25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 EKİM 2004 CUMARTESİ t • • • OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Teröp ve Çocuk ANAT BİLETZKİ, Tel Aviv Üniversitesi'ndefel- sefe profesörü. Ankara'nın Hacettepe Üniversi- tesi'nce dizenlenen bir uluslararası seminerde "in- san haklama yönelik tehdit/er" üzerine konuşu- yor. Başkaan yoksulluk, ırkçılık, eşitsizlik, ayrım- cılık gibi konuları ele aldılar; onun konusu ise, te- rör. Daha doğrusu, terör dolayısıyla insan hakla- nnın ne giûi tehditlerle karşılaştığı. Inceden inceye felsefe yaparak ve kendi dev- letini acınrasızca eleştirerek. Terörden gelen tehdrtler konusunda çok konu- şulup yazıldı. özgüriük, bağımsızlık, eşitlik uğruna girşilmiş bir savaş gibi gösterilse de, te- rörü hiçbir bıçimde haklı ve hoş görülebilir say- dıramayacak olan en önernli özellik, olayla, du- rumla, da\ayla hiç ilgisi bulunmayan kişileri kur- ban dunjrruna sokmasıdır. Profesör Biletzki, "Kur- tuluş savaşı diye sunulsa bile, bir savaş olduğu- na göre hiç değilse savaşta uygulanan temel in- sanlık kurallanna uyması gerekir" diyor. "örneğin işkence yapmamak, savaşla doğru- dan ilgisi olmayan sivilleri ve özellikle çocuklan esirgemel'gibi" diye de ekliyor. Gerçekten. bunlara uymamak, en çok, terö- ristlerin davalannı savunuş tarzlanna zarar vermek- te. Yakın geçmişin Güneydoğu olaylannda "işbir- likçi" sayılp bütün bireyleri PKK silahıyla vurul- muş biraileden melek yüzlü bebek ölüsünün res- mi ortada durdukça, "Kürt halkının kurtuluş sa- yaş/"propagandasıtutarmı? 1963'ün "KanlıNo- el gecesi banyo küvetinde kurşunlanmış Türk çocuklan"resmini görenler, "EOKA terörörgütü değildi" sözüne kulak asar mı? Ne var ki, Bayan Biletzki, teröre karşı müca- delelerde uygulanan aşın şiddeti. insan hak- lanna yönelik olarak, asıl terörden de tehlikeli bir "terör biçimi" sayıyor ve soruyor: "Filistinli terö- ristlerin elebaşlannı öldürmek için Gazze kasa- baları havadan nokta atışlarıyla vurulurken bir evin üstüne düşen iki tonluk bomba, komşula- nn çocuklannı da öldürünce, Israil makamlan 'te- röre karşı savaş' bahanesiyJe kendilerini affetti- rebilirler mı?" Aynı şeyi. Felluce bombardımanlanndayaralan- mış ya da öldürülmüş çocuk görüntüleri ekran- lardan geçtikçe, Amerikalılann "terörist direniş- çileri yuvalanndan çıkarma operasyonu" sözü gülünç kaçmıyor mu? Hatta, o görüntülerden sonra insanların çoğu, tam tersine, kentteki Irak- lılan işgale karşı vuruşan "kurtuluş savaşçılan" ola- rak görmeye başlamaz mı? Osetya'daki okul olayı, öldürülen çocuklar do- layısıyla, hem Çeçenlerin davalarına hem de Rus devletinin güvenlik kuruluşlanna en büyük zara- n vermemiş midir? • nsanlar, davalarına ya da belli davalar karşısın- I daki savunmalanna, kendilerinin o günkü du- rumlanndan daha çok, evlatlarının vetorunlannın geleceği içın sanlırlar. Çocuk ölümü, bu çeşit ka- pışmalarda ölüme neden olan tarafın tezini zayıf- latacak en önemli etkendir herhalde. Nutuk'un Okunduğu Günler... Nutuk 19 Mayıs 1919'daki "genel dunım ve görünüş" ile başlar, "Gençliğe Armağan" ile biter. Elbette her şeyi okuması gereken Türk gençliği mutlaka Nutuk'u da okumalıdır. Prof. Dr. Metin KALE C umhuriyet tarihımızin 1927 yı- hndaki en önemli olayı bilindi- ği gibi, o zamankı sanıyla "Cumhurbaşkanı Gazi Mus- tafa Ketnal Paşa"nın söyledi- ği Kutuk'tur. 15-20 Ekim arası. günde orta- lama 6 saat ohnak üzere 36 saat 33 dakika süren Nutuk, Türk Aydınlanması 'na ışık tu- tan ve birinci elden bir başyapıt niteliğin- dedir. Okunması 36 saat süren Nutuk'un hazırlanması da uzun zaman almıştır. Met- nin tamamı Atatürk tarafından yazılmış, yazdınlmış veya gözden geçirilmiştir. Yaz- dıklannı her gece arkadaşlanna okumuş, gereklı düzeltmeleri kendisi yapmıştır. Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çık- tığı günJerde dünya nüfusunun 3/4'ü geri kalnuş, sömürge ve yan- sömürge iken, 1/4'ü sanayileşmiş ve emperyalist düzeye ulaşmış ülkelerden oluşuyordu. Sanayıleş- miş bu ülkeler kendi aralannda 1914-18 arasında büyük bir paylaşım savaşına ru- tuşmuşlar ve bu savaşın galipleri 1919'da Pa- ris'te savaşın nimetlerini paylaşmaya ko- yulmuşlar, bu arada doğal olarak Osmanlı Türkiyesi'ni de bölüşmüşlerdi. Atatürk, Nu- tuk 'ta bu gerçeği ifade edip, mücadeleye başlama kararhhgını dile getirir. Nutuk'ta emperyalizme karşı bağımsız- lık savaşının niçin, nasıl ve hangi koşullar altında yapıldığını ve nasıl başanldığıru ulu- su ve ülkeyi çağın dışına iten sıyasal ve sos- yal düzenle. yerli işbirlikçilerle, mandacı- larla, cehaletle, teslimiyetçiliğin, acizlik ve dönekliğin kol gezdiğı o işgal yıllannda Atatürk kişiliğinde somutlaşan, yurt ve ta- rih bilincinden kaynaklanan onurlu başkal- dınrun, cesaret ve kahramanlığın da öykü- sünü buluruz. Nutuk'ta Atatürk bir dönemin tarihini açıklarken, tarihe ve ulusuna karşı hesap veren bir devlet adamı ahlakını da yansıtır ve bu düşüncelerinı, "YıDardan beri devam eden mücadefeter \e uvgulamalanniEan uiu- sumuza hesabuu vermek vazifem olduğu ka- naatindeyim" sözleriyle açıklar. Sözlerine. "Her an tarihe karşı, dünyaya karşı hareke- timizin hesabuu verebilecek birvaziyette bu- hınmak lazundır... Amacım devrimimizin incelenmesinde tarihe kolayük sağlamak- ür" şeklinde devam eder. Hilafet ve saltanatın kaldınlışı, Lozan Ba- rışı, Cumhuriyet'in kuruluşu, lider kadro- lar arasında baş gösteren dedikodular, gide- rek karşılıklı suçlamalar. karşıdevrim gin- şimleri.. hatta Atatürk'ün kişıliğine yöne- lik açık ve gızli suçlamalar bizzat lider Ata- türk'ün agzından cevaplandınlır. Devrim tarihimizin en önemli ve ilk el- den açıldaması olan Nutuk'ta Türk Aydın- lanması'nın düşünce ve eylem boyutu bü- tün açıklığı ile görülür. Nutuk'ta Atatürk, olaylan neden-sonuç ilişkileriyle anlahr. Seçtiği yöntem krono- lojik bir anlatım değıldır. Olaylan felsefi bir boyuttan yonımlar. Nutuk bir tarih kitabı de- ğıldir. Tanh yöntemiyle ele alınmış belge- sel bir eserdır. Her olay ve anlatım bir bel- geye dayalıdır ve sözü edılen belgeler 299'u aşar. Bu özelliği ile de etkinlığini ilk gün- kü gibi korumaktadır. Tarihe çok önem veren, tarihı yapan ki- şılerden biri olan ve tarih yazmanın da çok önemli bir şey olduğuna inanan Atatürk, "Tarih yazmak tarih yapmak kadar mü- himdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, de- ğişnıeyen hakikat insanhğı şaşırtacak nıahi- yet ahr" dıyordu. Bu nedenle de başardığı devrimin yazımını ve yorumunu kendisi yapmış, başkalanna bırakmamıştır. O kendısine ve eylemınin başansına ınan- mayanlarla. bunlar arkadaşlan bile olsa sa- vaşmak zorunda kalmış. onlardan hesap sormuştur. HaJide Edip'in de belirttiği gi- bi, "Başanya ondan başka inanan yoktu." Nutuk sadece geçmişimizi doğru anla- mak için değil. bugüne ve geleceğe de bi- linçli bakabilmemize olanak sağlayan ve yaşayan tanhsel bir belgedir de. O henüz da- ha 46 yaşında iken asker ve komutan, va- tansever, devrimci, siyaset ve devlet adamı, banşsever ve hümanist ve uygar ve güzel bir insan olarak ulaştığı yüksek noktadan, as- la başı dönmeksizin, kibir ve de gurura ka- pılmaksızın geçmişe ve geleceğe bakarken, eyleminin ve iddiasının hesabını ilk elden yurduna ve insanlığa vermenin de mutlulu- ğunu tarmak ister. Nutuk 19 Mayıs 1919'daki "geneldurum ve görünüş" ile başlar, "Gençttğe Arma- ğan" ile biter. Elbette her şeyi okuması ge- reken Türk gençliği mutlaka Nutuk'u da okumalıdır. Atatürk askeri ve siyasi zaferi gerçekleş- tınrken en ciddi ve büyük sıkıntıyı içerde- ki hıyanet cephesıne karşı yaşadığını "lk- tidarda bulunanlar gaflet, dalalet ve hatta ht- vanetkmdebulunabflirler'' sözlenyle, "Genç- Bğe Armağan''ında ışaret eder. En büyük ese- n olan Cumhunyetı de yıne "Gençüğe Ar- magan"ında toplumun en dınamık gücü ve geleceğinin teminatı olan tüm zamanlann Türk gençlığıne emanet eder. Nutuk ülke- mize yükümlülüklerimızı, ulusumuza ve devletimize karşı ödev ve sorumluluklan- mızı da hep hatırlatan, nerelerden gelinip ne- lerle karşılaşabileceğımizi düşünmemize fırsat veren bir temel eserdir. PENCERE Solun Sorumluluğu Ercan YEŞİLYLRT S ol, nasıl birleşip bir güç olabilir? So- lun önce sağın ideolojik etkisinden kurtulması gerekir. Yıllardır yapı- lan propagandanın etkısiyle. ölçüyü kaçı- np "piyasa sos> ı aKzmi"nden bile bahseden- ler oldu. Bunlan aşmanın yolu, ideolojik ve örgütsel birliktelikten geçer. Bu hem sosyal demokrat hem de sosyalistler için geçerlidir. Iki grupta da aslında kendi için- de önemli ideolojik bir ayrım yoktur. Ama bu hareketlerin başındakıler, sürekli ken- di durumlannı koruyabılmek için laf üre- tip birliktelikleri engellıyorlar. Sanki bu ülkede mevcut insan malzemesiyle sosya- lizmin laırulma ve yaşama şansı varmış gibi. Ya da Batı'daki sosyal demokratlan örnek alıp serbest piyasa ideolojisiyle sag- cılık yapıp iktidar olacaklarmış gibi. HSBC • Gençlere Öşstek Proj ı V Yarının daha güçlü, daha aydınMk" ••'- 'l Türkiye'sini onlar kuracak. / Bugün, onların yanında olma zamanı... Üniversite ve yüksekokulda okuyan 500 ögrencımıze eğıtim bursu, HSBC'den. HSBC Dünyanın yerel bankası HSBC Bonl A S m-jfvuim \arimitmmt4nr Sosyal demokrası. her zaman kendi so- lunda gelışen bir devnmci hareketin etkı- siyle sola yönelmiştir. Onun için sorun sosyalistlerin bir araya gelip bir güç olarak ortaya çıkmasıyla çö- zülecektır. 12 Eylül'den bugüne yirmi beş yıl geçti. 12 Eylüi 'den önce birbirleriyle sü- rekli kavga edenler, mapushanelerde hep birlıkte türküler söylediler, acılannı, se- vinçlerini paylaştılar. Nasıl 1965'te hemen bütün sosyalistler TÎP içınde bir araya gelebildilerse, bugün de böyle bir yapırun oluşturulması gerek- mektedir. Ortak bir yapıda bütün sosyalist- ler bir çatı altında bırleşebilmeüdirler. Tür- kiye'nin kurtuluşunun başka bir yolu yok- tur. Ancak böyle bir toparlanma olursa, sosyal demokratlar da daha önce olduğu gi- bi yeniden sol söylemlerle toparlanıp bü- yüyecekler, sol politikalar üreteceklerdir. Üretilecek yeni toplumsal projelerden sonra, bugün solun takılıp kaldığı kimlik sorunu, insan haklan, özgüriük, laüdik, demokrasi gibi kısır çekişmeler de kendi- liğinden ortadan kalkacaktır. Yeni aydın- lık bir toplum umudu yeniden doğacaktrr. Bireysel aklın yerini örgütlü akıl alacaktır. Bu umut insanlan karanlığa sığınmak- tan aukoyacaktır. Sol kendi kendisiyle kav- ga etmekten vazgeçeceği için halkın gözünde umut olacaktır. Her gün canı acıyan sokaktaki insan, serseri mayın gibi savrul- maktan kurtulacaktır. Artık ken- disini ifade edebileceği yerlerde bulunacaktır. Nasıl karşıdevrim cephesi so- lun her rengıni aynı gözle görü- yor ve aynı muameleyi yapıyor- sa sol da kendi içinde bu bakış açısını geliştirmeli ve toparlan- mahdır. Işte o zaman ülkenin so- runlan hakkında çözümler üre- tip programlar hazırlanabilir. Sol içinde hâlâ çok iyi yetişmiş nitelikli ve ahlaklı insanlar var. Bu potansiyel yapı canlandığın- da toplumun diğer kesimleri ara- sına sıkışmış nitehkli uzman kad- rolan da harekete geçirecektir. Toplumun bugünkü bozuk yapı- sı gereği sıradan niteliksiz insan- lar yönetici konuma gelmiş ve toplumsal gelişmenin önünde bi- rer engel olarak durmaktadırlar. Nitelikli insanlar hak ettikleri yerlere geldiklerinde, öyle bir "tophımsaliknm" oluşacaktırki insanlar kişisel çıkar peşinde koş- maktan vazgeçip kurtuluşlannın toplumsal gelişmede olacağını kavrayacaklardır. Olkelerin ger- çek zenginliği insanlandır. Hiç- bir ülke, toplumsal kalkmması- nı yahıızca yeraltı, yerüstü doğal zenginlikleriyle sağlamamıştır. Gelişmiş toplumlar. eğitılmiş, uzmanlaşmış nitelikli üısanlan- nı örgütleyip organize ederek kal- kınmışlardır. Türkiye'de milli gelir on bin dolan aştığında ne tarikata gire- cek ne de ayn kimlik peşinde ko- şan insan bulunacaktır. Artık in- sanlar daha çok "Nasıl muthı olu- rum, bu düm a ninıetlerinden da- ha çok nasıl faydaJanınm"ın pe- şinde koşacaklardır. Ulan!.. Bu Ne Iştir?.. Bizim medyada dört gazete dinci bilinir: Yeni Şafak, Zaman, Milli Gazete, Vakit... Milli Gazete, Saadet Partisi'nin yayın organı- dır; AKP'yi tutsa da din iman adına eleştirir; Za- man, Fethullah'ındır; Said-i Nursi'nin Nurculuk propagandasını yapar. Her sabah bütün bu ga- zetelere göz atmak elbette gereklidir... Fethullah Hoca, 'na?//--/eflcâr;'Zaman'da, Ra- mazan ayının başlaması nedeniyle, uzun birya- zı yayımlamış dokunaklı mı dokunaklı, ağlamak- lı mı ağlamaklı, acıklı mı acıklı... önce -artık tanımayan kalmadı, ama- Fethul- lah Gülen'i bir kez daha tanımakta yararvar; Nur- culuk cemaatinin şeyhi Said-i Nursi'nin tarikat- çılıkta izleyicisi Fethullah Gülen'in kim olduğunu öğrenmek kolay... • Nasıl?.. Zahmete gerek yok, açarsınız yaygın ve güve- nilir bir ansiklopediyi, 'Nursi' maddesine bakar- sınız... 'Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi' bu zat hakkında ne yazıyor: "Risale-i Nuradını taşıyan yapıtlarıyla çağdaş uygariığın, laikliğinkarşısındayeraldı. Şeriatabağ- lı Islam birliğini savundu. Genelde Nakşibendi- lik'e dayanan ve Nurculuk diye anılan dinsel-si- yasal hareketi geniş çevrelere yaydı." 'Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi' Sa- ıd-i Nursi'yi böyle tanıtıyor... 'Meydan Larousse Büyük Lûgat ve Ansiklo- pedisi'si de diyor ki: "Said-i Nursi: Eserleh ve davranışıyla Nurcu- luk adı vehlen sapkın din akımını başlatan yazar. Şeyh Sait Ayaklanması'nda sürgüne gönderil- di." Fethullah Gülen işte bu adamın müridi, fikirle- rinin 'muakkibi'... • Fethullah Gülen'in mübarek Ramazan nede- niyle Zaman'da çıkan yazısını sayfalanna akta- ran Vakit, büyük puntolarla başlığa şu satırları çı- karmış: "Amerika'da vatan hasreti çeken Fethullah Hoca, Ramazan münasebetiyle yazarken vic- danlan kanatacak satırlar kaleme aldı." Ne demiş Gülen Hoca: "Bulunduğum yerde benim bildiğim türden hiçbir mabet yok, muhit oldukça soğuk, uhre- vilikyanlan itibarıyla da insanlar bir haylı donuk. Burada minarelerin o büyülü sesini duyamazsı- nız. (...) Bu itibarla da ben, kilometrelerce uzak- larda (...) gözlerimi kapayıp duygularımı dinli- yor; kendimiya birşadırvan başında, (...) ya bir kürsüde ya da bir mihrapta tahayyül ediyor ve paylaşmaya çalışıyorum orada olan bitenlen..." • Hey Allahım, sen büyüksün, bize sabır ver, çünkü insan bu gibi durumlarda ister istemez patlıyor: - Ulan.. ulan.. ulan!.. Bu ne iştir?.. 1.5 milyar Müslüman yaşıyor dünyada, Atlas Okyanusu'ndan Büyük Okyanus'a dek camiden, minareden, mihraptan, kürsüden, şerefeden ge- çilmiyor... Sen kalk git, ne idüğü çok belli gerekçeyle Amerika'da yaşamayı canı gönülden ve de siya- seten yeğle, sonra da otur bu yazıyı kaleme alıp profesyonelce timsah gözyaşlan dök!.. Gülen Hoca!.. Gel şu edebiyatı bırakalım da bana söyle ba- kayım, madem bu kadar Müslümansın, bu ka- dar hasret çekiyorsun, niçin bir Islam ülkesinde, sözgelimi Iran, Suudi Arabistan, Sudan'dayaşa- mıyorsun da Hıristiyan Amerika'ya postu ser- mişsin?.. DÜZELTME: Gazetemiz ile birlikte dün verdiğimiz yeni Türk Ceza Kanunu kitapçığuıda 125 ve 184. maddeler, yanlış yer almıştır. Düzeltir, özür dileriz. Bu maddelerin yeni hali şöyledir: Hakaret Madde 125: (1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınhğını renci- de edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandınlır. Mağdurun gıyabında ha- karetin cezalandınlabilmesi için, fıiün en az üç kişiyle ihtilat ede- rek işlenmesi gerekir. (2) Fiilin mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukandaki fikrada belirtilen cezaya hükmolunur. (3) Hakaret suçunun; a) Kamu göre\iisine karşı görevinden dolayı, b)Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açık- lamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklanna uygun davranmasından dolayı, c) Kışinin mensup bulunduğu dıne göre kutsal sayılan değer- lerden bahisle, işlenmesi halinde, cezatun alt sının bir yıldan az olamaz. (4) Ceza, hakaretin alenen işlenmesi halinde, altıda biri; basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, üçte biri oranında artınlır. (5) Kurul halinde çalışan kamu görevlilerinden dolayı hakaret edibnesi halinde, suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sa- yılır. tmar kirtfliğine neden olma Madde 184: (1) Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata ay- kın olarak bina yapan veya yapüran kişi, 1 yıldan 5 yıla kadar ha- pis cezası ile cezalandınlır. (2) Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla ku- rulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi yukandaki fikra hükmüne göre cezalandınlır. (3) Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandınlır. (4) 3. fıkra hariç. bu madde hükümleri ancak belediye sınırlan içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır. (5) Kişinin nıhsatsız ya da ruhsata aykın olarak yaptığı veya yaptırdığı bina>ı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde 1 ve 2. fikra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer. mahkûm olunan ceza bütün so- nuçlanyla ortadan kalkar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle