02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 AĞUSTOS 2003 CUMA • • • • OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL At ATALARIMIZ, "At olurmeydan olmaz, meydan olur at olmaz" demişler. Sayın Başbakan, "Mey- dan da var, at da" deyip binmek istemiştir herhal- de. Sonrası malûm. Bilenler, "Attan düşme çok tehlikelidir; hele binici arkaya doğru düşer ve at onu göremezse. Yoksaat, düşen binicisini ezmez. Bu kazada, arka ayaklarıyla binicinin kafasına ya da göğsüne vurmaması mucizedir" diyoriarmış. "At binenin, kılıç kuşananın" sözünü anımsa- yanlar ise, bu lafın sahiplikten öteye bir anlam ta- şıdığını düşünerek son olayı acemiliğe yorup "Bil- meliydi ki, profesyonel binicilerin bile huysuzlaş- mış hayvana binmesi rizikoludur; üstelik binerken eyeri tutmalıydı" diye konuşuyorlarmış. Her neyse, şöyle ya da böyle, daha çok atın al- kışlarla ürkütülmüş ofmasından kaynaklanan böy- le bir kazayı ucuz atlattığı için Sayın Başbakan'a büyük "geçmiş olsun" demek gerekir. Ama, bu vesileyle, yalnız biniciliğe değil, günlük yaşamın her alanına ilişkin sağduyu öğütleri- nin hep atla bağlantılı olduğunu düşünmemek mümkün mü? Cihan imparatorluklan kurduğu za- man bile at sırtında kalmış bir kavmin, atçılık ko- nusunda en zengin sözcük ve terim hazinesine sa- hip olmak dışında, aynca yönetim, yöneticilik ve eğrt- me gibi konulardaki ortak düşüncesini de atla ilgi- li olarak geliştirmiş olması çok şaşırtıcı değildir. ör- neğin, "At, adımına göre değil, adamına göreyü- rür" veya "At sahibine göre kişner" gibi atasözle- ri az mı hikmet yüklüdür? Unutulmaz dilci Ömer Asım Aksoy, derleme- lerinde, at lafının geçtiği kaç atasözü ve deyim sıralar bilir misiniz? Yaklaşık150. Aksoy, "Atyiğidin yoldaşıdır" sözünden kalka- rak, "At, Türk'ün kahramanlık ortağıdır" der ve onun çeşitli yoldaşlıklarını saydıktan sonra, atın anlayışlılık, incelik, yüreklilik, vefalılık, yararlılık sim- gesi olduğunu söyler. özellikle de soyluluğun. özde asalet gibi pek demokratik olmayan bir toplum kavramını reddetmiş gözüken bir halkın di- linde, at yoluyla da olsa, soyluluk konusunda bun- casözün bulunması ilginçtir. Neyse ki, atlaraçısın- dan geçerli olan bu yaklaşım, hayvanlarâleminden insanlann dünyasına fazla uzanarak ırkçılığa dönüş- mez. Ama, ne yazık ki, aynı Türkçe, atın soyluluğunu göklere çıkarırken aslında cefakâriığın simge- si olan bir başka hayvanı, sempatik eşeği yerin di- bine batırmıştır. "Katıra 'baban kim?' demişler, 'at dayımdır' demiş" ve "Atı atasıyla, katın anasıyla" sözlerinden daha ağır hakaret olabilir mi? Kim bilir, belki eşekler de "Eşeğe altın semer vur- salar eşekyine eşektir" sözünü duyup, "Demek ki, giyim kuşamla, unvanla öz kimliğin değişmediği tek âlem bizimkiymiş" diye teselli buluyorlardır. Dost hayvanlardan söz eden, Okşanarak okunan bir kitap; Bu Kibabın KujruSu Var! Tan Oral |Yayınlan/ Büyük kitapçılarda ygsyayinlari® yahoo. ccm Behiç Ak'ın masalları... f ...nihayet anavatanında Oğlak Çocuk dizisinde. Behiç Ak'ın,Japonya'da onbinierce satan çocuk kitapları sonunda anavatanında... ArtıkTürkiye'deki çocuklar da -büyükleri gibi- bildiğiniz "Oğlak" kalitesinde çocuk