Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 HAZİRAN 2003 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
JIUMTAZ SOYSAL
Benimkiyle Seninki
POLİTİKADA "benim" sözcüğü önemlidir. Da-
ha doğrusu, öyle olduğunu zanneder politikacı;
"benim memurum, benim işçim, benim çiftçim"
dediği zaman bütün memurları, işçileri, çiftçileri
benimsediğini, bağnna bastığını, kucakladığını,
eviadı gibi sevdiğini anlattığına inanır.
Oysa, Özal'dan beri özel bir anlam kazanmış-
tıro söz. Rahmetli, "Benim memurum işini bilir"
derken, çoluk çocuk geçindirmeye yetmeyeceği
besbelli maaşını rüşvet, bahşiş, hatta "ihtilâs ve
/rt/frâp"gibiyollardadoğruttmayı beceren memu-
ru kastetmiş ve böylece zihinlerde bulunması ge-
reken kamu görevlisi imgesinin de canına okumuş-
tu. "Benim" sözcüğü artık şaibelidir.
Şimdi, Sayın Başbakan, aynı imgeyi bir başka
açıdan yıkmak üzere "bürokratik oligarşi" sözü-
nû imal etmişe benziyor: Ona göre bürokratik oli-
garşi, "devlette çöreklenen, her türiü değişime di-
renen ve herfırsatta Türkiye'nin büyümesine ta-
koz koyan" kamu görevlisinin adıdır. Kimi yazar-
lann son yıllarda "o kafa" demekten hoşlandıkla-
n kafanın adamına verilen son ad bu.
Çünkü, yine özal'dan beri, bazı çevrelerin de-
ğil de genel olarak halkın çıkarını düşünmek,
kamu yararını korumak, devlete sahip çıkmak,
ulusal olanı savunmak küçümsenmeye, ayıplan-
maya, hatta enayilik sayılmaya başlanmıştır. Şim-
di, kendilerini kuşaklar boyu kamu hizmetine ada-
mış, oğullannı, kızlannı böyle yetiştiren, bu inanç-
ta olmakla gururlanan ailelerin yerini açgözlü, şı-
mank, bütün mensuplan türiü dolaplar peşinde ko-
şan, köşe dönmeci sülaleler alıyor.
Daha kötüsü, kamuya hizmet anlayışına sahip
insanlan yetiştiren okullarla kurumlann da yıkılma-
ya çalışılmasıdır. Eskiden "Harbiye, Tıbbiye, Mül-
kiye" denir ve bu üç ocak devleti ayakta tutan sa-
cayaksayılırdı; şimdi yalnızonlardeğil, kamu hiz-
meti için "adam gibi adam" yetiştiren ne varsa hep-
si bir kenara itilmek istenmekte, kamu kaynakla-
n ne idüğü belirsiz sözde meslekler için "çağdaş
eleman " üreten vakıf üniversitelerine akıtılmakta-
dır. Artık subay, doktor, kaymakam olmaya yönel-
mek şöyle dursun, öğretmenliğe, bilim adamlığı-
na, ziraat ya da orman mühendisliğine, maden-
ciliğe, kaptanlığa heveslenmek de hor görülüyor.
Bugünün değerler pazarında, bir koyup üç, beş,
on almayı başaranların becerileri geçeriidir.
Herhalde en kötüsü, birilerinin iltimasıyla hiz-
mete alınan, doğru dürüst hiçbir becerisi ol-
mayan, ama peşine takıldığının "vücut dilini an-
lamaya yatkın, leb demeden leblebiyi anlayan"
türden yeni "kamu görevlisi" tipidir.
Sayın Başbakan'ın kastettiği bürokratik oligar-
şi "yetimin hakkını namerde yedirmemek" için ti-
tizlenerek "Türkiye'nin büyümesine takoz" koyu-
yorgörünebilir; ama bu yeni tip kamu görevlisi çok
daha kötü: O kendisine "kaldır" denen bütün ta-
kozlan hemen kaldıracağından, cumhuriyet, bayır
aşağı, karanlık uçurumlara kolayca uçabilir.
Bu Kafa ile Milli Eğitim...
Dr. Cengiz ABBASGtL
M
illi EğıtimBaka-
nımız Sayın Çe-
lik, geçen gün-
lerde Özel Öğ-
retim Kurumla-
n Derneği'nin genel merkez bina-
sının açılışını yaptı. Açılış özel
öğretim kurumlanna hayırlı ol-
sun. Ancak açılışta Sayın Bakan'ın
bazı açıklamalan çok ilginçti. Ör-
neğin bütçeden Milli Eğitim'e ay-
rılan payın yetersiz olduğu, ilköğ-
retim okullannda ders kitaplan-
nın ücretsiz dağıtılacağı ve on bin
öğrencinin özel okullara gönderi-
leceği. Bütçeden aynlan payın ye-
tersizliği bilinmekte. Parasız ders
kitabı dağınmı yetersiz bütçe ile na-
sıl gerçekleştirilir o bilinmemek-
te. Ancak asıl çarpıcı açıklama öğ-
rencilerin özel okullara gönderil-
mesi. Doğaldırki bunlann parasal
karşılığı da Milli Eğitim Bakanh-
ğı'nca karşılanacaktır. Buraya bir
nokta koyup gelelim Milli Eği-
Hukukçu
tim'e kaynak olan temel yasalar-
daki düzenlemelere:
Anayasamızın 42. maddesi "E^i-
tim ve öğrenim hakkı ve ödevieri"
başlığı ile kimsenin eğitim ve öğ-
retim hakkından yoksun bırakıla-
mayacağmı, öğrenimhakkınmkap-
samının ise yasa ile düzenlenece-
ğini buyurmaktadır. Aynı madde-
nin bir başka buyruğu ise aynen
şöyle: "Üköğretim, ktz ve erkek
bütün vatandaşlar için zorunlu-
dur ve deviet okullannda parasız-
dnf Zorunluluk, parasız olma ve
deviet okullan açıkça vurgulan-
mışür. Nitekim 1739 sayılı Milli
Eğitim temel yasasının ilköğre-
timle ilgili kapsamım düzenleyen
22. maddesınde de zorunlu para-
sız ve deviet okullannda olma ni-
teliği aynen yer almıştır. Ve dü-
zenleme 6-14 yaşlanndaki tüm ço-
cuklan kapsamaktadır. Bu nitelik-
lere göre eğitimin gerçekleştirilme-
si görevi de 3797 sayılı yasa ile Mil-
li Eğitim Bakanlığı'na verilmiştir.
Bakanlığın kuruluş yasası olan bu
yasanın amacını belirten 1. mad-
desi, Bakanlığın görevlerini, ana-
yasanın 430 sayılı Tevhidi Tedri-
sat Kanunu (Öğrenim Birliği Ya-
sası), 1739 sayılı Milli Eğitim te-
mel kanunu ve kalkınma planlan
doğrultusunda yürütmeyi öngör-
mektedir. Demek ki bu buyurucu
yasal düzenlemelere göre bakan-
lığın ve oradayönetici olanlann bi-
rincıl görevi ilköğretimi deviet
okullannda zorunlu ve parasız ola-
rak gerçekleştirmektir.
Yukanda belirttiğimiz yasal bu-
yurucu düzenlemelerle iyi niye-
tinden kuşku duymadığımız Sayın
Milli Eğitim Bakanımızın açıkla-
malan çelişmiyor mu? Eğitime
yeterli kaynak aynlamadığmdan
yakınan Sayın Bakan; olmayan
kaynakla on bin öğrencinin para-
sal karşıbğını bulabilecek mi? Eğer
bir olanak varsa bu olanak Bakan-
lık okullanna neden harcanmıyor?
