22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
•22 İ4AYIS 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 tu ISabatsparmyi =3 £ EBB, 0.212.512 05 05 Faks: 0.212,512 44 97Etektronik posta: derrizsomecurnhurtyBtcom.tr - Baykal, "Kendimizi aşacağız" demiş... "Bir verde takıldıöı bellivdir Bizim sokakDün sabah bizim sokakta bir kavga... Bizim sokak, Cağaloğlu'nda gazetenin bulunduğu Türkocağı Caddesi... Vatandaşın biri otomobilini kaldırıma park etmek istemiş... Esnaf "burası benim yerim" diye izin vermemiş... Kavganın ortasında iki polis ekibi gelmiş; ortalığı yatıştırmaya çalışıyor... Vartandaş tehdit edildiğini söyleyerek şikâyetçi olmak istiyor, polis ara bulmaya çalışıyor... Polislerden birinin yanına gittim, "Bu sokakta polisin sözü geçmez; esnaf, sokağın trafiğini istediği gibi idare eder" dedim... Polis yüzüme baktı... "Bu sokakta Istanbul Valisi'nin bile sözü geçmez" dedim... Esnafın istediği zaman trafiği tıkadığını, istediği zaman açtığını; istediği yere isterse kamyon park etme yetkisinde olduğunu anlattım. Polis, "Haklısın" dedi. Bu arada kavgada ara bulundu; vatandaş otomobilini bir süreliğine J3| kaldınma bırakıp ® F alışverişine gitti. J\ oplumsal Dönüşüm Yayınlan'ndan çıkan ki- tabın adı; Kanla Abdest Alanlar... Yazarı; Er- gün Poyraz... 544 sayfalık kitabında Poyraz; Said-i Nursi'den Fethullah Gülen'e, Süley- man Demirel den Hüsamettin Cindoruk'a, Mesut Yılmaz'dan Bülent Ecevit'e Nurculuğun bilinmeyen yönlerini anlatıyor. Evet... Bülent Ecevit ve Nurculuk... Şaşırtıcı ama gerçek... Poyraz, yazdıklarının tümünü belgelendiriyor... Bel- gelerinbirçoğudaşeriatçılarınkendikaynakları... Kay- naklara ulaştığınızda Said-i Nursi olarak anılan "Kürt Sait"in tek amacının Anadolu'da şeriatçı ve Kürtçe bir devlet kurmak olduğunu görüyorsunuz... Ergün Poyraz'ın "elinizi şakağınıza dayayarak uzun uzun düşüneceksiniz" dediği "Kanla Abdest Alanlar" kitabından bir bölüm: "Fethullah Gülen'in islam devletini kurma yolunda teşkilatlanmasının en önemli ayağını Işık Evleri oluştur- 'Kanla Abdest' maktadır. Bu ışıkevlerini; Abdüfettah Şahin adı ile yaz- dığı 'Günler Bahan Soluklarken' adlı kitapta ve ve Çam- lıca'da verdiği konferansta şu şekilde açıklıyordu: 'Işık evler, ışık süvarilerinin kışlalan, hak erenlerinin halvethane ve zaviyeleri, gözlerini ilim ve marifetle açıp kapayan kudsilerin varidat iklimleridir... Dört ayak var burada: tekke, zavıye, medrese, kışla...' Fethullah'ın bahsettiği sacayaklarından; tekke, zaviye, medrese ve kışlayı, aynı hocadan ders aldığı Milli Görüş teşkilatla- rında aynı dersleri verdiği arkadaşı 'Kara Ses' Cema- lettin Kaplan'a açıklatalım: 'İslam inkılabının ordusuna kabul edilebilmek için bir Müslüman'ın şu aşamadan geçmesi gerekir. Med- rese devri; ilmi görüşlerini pekiştirecek. Tekke devri; Tarikatlarda iyice olgunlaşacak. Kışla devri; tetik çek- meyi öğrenecek.' Fethullah, evlerin alternatiflerini doğurduğunu, kampların, kursların, okullann, yurtlann, dershanelerin, ünıversitelerin, vakıfların doğumunadayol açtığını be- lirterek, 'buralarda asker yetişiyor' diyordu. Fethullah Gülen'e Istanbul Çamlıca konferansında şu soru sorulur: Herkesin dilinde sistemlerin yıkılması, içtimai patlamalar, yeni dünya nizamı gibi mevzular dolaşıyor. Kuranı Kerim ezeli ve ebedi olduğuna göre beşeriyetin bugünkü ihtiyaçlan nazan itibara aiınarak yeni bir bakış açısıyla bu husus nasıl ele alınabilir? El cevap: Değişenlerdeğişiyor, çok yakında meydan hiç eskimeyene ve değişmeyene kalacak. Bu da mu- hakkan cenab-ı hakkın ebediyetini anlatırken bu me- seleye ezeliyle yaklaşırlar. Ezeli olan ebedi olur. Dün ya- ratılan yok olacaktır. Kuranı Kerim ezelden geldiği için ölümü de olmaz. Ondan sonra çok çıkan yeni gibi çı- kan çok şey yok olacak, kaldınlacak, atılacak ama o ak yol o ak yolun kaynağı değişmeyecek." SESSÎZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hattı erdincutku yahoo.com Suni gübre. Suni sebze meyve. Sunı hayat.. Hayata suni teneffüs yaptırmak lazım! Bursa Carrefoursa'daki hırsızlık Istanbul Içerenköy'deki Carrefour- sa'nın otoparkında yaşanan hırsızlık olayından sonra Bursa'daki Carrefour- sa'nın içjndeki hırsızlık olayını Ayça Bolten Ulkü anlatıyor: "19 Mayıs akşamı babam alışverişe gitmiş, sebze bölümüne geldiğinde marul almak için tezgâha yönelmiş. Çantası her zamanki gibi elindeymiş; marulu almış, bir poşet çekmiş. Ma- rulu poşete koymak için gözünün önündeki alışveriş arabasına çanta- sını bırakmış, marulu torbaya koy- muş ve bir bakmış ki çantası yok. Der- hal güvenlik görevlilerine koşmuş ve güvenlik görevlilerinden aldığı cevap 'polisi çağıralım' olmuş. Bunun dışın- da en ufak bir destek ve çaba göster- memişler... Her neyse, karakol faslın- dan sonra eşim, ben ve babam birlik- te markete geri döndük. güvenlik ka- meralarının kayıtlarını seyretmek iste- dik, aldığımız cevap oljmsuzdu. Bir de üstüne üstlük müşterinin çalınan eşyalan konusundaen ufak birsorum- luluk hissetmiyorlar, destekleyici birta- vırdatakınmıyoriardı. Kuşkusuz öfke- lendim. Bu tip hırsızlıklann marketlerin- de her gün en az üç-dört kez olduğu- nu, öylesine kanıksamış bir halde söylüyorlar ki inanamazsınız. 'Çan- tanızı bulursak size ulaşabileceğimiz adres ve telefonlan alalım' gibi biröne- rileri bile olmadı; herhalde çantayı bu- lurlarsa çöpe atacaklar! Ben de 'mar- ketinizde öldürüldüm diyelim, o zaman ne yapardınız' diye sordum; aldığım yanıt 'bizi ilgilendinmez' oldu..." Atatürk, Rauf Bey'i Dmleseydi. MERİÇ VTLİDEDEOĞLU Dört Mayıs günkü Cumhu- riyet'in arka sayfasında yer alan biryazıda kısaca: Tarihte iz bırakmış ünlülerin tarihe yön vermeleri, yaşamlarında kimi olaylar gerçekleşseydi engel- lenip oluşamazdı, deniyor ve özellikle yirminci yüzyılda ya- şayan ünlüler sayılıp onlann yaşamındaki bu tür olaylar an- latılıyordu. Sayılan ünlüler arasında Atatûrk yoktu; oysa Mustafa Kemal'in 84 yıl önce Sam- sun'a çıkışı ile ilgili olarak bu tür bir olay yaşanmıştı. Osmanlı Devleti'ni tarihten silen Sevr Antlaşması'nın ön- cüsü Mondros Bırakışması'nı imzalayanlardan biri olan es- ki Donanma Bakanı Rauf Bey, Atatürk kendisini Sam- sun'a götürecek gemiye bin- mek için tam evinden ayrılır- ken kapısında belirir. Atatürk'e bineceği geminin izleneceği- ni, Istanbul'da iken tutukla- madıklarına göre, Karade- niz'de batınlacağını çok güve- nilir kaynaklardan öğrendiğini bildirir. Demek ki Atatürk'ü Sam- sun'a götürecek Bandırma adlı gemi denize açılınca izle- necek, bir süre sonra da batı- nlacaktı, böylece Mustafa Ke- mal ortadan kaldınlacaktı. Gerçekte, Mustafa Kemal'i adım adım izleyen Ingiliz Ha- ber Alma örgütü, kendisinin Samsun'da yalnız güvenliği sağlamakla kalmayacağını, Anadolu'nun içerlerine geçip başka etkinliklerde bulunaca- ğını çok iyi biliyordu. 1991 yı- lında yayımlanan, Kurtuluş Savaşı ile ilgili "Ingiliz Belge- leri", bu izlemenin lokantada yenen yemeğin mönüsüne dek uzandığını göstermekte- dır. Yıldınm Ordulan Grubu'nun kaldınlmasıyla Istanbul'a dö- nen Mustafa Kemal, Şişli'de- kievinde Rauf Bey ile birçok kez bir araya gelip ülkenin du- runu ile ilgili görüşmeler yap- mş, kimi toplantılarda da yi- ne bir araya gelmişlerdi. Rauf Bey'in pek çok çevre ile dostluğu ve ilişkisi vardı, dclayısıyla haber alma kay- na<lanna güvenilebilirdi. Rıh- tına gitmek için tam arabası- nabinmek üzereyken kendine ulaşan bu haberi Atatürk'ün iydeğerlendirmesi gerekiyor- dt. O da öyle yapar; ya Istan- bul'da kalacaktır, ki tutuklan- ması söz konusudur ya da ge- misinin batınlma oiasılığına karşın yoluna devam edecek- tir. Duraksamadan ikincisini seçer ve Rauf Bey'e de: "Eninde sonunda Istan- bul"dan çıkmakzorunda kalır- sa yanına gelmesini" söyle- yerek veda eder, arabasına bi- ner. Atatürk bu olayı ayrıntılany- la Söylev'de anlatır. Nedense Rauf Bey anılarındaO Ata- türk'ü, Samsun'a gitmemesi için ciddi bir biçimde uyardı- ğından hiç söz etmez; arala- rında geçen bu konuşmalara, bu sahneye yer vermez; dola- yısıyla bu haberi hangi kay- naktan aldığını da bildirmez. Atatürk'ün Istanbul'dan ay- rılışından kısa bir süre sonra Rauf Bey, Izmir savaşboyuna yakın bir yerde daha etkili ola- cağını düşünerek Manisa böl- gesine gider, durumun çok kötü olduğunu görünce An- kara'ya geçer, oradan da Ata- türk'ün çağrısı ile 21 Hazi- ran'da Amasya'ya gelir. Acaba Rauf Bey, Atatürk'ün Anadolu'ya geçişi için bu yo- lu mu düşünmüştü? Bilemi- yoruz. Kesinlikle bilinen Rauf Bey'in 21-22 Haziran gecesi Amasya'da oluşu ve Ata- türk'ün o gece hazırladığı "Amasya Bildirgesi"ni kendi- sinden imzalamasını istemesi, onun da "konuk" olduğu ge- rekçesiyle ilkin bundan kaçın- masıdır. Ayrıca Samsun'a be- raberinde getirdiği Albay Re- fet (Bele) Bey'in de bu bildir- geyi gereksiz görüp imzala- mamakta direnmesi ise Ata- türk için başka bir üzücü tu- tumdur. Işte Atatürk daha ilk adım- da bu gibi direnmeler göste- ren bu yakın çevresiyle, 19 Mayıs 1919'da başlattığı ta- rihsel yürüyüşünü her engeli yıkıp sürdürecek, sonuca ula- şacaktır. 19 Mayıs'ın 84. yılını kutlar- ken ara sıra şunu da anımsa- malıyız diye düşünüyor insan: 1923 Devrimi hiç olmayabilir- di, laik bir Türkiye Cumhuri- yeti kurulmayabilirdi, eğer Atatürk, Rauf Bey'i dinlesey- di... KİM KİME DUM DUMA BEUİÇAK behicakCa turk.net ÇİZGİLİK KÂMİL \USAHACI JZE HARBİ SEMİH POROY semihporoyÇı yahoo.com A V\\ \^~>^y- OULJZ....&İ PeAİt KcNAKSıti KAPUAl fö / / T) I T H HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGÎS C) Rauf Orbay, Cehennem Değirmeni, Emre Yayınları, 2000, Ist. T.C. İARTAL 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 1999 432 Esas 2002 71 Karar Mahkememızin 1999 432 Esas 2002 71 Karar sayıh 31.01.2002 günlü karannın temyiz edildiği, Yargıtay 14. Hukuk Daire Başkanlı- gf nın 2002 4009 Esas, 5536 Karar sayıh 17.09.2002 tarihlı ilamı ûe hükmûn onanmasına karar \erildiği. adresi temin edilemeyen davalı Ibrahim Ethem Akay'a işbu Yargıtay ilamı ilanen teblifi olunur. 08.05.2003 Basın: 24258 BABAM tş'TEN ÇIKARE-DI Dİ Mİ ANNE?.. TARtHTE BLGÜN .Hr.wnz.4R/JCLV 22 Mayıs 5940280352 No'lu Büyükçekmece Vergi Dairesi mükellefiyim. Adıma kayıtlı olan vergi levhamı kaybettim. Hükümsüzdür. AHMETKURT LAURENCE OUMER 19O?'PE 8uGUN,ÜHLU ftJGrÜZ. TİYATKO İ/ESİMEM/t APAMI SlR U«UR£hJCE OUWEft(ÖL/VrrE) DO6MUÇTU SÜYÜK TirATieo Attt'srf ELLEN megy, ?o yAŞLA 4OC. do. P ğunt yılı neetenyfe oj/iac/tğ/ "OHtetie " da görûfüyar Ç PıYeSİNI /Zt£MİŞ, SONI& DA 6ÜHLÜGÜNE ŞUNLARl YAZMI.fr/: "g/ZUTVS ŞO- LÜNDEKİ KÜÇÜK OĞLAN, ÇftoüiPEM &ÜYÜK AKTÖIS! " ELLEN TE&Sy, LAUGENCE' OUV/EKVi j OANA i32O'LeED£ Ğ TÜM YAŞAMI T/>*rieo VE SİNEMAOA UNU7ULA4AZ İ OEYS£ SON Z /İILACAK.T7/S. 134-?'OB 8' ÖÜ DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Baykal'a TeşekkürlerL. Işte bu kadar... Deniz Baykal sonunda, yıllardır eveleyip geve- leyip birtüriü söyleyemediği, içinde tutmak zorun- da kaldığı gerçek düşüncesini, gerçek niyet ve amacını açıkladı da, hep birlikte rahat bir soluk al- dık!.. Ne diyor Deniz Bey: - CHP merkez parti olacak!.. Niçin olacak? CHP Genel Başkanı Baykal he- men yanrtlıyor: - Geçmişte sağ partilere umut bağlamış insan- lanmızı artık oradan çekip almak lazım... Peki, CHP, bu insanlarımızı oradan nasıl çekip çıkaracak?.. Cumhuriyeti kuran partinin başında- ki zat hevesle atılıyor: - Vatandaşlanmızın önemli bir kısmı son za- mana kadar sağ partilerin Türkiye"yi bu hedef- lere (çağdaşlığa, refaha) ulaştırabileceğini sa- nıyordu. Sosyal demokrasiyi de sanki inanç- lara, vatanseverliğe, özgürlüğe, kalkınmaya karşı imiş gibi algılıyordu... Artık bu çarpıklığa bir son vermek gerekiyor... Deniz Bey'in "Sosyal demokrasi" olarak suçla- dığı hareket neredeyse 35 yıldır içinde yer aldığı Cumhuriyet Halk PartisiL 1970'lerde "düzenide- ğiştireceğiz" sloganıyla yüzde 42 oy alan CHP... Üstelik, sağcı partilerin hiçbir akla sığmayan "ko- münist, Allahsız" suçlamalarına muhatap olduğu bir seçimde kazanabilen CHP!.. Deniz Bey, bu çarpıklığa nasıl son vereceklerini de şöyle anlatıyor: - Demokrasi, özgürlük, sosyal adalet, bağımsız- lık, inançlara saygı, tarihimizle kaynaşma, Batı ile kaynaşma, hepsi vardüşüncemizin içinde... Görüyorsunuz, yok yok!.. Deniz Bey veakıldaş- lan, tüm eksiklikleri bir bir saptayıp, tümünü aynı cümleye sığdırmışlar. İçinde "Blair'ci yol" var, Derviş'in "sosyal-liberal sentez"i var, Şeyh Edebali var, ezan var, minare var, Osmanlı ile halvet olma var, Batıya selam durma da var... • • • Olmayanlara gelince: Devrimcilikyok, Halkçılık yok, Milliyetçilik yok, Cumhuıiyetçilikyok, Devletçilikyok... Kısacası, Kemalizm yok.. Zaten yukandaki düşüncelerin ışı- ğında bu değerlerin hiçbirine gerek de yok!.. Şimdi diyeceksiniz ki, "Altı Ok'un birini atla- dın, hani nerede Laiklik"? Haklısınız, Deniz Bey'in, her ilerici yurttaşın yüreğini sızlatan sözle- ri, o temel ilkenin de çöpe atılmak üzere olduğu- nu gösteriyor. Ama bırakalım onu da kendileri iti- raf etsin... Bu durumda, Deniz Baykal, Kemal Derviş, Bü- lent Tanla üçlüsünün başını çektiği "Merkez Par- ti" düşüncesi son derece doğrudur!.. Sağcı yapı- lanmanın içinde yer almaya hazırlanan Baykal ve arkadaşlannın "eskiyle" bağlarını koparma atağı kendi mantığı içinde gayet akılcı birdavranıştır. Şu anda eksik olan, partinin ismiyle bayrağını değiş- tirme işlemidir. Herhalde tez zamanda bu iki "u- fanç s;mges/"nden de kurtuluriar!.. Gelelim madalyonun diğer yüzüne; perşembe- nin gelişi çok öncesinden belliydi. Deniz Baykal'ın yıllardır izlediği politikalar, 3 Kasım seçimleri ön- cesi Derviş'i ithal etmesiyle taçlanmış, nereye yü- rüdüğü açıklık kazanmıştı. Seçimde yedikleri to- kadı bile doğru yorumlayamadılar. Şimdi son nok- taya, "liberal sağcı" partiye yöneldiler... Ve çok hayıriı bir iş yaptılar!.. Böylece taşlann ye- rine oturacağı birdönemi de başlattılar. Büyük bir duygusal körlükle hâlâ CHP'den medet uman yurttaşların uyanmasının önünü açtılar. Yeniden Kuvayı Milliye hareketinin üzerindeki "ölü topra- gV'nın kalkması olanağını yarattılar... - Onlara en azından teşekkür borçluyuzü! Taşları bağlamışlar, köpekleri salmışlar!.. İçinde yaşadığımız dönemi galiba en iyi bu baş- lık anlatıyor. Çok satan gazetelerden biri Yılmaz Büyükerşen e ipe sapa gelmez suçlamalaria sal- dırmış. Dünya çapında bir üniversiteyi yoktan var eden, şimdi de çağdaş bir kent yaratmak için var gücüyle uğraş veren bir bilim adamını, gayet ka- ba seçim hesaplarıyla "yok etmek" için kujlanı- lan yol midemi bulandırdı. Telefon açtım, "Üzül- meyin hocam, it ürür, kervan yürür" dedim... E-posta: umitzileli << ttnetnet.tr 8 9 B L X M A C A SEDAT YAŞAYAJS SOLDANSAĞA: 1/ Güneydoğu Anadolu'ya özgü, çekilmiş mercimek, bul- o gıır ve soğanla yapılan bir ye- mek. II '— yaprak verir sır vermez rüzgâ- ra" (C.S. Ta- rancı)... Dar ve kahncatahta.3/ tstek. arzu... Kent ve kasabalann dı- şında kalan. boş ve ge- niş yer. 47Gerçekte öy- le olmadığı halde öyle „ sanılan. 5/ Katılmış, ulanmış parça... Ma- den eşya üzerine vuru- lan bir cins cila. 6/ Sat- rançta özel bir hare- ket... Hariç 7/Birden- 8 bıreortaya çıkan ruhsal 9 darbe... Birinin arkasından gitme, izleme. 8/EğlenceIi. hafıf konulu. içinde bestesiz konuşmalar da bulunan sahneyapıtı... Birnota. 9/Zeytinyağı, soğan ve mayda- nozla yapılan bir tür fasulye salatası... Doğu Anado- lu'da kullanılan bir tür küçiik zurna. YUKARTOAN AŞAĞIY\: 1/Gaziantep yöresine özgü bir tür çörek... Büyük bi- ra bardağı. 2/ Bir tümceyi oluşturan birimlerden her biri... Halatta kavmayı önleyen bir düğüm biçimi. 3/ Bir resmi sulandınlmış renklerle boyama ya da göl- geleme biçimi... 106 taşla oynanan bir oyun. 4/Şal- vann üstüne giyilen ve önde uzun iki parçası olan bir giysi... Eski Mısır'da güneş tannsı. 5/Gümüş... Ileri sürülerek sa\-unulan düşünce. 6/"—Pacino": ABD'li aktör... Şeken çok bir tür yerelması. 7/Güzel çiçek- ler açan bir süs bitkjsi. 8/Güzel koku... Istanbul'un bir ilçesi. 9/ "Kıssadan al — isen hisseyi" (Yunus Em- re)... Hisse.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle