23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURtYET 30 KASIM 2004 SALI 14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL OzenYula'nın'şaşırtma'lanÖykü ve oyun yazan Özen Yula, son bir- kaç yıldır aldığı bir dolu önemli ödülle ya- zınımızın ve tiyatromuzun gündeminde. 1990'lardan bu yana öykü kitaplan ve oyun- lan yayımlanıyor, oyunları sahneleniyor. Yeni bir ses, yeni bir soluk... Özen Yula farklı bıçemler deniyor tiyat- roda. Aynı biçemi yinelemiyor. Tiyatronun 'oyunsu' niteliğini iyi kullaruyor. Bu neden- le de bir tek oyunu bile bir dolu 'oyun' içe- riyor. 'Aşk Evlerden Uzak' ve 'Gayri Resnıi Hurrem' oyunlannda olduğu gibi. Aşk Evlerden Uzak Ankara Devlet Tiyatrosu'nda yeni sahne- lenen 'Aşk Evlerden Uzak', 'aynı uzam'da 'farklı zaman'larda yaşamış üç ayn ailenin öyküsünü iç içe canlandınyor. Bu üç öykü- nün ayn aşamalan, tıpkı televizyon dizile- rinde olduğu gibi, oyuna parça parça kur- gulanmış. Böylece, seyircinin ilgisini aynı anda üç öykü üstünde odaklayarak merak öğesini hep ayakta tutan 'oyunsu' bir metin oluşturulmuş. Ankara'nın süperlüks yapıla- nndan birinin yüksek bir katındaki bu mo- bilyalı kiralık 'ev'de yaşanan öyküler 'evler- den uzak' olarak nitelenebilecek 'aşklar' içeriyor. Kan - koca - baldız, kan - koca - metres, kan - koca - âşık(?) ilişkilerinden oluş- muş 'aşküçgenleri' çevresinde dönen... Yu- la, önce öykülerin üçünde de 'evlilikte iha- net' izleğini sürdüğü izlenimini veriyor ve 'melodram'a ışık yakmış gibi yapıyor. Se- yircinin beklentisı böylece belirlendikten sonra ise 'şaşutmaca' yoluyla 'görünüş'ün gerisindeki 'gerçek' sergileniyor. Gerçek 'sevgi'nin beklenen değil de, beklenmedik kişilerde ortaya çıktığı... Yula nedense öykülerin ikisınde aynı 'şa- şırtmaca'yı kullanmış; dahası, her ikisine de evleri kiraya veren genç komisyoncuyu da katarak 'kara alay' denebilecek bir yaklaşı- ma ulaşmış. Üçüncü öyküde ise 'şaşırtma- ca', ötekilerde olduğu gibi 'gerçekçi' düz- lemde değıl de 'gerçeküstü' bir düzleme açılımla gerçekleşiyor. Dahası, öykülerin ikisinde kan koca ilişkisindeki yozluk vur- gulanırken, üçüncüde acı yüklü bir evlilik yaşantısı dillendiriliyor. Oykülerden ikisinin işleniş biçimindeki benzerlik, oyunu tekdüzeliğe ittiği gibi, üçüncü öyküyü de oyunun genelindeki 'içe- rik - biçim ilişkisi' açısından 'uyumsuz' kı- lıyor. Keşke her üç öykünün de işleniş biçi- mi ve kullanılan 'şaşırtmaca' yöntemleri birbirinden tümüyle farklı olsaydı... Bir de üç öykünün toparlandığı son aşamaya daha 'şaşırtnıacalı', daha 'vurucu' bir buluşla ula- şılabilseydi... O zaman, yazann 'içerik'te derinliğe ulaşmaktan çok, 'bknnı' yoluyla hü- ner sergileme adına yazdığını sandığım oyun amacına daha yakın düşecekti. Mehmet Ege oyunu sahnelerken, bir öy- küden ötekine 'geçiş'lerde, farklı öykülerin kahramanlannı sahnede görsel olarak 'ke- aştirerek', hem 'şaşırtmacah' hem de pürüz- süz bir 'akış' sağlamış. Ege'nin konseptini SertelÇetiner'in görsel olarak etkileyici ve 1 on yıllann üretken yazan Özen Yula'nın 'Aşk Evlerden Uzak' oyunu, Ankara DT tarafından yeni sahnelendi. ÎBŞT yapımı 'Gayri Resmi Hurrem' ise 'ikinci zafer yılı'nı sürüyor. Yula farklı konulan farklı biçemler deneyerek işleyen bir yazar. Her iki yapıtında da 'şaşırtmaca'larla yüklü 'oyun içinde oyun'lar sunuyor. işlevsel dekoru, Osman Uzgören'in ışık ta- sanmı ve Can Atilla'nın müzik tasanmı des- tekliyor. Oyuncular, 'parçalı' bir 'bütün' içinde yer aldıklan için çoğunlukla kişisel 'kompozisyonlar'oluşturmuşlar. FundaKa- rasaç'ın kadın giysileri yer yer gereksizce abartılı. Özellikle MeralÜlkü'nün aşın dar giysileri görsel estetik açısından sorun oluş- turuyor. 'Cayri Resmi Hurrem' Yalnız yazar Yula'ya değıl, uygulayıcılan- na da ödül üstüne ödül getiren İBŞT yapımı 'Gayri Resmi Hurrem' Istanbul 'da ikinci 'za- fer yıh'nı sürdürmekte. 'Kusursuz'a yakın bir incehkle işlenmış olan bu sahne olayı son yıllann en sağlam tiyatro çalışmalan arasın- da yer alıyor. Ozen Yula, Osmanlı tarihınin en çarpıcı kadın figürlerinden Hurrem'in kişilığinde erkek-egemen dünyada 'kadınolma' olgusu- nu işlerken, en sıradan kadın duyarlılıklann- dan en korkurucu politik hırslara uzanan bir yolda ilerliyor. Yeryüzünde var olmanın in- sana tanıdığı en doğal özgürlüklerden yok- sun kalmanın getirdiği çaresizlik duygusu ile milyonlarca insanın yazgısına hükmetme gü- cünün getirdiği büyüklük duygusu arasında- ki ilişkiyi irdeleyen bu şiirsel metin, iç içe 'şa- şırtmaealT 'oyun'larla devindirilmiş. Böyle- ce metnin 'söz' düzeyindeki ağırlığı. sahne ola- yını 'krvrak' kılacak olanaklann sağlanma- sıyla dengelenmiş. Hantal bir uygulama oyu- nu öldürebılirdi. Ancak, Yula şanslı. Oyunu birinci sınıf uygulamacılann eline düşmüş. Yönetmen Ayşenil Şamboğlu. Topkapı Sara- yı'mn, kimsenin giremediği. gizli bir oda- sında geçtiği izlenimini veren ve bir dolu öy- künün iç içe canlandınldığı oyunun 'oyunsu' boyutunu ön düzeye çıkartan bir çalışma yap- mış. FeyzaZeybek'in seyirciye de 'gModa'da sıkıştığı duygusunu veren, estetik görüntüsü yanında son derece işlevsel de olan sahne ta- sanmı ve giysileri, Handan Ergiydiren-Özer'ın oyunu baştan sona saran ve harem kadınla- nnın devinımine denk düşen hareket tasan- mı ve Can AtiDa'nın müziği, Ayşenil Şamlı- oğlu'nun hiçbir öğeyi şansa bırakmayacak bir ekiple çalıştığını gösteriyor. Altyapısı böylesine titizlikle hazırlanmış bir yapımın oyunculannın Rozet Hubeş ve Şebnem Kös- tem olması ise yalnız yazann değil, yönet- menin de şansı. Hubeş ve Köstem, oyuncu ki- şi göstergelerinin tümünü kusursuzluk için- de seferber ederek seyircinin nabzını her an ellerinde tutan yonımlarla oyunu doruğa ta- şıyorlar. Şamlıoğlu, metnin verdiği olanaklan oyun- culann verdiği güvenle daha da bir değerlen- direrek oyunun içerdiği 'oyun içindekioyun'la- n, mask kullanımından taklide, kukladan ka- ragöze, ortaoyununa, meddaha uzanan seyir- lik hünerlenmizle ustaca, incelikle bezeye- rek çeşitlendiriyor. Öylesine coşuyor ki sah- nede devindirdiği renklı kumaşlara da kişi- likler yüklüyor. Kumaşlann devinimine an- lam veremeyen benim gibi seyircilere ise bu kullanım gereksizmış gibi gelebiliyor. Kat- kısı olan herkesin alkışı hakettiği yaman bir çalışma. 45. Uluslararası Selanik Film Festivali'nde ödüller sahiplerini buldu Altın Iskender, Iran tfan 'Acı Düş 'ün KULTUR • SANAT (0212)293 t*7t ASUSELÇUK Mighty Sam McClain Little Charite & The Nightcats "Philadelphia" Jerry Ricks ve Cahit Berkay ISTANBUL LÜTFI KIRDAR ULUSLARARASI KONGRE VE SERGI SARAYı/RUMELI SALONU 3-4 Arahk 2004 Saat: 19.30 Bilet Satış Noktalan: • Biletix Çağrı Merkezi: (0-216) 556 98 00 • Biletix Online: www.biletix.com • Babylon: (0-212) 292 73 68 www.efeskeyfi.com EFES PUsen'in kültür ve sanata katkıları artarak sürecek. 45. UluslararasıSelanikFıbn Fes- tivaü'nde ödüller sahiplerini bul- du. Büyük ödül Altın İskender'i (3 7 bin Euro) Muhsin Amiryusefi'nin yönettiği Iran filmi 'Bitter Dre- am' (Acı Düş) kazandı. Seçici Ku- rul Özel Ödülü Gümüş İskender'i ise (22 bin Euro) Marina Razbezh- kina'nın 'TheHarvestThne'ı (Ha- sat Zamanı Rusya) ile Alejo Her- nanTaubenin 'OneortheOther'ı (Biri ya da Başkası / Arjantin) pay- laştılar. 'kapuz'a özel mansiyon Diğer ödüller ise şöyle: En İyi Yönetmen: Fernando Eimbcke, "Duck Season' (Ördek Mevsimi Meksika) ile: En İyi Senaryo:Gon- zalo Delgado Galiana, Juan Pablo Rebella ve Pablo Stoll, 'YVhisky'fViski,Uruguay) ile: En İyi Kadın Oyuncu: Mirella Pascu- al. Juan Pablo Rebella ve Pablo Stoll'un ortaklaşa yönettiği 'VTski' filmindeki rolüyle; En İyi Erkek Oyuncu: Simon Abkarian. Ronit ve Shlomi Elkabetz'in 'To Take a Wife' (Bir Eş Almakİsrail) fil- mindeki rolüyle; En İyi Sanatsal Katkı: Marina Razbezhkina nın 'The Harvest Time'ı (Hasat Za- manı/Rusya). Yarışmaya Türki- ye"den katılan Ahmet Uluçay'ın "Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak' çalışmasını ise Uluslara- rası Seçici Kurul 'ÖzelMansrvön'la ödüllendirdi. FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri Bırliğı) en iyi ulus- lararası yapım olarak Liu Fen- dou'nun 'The Green Hat'ini (Ye- şil Şapka ' Çin); ulusal bölümde de Nikos Panayotopoulos'un 'De- Hvery'sini(EveTeslim Yunanis- tan) seçti. Jameson Club'ın 'tzle- ykiÖdülü' (3 bin Euro) Uluslara- rası Seçici Kurul'un en iyi film değerlendirmesiyle aynıydı, Sela- niklı sinemaseverler Muhsin Amir- yusefi'nin 'AaDüş'ünü en iyi ulus- larası, AleksandrosPandazoudis'in 'Don'tGo'sunu(Gıtme Yunanis- tan) en iyi ulusal film seçtiler. Yu- nan Sinema Eleştirmenleri Birli- ği En İyi Ulusal Film Ödülü'nü VassilisKatsikis ın 'CC TV' çahş- masıyla Panos Koutras'ın 'Real Life'ı (Gerçek Yaşam) arasında paylaştırdı. Yunan Film-TV ve Gö- rüntü Teknisyenleri Derneği ise En İyi Film Ödülü'nü PandeüsVo- ulgaris'in 'Brides'ına (Gelinler) verdi. Uluslararası Yarışma'da özel mansiyon kazanan Türkiye, Bal- kan Fonu'ndan da destek aldı. Bal- kanFonuSeçicilerKurulu'nun 12 proje arasından senaryo yazım aşa- ması için 10 bin Euro verdiği 4 filmin içinde Türkiye'den Han- dan Ipekçi ve Jurgen Seidkr'in 'Hidden Faces'i (Saklı Yüzler) de yer alıyor. Yunanistan'dan Nikos Grammatikos ve Nikos Panayato- poulos'un 'The Hedge'i (Kirpi), Bosna Hersek'ten Aida Begic'le Elma Tataragicin 'Snow'u (Kar) ve Bulgaristan'dan SveÖoslavOvc- harov'la Assen VTadimirov'un 'The only Love Affair Hemingway did not \vrite about'u (Hemıngway'in Yazmadığı Tek Aşk Öyküsü) des- tek alan öteki projeler. YAZIODASI SELtM tLERİ Betigül Geçenlerde Onur Caymaz'dan bir mesaj gel- di. Birarkadaşının babası, HerGeceBodrum'u okuduktan sonra, kızının adını Betigül koymuş... Elbette vaktiyle. Her Gece Bodrum fırtınası dineli epey oldu. Tılsımı, büyüsü geçti o roma- nın. Onur'un tanıdığı Betigül Hanım kaç yaşında, bilmiyorum. Ama yaşı otuza yaklaşan, otuzu aşan bir iki Betigül Hanım da ben tanıdım. "Is- mim sizin kitabınızdan geliyor" dediler. Her Gece Bodrum'üa Betigül yan kişidir. Ama ilginç adıyla dikkat çekmiş. Bu adı nice yıllar ön- ce bir arkadaşımdan işitmiştim; halasıymış Be- tigül. Çok hoşuma gitmişti. Edebiyatımızdan esinlenilmiş adlar vardır. Ro- man, öykü kişileri bazan çocuklara isim anne- si, isim babası olur. En eskilerden biri, Feride. Çalıkuşu'nun kah- ramanı Feride, öylesine etkilermiş ki dünün in- sanlannı, kızlannın ülkülerie donanmasını iste- yen anababalar bu isimden vazgeçemezlermiş. Seksen yaşlanndaki Feride Hanım'lara so- run, Istanbul'u bırakıp Anadolu'ya giden, sev- gi ve iyiliği yurdun yoksunluk haritasında ara- yan o genç kızı büyük heyecanla anlatıriar. Ger- çi pek azı öğretmen olmuş, Anadolu'ya gitmiş- tir. Feride muhakkak ki bir simge addı. Çalıkuşu bugün de bizi derinden etkiliyor. Yani ben yaş- takileri. Küreselleşme fılan derken, yurt sevgi- si eskidi gitti. Aşk acısını, başkalannın aasını pay- laşarak unutmak da. Belki aşk acısı eskidi... Değişen anlayışta, Çalıkuşu'nu pataklayan- larbileçıktı. Buromanın 'ça//nf/'olduğunusöy- leyenlertanımıştım. Bulgaredebiyatından mı ne çalınmışmış. 'Uyarlama' demeye bile gönül in- dinmiyoriardı. Hangi roman çalıntı değildir?! Bilgiç geçinen- lerin üzerinde durmadıklan yazınsal mesele... Her roman, kendinden önceki romanlann, eserierin verimidir. Isterseniz çalıntı da diyebilirsiniz. Kaldı ki, Çalıkuşu, yüz binlerce okura aşıla- dığı şefkatte aranmalıdır. Ve hangi roman, Ça- lıkuşu kadar şefkati söyleyebildi! Adlara dönersek, bazan şiirde geçen bir ad da vefalı okuru etkilemiş. Yahya Kemal'in Meh- lika Sultan'ı bazan Mehlika olarak, bazan Meh- lika Sultan olarak kız çocuklanna isim olmuş. Kerime Nadir'in Kenan'ı ve Nalan'ı Hıçkı- nk'tan çıkıp hayatta süregelmişler. Refik Halid Karay'ın Nilgün'ünü unutmuyorum. Işte Betigül'ün de böyle bir kaderi olmuş. Ne var ki, Her Gece Bodrum, bugünün oku- runa artık ne söyleyebilir? Son kitap fuannda, gerçekten iyi niyetli genç bir okur, "Ben pek bir şey anlayamadım" dedi. "Haklısınız" diyeya- nıtladım, "karışık yazılmış bir romandır". Sonra içime kapandım. Otuz beş yıl öncesi- ne göz attım. Otuz beş kırk yıl önce, roman sa- natı konusunda bugünkü kadar bilgisiz değil- dik. Okur, roman sanatının inceliklerini tadabi- liyordu. Roman yazmak isteyenler, bu okurun gerisine düşmekten korkarlardı. Her Gece Bodrum'un sayısız acemiliği var- dır. Ama sade suya tirit degildir. Hangi sınav- lardan geçerek yazdığımı, o sıkıntıyı bugün de hatırlıyorum. Döneminde biretki bıraktıysa, romandan bek- lentileri bambaşka bir okuria buluşabildiğin- den. 1970 sonrasında Türk romanı hem genceli- yor, hem de büyük ustalann eserieriyle büsbü- tün güç kazanıyordu. 'Edebiyat'\n çapsızlığa düşmesine daha nice zaman vardı. Başka bir ortamdayız artık. Kaç adet sattı, kaç baskı yaptı, duvar ilanlannda göründü mü; ye- tip artıyor. Dikine tıraş beş on kişi, onlar olmasa, edebi- yatın 'e'si kalmayacak. Önerilen Kitap / Yaşam Bir Uzlaşmadır, Oktay Akbal, Dünya Kitaplan. (Yaşamını edebiyata adamış bir ustadan seçme denemeler). 8. Ugur Mumcu Şiir Yarışması • İZMLR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Karşıyaka CUMOK tarafından düzenlenen '8. Uğur Mumcu Şiir Yanşması'na başvurular sürüyor. 18-30 yaş arasındaki şairlere açık olan yanşmada, konu seçimi serbest. Yanşmacılann sadece bir şiirle katılabilecekleri yanşmada, şiırlerini daktilo veya bilgisayarla iki satır aralıklı yazılmış olarak, dört kopya göndermeleri gerekiyor. Şiirle birlikte kısa özgeçmiş ve iletişim bilgilerinin bildirihnesinin de istendiği yanşmaya son katılım tarihi 24 Ocak 2005. Seçici kurulunda Hidayet Karakuş. Bekir Yurdakul ve Hüseyin Yurttaş'ın yer aldığı 8. Uğur Mumcu Şiir Yanşması'na başvurular 'Ege Sanat Merkezi 1721 sokakNo: 20 Karşıyaka İzmir' adresine yapılabilecek. Belgesel film festivali • Kültür Servisi - Belgesel Sinemacılar Birliği ile Muğla Belediyesf nin düzenlediği ve içeriği 'Anlamak ve Anlaşmak İçin' olan 'Türkiye-Yunanistan Belgesel Film Festivali', 1-3 Arahk tarihleri arasında yapılacak. Festivalde, belgesel film gösterimlerinin yanı sıra müzik dinletisi, sözlü tarih atölyesi ve kültürel geziler de düzenlenecek. Bütün etkinliklerin ücretsiz olduğu festivalde, 6'sı Türkiye'den, 6'sı da Yunanistan'dan olmak üzere toplam 12 belgesel film izleyicilerle buluşacak. Yunanistan Film Yapımcılan ve Yönetmenleri Derneği, Ege Banş ve İletişim Derneği, Syniparksi, Muğla Cniversitesi ve Muğlamax'ın destek verdiği etkinlik 3 gün sürecek. Festivalde gösterilecek belgeseller arasında; Yunanistan'dan Ans Kynakidis'ın 'Manhole' (Adam), Rüstem Batum'un 'Hangi Kıbns', Lucia Rikaki'nin 'The Aegean Sea Through The Words Of Poets" (Şaırlenn Diliyle Ege Denizi). Neşe Ertürk'ün 'Gidenlerin, Gelenlerin, Kalanlann Toprağı: Gökçeada', Yorgos Zervas"ın 'They Tell Me Not To Love You' (Seni Sevmememi Söylüyorlar) filmleri yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle