05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
S4VYFA CUMHURİYET 2 MAYIS 2003 CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI IHUMTAZ SOYSAL Gerçekçilik IRUMLAR, KKTC'nin önerdiği altı noktalı planı re«ddetmişlerdi. Ciddiye alıp katkıda bulunacak- larına, bir oyundan fbaret olduğunu söylediler. En beklenmedik ve en etkili nokta, yani geçişleri ser- bestleştirme tam bir özgüvenle uygulanmaya ko- nunca şaşımruşa benziyorlar. Hele kendi insanlarının, resmi uyanlara karşın, b u karara uyduğunu ve KKTC'ye akın ettiğini gör- dCikten sonra. <3ef kalmış paketleri bu şaşkınlığın etkisiyle apartopar oluşturulmuştur. IJstelik, yanlıştır, eksiktir ve etkisiz kalmaya mahkûmdur. Gerçeklere ters ve insanları aşağılayıcı olduğu içirı de, geri tepecektir. Paket, kuzeydeki devlet gerçeğini yok sayma temeline dayandırılmak istenmiş. Hâlâ "işgal böigesi" lafı edilmekte, sözde "plan"ın KKTC'yi tanıma veya variığını kabul anlamına gelmediği söy- lenmektedir. "Tüm önlemlerin meşnıluk, ulusla- rarası hukuk veAB müktesebatı çerçevesinde uy- guJanacağı" sözünün gerisinde bu yatıyor. San- ki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin ve AB'nin KKTC'yi yok sayıcı tutumlan, sahiden meş- ru bir uluslararası hukuk çerçevesi oluşturmuş, de- vekuşu yaklaşımıyla bir yere varılabilirmiş gibi. Kıbnslı Türklerin de kendi devletlerini yok sa- yıp Rum devletine vatandaş olmaya koşacakla- nnı sanmanın şu örneğine bakınız: Onlara "Kıb- ns Cumhuriyeti vatandaşı olmak koşuluyla" Av- rupa Pariamentosu seçimlerine katılma hakkı ta- nınacakmış. Bir de Türk üye seçtirip gösteriş ol- sun diye Avrupa'ya yollarlarsa şaşmayın. Gerçekleri yok sayış, vaktiyle 1960 Cumhuri- yeti'nde bile "cemaaf"leretanınmış olan sporala- nına da uzanmıştır: Türk sporcular "Rum takım- lannda forma giymeleri koşuluyla" uluslararası mü- sabakalara katılabilecekler, Rum federasyonlan- nın çatısı altında uluslararası federasyonlara üye olabileceklermiş. Geç kalış asıl ekonomi alanında kendini gös- teriyor: Rum "plan"\ kuzeyde sonsuza dek sürecek bir çöküntü ve işsizlik olacakmış varsa- yırnına dayanıyor. Oysa, kapılann açılması ve mal- ların adada serbestçe dolaşımıyla bile kuzeyin nasıl canlandığı ortada. Bir de Türkiyeli işadam- lan bu canlılığı görüp adaya yöneldiği ve hele dış ambargo kalktığı zaman neler olabileceğini dü- şünün. Bu bakımdan, "Türklere güneyde iş olanakla- n sağlamak, üniversite diplomalannı geçerii say- mak, kuzeyin mallannı dışsatıma sunmak" gibi ön- lemler artık çekiciliğini yrtirmiştir. Ama, asıl ders alması gerekenler dıştakilerdir; yani Birleşmiş Milletler, AB ve başkalan: Hak- sız ve temelsiz ambargoları kaldırmak ve adada- ki iki devletli gerçeği kabullenmekten başka çı- kar yol yoktur. Türkrye yi Avrupa'dan dışlayıp oya- layarak Kıbrıs'ı Anadolu'dan koparmaya çalış- makla da bir yere varlmayacağı belli olmuştur. 61 Yaş ve Akıl Bankası... Bu ülkenin, Cumhuriyet'in temel değerleriyle yetişmiş, yıllannı ülkesinin çağdaşlaşmasına adamış üst düzey yöneticiler, okul müdürleri, müfettişleri, yüksek yargı organlan temsilcileri, bakanlık görevlileri, müsteşar, müsteşar yardımcısı ve genel müdürleri gozyaşlan içinde uğurlanıyor. En verimli yaşlannda bu çağdaşlaşma önderlerini etkisiz duruma getirerek, boşalacak kadrolara, sözüm ona Milli Görüşçüleri doldurarak tabanımıza verdiğimiz sözleri tutacağız. Prof. Dr. Türkan SAYLAN D evlet ya da hü- kümetler, oldum olası emeklilik yaşıyla oynar, iş- lerine geldiği gi- bi bir üıdirir bir yükseltirler. Bazı hükümetler, akılların- ca, işsizliği önlemek, işsiz genç- lere iş alanı açmaktan söz eder- ler. Oysa nitelikli işgücü ol- duklanndan bu genç emekli- ler, yeniden iş edinerek iş bek- leyenlerin yolunu bir kez daha kapatırlar. Bir başkası ise, dünya devlet- lerine bakarak, böylesi genç yaşta emeklilik, ancak popülist bir tutumdur diyerek emeklilik yaşını yükseltmeye kalkar, bu kez erken emeklilikten sonra- ki ikinci işini ayarlamış olan- lar ya da olacaklar ortaya dö- külür, bu tutumu haksızlık ola- rak görürler. Sarunm ülkemizin en büyük hastalığı, hiçbir konuda olma- dığı gibi, iş ve insan çalıştırma (işlendirme=istihdam) konu- sunda da sağlıklı, kalıcı ve ile- riye yönelik ciddi bir ulusal programımız ve planlamamız olmamasıdır. Kanımca, çalı- şan beyin ve işgücünü, erken yaşta emekli ederek bu güçten yararlanmaktan vazgeçmek ve yerine yenilerini almak değil, ülkenin her alanda kalkınması için yeni üretim ve işlendirme olanaklan yaratmak gerekir. Evrensel ve akılcı kural da bu- dur. Bu iniş çıkışlann tozu du- manı arasında, AJCP hüküme- ti, toplumun tartışmasına gerek görmeden ve Cumhurbaşka- nı'nın geri çevirmesinin, an- lam ve önemini değerlendir- meden, bir kez daha, uysal par- mak gücüne dayanarak, 61 ya- şına gelmiş binlerce bürokratı emekli etme karan aldı. Bu ülkenin, Cumhuriyet'in temel değerleriyle yetişmiş, yıl- lannı ülkesinin çağdaşlaşması- na adamış üst düzey yönetici- ler, okul müdürleri, müfettişle- ri, yüksek yargı organlan tem- silcileri, bakanlık görevlileri, müsteşar, müsteşar yardımcı- sı ve genel müdürleri gözyaş- lan içinde uğurlanıyor. Bun- lar, akıl, deneyim ve kararülık- la, Türkiye siyasetinin pek çok çalkanüsım atlatarak, de\1eti, yasalan ve ilkeleri koruma ül- küsüyle direnmiş, her devre gö- re bin bir soruşnırma-kovuş- turma ve karaçalmarun üste- sinden gelmiş, lekesiz, alnı açık pınl pınl insanlar... Acaba ül- kemizin. bu akıl ve birikinı gü- cünü, bir kalemde kenara çek- me. etkisizleştirme lüksü var mıdır. ulusumuzu, bu insanla- nn hizmetinden yoksun etmek- le ne yapılmak isteniyor? Hindistan'da gördüğüm bir uygulamada yaşlılara, fizik gü- cünü yitirmiş ama beyni çalı- şıp deneyimlerini gençlere ak- tardıklan ya da aktarmalan için "ihtiyarlar" değıl "Akıl Banka- sı*' deniyor ve gençler onlann etrafından aynlmıyor, deneyim ve birikimlerinden sonuna dek yararlanılıyor. Biz ise. en verim- li yaşlannda bu çağdaşlaşma önderlerini etkisiz duruma ge- tirerek, boşalacak kadrolara, sözüm ona Milli Görüşçüleri doldurarak, tabanımıza verdi- ğimiz sözleri tutacağız. Kolay değil bu! Meclis çoğunluğuy- la her istenilenin yapılamaya- cağını, en başta da, bu ülkenin temel taşlannın oynatılamaya- cağını anlamak gerekir. Bir an önce, tüm ulusça dört elle kavTanılmış ve asla ödün veribneyecekolan Cumhuriyet devrim ve ilkelerinin kurcalan- masından ben durulması her- kesin yaranna olacakür. Geleüm, zorunlu emekli edi- lenlerc. 'Akıl Bankası'nıoluş- ruracak bu değerli insanlara, dünyada ve Türkiye'de olmaz- sa oİmaz değerler olarak yük- selen shil toplunı örütlerinin büyük gereksinimi var. Toplu- mu. başta ınsan haklan ve eği- tim olmak üzere tüm çağdaş değerler yönünde güçlendir- mek, bilgilendirmek ve ger- çekleri aktarmak, kararlarm oluşumuna katkı sağlamak amacıyla çaba gösteren STÖ'ler, en değerli ve verimli dönemlerinde zorunlu emekli edilenöl yaş kuşağıyla bütün- leşerek kurumsallaşmalannı gerçekleştirebüir, yurtsever ama dünyadaki gelişim ve değişı- mi de algılamış bir donanımla her alanda ülke geleceğini plan- layabilir ve siyaset dünyasma, karar mekanizmalanna yol gös- terici olabilirler. Mustafa Kemal Atatürk, ola- ğanüstü uzgörüsüyle 1933'te Nazi Almanyası'ndan atılan yüzlerce bilim adammı, ülke- mize çağırarak üniversite re- formunu ve bilimselliğin te- mellerini atmıştı. Bugün hâlâ onlann kurduğu, temellendir- diği ve ürettiği bilim odaklan- nı kullanıyoruz. Konuyu tartıştığımızda, arka- daşlanmız bu örneği anımsat- tılar. Ilginç biçimde benzeşi- yor, günümüzdeki 61 yaş ola- yıyla. Oradan hareketle, düşü- nüyoruz ki, en verimli çağın- da AKP hükümeti ve Meclis ço- ğunluğunca devlet bürokrasi- sinden el çektirilen kadın-erkek bu değerli insanlar, bilgi ve de- neyim birikimlerinin konula- nna uygun şekilde kendilerine kucak açacak STÖ'lerde yer alarak onlan güçlendirmeli, kurumsallaşmalanna katkı sağ- lamalı ve böylece "çağdaş, la- ik, demokratik hukuk devleti- ni ve hukuk toplumu""nu oluş- turarak çağdaş toplumların ge- reksindiği dengenin sağlanma- sında etkin yer almalıdırlar. Bir yanlışa kızar yerinirken, aynı anda çok doğru ve geçer- ii yeni bir ufkun açılması ne il- ginç bir çelişki değil mi? Çok sevdiğim bir kitap adı- nı anımsanm böyle durumlar- da: Kay1>eden Kazanıyor. 61 'le- ri iktidar kaybediyor ama top- lum kazanıyor, kazanacak. So- runlara çözüm üretmek yaşa- ma anlam katıyor, karamsar- hklar umuda, coşkuya dönü- şüyor. Artık Türkiye'nin de bir 'Akıl Bankası' var. Teşekkürler AKP. Babalar gibi satarlarmış! A KONFERANS BAĞIMSIZ CIMHURÎYET PARTİSİ Gn.Bfk. Prof.Dr.MÜMIAZ SOYSAL CUMHUR \E CUMHURİYET Petrol-İş Sendikası/Altunizade 3 Mayıs 2003 Cumartesi saat: 16.00 Ühan AZKAN Bursa nadolu'daki ula- sal direniş hare- ketini engelle- meye çalışan DamatFe- rit Paşa Paris'te Sevr Antlaşması'nı imzalar- ken Osmanlı Devleti, Bi- rinci Dünya Harbi'nin mağluplanndanbiri idi. Günümüzde ise o gün- lerdeki gibi bir savaşın mağlubu değiliz ama ik- tidar, Batı'nm dayattığı Sevr Antlaşması' nnı so- nuçlannı kendi elleriyle hazırlayan girişimlerde bulunmaktan çekinmi- yor. Batı, bu sefer aske- ri baskıyla değil, içine düşürüldüğümüz ekono- mik çıkmazı kullanarak önümüze Kıbns, Kürt devleti kurulması gibi sorunlan sürerek (Uzak ohnayan bir gelecekte Ermenistan sorununu yeniden kaşıyacaklannı düşünmek bir kehanet ohnasa gerektir) Türk'ün Anadolu'daki varlığını, en azından ulusal bütün- lüğünü ortadan kaldıra- cak dayatmalara devam etmektedir. Şimdi sormak gerekir: Bizim iktidanmız buna karşılık ne yapıyor? Gö- rünen odur ki Batı'nın dayatmalanna elle tutu- lur bir karşı koyma ser- gilememesi bir yana, dostlanmızın(!) ekrneği- ne yağ sürercesine Cum- huriyetimizin sonunu ge- tirecek yasa tasanlannı hazu-lama ve yürürlüğe koyma peşindeler. tktida- nn karşısında "kaynak yaratma'' sorunu elbet- te vardır. AncakEVlPnin dayatmalanyla bu ülke- nin onlarca rniryar dola- nnı baûk bankalan kur- tarmak için harcarken ABD'den gelmesi bekle- nen bir mirvar dolann besabmıyapan,dahadoğ- rusu kurtuluş umudunu dayatmaa Baü'nın insa- finda ara\*an bir iktidar- dan ne beklenebilir ki? Açıkür ki \Bpıbnakiste- nenler Cumhuriyeti tas- fîye programının birer parçalandır. Şimdiye kadar yapı- lan özelleştirmeler han- gi yaramıza merhem ol- du? Küreselleşmenin ideolojik silahı özelleş- tirmelerle Cumhuriyeti- mizin Istiklal Savaşı son- rası elde ettiği ekonomik kazanımlann simgeleri olan büyük ve kazançlı KİT 'lerimizi teker teker elden çıkarmakla eko- nomik emperyalizme 09:10 PARANIN ROTASI Dr. Yaşar Erdinç 14:30 ODAK NOKTASI Nilgün Akay Ertop 22:10 GÜNEŞ GÜRSELER'LE ÇEVRE Güneş Gürseler 23:20 LİG SAATİ EKSTRA Mustafa İyi snrT U R K www.skyturk.tv ÜNYESULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2002'4"7 Davacı T Iş Barüou A.Ş. vekilleri Av. Adem Ok, Av. Ali Özanat, Av M Salih Öz- zorlu tarafından da-vaılar Selahittin Dikici ve aıkadaşlan aleyhine mahkememize açı- lan Iştirak Mülkiyeti: Müşterek Mülkiyete Çevrilmesi davasının yapılan yargılaması sırasmda verilen ara aran gereğince, bulunamayan davalı Selahittin Dikici adına üa- nen tebligat yapılırkasaa karar verilmiştir. Tüm aramalara «ajmen bulunamayan davalı Ömer ve Bahriye'den olma 1946 do- ğumlu Selahittın Dinci"ye duruşma günü olan 4.6.2002 günü saat 10.30'da Ünye Sulh Hukuk Mahkenssi duruşma salonunda hazır bulunması veya kendisıni bir vekıl- le temsil ettirmesi, aki takdirde duruşmanın yoklugunda yapdacağı ve karar verilece- ği hususu ılanen tefch olunur. 17.03.2003 Basın: 13797 karşı mevzilerimizi terk ederek geri çekilmiyor muyuz? Kaldı ki bozulan top- lumsal-ekonomik yapı- mızı büsbütün bozan, da- ha yok etmeye yönelik bu girişimlerle iktidar, sa- dece, o da geçici olarak birkaç yılmı belki kur- tarabilir ama ortada Cumhuriyetten geriye bir şeykalmaz. Özelleştirme ile hükümetin kasasma girecek birkaç milyar do- lar; şayet satış yurtiçin- deki büyük sermayeye yapıhrsa ülkemizin para- sı ülke suıırlan içinde el değiştirmiş olur, ülke- miz için net bir kazanç söz konusu değildir. Sa- tış, yabancı büyük ser- mayeye yapıhrsa, bu "ÜW ke\isatmak*'la eş anlam- dadır. "Babalar gibi satanz" diyen bakanın rutursuz- luğuna bakınız! Kimin malını kime satıyorsu- nuz? Bu yetkiyi size kim verdi? Bu toprakları, Atatürk' ün "Gençliğe Hitabesi"nde kaleleri- miz ve tersanelerimiz olarak belirttiği büyük iktisadi kuruluşlanmızı sorumsuz mirasyedi gi- bi satma hakkını nere- den buluyorsunuz? îkti- dara gehîıeden önce se- çim beyanlarımızda, "Biz ülkenıian ornıanla- nnı, krvTİannı, Cumhu- riyetimizin gücünü tem- sil eden ekonomikkuru- luşlannısatacağız, Cum- huriyeti bölünmeye gö- rürebilecek bir federatif yapı kuracağız'' diye mi çıktınız vatandaşın kar- şısına? Ülkemizin içine düşü- rüldüğü bunahmdan çık- ması için çözümler var- dır, bunlar yazılıp çizil- miştir, aynntılanna gir- miyorum. Ulusakı çö- züm yollannı üretecek büim insanlanmız vardır. Halkımızm çıkarlannı koruması gereken de- mokratik kitle örgütleri- miz (DKÖ) vardır. Yurt- sever aydınlarımıza, DKÖ'müze sesleniyo- rum: Aranızdaki ideolo- jik uyuşmazlıklan şim- dilik bir tarafa bu"akınız. Gemiyi yüzdürmeye ça- lışırken dümeni sağa ya da sola çevirme kavgası yapmanın bir anlamı yoktur. PENCERE Deppem Yazgı Olsa Bile DepremdeMüm YazgıDeği... Deprem bilinçaltımızaoturmuştu; konuşur- ken, gezerken, kahvemizi yudumlarken, ten- cereyi ateşe sürerken, otobüste, sinemada, toplantıda, yalnızken, topluca düşünürken yanıtsız bir soru aklımızın bir yanına çengel- leniyordu: - Nereden vuracak?.. Hiç kimse bilmiyordu. Istanbul'da deprem hesabı, hangi semtte ki- ra ucuz, hangi semtte pahalı olmalı diye ga- rip bir borsayı bile gizli açık beliriiyordu. Deprem beklenmedik bir yerden vurdu... • Her depremin bir fay hattı vardır... Bir de duygusal çizgisi... Anadolu'da depremin duygusal yani, ağrt söylemek ya da yakmakla dile gelir... Cumhuriyet Kültürsayfalan yönetmeni Ege- men Berköz, 196O'lı yıllann sonlanna doğru Bingöl'de yedek subaylığını yaparken yöreyi betimleyen dizeleryazdı: "Ey aşk korkusu ve denizin yokluğu. Şerafettin geçidi. Gel ayın bazı gece çıkmayıp resim yapıp çay içtiği Önce seni bilirim sonra seni. Bir kuş uçsa ben uçmam. Kar beş metre Gel şu yüksek dağı sürdür ben vazgeçerim. Tütünü ve bunıkluğu." Ahmet Say da Berköz gibi askertiğini Bin- göl'de yaparken yöre insanı üzerine toplum- sal gerçekliği yansıtan öyküler yazdı... Ama acıların sonu gelmiyor... Bingöl ve çevresinin toprağını avcuna alıp sıksan acı süzülür. • Yalnız Bingöl'de mi, ülkenin çoğu yöresin- de, kör kör parmağım gözüne iki fotoğraf her depremden sonra çıkar ortaya... İki yapı.. Birbirine komşu.. Ikisi de insan marifeti.. Depremden önceki fotoğrafta iki yapı yan yana ayakta uslu uslu dururlarken depremden sonraki fotoğrafta durum değişir... Biri yıkılmış.. öteki ayakta. Belli ki yıkılan yapıda yapıyı yapan kullan- dığı malzemeden çalmış.. ınsanlan öldürmüş.. Ah.. vah.. Yandım Allah.. Sonra?.. Enkaz altından çıkanlan genç ve yaşlı ölü- leri ağıt yakarak, dualar okuyarak gömeriz; ara- dan çok geçmeden her şeyi unuturuz... Yeni bir depreme kadar!.. • Bir ömür böyle geçti... Unutkanlıkla sakat insan aklına yuvalanan umutsuzluk insanı ister istemez etkiliyor; Cahit Sıtkı'nın dörtlüğündeki duygular dört bir yan- dan saldırıyor: Ne yardan geçilir ne serden Korkuyorum bu gecelerden Bel bağladığım tepelerden Gün doğmayabilir bir daha Oysa çağımızda deprem yazgı olsa bile depremde ölüm yazgı değil. İ m z a G a>« • • u n u Düşün dünyamızın üretken ve yaşlanmayan kalemi Server Tanilli uzun bir aradan sonra okurlarıyla buluşuyor 3 Mayıs 2003 Cumartesi Saat: 14:00-16:00 KABALCI KiTABEVi Ortabahçe Caddesi No: 22/4 Beşiktaş - istanbul (0212) 327 33 22 BİSMİL KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 195826 Bismil ilçesı Mollamıs (Şairan) Köyü'nde kain 45 ve 46 no'lu parseller, davacı Sabri Helvacıoğlu tara- fından mahkememize açılan tespite itiraz davasının yapılan açık yargılaması sırasmda; Davacı Sabn Hel- vacıoğlu mirasçılan olan ve mahkememizce tüm ara- malara rağmen adreslen tespıt edılmeyen Ferit, Hay- nye, Refik Helvacıoğlu. Şevket Özgüray ve Şöhret Aydın'a murislen Sabn Hehacıoğlu tarafından nizalı parsellere bildirilen çok sayıdakı tapu kayıtlanndan, hangisinin nizalı parsellere uyduğunu açık ve net ola- rak bildırmelen, varsa zılyet tanıklannın isim ve ad- reslerini liste sunmalan ve davayla ilgili delillerini sunmalan ıçın mahkememizce davacı mırasçılanna kesin süre verildiğinden, duruşmanın atıh bulunduğu 29.5.2003 gününe kadar bızzat mahkememize baş- \Tirmalan veya kendılenni bir vekille temsil ederek yukanda yazılı ara kararlannı yerine getirmedikleri takdn-de 3402 sayılı Kadastro Yasası'nm 28/2 madde- sı gereğınce davalannm açılmamış sayılmasına karar venleceğı 7201 sayıh Tebligat Kanunu'nun 28 ve de- vamı maddeleri uyarınca ılanen tebliğ olunur. 25.4.2003 Basın: 20591
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle