Demet Akbağ ise
dramatik ve komik olanı dengelemede çok ba-
şanlı. Altan Erkekli de babayı. yaşadığı ağır
(ama görüntüsü gülünç) travmayı canlandırır-
ken öylesine doğal bir oyunculuk sergiliyor
ki gülerken ağlayacağınız geliyor.
"Bana Bir^Şeyhler Oluyor'', Yılmaz Er-
doğan tiyatrosunun özgün bir ürünü. Yaza-
nn "zekâ"sı ile "höner"mi buluşturma yo-
lunda attığı bir başka adım... Ancak, bugü-
ne dek izlediğim BKM tiyatro yapunlannm
en özenlisi.
Stockholm Caz Festivali bu yıl önemli isimleri ağırlamaya devam ediyor
Feslivalde IMT diva
GÜRHAN UÇKAN
STOCKHOLM - Stockholm
Caz Festivali'nde yıldız yagmuru
sürüyor. Geçen hafta Stevie VS'on-
der"ın Stockholm Futbol Stadyu-
mu'nu tıklun tıkltm dolduran muh-
teşem konserinden sonra sıra Ame-
rikalı siyah incı ve
u
diva" Angie
Stone'da. Çarşamba günü Stock-
holm'e gelen Stone. yeni albümü
"Stone Love"ın tanıtımını yaptı.
Sanatçı, bu albümün adı olarak
daha önce "Diaryofa Soul Sister"ı
düşündüğunü, ama AJice Keys "in
yeni albümüne "Diary of Alice
Keys" adını koyacağını öğrenin-
ce değiştırdığını söylüyor.
Angie Stone, "Dûnyada' Stone
Lovedan daha büyük aşk yok-
tur" şeklındeki sözünün yanlış
anlaşılmamasını istiyor ve şu açık-
lamada bulunuyor:
"Bununla. kişinin kendisinin ta-
nıamı>la, eksiksiz bir şekilde sev-
mesini kastediyorum. Bencilce de-
ğil, kendinden gurur duyarak ve
kendinesaygıgöstererek- BÖ\ leya-
pan insanlann sayısuun çok daha
fazla olmasını isterdinı: Etinden
gelen her şeyi yapmaya, karşısuı-
daldni dinlemeye ve başkalaruun
haliyle ilgilenmey e her an hazu* in-
sanlann sayısının."
Tombul ve mutlu
Angie Stone, kendisinin "diva"
ve "tannça" olarak tanımlanma-
sını istemiyor.
"Ben Ud çocuğuna, anne ve ba-
basına bakan yabuz bir kadınım.
Geçimimizi sağlamam içinyahnz-
ca müzikyetmiyor, tete\izyon vesi-
nema da gerekiyor. Bana kahrsa bir
'diva' erişDemeyen, çok uzaklar-
daki bir kişidir. Ben insanlann be-
ni öyle uzakta görmelerini iste-
menı.
Bir konuda başarüı olan biri, di-
ğer insanlardan, üstün demek de-
ğildir. Ben de bir sekreter veya
santral görevlisi gibijim. Tek far-
kun, şarkı söyleyerek para kaza-
nabilmem.'*
Angie Stone, çeşitli endüstrile-
Stockholm Caz
Festivali
kapsamında
Amerikalı siyah
inci Angie Stone,
yeni albümü
Stone Love 'ın
tanıtımını yaptı.
Sanatçı, bu
albümün adı
olarak daha önce
"Diary ofa Soul
Sister "ı
düşündüğunü,
ama Alice Keys 'in
yeni albümüne
"Diary of Alice
Keys " adım
koyacağını
öğrenince görüş
değiştirdiğini
sÖYÎüyor.
SANATÇININ YAŞAMI VE YAPITLARI
rin, genç kızların yaşamını zehir
ertiJderini ve asla ulaşılamayacak
bir ideali önlerıne koyarak onlan
çıkmaz yola yönelttikJerini söylü-
yor.
"Çünkü, kusursuz olabilmcn
için açuktan öunen, korkunç ko-
şullar altında yaşaman gerek. Ca-
nm küçük bir dondunna yemekis-
tiyorsa onu, bir dolu kurah çiğne-
diğin duygusuyla bir suçlu gibiye-
meyeceksin. Endüstrilerin zengin
heriflerinin kesesi dolsun diye ol-
duğundan başka bir kişi gibi ya-
şamakzorunda kalnıamahsuı. Ben
deönceleri 'etli butlu kadın' oldu-
ğum için çok acı çektim.
Ama sonunda, bu kompleksi v en-
dim ve kendimi, eskisinden çok
daha fazla sevmeye başladını.
Müziğimle istediğim saygnıhğı
elde etmevi başardım."
Angie Stone, "Stone Love"da,
197O'lı yılların Betty Wright'ıy-
la işbirliği yapıyor. Wright. "Cle-
an Up Woman" ile ünlenmişti.
.Ancak bir sonraki albümü de ufuk-
ta görünüyor. 17 yaşındaki İngi-
liz soul fenomeni Joss Stone ile
"Muıd^Body&Soul" adlı albümü
hazırlamakta. Basın da "SanJdön-
cekiyaşamında soul yıldıznmış gi-
bi şarkı söjiediği'' belirtilen Joss
Stone hakkında şu yorumda bulu-
nuyor: "Çok çaüşkan. ama henüz
yeteıii deneyime sahip değil. Zor
ve büyük büyük besteleri
seslendirecek sese ve güce sahip.
Zamanla deneyim kazanınca,
yorum gücü de artacak."
Nazmi Ziya 'yla
tanıklıkKüitür Servisi-Atila Taşpuıar'ın
titiz bir çalışmayla. sanatçıyı ve ya-
pıtlannı özenle ele aldığı 'NazmiZi-
ya' adlı kitap; Türk resmınin önem-
li temsilcilerinden, bir dönemin en
güçlü tanıklanndan olan Nazmi Zi-
yaGüran'ı (1881 -1937) farklı yön-
leriyle ele alıyor. Taşpınar, sanatçı-
nın yaşamına eğilirken, okura. çe-
şitli başhklar altında bir derleme
sunma yolunu seçiyor. 'Savaşlar,Çö-
küşler, Değişimler', 'Sanat', 'Sanat
Yolunda' kitabın bölümlerinden sa-
dece birkaçı. Sanatçının kitapta yer
verilen çok sayıda yapıtı arasında, tu-
val üzerine yağlıboyalan; aynca.
farklı konularda çalıştığı, portre, oto-
portre, natürmort \'e peyzajlan var.
Kitapta, - bugün yeri bilinmeyenler
dışuıda - sanatçının hemen riemen
tüm yapıtlan yer alıyor. Kitabuı son
bölümlerinde, sanatçuun nerede ol-
duğu bilinmeyen yapıtlannın tanı-
tımına da yer veriliyor. Tüm bu ya-
pıtlar, Gürrn'uı sanatının çizgisi ve
gelişim sürecini ele alan ve bu çer-
çevede belli başlıkJar altında hazır-
lanan metinler eşliğinde, tarih sıra-
sıyla yer alıyor.. Güran'ın aile albü-
münden fotoğraflar, kendi sözcük-
leriyle ve anlatımıyla. sanat, sana-
tına bakışı, özgün metinJeriyle kitap-
ta yerini almış. Açmış olduğu ser-
giler hakkında tarih ve yer bilgisi
gibi sanat yaşamına ilişkin aynntı-
lar da. Kitapta 'Çabalar ve Son Ser-
gi' adlı bölümde, sanatçı 1937'de
açtığı 'Son Sergi'sini anJatıyor ken-
di sözcükleriyle: "...SanathaUciçin-
dir. tnsanlar evlerinin duvaıianna
asüklan resimden yararlamnaİKur-
lar. Bir tablo. bir müzik parçası gibi
haz vermelidir. Deniz ve dağ rengi,
maviveyeşü, ma^i vesaruun bağdaş-
ması, izle>enlere hoş bir tat verir.
l tanmasam. resimle doğamn ne U-
gisivar diyeceğim.Fakatkaçınılmaz
olarak o da diğer varbklar gibi
doğanın içindedir. Masa doğaya çok
uygun olduğu haMe onun doğada
bir benzeri yoktur. Resinı de böyle
olmahdır..."
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Masallard)
Cihangir'deki kira evinde yaşıyoruz. Geçmi
Bir Daha Geri Gelmeyecek Zamanlar zaten or<
da, o evde, o semtte yaşananlar değil mi?
Sıcak, baygın bir yaz öğledensonrası. Ben, ye
mekodasındaki, dededen kalma sedıre uzanm
şım. Gözlerimi duvara, duvarda asılı duran, ns
kışlı Iran halısına çevirmişim. Ama annemi dinl
yorum. Annemi, sırmadan kılıç tutmuş, güne
yeleli arslana baktığım için şu an göremiyorurr
Anneciğim, sedirin tam karşı köşesindeki, si
yah, çatlak çatlak maroken koltukta oturuyor.
GÖrmüyorum ya; yine de oturuş şeklini, elin
de tuttuğu ince kitabın kırmızjlı bordolu kapağı
nı -biri kız, diğeri oğlan, iki çocuk, yine kırmızı ka
paklı kocaman bir kitap okuyorlar; kızın handiy-
se kitaptan da büyük bir kordelası var...-, ince par-
maklarını, taşlan karartılı ışınlar saçan pırlants
alyansını, çiçekli, koyu renk basma entarisini,
pembe ve saydam çerçeveli gözlüklerini, kır düş-
müş permanatlı saçlarını ezbere biliyorum.
Birtürlü uyumamışım. Kimbilir kaçıncı masal!
Annem benim için okuyor: "Prenses Rozet".
"Ama başındaki sözü de oku," diyorum.
Çünkü bu masalı ve bütün bu kitabı ben yaz-
mışımcasına ezbere biliyorum. Çocuklara Altın
Masallar adeta evın bir ferdi.
"lyilik yolunu tutan kimseler," diye sürdürü-
yor, kır saçlı, yüzünü görmesem de, bakışlarının
hep şefkat dolu olduğunu bıldiğim yorgun kadın;
"ummadıklannimete nailolurlar. Onlan çekeme-
yerek devirmeye çalışanlar, kazdıkları çukura
kendileh düşerier."
Sonra Prenses Rozet'in harikulade masalı baş-
lıyor:
"Vaktiylebirkral ve kraliçenin üç kızı vardı. Bun-
lardan iki büyüğü ikizdi. Bin'nin adı Oranjin, di-
ğerininki Kusset idi. Ikisi de güzeldi, fakat huy-
lan çirkindi.
Onlardan üç yaş küçük olan Rozet ikisinden
de güzel ve iyi huytu idi. Bu kızın vaftiz anası biı
peri idi."
O zamanlar perilere hâlâ inanıyordum. Pren-
ses Rozet'in vaftiz anası olan peri gibi. benim de
hayatma bir perinin çıkagelecegıni umuyorve bek-
liyordum. Bu peri muhakkak ki hep tülden giysi-
ler kuşanmış olacaktı. Tüller renk renkti ve bun-
lar hep gün doğuşunun renkleriydi...
Prenses Rozet'e gelince, anababası kraliçey-
le kraldan uzakta büyütülmüştü. Niceyıllar son-
ra onlan ziyarete geliyor. ablaları Oranjin'le Kus-
set'ın kıskançlığıyla karşılaşıyordu. Vaftiz anası
Perinin gizli yardımları olmasa, başına gelmeyen
kalmayacaktı. Prens Şarman -Kimdi? Hangi ül-
keden gelmişti?..- daha görür görmez Rozet'e
âşık olur. Oranjin'le Kusset, kızkardeşlerini gez-
direcek arabaya en azgın iki atı koşartar. Ama son
anda Şarman Rozet'i kurtarır...
Oranjin'le Kusset ise, kendi arabalanndan fır-
layarak -Ikisi de tanınmasınlar diye peçelidir!-, ya-
ralanırlar. Birinin alnında, diğerinin sağ yanağın-
da birer iz kalıyordu. Böylece kıskançlıklannın
cezasını buluyorlardı.
Fakat "Prenses Rozet" masalında, Kusset'in
mi alnında iz kaldığı, ya da, Oranjin'in mi sağ ya-
nağından yaralandığı, ya da tam tersinin mi ol-
duğu belirtilmemişti. Bunu çok merak ederdim.
Bazı günler Oranjin alnından yaralanıyor, bazı
günler de Kusset. Ya da, bazı günler Kusset'in
sağ yanağında yara izi kalmış oluyor, bazı gün-
ler de Oranjin'in... öyle düşünüyor, öyle kuruyor-
dum.
Nice zamanlar dinlediğim, sonraları nice defa-
lar okuduğum bu masal bana düşlemin her ka-
pısını hızla, arka arkaya açmıştı. Handiyse, ken-
di dünyamıza ait bütün zamanlardan ve mekân-
lardan kurtuluyor; işte sözgelimi Kumrulu Yokuş
Sokağı'ndaki apartmanın ışık göımeyen en att ka-
tındaki evimizden bir başına çıkıp gidiyor; daha
orada, sedirde yatarken, uzayın boşluklanna, an-
cak varsayabileceğimiz sonsuzluk birimine ka-
rışıyordum.
öneriler:
Kitap/Anamın Kitabı, Yakup Kadri Karaosma-
noğlu, İletişim Yayınları. (Eşsiz güzellikteki bu
anılan yeniden okuyorum. Paylaşmak istedim.)
Siemens Sanafta sergi
• Küitür Servisi- Güncel ve sanatsal
araştırmalar merkezı Siemens Sanat,
dördüncü sergisinı açtı. Siemens Sanat
'Stratejiler No: 2 Mekân & Form" başlıklı
yeni sergisinde. klasik sanat alanlanna
getirilen güncel yaklaşımlan ızleyiciyle
buluşruruyor. Sergi, heykel ve
yerleştirmeleri güncel yaklaşımlan
sanatseverlere sunmayı amaçhyor.
Bugünün sanat dünyasındaki gelişmeleri
ve yeni ufuklan araştırmayı hedefleyen
'Stratejiler No:2 Mekân Form' dizisinin
bu ikinci sergisi dokuz genç sanatçıyı bir
araya getinyor. Sergi de. farklı kültürlerden
bu sanatçılann farklı deneysel çalışmalan
yer alıyor. Katılan sanatçılar Hanıfe
Eroğlu, Ceyhun Konak. Antonıa Marten,
Göknil Gümüş. Fatih Sungıırtekin, Şeref
Erol, Çiğdem Öz, Iüıan Kaya ve Semra
Yetik. Sergi, 21 Eylül'e dek Fmdıklı'daki
Siemens Sanat'ta görülebilir.
(0 212 258 94 97)
BUCÜN
• TARİHÎGALATAKÖPRÜSC'nde
21.00'de Kıbns Satirigo Ti>atrosu 'nun
'Gözlerimi Kaparun V'azifemi Yapanm' adlı
oyunu. (0 212 240 7720)
ADALAR FESTİVALİ
• BÜYÜKADA KLXTÜRE\l'nde 19.00'da
.Artists & Artists ve tsveç Başkonsolosluğu'nun
işbirliğiyle 'Kıbnsh Şaûier Atöhesi'; 20.00'de
Lisa ve Ufiık Karakoç'un 'Müzikallerden' adlı
dinJetisı. (0 212 245 79 84)
• BÜYÜKADA LALE SEVEMASI'nda
22.00'de 'Çamur' adlı filmin gösterimi.
(0 212 245 79 84)