Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SBAYFA CUMHURİYET 30 MART 2003 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
EmekliKoramiral Atilla Kıyat'la Irak'ayapılan saldırı ve uygulanan stratejileri konuştuk
S Û Y L E Ş I : LEYLA TAVŞANOĞLU
leyla.tavsanoglu(2 cumhuriyetcom.tr
AJBD ordulan büyük bir hızla Irak 'ta ilerliyor. Bu arada da kadın, çocuk
demeden sivil halhn üzerine bomba yağdmyor. Öyle anlaşılıyor ki Irak 'ta
yeni bir oîuşum yaratmayı kafasına koymuş. Ihtiyacı olan petrolü de Kerkük
ve Musulpetrollerinden karşılayacak. Sonra da en az çeyrekyûzyıl bölgeden
çıkmayacak. Yani bir anlamda ABD 'yle Güneydoğu sınınmızda komşuculuk
oynayacağız. Artık Bulgarlar ve Yunanlardan sonra Amerikalılara da "Ne
haber komşu? " diyeceğiz. Öteyandan, 3 Kasım seçimleri öncesi hükümet
olabilmek için Washington da dökmedik dil bırakmayan bizim AKP 'lüerden
nedense tısyok. Savaştapolitika belirlemeyi sivil otoriteyerine asker
üstlendi. Başbakan yerine Genelkurmay Başkam Orgeneral Hilmi Özkök
hedefleri ve olması gerekenleri sıraladı. Bütün bu karışık ortamı emekli
KoramiralAtilla Kıyat la konuştum. Atilla Paşa, sivil otoritenin
sorumluluğunu üstlenmekten kaçındığını söyleyerek eleştirirken
televizyonlarda "mantargibi türeyen" ve insanlann kafalannı ivice
kanştıran, sözüm ona strateji uzmanlanna da demediğini bırakmadı.
Konuşmamız sırasında, iki yıl kadar önce ABD 'nin Afganistan harekâu
sırasındayaptığımı: bir konuşmada bana, "Şimdi sırada Irak var " dediğini
de sözlerinin üstüne basa basa anımsattı.
ABD Türkiye yikullandı- Bu Irak Savaşı ne biçim bir savaş? Ayrıca
da Türkiye ne kadar bu savaşın içindeya da dı-
şında?
- Artık 21. yüzyılda savaşlar hep böyie oluyor.
Gördüğünüz gibi davul zurnayla geliyor. Sizinle
Afganistan harekâtı sırasında da bir konuşma yap-
mıştık. O konuşmamızda ben, "Sıra Irak'ta" de-
miştim.
Yani, bir yıl önce de bu savaş belliydi. Bagıra
bağıra geldi. Hatta birkaç gün öncesinden de han-
gi gün çıkacağı belli oldu. Savaşan taraflar ara-
sında kıyas kabul etmeyecek muazzam bir fark-
lılıgın olması da savaşı bu hale getiriyor. Bu da
teknolojik, ekonomik güç, her iki taraf arasında-
ki eğitim farklıhğı, bir de iki ülkenin dünyadaki
siyasi ağırlıklannın yine kıyas kabul etmeyecek
noktada olması.
Türkiye savaşın neresinde, derseniz... Türkiye
savaşın neresinde olacak, sorusunu o sözünü et-
tiğim söyleşiden ben soruyoruz. Biz her konuda
olduğu gibi bunda da bu bir yıhn hiç geçmeyece-
ğini sandık. Böyle bir savaşın çıkacağının ciddi-
Ieşmesiyse hemen hemen eylül ayında oldu. Ama
biz Türkiye olarak yine bu altı ayın hiç geçmeye-
ceğini sandık. Ve, Türkiye'nin savaşın neresinde
olduğu sorusunu savaş çıktıktan sonra da, tezke-
relerin TBMM'ye gittiği sırada da sorduk.
"Neresinde olmanın dışında niçin olacakür ve
olduğu takdirde de Türkiye'nin hedefi,savaşın so-
nundaki beklentisi nedir" sorusu da çeşitli plat-
formlarda soruldu. Ama hiçbir cevap alınamadı.
- Sizce neden bu sorulann cevabı alınamadı?
- îki nedenden olabilir, diye düşünüyorum. Bi-
rinci neden, birtürlü kurtulamadığımız 1990 ön-
cesi kafasıyla acaba gizlilik mi? Bu, 1990 önce-
si kafası olmasına karşın tercih edilebilir nedenim-
di. tkinci nedense bilmemezlik. Yani, ülkeyi yö-
netenlerin de Türkiye'nin bu savaşın neresinde ol-
ması gerektiğini, niçin bu savaşın içinde olması
lazım geldiğini ve bu savaşın sonunda hedefin ne
olduğunu bilmemeleri... Tabii, bu bilmemezliğin
beraberinde getirdiği kararsızlık, sorumluluk al-
maktan kaçmmak, ikinci neden olabilir.
Savaşın neresindeylz?
- Sizce bu bilmemezlik bilinçlimiyoksa bilinç-
siz mi? Yani daha açık söylemek gerekirse, şu
anda hükümette olan insanlann seçimler ön-
cesi fVashington 'a gidip oradan icazet aldıkla-
rtnda IrakSavaşı da dahil, oralarda birtaktm söz-
ler verdiklerini fterkes biliyor. Bunlar açıkça
yazıldı, çizildL Aynca ABD Dışişleri Bakanı Co-
lin PaweUbir konuşmasında, "Erdoğan Washin-
ton 'da Başkan Bush 'a verdiği sözlerle kendini
bağlamıştır" bile dedL.
- Bence bu iş bunlann hükümete gelmesiyle
birlikte değil, daha önce başladı. Yanılmıyorsam
eylül. ekim aylanydı. ABD Savunma Bakanı Do-
nald Rumsfeld Türkiye'ye geldi. Ikili görüşme-
ler yaptı. O sırada bunlar daha hükümette değil-
lerdi. Sonra, çift şapkalı olan, hem Amerikan,
hem Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı olan
şahıs geldi. Şu anda Irak harekâtını yöneten or-
general geldi. Hatta siyasi bir kararlılık, belki de
direktif olmadan Türk ve Amerikan sivil, asker
bürokratlan arasında bir koordinasyon başladı.
Böyle bir savaşın içinde birlikte olduklan takdir-
de nasıl hareket edeceklerinin planlan yapılma-
ya başlandı. Sonra da hepimizi derinden yarala-
yan, ne yazık ki cana karşı para pazarlığına kadar
bu iş götürüldü. Daha sonra şimdiki hükümet iş-
başma geldi. Sayın Tayyç Erdoğan, ülke içinde
henüz kazanamadığı meşruiyetini ülke dışında
kazanmak üzere turlara çıktı. O turlardan birisi de
tabii ki Washington'aydı. Tahmin ediyorum ki
Sayın Tayyip Erdoğan orada ABD 'ye bu harekât-
la ilgili her türlü desteği Türkiye'nin vereceği sö-
zünü de verdi.
- 1yi de sonradan niye caydı, sizce?
- Türk demokrasisinde ülkenin hem hayati önem
taşıyan, hem de devamlılık arz etmesi gereken
politikalannı, ikridarlann muhalefetlepaylaşma-
lan kültürü yok. Bu kültür yokken bir önceki hü-
kümerin başbakam (Ecevft) AKP'yi ve Sayın Tay-
yip Erdoğan'ı rejim için tehlike gördüğünü açık
açık her yerde söylerken tabii ki hükümet rejim
için tehlike gördüğü kişiyle Türkiye'nin milli po-
lirikalannı paylaşmaz. Bu son derece doğaldır.
Dolayısıyla, hükümet olduklannda bilmedikle-
ri şey sadece Irak değildi. Bence bunlar Kıbns'ı
da, ÂB ilişkilerini de, ABD'yle ilişkileri de bil-
miyorlardı. Işte o zaman da çark ne yazık ki ter-
sine dönmeye başladı. Oysa iktidarsanız, hükü-
metseniz direktifi siz vereceksiniz; siz ana poli-
rikayı saptayacaksınız. Oysa siz bunlardan haber-
siz hükümet olduğunuz için bu sefer bürokratlar
ana politikayı size anlattılar. Yaşanan kararsızlık
da bence ondan kaynaklandı.
- Yani Türk Silahlı Kuvvetleri Irak Harekâ-
tı 'ndayer alma konusunda işin içinden sıyrılıp
topu hep hükümete mi attı?
- Evet. Hükümetin kararsızlığından da şikâyet-
çi oldular. Bu karann siyasi olduğunu ve bir an
önce de bu karann siyasiler tarafından verilmesi
gerektiğini de söylediler. Sonra, savaşın başlan-
gıcının üzerinden bir hafta kadar bir süre geçti.
Biz ise savaş başlamış olmasma karşın, "Bu sa-
vaşm neresindeyiz" sorusunu sormaya başladık.
- Ne olup bittiği de iyice kanştınldı, hiçbir şey
anlaşılmadı, değil mi?
- Bence, Sayın Genelkurmay Başkam Orgene-
ral Hilmi Özkök geçen günkü açıklamasını yapa-
rak her şeyi netleştirdi. Biz bu açıklamayla bu sa-
vaşın neresinde vanz, neresinde yokuz, öğrendik.
Ben bu açıklamanın gerekli ve dogru olduğu-
na inanıyorum. Ama içindekilerden sadece bir ta-
nesi askeri unsur. Yani, "Biz savunma amaçlı »-
lah kuUanınz" sözleri askeri unsurdur. Bunun dı-
şında Sayın Genelkurmay Başkanı'nın söylediği
her söz, verdiği her mesaj bir siyasetçinin ağzın-
dan çıkmalıydı.
Slyasl mesaj
- Sizce Genelkurmay Başkam bu açıklamayı
neden yapmak zorunda kaldı?
- Çünkü Kuzey Irak'ta yıllardır belli sayıda as-
ker var. Yıllardır orada olmanm amacı olanlar ta-
rafindan biliniyor. Ama artık burada birABD-Irak
savaşı başladıktan sonra bulunmanın amacını ora-
daki komutanınıza anlatmak durumundasınız.
Yıllardır, "Biz teröre karşı buradavTz"dedık Ama
şimdi niçin orada kalmaya devam etmek gerekti-
ğini komutanınıza anlatmanız lazım. Gerektiğin-
de oraya geçmek için binlerce askeriniz Türkiye
tarafinda, çeşitli bölgelerde de olsa yığınak yap-
mış durumda. Bir komutan, askerine, emrindeki
birliğe bu emri niçin verdiğini, emrin hedefinin
ne olduğunu söyleyemezse, aynca da biraz önce
söylediğim kafası kanşmış bir kamuoyu askeri-
nin arkasında olmazsa, iş çok kötüye gider. Za-
ten böyle bir zamanda bile biz bölünmeyi başar-
dık. Dolayısıyla Genelkurmay Başkam bu mesa-
jı askerine yönelik verirken dünyaya yönelik me-
sajlar vermekten de kaçınamadı.
Oysa gönül arzu ederdi ki verilen mesajlann,
yapılan açıklamalann hepsini bu ülkenin başba-
kam ya da onun görevlendirdiği bir bakanı yap-
sm. Bu ölçüde yapma gücünde değilse ve bu iş-
leri bu şekilde hazırlayamıyorsa rica etsin, asker-
ler hazırlasın; ama çıksın mesajı kendi versin,
açıklamayı kendi yapsın.
- Ama bu iş çap meselesi, değil mi?
- Tabii. Sayın Genelkurmay Başkam diyor ki:
"Biz Kuzey Irak'a girmeyeceğiz. O harekâta
girnıe şarfJarmuz şunJardır. Bu şartiar oluştuğuza-
man biz gireriz. Ama bu arada stratejik müttefi-
kimiz bölgede savaş halinde olduğu için de bunu
onunla koordinasyon içindeyapanz. Oraya girer-
sek dahi devamlı kalmak gibi bir niyetimiz yoktur.
Kimse bundan korkmasın. Hatta orada bir tam-
pon bölge oluşturma niyetimiz deyoktur. Umanm
bizim bugün oraya girmemize karşı çıkan ülkeler
ileride mecbur kaüp bunu bizden taiep etmezler.''
Yine, basında üzerine en az gidilen bir mesaj
vardı ki bu mesajın ne anlama geldiğinin siyasi-
ler tarafindan açıklanması gerekir.
- Neydi o mesaj?
- Sayın Genelkurmay Başkam, Avrasya oluşu-
mundan söz etti. Ve buna da Batılılara yaptığı
haklı sitemlerinin ardmdan değindi. "Tûrkrve
bundan sonra hangi oluşumun içinde olacağına ka-
rar verecektir'' mesajını verdi. Bu tamamıyla si-
yasi bir mesajdır. Zaten biraz önce saydıklanmın
hiçbirisi asker karan olamaz. Yani, bir ülkenin
topraklanna girme karan askere ait olamaz. O ül-
keye girdikten sonra devamlı kalma ya da kalma-
ma karan da yine askere ait olamaz. Bir ülkenin
dünyada hangi oluşum içinde yer alması gerekti-
ği de yine asker karan olamaz.
Burnumuzun dlblnde savaş
- İyi de Genelkurmay Başkam bu gerçekleri
bilmiyor mu?
- Sayın Genelkurmay Başkam bunlan çok iyi
biliyor. Ama Silahlı Kuvvetler'in yıllardır yaşa-
dığı bir sıkıntıyı herhalde Sayın Genelkurmay
Başkam üç-beş aydır yaşıyor. Savaş başladıktan
sonra bir hafta süreyle de hiçbir şey söylemedi.
ATİLLA KIYAT
1961 'de Deniz Harp Okulu 'ndan,
1974'te Deniz Harp Akademisi'nden,
1979'da Silahlı Kuvvetler
Akademisi'nden mezun oldu. Brük-
sel'deki NATO Karargâhı 'nda, Türk As-
keri Temsü Heyeti içinde iki yıl deniz
plan subayhğı, bir yıl da Türk Askeri
Temsil Heyeti Başkan Yardımcüığı yaptu
1974'teki iki Kıbns Barış Harekâtı 'na
katıldu Amiral olduktan sonra sırasıyla
Deniz Kuvvetleri 'nde Plan Teşkilat Daire
Başkanlığı, iki yıl Deniz Harp Okulu
Komutanhğı, Akdeniz Bölge Komutanlığı
yaptu Koramiralliğe terfi ettikten sonra
üçyıl NATO karargâhında Türk Askeri
Temsil Heyeti Başkanlığı 'nı yürüttiL
1998 'de Kuzey Deniz Saha Komutanı ol-
du. İOAğustos 1999'dan geçerli olmak
üzere emekliye ayrtldu Şu anda Fener-
bahçe Kulübü Basın Sâzcûsü.
Burnumuzun dibinde bir savaş çıktı. Bunun he-
pimizi çok yakından ilgilendirdiğini çok iyi bili-
yonız. Ama hiç olmazsa bir sayfalık bir hükümet
direkrifinin Genelkurmay Başİcanı ya da Türk Si-
lahlı Kuvvetleri'ne verilmediğinden yüzde yüz
eminim. Keşke yanılmış olsam. Hemen buradan
açıklama yapanm ve inamlmaz derecede bundan
tnutlu olurum.
Hiç kimse bana, "Böyie bir direktif ahnadık"
demedi. Ama öyle olduğunu hissediyorum. Üs-
telik bu direktifi vermek öyle zor bir iş de değil.
Ilkkezkritikgünleryaşamıyoruz. 1990-91 Kör-
fez Krizi ve Savaşı, Türk-Yunan ilişkilerinin ger-
ginleştiği zamanlar oldu. NATO içinde çok ciddi
komuta yapısı değişiklikleri meydana geldi. Bu
dönemlerde Türk Silahlı Kuvvetleri siyasi otori-
teye gidip direktif istemiştir. Ama \erilen cevap,
"Paşam, siz bir şeyler yazm, ben imzalarun" ol-
muştur. Bunlan ben çok iyi hatırlıyorum. Onun
için, altını çizerek söylüyorum, Sayın Genelkur-
may Başkanı'nın açıklaması her kelimesiyle doğ-
rudur. Yapılması gereken bir açıklamadır. Ama keş-
ke mecbur kahp açıklamayı yapan bu makam ol-
masaydı; siyasi otorite olsaydı. Keşke bunlan bir-
kaç ay önce söyleyebilseydik. Dünyaya karşı bu
derece presfijini yirirmiş bir ülke durumuna dü-
şürülmeseydik.
- Genelkurmay'ın bu atağıyla neredeyse bir
bağımsızlık savaşı verir duruma mıgeliyoruz?
- Ben Irak savaşının Türkiye'nin silkinebilme-
si için son şansı olduğunu da söylemiştim. "Tür-
kfve bu şansı muriaka kullanmalıdır" demiştim.
Türkiye'nin bu şansı kullanması ille de AB hede-
fınden vazgeçmesi, ABD'yle ilişkilerini askıya al-
ması anlamında değil.
Bu olay Türkiye'ye silkinmesi, artık hiçbir şe-
kilde çeviremediği iç ve dış borçlannı borç ala-
rak ödeme yolundan vazgeçip kendi özkaynakla-
nnı harekete geçirerek artık bunalmış olan insan-
lanna da güven vererek, onlann her türlü katkı-
sını sağlayabilmesi için bir firsat yaratabilirdi.
Blze Ihtlyaçları var1
- Siz şu son olaylar nedeniyle ABD-Türkiye
ilişkilerinin çokfazla bozulduğunu düşünüyor
musunuz?
- Hayır. Çünkü ABD, bu bölgeye üç ay için gel-
miyor. ABD, artık bizim komşumuz oldu. 1930'lu
yıllann sonlanna kadar Suriye ve Irak'tan dolayı
nasıl bir komşumuz Fransa, bir komşumuz da tn-
giltere olduysa şimdi ABD de çeyrek yüzyıl bi-
zim komşumuz olmak üzere buraya geliyor. Do-
layısıyla ABD'nin Türkiye'ye, Türkiye'nin de
ABD'ye ihtiyacı var. Her iki ülkeyi yöneten sis-
temler bu gerçeği göremeyecek yapıda değil. Şa-
hıslar olmayabilir, ama sistemler bunun farkında.
O bakımdan ABD-Türk ilişkilerinin çok fazla ze-
delendiği fıkrine de katılmıyorum. Zedelendiyse
de zedelenme nedeni Türkiye'nin ABD'ye her
şeyiyle destek vermemesi değildir. Altı aydır des-
tek vereceği izlenimini yarattıktan sonra "Buo>iı-
nu o\T
namrvx)rum'' demenin verdiği kırgınJıktır.
- Geçenlerde, New York Timesgazetesininya-
zarlanndan William Safire'ın şöyle bir maka-
lesi vardı: "Belçika bize kazık attı. Dolayısıyla
NATO'nun karargâhımn Brüksel'den Budapeş-
te 'ye, Almanya 'daki 70 bin Amerikan askerinin
de Bulgaristan 'a nakledümesiyerinde olur."
Sizce bu nasıl bir manttk?
- Bunlar tabii ki VV'ashington'da konuşulan ola-
sılıklar. Başkan Bush, Irak harekâtı için meşru-
iyet sağlayamayınca çok kızdı. Açık açık, "Bü-
rokratianma, kurmaylanma, 21. yüzyılda BM'ye
arük ihtiyaç olup oimadığı konusunda çalışma
başiarmalan için direktif verdim" dedi.
NATO siyasi, ama askeri yönü daha agırlıklı olan
bir pakt. NATO karargâhı Brüksel'e taşmınca,
Belçikalılar, "Girti Kongo, geldi NATO" dediler.
NATO karargâhımn orada oluşu, o derece bir eko-
nomik gelir kaynağı.
Bir yazar, "Bdçika, Annanya karşı çıktı. OnJa-
ncezalandıralım" gibi bir yazı yazabilir. O yaza-
ra bu yazdınlmış da olabilir. Hatta bu yazının ya-
zılacağından Belçikah ve Alman yetkililer de ha-
berdar edibniş olabilir. Bunun yazılması onlann
hoşuna da gitmiş olabilir.
-Neden?
- Çünkü, bu sadece Türkiye'de değil, bütün dün-
yada geçerlidir. Ülkeyi yönetenlerle kamuoyu ara-
sında ciddi farklılıklar vardır.
Ülkeyi yönetenler kapalı kapılar ardında
ABD'nin her dediğine, "Evet" diyen, ama kamu-
oyunun büyük baskısı altında hayır diyormuş gö-
rüntüsü veren bir yönetim sergiliyorlar.
ABD, Irak saldınsı için BM'de birmeşruiyet bu-
lamayınca ne yazık ki Türkiye'yi kullandı. Tür-
kiye de buna alet oldu. NATO'dan Saddam'a kar-
şı kendisini korumasını istedi. ABD'nin Türkiye'ye,
"Bu başvuruyu yapın" demesinin tek bir nedeni
vardı. BM'de ABD'ye karşı çıkan Almanya, Fran-
sa ve Belçika, Türkiye'nin bu başvurusu üzerine,
"Türkiye tehdit alnndadır ve NATO Türkiye'nin
arkasındadır" deselerdi ABD şöyle tavır alacak-
tı:
"Bir NATO ülkesine tehdit oluşturan bir ülke-
ye vurmaktan daha haklı bir neden olabilir mi?"
Ama Almanya, Fransa ve Belçika bu oyuna gel-
mediler. NATO bir savunma paktıdır ve öyle kal-
malıdır. Üstelik ABD, NATO'nun siyasi desteği-
ni almak ister, ama NATO'yu arkasına alıp Afga-
nistan'a, Irak'a gitmek istemez.
Hedefleri
islam dünyasına
lider olmak'
- Demin çap meselesinden söz etmiştik...
- Evet, maalesef öyle. Çap meselesi... Şu
anda bile, "Tûrldye'ye gelen herkesin
hayaü TC Hûkümeti tarafindan
sigortalanmışör. Herhangj bir şey
oiduğunda bedeü ödenecektir" demek ve
turisri buraya çekebilmek için bile zaman
geç değil daha.
Yine o mantarlardan biri, daha ikinci
tezkereden önce turizmin darbe alacağı
görüşüne karşı lık şunu söyledi: "62 bin
Amerikan askeri yiyecek, içecek, kalacak,
ahş>eriş edecek. Büyük paralar bırakacak.
Bu gefiri gözden kaçırmayalım."
Biz 10 milyon turistten söz ediyoruz,
hazret ne diyor?.. Ben o kişileri de fazla
suçlayamıyorum.
Bir savaş karan ahndığı zaman ülkede
birlik ve beraberliğin sağlanması en önemli
unsur haline gelir. Ülkenin yüzde 96'sı bu
savaşa inanmıyorsa savaştaki askerin vann
moral gücünü düşünün. Ama bu karann
alınması yanlış olsa da o zaman hepimize
düşen görev, alınan yanlış karann etkılerini
en aza indirmektir. Ama bu karan
bilmediğimiz sürece de onu yönlendirme
şansımız yok. Örneğin Genelkurmay
Başkam'nin konuşması altı ay önce
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin karan
olarak söylenseydi bizler hep birlikte buna
hazırlanırdık. Birlik ve beraberliği de
sağlardık.
Ben tezkerenin çıkmamasmdan son derece
memnunum. Çünkü kamuoyu tamamıyla
başka yönde hazırken bu tezkere çıkacakü.
Şu anda hükümette olanlann köklerine
baktığımız zaman Milli Nizam Partisi'ne
kadar gittiğini görüyoruz. Onlar sürekli
NATO'ya, Avrupa'ya karşı oldular.
Hedefleri tslam dünyasmda lider olmak,
Asya'ya dönmek, D-8'i kurmaktı. Bütün
bunlann kabahatini şu anki hükümetin
üzerine atmak haksızlık olur, ama kökleri
de takıyye yapmakta gerçekten usta.
Acaba, kararsızlık poiitikası adı altında biz
yavaş yavaş Batı'dan kopartıhp bunlann
babalannın hayali olan Müslüman dünyası
içine doğru mu çekilmek isteniyoruz?
Zaman zaman bunu düşünmüyor değilim.
tnşallah öyle değildir.
Türkiye korlcularından sıyrHmalı'
- Başta Dışişleri Bakan Yardımcısı Mark
Grossman olmak üzere bütün Amerikalı
yetkililer, Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti
kurulmasını ABD'nin kesinlikle
istemediğini beyan ediyorlar. Sizce bu
açıklamalannda samimiler mi? Aynca
savaştan sonra, o kadar çok sayıda Kürt
grubu, aşiretler ve Türkmenlerin
bulunduğu o bölgeyi Barzani ve Talabani
gibi çapı belli iki kişi toparlayabilir mi?
- Şu anda Kuzey Irak'ta kurulu de facto bir
Kürt devleti var. Ama ABD bu Kürt
devletinin resmen ilamnı ve uluslararası
ortamda tanınmasını istemez. Çünkü
ABD'nin bir bölgeye gelip o bölgede uzun
süre kalabilmesi için o bölgenin istikrarsız
olması lazım. Örneğin, ABD, Fihstin
devletinin kurulmasını istiyor mu?
Kurulmasını istiyor olsaydı koskoca ABD,
şimdiye kadar çoktan Israil'le birlikte o
devleti kurmazlar mıydı? Çoktan
kurmuşlardı. Türkiye 20 yıl, hiçbir zaman
bir Kürt devleti kurma gücünde olmayan,
ama Türk'le Kürt'ün arasuıı bozmayı çok
iyi becerebilen Batı destekli bir ajanla
savaş yaptı. Bu Abdullah Ocalan'dı.
Öcalan'm bir Kürt devleti kuracak gücü
yoktu. Barzani'yle Talabani böyle bir
oluşumu gerçekleştirebilirdi. Biz onlan
dost ilan ettik. Kuınızı pasaportlar verdik.
Ankara'da bakanlar, başbakanlar düzeyinda
kabul ettik. Onlar da oradaki Kürt devletini
kurdular. Şimdi ABD ne orada bir Kürt
devleti kurulmasma, ne de kurulan o
devletin Kerkük ve Musul petrollerine
sahip olmasına kesinlikle izin vermez. Ben
geçenlerde söylediğim bazı fiküierimi
burada yinelemek istiyorum. Türkiye bir
düşünsün. Batı ve ABD, bizi her konuda
köşeye sıkıştırdıklan dört tane kartla
oynuyorlar. Bu kartlardan birisi Kürt
sorunu, öbürü Türk-Yunan ilişkileri ve
Kıbns sorunu, üçüncüsü Ermeni sorunu,
dördüncüsü de insan haklan ve demokrasi.
însan haklan ve demokraside arzu edilen
düzeye gelmemekle birlikte ileri adımlar
attık.
Ama öbür üçünde ilerleyemedik.
Dolayısıyla, Türkiye artık nedensiz
korkulanndan sıynlmalı.