Böyle birtutum özel okullann dev-
iet okullanndan daha iyi eğitim
verdiğinin açıklaması mı olmak-
tadır? Bu yollu bir kanı varsa bu-
nun aksini gerçekleştırmek de Ba-
kanlığın görevi değil midir? Ço-
cuklanmızın gönderildikleri özel
okullarda, Milli Eğitim temel ya-
sasında belirtilen Atatürk ilke ve
devrimlerine göre eğitilme garan-
tisi var mıdır? Bütün bu konulara
yanıtverip umar aramak da Bakan-
lığıngörevi değil midir? Buve bu-
nun gibi akla gelebilecek kuşku-
lar aydınlığa kavuşturularak ka-
muoyunun bilgilendirilmesi ge-
rekmez mi? Bu sorulann doğru
yanıtlan bulunmadan Bakanlık ça-
lışmalannın inandıncı olması bek-
lenemez. Parasal kaynak ve eğitim
olanaklannın öncelikle Bakanlık
içerisinde değerlendirilmesi gere-
kir. Aksine kamuoyunda özel okul-
lara para aktanlması Milli Eği-
tim'in örtülü olarak özelleştiriJ-
mesi anlamında algılanacaktır.
Milli Eğitim'in buyurucu yasala-
n doğrulfusunda olmayan kafa-
larla Milli Eğitim'e hizmet, Milli
Eğitim'e değil özel eğitime hizmet
olur.
Sağlık Sorunlannda Çözümsüzlük
ARANIYOR
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ
2. MEZUNLARINI ARIYOR
Birçok bölümden mezun oiarak dünyanın
dört bir yanına dağılan mezunlarını bıraraya
getrmeye çaiışan Hacettepe Üniversitesi,
diplomayla gönderdiklerini, madalyonla buluşturuyor.
Hacettepe Üniversitesi her bölümünün
2. dönem mezunları,
kuruluş yıldönümünde düzenlenen törende
madalyonlarınızı alabilmek ıçın lutfen arayın:
MEZUNLAR DERNEGI 312.305 2414
Mustafa Şerif ONARAN
H
ekımlik çalışmalanmın, 1964'ten bu ya-
na, otuz yıla yakın bir dönemini, Tür-
Idye Yüksek İhtisas Hastanesi'nde ge-
çirdim. Kendi uzmanlık alanında yetenekli,
bilgili hekimlerle birlikte çalışma olanağı bul-
dum. Uzun yıllar Gastroenteroloji Cerrahisi
Kliniği Şefı olarak çalıştıktan sonra, yaş sını-
nndan emekliye aynldım. Türkiye Yüksek th-
tisas Hastanesi, çağdaş hekimliğin olanaklan-
nı en iyi uygulayan sağlık kunıluşlanndan bi-
risidir. Her ne kadar Sağlık Bakanlığı'na bağ-
lı olsa da, kuruluş yıllannda, Ankara Üniver-
sitesi Tıp Fakültesi'yle birlikte çalıştığı alan-
lar vardı. Kardiyoloji ile gastroenteroloji bu or-
tak çalışmayla gelişme gösteren uzmanlık alan-
lanydı. Dolayısıyla bu alanlann cerrahisi de
önemli gelişmeler gösterdi. Kuruluşundan bu
yana, Türkiye Yüksek Ihtisas Hastanesi'nin
yönetiminde bulunan başhekimleri yakından
tanıdım.
Sağlık Bakanlığı yönetmeliğine göre baş-
hekimler yalnız yönetim bakımından değil, bi-
lim bakımından da hastanemn başı sayılır. Oy-
sa hekimlik mesleğinin aynntılan düşünülür-
se, bir başhekimin bilimsel yetke sayılması
olanaksızdır. Hiçbir başhekim de böyle bir gü-
cü olduğunu öne süremez. İyi başhekim, has-
tanenin gereksinimlerini bilen, çeşitli bölüm-
ler arasında dengeli bir çalışma düzeni kuran,
hastane ile bakanlık arasında eşgüdüm sağla-
yan bir yöneticilik özelliği göstermelidir.
Türkiye Yüksek ihtisas Hastanesi'nin kuru-
cu başhekimi Turan Gönen iç hastahklan uz-
manıydı. Herhangi bir kliniğin şefi değildi.
Yönetime daha yoğun zaman ayırabiliyordu.
Sonrakı başhekirnler aynı zamanda klinik şef-
leriydi. Klinik ya da laboratuvar şefi olmak ge-
rekli bir ayncalıktır. Çünkü kendı alanında bi-
limsel yeteneğini kanıtlamış sayılır Bunlar
arasında Şemsi Ozdilek, Necip Danışoğhı, Ne-
şet Hayri Gökok, Kemal Bayazrttoplumun ya-
kından tarudığı ünlü hekimlerdi.
Ben yaş sınınndan emekli olup hastaneden
aynldıktan sonra; Selahattin Çetin, Turhan
Cumhur. Oğuz Taşdemir başhekimlik görevi-
ni üstlenen arkadaşlanm oldu. Selahattin Çe-
tin hastane ile bakanlık arasındakı ilişkilerden
tedirgin olduğu için kendi isteği ile başhekim-
lik görevınden çekildi. Turhan Çumhur rad-
yoloji laboratuvannın şefi olmanın yanında, gi-
rişimci radyolojik yöntemlen ustaca kullanan
bir hekimdi. Hastaneyi düze çıkarmada çok
emeği geçti.
Kardiyovasküler Cerrahi Kliniği'nin yükü
ağırdır. Kemal Bayazıt'ın emekliye aynlmasıy-
la o kliniğin şefi Oğuz Taşdemir başhekimlı-
ğe atanınca, klinikle ilgili bürokratik engeller
genış ölçüde çözümlenmiş oldu.
Sağiık Bakanlığı herhangi bir nedenle baş-
hekim değişikliğine gerek duyduğu zaman,
hastaneye emeği geçen hekimin gönlünü ala-
rak görevine son vermeyi düşünmez. Sanki
başhekim bir suç işlemiş gibi, onur kıncı bir
girişımle görevden alınır. Oysa Sağlık Bakanı
da bir hekimdir. Hipokrat andı içen bir heki-
min meslektaşlanna saygılı olması beklenir.
Sağlık Bakanlığı yapan hekimler arasında ya-
kından tanıdıkianm oldu. Hısun kadar yakın
olan hemşerim, hocalanm, suuf arkadaşlanm,
dostlanm vardı. Bunlann hepsi de hekimlik tö-
relerine saygısı olan düzeyli insanlardı. Mes-
lek aşamasındaki düzene özen göstenrlerdi.
Araya zaman girince, yeterli deneyimi ohna-
yan genç hekimlerin bakanlığa getirilmesiyle,
meslek töresine aldırmadan çarpık bir kadro-
laşmaya yönelmeleri yadırganmaya başlandı.
Başhekimlerin seçilmesinde bile belli ölçütler
aranırken, bakan onayıyla eğitim hastanelen-
ne şef atamalan, çalışma dengesini bozacak bo-
yutlara vardı. Bir başhekim bilgisi, becerisi, hoş-
görüsüyle kendini kabul ettıremezse, hastane-
de çalışma düzeni bozulur. Bunun sıkıntısını
hastalar çeker. Özverili olmayan bir başhekim
çalışma düzenini koruyamaz.
Aynı ölçütler klinik şefi için de geçerlidir.
Hele cerrahi kliniklerinde bu ölçütlerdaha be-
lirgin ohnalıdır. Yoksa, yeteneği sınırlı bir asis-
tanın gözünde bile klinik şefi küçülür. Başan-
sızlığını sert davranışlarla örtmeye çalışır.
Bu davranış bozukluğu, sağlık bakanından
yeni yetme bir hekime kadar, her aşamada ken-
dini belli eder. Ama hiçbir meslek, hekimlik
kadar ınsan sağlığını ılgilendirmediği için bu-
nun bedelinı hastalar öder.
Her mesleğin kendine göre kurallan vardır.
Yöneticilik de öyledir. Gene de yeterli oldu-
ğunu sandığınız birini başhekimlikte deneye-
bılırsiniz. Bakanlığın, kendine yakın bulduğu
kişileri seçme hakkı olduğuna ınanmak gibi bir
yanlışı vardır. Bu hak yakın çalışma takımı
için geçerli olabilir. Aynntılara kadar gidilir-
se çarpık bir kadrolaşma başlar.
Bır hekimi hastanenin başından almanın bi-
le, törelere, kurallara, yasalara uyan bır yön-
temi olmalıdır. Bir sağlık kuruluşundaişler iyi
gitmiyorsa onu denetlemenin yasal yollan var-
dır. Tepeden inme buyruklar çözüm değil, çö-
zümsüzlük getirir. Bunlann yargıdan dönme-
si hem zaman alır hem de gerginlıği artnnr.
Sağlık Bakanlığı'nınyanlıştutumu Türkiye
Yüksek ihtisas Hastanesi'ndeki son atamalar-
la basında da ilgi odağı haline geldi.
Oğuz Taşdemir'ın başhekimiikten alınma-
sı, geçerli bir nedeni yoksa, onur kıncıdır, ya-
dırganabilir. Ama kardiyovasküler cerrah olan
bir başhekimi, bir çocuk hastanesıne, çocuk
kalp cerrahisi kliniğine atarsanız, bu yanlışın
bedelini hastalar öder. Olumsuz sonuçlar cer-
rahın da başını derde sokar. Kuşkusuz aslo-
lan hekimliktir. Ama birhekime uzmanlık da-
lmda çalışma olanağı tanuımalıdır. Duygusal
nedenlerle ya da yaİanlannı kayırmak izleni-
mi bırakan atamalarla düşülen yanlışlar yar-
gıdan dönebilır. Haksızlığa uğrayanın bunu
onur konusu yapması doğal karşılarur. Hak-
sızlığı yapanın yanhşmda direnmesi, haksız-
lığı tırmandırması, öç alma boyutlanna vanr.
Yönetimde olan, yanlış uygulamalarla gücü-
nü kanıtlamaya çalıştıkça, haklı olanın yenil-
miş görünmesi, bakanlığa onur kazandırmaz.
Haklı olanı bezdiren davranışlar bakanlığın gü-
cünü göstermez.
Kendini güçlü sanan bir yönetim yanlışla-
nnda direndikçe sağhk sorunlanna çözüm ge-
tiremeyebilir.
Çözümsüzlüğün çözüm olduğunu sanan bir
anlayış bunun aynmına varamayacaktır.
Yatağınızı seçerken
sağlıklı |•• •• ••duşunun.
•Dünyanın en gelişmiş yay sistemleri
•Ortopedik ve ergonomik özellikler
•Alevlenmeyi engelleyen Flaret teknolojisi
•Daha fazla konfor sunan ek katmanlar
•Antialerjik ve antibakteriyel özellikteki yatak dokusu...
Bütün bu özellikleri ve daha fazlasını Bellona yataklarında
bulacak, çok uygun ödeme koşullarıyla sahip olacaksınız.
*Dahası, yanında hediyesiyle birlikte...
0'J62003 3.D7JO03 *ann(e'i a
Tek kı^Uk ıx z ya4»ktara ! adet te* uyUk alez vv 1 adet sılAonm yastA.
Çjftfcışjtıkı*ız yatanıara 1 *det çı*t tnşılrt atez ve 2 aoet süMnm^e yast fc
Kâmpdnyaiarla ıkjılı aynntılı bılgı ıçerefi broşüriefimızt twyı'enmtzden temm edetHİırsınız.
m- BOrTAŞ A_5 OS B. Z Ca. NcJ 38070 KayM^ı B*tona Boyıaî *-9 ıw tescih m
BELLONA
PENCERE
Siyasal Partilerin
Çeteleşme Süreçleri...
Görmüş geçirmiş, dünyayı gezmiş tozmuş bir işa-
damı dostun evinde konuktum...
Sohbet koyulaştı...
Ev sahibesi Munise Hanım, Semra Özal'la il-
gili bir anısını anlattı.
Bilindiğı gibi Semra Hanım bir kadın derneği kur-
muştu, zengin takımının eşlerinden iyi paratoplu-
yordu; üye olanlara da 'Semra Hanım'ın Papatya-
lan' deniyordu...
Başbakan Özal'ın eşi bir gün Munise Hanım'ı da
'papatya' yapmak üzere çağırmıştı...
Istersen gitme!..
özal vaktiyle iş dünyasında çalıştığı için o kesi-
min ıcığını cıcığını bilir, hangi işadamını neresinden
vuracağının hesabını iyi yapardı.
Munise Hanım, Semra Hanım'ın yanına girer-
ken, bekleme odasında pek ünlü bir işadamının üz-
gün biryüzle oturduğunu görür...
Semra Hanım'a sorar:
- Neden bekliyor?..
Semra Hanım işaret parmağını sallayarak yanıt-
lar:
- Ocezalı!..
- Niçin?..
- Çünkü davetime zamanında icabet etmedi!..
Bizim Türkiye'de demokrasi böyle işler; hele işa-
damı siyasal iktidarın birdediğini iki etmeden yap-
masın, topun ağzındadır.
•
3 Kasım seçimlerinden sonra iş dünyamız şal-
lak mallak oldu, medya kuruluşlanmız da ne yapa-
caklarını şaşırdılar, hiç ummadıkları bir iktidarla
karşı karşıya idiler, çok satışlı gazeteler yalakalık
yanşına girdiler, çünkü her birinin deviet ve hükü-
metle işleri vardı...
Cumhuriyet "müstesna!.."
Doğrusunu isterseniz, Star gazetesi de iktidar-
dan hiç çekinmeden yayın yapıyor, Genç Parti'yi
destekliyor, sol partilerin dile getirmesi gereken
ulusalcı bir politikayı söyleme dönüştürüyor, AKP
iktidannı eleştirmekten geri kalmıyordu...
Piyasayı iyi tanıyan, iş hayatının girdisine çıktısı-
na vakıf, özel kesimin yapısını aynntılanna dek bi-
len dostlara sık sık soruyordum:
- Peki, Uzanlar neden korkmuyoriar?..
Yanıt:
- Onlar üretime dayanıyorlar; barajlar, santrallar,
devrede!.. Elektrik satıyorlar, çimento, banka; bir
de cep telefonu işi var ki para basıyor!..
- Ya?..
•
Hiçbir yanıt beni doyurmuyordu...
Sonunda beklediğim haber geldi...
Iktidar Uzanlar'ı vurdu.
Biliyorum bu konuda binbir yorum yapılacak,
hukuk, yasa masa üzerine söylevler verilecek; ama,
hiçbir yorum Türkiye'deki temel gerçeği değiştire-
mez...
Nediro?..
İş hayatının çıkar trafiği siyasal iktidarın avucu-
nun içinde oldukça ülkemizde demokrasi lâfı gü-
zâftır...
•
Demokrasi perisinin ırzına geçmekte pervasız
iktidartarın temel niyetleri, devletin başına oturup
çıkarlartrafığini yönetirken yandaşlarına kazandır-
maktır; bu yolda partiler çeteleşiyorlar...
Bizden misin?..
Tamam!..
Bize karşı mısın?..
Canına okurum!..
Türkiye'nin yolsuzluklar sarmalına dolanıp dış
ve iç borçlanmada kördüğümleşmesi boşuna mı?..
Güneş"
Çocuklar İçin Yaz Etkinlikleri
8-12 yaş arasındaki çocuklanmızın, özgün
düşünce ve çözümler üretebilmelerini
sağlamak, spor etkınüklenyle sınırlı kalmadan,
özgüvenlerini, yaratıcı zekâlannı ve iletişün
kurma becerilerini geüştirmek için
oluşturduğumuz yaz etkinliklerimiz:
• Yazma Dunyasına Yolcuiuk
• Gazeteciliğe İlk Adım
• Yaratıcı Sanat Etkinlikleri
• Oyun ve Tiyatro Çalışmaları
• Kültür Gezileri ve Piknikler
• Müzik, Dans ve Yasam
• Denizcilik ve EI Becerisi
• Yaratıcı Zekâ Oyunları
• Satranç Dünyası
• Çocuk ve Çevre
• Duşler ve Sinemalar
• Çocuktan Çocuğa
aynca
Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Derneği ile
ANABABA OKULL
16 Haziran 2003 "te başlıyor.
Son başvuru tarihi: 15 Haziran 2003
Aynntılı bilgiyi vakfımızdan edinebilirsiniz.
Kans Caddes, No 14
Kavaklıdere. 06540 ANKARA
Te' IC312) 417 "7 20 pcx
Faks (03'2)4''7
57 46
e-posta umag@umag org :r
www.ogzala.com
DOGA YÜRÜYÜŞLERİ
15 Haziran 2003 Pazar
Erikli / Sultanpınar / Alıçyayla
Tel:0.212.293 91 95
252 30 39
TRANS KAÇKAR kaçkar dağı geçişi
Temmuz ve Ağustos aylarında her hafta