kitaplarına sahip olabilecekler... Nihayet! Bilimveîktidar... Bilim bugün tümüyle ekonomik bir yarara dönüştürülmeye odaklanmıştır. Bu bilim için gerçekten bir tehlikedir, ama upuzun insanlık süreci göz önüne alındığında bu da sınırlan belli bir süreçtir ve her süreç gibi karşıtını doğurup bilim yine iktidannı elde edecektir. Doç. Dr. Şükran ŞAHtN Bilim-Teknoloji Politikalan Araştırma Derneği (BtTED) Başkam B ilim; evrendeki, fetmenin ötesinde keşfedilenin doğadaki bilinme- planlı bir biçimde kullanılması- yeni, öğrenmenin, dır. Yakın geleceğe ve bugüne ba- onlara dair bilgi kıldığında bu yönelim toplum edinmenin yönte- için yararlı bir yör elim gibi gö- doğadaki bilinme- yeni, öğrenmenin, onlara dair bilgi edinmenin yönte- midir. Bilim yolu ile elde edilen bu bilgiler yaşadıgımız evrenin daha anlaşılabilir, daha kavrana- bilir olmasını kolaylaştınr. Bi- limdeki her gelişme ise insanın ve toplumlann doğa karşısında o güne kadarki duruşunu yeni- den ve yeniden gözden geçir- mesine ve tekrar tekrar tavır be- lirlemesine neden olur. Bu ne- denle bilimdeki gelişmelerin, toplumun tüm alanına yansıya- raîc belirli değişimlerin tetikle- yicisi olduğu çağlardır bilinir. Bu, kimi zaman sanatta kendi- ni gösterir, kimi zaman edebiyat- ta kendini gösterir, kimi zaman toplumsal yaşamda, yaşama ba- kışta, kültürel değerlerde kendi- ni gösterir. Bilimdeki gelişme- lerin teknolojiye evrilmesinin ön plana çıkanlması ise Ikinci Dünya Savaşı'ndan bu yana hız kazanmış ve bugün bilimsel uğ- raş da bu yöne yönelmiştir. Bu yönelim, bilimin toplumsal ve ekonomik bir yarara (inovas- yon) dönüştürülmesidir: Keş- rünse de uzun dönemde bilim- de kısırlaşmaya, s'ğlığayol aça- cağı da kuşkusuzı ur. Bilim mi kendiliğinden bu yö- ne yönelmiştir, yoksa yeni pazar ve yeni ürün arayışıan içinde olan sermaye mi bu yönelimi istemiştir sorusunu bilim ve ik- tidar ilişkileri çerçevesinde ya- nıtlamak gerekir. Ilk bilimsel çahşmalann başladığı ortaçaga bakıldığında, bilim yoluyla el- de edilen bilgilerin doğayı da- ha iyi kavramaya yaraması, do- ğayı daha iyi kavrayabilenin ik- tidannı da beraberinde getirmiş ve o dönemde iktidann kilisenin elinde bulunması bilimle dinin bir çatışması gibi gösterilmişse de aslında bu çatışma özünde bilim ve iktidar çatışmasıdır. tk- tidardaki egemen sınıflann de- ğişmesi, dinin iktidardan düş- mesi bilimle iktidar arasındaki çatışmayı bitirmemiştir, çatış- ma süregelmiştir, çünkü, çatış- ma iki güç arasındaki çatışma- dır. Bu çatışmanın bitebilmesi, ancak birinin ötekinin emrine girmesini gerektirir. tktidar tu- tucudur(muhafazakârdır), duru- mu koruyucudur (statükocudur) ayakta kalabihnesi, var olan bil- gileri kullanarak yaşamı ve top- lumlan denetim altına alabil- mesi ile olanaklıdır, her yeni bil- gi bu anlamda denetleyemediği ya da henüz nasıl denetleyece- ğini bilemediği bir durum yarat- tığından denetim dışı kalan bu durum iktidannı tehdit eden bir öğedir. Bu nedenle, bilim onun için denetim altında tutulması gereken bir güç kaynağıdır ie uzun yıllar bilünde yasaklarla, engellemelerle bu gücü dene- tim altında turmaya çalışmıştır. Bugünse, bilimin ekonomik ve toplumsal bir yarara dönüşme- si stratejisi yaşama geçmiş, bi- lim gerçekten kendisini iktidar sanarak iktidann boyunduruğu altına girmiştir. Bugün bilim ik- tidann gerçekten boyunduruğu altındadır ve üstelik bunun far- kında değildir, kendisini iktida- nn ortağı sanmaktadır, çünkü, ik- tidann sunduğu maddi olanak- tan yararlanmaktadır. Gerçek iktidar ise eline geçirdiği. satın aldığı bilimsel bilgiyi ve tekno- lojiyi kullanarak iktidannı pekiş- tirmektedir, bilim onun elinde güçlü bir silahtır artık ve bu si- lah, bilimi iktidann emrine so- karak elde edilmiştir. Küreselleşme sürecinde bu teknolojik güce sahip olanlar- ca, iktidarlannı daha rahat ser- gileyebilmek ve yeryüzüne ege- men olmak için, serbest ticaret kurallan. çok taraflı yatınm an- laşmalan gibi pek çok kural ge- tirilmiş ve pek çok ülke tarafın- dan da bunlann imzalanması sağlanmıştır. Böylesi bir güce sahip olmayan ülkelerin bu ku- rallann altına attıklan imza as- lında tam bir teslimiyettir, ama küreselleşme süreci göz önüne alındığında da kaçınılmaz bir teslimiyettir: Silahsızbirteslim alınmadır, kendi pazarlarının güçlü ülkelerin teknolojik ürün- leriyle istila edilmesine kapı açıl- masıdır. Bu çağda bilimsel ola- nağa sahip olmayan ya da araş- tırma geliştirme (Ar-Ge) potan- siyelini iyi kullanmayan ülke- ler, onlann bu teknolojik gücü, bu silahı karşısında çaresizlik içindedir. Bu istiladan kurtul- mak, onlann silahına aynı silah- la karşılık vermekle olanaklı- dır. Kendi bilim ve teknoloji ye- teneklerinin geliştirilmesi ve ulusal teknolojilerinin kurulma- sı bu savaşı kazanmanın bincik yoludur. Bugün teknolojik geliş- me bu nedenle ulusal bağımsız- lığı korumanın da temel koşulu haline gelmiştir. Bilim bugün tümüyle ekono- mik bir yarara dönüştürülmeye odaklanmıştır. Bu bilim için ger- çekten bir tehlikedir, ama upu- zun insanlık süreci göz önüne alındığında bu da sınırlan belli bir süreçtir ve her süreç gibi kar- şıtını doğurup bilim yine iktida- nnı elde edecektir. Bu da aslın- da, iki uç arasında bir sarkaç gi- bi gidip gelen bilim-iktidar iliş- kisinin kaçınılmaz sonucudur. Vergi Yönetimi: Değişikliğe Bürokratik Direnç Faruk YALÇINER tktisatçı M aliye Bakanlığı'nın vergilendirmeden ve vergi denetiminden so- rumlu birimi Gelirler Genel Mü- dürlüğü'nün üstlendiği yaşam- sal göreve karşın, örgütlenme ba- kımından bakanlığın öbür genel müdürlüklennden herhangi bir ayncalığı yoktur. Ülke geneline yayılmış vergi daireleri ve vergı denetmenleri bürolannda çalı- şan kırk bin kişi bu genel müdür- lüğe bağlıdır. En az yirmi miryon yurttaşın vergilendirmeye ilişkin akçalı işlemlerini izlemek, kayıt altına almak görevi de bu birimin- dir. Yerli-yabancı şirketlerin ül- ke içi-dışı tecimsel ilişkileri de ay- nı kapsamdadır. Özetle, "GeKr- ler Genel Müdüriüğü ekonomik çarkın üretime ve gelire ilişkin boyutunun kavTanmasından so- rumludur." Baü demokrasileri, yüksek ulu- sal gelirlerinin dengeli dağılımı- na katkıda bulunarak yurttaşlık büincini pekiştiren bir vergilen- dirme düzeni içinde gelişmişler- dir. Bunu da siyasal, ekonomik, yönetsel baskılann etkisiz kaldı- ğı "özerk kamu yönetimi ve ör- gütû" oluşturarak başarmışlar- dır. AB'ye aday ülkemiz ise yıl- lann vurdumduymazlığı yüzün- den bu konuda artık "herşeyiçin çok geç" denilebilecek bir yere yaklaşmaktadır. Kaldı ki, IMF ve DünyaBankasraporlannda da Türkiye'nin vergi gelirlerinin do- laylı vergilerden sağlandığı; bu durumun değiştirilerek "Sürek- B, gü\ enilir kaynak nheüğindeki getirvekurumlarvergflerininart- tmlması" zorunluluğuna deği- nilmiştir. Söz konusu raporlarda aynca, Türk gelir yönetiminin özerk (işleyişte siyasetten bagım- sız) yapıya kavuşturulması ge- rektiği; bu örgütlenmenin ise OECD ülkelenndekı gibi "geür- ler müsteşarhğT kurularak ger- çekleştirilebileceği vurgulanmış- tır. Türkiye'de çağdaş vergi yöne- timi ve örgütü kurulmasını önle- yen başlıca etken "Siyasetçininbu konudaki yetersiziğiııiustaca kul- lanan müfettiş - uzman kökenli Malrve bürokratlarının bağnaz ve udaşmaz rurunılandır." Öy- leki, "YıBardırsürdürükn\«so- nuçlandınbnayan Türk gelir yö- netiminin yeniden yapılandınl- ması çahşmalan; gerçekte MaU- ye teftiş ve hesap uzmanlan ku- rullannın Maliye BakanhğVna egemen konumlannın nasü koru- nacağı noktasında düğümlenmiş bulunmaktadırr Gerçekten de, "Vazgeçilmesi çok güç bir bürokratik ayncahk" söz konusudur. Bırakınız Mali- ye Bakanlığı 'nın, "devtetin bürok- rat fidanhğı'' olmak savını taşı- yan bu kurullann üyelerine, ta- şıdıklan müfettiş - uzman sanla- n sayesinde kamu ve özel kesim- deki tüm "ikbal kapılan" açıl- maktadır. Maliye'nin görev ala- nına giren - girmeyen her konu- da tam bilgili sayılarak merkez ve taşradaki karar odaklanna "s- navaz*atanabümektedirler. "^fer- gilendirmenin temel birimleri olan vergi dairelerinde, vergi de- netimini gerçekkştiren vergi de- netmenleri bürolannda hiç gö- revyapmadan;bubirimlerde ça* hşan kırkbin idşinin otuzyildaöğ- renemediğıniüç-beşyTkiaöğrenen müfettişler, uzmanlar yön ver- mektedir .Maliye gemisine!'' Devletin egemenlik hakkından kaynaklanan "vergidenetimyet- kisinin özel kişflere devredflmesi'' yolunu açarak kamu vergi dene- timini yozlaştıran yeminli mali müşavirliği (YMM) yaratanlar da bu bürokratlardır. Memuri- yette on yılını dolduran vergi de- netçisinin işten aynlarak u Ka- mudaki yetküeıie pryasada vergi denetimini sürdürmesi; özünde devietinolan buyetkiyi 4 vergi yü- kümlülerine pazarlayarak 7 tril- yonerliğeyelken açması gibi dün- yadaeşi bulunma\an bir rantya- sasmın (3568&y.) esin perileridir- ler" Maliye Bakanlığı'nın nere- deyse dörtte üçü boş olan müfet- tiş, uzman, kontrolör, denetmen kadrolannın doldurulup iki bin beş yüz dolayındaki denetçi sa- yısını arttırarak yüzde birlik \er- gi inceleme oranını yükseltmek yerine; bu denetçilerin YMM ol- mak için kamudan aynlmalannı körüklemenin gerekçesi yalnız- ca bu "üstadann" beyinlerinde gizlidir! Öylesine etkili bir bürokratik güçtür ki bu; Maliye dışındaki birçok kamu kurumunda (Hazi- ne,(bş ticaret, SPK, Menkul Kıy- metierBorsaa, SSK,EmekliSar>- (hğı, MiIK Piyango, Devlet Perso- nel Dairesi, Merkez Bankası, ba- kanhklan. vb.) üst düzey yöneti- ci(müsteşar,başkan,genel müdür, yönetim kuruhı ü\esL >1x) atan- mavı sağlamaktadır. Bununla da bitmemektedir. Özel kesimdeki sermaye şirketkrinde yöneticilik, dantşrnanhk,ulustararasıdenetim kuruiuşlannda ortaklıklar; YMM'Hk gibi yüksek gefiıü iş- lerdede müfettiş-uzman köken- li eski bürokratiar vannr. Dahası. "MaKveBakanhğı'nın defterdaruklara dayanan taşra örgütlenmesinden ve üç büyük kentte örgüöü kurullann konum- larmdan kaynaklanan merkezi güç, özellikle müfettiş - uzman kökenli denetçilere siyaset kapı- lannı açmakta; her dönemde de- ğişikpartilerden milletvekili seçi- len bu bürokratiar birçok hükü- metin degişmez maliye bakanla- n obnaktaduiar. Sonuç Buraya değin sergilediğimiz ve kalemin yazmaktan yoruldu- ğu bürokratik olanaklar öyküsü- nün "Türkiye'nin geüşmesibakı- mından hangi başanh sonuçlan içerdiğr tartışılabilir. Kesin olan şudur ki; ancak düşlerde görüle- bilecek ışıklı bir geleceğin anah- tannı ellerinde tutan Maliye tef- tiş ve hesap uzmanlan kurullan, düşleri gerçeğe dönüştüren ayn- calıklı konumlanru kolay terk et- meyeceklerdir. Çünkü, yeniden yapılandınlacak çağdaş Türk ver- gi yöneriminde "Hiçbirbürokrat kesiminin ayncabğı ohnayacak, tüm kurum çabşanlannı kucak- layan veişbölümüne dayanan bir yüksebne düzeni içindeözhikhak- lannda eşitlik sağlanacaknr." Gelecek yazımızda yeniden ya- pılandınlacak Türk vergi yöne- timinin dayanması gereken te- mel örgütlenme ilkelerine yer ve- nlecektir. DÜZELTME: Cumhuriyet'in 30.07.2003 tarihli nüshasının 2. sayfasında yayımlanan "KKTC'nin Tazminat Haklan" başlıklı ya- zımda ufak bir dizgi hatası olmuştur. Yazının 5. paragrafı şöyle olacaktır: "KKTC Cumhurbaşkam Saym Rauf Denktaş'la Mayıs sonunda yapöğım basmda yavımlanan bir söyleşimde, Sayın Denktaş konu- nun bUmcinde ve takibinde olduklannı beartmiştL" Bir yanlış anlamaya neden olmamak için bilgilerinize sunanm. Sevgi ve saygılanmla. Aydın Olgun m. Bildiğiniz, saygın, güvenilir bir marka olsun, yaygın servisi olsun. Fiyatı mantıklı olsun. Kısaca; Dertsiz olsun, Ariston olsun. 9000 btu: 130x7= 910 milyon TL 18000 btu: 210x7=1.470 milyon TL 12000 btu: 160x7=1.120 milyon TL. 24000 btu: 250x7=1.750 mityon TL Flyatlarımıza KDV., ÖTV., 5 metreye kadar montaj bedeli dahildlr. PE$İN ALIMLARDA %20 INDİRJM aydın mobllya / aydın ttirkaydın Inönü Cad. 847/d Üçkuyular-lzmir Tel: (0 232) 285 22 30 Pbx. Fax: (0 232) 246 80 84 GSM: 0 533 655 98 60 e-mail: [email protected] web: www.turkaydin.com cıso ISO 9001 KANGAL KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN 2002/81 Mahkememizin 2002/81 Esas sayılı dava dosyasında davacı Kangal Mülmüdürlüğü vekili tarafından davah Mehmet Akyıldız mirasçılan aleyhine Kangal ilçesi Gürsel Mah. Istasyon Cad. 221 ada 9 parselin davah Mehmet Akyıldız adına olan tespitin iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesi ta- lebi ile dava açılmış olup davah Mehmet Ak- yıldız'ın vefat ettiği anlaşılarak aile nüfus ka- yıtlan celp edilmiş, davanın yapılan açık du- ruşması sırasında verilen ara karan gereğin- ce; adresleri tespit edilemeyen mirasçılara ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş ol- duğundan tüm aramalara rağmen adresleri tespit edilemeyen Mehmet Akyıldız mirasçı- lan Sebahat Ünlükaya, Nugel Akyıldız, Ha- san Hüseyin Akyıldız ve Osman Akyıldız'ın duruşma günü olan 12.09.2003 günü saat 9.00'da mahkememizin 2002'81 Esas sayılı dosyasının duruşmasma bızzat gelmeleri ve- ya kendilerini bir vekıl ile temsil ettirmeleri aksi takdirde yokluklannda duruşmalara de- vam edilerek karar verileceği hususu tebliği yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olu- nur. Basın: 36889 PENCERE Acemi Bhiciye Geçmiş Olsun!.. önce -CüneytM;ayürek'in yeğlediği vurgula- mayla- RTE'ye bü-'ük geçmiş olsun!.. Başbakan attan düştü; ama, hamdolsun kaza- sız belasız bu işi atettı... İyi ki eşekten düşmedi!.. Sonuç kötü olurdu. • Bizim TV'ciler her zamanki gibi olayı ekranlarda yinelemekten bıkmadılar... Bir daha, bir daha, bir daha.. Ezberledik.. Amerika'nın gözû kör olsun, kolayı, hamburge- ri, blucini dünyaya oazarlarken 'rodeo'yu da film- lerde piyasaya sürdü; tahta parmaklıklarla çevrili bir meydanda kovboyluk yaparak marifetini seyir- cilere sergilemek güdüsü demek ki RTE'yi de sar- mış... Neyse ki ucuz kurtuldu. Ekranın karşısına oturup Tayyip Bey'in fılmini birkaç kez seyrettim... • Hayvanlarla insanlann ilişkileri üzerine kitaplarya- zılmıştır... Ancak o denli ince eleyip sık dokumaya gerek yok, bir insan hayvandan salgılanan titreşimleri duyumsayamıyorsa ne kedi sevebilir, ne köpek... Neatı okşayabilir. Ne eşeği.. Kafesteki kuş ile insan arasında bile olmadık alışveriş vardır... • Tahta parmaklıkla çevrili binicilik alanının zemi- ni Allah'tan yumuşak toprak; Cihan adlı hayvanı getirmişler; meydanın çevresi, eğlenmeye gelmiş anasının gözü meraklılaria dolu... RTE Cihan'a binecek.. Ama Başbakan hayvanın farkında değil; at ile RTE arasında en küçük bir iletişim yok... Cihan huysuzlanıyor.. RTE habersiz.. Atın gerilimi TV ekranından yansıyor, Cihan'ın gözleri çakmak çakmak.. RTE vurdumduymaz, gülümsüyor.. Bir iki denemeden sonra hayvanı tuttular, RTE üzengiye basıp kendini zoriadı, eyere oturur otur- maz, film başladı ve hemen bitti... Başbakan, Cihan'dan en küçük birtitreşim dal- gasını almış olsaydı, "seyircilere hava atacağım, hazır televizyonlar varken propaganda yapayım" diye kendisini bu rizikoya atmazdı; önce boşluğa düştü. Sonra attan düştü. • Atın huysuzluğunu fark edemeyen, insanlann tepkilerini nereden bilecek?... Recep Tayyip Başbakan, ama, şu günlerdeTür- kiye'nin geriliminden haberii mi?.. Kendi dünyasında yaşıyor. Ata binmek başka.. Eşeğe başka.. • • Kediyi okşamak, köpeği sevmek başka.. Hayvandan haberi olmayanın insandan haberi olur mu?.. Mehmet Farac KOTÜLER MAHALLESİ tanlı topraklarda bir ürfa destanı..." Tüm kitapçıiarda Giinizi Yayıncılık 0.2125121172 DENİZ SOM d^yenin başı •-•-OYKULER "Yok Devenin Başı"ndaki öyküleri okurken "yok devenin başı" diyerek itiraz edebilirsiniz. Fakat sizi temin ederim ki, öykülerde hiçbir abartı yoktur, her biri yaşanmıştır ve anlatılanlar aslında devede kulaktır! GÜNİZİ YAYINCILIK Tel : 0.212 512 42 19 Tûrkiye Gazetecile 3emıyeti'nın yayınladığı günlük Gazete Olke sorunlanna ılıy.n raporianyla, araştırmalanyla, köşe yazılanyla, tarafsız-aberlenyle sıvil toplumlann gazetesı. Düzenlı okumak ıçins«ne olun. Tel: 0.212.51108 75
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle