28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 2003 ÇARŞAMBA 14 JVUl-iJ. L J J A kultur@cumhuriyet.com.tr Geçen günlerde 77 yaşında ölen John Schlesinger 'Özgür Sinema'nın öncülerindendi FarkJıtürlerinustasıydıASLISELÇUK "Ben ünlü İngüizedebi- yatçı Thomas Hardy'nin düşüncesini paylaşıyorum. tnsan sürekli darbeler yi- yen, doğal felaketler sonu- cu yaralanan kiiçük bir varüktır. Yaşam ise tüm bunlann üstesüıden gelerek toparlanmak, yoluna de- vametmektir.Bencebubir | ayncalıkür. tyimser sayıl- : mam ama yaşamı da seve- rim" diyen usta yönetmen John Schlesinger 77 ya- şında sinemaya veda etti. O filmlerinde yaşamdaki yerlerini bulabilmek için çabalayan, savaşım veren, yalnız, düş kırıkhğına uğ- ramış, unutulmuş insanla- n anlattı. tnsan ilışkileri- nin karmaşıklığı, bıreyin güven ve mutluluk arayı- şı, toplum dışına itilmiş kimlikler. eşcinsellik onun sıkça vurguladığı temalar- dı. u Alünınpirinçkısmıor- taya eıkıncaya dek kazı- nm. Insanlığın sorunlan, özgürlüklerin kısıtlanma- SLhoşgörüilgirniçekenko- nular. Diğer insanlanger- çekten anlayabilmek, so- runlanyla ilgilenmek son derece önemli. Başansız- lıkiar, düş kınklıklan, ezi- lenler bana çok çekici ge- Kyor" diyerek çalışmalan- nı vurgulamıştı. 16 Şubat 1926'da çocuk doktoru bir baba ile amatör müzisyen bir annenin oğlu olarak Londra'da doğan John Schlesinger mutlu bir ço- cukluk dönemi geçirir: "Beş kardeştik, babam bi- zi hep cesaretlendirirdi. Henüz 9 yaşındayken bir fotoğraf makinem oldu. Çekmekle yetinme, baskı- yı da öğren derdi babam. On birimdeyken ilk filmi- rai çektim." 2. Dünya Sa- vaşı sona erince Oxford Üniversitesi'nde Ingiliz edebiyatı okurken okul oyunlarında rol almaya başladı. I arayan, toplum dışına itilmiş kimlikleri, unutulmuş insanlan anlattı. sta yönetmen Schlesinger yapıtlannda yaşamdaki yerlerini bulabilmek için çabalayan, savaşım veren, yalnız, düş kınklığına uğramış, güven ve mutluluk Sosyal gerçekçlllğin savunucusu 1950'lerde filmlerde oynadı, bir- kaç amatör film çektikten sonra 1957'de BBC'ye yönetmen olarak girdi. Burada çok sayıda önemli bel- gesel gerçekleştirdi. Duyarlı, yalın bir anlatımla Londra ciaki Waterloo istasyonunun bir gününü betimle- diği "Terminus" (Son Durak 61) Venedik'te Altın Aslan ödülünü ka- zandı. Belgeselci ve oyuncu geçmi- şi onun konulu filmde de başanlı ohnasını sağladı. Her ne kadar aka- demik bir sinemacı olarak tanım- lansa da meslektaşlan Lindsay An- derson, Karel Reisz ve Tony Ric- hardson gibi 1960'lann tecimsel İn- giliz sinemasına karşı çıkan, sosyal gerçekçilığin savunucusu "Özgür Sinema" akımının öncüleri arasın- daydı. Özgür sinema örneği karan- lık melodramı "A Kind ofLoving"de (Bir Sevme Biçimi 62) Ingiliz işçi sınıfinın sıradan yaşamını, taşra kon- formizmini belgesele yakın gerçek- çi bir anlatımla sergiler. Film, baş an- tikahramanının yan porno bir der- giye bakması, kadın eczacıdan pre- zervatif istemesi gibi 60'Iann sosyal tabulanyla dolu sahneler içeriyordu. Bu ilk uzunmetrajı ona Berlin'den Altın Ayı ödülünü getirir. Slnemadaki hümanlst bakışını hep korudu Bir Thomas Hardy uyarlaması "Far from the Madding Cnm d"da (Çılgın Kalabahktan Uzakta67) îngiliz köy yaşantısının sıkıcıhğı- nı, insan ilişkilerinin sıradanhğını lirik bir dille betimler. Öteki Ingiliz yönetmenler gibi o da Amerika'ya gider. Sinemadaki hümanist bakışını, yaklaşımını hep koruyan Schlesinger, James Leo Herlihy'nin romanından uyarladı- ğı "Mİİdnight CoYvboy" da (Gece- yansı Kovboyu 69) New York ken- tinin vahşi, şiddet dolu ortamında yaşamlannı sürdürmeye çalışan ıki adamın trajikomik öyküsünü usta- lıkla anlatır. Bu sıra dışı çalışma, aşın şiddet ve seks içeren sahnelerinden ötürü sansür kurulunca X sınıfına (18 ya- şından küçüklere yasak) sokulur. îngiltere'de çektığı "Sunday,Bloody Sunday"de (Allah'ın Belası BırPa"- zar 71) yönetmen aynı erkeğe âşık olan bir kadınla. eşcinsel Yahudi birdoktorun biseksüel aşk üçgeni- ne değinir. 1970"lerde tabu sayılan eşcınselliğe duyarlı, aynntıcı yak- laşan cesur bir çalışmadır bu. "Cinsel seçimimie banşmam uzun zaman aldı. Otobiyografîk uzann- lar taşıyan filmin senaryosu üzerin- deçalışırken senaristPenelope Gil- lıat bana iki erkeğin öpüşmesini si- luet olarak çek demişti. O yıllarda her şeyi anlatmanın bir modası var- dı. Ben de ona her şeyiya apaçık gös- teririm ya da hiç göstermenı dedim. Öpüşmeyi açık seçik çektim" diye açıklamada bulunmuştu özgün si- nemacı. Başanlı psikolojik gerilim "Ma- rathon Man" (Vahşi Koşu 67) ba- balan McCarthy dönemi kurbanı iki erkek kardeşın -bin akademisyen öteki karanhk işler çevi- ren bir işadamı- yollannın trajik bir biçimde kesiş- mesidir. Soluk kesici bu insan avında filminin iskeletini akademisyen ve eski Na- zi üzerıne kuran Schle- singer, Dustin Hoffman ve Sir Laurence Olivi- er'den olağanüstü oyuncu- luklar almıştır. "Korkmak son derece insancıl bir duygu. Ben hep korkanın, ezilenin ya- nında oidum. însanlar sü- rekli kararlar almaya iti- lirler. Dünyada hiçbir şey mükemmel değildir. Oy- le bir an gelir ki uzJaşmak zorunda kalırsıruz. El ele tutuşup hep birlikte gün- baümına doğru yüriiye- ceğiz demek yanlış olur. Özellikle Hollywood yıl- lar boyu izleyiciye pembe yaşamlar sundu. Oysald dünya ayakta kalabilmek, yaşamayı sürdürebilmek için savaşılması gereken bir arena gibidir" diyen yönetmen altyazılı çevi- riyle gösterime sürülen ürünlerin esiri olmamak gerektiğini de vurgula- mıştı: "Başanya ulaşamazsa- nızstandartianntnindirin, tüyler ürpertici bu cümle- yi bir komedi programın- da duymuştum. Sanınm kitleler aptalhktan hoşla- nıyorlar. Forrest Gump ta- ki gibi çizgi>i biraz aşmış- sanız başanlı olacağınıza inanıyorlar. Benim filnı- lerimin bunlarla uzaktan yakmdan ilgisi yok". Dört dörtlük bir sanatçı Film dünyasına Julie Christie.Alan Bates,Tonı Courtenay, Dustin Hoff- man, Jon Voight gibi oyuncular kazandıran John Schlesinger sinema- da dram, melodram, aşk, komedi, sosyal satir, sos- , yal gerçekçilik, savaş, bel- gesel, psikolojik, gerilim gibi hertürü denedi, hepsinde de yet- kin çahşmalar verdi. "BiD>Liar''(YalancıBılly 1963), "Darling" (1965), "The Day of the Locust" (1975), "Yanks" (1978), "Honky Tonky Freeway" (1980), "The Falcon and the Snowman" (ŞahınveKaradam 1984),"TheBe- lievers" (Tarikat 1987), "Madame Sousatzka" (1988),"Pacifıc He- ights" (Pasifik Tepeleri 1990), "The Innocent" (Masum 1993), "Cold ComfortFarm"( 1995), "Eyeforan Ey«" (Göze Göz 1996), öteki önem- li filmleridir. Tiyatro ve opera yönetmenliği de yapan sanatçı Atinâh Timon, Julius Caesar. Kmkkalpler E\i, Sam She- pardın "Gerçek Batı" ovoınlannı, Hoffmann"ınMasallan,MasketiBa- lo operalannı sahneye koydu. PAYEL YAYINLARI'NDAN YENÎ ÇIKANLAR Her zevke uygunkitapKültür Servisi - Alman edebıyatının önemli ısimlerinden WJensenin 'Gra\ida' adlı romanı özellikle S. Freud'un, bir edebiyat yapıtını ruhçözümsel yöntemle ele alışının basılı ilk ve en kapsamlı örneği. Payel Yayınlan'ndan çıkan Sann ve Düş 'Gravida"yı