23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 HAZİRAN 2003 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI JIUMTAZ SOYSAL Benimkiyle Seninki POLİTİKADA "benim" sözcüğü önemlidir. Da- ha doğrusu, öyle olduğunu zanneder politikacı; "benim memurum, benim işçim, benim çiftçim" dediği zaman bütün memurları, işçileri, çiftçileri benimsediğini, bağnna bastığını, kucakladığını, eviadı gibi sevdiğini anlattığına inanır. Oysa, Özal'dan beri özel bir anlam kazanmış- tıro söz. Rahmetli, "Benim memurum işini bilir" derken, çoluk çocuk geçindirmeye yetmeyeceği besbelli maaşını rüşvet, bahşiş, hatta "ihtilâs ve /rt/frâp"gibiyollardadoğruttmayı beceren memu- ru kastetmiş ve böylece zihinlerde bulunması ge- reken kamu görevlisi imgesinin de canına okumuş- tu. "Benim" sözcüğü artık şaibelidir. Şimdi, Sayın Başbakan, aynı imgeyi bir başka açıdan yıkmak üzere "bürokratik oligarşi" sözü- nû imal etmişe benziyor: Ona göre bürokratik oli- garşi, "devlette çöreklenen, her türiü değişime di- renen ve herfırsatta Türkiye'nin büyümesine ta- koz koyan" kamu görevlisinin adıdır. Kimi yazar- lann son yıllarda "o kafa" demekten hoşlandıkla- n kafanın adamına verilen son ad bu. Çünkü, yine özal'dan beri, bazı çevrelerin de- ğil de genel olarak halkın çıkarını düşünmek, kamu yararını korumak, devlete sahip çıkmak, ulusal olanı savunmak küçümsenmeye, ayıplan- maya, hatta enayilik sayılmaya başlanmıştır. Şim- di, kendilerini kuşaklar boyu kamu hizmetine ada- mış, oğullannı, kızlannı böyle yetiştiren, bu inanç- ta olmakla gururlanan ailelerin yerini açgözlü, şı- mank, bütün mensuplan türiü dolaplar peşinde ko- şan, köşe dönmeci sülaleler alıyor. Daha kötüsü, kamuya hizmet anlayışına sahip insanlan yetiştiren okullarla kurumlann da yıkılma- ya çalışılmasıdır. Eskiden "Harbiye, Tıbbiye, Mül- kiye" denir ve bu üç ocak devleti ayakta tutan sa- cayaksayılırdı; şimdi yalnızonlardeğil, kamu hiz- meti için "adam gibi adam" yetiştiren ne varsa hep- si bir kenara itilmek istenmekte, kamu kaynakla- n ne idüğü belirsiz sözde meslekler için "çağdaş eleman " üreten vakıf üniversitelerine akıtılmakta- dır. Artık subay, doktor, kaymakam olmaya yönel- mek şöyle dursun, öğretmenliğe, bilim adamlığı- na, ziraat ya da orman mühendisliğine, maden- ciliğe, kaptanlığa heveslenmek de hor görülüyor. Bugünün değerler pazarında, bir koyup üç, beş, on almayı başaranların becerileri geçeriidir. Herhalde en kötüsü, birilerinin iltimasıyla hiz- mete alınan, doğru dürüst hiçbir becerisi ol- mayan, ama peşine takıldığının "vücut dilini an- lamaya yatkın, leb demeden leblebiyi anlayan" türden yeni "kamu görevlisi" tipidir. Sayın Başbakan'ın kastettiği bürokratik oligar- şi "yetimin hakkını namerde yedirmemek" için ti- tizlenerek "Türkiye'nin büyümesine takoz" koyu- yorgörünebilir; ama bu yeni tip kamu görevlisi çok daha kötü: O kendisine "kaldır" denen bütün ta- kozlan hemen kaldıracağından, cumhuriyet, bayır aşağı, karanlık uçurumlara kolayca uçabilir. Bu Kafa ile Milli Eğitim... Dr. Cengiz ABBASGtL M illi EğıtimBaka- nımız Sayın Çe- lik, geçen gün- lerde Özel Öğ- retim Kurumla- n Derneği'nin genel merkez bina- sının açılışını yaptı. Açılış özel öğretim kurumlanna hayırlı ol- sun. Ancak açılışta Sayın Bakan'ın bazı açıklamalan çok ilginçti. Ör- neğin bütçeden Milli Eğitim'e ay- rılan payın yetersiz olduğu, ilköğ- retim okullannda ders kitaplan- nın ücretsiz dağıtılacağı ve on bin öğrencinin özel okullara gönderi- leceği. Bütçeden aynlan payın ye- tersizliği bilinmekte. Parasız ders kitabı dağınmı yetersiz bütçe ile na- sıl gerçekleştirilir o bilinmemek- te. Ancak asıl çarpıcı açıklama öğ- rencilerin özel okullara gönderil- mesi. Doğaldırki bunlann parasal karşılığı da Milli Eğitim Bakanh- ğı'nca karşılanacaktır. Buraya bir nokta koyup gelelim Milli Eği- Hukukçu tim'e kaynak olan temel yasalar- daki düzenlemelere: Anayasamızın 42. maddesi "E^i- tim ve öğrenim hakkı ve ödevieri" başlığı ile kimsenin eğitim ve öğ- retim hakkından yoksun bırakıla- mayacağmı, öğrenimhakkınmkap- samının ise yasa ile düzenlenece- ğini buyurmaktadır. Aynı madde- nin bir başka buyruğu ise aynen şöyle: "Üköğretim, ktz ve erkek bütün vatandaşlar için zorunlu- dur ve deviet okullannda parasız- dnf Zorunluluk, parasız olma ve deviet okullan açıkça vurgulan- mışür. Nitekim 1739 sayılı Milli Eğitim temel yasasının ilköğre- timle ilgili kapsamım düzenleyen 22. maddesınde de zorunlu para- sız ve deviet okullannda olma ni- teliği aynen yer almıştır. Ve dü- zenleme 6-14 yaşlanndaki tüm ço- cuklan kapsamaktadır. Bu nitelik- lere göre eğitimin gerçekleştirilme- si görevi de 3797 sayılı yasa ile Mil- li Eğitim Bakanlığı'na verilmiştir. Bakanlığın kuruluş yasası olan bu yasanın amacını belirten 1. mad- desi, Bakanlığın görevlerini, ana- yasanın 430 sayılı Tevhidi Tedri- sat Kanunu (Öğrenim Birliği Ya- sası), 1739 sayılı Milli Eğitim te- mel kanunu ve kalkınma planlan doğrultusunda yürütmeyi öngör- mektedir. Demek ki bu buyurucu yasal düzenlemelere göre bakan- lığın ve oradayönetici olanlann bi- rincıl görevi ilköğretimi deviet okullannda zorunlu ve parasız ola- rak gerçekleştirmektir. Yukanda belirttiğimiz yasal bu- yurucu düzenlemelerle iyi niye- tinden kuşku duymadığımız Sayın Milli Eğitim Bakanımızın açıkla- malan çelişmiyor mu? Eğitime yeterli kaynak aynlamadığmdan yakınan Sayın Bakan; olmayan kaynakla on bin öğrencinin para- sal karşıbğını bulabilecek mi? Eğer bir olanak varsa bu olanak Bakan- lık okullanna neden harcanmıyor? Böyle birtutum özel okullann dev- iet okullanndan daha iyi eğitim verdiğinin açıklaması mı olmak- tadır? Bu yollu bir kanı varsa bu- nun aksini gerçekleştırmek de Ba- kanlığın görevi değil midir? Ço- cuklanmızın gönderildikleri özel okullarda, Milli Eğitim temel ya- sasında belirtilen Atatürk ilke ve devrimlerine göre eğitilme garan- tisi var mıdır? Bütün bu konulara yanıtverip umar aramak da Bakan- lığıngörevi değil midir? Buve bu- nun gibi akla gelebilecek kuşku- lar aydınlığa kavuşturularak ka- muoyunun bilgilendirilmesi ge- rekmez mi? Bu sorulann doğru yanıtlan bulunmadan Bakanlık ça- lışmalannın inandıncı olması bek- lenemez. Parasal kaynak ve eğitim olanaklannın öncelikle Bakanlık içerisinde değerlendirilmesi gere- kir. Aksine kamuoyunda özel okul- lara para aktanlması Milli Eği- tim'in örtülü olarak özelleştiriJ- mesi anlamında algılanacaktır. Milli Eğitim'in buyurucu yasala- n doğrulfusunda olmayan kafa- larla Milli Eğitim'e hizmet, Milli Eğitim'e değil özel eğitime hizmet olur. Sağlık Sorunlannda Çözümsüzlük ARANIYOR HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ 2. MEZUNLARINI ARIYOR Birçok bölümden mezun oiarak dünyanın dört bir yanına dağılan mezunlarını bıraraya getrmeye çaiışan Hacettepe Üniversitesi, diplomayla gönderdiklerini, madalyonla buluşturuyor. Hacettepe Üniversitesi her bölümünün 2. dönem mezunları, kuruluş yıldönümünde düzenlenen törende madalyonlarınızı alabilmek ıçın lutfen arayın: MEZUNLAR DERNEGI 312.305 2414 Mustafa Şerif ONARAN H ekımlik çalışmalanmın, 1964'ten bu ya- na, otuz yıla yakın bir dönemini, Tür- Idye Yüksek İhtisas Hastanesi'nde ge- çirdim. Kendi uzmanlık alanında yetenekli, bilgili hekimlerle birlikte çalışma olanağı bul- dum. Uzun yıllar Gastroenteroloji Cerrahisi Kliniği Şefı olarak çalıştıktan sonra, yaş sını- nndan emekliye aynldım. Türkiye Yüksek th- tisas Hastanesi, çağdaş hekimliğin olanaklan- nı en iyi uygulayan sağlık kunıluşlanndan bi- risidir. Her ne kadar Sağlık Bakanlığı'na bağ- lı olsa da, kuruluş yıllannda, Ankara Üniver- sitesi Tıp Fakültesi'yle birlikte çalıştığı alan- lar vardı. Kardiyoloji ile gastroenteroloji bu or- tak çalışmayla gelişme gösteren uzmanlık alan- lanydı. Dolayısıyla bu alanlann cerrahisi de önemli gelişmeler gösterdi. Kuruluşundan bu yana, Türkiye Yüksek Ihtisas Hastanesi'nin yönetiminde bulunan başhekimleri yakından tanıdım. Sağlık Bakanlığı yönetmeliğine göre baş- hekimler yalnız yönetim bakımından değil, bi- lim bakımından da hastanemn başı sayılır. Oy- sa hekimlik mesleğinin aynntılan düşünülür- se, bir başhekimin bilimsel yetke sayılması olanaksızdır. Hiçbir başhekim de böyle bir gü- cü olduğunu öne süremez. İyi başhekim, has- tanenin gereksinimlerini bilen, çeşitli bölüm- ler arasında dengeli bir çalışma düzeni kuran, hastane ile bakanlık arasında eşgüdüm sağla- yan bir yöneticilik özelliği göstermelidir. Türkiye Yüksek ihtisas Hastanesi'nin kuru- cu başhekimi Turan Gönen iç hastahklan uz- manıydı. Herhangi bir kliniğin şefi değildi. Yönetime daha yoğun zaman ayırabiliyordu. Sonrakı başhekirnler aynı zamanda klinik şef- leriydi. Klinik ya da laboratuvar şefi olmak ge- rekli bir ayncalıktır. Çünkü kendı alanında bi- limsel yeteneğini kanıtlamış sayılır Bunlar arasında Şemsi Ozdilek, Necip Danışoğhı, Ne- şet Hayri Gökok, Kemal Bayazrttoplumun ya- kından tarudığı ünlü hekimlerdi. Ben yaş sınınndan emekli olup hastaneden aynldıktan sonra; Selahattin Çetin, Turhan Cumhur. Oğuz Taşdemir başhekimlik görevi- ni üstlenen arkadaşlanm oldu. Selahattin Çe- tin hastane ile bakanlık arasındakı ilişkilerden tedirgin olduğu için kendi isteği ile başhekim- lik görevınden çekildi. Turhan Çumhur rad- yoloji laboratuvannın şefi olmanın yanında, gi- rişimci radyolojik yöntemlen ustaca kullanan bir hekimdi. Hastaneyi düze çıkarmada çok emeği geçti. Kardiyovasküler Cerrahi Kliniği'nin yükü ağırdır. Kemal Bayazıt'ın emekliye aynlmasıy- la o kliniğin şefi Oğuz Taşdemir başhekimlı- ğe atanınca, klinikle ilgili bürokratik engeller genış ölçüde çözümlenmiş oldu. Sağiık Bakanlığı herhangi bir nedenle baş- hekim değişikliğine gerek duyduğu zaman, hastaneye emeği geçen hekimin gönlünü ala- rak görevine son vermeyi düşünmez. Sanki başhekim bir suç işlemiş gibi, onur kıncı bir girişımle görevden alınır. Oysa Sağlık Bakanı da bir hekimdir. Hipokrat andı içen bir heki- min meslektaşlanna saygılı olması beklenir. Sağlık Bakanlığı yapan hekimler arasında ya- kından tanıdıkianm oldu. Hısun kadar yakın olan hemşerim, hocalanm, suuf arkadaşlanm, dostlanm vardı. Bunlann hepsi de hekimlik tö- relerine saygısı olan düzeyli insanlardı. Mes- lek aşamasındaki düzene özen göstenrlerdi. Araya zaman girince, yeterli deneyimi ohna- yan genç hekimlerin bakanlığa getirilmesiyle, meslek töresine aldırmadan çarpık bir kadro- laşmaya yönelmeleri yadırganmaya başlandı. Başhekimlerin seçilmesinde bile belli ölçütler aranırken, bakan onayıyla eğitim hastanelen- ne şef atamalan, çalışma dengesini bozacak bo- yutlara vardı. Bir başhekim bilgisi, becerisi, hoş- görüsüyle kendini kabul ettıremezse, hastane- de çalışma düzeni bozulur. Bunun sıkıntısını hastalar çeker. Özverili olmayan bir başhekim çalışma düzenini koruyamaz. Aynı ölçütler klinik şefi için de geçerlidir. Hele cerrahi kliniklerinde bu ölçütlerdaha be- lirgin ohnalıdır. Yoksa, yeteneği sınırlı bir asis- tanın gözünde bile klinik şefi küçülür. Başan- sızlığını sert davranışlarla örtmeye çalışır. Bu davranış bozukluğu, sağlık bakanından yeni yetme bir hekime kadar, her aşamada ken- dini belli eder. Ama hiçbir meslek, hekimlik kadar ınsan sağlığını ılgilendirmediği için bu- nun bedelinı hastalar öder. Her mesleğin kendine göre kurallan vardır. Yöneticilik de öyledir. Gene de yeterli oldu- ğunu sandığınız birini başhekimlikte deneye- bılırsiniz. Bakanlığın, kendine yakın bulduğu kişileri seçme hakkı olduğuna ınanmak gibi bir yanlışı vardır. Bu hak yakın çalışma takımı için geçerli olabilir. Aynntılara kadar gidilir- se çarpık bir kadrolaşma başlar. Bır hekimi hastanenin başından almanın bi- le, törelere, kurallara, yasalara uyan bır yön- temi olmalıdır. Bir sağlık kuruluşundaişler iyi gitmiyorsa onu denetlemenin yasal yollan var- dır. Tepeden inme buyruklar çözüm değil, çö- zümsüzlük getirir. Bunlann yargıdan dönme- si hem zaman alır hem de gerginlıği artnnr. Sağlık Bakanlığı'nınyanlıştutumu Türkiye Yüksek ihtisas Hastanesi'ndeki son atamalar- la basında da ilgi odağı haline geldi. Oğuz Taşdemir'ın başhekimiikten alınma- sı, geçerli bir nedeni yoksa, onur kıncıdır, ya- dırganabilir. Ama kardiyovasküler cerrah olan bir başhekimi, bir çocuk hastanesıne, çocuk kalp cerrahisi kliniğine atarsanız, bu yanlışın bedelini hastalar öder. Olumsuz sonuçlar cer- rahın da başını derde sokar. Kuşkusuz aslo- lan hekimliktir. Ama birhekime uzmanlık da- lmda çalışma olanağı tanuımalıdır. Duygusal nedenlerle ya da yaİanlannı kayırmak izleni- mi bırakan atamalarla düşülen yanlışlar yar- gıdan dönebilır. Haksızlığa uğrayanın bunu onur konusu yapması doğal karşılarur. Hak- sızlığı yapanın yanhşmda direnmesi, haksız- lığı tırmandırması, öç alma boyutlanna vanr. Yönetimde olan, yanlış uygulamalarla gücü- nü kanıtlamaya çalıştıkça, haklı olanın yenil- miş görünmesi, bakanlığa onur kazandırmaz. Haklı olanı bezdiren davranışlar bakanlığın gü- cünü göstermez. Kendini güçlü sanan bir yönetim yanlışla- nnda direndikçe sağhk sorunlanna çözüm ge- tiremeyebilir. Çözümsüzlüğün çözüm olduğunu sanan bir anlayış bunun aynmına varamayacaktır. Yatağınızı seçerken sağlıklı |•• •• ••duşunun. •Dünyanın en gelişmiş yay sistemleri •Ortopedik ve ergonomik özellikler •Alevlenmeyi engelleyen Flaret teknolojisi •Daha fazla konfor sunan ek katmanlar •Antialerjik ve antibakteriyel özellikteki yatak dokusu... Bütün bu özellikleri ve daha fazlasını Bellona yataklarında bulacak, çok uygun ödeme koşullarıyla sahip olacaksınız. *Dahası, yanında hediyesiyle birlikte... 0'J62003 3.D7JO03 *ann(e'i a Tek kı^Uk ıx z ya4»ktara ! adet te* uyUk alez vv 1 adet sılAonm yastA. Çjftfcışjtıkı*ız yatanıara 1 *det çı*t tnşılrt atez ve 2 aoet süMnm^e yast fc Kâmpdnyaiarla ıkjılı aynntılı bılgı ıçerefi broşüriefimızt twyı'enmtzden temm edetHİırsınız. m- BOrTAŞ A_5 OS B. Z Ca. NcJ 38070 KayM^ı B*tona Boyıaî *-9 ıw tescih m BELLONA PENCERE Siyasal Partilerin Çeteleşme Süreçleri... Görmüş geçirmiş, dünyayı gezmiş tozmuş bir işa- damı dostun evinde konuktum... Sohbet koyulaştı... Ev sahibesi Munise Hanım, Semra Özal'la il- gili bir anısını anlattı. Bilindiğı gibi Semra Hanım bir kadın derneği kur- muştu, zengin takımının eşlerinden iyi paratoplu- yordu; üye olanlara da 'Semra Hanım'ın Papatya- lan' deniyordu... Başbakan Özal'ın eşi bir gün Munise Hanım'ı da 'papatya' yapmak üzere çağırmıştı... Istersen gitme!.. özal vaktiyle iş dünyasında çalıştığı için o kesi- min ıcığını cıcığını bilir, hangi işadamını neresinden vuracağının hesabını iyi yapardı. Munise Hanım, Semra Hanım'ın yanına girer- ken, bekleme odasında pek ünlü bir işadamının üz- gün biryüzle oturduğunu görür... Semra Hanım'a sorar: - Neden bekliyor?.. Semra Hanım işaret parmağını sallayarak yanıt- lar: - Ocezalı!.. - Niçin?.. - Çünkü davetime zamanında icabet etmedi!.. Bizim Türkiye'de demokrasi böyle işler; hele işa- damı siyasal iktidarın birdediğini iki etmeden yap- masın, topun ağzındadır. • 3 Kasım seçimlerinden sonra iş dünyamız şal- lak mallak oldu, medya kuruluşlanmız da ne yapa- caklarını şaşırdılar, hiç ummadıkları bir iktidarla karşı karşıya idiler, çok satışlı gazeteler yalakalık yanşına girdiler, çünkü her birinin deviet ve hükü- metle işleri vardı... Cumhuriyet "müstesna!.." Doğrusunu isterseniz, Star gazetesi de iktidar- dan hiç çekinmeden yayın yapıyor, Genç Parti'yi destekliyor, sol partilerin dile getirmesi gereken ulusalcı bir politikayı söyleme dönüştürüyor, AKP iktidannı eleştirmekten geri kalmıyordu... Piyasayı iyi tanıyan, iş hayatının girdisine çıktısı- na vakıf, özel kesimin yapısını aynntılanna dek bi- len dostlara sık sık soruyordum: - Peki, Uzanlar neden korkmuyoriar?.. Yanıt: - Onlar üretime dayanıyorlar; barajlar, santrallar, devrede!.. Elektrik satıyorlar, çimento, banka; bir de cep telefonu işi var ki para basıyor!.. - Ya?.. • Hiçbir yanıt beni doyurmuyordu... Sonunda beklediğim haber geldi... Iktidar Uzanlar'ı vurdu. Biliyorum bu konuda binbir yorum yapılacak, hukuk, yasa masa üzerine söylevler verilecek; ama, hiçbir yorum Türkiye'deki temel gerçeği değiştire- mez... Nediro?.. İş hayatının çıkar trafiği siyasal iktidarın avucu- nun içinde oldukça ülkemizde demokrasi lâfı gü- zâftır... • Demokrasi perisinin ırzına geçmekte pervasız iktidartarın temel niyetleri, devletin başına oturup çıkarlartrafığini yönetirken yandaşlarına kazandır- maktır; bu yolda partiler çeteleşiyorlar... Bizden misin?.. Tamam!.. Bize karşı mısın?.. Canına okurum!.. Türkiye'nin yolsuzluklar sarmalına dolanıp dış ve iç borçlanmada kördüğümleşmesi boşuna mı?.. Güneş" Çocuklar İçin Yaz Etkinlikleri 8-12 yaş arasındaki çocuklanmızın, özgün düşünce ve çözümler üretebilmelerini sağlamak, spor etkınüklenyle sınırlı kalmadan, özgüvenlerini, yaratıcı zekâlannı ve iletişün kurma becerilerini geüştirmek için oluşturduğumuz yaz etkinliklerimiz: • Yazma Dunyasına Yolcuiuk • Gazeteciliğe İlk Adım • Yaratıcı Sanat Etkinlikleri • Oyun ve Tiyatro Çalışmaları • Kültür Gezileri ve Piknikler • Müzik, Dans ve Yasam • Denizcilik ve EI Becerisi • Yaratıcı Zekâ Oyunları • Satranç Dünyası • Çocuk ve Çevre • Duşler ve Sinemalar • Çocuktan Çocuğa aynca Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Derneği ile ANABABA OKULL 16 Haziran 2003 "te başlıyor. Son başvuru tarihi: 15 Haziran 2003 Aynntılı bilgiyi vakfımızdan edinebilirsiniz. Kans Caddes, No 14 Kavaklıdere. 06540 ANKARA Te' IC312) 417 "7 20 pcx Faks (03'2)4''7 57 46 e-posta umag@umag org :r www.ogzala.com DOGA YÜRÜYÜŞLERİ 15 Haziran 2003 Pazar Erikli / Sultanpınar / Alıçyayla Tel:0.212.293 91 95 252 30 39 TRANS KAÇKAR kaçkar dağı geçişi Temmuz ve Ağustos aylarında her hafta
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle