Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 AĞUSTOS 2003 CUMA
SOYLEŞI
Asurbilitncileri toplantısından dönen Dr. Pulhan'a göre, Irak'ta kültürel miras talanı sürüyor
Antikkentleraskeriüs
I rak'ta adını bilmediğimiz birçok höyük; durmaksızm
yağmalanıyor. Yağmalar sonucu kaybedilen, yok olan bilgiyi
yerine koymaya imkân yok. Adını, dönemini, kültürünü
bilmediğimiz onlarca yerleşmeyi ve insanlık tarihindeki
B
yerini geri dönüşü olmayan biçimde kaybediyoruz. Bu, müzelerin
yağmalanmasından daha zarar verici ve önemli çünkü yok olanın
ne olduğu hakkında hiçbir fikrimiz, hiçbir kaydımız yok.
abil, Ur, Eridu, Girsu, Larsa, Nippur, Uruk, Ninova bir
yandan Amerikan askerlerinin karargâhına dönüşmüşken
bir yandan da buralarda yağmalama sürüyor. Gerek ören
yerleri gerek müzelerdeki tahribat dehşet verici. Müzelerde
ZEYNEPORAL
Irak işgal altında. Kimilen "sa-
vaş" bitti dese de, doğnı olmadığı-
nı biliyoruz. On binlerce insan öl-
dü ve ölmeye devam ediyor. Ancak,
öldürülen, katliama, suikastauğra-
yan, işkenceye, tecavüze maruz ka-
lan, yalnızca insan değil... Yok edi-
len yalnızca insan yaşamı, insan
onuru değil... Koskoca bir geçmiş,
insanlığın ortak kültür mirası da bu
şiddetten nasibini alıyor.
Yedi bin yılın tüm birikimi bom-
balarla yerle bir edildi, SümerTerin
yaratıcı dehası, Asurlann görkemi
talanla yağmayla paralandı. tnsan-
lığa, ilk yazılardan birini, ilk ka-
nunlan, ilk şehircilik planlannı ve
uygulamasını, matemarik, geomet-
ri, tıp, astronomi bilimlerinde ilk
buluşlan armağan eden uygarlığın
izleri silindi, siliniyor.
İnsanlığın ortak değerl
Bir süre önce Bağdat Müzesi 'nin
talanımn televizyon görüntüleriyle
dünya şaşkınlığa uğradı. Oysa şaşa-
cak bir şey yoktu. Önceden biliniyor-
du. 1991 Körfez Savaşı'nda benzeri
yaşanmıştı. Olduğu var sayılan ve bir
türlü bulunamayan kitle imha silah-
lanna, işgal sonrasma ilişkin çıkar he-
saplanna aynlan ilginin, dikkatin, gay-
retin, özenin binde biri, sadece binde
biri, insanlığın ortak değerlerini ko-
rumaya aynlamadı.
Artık ortada bir "insanhk suçu" söz
konusuyda Bu ınsanlık suçuna dur de-
mek için, bu insanlık suçunun ceza-
sız kalmaması için bir yandan da dün-
yanm farklı köşelerinde çeşitli çalış-
malar yapılıyor.
Dikkatler Bağdat Müzesi'nde yo-
ğunlaşırken yağma. talan, yok etme ey-
lemi Mezopotamya'nın tanhi mira-
sında sürüyordu. Ur, Eridu, Uruk, Nip-
pur, Babil, Ninova...
Hâlâ da işgal kuvvetlerinin gözleri
önünde sürüyor. Dünyada eski eser
piyasasında, ticari meta olarak ıştah
açıcı niteliğiyle elden ele "geçmişi-
miz" pazarlandıkça da sürecek...
Temmuz ayı içinde Londra'da Asur-
bilim ve Orta Doğu Arkeolojisi uzman-
lan British Museum'da bir araya gel-
di. Her yıl farklı bir tema çerçevesin-
de gerçekleştirilen uluslararası gele-
neksel yıllık konferansın 49. toplan-
tısının bu yılki konusu Ninova kentiy-
di. Konu işgalden çok önce saptanmış-
tı. Müzenin 250. kuruluş yıldönümü
olması ve yine müzenin ilk büyük Ya-
kındoğu koleksiyonunu Ninova'dan
elde etmiş olması, konuyu belirleyi-
ci olmuştu.
ButoplanüyaTürkiye'den kaülan ar-
keolog Dr. GülPulhan'la Irak'taki ta-
rih, kültür ve arkeoloji mirasının ta-
lan ve yağmasına ilişkin bugünkü du-
rumu, son geüşimleri ve bulgulan ko-
nuştuk.
Mezopotampa arkeolojlsl
- Irak'ta olan son olaylardan sonra
MezDpotamya arkeolojisi ileügifiilkkez
böyk büyük çaplı bir toplann yapıldı.
Senin de kaüldığın bu toplantnun ko-
nusu ve amacı neydi?
GÜL PULHAN - Asurbilim ve ar-
keoloji toplantısının Irak'taki arke-
olojik mirasın başına gelen felaket-
lerden annmış olarak yapılmasına
olanak yoktu. Nitekim, beş gün sü-
ren toplantının ilk gün öğleden son-
rası Iraklı ve Batılı bilim adamlannın
müzeler ve ören yerleri ile ilgili tes-
pit ve değerlendiımelerine aynlmış-
tı. Bu kadarkalabalık bir kadronun çok
yeni bilgilerle ve fotoğraflarla kamu-
oyunun karşısına ilk çıkışıydı. Bu pa-
nel konferansa katılma talebini rekor
düzeyde aıttırmıştı. Ne yazık ki Bri-
tish Museum'un bu asın katılım ta-
lebine cevabı paneli daha çok kişinin
izleyebileceği bir hale getirmek de-
ğil, insanlan yer yok diyerek geri çe-
virmek oldu. Yaklaşık 600 kayıtlı ka-
tılımcı vardı ki bu sayı genelde 300-
400 civanndadır.
Konferansın önceden planlanma-
yan ama son gün sabah ortaya çı-
kan sürprizi ise Bağdat Müzesi ta-
lanını Amerikan ordusu adına so-
ruşturan savcı Albay IVIatthew Bog-
Londra'daki Asurbilim ve Ortadoğu arkeolojisi uzmanlarının toplantısına Türkiye'den katı-
lan arkeolog Dr. Gül Pulhan, Irak'taki tarih, kültür ve arkeoloji mirasının talan ve yağması-
na ilişkin bugünkü durumu, son gelişimleri ve bulgulan değerlendirdi. (KAAN SAGANAK)
danos'un konferansa gelişi ve birbri-
fing vermeseydi.
- Sözünü ettiğin 'Talan ve Sonrası:
Irak'ın Kaybolan Mirası' panetinde
nelertarüsıldı?
PULHAN - Iraklı ve Batılı bilim
adamlan. Kımı Irak'tan bir gün önce
dönmüş \e notlannı dahı düzenleye-
memiş arkeologlardı. Fotoğraflar eş-
liğinde bulgulannı, arkeolojikyerleş-
melerin, müzelerin, üniversıtelerin,
kütüphanelenn, resim ve heykel ko-
leksiyonlannın başına gelenleri, yani
acı gerçekleri, sayılar ve somut bilgi-
ler vererek anlattılar.
Konuşmacılar arasında olan Dr.
John Curtis, British Museum'un Ya-
kın Doğu Koleksiyonu küratörü ve
talandan sonra Bağdat Müzesi'ne ilk
giden Batılılardan biri. Dr. DonnyGe-
orge Youkhana, Bağdat Müzesi Araş-
tırma Müdürü ve Bağdat Müzesi'nin
dünyaya sunulan yüzü. tkisi, müzenin
fotoğrâflannı gösteren ve felaketin
boyutunu dünyaya anlatan ilk uzman-
lardandı.
Ponny Ceorge...
Sonradan Donny George'la ilgili
talana kanştığı ya da dünya kamu-
oyunu bilinçli olarak yamlttığı iddi-
alan ortaya atıldı. Çok yumuşak bir
ses tonuyla mükemmel bir Ingilizce
konuşuyor.
Fakat o kadar şişman ki Irak'ta her
şeyin bu kadar kötü olduğu bir dönem-
de bu kadar refah içinde olduğu gö-
kapı yokken, masa yokken, elektrik yokken gönderilen en yeni
model bilgisayarlann, elektron mikroskoplarmın ne işe
yarayacağını insan sormadan edemiyor.
nnde bir tek eşya kalmadığı gibi ka-
pılar dahi sökülüp götürülmüş. Ve
dünya onJardan bir an önce envan-
ter listeleri, sayılar, resimler, bilan-
çolar hazırlamalannı bekliyor.
Eski Eserler Genel Müdür Veki-
li Rabi al Qaisi, Bağdat Müzesi bı-
nasınuı yağmadan sonra yakılma-
sının da planlandığını ama Koalis-
yon güçlerinin bunu önlediğini söy-
ledi. Kültür Bakanlığı danışmanı
arkeolog Dr. Muayyed Said Damer-
ji arkeoloji dışındaki kayıplardan
da söz etti. Örneğin 4000 tablo bı-
çakla parçalanarak yok edilmiş.
Mılli arşivin bir bölümü yakıldı.
Osmanlı ve îngiliz Kraliyet döne-
mi kayıtlan artik yok. Milli Kütüp-
hane'nin yüzde 30'u yani üç mil-
yon kitaptan bir mih/onu kurtulmuş
durumda. Kitaplann bir kısmı yan-
mış, bir kısmı da sokaklarda, yer-
lerde pazarlanmaya çalışılıyor.
Kesln hasar pllinmlyor
- Peki, kesin hasar biliniyor mu?
PULHAN - Bu soruya evet demek
imkânsız. Bağdat Müzesi'nin yağma-
lanmasıyla (9-13 Nisan) sembolize
olan kültür kıyunının hasarve durum
tespiti için uzmanlardan oluşan ekip-
ler nisan sonundan itibaren Irak'a git-
meye başladı. UNESCO, birincisi ma-
yıs ortasında, ikincisi haziran sonun-
da iki inceleme gezisi düzenledi.
National Geographic dergısi yine uz-
man arkeologlardan oluşan bir ekip-
le hasar tespitine haziranda gitti. Na-
tional Geographic Film Ekibi, Bağ-
dat Merkez Bankası'nın kasa daire-
sindeki suyu boşalttırarak ve bom-
bardıman molozlannı kaldırarak ora-
ya saklanmış olan müze eserlerinin,
özellikle hakkında çok spekülasyon
yapılan Nimrud hazinelerinin yerin-
de ve sağlam olarak kaldığını ilk kez
tespit etti.
Bu gezinin kısa raporlar yayım-
landı... Şu sıralar British Muse-
um'dan birkaç uzman Bağdat'ta ve
Babil'de çahşryorlar ve gelen yardım-
lann koordinasyonunu sağlamaya
çahşıyorlar.
rüntüsü iyi bir izlenim bırakrruyor
doğrusu.
Bağdat Müzesi'nin müdiresi Dr.
Nawala al-Mutawalti isminde otuz-
beş-kırk yaşlannda bir Asurbilimci.
Navvala üç aydır başını örtmeye baş-
lamış ve kamuoyu önünde yaptığı ko-
nuşmalarda, basın toplantılarında vs.
Ingilizce konuşmayı reddediyor. As-
lında gayet iyi Ingilizce konuşuyor ve
bu tavn özel sohbetler için geçerli de-
ğil. Navvala'nın büyük bir travma için-
de olduğunu onu tanıyanlar kulağımı
fisıldadı. Bu insanlar kendi gündelik
hayatlanndaki bütün güçlüklere ve
acılara rağmen müzedeki işlerini
bihakkın yerine getırmeye çalışıyor-
lar. Müzede elektrik, su yok. Havalan-
dırma çalışmıyor. 130 ofisin hiçbi-
YaBağdatMüzesidışındaküer- Bugüjıe kadar bepBağdat Müzesi üzeriode du-
ruldu, ya ötekiler?
PULHAN - Bu soruyu , Prof. EHzabeth Stone
ve Dr. Margarete van Ess'in anlattıklanndan yo-
la çıkarak yanıtlayayım. Yıllarca Irak'ta kazı yap-
mış olan bu iki arkeolog paneldeki en vurucu ve
gerçeklen yumuşatmaya çalışmayan konuşmala-
n yaptılar. EHzabeth Stone, Bağdat ve Güney
Irak'ta hasar tespiti yaptı. Özetle:
Yok olan tarih...
w Bağdat'ta gü\enlik sağlanamamış durum-
da, elektrik ve su büyük ölçüde yok. Tüm günde-
lik hayarı etkileyen bu durum müzede ya da her-
hangi başka bir kurumda işleri düzenlemeyi çok
zorlaştınyor. Örneğin müzede çalışan genç kadın-
lar ise gidip gelmeye korkuyorlar.
•r Ne\v York"ta yaşayan Bağdatlı bir arkeolog
olan Selma al Radi kendi topladığı para ile
müze personelini evlerine götürüp gerıre-
cek bir minibüs tutmuş ve iki aylık pa-
rasını ödemiş. Iraklı arkeolog Dr. Da-
merji de nisan ayı maaşlannın ye-
ni ödenebıldiğini, mayıs ve ha-
ziran maaşlannın da yakın bir
zamanda ödenebileceğıni ümit
ettiğini söylemişti. Bu arada Es-
ki Eserler Genel Müdürlüğu'nde
para saklayacak hiçbir kasa kalmadığı için, para-
lann gece torbalarla çalışanlann evıne götürüldü-
ğü, şabah tekrar gen getirildiğini de anlatrı.
w Müze'ye çeşitli kurumlar taraftndan bilgi-
sayar, brtasiye, konser\r
asyon malzemesi ve ma-
sa, sandalye gibi eşyalar gönderilmiş. EHzabeth
Stone odalarda kapı yokken, masa yokken, elekt-
rik yokken gönderilen en yeni model bilgisayar-
lann, elektron mikroskoplannın anlamsız kaldı-
ğını vurguladı.
v Bağdat Üniversitesi'nin fotoğraflan kültü-
rel altyapının uğradığı felaketi gösteriyordu. Üni-
versite tamamen yanmış, içinde hiçbir eşya, ki-
tap, kapı, mobilya kahnamış. Zaten 1990'lardan
beri kaynaksızlıktan çok geri kalan üniversitede,
görüntülere bakılırsa eğitim yapılması imkânsız.
Bem dehşete düşürdü.
- Bağdat dışında kalan Me-
zopotamv^'nm antikkent-
lerinde de durum da-
ha parlak değil gaü-
PULHAN- Babil; Amerikahlartarafindan aske-
ri bir üs olarak kullanıldığı için yoğun biçimde ko-
runuyor. SaddamHüsevin'in 79 sarayından biri, Ba-
bil 'deki saray, ören yerinin sınırlan içinde ve Ame-
rikalılann ikametgâhı olarak kullanılıyor. Babil
Müzesi talan edilmiş ama eserlerin savaş başlama-
dan önce emniyetle bir yere saklandığı ve zarar gör-
mediği söyleniyor. Müze binası harap durumda.
Ur; Amerikahlar tarafından askeri üs olarak
kullanılıyor ve yoğun biçimde korunuyor. Daha
önceden kalan siperler ve delikler var ama höyük
ve kalıntılarda bir hasar yok gibi görünüyor.
Eridll; ören yerinde bir hasar yok, fakat kazı
evi korkunç biçimde yağmalanmış. Girsu; ören ye-
ri yağmalanmış.
Nasiriyah MÜzesl; Amenkan denız piya-
delen müzeyı üs olarak kullanıyor. Müze güven-
likte, eserler daha önce güvenli bir yere götürül-
müş olmalı.
Larsa; kazı evi ve bekçinin evi tahrip edilmiş,
ören yerinde çok büyük çaplı kaçak kazı ve yağ-
ma var (Larsa yağmasını RobertFlskve başka ga-
zetecilerdeyazdı).
Güney Irak'ta adını bilmediğimiz, arkeolojik
kazı yapılmamış birçok höyük; yüzlerce kişi ta-
rafından durmaksızm kazılarak yağmalaruyor. Bu
yağmalar sonucu kaybedilen, yok olan bilgiyi
yerine koymaya imkân yok.
Adını, dönemini, kültürünü bilme-
diğimiz onlarca yerleşmeyi ve insan-
lık tarihindeki yerini geri dönüşü
olmayan biçimde kaybediyoruz.
Bu höyüklerin ve yerleşme-
lerin yağmalanması mü-
zelerin yağmalanmasından
daha zarar verici ve önem-
li, çünkü yok olanın ne ol-
duğu hakkında hiçbir fik-
rimiz, hiçbir kaydımız yok.
Yarın:
Konferansın
sürpriz ismi
BİRBAKIMA
SERVER TANİLLİ
Bir Coşkuyu Paylaşmak...
Bir kitabı yazıp noktalamanın coşkusu, verdiği yor-
gunluğun çok ilerisinde bir şey. "Nasıl BirDemok-
rasi lstiyoruz?"u bitirip de -basılması için- Istanbul'a
gönderdikten sonra, bu duyguyu okurlanmla da
paylaşmak istedim.
•
Söz konusu kitap, ilk kez 1987 Ekim'inde yayım-
landığında, Türkiye, tarihinde pek az gördüğü bir
bunalımı; iktisadî, sosyal ve siyasal derin bir buna-
lımı yaşıyordu. özellikle 12 Eylül 1980'den beri,
toplumun en karanlık güçleri iktidardaydı; gericilik,
hemen bütün köşebaşlannı tutmuştu. Ülkemizde 200
yıla yaklaşan "Aydınlanma" hareketimizin, başta
laiklik olmak üzere, tüm kazanımlarına reddiye çı-
kanlmış, toplumun ileriye dönük yürüyüşünün önü-
ne ağır barikatlar kurulmuştu. Devletin uluslarara-
sı saygınlığı ise hemen hemen yok gibiydi.
Yıkılanlar arasında demokrasi de vardı: 1961 Ana-
yasası'nın -görece de olsa- kurduğu, özgürlükten
yana güçlerin de yaşama geçirmek istedikleri de-
mokrasinin tüm kural ve kurumlan yerle bir edilmiş-
ti. "1982 Anayasası" ile topluma bir deli gömleği
giydirilmiş; emeğin haklan çiğnenmiş; özgür dü-
şünce horlanmış; birey hiçe sayılmış; üniversiteyok
edilmiş; gençlik, giderek kitleler siyasal yaşamın
dışına atılarak toplumun diri güçleri karanlığın sul-
tası altına sokulmak istenmişti.
Kitabımız, o ortamda, bir yangın ya da deprem
sonrası "hasarraporu" gibiydi. Ne varki, o koşul-
larda bile, ileriye dönük yollan açmak istemiş; okur-
lannı, en azından uyaımıştı. Ondan olacak, gizli-açık
yasaklamalara da uğramıştı kitap.
Şimdi, baştan aşağıya yeniden yazılmış olarak,
okurlarının karşısına çıkacak. "Yeniden yazılmış
olarak"; çünkü aradan geçen on alt yıl boyunca çok
şey değişmişti. özellikle, 9O'lı yıllann başındaki bü-
yük yıkılışların arkasından, dünyanın "çift kutuplu-
luktan tekkutupluluğa" geçişi ile "yenidünya dü-
zer)/"nin önü daha da açılmış; "yeni liberalizm" şar-
latanlığı ile -tersinden okunan- bir "küreselleşme",
kavramlarta istediği gibi oynayarak, gözler önüne
bir duman perdesi çekmişti. Bunu bugün de yapı-
yor; ne var ki, o perde ağır ağır kalkıyor, ama el atıp
kaldırmak ve kavramlan da yerii yerine oturtmak ge-
rekiyordu.
Türkiye'de bunalımlar sürse, toplum bir yolsuz-
luklar bataklığına sürüklenmiş de olsa, demokrasi-
yi yeniden kurma çabası da eksik değildi; içerden
ve dışfirdan kuşatılmış bir ülkede, bu çaba, ne den-
li engellerie ve -AKP'nin iktidara gelmesi gibi- ters-
liklerie karşılaşırsa karşılaşsın, gitgide yoğunlaşıyor
da.
Ona da omuz vermek gerekiyordu.
Işte, böyle bir ortamda, sorunlan sergilerken il-
keleri hatırlatmak; temel doğrulara dikkatleri çekip
topluma ileriye dönük aydınlık bir tasanyı tekrar
sunmaktan daha doğru ne olabilirdi?
Kitabımızın yeni basısı bu misyonla yüklüdür.
İlk basımı sunarken söylediklerimizi tekrarlayarak
sözlerimizi bitirelim: Tarihin manivelasını -geçici de
olsa- tersine çevirmek güçtür; Türkiye'de daha da
güçtür. Şimdi ne denli dağınık görünürlerse görün-
sünler, ülkemizde aydınlığın sahipleri vardır. Aklın
ve bilimin tek yol gösterici olduğuna inanan; laik-
likten, kadın haklanndan, emekten ve düşünceöz-
gürlüğünden yana insanlar, yani gerçekten demok-
rat kişiler, halkın dostu kalemler ve politikacılar, yı-
kıntılar arasında demokrasinin yapısını yeniden kur-
manın aranışı, giderek kavgası içindedirter. Karan-
lık güçlerin tüm engellerine ve oyunlanna karşın, ge-
leceğe uzanan yollar açılmak isteniyor.
Ve yollar açılacak.
Aydınlığa yürüyecektir Türkiye; hiçbir karşı güç
de bu yürüyüşü durduramayacaktır!
•
Şu günlerde daha yapacaklanm var...
İlk yapacağım da, Deniz Kavukçuoğlu'nun -
üzerinde onca durulan- anılannı, "Alageyik Soka-
ğı Bir Liman mıydı?"y\, arkasından da romanı Za-
rife'yi okumak.
Bakalım, bu "aykın sokaklann aykın çocuğu'ne-
leryazmış!..
DÜZELTME:
Bolu Atatürk Lisesi Rehber Öğretmeni Nevim
Demirci Damşık, gazetemizin 29 Temmuz 2003
tarihli 6. sayfasında yer alan "Tercih Danışma
Bürosu" başlıklı haberde kullanılan fotoğrafın
kendisine ait olduğunu belirterek şu yazılı açıklamayı
yaptı: "Söz konusu fotoğraf Anadolu Ajansı
tarafından okullarda tercihlerle ilgili çalışmalar
doğrultusunda okulumuzda çekilmiştir. Fotoğrafin
altındaki yazıyla hiçbir ilgim yoktur."
Rahmetli Ahmet Tokcan ve Ayşe
Tokcan'ın oğlu; Orhan-Merih,
Okşan-Süha'nın ağabeyi; Burcu ve
Pelin'in amca ve dayısı; Selen,
Ceylan-Işık'ın babası; Ali'nin dedesi;
Filiz Tokcan'ın sevgili eşi
OSMAN
TOKCAN'ı
(Mülkiye 1969)
30 Temmuz 2003'te kaybettik.
1 Ağustos Cuma günü ikindi namazından
sonra Erenköy Galip Paşa Camii'nden
uğurlayacağız.
AİLESİ
DÜZELTME tLANI
Eyüp J. Icra Müdürlüğü'nün 2002/1180 Tal.
sayılı dosyasından, Cumhuriyet gazetesinde,
25.07.2003 tarih ve Basın: 35702 nosu ile ya-
yımlanan gayrımenkul satış ilanının, "Gayri-
menkulün hali hazır durumu" bölümünün 15.
satınndan başlayan cümlede "kapılar" kelimesi
yazılmamış olup. doğrusu; ". Çatı katının ze-
min kaplaması mermer palladyen. du\arlan sı-
valı ve badanalı, tavan ahşap lambri kaplamalı,
kapılar alümimııın doğramah, pencereleri scrt
PVC doğramalıdır" şeklindedir Düzeltilerek
ilan olunur. Basın. Tashih