27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 2004 CUMARTES NATOİSTANBUL DORUGU 2004 Aybar: Türkiyemizde herhangi bir devletin nüfiız sahibi olmasına ortam sağlamamalıyız ABD'ye ayncahk verflemez ALEVATEŞ UĞUR CANKOÇAK -4- Mehmet Ali Aybar'ın 19 Tem- muz 1966'daMersin'deTtP ilKong- resi"ndeki konuşmasının devamı.. "Amerika'nın gekügi yokian yur- dumuzu terk etmek zorunda bırakı- lacağffii" söyleyen Aybar, tkinci Mil- li Kurtuluş Savaşımızın da halkla omu2 omuza kazanılacağına işaret ederek, milli kurtuluş hareketlerin- de sosyalizm ve demokrasi arasında sıkı bağlarbulunduğunu belirtmiştir. Aybar bu konudaki görüşlerini şöy- Ie açıklamıştır: HALK ÖRCÜTLENMELİ Milli Kurtuluş Savaşı'nı Ameri- ka'ya ve onun yurdumuzdaki aracı ve ortaklanna karşı veriyoruz. Bu bir gerçektir. Ve hiç kimse bu gerçe- ği inkâr edemez. Bundan iki sonuç çıkar. Birincisi. halk uyanlıp teşki- latlı şekilde harekete getirilmeden, Kurtuluş Savaşı'nın yürütülemeyece- ğidir. Halkın canla başla bu mücade- leye atılması için, yeniden kazanıla- cak milli bağımsızlıkla beraber. sö- mürii düzenirun biitün haksızhklan- nın, bütün ıstıraplannın da son bu- lacağına inanması gerekir. Ikincisi de Amerika'yı memleke- timize çağırmış, ona tavizler vermiş olanlann bu savaşa önderlik edeme- yecekleridir. Bu gibiler büyük basi- retsizliklerinin önce hesabını vermek durumundadırlar. tkinci Milli Kurtuluş Hareketi'nın kutsal bayrağmı. tehlikeyi ta 1947'de işaret etmiş olanlar ve kurulduğu günden beri bu yolda savaşan Türki- ye Işçi Partisi taşımaktadır. îlerle- memiz, hızla kalkınmamız Ameri- ka'yı yurdundan çıkarmaya ve Tür- kiyemizde bundan böyle ne Ameri- kan, ne Rus, ne herhangi bir başka devletin nüfuz sahibi olmasına asla meydan vermemeye bağlıdır. SoSYALİST ÖZ... Bu da ancak emekçi halkımızın dış ve ıç sömürgecilerin nüfuz ve et- kilerine kesinlikle son vermesine, yani demokratik sosyalizmi kendi elleriyle kurmasına bağlıdır. Geri kalmış Türkiyenin Milli Kur- tuluş Savaşı şartlan içinde bulunma- sı, fiikara emekçi halkımızın bağım- sızlıkla bırlikte sosyalizmi de kur- masını zorunlu kılıyor. Meselenin önce Milli Kurtuluş, sonra sosyalizm şekJinde konması temelden yanlıştır. Ve bize her iki davayı da kaybettirir. Amerika'nın yurdumuzdaki aracı ve ortaklan zararsız hale getirilmez- se, yani emekçi halk kitleleri toprak ağalığı ve halk zaranna işleyen ya- bancıyla ortak sermayecilik düzeni- ni değiştirmek amacıyla anayasa te- minatı altındaki haklanna sahip çı- karak siyasi bir güç halinde örgütlen- mezlerse, yani milli kurtuluş müca- delesine sosyalist bir öz kazandınl- mazsa, Amerika'ya aracıhk edenle- rin, onun desteğiyle milli kurtuluş mücadelesüıi kolayca yozlastıracak- lan muhakkaktır. Buna meydan ver- 1' ürkhe İşçi Paıüsi'nin Merkez Yürütme KurulıTnun 1965 secinüerinden önceki son top- lantıSL SoMan itibaren: Adnan CenıgiL Salih Özkarabay, Kemal Nebioğlu, Cemal Hakkı Sefek, MehmeCAli Aybar, Rea Kuas,Nihat Sargın, BehiceBoran,AM Kara,SinaPamukçu.(MYK'nin diğer ild üyesi Moris Gabay iie Şinasi Veklan o giin toplantıda yoklar). ısçı RAKTİS<(TİP) Bu-rÛK MAR4TON KOŞUfiUMA '•ILEBO6N ÇETİN ALTAM Altan Erbıtlak'm 'Aybar'ın Peşinde' başhklı çizgisinden-. (3 Ekim 1965, Milliyvt). memeliyiz ve de vermeyeceğiz. Aybar, Amerika'yı yurdumuz- dan çıkartmak için uygulanma- sını öngördüğü banşçı yollan anlatarak şunlan söylemiştir: Amerika'yla imzalanmış iki- li anlaşmalar egemenlık hak- lanmızla bağdaşmadığı ve mil- li güvenliğımızi de tehdit ettiği için vakit geçirilmeden feshedil- melidir. 1 VATAN HAYINLIĞI' # Bağımsız bir devletin bir yabancı devlete kendi ülkesinde devamlı imtiyazlar vermemesi gerektiğinin altını çizen Aybar, "Amerika'yla imzalanmış ikili anlaşmalar milli güvenliğimizi tehdit ettiği için vakit geçirilmeden feshedilmelidir" dedi. milletlerarası irtifaklara devletler hukuku kurallanna göre son ver- mek durumundayız. Halkımı- zın uyanıklığı hükümeti bu yolda gerekeni derhal yapma eğilimine sokacaktır. T E C R İ T EDİLMELİLER Bunlann çoğu ve en ağırlan vatan hayınlığı, en viiksek 15 hâkimin hük- me bağladığı kimseler tarafmdan imzalanmıştır. Üstelik bunlann ço- ğu Büyük Meclis'in onayından da ge- çirilmediği için hukuk bakımından sakatnr ve de halkımızdan gizlenmiş- tir. Egemen ve bağımsız bir devlet bir yabancı de\lete kendi ülkesinde de- vamlı irtifakJar, imtiyazlar veremez. Böyle bir durum serbestçe kabul edi- lemeyeceği için, maddi ve manevi bir baskı sonucunda meydana gel- miş demektir. Ve hukuk bakımından yok sayılmak gerekir. Demek olu- yor ki, egemenlik haklanmızla bağ- daşmayan ve milli güvenliğimizi teh- dit eden ikili anlaşmalara ve öteki tkinci bir yol da şudur: Hal- kımız yurdumuzdaki Amerikalı- larla her türlü münasebeti keserek onlan tecrit etmeli. gittikçe daralan bir nefret çemberi içine almahdır. Hiçbir vatandaşımız Amerikalılann yanında çalışmamalıdır. Amerikalı ile hiçbir ahşverişte bu- lunmamahdır. Amerikalıdan hizmet kabul etmemeli, Amerikalıya yar- dım etmemelidir. Bu pasif direniş, milli kurtuluş ha- reketimizin ilk adımı olacaktır. Tür- kiye tşçi Partisi bugünden itibaren Amerikalıya karşı pasif direnme sa- \r aşı açıyor. Ve resmi görevliler dışın- da bütün vatandaşlan bu savaşa ka- tılmaya çağınyor. 'EşKIYA DEVLETLER' TtP, her fırsatta Meclis kürsüsün- den ABD ve AET ile ilişkileri, en çok da emperyalizmin saldırı gücü ola- rak niteledikleri NATO üzerinde so- ru önergeleri veriyor, araştırma isti- yor ve bu konularda konuşmalar yap- mak istiyor. Ancak TİP'lilerin bu is- tekleri sürekli olarak bir yolu bulu- narak özellıkle AP'liler tarafından reddediliyor. Ancak bu ısrar ve özellikie Kıbns konusunda, TÎP'lilerin daha önce vurguladığı gıbi "Türkiye'nin kafa- sınıdu\aravTirması" sürecinin aynen gerçekleşmesi ile Meclis'te bazı mil- letvekillerinın de kafasınm en azın- dan bulanmasına ve bazılannın ka- fasında da nedir bu "ABD emperva- Bzmi", nedir bu U NATO", nedir'bu "ikifi anlaşmalar" gibi sorular oluş- maya başlamaktadır. Nitekim Os- man Bölükbaşf nın Millet Partisi. Ocak 1967'de "Kıbns, İkili Anlaş- malar ve Türkiye'deki ABD l sleri" hakkında bir gensoru önergesi verir. Önerge hakkındaki bu görüşme- lerde TÎP sözcüsü Behice Boran uzun bir konuşma ile ABD ile ve NATO ile olan ilişkilerimizin hiçbir şekilde ülke halkınm yaranna olmadığını açıkça ortaya koyuyor. NATONUN AMACI FARKLI Ancak bu konuşmada ABD ve NA- TO'nun düşmanı açıkça SSCB ola- rak gösterilmesine karşın. Boran bü- yük bir öngörüyle NATO'nun artık SSCB karşıtı olan bir örgüt niteli- ğinden bile hızla çıkarak ve hatta Varşova Paktı ile anlaşarak sadece Almanya'run birleşmesini sağlayacak bir örgüt haline dönüşeceğini vur- guluyor. ABD'nin ise SSCB'ye kar- şı demokrasi cephesini savunmak gi- bi bir derdi olmadığının özellikie al- tını çizerek tüm askeri üslerin aslın- da ABD emperyalizminin "dünya hegemonyası" kürmak isteğinin ay- gıtlan olduğunu anlatıyor. Bu man- tık içine yıkılan SSCB yerine "Terö- rist Köktendinci MüslümanlarT ve "Eşkıya tslam DevletleriT> ni koyma- nız halinde temel mantığın nasıl ge- çerli^olduğunu göreceksiniz. 'UsYOKTESİSVAR' Ancak konuşmada bizce en önem- li yan; ABD yanlısı olmak ve ikiii anlaşmalar imzalamak. o devrin ABD yanlılan tarafından "güçsa\Tinulur" hatta "savunulurken utanç dmıılan" bir olgudur. Süleyman Demirel'in ünlü "Üsyoktesisvar" savunması bi- le TtP'egöre bu utanmanın açık ifa- desidir. Oysa şimdilerde bu utanma da kal- mamış ve hatta bağımsızhktan söz et- mek utanılacak bir olgu olmaya baş- lamıştır. Yann: İkili anlaşmalara kimse sahip çıkmıyor Solana-Primakov görüşmesinin ardından banş için yardımlaşma karan alındı. Bu bile Rusya'yı yatıştıramadı NATO, doğuya doğru genişliyor CÜNEYTAKALIN NATO 1994'te altı Akdenız ülkesı ile de (Mı- sır, İsrail, Ürdün, Moritanya, Fas ve Tunus) Ak- deniz DnaJoğu adı altında birdiyalog başlattı. Ka- sım 199*5'te AB"ye üye 15 ülke ve üye olmayan 12 Akdeniz ülkesi (Cezayır, Kıbns, Mısır, tsra- il, Ürdün, Lübnan, Malta, Fas, Suriye, Tunus, Türkiye ve Filistin Özerk Yönetimi) A\Tupa - Akdeniz ortakhğı çerçevesini getiren ve Barse- lona sürecı olarak da bilinen Barsekraa Bildiri- si'ni imzaladılar. Bildiri NATO'nun bilinen ge- nişleme unsurlannı içeriyor: Ortak bir istikrar ve güvenlik alanı yaratmak. ortak bir refah alanı yaratmaya yönelik ekono- mik ve fınansal ortaklık ve ilgili ülkelerin shil toplumlan arasında etkileşimi arttıracak sosyal- kültürel ve insani ortaklık. Doğu Avrupa ülkelerinin ittifaka entegrasyo- nu sürüyordu ama Rusya'yla ilişkiler sorunluy- du. 1997 Madrid Zirvesi'nin çağnsı üzerine bir araya gelen NATO Genel Sekreteri Solana ile Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı PrimakOT yoğun görüşmelerin ardından "Karşıhklı İlişki- ler, İşbirliği veGüvenliğeDairKunıcu Senefi im- zaladılar. Taraflar görüşbirliği sağladıkJan her vakayı tek tek ele alarak ortak kararlar almak ve- ya ortak eylemkr düzenleme iradesini açıkladı- adrid Zirvesi için bir araya gelen NATO Genel Sekreteri Solana ile | Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Primakov, "Karşılıklı ilişkiler, I tşbirliği ve Güvenliğe Dair Kurucu Senef'i imzaladılar. NATO ' üyeleri bu senetle ittifaka yeni üye devletlerin topraklannda nükleer silah konuşlandırma konusunda herhangi bir niyetleri olmadığını belirterek Rusya'ya güvence verdiler. lar. Senedin IV bölümüpolitik-askeri konulan kap- sıyordu. NATO üyeleri bu senetle ittifaka yeni üye devletlerin topraklannda nükleer silah konuşlan- dırma konusunda herhangi bir niyetleri olmadı- ğını belirterek Rusya'ya güvence verdiler. tki ta- raf banş için ortaklık çerçevesinde sivil savun- ma, olağanüstü haller ve doğal afetlerin sonuç- lannı giderme konulannda yardımlaşmayı ka- rarlaştırdılar. U K R A Y N A İLE İLİŞKİLER Tüm bu girişimler Rusya'yı yatıştırmaya yet- miyordu. Bir önceki NATO Genel Sekreteri Ro- bertson'ın Orta Asya ülkelerini sıkça ziyarete gi- dişine dikkat çeken Rus Pravda gazetesi, Rusya'nın NATO üsleriyle kuşahldığını, bu sürecin nasıl durdurulacagının bilinmediğini yazdı. NATO'nun sorunlu ilişkilerinden biri de Uk- rayna ile olanıdır. Sovyetler Birliği'nin bölün- mesinin ardından ortaya çıkan Ukrayna, kendi- sini Atlanrik'ten ayıran tarihsel-kültürel gelenek- leri. büyüklüğü. nüfusu ve elindeki silahlarla At- lantik'i tedirgin ediyordu. NATO - Ukrayna iüş- idleri 1991 yılında Ukrayna"nın bağımsızhğını ka- zanmasının ardından başladı. Ukrayna önce Ku- zey Atlantik İşbirliği Konseyi'ne, 1994'te Banş tçin Ortaklık Programı'na katıldı, 1997'de de KAlK'in yerini alan Avrupa-Atlantik Ortakhk Konseyi'nin kurucu üyeleri arasında yer aldı. NATO - Ukrayna Komisyonu 1998'de Banş için Ortaklık'a tam olarak katılımını kolaylaşrırmak üzere Kiev'e bir NATO irtibat görevlisi atadı. Ukrayna BosnaUaki Güce (IFOR) 550 kışılık bir taburla katkıda bulundu. Aynca Doğu Slovenya'da- ki Uluslararası Polis Gücü'ne de katıldı. NATO Ukrayna ile olan ilişkilerini, Rusya'yla olana ko- şut, ölçülü biçimde geliştiriyor. NATO'nun doguya doğru büyümesi sürdü. Mart 2004'te Doğu Avrupa'nın ve Baltık'ın 7 ül- kesi daha NATO'ya katıldı. NATO 2004 baha- nnda 26 ülkeden oluşuyordu. Günümüzde üç Balkan ülkesi NATO'nun kapısında sıranın ken- dilerine gelmesini bekliyor. Bu ülkeler Arnavut- luk, Hırvatistan ve Makedonya"dır. ALAN-DISILIK Kuruluşu sırasında ülkeler NATO savunma alanını NATO ülkelerinin topraklan olarak ta- nımlamışlardı. Ancak '9O'Iı yıllarda çeşitli böl- gelerde ve özellikle Yugoslavya'da patlak veren olaylar, NATO'yu yönetenleri uzun süredir orta- lıkta dolaşan "alan-dışı'' kavramını geliştırmeye yöneltti. NATO dünyanın herhangi bir köşesin- deki olaya anında müdahale edebilecekti. 50. yıl- dönümü dolayısıyla 23-25 Nisan 1999'da Was- hington'da toplanan NATO doruğu 'Ş'eni strate- jik konsepti" geliştirdi. Buna göre NATO "alan- dışı" askeri harekâtlarda kullanılabilecek. • Kıtle ımha silahlanna karşı mücadele, ulus- lararası terör, uyuşturucu kaçakçılığı vb. gibi so- runlann çözümünde kullanılabilecek, • BM karan olmadan da askeri operasyon ve savaş karan alabilecek, • "Çokuluslu Birieşik Göre\ Gücü" içinde askeri harekâtlara kaülacaktı. Kısacası, NATO kü- resel görevler üstlenecekti. Washington doruğunda alınan kararlar adım adım uygulandı. NATO 2003 "te Avrupa dışına çık- tı, Afganistan'a müdahale etti. Yarın: NATO'nun yarını CUMARTESİ YAZDLARI ATAOL B E H R A J M O Ğ L U Darius'un Öğütleri... Şu günlerde, mutlu bir rastlantıyla, Aiskhylos'un tragedyaa "Per$ler"\ yıllarsonra bir kezdaha okudum... Aiskhylos, l.ö. 525-456 yılları arasında yaşamış "kadim" Yunan tragedya yazarı... Yetmişin üstünde olduğu tahmin edilen oyunlann- dan günümüze "Persler"\n yani sıra "Thebai'ye Kar- şı Yediler", "Yakancılar", "Zincire Vurulmuş Promet- heus" ve "Oresteia Üçlemesi" ulaşmış. "Persler"] daha önce okumuş olduğumu unutmu- şum... Şu sıralar, arada bir depreşen eski Yunan-La- tin edebiyatı tutkum yine depreştiğinde, kitaplığımda elime ilkgeçen yapıtlardan biri "Persler"oldu... Gün- gör Dilmen'ın mükemmel çevirisinin sonlanna doğ- ru, altian kurşun kalemle çizili satııiarla karşılaştığım- da, bir önceki okumayı birden anımsayıverdim... Bu, oylumca minik, içerikçe ve anlatım gücüyte dev ya- pıtı yeniden okumak, altlarını çizmiş olduğum satırlar da içlerinde olmak üzere, onun lezzetini ve anlamını daha doğru ve daha derinliğıne tadıp duyumsamamı sağladı... • • • "Persler"\n konusunu Persler ve Yunanlılar arasın- da l.ö. 480 yılında Atına yakınlanndaki Salamis Sa- vaşı oluşturuyor... Tragedyada şaşırtıcı olan, Yunanlı yazarın, yapıtı- nın olay örgüsünü, yengiyi kazanan kendi yurrtaşları arasında değil, ağıryenilgiye uğrayan düşman toplu- mu içinde kurgulamış olması... "Persler"de, adından da anlaşılabileceği gibi, tek bir Yunanlı kahraman yok... Tüm kahramanlar, yenil- giye uğrayan Pers toplumunun insanlan... Diyelim ki bizim bir yazarımız Kurtuluş Savaşı'mı- zı, Yunanistan'da Yunan toplumu içinde, Yunanistan- lı kahramanlar arasındaki bir öyküyle kurgulamış ol- sun... Böyiebirşey... Böyle bir şey, ama dahası var... Günümüzden 25 yüzyıl (iki bin beş yüz yıl) önce yaşamış Yunan traged- ya yazarı, ülkesine saldıran toplumun insanlarının oluşturduğu tragedya kahramanlannı aşağılamıyor... Yenilginin büyüklüğünü betimlemekle yetiniyor... Ve denebilir ki, okuru (izleyiciyi), yenilenlerin acısına or- tak ediyor... • • • Tragedyada betimtenen savaşta Pers ordusunun ko- mutanı, Darius'un oğlu Serhas'tır. Bu savaş, Yunan tarihine 2. Pers Savaşı olarak geçmiş. Bu savaştan on yıl önce, i.ö. 490'da, Marathon'daki 1. Pers Sa- vaşı'nda Pers ordusu komutanı ise Darius'un kendi- sidir. Yine Pers yenilgisiyle sonuçlanan bu savaşa "Perslerln yazan Aiskhylos'un da katılmış olduğunu G. Dilmen'in önsözünden öğrendim. Demek ki salt im- gelem ürünü değil tragedyadakı can acıtıcı savaş be- timleri. Savaşın ne olduğunu yaşayıp gözlemlemış Yunanlı tragedya yazan... "Pers erenleri" korosuyla başlayan tragedya, ya- şamda olmayan Darius'un dul eşi Atossa'nın kaygılı yakınılanyla sürüyor... "Koro" Pers ülkesinin yiğitliği- ni övmedeyken, Atossa'nın anne yüreği, felaketi se- zinliyor gibidir. Nitekim, az sonra çıkıp gelen bir "ulak", yenilgiyi bütün acılığıyla dile getirecektir... • • • Aiskhylos'un dehası, Pers saldırtsına (ve genel ola- rak savaşa) ilişkin düşüncetenni Pers Kralı Darius'a söy- letmesidir... Kraliçe Atossa ölü eşini yardıma çağırdı- ğında, mezarının üstünde görünen "Darius'un ru- A)u"nun söyledikleri, oyunun en güçlü bölümleridir... Daha önceki okuyuşumda da altlannı çizmiş olduğum satırlardan bazıları şöyle: "Hellen ülkesine bir daha savaş açmayasınız Med ordusu sayıca üstün biie olsa Çünkü üzerinde savaşılan toprak Önlardan yana, savaşır onlaria biıiik" Bir anayurt savaşının haklılığını; bir halkın, bir ulu- sun yurduna saldırının haksızlığını ve denebilir ki do- ğaya aykınlığını bütün bir dünya edebiyatında bu son iki dizeden daha özlü ve daha güçlü bir imgeyle dile getiren bir başka örnek bulmak kolay olmasa gerek... Sözlerinin devamında Darius, Yunan ülkesine gelerek tann heykellerini yıkan, tapınakları yakıp sunakları yağmalayan ve talan edenlerin cezalarını çekecekle- rini, daha henüz felaketin son kertesine erişmedikle- rini, ölü yığınlannın üçüncü kuşağa kadar insanlann gözlerine dilsizce konuşacaklannı bildiriyor... Çünkü "Bir ölümlü, kudreti üstünde işler için hayaller kur- mamalı. Zorbalık çünkü açılıp serpilince, bir feiaket ürünü biçilir gözyaşından..." • • • Darius'un (Aiskhylos'un) zamanımızdan iki bin beş yüz yıl önceki öğütleri (uyanlan) kulaklara küpe olsay- dı, ne Haçlı savaşlan olurdu, ne Napoleon, ne 1. Dün- ya Savaşı, ne de Hrüer... Bütün bu iki bin beş yüz yıl süresinde saymakla tükenmeyecek savaş ve saldır- ganlıklann hiçbiri gerçekleşmez ve bugün NATO sal- dırganlık paktı çevresinde ülkemizdeki toplantı söz ko- nusu olmazdı. Insanlık tarihi bir yanıyla erdemin, ahlâkın, bilgeli- ğin; bir yanıyla erdemsizliğin, ahlâksızhğın, ahmaklı- dürmeye devam edecek... Ne zamana kadar? ataol [email protected] Faks:(0212)513 85 95 Erdoğan'a NATO sorusu • ANKARA (Cumhurhet Bürosu) - CHP Tunceli Millervekili Hasan Güyüldar, Başbakan Tayyip Erdoğan'a yönelttiği soru önergesinde, "ABD, Irak'ta kan ve gözyaşı getirmış, insan haklannı ihlal etmiştir. NATO zirvesinde ABD'den yasadışı Irak işgali ve Irak'ta işlenen suçun hesabı sorulacak mı?" dedi. Güyüldar, "ABD yüzünden, Irak krizinde muhtemel bir Irak saldınsı ihtimaline karşı NATO anJaşmasının açık hükmüne rağmen dostumuz, müttefikimiz olan bir kısım NATO üyeleri bizi ortada bırakmadılar mı? Zirvede, tarafımızca NATO'nun ilgili maddesi gereği bunlar dile getirilecek mi" diye sordu. Toplantıda şüpheli paket • ANKARA (Cumhurijet Bürosu) - tçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu'nun katıldığı toplantıda, şüpheli paket heyecanı yaşandı. Nürus ve Vatandaşlık Işleri Geneî Müdürlüğü'nün bahçe duvannın yanındaki şüpheli poşet fünyeyle patlatıldı. Poşetin içerisinden inşaat malzemeleri çıktı. Nüfus ve Vatandaşlık Işleri Genel Müdürlüğü'ne, genel müdürlükte düzenlenen törenle, ISO 9000 Kalite Yönetım Belgesi verildi. Törene, tçişleri Bakanı Aksu katıldı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle