05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 MAYIS 2003 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL' \ Ordu ve Avrupa V \ ASKER diypfk'i, "Bizi bu üHfeiçinvazğeçilmez kılan, yalrn^elimizdeki son teprağaclikilrn^keh gözlenjĞvremizdeki tehditler-.değildir.Arm, yal-A nız JĞrkiye için değil, bûtün ülkeler içinyeçerii i yffan bir genel ilfce de var: fç^vjedış gü'venlik t tündür;güverilikkavramıda,ıfrğımızda)qj*ffeliğiy- le, eğitımden ekofipmiye&adar ülkenjırt)ütün so- runjafıyla ılgilenmerfuzı, o&onulardttfü durumlan iz- igmemçi zonlhlu kıH^or. ÇünjeSKonulann her bi- rindekr'ızqyıflıkl^ güvenlik^ağlama ve savunma füctfmüzude zayıflatif/Ğöyle olunca, bu açıdan •/ endup&endirervioktalan siyasi sorumiuluk ta- ştfcnlam duyurfHamız ve yine o konularda tavsi- yelâtde bulyflmama. doğaldır." UncHmay*alım ki, bunlan söyleyen ordu, aynı za- mandaJîaşkumandan Gazi Mustafa Kemal'iyle, onun yanındaki paşalaria ve kanlannı seve seve akrt- mış başka askerierle cumhuriyetin kuaıluşuna harç koyan ve cumhuriyet topraklannı son kanşına ka- dar canıyla savunmaya and içen bir ordudur; çün- kü ülke onun ülkesidir ve kendisi de bu ülke halkı- nın içinden gelmiştir. Avrupa diyor ki, "öyle şey olmaz, bizim gele- neğimizde askerier sivillere tabidir. Bırakın iç ve dış tehditlerin değerlendihlmesini, savaşın ken- disi bile generallere bırakılmayacak kadar ciddi iş- tir. Biriiğimize üye olmak istiyorsanız, askerin ülke yönetimindeki etkisini azaltın, Milli Güvenlik Kuru- lu'nu yeniden düzenleyip bizdeki örnekiere ben- zetin." Unutmayalım ki, bunlan söyleyen Avrupa, daha henüzseksen yıl önce, Ingilız'iyle, Fransız'ıyla, Ital- yan'ıyla bu toprağı paylaşmaya kalkışan, Yunan'ı Ege'den Ankara önlerine salan, şimdi de bizi ken- di arasına almamak için koşul üstüne koşul üreten birAvrupa'dır. Her konuya kanşır, sıksık "onuyap- mayın, şunu etmeyin" der ama, bu ülkenin orman- lan satılıp madenleri yağma edilirken sesini çıkar- maz; çünkü, ülke onun olmadığından, umurunda değildir. Hangısini dinlersiniz? Yüreği sizin toprağınız için titreyeni mi? Umu- runda olmayanı mı? Yüreği titreyen, toplumun en iyi yetişmiş kesimi de olsa her zaman doğru düşünmeyebilir ve hata bile yapabilir; ama sizdendir ve aynca kendi için- de ortak aklı üretme, yanlıştannı görüp düzeltme rne- kanizmalanna da sahiptir. Umurunda olmayan ise, maddeten ve manen çok iyi donanımlı da olsa, onun doğru düşünüşü ve davranışı ancak kendi çıkan doğrultusunda ola- caktır. Her şey bu kadar açıkken, şu günlerde hayret- le görüyorsunuz ki, "Bizim askeri değil, Avru- pa'nın politikacısını dinleyelim" diyen ve yazıp çi- zen yaşlı başlı koca adamlar var aramızda. Üste- lik, geçmişlerinde asker emrine girmişlik de bulu- nurken. Kimden yanadırtar ve niçin öyledirler, bilinmez. Inşallah, "şahsi menfaatferini" Avrupa'nın "siyasi emelleriyle" bütünleştirmiş değildirler. Tann'nın Doğrusu Olup bitenlere bakıyorum da, 50 yıl öncesinden başlayarak hep kolayı seçtiğimizi görüyorum. Sanki bu devleti nasıl kurduğumuzu, bu ülkeyi nasıl koruduğumuzu unutmuşuz. Atatürk Devrimleri'ni anlamamış ve onlann, bu ülkede yaşamanın "kullanma kılavuzu" olduğunu görememişiz. Bugünlerimizden, geleceğimizden çalmışız. Prof. Dr. MahirAYDIN, B ir Portekız atasözü der ki, "Tann, eğri çizgüerledüz yazar". Günlük yaşantımız- da kimi zaman öyle şeyler olur ki, sonuçlan bizi üz- müştür. Ama aradan bir süre geç- tikten sonra, boş yere üzüldüğü- müzü anlar, belki de sevıniriz. Geçen ay hep birlikte, anlam- sız bir savaş izledik. Yeni binyı- la, 21. yüzyıla yakışmayacak ka- dar ilkeldi. Bundan binlerce yıl önce de, ülkeler sılah zoruyla iş- gal ediliyordu. Ne oldu ABD'ye? Biz ondan yeni küresel gelişmeler, evren- sel değerler bekliyorduk. Ama o eski harmanları savuruyor. Yok- ,sa düşünsd olarak bitti de, karan- lıkta ıslık mı çalıyor? Gelin, dünya haritasında bir ül- ke seçin ve o ülkenin, kaç ayn- calık konusu olduğunu söyleyın. Inanıyorum ki, bir elin parmak- lannı geçmeyecektir. Ama içle- rinden bin-ikisi başattır ve çok iyi değerlendirilmektedır. Ulkemızın neredeyse her şeyi var. Toprağı, suyu, maden ve in- san kaynaklan, başkalannı kıs- kandıracak ölçüde. Eğitim ça- ğındaki gençliğimiz, birkaç Av- rupa ülke nüfusunun toplamından fazla. Tanm alanlanmız, buğdaydan muza kadar açılımlı. Suyumuz, komşulanmızın düşlerine gin- yor. Bor, toryum ve neptünyum madenlerimiz, petrole "nal top- latacak" değerde. Ve insanımızın kültürel kapasitesı, dünyaya "hiz- met içi eğitim semineri" verecek düzeyde. Tunzm, coğrafi konum, iklim, deniz ve daha başka artılan say- mıyorum. Olmayan bir şeyi söy- lemek gerekirse ve de çok ge- reklıyse, çölümüz yok! Bunlann hepsi güzel de, içle- Sınop Eğitim Fak. Dekanı rinden hangisiobnası gereken dfi- zeyde? Oysa yakm dönemlereka- dar, kendine yeten birkaç tarım ülkesinden birrvdik Sanayüeşeme- riigimi/ gibi, tarunı da kaybettik. Tıpkı 1917 Devrimi öncesindeki Çariık Rusya gibi. Çok değil 10 yıl sonra, bir tanm ülkesinde ya- şadığımızu yeniden öğreneeeğiz™ Bugûn sorunlar yumağını an- dıran bir dış politikamız ^-ar. Sevr saplantılı AB ile ilişkilerimiz, \> lan hikâyesL Irak'a yerleşen ABD ile bundan sonra, madalyonun arka yüzûnü yasayabiliriz. Kıb- ns'ı, Denktaş'ın bflgi, beceri ve de- neyimine bırakmışız. Kısaca, dün- yanın merkezinde, başımızı kuma gömmüş yalnızlan oynuyoruz. Tanıam, çok önemli bir ülkede yaşıyoruz ve bu önem bizi konı- yor. Ama bu kadaruıa hakkımız var mı? Bir özdeyişimiz der ld: At binicisine göregider.' Dümamn bu çok önemli ülkesinde yaşıyor olmanın koşullannı yerine getir- mek gerek. Olup bitenlere bakıyorum da, 50 yıl öncesinden başlayarak hep kolayı seçtiğimizi görüyorum. Sanki bu devleti nasıl kurduğu- muzu, bu ülkeyi nasıl koruduğu- muzu unutmuşuz. Atatürk Devrimleri'ni anlama- mış ve onlann, bu ülkede yaşa- manın ''kullanma kılavuzu" ol- duğunu görememişiz. Bugünle- nmizden, geleceğimizden çal- mışız. Atatürk'ün tüm söylevlerinde, ulusçuluk mesajı vardır. Çünkü o zaman ortada ulus yokru ki... Ümmet potasından yeni çıkmış- tık. Bıten bir imparatorluğun yan- gın yennde, pınl pınl bir Türki- ye Cumhuriyeti doğmuşru. Ve Binnci Dünya Savaşı'nın ardm- dan kurulan "son ulus devlet" ol- duk. Daha sonra çeşitli devletler or- taya çıktı. Ama onlar, ya dış des- tekli ya da sömürenlerin "elini eteğuıi çekmesi" sonucunda ba- ğımsız oldular. Masa başında ku- ruldular ve sınırlan, cetvel-gön- ye ile çizildi. Ne denli dayanma gücü olduğunu da, Irak örneğin- de gördük. Son yıllarda ülke içindeki sıkın- tılanmız da, dış politikada tıka- nışımız da, kendi tutumumuz yü- zünden. Tam oiarak Cumhuri- yeti anlayamadık, demokrasiyi özümseyemedik. Birbirimize güvenmedik ve öz- gür davranmadık. Hep bir şeyler- den çekindik, korktuk. Evde göz- bebeğimiz çocuklanmıza; üni- versitede, sokakta gizilgüç (po- tansiyel) tehlike gözüyle baktık. Hep korumacılığa gittik, açılım- lara penceremizi kapattık, şimdi de tıkanıp kaldık. Önce kentümiz Siyasal partilerimize yakın çe- kimden bakar, kulak kabartırsa- nız, açılım sıkıntısı çektiklenni duyarsınız. Bir yıl öncekı TBMM'den geriye kimler kaldı? Eğer doğru çözüm üretemezler- se, bu dönemden de kimse kal- mayacak. Çünkü insanımız, ya- şam düzeyi bakımından dünya- nın "üçüncü sınıf üısanı" olmak istemiyor. Haydı öyleyse! Atatürk'ün "en büyük bayram" dedığı 29 Ekim yaklaşıyor. Tüm resmi kurumlar ve sivil toplum örgütleri el ele verelim. Cumhuriyetunizin 80. Yıl Kudaması hazırlıklanna şim- dıden başlayalım. Japonya 2003 'ü "TürkYıh" olarak kutluyor. Biz de, iç ve dış politikada ağı- nmıza giden tutumlan kabul et- mediğimizi, büyük bir coşkuyla anlatalım. Ama önce kendimiz anlayalım. Ve de yalnızca bayrak- larla, marşlarla, pankartlarla de- ğil. Bilimsel toplanh, politik açı- lım ve sanatsal etkinliklerle de... Bu kutlama, bir başlangıç ol- sun. Çağdaş uygarhk düzeyi, ori- jinal bilim ve yaşam standardı- nın neresınde olduğumuzu ölçe- lim. Ve eğer Tann bizi seviyor- sa, çokşeyyapmasın. Üzerimız- deki "ölü toprağı''nı kaldırsın, yeter! CUMHURİYET'TEN OKURLARA tBRAHtM YILDIZ Cumhuriyet Gündemi Belirliyor Gazetelerin satışı her zaman basının en önemli gündem maddelerinden bi- ri olmuştur. Tirajı arttırmak deyınce ak- la önce promosyon gelir: Kuponlar, çe- kilişler... Son yıllarda promosyonlarda biçimsel ve haamsel olarak bir değişıklik göze çar- pıyor. Promosyonun yanı sıra kimı ga- zeteler sayfa sayılannı arttırarak, daha çok dergi ve 3-4 gazeteyi bir arada vererek Cumhuriyet 'Genç subayîar tediıgin' "rakibin okurunu kapma" yanşına girdi- ter. Okur kapma yanşı diyoruz, çünkü ge- çen yıllara baktığımızda gazetelerin ne yazık kı yeni okur yaratamadığını görü- yoruz. Çıkan her yeni gazete yeni okur yaratmak yerine var olan pastadan pay almış. Türkıye'de çıkan gazete sayısı ar- tarken okur sayısı aynı kalmış. Daha çok satma ve buna bağlı olarak reklamverenin dikkatını çekmeye yöne- lik kampanyalar okur sayısını ne yazık ki arttırmıyor. • • • Eski Türkiye Gazetecıler Cemıyeti Baş- kanı Nail Güreli, "Bizim Gazete"âe 23 Mayıs'taki yazısında, gazetelerin tırajla- nnı konu edinmiş. 35 gazetenın günlük net satış toplamının bugün 3 milyon 943 bin 387 olduğunu görüyoruz. Aynı yazı- ya göre 1985 yılındakı 10 gazetenin gün- lük satış toplamı 3 milyon 396 bin 557. 18 yıllık süreçte nüfus artışına karşın Türkiye'de toplam gazete satışlannda ciddı bırgelışme kaydedılememış. Okur sayısı, nüfus artışıyla karşılaştınldığında artmak yerine gerilemış. Güreli yazısında şöyle diyor: "Çoğu zaman tartışılan sonuçtur. Ya- ni gazete satışlannın istenen düzeye yükselmeyişidir. Bu sonucun nedenle- ri ûzerinde durmakgerektiğinde ise ço- ğunluklapromosyon tartışılır. Içerikpek tartışmaya açılmaz. Oysa bızce asıl tar- tışılması gereken içeriktir. Başka bir de- yişle yapılan ve yapılması gereken ga- zeteciliktir, yayıncılıktır." Cumhuriyet gazetecilik yapmakta- dır. 80 yıllık bir bırıkımın ve attyapının oluşturduğu Cumhuriyet gazetest, haber ve yorumlanyla üstüne düşen görevi ye- rine getirmektedir. Tabak çanak promosyonlan yerine kültürel hizmetler vermektedir. Cumhu- riyet' in çarşamba günleri ücretsiz olarak okuruna verdiği tarih ekı bu hizmetler- den biridir ve tirajı artmıştır. ••• Bizim 70-80 sayfa gazete vermek gi- bi bir lüksümüz yok. Gazetenin satış fi- yatını 100 bin liraya indirebilecek eko- nomik koşullara da sahip değiliz. Gaze- te kâğıdının, mürekkebin ve işçiliğin ma- lıyetı ortada. Ülkenin en pahalı gazetesi olmanın dezavantajı bir yana, bugün pek çok yerde Cumhurryet satılmamaktadır. Tez- gâh altına atılan gazetemiz, paketler ha- linde ade edılmekte, birçok kamu ku- rumunda, beledıyelerde, kapıdan so- kulmamaktadır. Tüm olumsuz koşullara karşın Cum- huriyet, 80 yıldır ayakta Manşetleriyle gündem yaratmayı sürdürüyor. • • • ,~ Cumhuriyef Dağda tarikat villalâri' Geçen hafta "79 Mayıs tartışması", "Dağda tankat villalan", "Genç subay- lar tedirgin" ve "AKP kadrolaşması hal- kıkaygılandınyor" manşetlerimız kamu- oyunda genış ilgı görmüştür. "Genç subayîar tedirgin" manşetimız bir gün sonra Hürriyet ve Milliyet'te de gazetemiz kaynak göstenlerek manşet olmuştur. Hâlâ, televizyon kanallan ve ga- zeteler haben yorumlanyla surdürmek- tedır. Cumhuriyet sorumiuluk bilincını unut- madan ülke gündemine ılışkın her konu- ya salt gazetecilik penceresinden bak- maktadır. Haber kaynakJanmıza güvene- rek aktardığımız haberierimizdetek doğ- rultu budur. lyı haftalar. Ozgür Hareketler'e, özgürler aranıyor!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle