30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 MART 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA J\_ U L i J. U M\ kurtur(5 cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SLTNAY AKIN Biz bowling oyunculan...~W *y Eylül saldınsını ger- m m çekleştirenler, kendi- m m lerine göre günahkâr, -A- - * - dinsiz saydıkları in- sanları öldüraıek amacmdaydılar. Bowling oyunundaki kukalar gibi, Dünya Ticaret Merkezi'nin ıkiz ku- lelerinin devrilişi, yüzyıllar sonra da izlenecek görüntüler olarak geç- ti tarihe. Bu saldın. 1840 yılından sonra, dinsizlerin aynı yerde ikinci kez hedef alınmasıdır! 184O"ta ne mi oldu0 Dünya Tica- ret Merkezi'nin ikiz kulelerinin bu- lunduğu New York'un Manhattan semtinde Amerika'nın ilk bowling salonu açıldı. Ne ilgisi var, deme- yin!?. Bovvling, MS 400 yılında, Almanya'daki kiliselerin bahçele- rinde oynanmaya başlanan "dinsiz öldürme oyunu"ndan başka bir şey degildir. Bu törenlerde atıcı, bir kuka devirirse, yani bir dinsiz öldü- rürse ziyafetle ödüllendirilmektey- di. Her başanlı atış, günahm bağış- landığı anlamına geliyordu. Yok eğer, top hedefini bulmazsa, atıcı, inancını biraz daha güçlendirmek için kiliseye girip dua ediyordu. Dürüstlüğün temsilcisl kuka Bowling oyunu hakkındaki ilk bilgiler MÖ 5200 yılına kadar uza- nır. Mısır'da yapılan bir kazı sıra- sında, bir çocuk mezanndan çıkan taş top ve dokuz kuka arkeologla- rın aklına bowling oyununu getirir. Ama Mısır"da bu oyunun hangi amaçla oynandığı hakkında bir bil- giye sahip olunamaz. Amerika'ya ise Alman göçmenlertarafından ta- şmdığı bilinen bowling, ailelerin hafta sonu oynadıklan bir oyun ola- rak tüm kıtaya yayılır. Manhattan'da açılan ilk bowling salonunda oyunculann devirmeye çahştığı kuka sayısı dokuzdur. Ki- mi kaynaklar, kuka sayısının dokuz olmasına Martin Luther'in karar verdiğini yazarlar. Luther'in, Mı- sır'daki bir çocuk mezarında dokuz kuka bulunduğundan habersiz ol- duğunu düşünecek olursak, bovv- ling oyununun sırlanndan biriyle daha karşı karşıya olduğumuz an- laşılır. Bu sırn çözecek olan el- bette matematiktir. Her bir kena- n üçer kukadan oluşan bir karede toplam sekiz kuka vardır. Ortaya da bir kuka koyarsanız, Mısırlı çocuk- la Martin Luther'i buluştururs u- nuz! Amerika'da kısa sürede çoğalan bovvling salonlan, zaman geçtikçe günahkârlann toplanma yerine dö- nüşür. Katıller, kaçakçılar, hırsız- lar bu salonlarda bir araya gelmek- te, bowiing oyununu bir kumara çe- virerek para kazanmaktadır. Birer batakhane haline gelen bowling sa- lonlanna karşı yeni bir salon açılır Connecticut eyaletinde. Bu salonun ötekilerden farkı yalnızca, oyunun dokuz değil, on kukayla oynan- ARİF DAMAR masıdır. Aradaki bir kuka doğrulu- gun, dürüstlüğün temsilcisi olarak dikilır, kendisıni ve arkadaşlannı devirmeye gelen topun karşısına. Yuvarlanan başlar... Hitler'in savaşa gönderdiği sa- yısız Alman gencınden biri de VVolfgang Borchert'tır. Rus cep- hesine gönderilen genç adam, fa- şizm karşıtı düşüncelerinden dola- yı tutuklanır. Savaş sonrasında Borchert, tiyatro oyunlan. şiir ve öykü kitaplan yazar. Hem de tüm bunlan iki yıla sığdınr! 1947 yı- lında, 26 yaşında ölen Borc- hert'ten geriye kalan şiirlerden bi- ri de şudur: Biz bowling oyunculan Ama gülleler de biziz Devrilen kukalar da Ve gümbür gümbür öten Oyun yeri, yüreklerimiz. Alman yazann, siperin içinde sa- vaşan iki askeri anlattığı öyküsün- de de anıhr bovvling oyunu: "İki adam pek çok aydan beri çukur- daydı. Çok başlar dağıtmışlardı. Ve hep de hiç tanınıadıkları in- sanlann başları. Kendilerine bir şeycik yapmamış olanların ve dil- lerini bile bilmedikJerinin. Ama biri bulmuştu işte dakikada alt- mıştan çok atış yapan tüfeği. Ve biri de ateş etmelerini buyurmuş- tu. Giderek iki adamın dağıttığı başlar bir çoğalmıştı ki, üst üste konsalar bir büyük tepe oluştu- rabilirdi. Ve iki adam uyur uyu- maz yuvarlanmaya başlıyordu başlar. Bir bovvling oyunundaki gibi. Hafiften gümbürdeyerek..." Insanlann savaşlarda kukalar gi- bi devrilmesıne karşı olan Wolf- gang Borchert, bir başka öyküsün- de de şöyle değerlendirir kadınlan: "Yazın yatakJarı ve kanlan kay- nayan sarışın kızların ruhlan her zaman geniş kalçalı olur diye bir şey söylenemez. Ruhlan saftır ve bir çocuk oyuncağı gibi kırılgan- dır kiminin; ve büyükJer göz açıp kapamadan bu oyuncağı par- maklarının arasında ezip atar- lar." Yaşamı ayafla kaldırmak... IstanbuFda ilk salonun 1990 yı- lında açılmasından önce, çocukla- nn oynadığı bir oyundu bovvling. Çünkü, ülkemize bu oyunun önce oyuncağı, sonra kendi gelmiştir. Büyüklerin gideceği bir bovvling salonunun olmadığı yıllarda, ço- cuklar odalannda, annelerinin ya da babalannın aldığı plastikten ya- pılmış kukalan deviriyorlardı. ikinci Dünya Savaşı öncesinde, çocuklan da göriirüz bovvling sa- lonlannda. Ama onlar, oynamak yerine kukalann yanında durmak- taydılar. Görevleri, devrilen kuka- lan dizmekti. 1946 yılında, otoma- tik dizme makinesi yapılana kadar kukalar, "pinboy" adlı çocuklarta- rafından hazırlanırdı yeni bir arışa. Çocuklar, dizdikleri kukalann üs- tünde bulunan sıraya oturduklann- da, ayaklannın altından geçiyordu atılan toplar... Her şey, savaş günlerinde olduğu gibiydi yani... Büyükler, kazanmak hırsıyla atış yaparken, küçük ayaklann altında devriliyordu yaşam... Ve çocuklara her seferinde, yıkı- lanları yapmak, yaşamı yeniden ayağa kaldırmak düşüyordu! Mart ayı dergilerinden: Adam Sanat, Ağır Ol Bay Düzyazı (Bahar sa- yısı). Akatalpa. Av, Ago- ra, Berfın Bahar, Dize, E, Edebiyat ve Eleştiri, Eski, Sanat ve Hayat, Var- lık'ta yer alan şiirleri okudum, inceledim. Hüseyin Haydar'ın E dergisinde yayımlanan "Doğu Tabletle- ri" başlıklı, dokuz bölümden (Tablet'ten) oluşan şiıri- ni "Ayın Şiiri" olarak değerlendirdim. Hüseyin Haydar, özellikle "İkinci Tablet, Leylâ" ve "Üçüncü Tablet, Ey Kuş" bölümlerini en güzel ve şi- irsel bulduğum bu uzun şi- irinde, ABD'nın öncülüğün- de Irak'a, Irak halklanna karşı yürütülen ve bütün dünya uluslannın lanetledi- ği acımasız saldınnın trajik acılanm, şiirselliği hiç göz ardı etmeden, o topraklann en eski kültür ve söylence- lerine göndermeler yaparak büyük bir ustalıkla dile ge- tiriyor. Güncel