dilimıze Dr. Emre Kapkın kazandırdı. Freud. bu kitaptaki aşk öyküsünden yola çıkarak düşten sannya giden yolu ve sannnın iyileştirilmesinin yöntemini irdeliyor. Aynı yayınevinden çıkan bir diğer kitapsa Evehn Reed'üı k Bitim ve Cinsiyet Aynmı' adını taşıyor. Daha önce yayımlanan 'Kadnun Evrimi' adlı yapıtında, anaerkil klandan ataerİdl aileye dek uzanan süreçte insanın w.Jensen'in 'Sann \e Düş: Gravida', E\elyn Reed'in 'Bilim ve Cinsiyet Aynmı', JackLondon'ın 'Sevginin Katıksızı'. A.S. Neill'in 'Sorunlu Aile' kitaplan Payel Yayınlan'ndan çıktı. e\Tİmini inceleyen ve anaerkil toplumlann varlığını belgeleyen Reed, bu kitabın devamı olarak nitelendirdiği 'Bilim ve Cinsiyet Aynmı' çalışmasmda, insan yaşamına en yakın olan bilim dallannın uygulayageJdıği •kadın karşıü' eğilimi gözler önüne sermekte. Kitap, bu türden önyargılann, nesnel ölçütlerle değerlendirmesi beklenen bilimleri bilim olmaktan çıkardıgını göstermektedir. JackLondon'un 'Soginin Katıksızı' romanı ise doğa ve deniz tutkusunun acımasız koşullan içinde yaşanan iki canlının, bir köpekle bir denızcınin bırbinne karşı gittikçe artan adeta bir tutku haline gelen se\gilerınin doğal gelişmesını soluk kesen bir üslupla anlatmakta. Eğitımci A.S.Nefll'in 'Sorunlu Aile' kitabı insan ilışkılen üzenne bir araştırma niteliğinde. Yaşamdan yana olan güçleri bütün kalbiyle destekleyen \ e yaşama karşı güçlere tüm varlığıyla karşı duran bir eğitmen. Kitapta 'Şunarnhıuş Çocuk', 'Gelecek I&rkusu', 'Din\ 'Birkaç Sorunlu Çocuk ve Kaygj Haü', 'Acımasızhk'. 'Sorunlu Çocuklan îyikştirmek' gibi başlıklar bulunuyor. Kitaplar Şemsa Yeğin tarafından Türkçeye kazandınldı. Adnan Vannca'nın "Ebnalar" adJj yapıtı, 1998, 54x 65 cm, tuval üzerine yağhboya. Çağdaş ustalarlagençler TEMSanat GalerisVnde buluştu Kültür Servisi - Yazın gelişiyle birlikte sonbahara kadar kapanan sanat mevsiminin aksıne TEM Sanat Galerisı. 19 Eylül'e kadar 'Çağdaş L stalardan" başlıklı sergiye ev sahiplığı yapacak Sergi, farklı çızgılerde çalışan, bazılan bugün hayatta olmayan otuz üç sanatçınm yaklaşık yüz seksen yapıtından oluşuyor. Büyük ustalardan genç ustalara kadar uzanan bu geniş kapsamlı sergi aynı zamanda bugünkü Türk çağdaş plastik sanatlan hakkında da bilgi veriyor. Tuv3İ resımden heykele, suluboyadan pastele, guvaştan karakaleme resim J_ ve desenlere. a\nca çok çeşitli tekniklerde üretılmiş, Türk ve yabancı sanatçılann özgün baskılanna uzanan bir yelpazede seçilmiş yapıtlar sunuluyor. Sergiye katılan otuz üç sanatçı arasında Zühtü Müridoğhı, Sabri Berkel, Abidin Dino, Adnan Yannca, Turgut Atalay, Mürşide İçmeli, Ömer Uluç, Ömer Kaleşi. Sevyit Bozdoğan, Da\ood Emdadian (Azerbaycan), Mehmet Güler, Fevzi Karakoç, Yuri Kuper (Rusya), Doran Elia (îsrail), Miharu Shiota (Japonya), Arslan (Rusya) gibi ısimler bulunuyor. (0 212 247 08 99) DEFNE GOLGESt TURGAY FİŞEKÇİ Hayatımızdaki Felsefe 21. Dünya Felsefe Kongresi'nin bu hafta istan- bul'da yapılıyor olması ülkemiz adına büyük bir ba- şan. Bu başannın ardında yöneticilerimizin bir pa- yı yok ne yazık, yalnızca uluslararası saygınlığı olan bilim insanlanmızın sağladığı bir kazanım. Kongre nedeniyle basın organlanmızda felsefe- den söz edilmesi bile, her olaya magazin gözlüğün- den bakmaya alıştınlmış kamuoyumuza yadırgatı- cı gelebilir. Bugün okullarımızda okutuluyor mu, okutuluyor- sa nasıl okutulduğu belirsiz bir disiplin olan felse- fe, "bilgelik sevgisi" anlamına gelir. Varlık, anlam, evren, insan gibi temel sorunlar üstüne düşünmek ve akla dayalı açıklamalar sşğlama gereksinimin- den MÖ 6. yüzyılda doğmuştur. Doğum yeri bugün üzerinde yaşadığımız Ege kıyılandır. Doğuş nedeni de evrenin ilkelerine ve öğelerine, insanoğlunun duyduğu meraktır. Evreni anlamak, insanı ve toplumu anlamak. Bu- nun için sorular sorup, yanıtlar aramaktır felsefenin işi. Kimi zaman göklere çıkmış, kimi zaman ayak- larını yere basıp düşünmüştür felsefeciler. 21. Dünya Felsefe Kongresi'nin ana başlığının "Dünya Sorunlan Karşısında Felsefe" olduğuna bakarsak, günümüz felsefecilerinin de ayaklannın yere bastığı, düşünce yoluyla bugünün dünyasının sorunlanna çözümler aradıklannı düşünebiliriz. Insanoğlu inançla yasamaya alışmıştır. Kolayına gelir böylesi. Inandınız mı, kafanız da gönlünüz de rahattır. Artık bir sorgulamaya gerek duymadan inançlannıza göre yaşarsınız. Felsefe ise insanı ilgilendiren her konuda sorular sorarak düşünür. Bizim kesinkes doğru olduğuna inandığımız inançlanmızı sorgular. Yaşamın anla- mını oluşturan temel sorunlan irdeler. Duygularla de- ğil, düşünceyle davranır. Eski Yunancadaki sözcük anlamlanndaki biri gibi, "bilginin peşinden koşar". Kongre çalışmalanndan, bugünün felsefecilerinin de hayatn dışında kalmak istemediklerini, dünya yok- sullukla, savaşlarla, insan haklarının yok edilmesiy- le, çevre sorunlanyla uğraşırken bu sorunlara sırt dönmeyip, bunlan felsefenin de temel sorunlanna dönüştürdüklerini öğreniyoruz. Kongreyi izlemek, bu sorunlar üstüne yapılacak tartışmalara katılmak hepimiz için kolay olmayabi- lir. Dört dergimizin (Varlık, Adam Sanat, Milliyet Sa- nat, Bilim ve Ütopya) ağustos sayılannda konuyla ilgili kapsamlı özel bölümlervar. Buralarda farklı ku- şaklardan pek çok felsefecimizin görüşlerini oku- yabilirsiniz. Türkiye Felsefe Kurumu ve Uluslararası Felsefe Kuruluşları Federasyonu Başkanı loanna Kuçura- di, günümüz sorunlanna felsefenin yaklaşımını şöy- le anlatıyor: "Eğerdünya insanlannın üçte bin, Birleşmiş Mil- letler'in vehlerine göre bir dolarla geçinmek zorun- daysa, bu durum insan olan herkes için etik birprob- lemdir. Eğer dünyanın dört bucağında genç insan- lar intihar ederek başkalannı öldürüyorsa, bunun üzerinde kara kara düşünmek gerekiyor. Bunlann olmamasını istiyorsak, insan haklannı ulusal ve uluslararası düzeyde korumamız, onlann önüne başka hiçbir şey geçirmememiz gerekiyor. Bu ge- rekliliği felsefe, insan haklannın ne olduğunun bil- gisini ortaya koymakla gösteriyor. İnsan haklannın ne olduğunu biliyorsak, yani bu felsefi bilgiye sa- hipsek, Bingöl'de ölen bunca çocuğun okul bina- sına oturma izni verenin yalnız birgörev suiistima- li yapmadığının, bir insan hakkı ihlali de yaptığının farkına varabiliyoruz." Bataklığa dönüşmüş bir dünyada düşüncenin bayrağını yükseltenlere selam olsun! tfisekciv; superonline.com Aspendos'ta iki opera birden • Kültür Servisi - Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali'ne 5 farklı eserle katılan Antalya Devlet Opera ve Balesi, bugün saat 21 3O'da P. Mascagni'nin 'Cavalleria Rusticana' ve R. Leoncavallo'un "I Pagliacci' operalannı sahneleyecek. Orkestra şefliğini Alexandru Samoila'nın yapacağı Cavalleria Rusticana'nın yönetmeni, konuk Rus yönetmen Alexander Titel. Başrollerde Ebru Kaytmaz. Ş. Oben Bostancı, Mukhtar Malikov, Medine Akhun ve Gülru Tokoğlu yer alıyor. 'I Pagliacci'de ise başlıca rolleri Erol Uras, Sevinç Bilgin, Tamer Peker, Mukhtar Malikov ve Devrim Demirel üstleniyor. K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle