Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S4VYFA CUMHURİYET 2 MAYIS 2003 CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
IHUMTAZ SOYSAL
Gerçekçilik
IRUMLAR, KKTC'nin önerdiği altı noktalı planı
re«ddetmişlerdi. Ciddiye alıp katkıda bulunacak-
larına, bir oyundan fbaret olduğunu söylediler. En
beklenmedik ve en etkili nokta, yani geçişleri ser-
bestleştirme tam bir özgüvenle uygulanmaya ko-
nunca şaşımruşa benziyorlar.
Hele kendi insanlarının, resmi uyanlara karşın,
b u karara uyduğunu ve KKTC'ye akın ettiğini gör-
dCikten sonra.
<3ef kalmış paketleri bu şaşkınlığın etkisiyle
apartopar oluşturulmuştur.
IJstelik, yanlıştır, eksiktir ve etkisiz kalmaya
mahkûmdur.
Gerçeklere ters ve insanları aşağılayıcı olduğu
içirı de, geri tepecektir.
Paket, kuzeydeki devlet gerçeğini yok sayma
temeline dayandırılmak istenmiş. Hâlâ "işgal
böigesi" lafı edilmekte, sözde "plan"ın KKTC'yi
tanıma veya variığını kabul anlamına gelmediği söy-
lenmektedir. "Tüm önlemlerin meşnıluk, ulusla-
rarası hukuk veAB müktesebatı çerçevesinde uy-
guJanacağı" sözünün gerisinde bu yatıyor. San-
ki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin ve
AB'nin KKTC'yi yok sayıcı tutumlan, sahiden meş-
ru bir uluslararası hukuk çerçevesi oluşturmuş, de-
vekuşu yaklaşımıyla bir yere varılabilirmiş gibi.
Kıbnslı Türklerin de kendi devletlerini yok sa-
yıp Rum devletine vatandaş olmaya koşacakla-
nnı sanmanın şu örneğine bakınız: Onlara "Kıb-
ns Cumhuriyeti vatandaşı olmak koşuluyla" Av-
rupa Pariamentosu seçimlerine katılma hakkı ta-
nınacakmış. Bir de Türk üye seçtirip gösteriş ol-
sun diye Avrupa'ya yollarlarsa şaşmayın.
Gerçekleri yok sayış, vaktiyle 1960 Cumhuri-
yeti'nde bile "cemaaf"leretanınmış olan sporala-
nına da uzanmıştır: Türk sporcular "Rum takım-
lannda forma giymeleri koşuluyla" uluslararası mü-
sabakalara katılabilecekler, Rum federasyonlan-
nın çatısı altında uluslararası federasyonlara üye
olabileceklermiş.
Geç kalış asıl ekonomi alanında kendini gös-
teriyor: Rum "plan"\ kuzeyde sonsuza dek
sürecek bir çöküntü ve işsizlik olacakmış varsa-
yırnına dayanıyor. Oysa, kapılann açılması ve mal-
ların adada serbestçe dolaşımıyla bile kuzeyin
nasıl canlandığı ortada. Bir de Türkiyeli işadam-
lan bu canlılığı görüp adaya yöneldiği ve hele dış
ambargo kalktığı zaman neler olabileceğini dü-
şünün.
Bu bakımdan, "Türklere güneyde iş olanakla-
n sağlamak, üniversite diplomalannı geçerii say-
mak, kuzeyin mallannı dışsatıma sunmak" gibi ön-
lemler artık çekiciliğini yrtirmiştir.
Ama, asıl ders alması gerekenler dıştakilerdir;
yani Birleşmiş Milletler, AB ve başkalan: Hak-
sız ve temelsiz ambargoları kaldırmak ve adada-
ki iki devletli gerçeği kabullenmekten başka çı-
kar yol yoktur. Türkrye yi Avrupa'dan dışlayıp oya-
layarak Kıbrıs'ı Anadolu'dan koparmaya çalış-
makla da bir yere varlmayacağı belli olmuştur.
61 Yaş ve Akıl Bankası...
Bu ülkenin, Cumhuriyet'in temel değerleriyle yetişmiş, yıllannı
ülkesinin çağdaşlaşmasına adamış üst düzey yöneticiler, okul
müdürleri, müfettişleri, yüksek yargı organlan temsilcileri,
bakanlık görevlileri, müsteşar, müsteşar yardımcısı ve genel
müdürleri gozyaşlan içinde uğurlanıyor. En verimli yaşlannda
bu çağdaşlaşma önderlerini etkisiz duruma getirerek, boşalacak
kadrolara, sözüm ona Milli Görüşçüleri doldurarak tabanımıza
verdiğimiz sözleri tutacağız.
Prof. Dr. Türkan SAYLAN
D
evlet ya da hü-
kümetler, oldum
olası emeklilik
yaşıyla oynar, iş-
lerine geldiği gi-
bi bir üıdirir bir yükseltirler.
Bazı hükümetler, akılların-
ca, işsizliği önlemek, işsiz genç-
lere iş alanı açmaktan söz eder-
ler. Oysa nitelikli işgücü ol-
duklanndan bu genç emekli-
ler, yeniden iş edinerek iş bek-
leyenlerin yolunu bir kez daha
kapatırlar.
Bir başkası ise, dünya devlet-
lerine bakarak, böylesi genç
yaşta emeklilik, ancak popülist
bir tutumdur diyerek emeklilik
yaşını yükseltmeye kalkar, bu
kez erken emeklilikten sonra-
ki ikinci işini ayarlamış olan-
lar ya da olacaklar ortaya dö-
külür, bu tutumu haksızlık ola-
rak görürler.
Sarunm ülkemizin en büyük
hastalığı, hiçbir konuda olma-
dığı gibi, iş ve insan çalıştırma
(işlendirme=istihdam) konu-
sunda da sağlıklı, kalıcı ve ile-
riye yönelik ciddi bir ulusal
programımız ve planlamamız
olmamasıdır. Kanımca, çalı-
şan beyin ve işgücünü, erken
yaşta emekli ederek bu güçten
yararlanmaktan vazgeçmek ve
yerine yenilerini almak değil,
ülkenin her alanda kalkınması
için yeni üretim ve işlendirme
olanaklan yaratmak gerekir.
Evrensel ve akılcı kural da bu-
dur.
Bu iniş çıkışlann tozu du-
manı arasında, AJCP hüküme-
ti, toplumun tartışmasına gerek
görmeden ve Cumhurbaşka-
nı'nın geri çevirmesinin, an-
lam ve önemini değerlendir-
meden, bir kez daha, uysal par-
mak gücüne dayanarak, 61 ya-
şına gelmiş binlerce bürokratı
emekli etme karan aldı.
Bu ülkenin, Cumhuriyet'in
temel değerleriyle yetişmiş, yıl-
lannı ülkesinin çağdaşlaşması-
na adamış üst düzey yönetici-
ler, okul müdürleri, müfettişle-
ri, yüksek yargı organlan tem-
silcileri, bakanlık görevlileri,
müsteşar, müsteşar yardımcı-
sı ve genel müdürleri gözyaş-
lan içinde uğurlanıyor. Bun-
lar, akıl, deneyim ve kararülık-
la, Türkiye siyasetinin pek çok
çalkanüsım atlatarak, de\1eti,
yasalan ve ilkeleri koruma ül-
küsüyle direnmiş, her devre gö-
re bin bir soruşnırma-kovuş-
turma ve karaçalmarun üste-
sinden gelmiş, lekesiz, alnı açık
pınl pınl insanlar... Acaba ül-
kemizin. bu akıl ve birikinı gü-
cünü, bir kalemde kenara çek-
me. etkisizleştirme lüksü var
mıdır. ulusumuzu, bu insanla-
nn hizmetinden yoksun etmek-
le ne yapılmak isteniyor?
Hindistan'da gördüğüm bir
uygulamada yaşlılara, fizik gü-
cünü yitirmiş ama beyni çalı-
şıp deneyimlerini gençlere ak-
tardıklan ya da aktarmalan için
"ihtiyarlar" değıl "Akıl Banka-
sı*' deniyor ve gençler onlann
etrafından aynlmıyor, deneyim
ve birikimlerinden sonuna dek
yararlanılıyor. Biz ise. en verim-
li yaşlannda bu çağdaşlaşma
önderlerini etkisiz duruma ge-
tirerek, boşalacak kadrolara,
sözüm ona Milli Görüşçüleri
doldurarak, tabanımıza verdi-
ğimiz sözleri tutacağız. Kolay
değil bu! Meclis çoğunluğuy-
la her istenilenin yapılamaya-
cağını, en başta da, bu ülkenin
temel taşlannın oynatılamaya-
cağını anlamak gerekir.
Bir an önce, tüm ulusça dört
elle kavTanılmış ve asla ödün
veribneyecekolan Cumhuriyet
devrim ve ilkelerinin kurcalan-
masından ben durulması her-
kesin yaranna olacakür.
Geleüm, zorunlu emekli edi-
lenlerc. 'Akıl Bankası'nıoluş-
ruracak bu değerli insanlara,
dünyada ve Türkiye'de olmaz-
sa oİmaz değerler olarak yük-
selen shil toplunı örütlerinin
büyük gereksinimi var. Toplu-
mu. başta ınsan haklan ve eği-
tim olmak üzere tüm çağdaş
değerler yönünde güçlendir-
mek, bilgilendirmek ve ger-
çekleri aktarmak, kararlarm
oluşumuna katkı sağlamak
amacıyla çaba gösteren
STÖ'ler, en değerli ve verimli
dönemlerinde zorunlu emekli
edilenöl yaş kuşağıyla bütün-
leşerek kurumsallaşmalannı
gerçekleştirebüir, yurtsever ama
dünyadaki gelişim ve değişı-
mi de algılamış bir donanımla
her alanda ülke geleceğini plan-
layabilir ve siyaset dünyasma,
karar mekanizmalanna yol gös-
terici olabilirler.
Mustafa Kemal Atatürk, ola-
ğanüstü uzgörüsüyle 1933'te
Nazi Almanyası'ndan atılan
yüzlerce bilim adammı, ülke-
mize çağırarak üniversite re-
formunu ve bilimselliğin te-
mellerini atmıştı. Bugün hâlâ
onlann kurduğu, temellendir-
diği ve ürettiği bilim odaklan-
nı kullanıyoruz.
Konuyu tartıştığımızda, arka-
daşlanmız bu örneği anımsat-
tılar. Ilginç biçimde benzeşi-
yor, günümüzdeki 61 yaş ola-
yıyla. Oradan hareketle, düşü-
nüyoruz ki, en verimli çağın-
da AKP hükümeti ve Meclis ço-
ğunluğunca devlet bürokrasi-
sinden el çektirilen kadın-erkek
bu değerli insanlar, bilgi ve de-
neyim birikimlerinin konula-
nna uygun şekilde kendilerine
kucak açacak STÖ'lerde yer
alarak onlan güçlendirmeli,
kurumsallaşmalanna katkı sağ-
lamalı ve böylece "çağdaş, la-
ik, demokratik hukuk devleti-
ni ve hukuk toplumu""nu oluş-
turarak çağdaş toplumların ge-
reksindiği dengenin sağlanma-
sında etkin yer almalıdırlar.
Bir yanlışa kızar yerinirken,
aynı anda çok doğru ve geçer-
ii yeni bir ufkun açılması ne il-
ginç bir çelişki değil mi?
Çok sevdiğim bir kitap adı-
nı anımsanm böyle durumlar-
da: Kay1>eden Kazanıyor. 61 'le-
ri iktidar kaybediyor ama top-
lum kazanıyor, kazanacak. So-
runlara çözüm üretmek yaşa-
ma anlam katıyor, karamsar-
hklar umuda, coşkuya dönü-
şüyor. Artık Türkiye'nin de bir
'Akıl Bankası' var. Teşekkürler
AKP.
Babalar gibi satarlarmış!
A
KONFERANS
BAĞIMSIZ CIMHURÎYET PARTİSİ
Gn.Bfk. Prof.Dr.MÜMIAZ SOYSAL
CUMHUR \E CUMHURİYET
Petrol-İş Sendikası/Altunizade
3 Mayıs 2003 Cumartesi saat: 16.00
Ühan AZKAN Bursa
nadolu'daki ula-
sal direniş hare-
ketini engelle-
meye çalışan DamatFe-
rit Paşa Paris'te Sevr
Antlaşması'nı imzalar-
ken Osmanlı Devleti, Bi-
rinci Dünya Harbi'nin
mağluplanndanbiri idi.
Günümüzde ise o gün-
lerdeki gibi bir savaşın
mağlubu değiliz ama ik-
tidar, Batı'nm dayattığı
Sevr Antlaşması' nnı so-
nuçlannı kendi elleriyle
hazırlayan girişimlerde
bulunmaktan çekinmi-
yor. Batı, bu sefer aske-
ri baskıyla değil, içine
düşürüldüğümüz ekono-
mik çıkmazı kullanarak
önümüze Kıbns, Kürt
devleti kurulması gibi
sorunlan sürerek (Uzak
ohnayan bir gelecekte
Ermenistan sorununu
yeniden kaşıyacaklannı
düşünmek bir kehanet
ohnasa gerektir) Türk'ün
Anadolu'daki varlığını,
en azından ulusal bütün-
lüğünü ortadan kaldıra-
cak dayatmalara devam
etmektedir.
Şimdi sormak gerekir:
Bizim iktidanmız buna
karşılık ne yapıyor? Gö-
rünen odur ki Batı'nın
dayatmalanna elle tutu-
lur bir karşı koyma ser-
gilememesi bir yana,
dostlanmızın(!) ekrneği-
ne yağ sürercesine Cum-
huriyetimizin sonunu ge-
tirecek yasa tasanlannı
hazu-lama ve yürürlüğe
koyma peşindeler. tktida-
nn karşısında "kaynak
yaratma'' sorunu elbet-
te vardır. AncakEVlPnin
dayatmalanyla bu ülke-
nin onlarca rniryar dola-
nnı baûk bankalan kur-
tarmak için harcarken
ABD'den gelmesi bekle-
nen bir mirvar dolann
besabmıyapan,dahadoğ-
rusu kurtuluş umudunu
dayatmaa Baü'nın insa-
finda ara\*an bir iktidar-
dan ne beklenebilir ki?
Açıkür ki \Bpıbnakiste-
nenler Cumhuriyeti tas-
fîye programının birer
parçalandır.
Şimdiye kadar yapı-
lan özelleştirmeler han-
gi yaramıza merhem ol-
du? Küreselleşmenin
ideolojik silahı özelleş-
tirmelerle Cumhuriyeti-
mizin Istiklal Savaşı son-
rası elde ettiği ekonomik
kazanımlann simgeleri
olan büyük ve kazançlı
KİT 'lerimizi teker teker
elden çıkarmakla eko-
nomik emperyalizme
09:10
PARANIN ROTASI
Dr. Yaşar Erdinç
14:30
ODAK NOKTASI
Nilgün Akay Ertop
22:10
GÜNEŞ GÜRSELER'LE
ÇEVRE
Güneş Gürseler
23:20
LİG SAATİ EKSTRA
Mustafa İyi
snrT U R K
www.skyturk.tv
ÜNYESULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2002'4"7
Davacı T Iş Barüou A.Ş. vekilleri Av. Adem Ok, Av. Ali Özanat, Av M Salih Öz-
zorlu tarafından da-vaılar Selahittin Dikici ve aıkadaşlan aleyhine mahkememize açı-
lan Iştirak Mülkiyeti: Müşterek Mülkiyete Çevrilmesi davasının yapılan yargılaması
sırasmda verilen ara aran gereğince, bulunamayan davalı Selahittin Dikici adına üa-
nen tebligat yapılırkasaa karar verilmiştir.
Tüm aramalara «ajmen bulunamayan davalı Ömer ve Bahriye'den olma 1946 do-
ğumlu Selahittın Dinci"ye duruşma günü olan 4.6.2002 günü saat 10.30'da Ünye
Sulh Hukuk Mahkenssi duruşma salonunda hazır bulunması veya kendisıni bir vekıl-
le temsil ettirmesi, aki takdirde duruşmanın yoklugunda yapdacağı ve karar verilece-
ği hususu ılanen tefch olunur. 17.03.2003 Basın: 13797
karşı mevzilerimizi terk
ederek geri çekilmiyor
muyuz?
Kaldı ki bozulan top-
lumsal-ekonomik yapı-
mızı büsbütün bozan, da-
ha yok etmeye yönelik bu
girişimlerle iktidar, sa-
dece, o da geçici olarak
birkaç yılmı belki kur-
tarabilir ama ortada
Cumhuriyetten geriye bir
şeykalmaz. Özelleştirme
ile hükümetin kasasma
girecek birkaç milyar do-
lar; şayet satış yurtiçin-
deki büyük sermayeye
yapıhrsa ülkemizin para-
sı ülke suıırlan içinde el
değiştirmiş olur, ülke-
miz için net bir kazanç
söz konusu değildir. Sa-
tış, yabancı büyük ser-
mayeye yapıhrsa, bu "ÜW
ke\isatmak*'la eş anlam-
dadır.
"Babalar gibi satanz"
diyen bakanın rutursuz-
luğuna bakınız! Kimin
malını kime satıyorsu-
nuz? Bu yetkiyi size kim
verdi? Bu toprakları,
Atatürk' ün "Gençliğe
Hitabesi"nde kaleleri-
miz ve tersanelerimiz
olarak belirttiği büyük
iktisadi kuruluşlanmızı
sorumsuz mirasyedi gi-
bi satma hakkını nere-
den buluyorsunuz? îkti-
dara gehîıeden önce se-
çim beyanlarımızda,
"Biz ülkenıian ornıanla-
nnı, krvTİannı, Cumhu-
riyetimizin gücünü tem-
sil eden ekonomikkuru-
luşlannısatacağız, Cum-
huriyeti bölünmeye gö-
rürebilecek bir federatif
yapı kuracağız'' diye mi
çıktınız vatandaşın kar-
şısına?
Ülkemizin içine düşü-
rüldüğü bunahmdan çık-
ması için çözümler var-
dır, bunlar yazılıp çizil-
miştir, aynntılanna gir-
miyorum. Ulusakı çö-
züm yollannı üretecek
büim insanlanmız vardır.
Halkımızm çıkarlannı
koruması gereken de-
mokratik kitle örgütleri-
miz (DKÖ) vardır. Yurt-
sever aydınlarımıza,
DKÖ'müze sesleniyo-
rum: Aranızdaki ideolo-
jik uyuşmazlıklan şim-
dilik bir tarafa bu"akınız.
Gemiyi yüzdürmeye ça-
lışırken dümeni sağa ya
da sola çevirme kavgası
yapmanın bir anlamı
yoktur.
PENCERE
Deppem Yazgı Olsa Bile
DepremdeMüm YazgıDeği...
Deprem bilinçaltımızaoturmuştu; konuşur-
ken, gezerken, kahvemizi yudumlarken, ten-
cereyi ateşe sürerken, otobüste, sinemada,
toplantıda, yalnızken, topluca düşünürken
yanıtsız bir soru aklımızın bir yanına çengel-
leniyordu:
- Nereden vuracak?..
Hiç kimse bilmiyordu.
Istanbul'da deprem hesabı, hangi semtte ki-
ra ucuz, hangi semtte pahalı olmalı diye ga-
rip bir borsayı bile gizli açık beliriiyordu.
Deprem beklenmedik bir yerden vurdu...
•
Her depremin bir fay hattı vardır...
Bir de duygusal çizgisi...
Anadolu'da depremin duygusal yani, ağrt
söylemek ya da yakmakla dile gelir...
Cumhuriyet Kültürsayfalan yönetmeni Ege-
men Berköz, 196O'lı yıllann sonlanna doğru
Bingöl'de yedek subaylığını yaparken yöreyi
betimleyen dizeleryazdı:
"Ey aşk korkusu ve denizin
yokluğu. Şerafettin geçidi.
Gel ayın bazı gece çıkmayıp
resim yapıp çay içtiği
Önce seni bilirim sonra seni.
Bir kuş uçsa ben
uçmam. Kar beş metre
Gel şu yüksek dağı
sürdür ben vazgeçerim.
Tütünü ve bunıkluğu."
Ahmet Say da Berköz gibi askertiğini Bin-
göl'de yaparken yöre insanı üzerine toplum-
sal gerçekliği yansıtan öyküler yazdı...
Ama acıların sonu gelmiyor...
Bingöl ve çevresinin toprağını avcuna alıp
sıksan acı süzülür.
•
Yalnız Bingöl'de mi, ülkenin çoğu yöresin-
de, kör kör parmağım gözüne iki fotoğraf her
depremden sonra çıkar ortaya...
İki yapı..
Birbirine komşu..
Ikisi de insan marifeti..
Depremden önceki fotoğrafta iki yapı yan
yana ayakta uslu uslu dururlarken depremden
sonraki fotoğrafta durum değişir...
Biri yıkılmış..
öteki ayakta.
Belli ki yıkılan yapıda yapıyı yapan kullan-
dığı malzemeden çalmış..
ınsanlan öldürmüş..
Ah.. vah..
Yandım Allah..
Sonra?..
Enkaz altından çıkanlan genç ve yaşlı ölü-
leri ağıt yakarak, dualar okuyarak gömeriz; ara-
dan çok geçmeden her şeyi unuturuz...
Yeni bir depreme kadar!..
•
Bir ömür böyle geçti...
Unutkanlıkla sakat insan aklına yuvalanan
umutsuzluk insanı ister istemez etkiliyor; Cahit
Sıtkı'nın dörtlüğündeki duygular dört bir yan-
dan saldırıyor:
Ne yardan geçilir ne serden
Korkuyorum bu gecelerden
Bel bağladığım tepelerden
Gün doğmayabilir bir daha
Oysa çağımızda deprem yazgı olsa bile
depremde ölüm yazgı değil.
İ m z a G
a>« • •
u n u
Düşün dünyamızın
üretken ve yaşlanmayan kalemi
Server Tanilli
uzun bir aradan sonra
okurlarıyla buluşuyor
3 Mayıs 2003 Cumartesi
Saat: 14:00-16:00
KABALCI KiTABEVi
Ortabahçe Caddesi No: 22/4 Beşiktaş - istanbul (0212) 327 33 22
BİSMİL KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 195826
Bismil ilçesı Mollamıs (Şairan) Köyü'nde kain 45
ve 46 no'lu parseller, davacı Sabri Helvacıoğlu tara-
fından mahkememize açılan tespite itiraz davasının
yapılan açık yargılaması sırasmda; Davacı Sabn Hel-
vacıoğlu mirasçılan olan ve mahkememizce tüm ara-
malara rağmen adreslen tespıt edılmeyen Ferit, Hay-
nye, Refik Helvacıoğlu. Şevket Özgüray ve Şöhret
Aydın'a murislen Sabn Hehacıoğlu tarafından nizalı
parsellere bildirilen çok sayıdakı tapu kayıtlanndan,
hangisinin nizalı parsellere uyduğunu açık ve net ola-
rak bildırmelen, varsa zılyet tanıklannın isim ve ad-
reslerini liste sunmalan ve davayla ilgili delillerini
sunmalan ıçın mahkememizce davacı mırasçılanna
kesin süre verildiğinden, duruşmanın atıh bulunduğu
29.5.2003 gününe kadar bızzat mahkememize baş-
\Tirmalan veya kendılenni bir vekille temsil ederek
yukanda yazılı ara kararlannı yerine getirmedikleri
takdn-de 3402 sayılı Kadastro Yasası'nm 28/2 madde-
sı gereğınce davalannm açılmamış sayılmasına karar
venleceğı 7201 sayıh Tebligat Kanunu'nun 28 ve de-
vamı maddeleri uyarınca ılanen tebliğ olunur.
25.4.2003 Basın: 20591