23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 AART2004PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMÎ ekonomi@ cumhuriyetcom.tr 13 Ş&KETLER AYAKKABIDÜNYASI, kred kartlanna 6 taks tle alışveriş yanı sıra yüzde 5O'ye varan indirim kampanyası başlıttı. SAl*KO,buyıl 150- 200 milyon dolarlık yatınm planlıyor. Holding, Güney Koreli Daevoo ile iş makıneleri üretimi konusunda görüşmelerini sürdıirüyor. JORDAN, değışik ihtiyaçlara cevap veren diş firçalan ve iki farklı diş ipi çeşidiyle ağız ve diş sağlığını korumak isteyenlere seçenekler sunuyor. tPEK KÂĞIT, Lotus Professional enMotion Otomatik Kâğıt Havlu Dispanseri ürününü geliştirdi. Sensörün önünden el geçirildiğinde otomatik olarak tek yaprak havlu veren yeni ürün yüzde 33 'lük kâğıt tasarrufu sağlıyor. Verheugen, aday ülkelerin kültürel ve sosyal haklara saygı duyması gerektiğini belirtti AB'den grevuyansı• Şişe-Cam grevinin ertelenmesi konusunda Kristal-tş'in hükümetle ilgili şikâyetine yanıt veren AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Verheugen, grev hakkının temel bir hak olarak tanındığını anımsattı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hükümetin 5 bin işçiyi kapsayan Şişe- Cam grevine iki kere erteleyerek izin vermemesi Avrupa Birliği (AB) günde- mine taşındı. Kristal-îş. AB Komisyo- nu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Günther Verheugene bır mektup yaza- rak grevin ertelenmesi sürecine ilişkin bilgi verdi. Verheugen de yanıtında, grev hakkı- nın AB ülkelerinin ulusal anayasalann- da yer almasımn yanı sıra çeşitli ulus- lararası sözleşmelerde temel bir hak ola- rak tanındığını anımsatarak AB adayla- nnın da kültürel ve sosyal haklara say- gı duyması gerektiğini iletti. Knstal-tş, Bakanlar Kurulu'nun, Şi- şecam işyerlerindekı grevi ertelemesi- ni AB'ye taşıdı. Sendika. Verheugen'e gönderdiği mektupta, grev ertelemesi- ne ilişkin bilgi verdi. Verheugen de Kristal-lş Genel Başkanı Mustafa Bağ- çeci'ye gönderdiği yanıtta, Kopenhag Kriterleri'ne uygun olarak. aday ülkele- rin temel insan haklanna, kültürel ve sosyal haklara saygı göstermeleri ge- rektiğini belirtti. Verheugen, grev hak- kını içeren sendikalaşma ve toplu pazar- lık hakkının da bu sosyal haklardan bi- n olduğunu kaydetti. Verheugen, mek- tupta, AB Komisyonu'nun, Türkıye'nin AB'ye üyelik sürecinde Kopenhag Kri- terleri'ne uyumunu izlemeyı sürdüre- ceğını ve uyum surecınde yeru kabul edılen yasalann uygulanmasına özel bir dikkat göstereceğini de dile getirdi. Kristal-lş ile Cam Işverenleri Sendi- kası arasındaki toplusözleşme görüşme- lerinde anlaşma sağlanamaması üzeri- ne Kristal-lş, 9 Aralık 2003 'te, Şişe- cam'a bağlı 13 fabrikada grev karan al- mıştı. Ancak, 8 Aralık 2003'teki Ba- kanlar Kurulu toplantısında, grevin, "milli güvenliği bozucu nitelikte oldu- ğu" gerekçesiyle 60 gün süreyle erte- tkidefa ertelendi Kristal-İş üyeleri, Şişecam'a bağb fabrikalardâ 30 Ocak'ta greve başlanuş, ancak Bakanlar Kurulu, 14 Şubat 2004'te grevi, •'genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte" olduğu gerekçesiyle ikinci defa ertelemiştL Kristal-tş'in grevi 5 bin işçiyi kapsıyor. lenmesi kararlaştınlmıştı. Bununüzeri- ne Knstal-Iş, yürütmenin durdurulma- sı istemiyle Danıştay'da dava açmış ve Danıştay, 12 Ocak'ta Bakanlar Kurulu karannm yürütmesini durdurmuştu. Kristal-îş üyeleri, Şişecam'a bağlı fab- rikalarda 30 Ocak'ta greve başlanuş, an- cak Bakanlar Kurulu, 14 Şubat 2004 'te, grevi, "gend sağlığı ve milli güvenögi bo- zucu nitelikte" olduğu gerekçesiyle ikinci defa ertelemişti. Kristal-tş'in gre- vi, 5 bin işçiyi kapsıyordu. BEYAZ FIRIN, az kalorili, hiç şeker kullanılmayan çikolotalı, unsuz kek üretti. EFES PİLSEN, Birahane lyileştirme Projesi kapsamında, birahanelerinin en yenisi olanBEER'S'ı Bostancı'da açtı. VESTEL, tngiltere'de en ıyi Hi-Fi ürünü seçilen AV 2000 Ev Sinema.sı ürününü Türkiye pazannda da satışa sundu. MÎTHAT SELECION, "Kışiye Özel VIP Hizmeti" vermek üzere yenılenen Ankara Mağazası'nı açtı. MY-TER, 2004 yaz sezonu için hazırladığı terlik koleksiyonunda canlı ve pastel renklere ağırlık Sübvansiyonlar kaldınlarak geçilen DGD'de kişi başına ortalama ödeme 956.8 milyon lira Üreticiye doğrudan destek de yok• Girdi destekleri yerine uygulanan Doğrudan Gelir Desteği sistemi çiftçiye 'destek olamıyor'. Arazilerin küçüklüğü nedeniyle, bazı illerde çiftçi başına ödeme 400 milyon liranın altına iniyor. ANKARA (AA) - Tanmda en önemli des- tek olarak nitelendirilen Doğrudan Gelir Desteği (DGD), tanmsal üretimi yönlendi- remediği gibi, milyonlarca çiftçiye "sosyal destek" bile olamadı. Tanm ve Köyişleri Bakanlığı verilerine dayanayarak yapılan hesaplamalara göre 2003 yılı DGD ödemeleri kapsamında çift- çilere, kişi başına ortalama 956.8 milyon li- ra ödenecek. Ancak arazilerin küçüklüğü ne- deniyle birçok ilde kişi başına ödeme 400 milyon liranın, Trabzon ve Rize'de ise 300 milyon liranın altında kalıyor. Üstelik öde- meler 2 taksitte yapılacak. Kişi başına 100- 200 milyon liralık destek ile üretimi yönlen- dirmek, tanmsal girdı almak, tanmı geliştir- mek mümkün olmadığı gibi, köyden kente göçü durdurmak, insanlara sosyal destek sağlamak, geçimine destek olmak da müm- kün görünmüyor. Çlftçlye cep harçlığı Bir dekar alanda Antalya'da seradan, Ri- ze'de çaydan. Giresun'dafindıktan,Konya'da tahıldan, Trakya'da ayçiçeğınden, Ege'de pa- muktan sağlanan gelir farklı olmasına karşın, bütün çiftçilere aynı destek sağlanıyor. De- kar başına kazanılan gelire göre az gelişmiş, verimin düşük olduğu, her yıl tek üretim ya- pılan yörelerde DGD çiftçıler için büyük önem kazanırken. gelişmiş yörelerde, çiftçi- lerce "cep harçhğı" olarak değerlendiriliyor. Bakanlık verilenne göre 2003 yılı DGD uygulamalan kapsamımda, 2 milyon 761 bin çiftçiye, yaklaşık 2 katrilyon 642 trilyon lira DGD ödemesi tahakkuk ettırildi. Bu mikta- nn 540 trilyon lırası, 2003 yılı bütçesinden Aralık ayında, 378 ilçede ödendi. SABÎT KURUN FATURASI 200 TRİLYON LÎRA tlaçta KDVindirimiyürürlükte Ekonomi Servisi - Ilaç fıyatlannm yansıtılmasını öngörüyor. yeniden belirlenmesinı içeren Bakanlar Kurulu karan ile birlikte kamunun bu yıl önemli oranda tasarrufu öngörülüyor. Ithal ilaçlann 2003 başında belirlenen sabit kur üzerinden satılması yüzünden, yıl içınde dolar kurunda yaşanan yüksek oranlı düşüş, ilaç fiyatlanna yansıtılmadı. Bu yüzden, geçen bir yılda oluşan kamu zaran 200 trilyonu buldu. Geçen hafta sonunda çıkanlan Bakanlar Kurulu karan, kurlardaki yüzde 5 aşağı veya yukan hareketin fiyatlara Aynca ilaç fiyatlannm mevcut kurdan belirlenmesi ile bu yıl için kamunun önemli oranda tasarruf edeceği belirtiliyor. KPV yüzde 8 Öte yandan ilaç ve tıbbi ürünlerde KDV oranı, bugünden itibaren geçerli olmak üzere yüzde 18'den yüzde 8'e düşürüldü. Bakanlar Kurulu'nun konuya ilişkin karan dünkü Resmi Gazete'de yayımlandı. Veteriner kozmetikleri ise KDV indiriminin dışmda Uıtuldu. EKİP RUSYA'YA GÎDEMEDÎ Fındık tanıtımına vize engeli ANKARA (AA) - Fındık Tanıtım Grubu'nun (FTG) hedef pazar olarak belirlediği Rusya'da başlatmayı öngördüğü tanıtım kampanyası, vize engeline takıldı. lçinde FTG yöneticısi ihracatçılann da bulunduğu, Diş Ticaret Müsteşarlığı thracat Genel Müdür Yardımcısı başkanlığındaki heyete, isterlerse turist vizesi verilebıleceğı belirtildi. DTM yetkılilerinin tunst vizesi almayı kabul etmemesi üzerine Rusya'ya yönelik gezi ve tanıtım faaliyetleri askıya ahndı. Rusya son dönemlerde yaşanan güvenlik sorunlan nedeniyle vize verme mekanizmasını değiştirdi. Halen Japonya, Çin ve ABD'de tanıtım kampanyalan yürüten FTG. bu yıl aynca Hindistan'da kampanya başlatmayı planlıyor. Çin'de tanıtım kampanyası kapsamında, fındıklı mamul üretimini öğretmek amacıyla kurulan demostrasyon merkezı ve depolama tesislerinin açılışı da 11 Mart'ta yapılacak. FTG'nin temaslan sonucunda ABD'li üreticilenn Türk fındığı aleyhine damping sorusturması başvurusu geri çektırilerek asgari 1.5 milyon dolar kâr sağlandığı kaydedildı. DÜ1VYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILEUZOĞLU LONDRA Avrupa Birliği süreci, geçen hafta Le Monde''un başyazısının anımsattığı gi- bi 'mallann, hizmetlerin, sermayenin ve insanlann serbest dolaşımı ilkesi üzeri- nekunıJmuştu"{2S/Q2). Bu özelliklerin- den dolayı AB, küreselleşmenin etkisiy- le savtara göre) eriyen ulus devletin, ge- lecekte. nihayet ortadan kalkmasıyla oluşacak manzaranın bir resmini, ade- taşimdiden sunuyordu bizlere. Ancak, Avrupa'<ja son haftalarda, tam aksi yön- debirrüzgâresmeyebaşladı: AB'nin 15 yeni jlkeyi içine almaya hazıriandığı şu ginlerde, Birliğın ülkelerinin hükümet- ler, \en i gelenlerin vatandaşlannın do- lasım. çahşma özgürlüğünü kısrtlayıcı y£Sâ.ar geçiriyoriar. Verllen sözlerln anlamı... Aslnda bu ksıtlayıcı uygulama, AJ- manya ve Avusturya tarafından birge- çş ccnemi tedbin olarak, önce beş yıl içn, sonra da gerekirse iki yıl daha uza- tırnaküzere, uyum sağlamaya ilişkin bir isisna rnaddes olarak, daha önce ka- bil edilmişti. Daha sonra Fransa ve Itetysda bu maddeden faydalanmaya kira- /erirken. Ingittere, Isveç, Dani- rrarka, Hollanda ve Irtanda bu mad- ctenradil bir bçimde uygulanabilece- ğnden kuşku cUyduklannı belirtmişler, ratta ingiltere Dışişleri Bakanı Jack Srav» 2002 Aralık'ında, yeni üye olmak icn rskleyen ükelerin dışişleri bakan- laina bir mektup göndererek, Ingilte- n'nr s ınırtannı ışçilere açık rutacağına üşkrgıüvence /ermişti (The Indepen- cert 22/02/04). ö x e Hollanda hükümeti tutum de- çştrci "ve 13 Şubat'ta göçmen işçilerin fakainı kısıtoan bir yasa çıkardı: Ya- ayc jöre, göçnen işçiler ancak hükü- retr işçi kıtlığ çekildiğini düşündüğü skttferde çalşma hakkına sahip ola- Avrupa Birliği sürecinde bir U' döniiş cak, diğer sektörler yeni gelenlere ka- palı kalacaktı. Hollanda hükümeti 18 Şubat'ta bir yasa daha çıkararak, halen sığınmacı statüsü kazanamamış 22.000 göçmeni üç yıl içinde sınır dışı edece- ğini açıkladı. Hollanda'yı Danimarka hükümeti izledi ve 1 Mayısta AB'ye ka- tılacak 10 ülke vatandaşlanndan, ülke- sine göçmen işçili olarak gelecek olan- lann, iş bulamadıklan takdirde en fazla altı ay, o da sosyal haklara sahip olma- dan, kalabileceklerini açıkladı; bir baş- ka yasayla, Müslüman din adamlannın ülkesine girişini çok zorlaştırdı. Fin- landiya da Hollanda ömeğini be- nimseyerek göçmen işçilere ancak işçi eksikliği olduğu saptanan alan- larda çalışma izni verileceğini açık- ladı. Isveç hükümeti de tutum de- ğiştirdi. Ama en yüz kızartıcı "U" dönüş, aday ülkelere mektup yaza- rak kısıtlamalara karşı olduğunu açıklamış olan Ingiltere'den geldi. 23 Şubat günü Ingiliz hükümeti, bir- liğe yeni katılacak ülkelerin işçileri- nin tngittere'de çalışma koşullanna büyük kısrtlamalar getiren ve refah devleti kapsamındaki sosyal haklardan yararianma olanaklannı ortadan kaldı- ran bir yasa açıkladı. Bu gelişmeler Biriiğe katılacak on ül- ke yönetimlerinde bir soğuk duş etkisi yaptı. Slovakya Dışişleri Bakanı, Le Fi- garo'ya verdiği demeçte, bu kısıtlama- lar için "ne adil, ne de yasal" dedikten sonra 2001 'de bu konu konuşulurken verilen güvenceleri anımsattı(23/ 02). Çek Cumhuriyeti devlet Başkanı kısıt- lamaların "savunulacak bir yanı olma- dığını" vurgularken, Başbakan Spidla, misilleme yapmakla tehdit etti. Maca- ristan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ta- mas Toth da karariann "geri bir adım olduğunu, hemen kaldınlacağını um- duğunu" söyledi (Ajans France Press). Ve arlcasındakl dlnamlkler Avrupa Biriiği ülkeleri hükümetlen- nin bu "U" dönüşünün arkasında, te- melde, sanınm iki etken var. Birincisi Av- rupa'da ekonomik durgunluk, artan iş- sizlik ve AB'nin simgesi olan Euro'nun, daha önce bir yazımda da belirttiğim gi- bi, AB ekonomisi üzerinde yarattığı olumsuz etki. Bu gelişmeler, AB ülkele- ri vatandaşlannın Biriiğe olan güvenin- de önemli bir gedik açtı. Euobserver in aktardığına göre 15 AB ülkesinde, 16.000 örnekle yapılan bir araştırma, AB'nin "iyibirşey" olduğunu söyleyen- lerin oranının 2003 bahanna göre yüz- de 6 oranında gerileyerek yüzde 48'e düştüğünü gösteriyor; yüzde 16, Biriik bozulursa memnun olacaklarını söyler- ken, Euro'yla ilgili olarak yüzde 59 Eu- ro'dan yana ama genişlemeye karşı ol- duklannı, yüzde 35 ise karşı olduklannı açıklamışlar. Gelecek Avrupa parla- mentosu seçimleri söz konusu oldu- ğunda da halkın yalnızca yüzde 30'u sandık başına gitmeyi düşünüyormuş. İkinci etken de, 11 Eylül sonrasında, yabancılann, özellikle Müslümanlann bir güvenlik riski olarak görülmeye, in- san haklarının, güvenlik kaygılanna kur- ban edilmeye başlamasıyla ilgili. 70 mil- yonluk Türkiye'nin kapıda bekliyor ol- ması ise Le Monde'un deyişiyle "işle- ri hiç de kolaylaştırmıyor". Orneğin, Başkan Schröder Türkiye'nin AB'ye alınmasından yana oldu- ğunu söylüyor ama AJman halkı- nın çoğunluğu aynı görüşte değil (25/02/04). Fransız halkının da yüzde 55'i genişlemeye karşı (Le Figaro, 26/02). Bu arada çok kaygı verici bir başka dinamik da- ha işlemeye başladı. Avrupalılar radikal Islamdan korkuyor ve bu radıkalizmin nedenleri arasında Filistin sorununu görüyorlar. An- cak, bu noktada Avrupa ortak bi- linci ve hafızası bir sıçrama yaptı ve yeniden, AB yönetimindekilerin de üzerine, Brüksel'desempozyumlardü- zenleyecek (Liberation, 19/02) kadar kaygılandıran bir Yahudi düşmanlığı dalgası yükselmeye başladı. Tehllkell gellşmeler Düne kadar yalnızca aşın sağ içinde görülen düşünce biçimlerine, bu günler- de, kendini liberal, sosyal demokrat ola- rak niteleyen siyasi çevrelerde, enteli- jansiya arasında da rastlanmaya baş- landı. ingiltere'deThe Guardian daya- e r g i n y @ t r . n e t yımlanan yazısında, kendini liberal ve ilerici olarak tanımlayan David Good- hart, göçmenlik koşuluyla, etnik/kültü- rel farklılıklar (ırk) sorununu birbirine ka- nştınp yabancılara, göçmenlere, açıkça karşı bir yaklaşımla, "bk ve onlar" man- tığı sergiliyor ve yazısını, göçmen işçi- leri oportünizmle suçladıktan sonra "Açık söylemek gerekirse çoğumuz kendi türümüzie bir arada olmayı ter- cih ederiz" diyerek bitiriyordu (19/02). Halbuki, gazetenin editörü Gary Yo- ung'ın Goodhart'a verdiği cevapta anımsattığı gibi, "göçmen işçiler opor- tünist birbiçimde buraya gelmeye baş- lamadan çok önce, oportünizm, Batı sermayesi biçiminde bu gelişmekte olan ülkelere girmemiş miydi?" Alessandro Buonfino da Open De- mocracy sitesindeki yazısında, son dö- nemde yabancı düşmanlığı alanında peş peşe yayımlanan kitaplara bir ömek olarak Italya'da yeni piyasaya çıkan ve çok satan Sessiz Istila başlıklı kitaptan hareketle, genelde Avrupa, özelde ital- yan entelijansiyasının Hıristiyan kimlik- lerini, ulusal kimliklerini yeniden keşfet- meye; kültürel, tarihsel özgünlüklerine vurgu yapmaya başladıklannı aktanyor- du. Böylece yabancı düşmanlığı, daha önce etkileyemediği toplumsal kesim- lerde de yayılabiliyordu (12/02). AB entelijansiyasının, kimi kesimleri- nin kendilerini yabancı düşmanlığına, milliyetçi, ırkçı, dinci eğilimlere daha faz- la açmasıysa, AB ülkelerinin halkının dü- şünsel evreninde bu eğilimlerin ve bun- lardan kaynaklanan hükümet uygula- malannın benimsenmesi, desteklenme- si için gereken ortamı güçlendiriyor. Tüm bu gelişmelerin geçici olduğunu söylemek bence çok zor. Bu eğilimlerin kaynaklanndaki dinamikler, kalıcı olma- nın yanı sıra, gittikçe güçlenme özelliği de sergiliyor... ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Günümüzde 'Öğretimin Birliği' Çarşamba günü, 3 Mart, öğretimin Biriiği Yasası'nın 80. yıldönümüdür. Cumhuriyetin kuruluşu sonrasında başiayan yenileşme sürecinin en önemli öğelerinden bi- rinin öğretimin biriiği olduğu bilinmektedir. Osmanh'da yaşanan öğretimde üç ayn yapı, yani dinsel, çağdaş ve yabancı ağırlıkJı öğretim yapısı bu yasa ile ortadan kal- dınlıyordu. Yaklaşım, ulusal biriiği sağlamanın bir ön- koşulu ve çağdaşlığın bir gereğiydi. Uretkenlik, bilim- de, sanatta, kültürde de arttınlmalıydı. Bireyin toplum- sallaşmasını sağlayacak asıl araç, ortaklaşa alınan, ay- nı değerieri paylaşılan öğretimdi. Kaldı ki nüfusun yal- nızca yüzde 10 gibi bir bölümünün okuryazar olduğu bir yapı, ne ekonomik ne de toplumsal gelişmetere kay- naklık edecek bir yeteriilikteydi. Oysa Cumhuriyetin ileriemeden başka bir yolu yoktu. öğretimin birliğinin o yıllarda sağladığı kazanımlan ve II. Dünya Savaşı sonrasında adım adım bu ilkeden uzaklaşmanın doğurduğu zarariı sonuçlan burada irde- lemenin olanağı bulunmuyor. Ancak günümüzün koşul- lannda eğitim-öğretim politikası nasıl olmalı sorusuna doğru bir yanıt verilmelidir. Küreselleşme, ekonomik, toplumsal ve siyasal sonuçlanyla, yepyeni yakJaşımla- n ve çözümleri de kaçınılmaz biçimde gerekli kılıyor. Küreselleşme, öncelikle üretim sürecinin niteliğini değiştinyor. Geçmişin kol emekçisinin yerini, kol+be- yin emekçisi alıyor. Böyle olunca da beyin işıne, yani oğretime bu gözlükle bakılması gerekiyor. Küreselleş- me sürecinin eğitimi, öncelikle çocuğun ve gencin ya- ratıcı yeteneklerini en üst düzeyde geliştirecek bir ya- pılanmayı öngörüyor. Ek olarak, olgulara, olaylara ve nesnelere eleştirel bakış ve sorgulayan araştırmacı an- layışın yaygınlaşıp yerieşmesi de küreselleşmenin eği- timde yarattığı zorunluluklardır. Günümüzde eğitim-öğ- retim, aynca dar bilimsel çerçevelerin yerine bilimler arası işbiriiğini; araştırma geliştirmeye önem verilmesi- ni; gelişmenın ekonomik, toplumsal ve siyasal yönle- riyle bir bütün olarak algılanması gerektiğini öne çıka- nyor. Küreselleşmenin getirilerinden en çok yararlan- mayı başaran gelişmiş ülkeler, bu yakJaşımlan birer ulu- sal politikaya dönüştürüyor, kamusal bir görev ya da ulusal bir sorun olarak algılıyor. Küreselleşme sürecinin eğitim anlayışının çok önem- li bir boyutu daha var. Günümüzde gelişmiş ülkelerde verilen küresel eğitim, tıpkı mal ve hizmet üretiminde olduğu gibi, bireyi aşın ölçüde öne çıkanyor ya da bu- nun yollannı daha da açıyor. Burada, kapitalist siste- min bireyciliğini zoriayan ya da aşan bir değişim yaşa- nıyor. Aşın bireyselleşme, aynı zamanda kimlikçi ve ce- maatçi istemlere öncelik verilmesine neden oluyor. Bu durumda, bireyin toplumsallığının, içinde yasadığı top- lum karşısındaki sorumluluğunun nasıl biçimleneceği, ulusal bir sorun olarak tartışılıyor. özellikle öğrenim sü- recinin çocuk ve genç beyınlerine, toplumsal gelişme ve ilerieme sürecinin dışına düşürecek, ılkelliklere ve ge- riliklere yöneltecek, beceri ve yeteneklerini geliştirme- lerini engelleyecek gelişmetere; bunlann kurumsallaş- masına izin verilmiyor. Fransa başta olmak üzere AB üyeleri, bu anlayıştan yola çıkarak öğrenim sürecinde dinsel cemaatçi kimliklerin simgelerinin kullanılmasını engelliyor. Türkiye, öğrenimin biriiğinin 80. yılında, küreselleş- menin gerçeklerini kavrayan bir eğitim politikası oluş- turamıyor. Temel eğitimde bile, okullaşma oranı, yani çağ nüfusunun okula gidebilen bölümü, yüzde yüze ulaşamıyor, özelikte kız çocuklar okul dışı kalıyor. Mes- leki ve teknik eğitim, bir türfü günün koşullanna uygun bir yapıya kavuşturulamıyor. Kültürve sanat eğitimi çok yetersiz kalıyor. Milli Eğitim Bakanı, öğretmen ve yöne- ticileri, dinciliği esas alan kadrolaşma anlayışıyla bas- kı altında tutuluyor. Üniversitelere el koymayı asıl göre- vi sayan Başbakan da ısraria, "katsayı belasını" yerel seçimlerden sonra kaldıracagız, diyor. Bunun anlamı, imam hatip liselerini bitirenlerin yalnız kendi dallannda değil, diğer alanlarda da yükseköğretime girebilmele- rinin sağlanmasıdır. Burada, cemaatçilik yapılıyor. Ay- nı hükümet, üniversitelerin kendi olanaklanylayarattık- lan araştırma-geliştirme parasını bütçeye gelir olarak el koyuyor; ülkenin en önemli araştırma-geliştirme kuru- luşu olan TÜBtTAK'ı, on aydır çalışamaz bir durumda tutuyor. Türkiye'nin küreselleşme sürecinde beyin gücüyle yer alması isteniyorsa bu hükümetin yaptıklan tama- mıyla yanlıştır. Bu durumda toplum, şu soruyu sorma- lı ve yanıt aramalıdır. Hükümet, Türkiye'nin ileriemesi- ni, beyin gücünü geliştirmesini, bunu kullanarakmal ve hizmet üretmesini, küresel dünyada yer almasını ger- çekten istiyor mu? Istiyorsa, eğitim ve öğretimi çağdaş gelişmelere gö- re biçimlendirir ve Öğrenimin Biriiği Yasası'nın ilkelerin- den de yarartanır. yakup@metu.edu.tr 'Altın fırsatlar' kaçıyor • Ekonomi Servisi - Ankara Ticaret Odası'nın altın varlığı konusunda hazırladığı "Altın Fırsatlar" raporuna göre, Türkiye altın rezervleri açısından dünyada 2. sırayı alıyor. Rapora göre, Türkiye'de 81 maden yatağında piyasa değeri 150 milyar dolan bulan 6500 ton altın bulunuyor. ATO Başkanı Sinan Aygün. raporun "varlık içinde yokluk çektiğimızi" gösterdiğini savunarak, '. "Türkiye kalkınmasını tamamlamak istiyorsa bu • kaynaklan acilen harekete geçirmelidir" dedi. BTC 3.5 aydır mühendis bekliyor • ANKARA (AA) - 'Bakû-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi'nin (BTC) türkiye kanadını yürüten BOTAŞ bir yandan inşaatı hızlandırmak için çalışmalar yaparken diğer yandan prosedür engelleriyle uğraşıyor. BTC'nin ' Türkiye'deki bölümünü inşa eden müteahhitler, çalıştıracaklan "deneyimli mühendısleri" Türkiye"de olmadığı için yurtdışından getirmek istemesi üzerine engellerle karşılaştılar. Müteahhite yeni pazar: Ukrayna • ANKARA (AA) - Bağımsız Devletler Topluluğu içinde Türk müteahhitlerinin şimdiye kadar en az iş aldıklan ülke olan Ukrayna, Türk müteahhitlerinin yeni pazan olmaya başlıyor. Bu kapsamda, Türk firması Enerji Yapı AŞ ile Japon IH1 firması ortakhğında yapımı planlanan yaklaşık 200 milyon dolarlık Nikoloyev Köprüsü'nün yapımının önü açıldı. Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'in Ukrayna'yı zıyareti sırasında konuyu gündeme taşımasıyla birlikte, Japonya'dan sağlanacak hibe krediyle yapılacak proje, Ukrayna'nın öncelikli işler listesine alındı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle