Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 MAYIS 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN ANDAÇ
Günün güncesineyansıyanBeni, her adımda, Rilke'nin söz-
lerine döndüren neydi? Bunu soru-
yordum kendime o yolculuk boyun-
ca. Yıllar yıllar sonra Çukurova'ya
inmiş; Anavarza, Hemite, Kadirli
«ierken, Andınn'a ulaşmıştım.
Buraya, kendini her an anımsata-
bilmek için bir ad alan kasabaya tam
yirmi dört yıl önce adım atmış, kısa
bir süre, Akçadağ'la Cambaz Ovası
arasındaki Akifiye'de öğretmenlik
yaprruş, aynlmıştım... Uk adımın ilk
gününde, yanımdan ayırmadığım
Malte Laurids Brigge'nin Notla-
n'nın ilk tümcesini günlüğüme ak-
tarmıştım: "Demek buraya yaşana-
cak yer diye geliyoriar, burası ölü-
necek yer desem daha doğru."
Zamanla onun, bu anlatısıyla dö-
ne dura yaşadığım için olsa gerek, şu
düşüncelerine de burada sıklıkJa
dönmüştüm: "Görmeyi öğreniyo-
rum. Bilmiyorum neden, her şey
içimde daha derinlere işliyor, her
zamankinden daha derinlere. Bir
iç diinvam varmış da bilmezmi-
şim. Her şey şimdi oraya gidiyor.
Orda neler olup bittiğini bilmiyo-
rum." Yirmi üç, yirmi dört yaşın de-
licoşluğuyla büyiik kentten bile iste-
ye kopmuş, Andınn'a gelmiştim.
Burada yaşamayı seçmemin tanığı
günlüklerimi anımsadım bir bir bu
dönüş yolculuğumda. Gitmekle gıt-
memek arasında ikircikliydim. Tıp-
kı dönüp o günlerin notlannı okû-
makta gösterdigim duygu direnci gi-
bi!..
Nedendir bilmem, günün günce-
sini tutmaya meyledenz de oraya dü-
şülen notlan dönüp okumakta zorla-
nınz! Ya da ben öylesini yaşanm.
Bir başka ömrün tanıklığını getiren
günceler karşısında aynı ikircikJiliği
göstermeyiz. Öyle ki, daha bir yürü-
rüz satır aralannda...
Her günlük, bir iç dökme olmasa
da, bir tanıkhkla birlikte yüzleşme-
dir de aslında. însanın hem kendi-
siyle, yaşadıklanyla, yaşadığı an'la;
hem de ortamla... tkirciklilik veya
ilgi biraz da buradan kaynaklanır.
Benim Andınn günlerim, bir tür,
görmeyi öğrenme günlerimdi. Ken-
dime, hayata bakma; yaşadıklanmın
veriminden yazının dilini bulma /
kurma günlerim... O günlerin günce-
leri, yazılan mektuplar biraz da bu-
nu anlatıyordu bana. Kasabaya ilk
adımımda neden burukluk yaşadığı-
Me,
mı, geceleyin konakladığım mekân-
da 'günü gününe'me yazacaktım.
Yüzleştiklerimdi beni hayatın deği-
şen yüzüne, oradan da 'Andınn
Günlükleri'ne döndüren.
Tanımadıflımız Memet Fuat
Yola çıkmadan birkaç gün önce,
daha yeni yayımlanan, Memet Fu-
at'ın güncelerini okumaya koyul-
muşrum. Bir günden ötekine geçer-
ken, iyi-kötü tanıdığımı sandığım
Memet Fuat'ı bir başka gözle gör-
meye başlıyordum. Bu bakışı bize
veren aslında günlüklerine yansıyan-
lardı.
tçimden şu düşünceler geçmişti:
'Günlükler biraz da aynalar gibi-
dir, ne kadar saklasak da sırlı olan
yan bizi yakalar, tıpkı sözcüklerin
yaptığı gibi...'
Evet, evet! Öyleydi, Memet Fuat
da, yayımlanacağını bile bile tuttu-
ğu bu günlükJerinde, kendini ele ve-
riyordu! Günlükler böyledir, bir ele
verme, ayna tutma aracı aynı zaman-
da! Mademki yazmayı, günün gün-
cesini tutmayı göze almışız; öyley-
se, açığa çıkmaya, sırlann dökülme-
sine de 'fora' demişizdir peşinen.
Yaşamı boyunca kendinden hiç söz
etmeyen, yazı/dergi/yaymevi/spor
uğraşının dışında hiçbir yaşantısı
yokmuşçasma davranan Memet Fu-
at'ı tanımaya, o yok gibi gösterdik-
Ierini görmeye günlükleriyle adım
atıyoruz.
Onun 'yaşhlık günlüğü' ne
Ataç'ınkine, ne de Salah Birsel'in-
kine benziyor. Daha açık, daha ken-
dine çevresine / uğraşına dönük.
emet Fuat,
yayımlanacağını bile bile
tuttuğu günlüklerinde,
kendini ele veriyordu!
Günlükler böyledir, bir ele
verme, ayna tutma aracı
aynı zamanda! Mademki
yazmayı, günün güncesini
tutmayı göze almışız;
öyleyse, açığa çıkmaya,
sırlann dökülmesine de
'fora' demişizdir peşinen.
Yaşamı boyunca kendinden
hiç söz etmeyen
Memet Fuat'ı tanımaya
günlükleriyle adım
atıyoruz.
Okumaya devam ediyorum burkula-
rak, ezincimi onun da yakınında olan
dostlanmla paylaşarak. Andınn dö-
nüşü başladığım ikinci cilt ise, o say-
nlık an'lannın tekdüze seyrini getir-
mekle birlikte; onun hayata, yazıya
karşı inceliklerini, insanlardan bek-
lentilerini bir bir yansıtıyor. Neden
kırgın, öfkeli bir sabırla yol aldığını
ise merakla okuyorum adım adım.
Günlükler böyledir işte, insan bir
kez yüzleşmeye görsün kendisiyle;
yalmzhğının, bir başına kalmışlığı-
nın bannağı kılıyor onu kendine. He-
le ölüme birkaç adım kalmışken yaz-
maya soyunmak, acılan sağaltmak
gibi bir şey!
Günlükler, biraz da, hayatın saklı-
sında tuttuğumuz an'lann yansıma-
landır. Yazmasını, dile getirebilme
cesaretini gösterene ne mutlu!..
OKUMA
ÖNERILERI
1) Memet Fuat:
Ölünceye Kadar 1-2,
Haziran 1999 - Arahk
2002, Adam Yay., 2003,
466+474 s.
2) Stefan Zrveig:
Günlükler, Çev.: îlknur
özdemir, 1997, Can Yay.,
384 s.
3) Vîrginia fVoolf: Bir
Yazarın Güncesinden,
Çev.: Fatih Özgüven,
1995, Oğlak Yay., 424 s.
4) Franz Kafka:
Günlükler 1-2, Çev.:
Kamuran Şipal, 2000,
Cem Yay., 772 s.
*Cesare Pavese: Yaşama
Uğraşı (1935-1950),
Çev.: Cevat Çapan,
2000, Can Yay, 416 s.
5) Cemil Meriç: Jurnal
1, 1955-1965, Iletişim
Yay., 1992, 400 s.
6) Şadan Karadeniz:
Uçan Kaçan Sözcüklerin
Ardından, 1998, Ümit
Yay, 208 s.
BELLEK KUTUSU
"Şive taklidi
tartışmalannı
başlattığımda da;
bilimsel eleştiri, nesnel
eleştiri, öznel eleştiri
dengesini tutturmaya
çalıştığımda da; ikinci
Yeni'nin anlamsızşür
diye anümasındaki
yanhşlığı belirtip kapalı
şür sözünü gündeme
getirdiğimde de; kitap
dergi biçimini
benimsetme çabalanmda
da; sindirilmiş, bir
köşede unutulmuş
öykücülüğümüzü
yeniden ayağa
kaldırmak için ' - "-
çırpındığımda da
samrım hep olumlu işler
yapünu"(s. 217-218)
Memet Fuat
UNANADALARI'NDA
Türk mirası
yok ediliyor
İZMÎR (Cumhuriyet Ege Bürosu) -
12 Adalar'dakı Türk mımarisinin çürümeye
bırakıldığını bıldiren, Rodos tstanköy ve
12 Ada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği
Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, sürecin
sistemli bir biçimde işlediğini açıkladı. Prof.
Dr. Kaymakçı, uluslararası kamuoyunun
dikkatini Yunan Adalan'na çekerek, yok
olanın evrensel değerler olduğunu belirtti.
Yunan Adalan'nda, Osmanlı Türklerinden
kalan kültür mirasının bakım ve onanmma izin
verilmeyerek yok olmaya bırakıldığı yönünde
geçen hafta Cumhunyet'te yayımlanan haber
doğrulandı. Yapılan onanmlann göstermelik
olduğunu söyleyen
• \İ Ada Türkleri
Kültür ve
Dayanışma Derneği
Başkanı Prof. Dr.
Mustafa Kaymakçı,
yapılan onanmlann
göstermelik
| olduğunu,
\ Türk yapılannın
! çürümeye
\ bırakıldığını
söyledi.
ı
Prof. Dr. Kaymakçı,
"Rodos'ta ünlü
Süleymaniye
Medresesi yıkılmak
istenmektedir.
Süleymaniye
Medresesi, Türk
çocuklanna ilk,
orta ve lise eğitimi
vermek üzere 1876
yılında yapılmış bir
binadır" dedi.
Rodos ve
îstanköy'de kültürel
mirasın korunması
— ' amacıyla Evkaf
Dairesi'nin kurulduğunu söyleyen Prof. Dr.
Kaymakçı, Yunan hükümetlerinin Evkaf
Dairesi'ne sürekli harcama yaptırdığını ve
ellerindeki bina ve arazileri sattırdığıru
ekleyerek şu görüşlere yer verdi: "Rodos ve
İstanköy'de yaşayan Türk çocuklarının
ilkokul düzeyinde bile Türkçe öğrenim
görme hakkı yoktur. Türkçe eğitim yapan
okullar 1972 yılında gerekçesiz olarak
kapatılmıştır. Soydaşlarımız Yunan
okullarında seçmeli ders olarak bile kendi
anadillerini öğrenmekten yoksundurlar."
Yunanistan'ın, Yunan yurttaşı olan ada
Türklerinin kültürel kimlikleriyle
örgütlenmelerini de yasakladığını bıldiren
dernek başkanı, "Son yıllarda derneğimizin
yaptığı çalışmaların bir sonucu olarak
Rodos Müslümanları ve tstanköy
Müslümanlan adı altında örgütlenmelerine
izin verilmiştir" açıklamasuıı yaptı.
Yedifılmin gösterileceği şenlik bugün Ankara 'da başlıyor
'M1JA. acar
Film Şenliği'
Can Togay'ın iki
yıl önce îstanbul
Film Festivali'nde
Altın Lale için
yanşan filmi
'Gözden Irak
BirKış'la
başlayacak.
Macar
sinemasından
klasik ve yeni
filmlerin
gösterileceği
etkinlik
25 Mayıs'ta
sona erecek.
Macar sinemasından bir seçki
Kültür Servisi - Ankara Kızılırmak
Sineması'nda bugün başlayan
'Macar Film Şenliği' Macar
sinemasının klasik ve yeni filmlerinden
oluşan 7 filmlik bir seçkiyi
sinemaseverlerle buluşturacak.
25 Mayıs'a kadar sürecek şenlik Kültür
ve Turizm Bakanlığı, Macaristan
Büyükelçiliği ve Ankara Sinema
Kültürü Derneği'nin işbirliğiyle
gerçekleştiriliyor. Etkinlik bugün saat
19.30'da oyuncu ve yönetmen Can
Togay'ın da katılımıyla, yönetmenin iki
yıl önce Îstanbul Film Festivali'nde
Altın Lale için yanşan filmi 'Gözden
Irak Bir Kış'la başlayacak. Dağlar
arasında bir köyde yaşayan sinema
tutkunu bir çocuğun öyküsünün
anlatıldığı filmde olaylar, çocuğun
gözünden yorumlanırken film,
başkan, kahve ve sinema salonu
sahibi gibi köyden ilginç tiplemelerle
ve sade bir anlatımla gelişiyor.
Şenlikte gösterilecek filmlerden 'Aşk'
(Yön: Karoly Makk), sıyasi bir suçtan
hapse giren bir adamın kansı ile
annesinin, iki ayn kuşaktan iki kadınm,
Şenlikte Istvan Szabo'nun ünlü
filmi 'Albay Redl' de gösterilecek.
gergin, aynntılı ve içe kapanık
ilişkisine sözden çok görüntülerle
odaklanıyor. Film aynı zamanda
baskıcı bir yönetimin sıradan insanlann
yaşamlannda yarattığı kaosa da
tanıklık niteliğinde.
Yakm tarihten kaynaklanan ve
Klaus Maria Brandauer'in başanlı
oyunculuğuyla öne çıkan 'Albay Redl'
(Yön: Istvan Szabo) ise 'Mephisto'
ve 'Hanussen'den oluşan üçlemenin
son halkası. Film Habsburg militarizmi
ve dayandığı geleneksel kültürün
baskısma karşı düzene yaranmaya
çalışan bireyin içine düştüğü
çaresizlik üzerine kurulu.
'Kızıl ve Beyaz' (Yön: Miklös
Jancsö): 1917 Rus iç savaşma katılan
Macarlan anlatan film düşmanına
üstün geldiğinde onlan soğukkanlılıkla
öldüren iki acımasız grubun
mücadelesi üzerine gelişiyor.
Şenlik de yer alan diğer filmler ise
şöyle sıralamyor; 'Witman Kardeşler'
(Yön: Jânos Szâsz), 'Espresso' (Yön:
Tamas Sas) ve 'Jadviga'nın Yastığı'
(Yön: Krisztina Deak).
Etkinlikte gösterimlerden önce, çeşitli
konuklann katılacağı ve filmleri tanıtıcı
söyleşiler de yapılacak.
(Ankara Sinema Kültürü Derneği:
0 232 467 20 02)
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
liyatro, Oyun ve
Oyuncu(1)
Kavramlar, düşünmenin ve iletişimin en önemli
araçları arasındadır. Bu arada kavramların, olan'ın
yanı sıra olması gereken'l ya da istenen'i de çatıla-
rı altında barındırdıkları sıkça görülür. örneğin "in-
san" bir kavram olarak dile getirildiğinde, aynı za-
manda insana ilişkin bir olması gerekenler bütünü
de anlatılmış olur.
Bu olgunun ilk bakışta sakıncalı yanı yoktur. Sa-
kınca, bilinmesi istenen kavramlann onlan kulla-
nanlarca, gerçekten bilinip bilinmediği, zaman içer-
sinde değişip değişmediği sınanmadan, biliniyor
varsayıldığı anda ortaya çıkar. Tıpkı, tiyatronun
özünde ne anlam taşıdığına bakılmaksızın zafen
biliniyor varsayılması, oyun ve oyunculuk kavram-
ları için de böyle bir varsayımın çıkış noktası alın-
masında olduğu gibi.
Tiyatro, tarihsel süreçleri içerisinde salt oyuncu-
lukla ve oyunla sınırlandırıldığı dönemler geçirmiş
bir sanattır. Bu nedenden ötürü örneğin tiyatroya
özgü bir tiyatro estetiğinin -yani tiyatroyu öteki sa-
nat dallanndan ayıran özelliklerin düşünse! düz-
lemde irdelenmesinin- geliştirilmesi çabaları, ol-
dukça geç bir dönemde ortaya çıkmıştır. Bunun gi-
bi, tiyatroya özgü bir fenomenolojinin (görüngübi-
limin) ve bu fenomenoloji kapsamında, çeşitli top-
lumsal coğrafyaların kültüründe "oyun" olgusunun
yapısına ilişkin antropolojik incelemelerin geçmişi
de henüz çok yenidir.
Batılı tiyatrobilimcilerin sıkça yineledikleri gibi,
günümüz tiyatrosunun "modern" olabilmek adına
attığı bazı adımlarda bu gerçeklerin yeterince he-
saba katılmamasından, bu arada neyin gösterildi-
ği kimi zaman yeterince umursanmadan, bazı gös-
teriler ile tiyatro'nun eşanlamh sayılmasından kay-
naklanan ve tiyatro sanatı adına gerçek birer sa-
kınca oluşturan girişımlerin gölgesine sürekli rast-
lanmaktadır.
Bunlar göz önünde tutulduğunda, tiyatro ve oyun
kavramlanna hep yeni ve daha geniş bakış açıla-
nyla geri dönmek, tiyatro sanatının hangi kırılma
noktasından sonra başladığının bilincine varmak
bağlamında son derece önem taşımaktadır. Bu
önem, tiyatro eğitimi açısından da söz konusudur;
dahası, programlarında bu düşünsel altyapıya en
az oyunculuk eğitimi kadar ağırlık tanımayan bir ti-
yatro eğitimi, sonuçta tiyatronun ne olduğunu ye-
terince bilmeyen, dolayısıyla da her oynadıklannı ti-
yatro sanan öğrenciler yetiştirme gibi bir yazgıyla
karşı karşıyadır.
Tiyatro, oyun öğesini başka alanlarla da payla-
şan bir daldır. örneğin spor karşılaşmalarında ya
da arenalardakı sirk gösterilerinde gerçekleşen ol-
gu da oyundur. Ama -bu örneklerden gidersek-, s-
por karşılaşmalarında oyunun sonu belli değilken,
tiyatro, önceden kurgulanmış bir oyunu sergiler.
Sirk gösterileri ise belli bir bütünlüğü gereksinme-
yen evrelerden oluşur. öte yandan, biraz önce ver-
diğimiz örneklerdeki oyun gibi, tiyatro da günlük ya-
şamında insanın birebir gereksinimleri arasında y-
er almaz; günlük etkinlik programlarının olmazsa ol-
maz parçalarını oluşturmaz. Insanlar -bütün eğlen-
ce türleri için yaptıkları gibi- tiyatroya da boş za-
manlannda ya da günlük yaşamlarının normal akı-
şı dışında kalan zamanlannda, eğlenmek için gider-
ler. Ünlü Alman tiyatro araştırmacısı Siegfried
Melchinger'in altmışlı yıllardaki bir incelemesınde
çok doğru olarak belirttiği gibı, "tiyatroya ders al-
mak, bilim yapmak, eğitim görmek" amacıyla giden
bir seyirci tipine tiyatronun ortaya çıkışından bu ya-
na henüz rastlanmamıştır.
O halde tiyatro, sanat yanını bu eğlence olma ni-
teliğini hiç unutmadan gerçekleştirecektir. Ve her
ne kadar ilk anda bir çelişki görünümü taşısa bile,
tiyatronun şu gerçeği, temel birgerçektir. Tarihi bo-
yunca tiyatro, ancak eğlence olabildiği ölçüde ken-
dine özgü bir sanat kimliğiyle etkin olabilmiştir. Ber-
tolt Brecht'in ünlü kuramsal eseri "Tiyatro İçin Kü-
çûk Organon"un hemen girişinde, eğlence unsu-
runu tiyatronun en soylu işlevi saymış olmasının
nedeni de budur. Brecht'e göre tiyatro, günlük ya-
şamının dışına çıkmış insanı eğlendirirken, ona bu
günlük yaşamın veya içinde yuvarlanıp gittiği sıra-
danlığın arka yüzünü, yine eğlence aracılığıyla gös-
terir. Ve tiyatro, bir sanat olma kimliğinı bu kınlma
noktasından başlayarak kazanır. Bu noktayı ayrın-
tılı olarak haftaya ele alacağız.
e-posta: ahmetcemal a superonline.com
acem20 a hotnail.com
BUGUN
• AYA İRİNİ de 20.00'de 'Ülker Mozart
Günleri' kapsamında Alexander Rudin
yönetimindeki Musica Viva oda orkestrası
konseri. Solistler: Aleıander Rudin
(viyolonsel), Alesei Lubimov (piyano,
fortepiyano), Kyrill Rybakov (klarinet).
(0 216 454 15 55)
• AKBANK KÜLTÜR SATs'AT
MERKEZİ nde 20.00'de Îstanbul Devlet
Konservatuvan Gitar Bölümü'nden Murat
Usanmaz, Aytuğ Cumah & İlter Cebeci ve
Korhan Erol & Cihan Güçlü konseri.
(0 212 252 35 00)
• AVUSTURYA KÜLTÜR OFİSİ'nde
19.30'da Levent Yılmaz (keman), Ayşem
Aşıcı (viyolonsel) ve Ayşen Katipoğlu
(piyano) konseri. (0 212 223 78 43)
• MYDONOSE SHOVVLAND'de 20.30'da
Modern Dans Topluluğu'ndan 'Şehir
Orman' adlı gösteri. (0 212 252 47 00)
• BABYLON'da 21.30'da All Stars & Las
Estrellas konseri. (0 212 292 73 68)
M İTÜ MASLAK KAMPUSU'nde 21.30'da
Mazhar - Fuat - Özkan konseri.
(0 212 285 62 32)
• NARDİS JAZZ CLUB'da 21 30da KamU
Erdem 'Bass Connection Project' konseri.
(0 212 244 63 27)
• tFSAK'da 19.30 ve 20.15'te 'Şarkısı
Duyar' adlı saydam gösterisi. Konuk: Esin
Uysal. (0 212 292 42 01)
• TURKCELL BİNASInda 18.30'da
'Kurmaca Gerçek: Yeni İran Sineması
Günleri' kapsamında 'Ah Efsanesi'.
(0 212 252 47 00)