konular üzerine kalıcı bir şiir yazabil- mek çok çetin bir iştir. Hüseyin Haydar bu güç ve çe- tın işi başarmanın güzel bir örneğini veriyor. Çok kü- çük bir azınlığın dışında, bütün dünya insanlannın pay- laştığı duyarhğı yansıtıyor. Kendisinı kutluyorum. HAYDAR Günümüz şairlerinden Hüseyin Haydar 1956'da Trabzon'da doğdu. tlk ve ortaöğ- renimini Trabzon ve Erzurum'da tamamla- yan şairin şiirleri, Sanat ve Toplum, So- mut, Tiirk Dili, Yazko-Edebiyat, MilJiyet Sanat dergilerinde yayımlandı. De ve Yazko yayınevlerinde çalışan şair bir dönem Cumhuriyet gazetesinde düzelt- menlik, reklam şirketlerinde de nıetin ya- zarlığı yaptı. 'Acı Türkücü' adlı kitabıyla 1981 Aka- demi Kitabevi Şiir Ödülü'nü alan Hay- dar" ın yayımlanan diğer yapıtlanysa 'Ka- ra Şarkılar', 'Yıldız Tutulması' ve 'Su- dan Gövde' DOĞU TABLETLERİ İkinci Tablet, Leylâ Eski havaları söyler ana, odaları dolanır da, Benlerini arar ellerim dolunayın yanağında. Babil Kulesi'nin yıldızlarını da vurdular, demin, Meğer gözlerinmiş Leylâ, içi bal dolu gözlerin. Boş bahçelerde rüzgâr, Leylâ Leylâ, diye ağlar. Issız yollarda rüzgâr Leylâ şarkısını söyler. Diyorlar, bir mektup yaz Esenlik Evi'nin kızına, Diyorum baksanıza, kapatmış kapısını, penceresini. Diyorlar ki Humbaba bağlarını yedi, ırmaklarını içti, Diyorlar ki yedibin yıllık şarap küplerini kırdı. Meğer kanınmış Leylâ, Bağdat toprağına akan. Ah Leylâ, çakıyla kazıyan bendim duvanna: Benimsin Leylâ! Sen benimsin! Leylâ benim! Soran olursa, gitti deyin, karanlık bir havada, Ama, dönecek mutlaka, alnında çobanyıldızıyla, Leylâ mutlaka! Üçüncü Tablet, Ey Kuş Ey Kuş! Ey Kuş! Dünyanın etrafında dönen, Ağzı büyülü kuş, sevgililer ne umar senden? Sevgililer ne bekler, kendi aşk dertlerinden? Ay vurmuş bahçe gibi uyuyamaz acı çeken, Başkalanndan farklı, ağlamaz ama gülmez de. Haydi aç, kuşlu yatak örtülerinin sırrını güneşe. Ya tayr! ya tayr! Dünyanın etrafında dönen, Tayyâreler ölüm pulları serpiyor şehrimize, Gelinin başına saçılan gümüş paralar gibi. Sevgililer ne haldeler, diye sorarlarsa, söyle, Yırtıcı güvercinler yapıyoruz onlardan... Ey dünyanın etrafında dönen ağzı büyülü kuş. Tüylerinin ağırlığı kadardır düşmanın ağırlığı da! Bizim kaygımız da! HÜSEYİN HAYDAR Leylâ: Arapça, çok karanlık gece. Humbaba: Gılgamış 'ın Enkidu 'yla birlikte öldürdüğü canavar. Çobanyıldızı: Yön gösteren vıldız. Venüs. Güzellik simgesi. Ezilen ulusların kurtuluş simgesi. Tayr: Arapça, kuş. TYS BAKIRKOY ŞUBESÎ AÇILDI Onur ödülü alan yazarlar Bakırköv Belediye Başkanı ile birlikte. Ispirtohane'de tanışma akşamı SELCEN AKSEL 25 Mart Perşembe akşamı, Ba- kırköy Beledıyesi'nin Ataköy'de- ki Ispirtohane Kültür Merke- zi'nde düşün ve yazın dünyamız- dan birçok isim bir araya gelmiş- ti. Buluşmanın nedeni, Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) Ba- kırköy Şubesi'nin açılış ve 'ta- nışma gecesi'ydi. Muhsine Helimoğlu Yavuz, Nail Güreli, Sadık Gürbüz, BA- SAD Başkanı Üstün Asutay, TYS Genel Başkanı Cengiz Bek- taş, İkinci Başkan Aydın Hati- poğlu, Genel Sekreter Gülsüm Cengiz, TYS üyeleriyle Bakır- köylü sanatçı ve sanatseverlerin yani sıra, gecenin onur konuklan Oktay Akbal, Şükran Kurda- kul, Mehmet Başaran, İsmet Zeki Eyuboğlu, Afşar Timuçin de oradaydı. Gece, TYS Bakırköy Şubesı Gırışım Kurulu Başkanı Mine Ergenin konuşmasıyla açıldı. Ergen'in çağnsıyla 'tüm dünyanın düşün, bilim ve yazın insanları için bir dakikalık say- gı duruşu'nda bulunulmasının ardından, TYS Başkanı Cengiz Bektaş söz aldı. "İnsan, insanla insanlaşır... Kültürün emekçi- leri yazarlar, sanatçıiardu. Dü- şünce özgürlüğünün, yaratma özgürlüğünün olmazsa olmaz koşulu oluşu da bundandır. TYS'nin 1974 yılında dernek değil de sendika olarak kurul- masının nedeni de, bu sorumlu- luğu en etkili biçimde yerine ge- tirmek içindir" diye konuşan Bektaş, Bakırköy şubesine destek veren Bakırköy Belediye Başka- nı Ahmet Bahadırh'ya, Saim Bugay'ın tasanmı 'Aziz Nesin' heykelciğini sundu. Bahadırlı da, encümen üyesi arkadaşlan ve Be- lediye çalışanlanyla birlikte ver- dikleri desteği sürdüreceklerini, heykelciği tüm arkadaşlan adına aldığını söyledi. Gecede, Oktay Akbal, Muaz- zez flmiye Çığ, Mehmet Başa- ran, İsmet Zeki Eyuboğlu, Şük- ran Kurdakul ve Afşar Timu- çin kendilerine sunulan ödülleri Bahadırlı'nın elinden aldıktan sonra birer konuşma yaptılar. Sağlık nedeniyle gelemeyen Ve- dat Günyol'un ödülünü Egemen Berköz, F. H. Dağlarca'nın ödü- lünüyse Cengiz Bektaş alıp ileti- lenni okudular. Gece, Erşad Ba- girov'un yönettiği Bakırköy Be- lediyesi Oda Orkestrası'nınklasik müzik dinletisi ve kokteylle sona erdi. ESINTÎLER ZEYNEP ORAL Öldüperek Kurtarmak... Sözcüklertüm anlamlarını mı yitirdi, yoksa ba- na mı öyle geliyor? ABD ve Ingiliz silahlı kuvvetleri Irak halkını "kur- tarmak" için Irak'ı "işgal"e girişti. Elbet kendile- rine "işgal ordusu" demediler. "Kurtarma ordu- su" dediler. Asker sivil demeden öldüre öldüre, "kurtanyor- lar". Teslim aldıkları askerleri "kurtarmaları" yetme- di, Bağdat'taki Pazar yerinde yiyecek derdine düşmüş kadın ve çocuklan da "kurtardılar". Irak'ın belli başlı kentlerinı bombalarken aslın- da bu kentleri "yıkmıyohardı". Bunun adı "yeni- den yapılandırmak"t\. Ama gelin görün, ileriye dö- nük bu "yeniden yapılanma" işleminde, küçük ortak Ingiltere fena bozuldu, çünkü belli başlı iha- leler için hep Amerikan şirketleri yanşıyordu. "Yık- mak" ile "yapmak" sözcükleri yer değiştirdi. Harekâtın adını "Şok ve Dehşet" koydular. Şo- ka girmesi ve dehşete düşmesi gereken Iraklılar- dı herhalde... Gelgelelim, ilk şoku, çiçeklerle kar- şılanmadıklarını gören Amerikan askerleri, deh- şeti yaşayan ise tüm dünya oldu. Bombalarınaisim koydular: "Akıllıbomba"de- diler... Bu ne biçim "akıl"d\r ki, hedefini şaşırıp "yanlışlıkla"Türkiye'ye, Iran'a ve Surıye'ye düşer oldu bu aptal bombalar... En olmayacak adlandırma ise "Dost ateşi"... ABD askerleri yanlışlıkla 18 ingiliz askerini öldür- dü. Daha sonra da yine ABD askerleri yanlışlıkla ABD askerieriyle çatışmaya girdi ve 37'sini yara- ladı. VeAmerikalılarbuna"dosf ateşi" dediler. Bu ne biçim "dost" ki, vurur, yaralar, öldürür... Bu sözcükleri Türkçe ya da dilediğiniz dilde, In- gilizce, Ispanyolca, Japonca, Çince, Rusçasöy- leyin, taşımaları gereken hiç ama hiçbir anlam taşımadıklarını ya da tam tersini ifade ettiklerini göreceksiniz. Haksız mıyım, sözcükler anlamlarını mı yitirdi, yoksa bana mı öyle geliyor diye sormakta? • • • İki pazar önce size verdiğim "bilgi fesf;"nin gör- düğü ilgi üzerine, bu pazar da bir başkası... Aşağıda, tarihçi William Blum'un hazırladığı bir liste var. 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana ABD'nin bombaladığı ülkelerin listesi... Bilin ba- kalım bunun hangisinde ya da hangilerinde, bom- balamanın doğrudan sonucu olarak insan hakla- nna saygılı, demokratik bir hükümet kuruldu? Çin-1945-46 Kore-1950-53 Çin-1950-53 Guatemala-1954 Endonezya -1958 Küba-1959-60 Guatemala -1960 Kongo -1964 Peru-1965 Laos -1964-73 Vietnam-1961-73 Kamboçya-1969-70 Guatemala -1967-69 Granada -1983 Libya-1986. EISalvador-1980'ler Nikaragua - 1980'ler Panama - 1989 Irak-1991-99 Sudan -1998 Yugoslavya-1999 Afganistan - 2001 Evet, bilin bakalım bunların hangisinde ya da hangilerinde, bombalamanın doğrudan sonucu olarak insan haklarına saygılı, demokratik bir hü- kümet kuruldu? Şimdi Irak'ın yeniden bombalanma "gerekçe- si", böyle açıklanıyor da... e-posta: zeynep(« zeyneporal.com Faks:0212 25716 50 YTÜ tiyatroda birinci seçildi • Kültür Servisi - Maltepe Cniversitesi tarafından düzenlenen 'Üniversitelerarası 1. Tiyatro Şenliği ve Yanşması'nı Yıldız Teknik Üniversitesi 'Sevgi Paylaştıkça Coğalır' adlı oyunuyla kazandı. 24-27 Mart tarihleri arasında Marmara Eğitim Köyü'nde yapılan şenliğe 9 üniversite kahldı. En iyi ikinci oyun ödülünü Bahçeşehir Üniversitesi'nin sergilediği 'Lüküs Hayat'; üçüncülüğüyse 'Ölüler Konuşmak Isterler' adlı oyunuyla Galatasaray Üniversitesi kazandı. Tiyatro yanşmasında en iyi yönetmen dalında Mahir Ulaş (YTÜ), en iyi kadın oyuncu dalında Gözde Atakan (Bahçeşehir Üni.), en iyi erkek oyuncu dalında Aydın Büyükhelvacı (YTU), en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Gülüm Baltacıgil (Bilgi Üni.), en iyi yardımcı erkek oyuncu dalında Hakan Yüzer (Maltepe Üni.) birincilik ödülünü kazandılar. Üniversiteli tiyatroculara ödüllerini Maltepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Razbonyalı ile Üniversite Mütevelli Heyet Başkanı Ali Doğan Ünlü verdiler. Törende, Türk tiyatrosuna büyük hizmetler veren sanatçı Haldun Dormen'e de şükran plaketi sunuldu. BUGÜN • ANKARA OPERET SAHNESt'nde 11.00'de Devlet Opera ve Balesi'nin 'Peter ve Kurt Operada' adlı çocuk oyunu. (0 312 468 54 54) • SALÎH ZEKİ KOLAT KÜLTÜREVt'nde 14.30'da Tanseli PoUkar'ın 'Korku ve Gerilim Yazınında Mekânlar' konulu konferans. (0 216 449 18 84) • BEKSAV'da 'Godard Filmleri' kapsamuıda 15.00'te 'Aşka Övgü', 17.00'de 'Jandarmalar', 19.00'da 'Alphaville' filmlerinin gösterimi. (0 216 349 91 55) • BİLGt ÜNtVERSlTESt KUŞTEPE KAMPUSU'nda 14.00'te Orhan Oğuz'un 'Dönersen Islık Çal' filminin gösterimi. (0 212 293 5010) • AKM SİNEMA SALONU'nda 13.00, 15.30 ve 19.00'da Cafer Pinahi'nin 'Daire' filminin gösterimi. (0 212 251 56 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle