19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 NİSAN 2004 CUMARTESİ HABERLER DUN1ADA BUGUN ALİSİRMEN Sandığa Diişük Rağbet Ne Anlama Geliyor? 28 Mart seçimlerinin ardından sonuçlan irdele- yen çaiışmalar sürüyor, daha bir süre de sürecek görünüyor. Demokrasi açısından son derecede sağlıklı ve ya- rarlı bir tutum. llginç bir inceleme dünkü Cumhuriyet'in 9. say- fasında yayımlandı. Dostum Erhan Karaesmen, "Hiçbir parti zaferie çıkmadı" başlıklı yazısında, seçim öncesi medyada yaratılan havanın fos çık- tığını söylüyor. Yine dünkü Radikal'deyayımlanan yazısında da, Ali Eşref Turan CHP'nin ikinci parti olamadığını be- lirtiyor. Her iki incelemenin d e ortak noktası, seçime ka- tılım oranının bu kez rekor düzeyde düşük olması- dır. Karaesmen, 2004 - 28 Mart'ında sandık başına gitmeyenlerin veya geçersiz oy kullananlann yüz- de 28'e, Turan ıse yüzde 26'ya ulaştığını söylüyor. Görülüyor ki, son yıllarda sandığa rağbet önem- li ölçüde azalmaktadır ülkemizde. Soz konusu olgu salt Türkiye'ye özgü değil. Ge- lişmiş demokrasilerin yurdu Avrupa'da benzeri bir gelişmeye hatta daha da büyük boyutlarda tanık oluyoruz. Solun güç birliği ile Raffarin'in güç durumda kal- dığı Fransa'daki Mart 2004 yerel seçimlerinde de sandık başına gitmeyerek "Hiçbirinden bana ha- yıryok" diyenlerin oranı yüzde 40'lara doğru yak- laşmaktadır. Benzeri gelişmelere başka Avrupa ülkelerinde de tanık oluyoruz. • • • Demokrasilerde, konjonktürel olaraktoplumun po- litizasyon grafiğinde, dolayısıyla sandığa rağbette iniş ve çıkışlar olabilir. Ancak gözlemciler, bu defa durumun daha fark- lı olduğunu artık konjonktürel bir dalgalanmanın ötesine geçilip sürekli ve yaygın olarak sandığa dü- şük rağbet dönemine girilmeye başlandığını belir- tiyorlar. 28 Mart seçimlerinden sonra, bu kez daha bü- yük arayla birinci parti çıkan AKP'nin lideri Başba- kan Tayyip Erdoğan yaptığı ilginç ve hiç değilse söylem olarak desteklenmesi gereken konuşma- sında, seçimi "demokrasinin bayramı" olarak ni- teliyordu. Demek ki, artık yalnız Türkiye'de değil birçok ül- kede demokrasilerin bayramlan gittikçe sönükleş- mekte ve daha az kişinin ilgisini çekmektedir. Bu olgunun nedenlerini araştırdığımızda karşımı- za küreselleşme çıkıyor. Aslında küreselleşmenin, kimilerinin iddia ettik- lerinin tersine, büyük bir yoksullaşmayı beraberin- de getirmesi, kitlelerin daha da politize olarak bu duruma karşı sandık başında çare aramalan sonu- cunu doğurmalıdır gibi görünüyorsa da, olaylar o biçimde gelişmiyor. Gelişmiyor, çünkü geniş topluluklar artık sandık- tan çıkacak sonuçlann bu büyük olgunun doğur- duğu yoksulluk ve yoksunluğu gidermeye yarama- yacağını görüyorlar. • • • Gerçekteseçimler, çeşitli sınıflann, kitlelerin, hat- ta bölgelerin, politikacılarla yaptıklan çıkar pazarlı- ğını yansıtır sandıklara ve böylelikle iktidarlar olu- şur. Büyük ölçüde emekçilere dayanan sosyal demok- ratlar, tabii ki, çalışanlann koşullannı daha iyi hale getirmek, sosyal güvenceleri arttırmak amacına yönelik politikalan geliştirmeye çalışıriar. Kırsal tabanlı partiler, şu ya da bu yollatarım üre- ticilerine kaynak aktararak ayakta durmaya çalışır- lar. Bütün bunlar oyunun kurallan içindedir. Ancak, küreselleşen dünyada, devletin sosyal dayanışma kurumlannı geliştirmesi, çeşitli yollarla ekonomik politikalaroluşturması, ekonomideki ön- celikleri saptaması işlevi gittikçe zayıflamakta hat- ta yok mesabesine inmektedir. Bu ulusal devletin ortadan kalktığı anlamını taşı- mıyor, ama artık ulusal devletin işlevi düzenleyici olmaktan denetleyici olmaya doğru yöneliyor. Politikalan saptayan düzenleyici işlev piyasaeko- nomisidir. Piyasa ekonomisinin kuralları devletin düzenle- yici işlevini kemirdikçe, seçmen artık kendi yazgı- sındaki ekonomik karar dizginlerinin politikacının elin- den kaymakta, dolayısıyla kendisine bir şey vere- meyecek kimse ile pazariığın anlamsızlaşmakta ol- duğunu düşünmektedir. Sandığa rağbetin azalmasının anlamı bu. Başka bir deyişle, küreselleşmenin sonucunda doğan temsili demokrasi krizi ile karşı karşıyayız şu anda. Temsili demokrasinin krizi yerel değil, evrensel... Korsakof hastalarına destek Yazarlardan Yaşamevi'ne ziyaret tstanbul Haber Servi- si - Yazarlar. insan hak- lan ve kültür dernekleri temsilcileri, destek ama- cıyla ölüm orucu sırasın- da Wernıcke-Korsakof hastalığına yakalananla- nn kaldığı Yaşamevi'ni ziyaret etti. Uluslararası Yayıncı- lar Birliği (PEN)Türki- ye Merkezi Başkanı Üs- tün Akmen. Mezopotam- ya Kültür Derneği Baş- kanı Zübeyir Perihan, tHDlstanbulGenel Baş- kanı HürrhetŞener,Tür- kiye Yayıncılar Birliği Onursal Başkanı Ragıp Zarakolu, Mazlum- Der'den Cabbar Yıimaz ve Türkiye Gönüllü Te- şekkülleri Vakfi Başka- nı HasanMouaogtu'nun katıldığı ziyarette, Wer- nicke-Korsakof un teda- visiz bir hastalık olduğu \iırgulandı. Adli Tıp Kurumu ta- rafindan verilen "hasta- lık bulgulanmn ortadan kalkügı" şeklindeki ra- porla Esmahan Ekinci, Hasan Çebi ve Ömer Ünal'ın tekrar cezaevi- ne göndenlmek istendi- ğı belırtıldi. Ölüm orucu sırasın- da Wernicke-Korsa- kof"ayakalanan Esma- han Ekinci, yurtiçi ve yurtdışından çok sayı- da gazetecinin evi zi- yaret ettiğini. ancak en anlamlı ziyaretin bu ol- duğunu söyledi. Avrupa ve Türkiye'deki eşzamanlı baskınlann NATO toplantısıyla ilgili olduğu ileri sürüldü Operasyontarüşmasıtstanbul Haber Servisi- Sivil top- lum örgütlen. Türkiye"de ve Avru- pa'nın 5 ülkesinde eş zamanlı ola- rak gerçekleştirilen operasyonlara tepki göstererek, *AKP,Kıbns'akar- şıhk muhalefetini sattı" dediler. Sos- yal ıst basın üyelen ıse güvenlik güç- lerinin, "Operasyonlara bir vıldır hazuiaıuyorduk" iddialannın ger- çeğı yansıtmadığıru öne sürerek, bas- kınlann NATO toplantılan nedeniy- le toplumsal muhelefeti susturmak amacıyla gerçekleştirildiğini iddia ettiler. TAYAD, ÇHD. Halkın Hukuk Bü- rosu, Grup Yorum ve aydınlar tara- fından yapılan açıklamada, baskın- lann Avrupa Birliği ve AKP'nin de- mokrasi ve insan haklanna ne kadar uzak olduğunu gösterdiği belirtildi. Açıklamada. "Dernek kurmak ve faahyet yürütmek yasadışı gösterih- yor. Yasal afış asmak, izinli konser iz- lemek, dergüerde çahşmak gibi de- Emniyet Sözcüsü Er: Fehriye Erdal gözaltında ANKARA (Cumhumet Bürosu) - Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü Ramazan Er, DHKP-C terör örgütü- ne yönelik 5 ülkede eşzamanlı ger- çekleştınlen operasyonlarda, 23"ü yurtdışında, 40ı yurtıçınde olmak üzere şu ana kadar 63 kışının yaka- landığını bildırdi. Er, Belçika ma- kamlannın verdiğı bılgiye göre, Sa- bancı suıkastının sorumlusu Fehriye Erdalın gözaltında bulundugunu söyledi. Uzanlann Ürdün'de oldugu iddialannın anımsatılması üzerine Er, "Yanhş da diyemem doğru da diye- mem. Ancak Türkiye'de değüler" de- di. Emniyet Genel Müdürlüğü'nde haftalık bilgilendırme toplantısı ya- pan Er, terör örgütlen arasında ayrım yapmaksızın mücadelesini sürdürdü- ğünü belirterek 2003 yılında "dini motiflT terör örgütlerine yönelik ger- çekleştirilen 392 operasyonda 808 ki- şının yakalandığını, bu kışilerden 334"ünün tutuklandığını söyledi. Ra- mazan Er, Almanya, îtalya, Hollanda, Belçika ve Türkiye'de eşzamanlı ger- çekleştirilen operasyonlara ilişkin, "Güvenlik işbirtiği anlaşması çerçeve- sinde, bir >ıldır Almanya, Italya, Hol- landa, Belçika poüsi ile temas halinde- yiz. Bu ülkelerin giivenlik güçleri ile değerlendirme toplanülanmız oldu. Hatta bu ülkelerin sav cı ve hâkimle- rinden ülkemize gelerek bilgi alanlar oldu. Bu kapsamda şu ana kadar yurtdışında 23, ülkemizde 40 DHKP- C terör örgütü mensubu yakalannuş- ûr" dedı. Sözcü Er, Belçika makam- lannın verdiği bılgiye göre, Fehriye Erdal'ın gözaltında olduğunu söyledi. l zanlar nerede? Uzanlann Ürdün'de olduğuna daır bir gazetede yayımlanan habenn anımsa- tılması üzerine Ramazan Er, bu kışile- rin yakalanması için InterpoFün bül- ten çıkardığını anımsatarak "Yanhş da diyemem doğru da diyemem. Ancak Türkhe'de değüler" yanıtını verdı. Bu arada Belçika'da tutuksuz yargıla- nan ve kendını örgütün Brüksel'deki "enformasyon bürosu sözcüsü'' olarak tanıtan Musa Asaoğlu, "Belçika tçişle- ri Bakanlığı ile güvene dayalı anlaş- malan olduğunu" söyledi. lETECİlER CİMİYETI mokratik hak talepleri illegal faaK- yet muamelesi göriivor. Şu anda gö- zalüna ahnan insanlar, Grup Yorum etemaıüan, dergj çahşanlan vetek baş- larma yiirüveme>ecek durumda oian korsakoffhastalârdnf denildi. Açık- lamada, medyanın Avrupa'daki bas- kınlarla ilgili haberlerinin gerçeği yansıtmadığı öne sürülerek şöyle denildi: "Avrupa'da 23 kişi değil sadece 3 kişi gözaltında abndı. Bu 3 kişi yurt- Sos> alist basın üyeİeri, Türkiye Gazetedler Cemheti (TGC) önünde eş zamanlı operasyon sırasında "Ekmek ve Adalet" Ue "GençHk Gelecektir" dergilerinin basılarak 12 kişinin gözalüna ahnmasını kınadı. (Fotograf: ALPER TURGUT) dışında mülteci olarak \aşı\orlardL Istanbul'da gözalüna ahnan Şadi Öz- polat ise gözalüna hücreevinde değil dergi bürosunda alındı. Yasal olma- yan baskınlarla ilgili olarak hukuki işlem başlatacağız." Sosyalist basın üyeleri. Türkiye Gazeteciler Cemi- yeti (TGC) önünde eş zamanlı ope- rasyon sırasında "Ekmek ve Ada- kt" ile "GençKk Gelecektir" dergi- lerinin basılarak 12 kışinın gözaltı- na alınmasmı kınadı. 13 dergi ve ga- zete adına yapılan açıklamada, "Bas- kmlann ortaİdaşa düzenlenmesi em- peryalist güçlerin, toplumsal muha- lefetin sesini boğmak istemesi nede- niyle gerçekleşti. Başta TGC olmak üzere tüm basın örgüüerini. gözalün- dald gazetecileri sahiplennıeye çağ> nyoruz." denildi. '4 isim ûzerinde duruluyor' Türkiye'de Istanbul ağırlıklı ope- rasyonlarda gözaltına ahnan 40 kı- şinin sorgusu sürüyor. Güvenlik güçlerinin. gözaltma ahnanlar ara- sında yurtdışında Fehriye Erdal ve Avni Er. yurtiçınde ıse Şadi Özpo- lat ve Ejiip Beyaz ûzerinde yoğun- laştığı belirtiliyor. ÎĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇtN BAYKAL'A BİR SANTAJ DAHA Kızıyla ilgili yapıldığı söylenen şantajın çok daha büyüğünün CHP Genel Başkanı'na kendisiyle ilgili bir konuda yapıldığı ortaya çıktı. (Yanda) ^^ \ ' ^ M y/ riı W' & $ • y, 1 mk XX fÇ* €\* >^ ' ^^ / t// 7/ SvL 1 / A HA ' '-^ Wh Leyla zana: Reformlar kâğıt üstünde A.NKARA (Cumhumet Bürosu) - Eskı DEP milletvekili Le\ia Zana, Nobel Banş Ödülü sahibi Şirin Ebadi ile Özgürlükler Vakfi Başkanı Danielle Mitterrand'a mektup yazarak, "Kürt sorununun çozümü için l luslararası Banş Komitesi'tün kurulmasına katkı" istedi. Mektubunda, Türkiye'nin AB'ye uyum için çıkardığı reformlan aylardır uygulamadığını öne süren Zana, bu nedenle "savaş Mİlannın olağanüstü koşullannda yargüanan binlerce tutuklunun siyasal ve sosval hayata kanhnıının sağlanamadığınr söyledi. Zana. "Özellikle dostiannuzm soruna bu kapsamda katkı sunmalan ve Türkiye'de değişjmden ve banştan vana okuı dinamiklere güç ve destek vermeleri daha anlamlı olur dhe düşünüyorum" dedi. Mahkeme, DEP'li millei^ekillerinin infazının durdurulması istemini reddetti DEP davası karar aşamasma geldi ANK\R\ (Cumhumet Bürosu) - Kapatılan DEP'ın eskı mılletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Seiim Sadakın. yeniden yargılan- dıklan dava karara kaldı. Mahkeme, es- ki mılletvekillennin infazlannın dur- durulması istemini reddetti. Sanıkla- nn son sözlerının sorulması için eski millervekillerine davetiye çıkanlma- sını kararlaştıran mahkeme, gelmeme- leri durumunda yokluklannda karar verilmesini kararlaştırdı. Yabancı temsilciler de izledi Ankara 1 No'lu DGM'dekı davanın 13. duruşmasına, Zana. Dıcle, Doğan ve Sadakkatılmadılar. DEPTilerin avu- katlanmn hazır bulunduğu duruşma- yı, AP Karma Parlamento Eşbaşkanı Lagendijkve bazı yabancı temsilciler • Ankara 1 No'lu DGM'deki davanın 13. duruşmasına, Zana, Dicle, Doğan ve Sadak katılmadılar. DEP'lilerin avukatlannın hazır bulunduğu duruşmayı, AP Karma Parlamento Eşbaşkanı Joost Lagendijk de izledi. de izlediler. Esas hakkında savunma yapan avu- kat Yusuf Alataş. müvekkillerini yar- gılayabilmek için parlamenter rejime zarar vermeme görüntüsü altında ya- sadışı örgütle bağlantı arayışı ıçine gi- rildığıni ve sayısız hukuk dışılık ser- gilendığını savundu. Alataş, "Müvek- külerinin dokunubnazhklannuı kakb- nlarak apar topar gözalüna ahnnıala- n \ehaklannda da\a açılnıasushasibir hesaplaşnıa olarak kullanıldı" dedi. Alataş, müvekkillerinin gözalnna ahn- masuıın ardmdan meslektaşlanyla sa- vunmada nasıl bir yöntem izleyecek- lenne ilişkin toplantılannın Milli Istih- barat Teşkilatı 'nca raporlaştınlmasını eleştirerek bunlan belgeye dayalı söy- lediğini aktardı. Alataş, belgeye nasıl ulaştıklannı, "MTT, toplanü>a hangi a\ ukatlann katüdığımn listesini de içeren rapo- runu birçok bakanhğa göndermiş. Adalet Bakanlığı da geregi için bu- nu DGM'ye ulaştırmış. Böyletikle MİT'in raporu dava dosyasına gir- di \e biz de oradan gizfi olma>an top- lantumzla ilgili raporu aldık" sözle- riyle açıkladı. Alataş, mahkeme he- yetüıe, "Bu insanlan serbest bırak- sanızTürkhe ne kaybeder, hukuk ne bakımdan zarar görürdü? Kaçsa- lardı da Türkhe'nin Avnıpa'ya an- lattığı çekinceler hakh çıkardı" diye seslendi. Alataş, müvekkillerinin be- raatını istedi. Gelecek duruşmaya kaülm Oturuma verilen kısa aradan sonra karan açıklayan Mahkeme Başkanı Karadeniz. sanıklann infazının dur- durulması isteminin reddedildiğini açıkladı. Karadeniz. esas hakkmdaki savunmalan ve son sözlerinin sorulma- sı için eski DEP milletvekillerine meş- ruhatlı (açıklamah) davetiye çıkanla- rak gelmemeleri durumunda yokluk- lannda karar verileceğının ihtar edil- mesinin kararlaştınldığını bildirdi. Duruşma, 21 Nisan Çarşamba gününe ertelendi. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, Sabah gazetesinde Basın Konseyi ko- nusunda yapılan haber için aradı ve Konsey'in yapısı ile ilgili bilgi verdi. Ken- disine duyariığı içinteşekkürettim. Sa- bah gazetesinin habennin esası, "Ba- sın Konseyi Doğan Grubu'nu mu ka- yınyor?" şeklindeydi. Ben sorunun bu şekilde ele alınmasına karşı olduğumu söyledim. Sonunda medya örgütleri- nin mensupları ya da yöneticileri bir medya grubunun çalışanı olmak du- rumundalar. Burada asıl tartışılması ve sorgulanması gereken alınan kararlar ve tabii Basın Konseyi'nin yapısı. Basın Konseyi üyelerinin önemli bir kısmı, basın mesleğinden olmayan ki- şileri kapsıyor. Benim bu sözlerim üze- rine Oktay Ekşi, Basın Konseyi'nin ku- ruluşundan itibaren üyelerinin yarısın- dan fazlasının okuyuculardan oluşma- sını prensip edindiklerini anlattı. llk üye- ler, öneriler üzerine okuyuculardan üye almaya başlamışlar. Basın Konseyi'nin üyelerinin kimler Basın Konseyi ve Meslek Etiği olacağına kanşmak tabii ki benim işim değil. Çünkü bu örgütün üyesi değilim. Ancak bir gazeteci olarak basının de- netlenmesi gibi bir işlev üstlenen bir kurumun üye kompozisyonu beni ilgi- lendirir. Eğer Basın Konseyi kendine okuyuculardan üye alacaksa bunun da bazı kıstaslan olması gerekir inancında- yım. örneğin üyeler mühendis odalan, barolar, tabipler odası, sendikalar, işçi ve işveren örgütleri gibi kurumlardan temsilciler olabilir. Bunlar toplumun de- ğişik kesimlerini temsil ettiği için oku- yucu temsilcisi de olabilirler. Üyelerin böyle seçılip seçilmediğini bilmiyorum. Basın Konseyi'nin kuruculannın kendi tercihlerine göre üye yapmalan da ne kadar sağlıklı, okuyucuları ne kadar temsil ediyor bilemem. • • • Bu ölçüler açısından baktığımız za- man, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 3 binden fazla gazeteci üyesi, köklü geç- mişiyle, meslek ilkelerini izlemek, mes- lek etiği konusundaduyartı davranmak açısından daha önemli bir başvuru mer- kezi olabilir, olmalıdır. Burcu Göksüzoğ- lu adlı gazeteci arkadaşımızın söyleşi yaparken sırtından fotoğrafının çekilip açılmış belinin ve iç çamaşınnın fotoğ- rafının Hürriyet gazetesinde yayımlan- ması bir skandaldı. Ancak bu skandal- dan daha da acı olanı Burcu'nun bir meslek örgütü olarak görüp başvurdu- ğu Basın Konseyi'nin kararıydı. Anlaşıl- dığı kadanyla tümüyle erkeklerden olu- şan Basın Konseyi'nin karar vericileri, Burcu'yu kıyafeti nedeniyle suçlu bul- muşlar ve fotoğrafı çekeni, bu fotoğra- fı yayımlayanı mesleklerini yapmış kişi- ler olarak kabul etmişlerdi. Işte asıl tartışılması gereken nokta buydu. Burada neden Basın Konseyi bir başvuru merkezi haline geliyor. asıl bunun ûzerinde düşünmek gerekiyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti neden bir başvuru merkezi olarak düşünülmü- yor? örneğin Burcu Göksüzoğlu ne- den Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne başvurmak yerine Basın Konseyi'ni ter- cih etmişti? Türkiye Gazeteciler Cemi- yeti'nin yönetici ve üyeleri, özellikle ka- dın gazeteciler bu konuda neden daha etkin davranmamışlardı? Burcu Göksüzoğlu'nun başına ge- lenler, bizim mesleğin bütün falsolan- nı, bütün defolannı ve bütün zaaflannı da gözler önüne seriyor. Meslek örgüt- lerimiz bu konuda hâlâ "erkek egemen" bakış açısını koruyorlar. Gazete yöne- timleri, kadını bir seks objesi olarak kul- lanmakta o kadar gözü dönmüş du- rumdalar ki, kendi meslektaşlannı bile ismiyle, resmiyle teşhir etmekten geri durmuyorlar. Muhabirler, foto muhabir- leri öylesine meslek etiğini unutmuşlar ki, beraber haber yaptıklan kadın mes- lektaşlarının "fnM"lerini çekmek üze- re fırsat kolluyorlar. Bir gazetecinin, bir başka gazetecinin onun haberi ve nza- sı olmadan elinde olmayan nedenlerie oluşan bir görüntüsünü çekmesi ve bu- nu yayımlayacağını düşünmesi meslek etiğine aykırı olduğu gibi en temel in- san haklanna da aykırı. Bu kadar ihla- lin üst üste geldiği bir olayda bile biz ga- zeteciler yeterince tepki gösteremiyo- ruz. öyle olduğu için de Basın Konse- yi'nin erkekleri, kadın meslektaşımızı incitecek karartar almaktan çekinmiyor. Basın Konseyi'nin hangi gruba yakın olup olmadığı tartışması, işin özünü gözden saklayan yanlış bir tartışmaya neden oluyor. Asıl olan meslek örgüt- lerine, gazete ve TV yönetimlerine ege- men olan erkek egemen anlayış. Asıl olan özgürlükler konusunda yeterince du- yarlık gösterememek. Asıl bunlaria mü- cadele etmemiz gerekiyor. Burcu Gök- süzoğlu olayı, birörnekolaydır. Peşinin bırakılmaması gerektiğini düşünüyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle