Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
26 TEMMUZ 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Solda birlik yöntemi
YTP lıden Ismail Cem'in partisinin 1. kuru-
luş yıldönümü nedeniyte yaptığı basın toplan-
tısındaydık.
Inanmayacaksınızama, Ismail Cem'i. geçen
yıl merkez sağda mı, liberal solda mı, sağa ya-
kın solda mı, sol gibidemi. "sosyal liberalsen-
fez"de mı, "galiba demokratik so/"da mı oldu-
ğu konusunda ıkircılikli davranan partisinin
doğrultusuna karar vermiş bulduk. "Çizgimiz
ve ideolojimiz çok net" dedi Cem: "Bizim par-
timiz Cumhuriyet ıhtılalinin demokrasi içinde
devamlılığınısavunuyor. YTP, bilimsel tanımıy-
la sosyal demokrat birparti olacaktır"
Karar vermenin rahatlığı içinde olmalı ki Is-
mail Cem, göğsünü gere gere soldaki partile-
re işbirliğı çağnsı yaptı. AKP'nın toplam seç-
menin yuzde 25 oyuyia TBMM'deki sandalye
sayısının yüzde 66'sına sahip olduğundan ya-
kındı veekledi: "Bölünmüş birsolla gidilen bir
yerel seçimde çok sayıda ilimizde yüzde 25-
30 oy oranı ile belediye başkanlıklannın iktidar
partisitarafından kazanılması, bugûn varolan
demokrasi zaafını arttınr ve meşruiyet tartış-
ması başlatır."
Diyecek bir şey yok. Doğru.
Cem devam etti:
"Soldaki partilenn bir araya gelerek büyûk
işler yapacağına inanıyorum. Karanlığı aydın-
lığa çevirecek imkânı buluruz."
Çok doğru.
lyi de, Sayın Cem, Kemal Derviş ve "püyük
başkan" diyetanımladığıHüsamettinÖzkan
ile DSP'den aynlıp YTP'yı duştururken AKP'nin
yüzde 25 oyla TBMM'de yüzde 66 temsil edil-
mesıneyol açan "baskın erken seçim"\n önü-
nü açmadı mı?
Bak, bu da doğru.
Haydi geçmışı kurcalamayalım, geleceğe
bakalım. Ismail Cem, yerel seçimlerdesol par-
tilerte yapılacak işbirliği önerisinin yöntemini
de belirlemiş. Anladığımız kadanyla yöntem
şu: Şu anda sol partilerin elindeki belediye baş-
kanlıklan ıçin sorun yok. Hangi partinin elindey-
se oralar, yine aynı partiler aday gösterecek-
ler. Diyelim ki Istanbul Kadıköy CHP'nın elin-
de, yine CHP aday gösterecek. Sol partilerin
elinde olmayan yerler için ise "ortak" aday
belirienecek...
Sözgelımi, Istanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı ne DSP'nin, ne de CHP'nin. 0 za-
man, sol partiler bir araya gelecek bir "ortak"
aday saptayacaklar. örneğin, Ankara kulisle-
rinde sık sık dile getirildiği gibi Ismail Cem'i...
Basın toplantsının sonunda Ismail Cem'e so-
ruldu: "Istanbul Belediye Başkanlığı için aday
mısınız?"
Kesin bir dille "Yok öyle bir şey, yok" dedi
Cem...
Yine veto yiyecekler
AKP, "orman niteliğiniyitirmışyerienn"sa-
tışı ile ilgili anayasadeğişikliğini, üzerinde bir-
kaç sözcük oyunu yaparak TBMM'ye yeni-
den getirdi.
Bir önceki değişiklik önerisinde yer alan bu
bölgelerin "devri tahsisi, terki, kiraya venlme-
si, üzerinde sınıriı ayni hak tesisi"ne ilişkin ifa-
deler çıkanlmış, yerine "idaresi, satışı, satış
esas ve usulleri" sözcukleri oturtulmuş.
HaAIİVeli, haVeliAli...
Şimdiden söyleyelim, Meclis'te kabul edil-
se de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Se-
zer değişikfıği mutlaka veto edecektir. "Bu-
nu da nereden çıkardın" derseniz, Sezer'in
bir önceki vetosundan denz:
"Orman nitelığini tümüyle kaybetmış ve
orman sınırlan dışına çıkanlmış yerlerin dev-
ri, tahsisi, terki, kiraya verilmesi, üzerinde sı-
nıriı ayni hak tesisi ve satışı, sorumlulann
ödûllendirilmesıanlamı taşımaktadır. Budu-
rum, orman alanlarının yok edilmesini özen-
direcek veyeniormanyıkımlanna neden ola-
caktır.
... Incelenen yasa ile orman sınırlan dışı-
na çıkanlmış yerierin, kullanıcılanna öncelik
verilerek de olsa satışının yapılabilecek ol-
ması, ormanyağmasını arttracak, yağmalanan
bu taşınmazlardakı kaçak yapılar için yeni
'ımar affı' umudu doğuracaktır."
Çok açık. Cumhurbaşkanı Sezer. orman
alanlannın yok edilmesini özendirecek her
türiü çabaya karşı...
KAXSÜ
Hep aynı şarkı
AKP iktidannın neden ABD kar-
şısında başının eğik olduğuna iliş-
kin kanıt, Hümyet'ten Sedat Er-
gin'in ABD'nin eski Ankara Büyü-
kelçisı Robert Pearson ile yaptığı
röportajın satır aralanndaydı. Pe-
arson şöyle diyordu:
"2002 Aralık ayında Türk hükü-
meti bize kuzey cephesinin olaca-
ğını söyledi. Bu konuda bize güven-
ce verdi. Biz de bu zemin üzerin-
de yürüdük."
AKP söz vermiş bir kere... Her
gün en az 2 askerini yitiren işgalci
ABD, bu sözün yerine getirilmesi-
ni, daha dün başlanna çuval geçir-
dikleri Türk askerlerinin bu kez ko-
şulsuz Irak bataklığına daldınlmasını istiyor. Hem
de beceremediği işin taşeronu olarak...
ABD bunu hep yapıyor zaten. işte size, 1950
Kore Savaşı'na katılmış, Ankara'nın Ayaş ilçe-
sinden başçavuş IzzetArslan'ın 20 AraJık 1950'de
Tekkeköy'ün köy odasında okunmak üzere yaz-
dığı mektubundan birbölüm... Izzet Arslan, Sim-
ninni bölgesinde giriştikleri çatışmadan söz edi-
yor:
"Düşmanla muhabereye tam manastyla baş-
ladık. Bu tarih 28 Kasım 1950'dir. Biz azami 3
bin Türk askeri harp ediyorduk. Düşman kuv-
vetinin 20 bin mevcutlu 3 Çin livası, yani tüme-
ni olduğu anlaşıldı. İşte o gün bir avuç Türk as-
keri bizden yedi misli olan düşmanla aslanlar gi-
bi savaştı ve dövüştü...
Düşman gerimizi kuşatmış çember içine al-
mıştı. Çekildiğimiz bölgeye dört tarafından ateş
gelmeye başladı. Mesafe, vallahi dört yana da
200 metreden uzak değildi. Hesap ettik bu şe-
raitaltında Türk'ün süngüsü, oyağız TürkMeh-
metçiğinin imanı ile bizden yedi misli çok düş-
man adeta önümüzü açıyordu. Bu andaki mer-
mıyağmurunu, size birtüriü diyemem, varıp da
anlatamam. Düşman yanldıktan sonra çember-
den kurtulduk. 25. tümen Türk kuvvetlerinin 2
gün, fakatyonıcu bir muhabereden çıktıktan ve
2. kolordunun kuşatmasını önledikten, hatta ge-
ri çekilmesini temin etmemizden dolayı Ameri-
kalılarboynumuza sanldılarve sevindiler. Hemen
bizi istirahat etmek üzere geriye aldılar. Geri al-
dığımız mevzilerimizi Amerikan askerierine bı-
raktık."
Kamuoyuna şimdiye kadar hiç yansımamış
bu belge de gösteriyor ki açıkgöz Amerikalılar,
Kore'de de Türk askerlerini öne, ölüme itmiş-
ler, ortalık sütliman olunca da mevzilere yerteş-
mişler.
Bir deyim vardır, "Papaz iki kere pilav yemez-
miş" diye. Ya imam?
Sivas Katillerine Af Hazırbğı
ALİBALKIZ
Ülkemizin yüzakı onca aydın ve
sanatçımızın, çocuk yaştaki se-
mahçı gençlerimizin katli üzerin-
den henüz on yıl geçmişken, Ma-
dımak'ın ktüleri henüz soğumamış-
ken sinsi bir planla, olayın katille-
ri için af hazıriığı yapılıyor.
"Topluma Yeniden Kazandır-
ma" (Kimler nasıl kazandınlacak-
sa?..) Projesi'ne Sivas katilleri de
dahil edilmek isteniyor.
Bunların Cumhuriyetin kurul-
duğu kentte, Cumhuriyete karşı
başkaldırdıklan, 35 kişıyi saatler sü-
ren bir uğraşın sonunda diri diri
yaktıklan, bu cürümleri nedeniy-
le 7 yıl süren bir yargılamanın so-
nunda idama mahkûm edildikle-
ri gerçeğine rağmen...
Bu kampanyanın birayağını Si-
vas yerel basını adına, Sivas Ga-
zeteciler Cemiyeti Başkanı olan ki-
şi oluştururken, öbür ayağını da
o katliamdan birinci derecede so-
rumlu olan siyasi kimlikli kişiler
yapıyor.
Sivas yerel basını, bugün böy-
le bir çabanın içinde iken; olay ta-
rihinde bunlar ne yapmışlar, ne
yazmışlardı diye merak edip o
günkü arşivlere baktığımızda gö-
rüyoruz ki; olay sabahı şu manşet-
lerle çıkmışlardı:
Bizim Sivas Gazetesi: "RE-
ZALETİN DANİSKASIL Pir Sul-
tanAbdal KüttürŞenlikleriadı al-
tında dün sergilenenler, şenliğin
amacını ortaya koydu. Şenlikadı
altında Sivas'ta toplanan sosya-
listler kanunsuz yürüyüş vegös-
teriler düzenlediler."
Hürdoğan Gazetesi: "Sİ-
VASTA İZINSİZ YÜRÜYÜŞ... Si-
vas'ta neyaptlmak isteniyor? Gü-
venlikgüçlerininikazıüzerine izin-
siz yürüyüş yapanlar dağılırken,
bazılannın şehrin çeşitli bölgele-
rine gittikleri kaydedildi."
Anadolu Gazetesi: "TAHRİK-
LERE KAPILMAYIN... (Diyerek
tahrik etmek ne ılgınç bir başlık de-
ğil mi?) Bu ne demek? Düzenle-
nen anma töreninde Pir Sultan
Abdal ve devrim şehitleri adına
saygı duruşuyapıldı. Bu sırada sol
yumruklar havaya kalktı. Aynca
Kamu-Sen tarafından bir yürü-
yüş düzenlendi."
Hakikat Gazetesi: "Pir Sultan
Etkinliklerinin açıhşında konuşan
AzizNesin 'dinsjzJik propaganda-
sıyaptı. MÜSLÜMAN MAHALLE-
SINDESALYANGOZSATTILAR.
Aziz Nesin 'Bin Yıl önce Yazılan
Kuran'ın Nesine Inanayım' dedi."
Sivas yerel basını bu haber ve
yorumlan yaparken, halkı cihata
çağıran "Müslümanlar" ve "Tür-
kiyeli Müslümanlar" başlıklı bildi-
rileri tam metin, yorumsuz yayım-
layarak, adeta bildiri sayısını ga-
zete sayfası yoluyia çoğaltıp da-
ğrtmak gibi bir iş de görmüşlerdi.
Hatta; "Bunlar (şenlik yapanlan
kastederek) 400 yıl öncesinden
Şah Ismail'in casusu Pir Sultan'ın
başına gelenlerden hiç mi ders al-
mamışlar ki gelip Sivas'ta onun
adına şenlik düzenliyorlar... Dev-
letin devamı veyerieşmiş gelene-
ği vardır" diye yazanlar bile oldu.
Yetinmeyip içlerinden kimileri Ma-
dımak'ın önünde krtleyi derleyip
toplayan birgörev de üstlendi. Bu
durum mahkeme tutanaklanna
geçmesine karşın kimse de kılla-
nna dokunamadı.
Şimdi, aynı basın, 2 Temmuz
1993'teki rolüne uygun olarak ka-
tillere af istiyor.
Sivas Gazetecıler Cemiyeti Baş-
kanıfbirtelevizyon tartışma prog-
ramında; 2.7.1993-12.7.1993 ta-
nhleri arasında gözaltına alınan,
yargılanan ve mahkûm olan 158
kışiden 154'ünün Sivas doğum-
lu olduğu gerçeğini görmezden
gelerek; "Olayı Sivaslı olmayan-
larçıkardı" diyor. Bu hükümlüle-
rin "rastgele Sivaslılar" olduğunu
iddia ediyor. 7 yıl süren yargılama
süreci boyunca; sanıklar ve avu-
katlannca defalarca dile getirilmiş
ipe sapa gelmez kimi savlan ye-
niden yeniden gündeme taşıyarak
kafa bulandınyor. Aıtf Sağ'ın si-
lahına balistik incelemesi, ceset-
ler üstünde yeniden otopsi iste-
niyor.
Bu kampanyaya dönemin Sivas
Belediye Başkanı ve "Gazamız
Mübarek Olsun" sözünün sahi-
bi Temel Karamollaoğlu da des-
tek veriyor. Katillerin TCK
146/1 'den idama mahkûm edildik-
leri gerçeğini gizieyerek; onlar san-
ki çete suçunu düzenleyen
168'den hüküm giymişler gibi
"Ama bu çetenin birlideriyok, tü-
züğü yok, yeriyok" diyor ve ekli-
yor "Sanıklar fiilen işlenen suç-
lann cezasını yatariar. Ama böy-
le birfıilortadayokken, iddia üze-
rine insanlar cezaevine gönderi-
liyorlarsa ortada bir hata var de-
mektir."
Evet; Karamollaoğlu'na göre
ortada bir fiil yok, iddia var. Yani
o otel 7 saat süreyte kuşatılmadı.
benzin dökülüp yakılmadı. 35 ki-
şi ölmedi, kuş olup havaya uçtu.
DGM ve Yargıtay da somut ka-
nıtlar yerine; kararını bu iddialar
üzerine kurdu.
Sivas Gazeteciler Cemiyeti Baş-
kanı; "AKP 365 milletvekili ile
Meclis'te, bu işi çözsün" diyor.
AKP de; "Topluma Yeniden Ka-
zandırma" Projesi'ne Sivas katil-
leri dışında Hizbullah katillerini de
dahil ediyor.
Tüm bu katillerin eline silah ve-
ren, tetiği çektiren, benzini döken
ideolojinin temel altyapısını oluş-
turan bir anlayış iktidarda olduğu-
na göre neden af etmesinler?..
Neden topluma yeniden kazandır-
masınlar?..
Ama şunu bilsinler ki; daha ön-
ceki örneklerinde de çokça görül-
düğü üzere; herdışanyaçıkan ka-
til, yanm bıraktığı işi tamamlama-
nın peşinde olacaktır ve artık ül-
kemizde hiçbir otel güvenli olma-
yacaktır. 2ra benzini bulmak çok
kolaydır.
Oysa on yıl sonra da o(sa Mec-
lis'ten beklenen şey; halkı cihata
çağıran o bildiriyi kimin yazıp, ba-
sıp, çoğaltıp, dağrttığını bulmak-
tır. Bir gün öncesinden otelin önü-
ne bir kamyon dolusu taşı kimin
döktüğünü bulmaktır.
Olayiann olacağını önceden öğ-
rendikleri halde bu istihbari bilgi-
yi Sivas Emniyeti'ne, öğlen sa-
atinde telefonla aktarmakla yeti-
nen istihbarat yetkililerini bulmak-
tır.
Otelin önüne kadar geldiği hal-
de yangına dakikalar kala, çekip
geri giden komutanın kim olduğu-
nu bulmaktır. "HicretKoşusu"ad\
altında şehri dolduran atlet kılıklı
katilleri bulmaktır.
Asıl yapılması gerekenler bun-
lar iken şu Meclis'in yaptığı hazır-
lığa bakın...
Sivas katliamı sanıklan, sanki
mala-mülke karşı suç işlediler,
sanki savaş suçlulan, sanki siya-
si suçlular?..
Onlar insanlık suçu işlediler...
Kubilay'ın katilleri af mı edildi-
ler?.. Dönüp kendi tarihimize bir
bakın lütfen...
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakCa turk.net
HARBİ SEMİH POROY semihporoyia yahoo.com
HAYAT EPİK TÎYATROSU MUSTAFA BILGIN
DAHA PARANIN NASIL
l BtLMtYO..
BULLT BEBEK NLRAYÇİFTÇİ bulutbebek a hotmail.com
n' zapuzarn ? Aanne. {diy
ii
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 26 Temmuz wictc.mumtaz-arikan.com
KRAL FARUK'ÜNM/SM2M SONGÜNÛÂ
19S2'DE BU6ÛN, &4AT 18SSDE MISNt KGALI FAJZUK,
YATtVLA,ÜLKEStNİ TERK&TTÎ. 1336'OA -mHTA SE-
ÇBN PARUK, 134Q'OS KURULAM İSRAÎL'E ttARŞl
YAPIL4M &AVA$774K> YEUİL£İD£H SofUJMLU 71/-
TULAMK, 13S2 TEMMUZUMO/j /KTtOAAMN
UZAKLAŞTlRlLMtfrrt. PEmİMİ X*PANLAtl,MI8IR
ORDU&U ÎÇİUPE SİZLİ SMi ÖB&ÜTOLAN "HÜK SU-
BAYLAR'DI. S4ŞL4Gwa4 GEHEKAL NECİP VA8DI.
VARBAY HAStR'iN DAAKAtMtiNDA güLUNOUĞU
OBVKİUCİ KOMUTfi KONSerİ YÖNfTİMİ£l£ ALMIfTL
GENEL EğİLİM,K8ALIH fpAMI YÖNÜNOEY*:£N,
RİKAN ELÇİS/HİM ARAYA 6İÜMeZİYL£ DUR.UU
İİÇÎ. rAtfTTZM «AZ geÇTİĞİNE. İU'ŞKİM SEL-
Y{ İU2AİAYAN tCKAL, YAŞAMtNl KU&TARDi
ÎÇl'H SaVİNCİNİ G/ZL£Y£M£M('ÇTİ/
VE OSV&ÎMCI
KOMUTA
KONSBVt
SAGNAK
NtLGÜN CERRAHOĞLU
halyan Usulii
'EmbeddetT Gazetecilik
Elinıze, Saddam'ın kitle imha silahlanna ilişkin ilginç
bir dosya geçiyor. ABD Büyükelçiliği'ne teslim eder mi-
siniz? Soru bu kadar basit.
Profesyonel hiçbir meslektaş bu soruya "Evet" di-
yemez. Yerli/yabancı istihbarat örgütleri ya da büyü-
kelçiliklerle dosya alışverişi gazetecilik deontolojisine
sığmaz. Italyan "Panorama" dergisi Genel Müdürü
Carlo Rosella ile Elisabetta Burba'nın çiğnediği ilk
ilke bu. Ama ne Rosella ne Burba'yı istifaya davet
eden var. Istifa ne kelime -birkaç muhalefet gazetesi
dışında- kimse "Bu ne iş?° demiyor. Bu türolaylar "em-
beddedbasın" için artık vaka-i adiyeden sayılıyor.
"Sahte uranyum dosyası" o gün bugün yeri göğü
sarsıyor oysa. FBI araştırma başlattı. "Sahte dosya-
nın" nasıl olup da Irak savaşının "gerekçesine" dönüş-
tüğünü keşfetmeye çalışıyor. Bush zemin kaybediyor.
Başkan, Condoleezza Rice, CIA Başkanı Tenet su-
çu birbirlerine atıyor.
Tüm bunlann nedeni Başkan'ın "Birliğin Durumu"
konuşmasındakullandığıomeşhurcümle: "Saddam'ın
Nijer'den büyük miktarda uranyum almaya teşebbüs
ettiğine dairbilgimiz vari"
Soru; "Aslıastan olmayan bu bilgiBush'un konuş-
masına nasıl girmiş?" Yanıt: "Panorama "nın "güve-
nilirbulmadığı bir dosyadan". Peki dergide yer aima-
yan bu "haber"ABD Başkanı'na nasıl ulaşmış? Bu so-
runun yanrtı biraz kanşık.
Kaynak: Beriusconi'nin dergisi
"Sahte dosyanın" Roma'daki Nijer Büyükelçili-
ği'nden çıktığı bu ay başı saptanmıştı. Masa başı ima-
latı olduğu hemen anlaşılan dosya, önce Italyan Ha-
beralma örgütü SlSMl'ye atfedildi. CIA'ya dosyayı
SlSMl'nin verdiği iddia edildi. VVashington bu iddiayı
yalanladı. "Corriere della Sera" gazetesi de bomba-
yı patlatti. "Sahte uranyum dosyasını Roma'dakiABD
Büyükelçiliği'ne SİSMİ değil, Panorama'nın Genel
Yayın Müdürü Cario Rosella 'nın önerisiyle bizzat ga-
zeteci Elisabetta Burba teslim etmişti!"
"Rosella ve Burba teslimatnın" akabinde Roma'da-
ki CIA yetkilileri dosyayı VVashington'a ulaştırmış, ya-
lan dosyaABD Başkanı'nın "Biriiğin Durumu" konuş-
masına girmişti. Film gibi. "Panorama'run son sayı-
sında Burba "Scoop yoktu!" (Bomba haber asılsızdı)
başlığı altında "senaryoyu" şöyle anlatıyor
"Birkaynak Panorama "ya dosyayı 7 Ekim 2002'de
vermiş. Burba, dosyanın açıkJannı fark etmiş. Belge-
ler eksik, tarihler çelişkjliymiş. Belgede adı geçen Ni-
jer Dışişleri Bakanı sanalmış! Burba, Genel Yayın Mü-
dürü Rosetla'yı uyarmış. Rosella "Meseleyi bir de
ABD Büyükelçiliği ile görüşelim" diyerek telefonla
ABD Büyükelçiliği'nden gazetecisi için birrandevu al-
mış. Burba da elçiliğe gidip dosyayı vermiş. "Biz" de-
miş muhataplanna: "Bu bilgileri güvenilir bulmadık.
Yayımlamak için bir de sizin görüşünüzü alalım de-
dik. Ne dersiniz?"
ABD yetkilileri "no comment" yapmışlar. "Panora-
ma" skandal ifşa olana dek tek satır yazmamış. Ama
Bush malum konuşmada "çürükmalı" kullanmış.
Hikâye özetle bu. Ama burda bitmiyor. En can alıcı
nokta "Panorama"nın "medya patronu" Başbakan
Bertusconi'ye ait olması. Rosella bu bilgileri acaba pat-
ronu ve başbakanıyla da paylaşmış mı? Paylaşmışsa
nezaman? Kilitsoruyu "Panorama"yanıtsızbırakıyor.
Günlerdir "BBC skandaJı" ile yatıp kalkan dünya ba-
sını da konunun bu vechesiyle ilgilenmiyor.
Farklı standartlar: BBC ve Panorama
"Panorama "nın öyküsü tipik bir - "embedded"- iliş-
tirilmiş gazetecilik ömeği aslında Savaş yalnız cep-
hedeki gazetecileri değil, cephe gerisindeki "birkısım
basını" da hepten "embed" etti. Gazetecilikten bek-
i lenen "nonmal pozisyon" artık bu belki: "embedded"
olmak.
"Embeddedpozisyonu'nu reddeden BBC'nin ba-
şına gelenlere bakın... Saddam tehdidini abartan In-
giliz hükümetinin yalanını ifşa eden BBC sanık san-
dalyesine oturtuldu. Yalanı meydana çıkartan bilim
adamı Kelly'nin intihanndan bu yana; önüne gelen
BBC'nin gazetecilik standardını yargılıyor. "Panorama
standardını" yargılayan yok.
Gerçeği çözmeye çalışan BBC'ye karşı, dezenfor-
masyona bulaşan "Panorama "gazeteciliği... Skanda-
lın taban tabanazıt iki farklı gazetecilik ayağı... "BBC'nin
savaşı" sorgulanıyor, "embedded Panorama" garip-
senmiyor. Geldiğimiz nokta bu.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLMNSAĞA:
1/Kutupyıldızı-
na verilen bir
başka ad. 2/ Su
kıyılannda ye-
tişen ve kökü
hekimliktekul- 4
lanılan otsu bır
bitki... Başı,
göğsü ve kimi
zaman da
omuzlan içine
alan heykel tü-
rü. 3/Diyarbakır
1 2 3 4 5
yöresine özgü, sütle ya-
pılan bır hamur tatlısı...
Bir renk. 4/ Yabancı...
Eskidenpolis ve inzibat
görevlilerinin bo>ımla-
nna taktıkları hilal bi-
çiminde metal arma. 5/
Sazın en kalın ses veren
teli... Tabut. 6/Mevki,
makam... Maldıv Ada-
lan'nınbaşkenti. 7/Du-
\r
arcüann dogrultu bul-
makta kullandıklan çekûl ipi... Uğraş. 8/Sıkıntı verme,
üzme... Zonguldak yöresine özgü bir halk oyunu. 9/ Tıp
diJinde -
'bere" anlamında kullanılan sözcük.
YUKARIDAN AŞAĞIY\:
1/Yunan mitolojisüıde Odysseus'un kansı. 2/ "Bey"
denilen bir dişi anyla kovandan çıkan an toplulu-
ğu... înce talaş. 3/Kaynağı mitolojik çağlara daya-
nan kirişli birçalgı... "Cihat —": Ressamımız. 4/Yi-
yeceği ortaklaşa sağlanan toplantı. S/Hayvan yiye-
ceği... "Hadi ver ellerini/Ufkumdan esen — yelle-
rine" (Behçet Necatigil). 6/ tspanya ve Portekız'in
yer aldığı yanmadanın adı... Kemal Bilbaşar'ın bir
romanı. 7/Asker... Baston yenne kullanılan uzun so-
pa... "Elifimnoktalandı /—derdimçokçalandı"(Tür-
icü). $/ Asya'nın doğusunda büyük bif ada. 9/Birbi-»
rini karşılıklı olarak etkileme.