Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 AĞUSTOS 2003 CUMA
• • • •
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
At
ATALARIMIZ, "At olurmeydan olmaz, meydan
olur at olmaz" demişler. Sayın Başbakan, "Mey-
dan da var, at da" deyip binmek istemiştir herhal-
de. Sonrası malûm. Bilenler, "Attan düşme çok
tehlikelidir; hele binici arkaya doğru düşer ve at
onu göremezse. Yoksaat, düşen binicisini ezmez.
Bu kazada, arka ayaklarıyla binicinin kafasına ya
da göğsüne vurmaması mucizedir" diyoriarmış.
"At binenin, kılıç kuşananın" sözünü anımsa-
yanlar ise, bu lafın sahiplikten öteye bir anlam ta-
şıdığını düşünerek son olayı acemiliğe yorup "Bil-
meliydi ki, profesyonel binicilerin bile huysuzlaş-
mış hayvana binmesi rizikoludur; üstelik binerken
eyeri tutmalıydı" diye konuşuyorlarmış.
Her neyse, şöyle ya da böyle, daha çok atın al-
kışlarla ürkütülmüş ofmasından kaynaklanan böy-
le bir kazayı ucuz atlattığı için Sayın Başbakan'a
büyük "geçmiş olsun" demek gerekir.
Ama, bu vesileyle, yalnız biniciliğe değil, günlük
yaşamın her alanına ilişkin sağduyu öğütleri-
nin hep atla bağlantılı olduğunu düşünmemek
mümkün mü? Cihan imparatorluklan kurduğu za-
man bile at sırtında kalmış bir kavmin, atçılık ko-
nusunda en zengin sözcük ve terim hazinesine sa-
hip olmak dışında, aynca yönetim, yöneticilik ve eğrt-
me gibi konulardaki ortak düşüncesini de atla ilgi-
li olarak geliştirmiş olması çok şaşırtıcı değildir. ör-
neğin, "At, adımına göre değil, adamına göreyü-
rür" veya "At sahibine göre kişner" gibi atasözle-
ri az mı hikmet yüklüdür?
Unutulmaz dilci Ömer Asım Aksoy, derleme-
lerinde, at lafının geçtiği kaç atasözü ve deyim
sıralar bilir misiniz?
Yaklaşık150.
Aksoy, "Atyiğidin yoldaşıdır" sözünden kalka-
rak, "At, Türk'ün kahramanlık ortağıdır" der ve
onun çeşitli yoldaşlıklarını saydıktan sonra, atın
anlayışlılık, incelik, yüreklilik, vefalılık, yararlılık sim-
gesi olduğunu söyler.
özellikle de soyluluğun.
özde asalet gibi pek demokratik olmayan bir
toplum kavramını reddetmiş gözüken bir halkın di-
linde, at yoluyla da olsa, soyluluk konusunda bun-
casözün bulunması ilginçtir. Neyse ki, atlaraçısın-
dan geçerli olan bu yaklaşım, hayvanlarâleminden
insanlann dünyasına fazla uzanarak ırkçılığa dönüş-
mez.
Ama, ne yazık ki, aynı Türkçe, atın soyluluğunu
göklere çıkarırken aslında cefakâriığın simge-
si olan bir başka hayvanı, sempatik eşeği yerin di-
bine batırmıştır. "Katıra 'baban kim?' demişler, 'at
dayımdır' demiş" ve "Atı atasıyla, katın anasıyla"
sözlerinden daha ağır hakaret olabilir mi?
Kim bilir, belki eşekler de "Eşeğe altın semer vur-
salar eşekyine eşektir" sözünü duyup, "Demek ki,
giyim kuşamla, unvanla öz kimliğin değişmediği tek
âlem bizimkiymiş" diye teselli buluyorlardır.
Dost hayvanlardan söz eden,
Okşanarak okunan bir kitap;
Bu
Kibabın
KujruSu
Var!
Tan Oral
|Yayınlan/ Büyük kitapçılarda
ygsyayinlari® yahoo. ccm
Behiç Ak'ın masalları...
f ...nihayet anavatanında
Oğlak Çocuk dizisinde.
Behiç Ak'ın,Japonya'da onbinierce satan
çocuk kitapları sonunda anavatanında...
ArtıkTürkiye'deki çocuklar da -büyükleri
gibi- bildiğiniz "Oğlak" kalitesinde
çocuk kitaplarına sahip olabilecekler...
Nihayet!
Bilimveîktidar...
Bilim bugün tümüyle ekonomik bir yarara dönüştürülmeye
odaklanmıştır. Bu bilim için gerçekten bir tehlikedir, ama
upuzun insanlık süreci göz önüne alındığında bu da sınırlan
belli bir süreçtir ve her süreç gibi karşıtını doğurup bilim
yine iktidannı elde edecektir.
Doç. Dr. Şükran ŞAHtN Bilim-Teknoloji Politikalan
Araştırma Derneği (BtTED) Başkam
B
ilim; evrendeki, fetmenin ötesinde keşfedilenin
doğadaki bilinme- planlı bir biçimde kullanılması-
yeni, öğrenmenin, dır. Yakın geleceğe ve bugüne ba-
onlara dair bilgi kıldığında bu yönelim toplum
edinmenin yönte- için yararlı bir yör elim gibi gö-
doğadaki bilinme-
yeni, öğrenmenin,
onlara dair bilgi
edinmenin yönte-
midir. Bilim yolu ile elde edilen
bu bilgiler yaşadıgımız evrenin
daha anlaşılabilir, daha kavrana-
bilir olmasını kolaylaştınr. Bi-
limdeki her gelişme ise insanın
ve toplumlann doğa karşısında
o güne kadarki duruşunu yeni-
den ve yeniden gözden geçir-
mesine ve tekrar tekrar tavır be-
lirlemesine neden olur. Bu ne-
denle bilimdeki gelişmelerin,
toplumun tüm alanına yansıya-
raîc belirli değişimlerin tetikle-
yicisi olduğu çağlardır bilinir.
Bu, kimi zaman sanatta kendi-
ni gösterir, kimi zaman edebiyat-
ta kendini gösterir, kimi zaman
toplumsal yaşamda, yaşama ba-
kışta, kültürel değerlerde kendi-
ni gösterir. Bilimdeki gelişme-
lerin teknolojiye evrilmesinin
ön plana çıkanlması ise Ikinci
Dünya Savaşı'ndan bu yana hız
kazanmış ve bugün bilimsel uğ-
raş da bu yöne yönelmiştir. Bu
yönelim, bilimin toplumsal ve
ekonomik bir yarara (inovas-
yon) dönüştürülmesidir: Keş-
rünse de uzun dönemde bilim-
de kısırlaşmaya, s'ğlığayol aça-
cağı da kuşkusuzı ur.
Bilim mi kendiliğinden bu yö-
ne yönelmiştir, yoksa yeni pazar
ve yeni ürün arayışıan içinde
olan sermaye mi bu yönelimi
istemiştir sorusunu bilim ve ik-
tidar ilişkileri çerçevesinde ya-
nıtlamak gerekir. Ilk bilimsel
çahşmalann başladığı ortaçaga
bakıldığında, bilim yoluyla el-
de edilen bilgilerin doğayı da-
ha iyi kavramaya yaraması, do-
ğayı daha iyi kavrayabilenin ik-
tidannı da beraberinde getirmiş
ve o dönemde iktidann kilisenin
elinde bulunması bilimle dinin
bir çatışması gibi gösterilmişse
de aslında bu çatışma özünde
bilim ve iktidar çatışmasıdır. tk-
tidardaki egemen sınıflann de-
ğişmesi, dinin iktidardan düş-
mesi bilimle iktidar arasındaki
çatışmayı bitirmemiştir, çatış-
ma süregelmiştir, çünkü, çatış-
ma iki güç arasındaki çatışma-
dır. Bu çatışmanın bitebilmesi,
ancak birinin ötekinin emrine
girmesini gerektirir. tktidar tu-
tucudur(muhafazakârdır), duru-
mu koruyucudur (statükocudur)
ayakta kalabihnesi, var olan bil-
gileri kullanarak yaşamı ve top-
lumlan denetim altına alabil-
mesi ile olanaklıdır, her yeni bil-
gi bu anlamda denetleyemediği
ya da henüz nasıl denetleyece-
ğini bilemediği bir durum yarat-
tığından denetim dışı kalan bu
durum iktidannı tehdit eden bir
öğedir. Bu nedenle, bilim onun
için denetim altında tutulması
gereken bir güç kaynağıdır ie
uzun yıllar bilünde yasaklarla,
engellemelerle bu gücü dene-
tim altında turmaya çalışmıştır.
Bugünse, bilimin ekonomik ve
toplumsal bir yarara dönüşme-
si stratejisi yaşama geçmiş, bi-
lim gerçekten kendisini iktidar
sanarak iktidann boyunduruğu
altına girmiştir. Bugün bilim ik-
tidann gerçekten boyunduruğu
altındadır ve üstelik bunun far-
kında değildir, kendisini iktida-
nn ortağı sanmaktadır, çünkü, ik-
tidann sunduğu maddi olanak-
tan yararlanmaktadır. Gerçek
iktidar ise eline geçirdiği. satın
aldığı bilimsel bilgiyi ve tekno-
lojiyi kullanarak iktidannı pekiş-
tirmektedir, bilim onun elinde
güçlü bir silahtır artık ve bu si-
lah, bilimi iktidann emrine so-
karak elde edilmiştir.
Küreselleşme sürecinde bu
teknolojik güce sahip olanlar-
ca, iktidarlannı daha rahat ser-
gileyebilmek ve yeryüzüne ege-
men olmak için, serbest ticaret
kurallan. çok taraflı yatınm an-
laşmalan gibi pek çok kural ge-
tirilmiş ve pek çok ülke tarafın-
dan da bunlann imzalanması
sağlanmıştır. Böylesi bir güce
sahip olmayan ülkelerin bu ku-
rallann altına attıklan imza as-
lında tam bir teslimiyettir, ama
küreselleşme süreci göz önüne
alındığında da kaçınılmaz bir
teslimiyettir: Silahsızbirteslim
alınmadır, kendi pazarlarının
güçlü ülkelerin teknolojik ürün-
leriyle istila edilmesine kapı açıl-
masıdır. Bu çağda bilimsel ola-
nağa sahip olmayan ya da araş-
tırma geliştirme (Ar-Ge) potan-
siyelini iyi kullanmayan ülke-
ler, onlann bu teknolojik gücü,
bu silahı karşısında çaresizlik
içindedir. Bu istiladan kurtul-
mak, onlann silahına aynı silah-
la karşılık vermekle olanaklı-
dır. Kendi bilim ve teknoloji ye-
teneklerinin geliştirilmesi ve
ulusal teknolojilerinin kurulma-
sı bu savaşı kazanmanın bincik
yoludur. Bugün teknolojik geliş-
me bu nedenle ulusal bağımsız-
lığı korumanın da temel koşulu
haline gelmiştir.
Bilim bugün tümüyle ekono-
mik bir yarara dönüştürülmeye
odaklanmıştır. Bu bilim için ger-
çekten bir tehlikedir, ama upu-
zun insanlık süreci göz önüne
alındığında bu da sınırlan belli
bir süreçtir ve her süreç gibi kar-
şıtını doğurup bilim yine iktida-
nnı elde edecektir. Bu da aslın-
da, iki uç arasında bir sarkaç gi-
bi gidip gelen bilim-iktidar iliş-
kisinin kaçınılmaz sonucudur.
Vergi Yönetimi: Değişikliğe Bürokratik Direnç
Faruk YALÇINER tktisatçı
M
aliye Bakanlığı'nın
vergilendirmeden ve
vergi denetiminden so-
rumlu birimi Gelirler Genel Mü-
dürlüğü'nün üstlendiği yaşam-
sal göreve karşın, örgütlenme ba-
kımından bakanlığın öbür genel
müdürlüklennden herhangi bir
ayncalığı yoktur. Ülke geneline
yayılmış vergi daireleri ve vergı
denetmenleri bürolannda çalı-
şan kırk bin kişi bu genel müdür-
lüğe bağlıdır. En az yirmi miryon
yurttaşın vergilendirmeye ilişkin
akçalı işlemlerini izlemek, kayıt
altına almak görevi de bu birimin-
dir. Yerli-yabancı şirketlerin ül-
ke içi-dışı tecimsel ilişkileri de ay-
nı kapsamdadır. Özetle, "GeKr-
ler Genel Müdüriüğü ekonomik
çarkın üretime ve gelire ilişkin
boyutunun kavTanmasından so-
rumludur."
Baü demokrasileri, yüksek ulu-
sal gelirlerinin dengeli dağılımı-
na katkıda bulunarak yurttaşlık
büincini pekiştiren bir vergilen-
dirme düzeni içinde gelişmişler-
dir.
Bunu da siyasal, ekonomik,
yönetsel baskılann etkisiz kaldı-
ğı "özerk kamu yönetimi ve ör-
gütû" oluşturarak başarmışlar-
dır. AB'ye aday ülkemiz ise yıl-
lann vurdumduymazlığı yüzün-
den bu konuda artık "herşeyiçin
çok geç" denilebilecek bir yere
yaklaşmaktadır. Kaldı ki, IMF
ve DünyaBankasraporlannda da
Türkiye'nin vergi gelirlerinin do-
laylı vergilerden sağlandığı; bu
durumun değiştirilerek "Sürek-
B, gü\ enilir kaynak nheüğindeki
getirvekurumlarvergflerininart-
tmlması" zorunluluğuna deği-
nilmiştir. Söz konusu raporlarda
aynca, Türk gelir yönetiminin
özerk (işleyişte siyasetten bagım-
sız) yapıya kavuşturulması ge-
rektiği; bu örgütlenmenin ise
OECD ülkelenndekı gibi "geür-
ler müsteşarhğT kurularak ger-
çekleştirilebileceği vurgulanmış-
tır.
Türkiye'de çağdaş vergi yöne-
timi ve örgütü kurulmasını önle-
yen başlıca etken "Siyasetçininbu
konudaki yetersiziğiııiustaca kul-
lanan müfettiş - uzman kökenli
Malrve bürokratlarının bağnaz
ve udaşmaz rurunılandır." Öy-
leki, "YıBardırsürdürükn\«so-
nuçlandınbnayan Türk gelir yö-
netiminin yeniden yapılandınl-
ması çahşmalan; gerçekte MaU-
ye teftiş ve hesap uzmanlan ku-
rullannın Maliye BakanhğVna
egemen konumlannın nasü koru-
nacağı noktasında düğümlenmiş
bulunmaktadırr
Gerçekten de, "Vazgeçilmesi
çok güç bir bürokratik ayncahk"
söz konusudur. Bırakınız Mali-
ye Bakanlığı 'nın, "devtetin bürok-
rat fidanhğı'' olmak savını taşı-
yan bu kurullann üyelerine, ta-
şıdıklan müfettiş - uzman sanla-
n sayesinde kamu ve özel kesim-
deki tüm "ikbal kapılan" açıl-
maktadır. Maliye'nin görev ala-
nına giren - girmeyen her konu-
da tam bilgili sayılarak merkez ve
taşradaki karar odaklanna "s-
navaz*atanabümektedirler. "^fer-
gilendirmenin temel birimleri
olan vergi dairelerinde, vergi de-
netimini gerçekkştiren vergi de-
netmenleri bürolannda hiç gö-
revyapmadan;bubirimlerde ça*
hşan kırkbin idşinin otuzyildaöğ-
renemediğıniüç-beşyTkiaöğrenen
müfettişler, uzmanlar yön ver-
mektedir .Maliye gemisine!''
Devletin egemenlik hakkından
kaynaklanan "vergidenetimyet-
kisinin özel kişflere devredflmesi''
yolunu açarak kamu vergi dene-
timini yozlaştıran yeminli mali
müşavirliği (YMM) yaratanlar
da bu bürokratlardır. Memuri-
yette on yılını dolduran vergi de-
netçisinin işten aynlarak
u
Ka-
mudaki yetküeıie pryasada vergi
denetimini sürdürmesi; özünde
devietinolan buyetkiyi
4
vergi yü-
kümlülerine pazarlayarak
7
tril-
yonerliğeyelken açması gibi dün-
yadaeşi bulunma\an bir rantya-
sasmın (3568&y.) esin perileridir-
ler" Maliye Bakanlığı'nın nere-
deyse dörtte üçü boş olan müfet-
tiş, uzman, kontrolör, denetmen
kadrolannın doldurulup iki bin
beş yüz dolayındaki denetçi sa-
yısını arttırarak yüzde birlik \er-
gi inceleme oranını yükseltmek
yerine; bu denetçilerin YMM ol-
mak için kamudan aynlmalannı
körüklemenin gerekçesi yalnız-
ca bu "üstadann" beyinlerinde
gizlidir!
Öylesine etkili bir bürokratik
güçtür ki bu; Maliye dışındaki
birçok kamu kurumunda (Hazi-
ne,(bş ticaret, SPK, Menkul Kıy-
metierBorsaa, SSK,EmekliSar>-
(hğı, MiIK Piyango, Devlet Perso-
nel Dairesi, Merkez Bankası, ba-
kanhklan. vb.) üst düzey yöneti-
ci(müsteşar,başkan,genel müdür,
yönetim kuruhı ü\esL >1x) atan-
mavı sağlamaktadır. Bununla da
bitmemektedir. Özel kesimdeki
sermaye şirketkrinde yöneticilik,
dantşrnanhk,ulustararasıdenetim
kuruiuşlannda ortaklıklar;
YMM'Hk gibi yüksek gefiıü iş-
lerdede müfettiş-uzman köken-
li eski bürokratiar vannr.
Dahası. "MaKveBakanhğı'nın
defterdaruklara dayanan taşra
örgütlenmesinden ve üç büyük
kentte örgüöü kurullann konum-
larmdan kaynaklanan merkezi
güç, özellikle müfettiş - uzman
kökenli denetçilere siyaset kapı-
lannı açmakta; her dönemde de-
ğişikpartilerden milletvekili seçi-
len bu bürokratiar birçok hükü-
metin degişmez maliye bakanla-
n obnaktaduiar.
Sonuç
Buraya değin sergilediğimiz
ve kalemin yazmaktan yoruldu-
ğu bürokratik olanaklar öyküsü-
nün "Türkiye'nin geüşmesibakı-
mından hangi başanh sonuçlan
içerdiğr tartışılabilir. Kesin olan
şudur ki; ancak düşlerde görüle-
bilecek ışıklı bir geleceğin anah-
tannı ellerinde tutan Maliye tef-
tiş ve hesap uzmanlan kurullan,
düşleri gerçeğe dönüştüren ayn-
calıklı konumlanru kolay terk et-
meyeceklerdir. Çünkü, yeniden
yapılandınlacak çağdaş Türk ver-
gi yöneriminde "Hiçbirbürokrat
kesiminin ayncabğı ohnayacak,
tüm kurum çabşanlannı kucak-
layan veişbölümüne dayanan bir
yüksebne düzeni içindeözhikhak-
lannda eşitlik sağlanacaknr."
Gelecek yazımızda yeniden ya-
pılandınlacak Türk vergi yöne-
timinin dayanması gereken te-
mel örgütlenme ilkelerine yer ve-
nlecektir.
DÜZELTME: Cumhuriyet'in 30.07.2003 tarihli nüshasının 2.
sayfasında yayımlanan "KKTC'nin Tazminat Haklan" başlıklı ya-
zımda ufak bir dizgi hatası olmuştur.
Yazının 5. paragrafı şöyle olacaktır:
"KKTC Cumhurbaşkam Saym Rauf Denktaş'la Mayıs sonunda
yapöğım basmda yavımlanan bir söyleşimde, Sayın Denktaş konu-
nun bUmcinde ve takibinde olduklannı beartmiştL"
Bir yanlış anlamaya neden olmamak için bilgilerinize sunanm.
Sevgi ve saygılanmla.
Aydın Olgun
m.
Bildiğiniz, saygın, güvenilir bir marka olsun,
yaygın servisi olsun. Fiyatı mantıklı olsun.
Kısaca; Dertsiz olsun,
Ariston olsun.
9000 btu: 130x7= 910 milyon TL 18000 btu: 210x7=1.470 milyon TL
12000 btu: 160x7=1.120 milyon TL. 24000 btu: 250x7=1.750 mityon TL
Flyatlarımıza KDV., ÖTV., 5 metreye kadar montaj bedeli dahildlr.
PE$İN ALIMLARDA %20 INDİRJM
aydın mobllya / aydın ttirkaydın
Inönü Cad. 847/d Üçkuyular-lzmir
Tel: (0 232) 285 22 30 Pbx.
Fax: (0 232) 246 80 84
GSM: 0 533 655 98 60
e-mail: info@turkaydin.com
web: www.turkaydin.com
cıso
ISO 9001
KANGAL KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
2002/81
Mahkememizin 2002/81 Esas sayılı dava
dosyasında davacı Kangal Mülmüdürlüğü
vekili tarafından davah Mehmet Akyıldız
mirasçılan aleyhine Kangal ilçesi Gürsel
Mah. Istasyon Cad. 221 ada 9 parselin davah
Mehmet Akyıldız adına olan tespitin iptali
ile Hazine adına tesciline karar verilmesi ta-
lebi ile dava açılmış olup davah Mehmet Ak-
yıldız'ın vefat ettiği anlaşılarak aile nüfus ka-
yıtlan celp edilmiş, davanın yapılan açık du-
ruşması sırasında verilen ara karan gereğin-
ce; adresleri tespit edilemeyen mirasçılara
ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş ol-
duğundan tüm aramalara rağmen adresleri
tespit edilemeyen Mehmet Akyıldız mirasçı-
lan Sebahat Ünlükaya, Nugel Akyıldız, Ha-
san Hüseyin Akyıldız ve Osman Akyıldız'ın
duruşma günü olan 12.09.2003 günü saat
9.00'da mahkememizin 2002'81 Esas sayılı
dosyasının duruşmasma bızzat gelmeleri ve-
ya kendilerini bir vekıl ile temsil ettirmeleri
aksi takdirde yokluklannda duruşmalara de-
vam edilerek karar verileceği hususu tebliği
yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olu-
nur. Basın: 36889
PENCERE
Acemi Bhiciye
Geçmiş Olsun!..
önce -CüneytM;ayürek'in yeğlediği vurgula-
mayla- RTE'ye bü-'ük geçmiş olsun!..
Başbakan attan düştü; ama, hamdolsun kaza-
sız belasız bu işi atettı...
İyi ki eşekten düşmedi!..
Sonuç kötü olurdu.
•
Bizim TV'ciler her zamanki gibi olayı ekranlarda
yinelemekten bıkmadılar...
Bir daha, bir daha, bir daha..
Ezberledik..
Amerika'nın gözû kör olsun, kolayı, hamburge-
ri, blucini dünyaya oazarlarken 'rodeo'yu da film-
lerde piyasaya sürdü; tahta parmaklıklarla çevrili
bir meydanda kovboyluk yaparak marifetini seyir-
cilere sergilemek güdüsü demek ki RTE'yi de sar-
mış...
Neyse ki ucuz kurtuldu.
Ekranın karşısına oturup Tayyip Bey'in fılmini
birkaç kez seyrettim...
•
Hayvanlarla insanlann ilişkileri üzerine kitaplarya-
zılmıştır...
Ancak o denli ince eleyip sık dokumaya gerek
yok, bir insan hayvandan salgılanan titreşimleri
duyumsayamıyorsa ne kedi sevebilir, ne köpek...
Neatı okşayabilir.
Ne eşeği..
Kafesteki kuş ile insan arasında bile olmadık
alışveriş vardır...
•
Tahta parmaklıkla çevrili binicilik alanının zemi-
ni Allah'tan yumuşak toprak; Cihan adlı hayvanı
getirmişler; meydanın çevresi, eğlenmeye gelmiş
anasının gözü meraklılaria dolu...
RTE Cihan'a binecek..
Ama Başbakan hayvanın farkında değil; at ile RTE
arasında en küçük bir iletişim yok...
Cihan huysuzlanıyor..
RTE habersiz..
Atın gerilimi TV ekranından yansıyor, Cihan'ın
gözleri çakmak çakmak..
RTE vurdumduymaz, gülümsüyor..
Bir iki denemeden sonra hayvanı tuttular, RTE
üzengiye basıp kendini zoriadı, eyere oturur otur-
maz, film başladı ve hemen bitti...
Başbakan, Cihan'dan en küçük birtitreşim dal-
gasını almış olsaydı, "seyircilere hava atacağım,
hazır televizyonlar varken propaganda yapayım"
diye kendisini bu rizikoya atmazdı; önce boşluğa
düştü.
Sonra attan düştü.
•
Atın huysuzluğunu fark edemeyen, insanlann
tepkilerini nereden bilecek?...
Recep Tayyip Başbakan, ama, şu günlerdeTür-
kiye'nin geriliminden haberii mi?..
Kendi dünyasında yaşıyor.
Ata binmek başka..
Eşeğe başka.. • •
Kediyi okşamak, köpeği sevmek başka..
Hayvandan haberi olmayanın insandan haberi olur
mu?..
Mehmet Farac
KOTÜLER
MAHALLESİ
tanlı
topraklarda
bir ürfa
destanı..."
Tüm kitapçıiarda
Giinizi Yayıncılık
0.2125121172
DENİZ SOM
d^yenin
başı •-•-OYKULER
"Yok Devenin Başı"ndaki
öyküleri okurken "yok
devenin başı" diyerek itiraz
edebilirsiniz. Fakat sizi temin
ederim ki, öykülerde hiçbir
abartı yoktur, her biri
yaşanmıştır ve anlatılanlar
aslında devede kulaktır!
GÜNİZİ YAYINCILIK Tel : 0.212 512 42 19
Tûrkiye Gazetecile 3emıyeti'nın yayınladığı günlük
Gazete
Olke sorunlanna ılıy.n raporianyla, araştırmalanyla,
köşe yazılanyla, tarafsız-aberlenyle sıvil toplumlann gazetesı.
Düzenlı okumak ıçins«ne olun. Tel: 0.212.51108 75