29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
S.YFA CUMHURİYET 04ŞUBAT2003SALI 14 JVUJ-iJ. U.IV kultur(a cumhuriyet.com.tr TİYATRO DÜNYASINDAN DtKMEN GÜRÜN TiyatrovedüşünceüzerinekhmrtConal sanatın değişik alan- lır ve özellikle tiyatro ile çok sıkı föıül bağlan otan biı yazar ve eğit- ncı. Yazılannda dikkat çeken hu- sıiardan biri sinat ile düşünce ara- snkki güçlü ıüşkiyı irdelemesi ve boıa bağlı olarak da Türkiye'de ti- yıfo eğıtiminin genel sanat eğiti- rriıin bır parçası olduğu bilincinin y;reşmesi gerektiğı üzerinde dur- rrandır. AhmetCemalin açısuıdan bıalanda eksiklerin giderilmesi, kmmsal düzlemde yoğun bir bes- leıneyle mümkün olacaktır. Yaza- n ı asa bir süre önce Can Yayınla- nhian çıkan 'Oynamak Vairken' adıldtabı tiyatro-sanat ve düşünce ü^e-ine egilen ve yaklaşık otuz yıl- lıl tirdönemi kapsayan yazılardan ohsuyor. •fc OynamakVarken"adlı kitabı- mztial998'de çıkan "Arachgımızrı- yatro"da olduğu gibi gendde sanat özeUe tiyatro sanaü ile hesaplaşı- yorsmuz. Tîyatronun diğer sanatiar- İa, büimle. politikayla. feBefe ve es- tetilie, tarih ve mitolojh le aynlmaz- hğf üzerinde duruyorsunuz. Israrla eğten sonınunugündeme getiriyor- sunuz. Bu bağkunda, ilk ve ortaöğ- retmden gelen bir boşhık söz konu- su değil mi? AHMETCEMAL- tlk ve orta öğretimden ge- len boşluk zaten sorunun belki de en önemli kayrağı. Ancak bence bu boşluğa karşın, sanat eğitimi veren kurumlann en azından bazı seçim ilkeleri açısuıdan ödün tanımaz bir tutuma gir- meleri olanaklı. Aynı şeyi eğitime alınan öğren- cilere uygulanacak programlar bakımuıdan da söyleyebiliriz. Bence Türkiye gibı, ilk ve orta- öğretiminde sizin belırttiğiniz eksikliklerin ser- gilendiği birülkede genelde sanat, özelde tiyat- ro eğitiminde çok geniş ölçüde yalnızca uygu- lama derslerine önem verilmesi. kuramsal diye adlandınlan derslerin ise bir anlamda geçiştiril- mesi, tam anlamıyla bir gaflet! Ortaöğretımimiz- de felsefenin zaten ağırlüdı bir yeri yok, hatta belki de hiç yok. Felsefe temelinin olmadığı yerde estetikten söz edemezsiniz. Tarih ve mi- toloji diyorsunuz; orta öğretimin genelinde ta- rih derslerini öğrencilerimize tarih büincini aşı- lamak için mi, yoksa tarih bilinciyle ele alınmış bir geçmişi ezberletmek için mi kullanıyoruz? Böyle bir durumda bence yüksek öğretim dü- zeyinde verilen sanat eğitimi programlan, en azından böyle kavramlan öğrenciye iletmek için de değerlendirilebilir, değerlendirilmesi zorun- ludur... Sanatsal bakış açısı - Eğitim sorunu ile ügili olarak 'sanatsal balaş açısı' nın önemini vurguluyorsunuz. Arada çok ince bir çizgi söz konusu belki ama, bence eği- A timde 'sanata bakış' çok önemli... Siz, yetenek SJ- navı ve ölçütler üzerinde dururken, ben, Tiyat- ro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü'nde üç yıl önce yetenek anavının bile kaJdınldığını söy- Kryorum. Artik merkezi sistemle öğrenci alıyo- ruz. Burada hangi ölçütkrden konuşabiMriz ki? Aynca, bu dunım sadece eğitim kurumlan için migeçerK? CEMAL-Sorunuzçokhaklı. Aynca'yetenek' ya da 'genel kültür' sınavlannın yapıldığında nasıl yapılması çok önemli. Ben yine aynı gö- rüşü savunacağım: Tüm dış olanaksızlıklara karşın, en azından eğitim programlannın uygu- lanmasında titizlik gösterilmesinin ve bu bağ- lamda bazı ölçütlerden, ilkelerden sapılmama- sının bazı şeyleri kurtarabileceği kanısındayım. Ben öteden beri her ülkede sanat eğitiminin o ülkenin özel koşullan da göz önünde tutularak düzenlenmesüıdenyanayım. Örneğin Fransa'da- ki, Almanya'dakı, Italya'daki bir eğitim sistemi- ni benimseyebilirsiniz. Ama ne önünûze gelen öğrencilerin oramn öğrencileri düzeyinde ol- duklannı varsayabilirsiniz, ne de bu öğrencile- rin o düzeyi yalnızca kendi çabalanyla yakala- malannı bekleyebilirsiniz. Böylesi, büyük hak- sızlık olur. Burada önemli olan. sanat eğitimi al- mak üzere gelen öğrencilere sanahn ancak dü- şünce düzleminde sorgulamalan temel aldığı takdırde gerçekten sanat olabileceği bilincini aşılamak için neler yapılması gerekiyorsa onla- n yapmak. Örneğin "Tiyatro Oyuncuhığu" bö- lümünde oyuncu yetiştiriyorsunuz, ama bu eği- timde geleceğin oyunculannm Türk seyircisini tamyıp tanımadıklannı ya da yeterince tanıma- lan içm neler yapılması, öğrenciye hangi bilgi- lerin verilmesi gerektiğinı önemsemiyorsunuz. O zaman o oyuncu da ilerde seyirciyi salonda karşısında görmenin yeterli olacağını sanıyor, fakat o seyirciyi ancaic en azından yakın tarih dediğimiz süreci iyi bıldiğı takdırde tanıyabile- ceğini düşünmüyor. Yani genelinde tarih bilin- cinden zaten yoksun bir ortamda bız de tanh bi- lincini sanat eğitimi gören çocuklara aktarma- yı gereksiz buluyoruz... Sanatsal varaücılık - Kitabuuzda, 'Oyun Yazannı Arayan Top- lum' başhkh yaada sanatsal yaraocıhğı bilgrvle beslenmiş düşünce süreçlerinde arryorsunuz, Bu bağlamda, Türk tiyatrosuna yeni bir kan getire- cek yeterli sa>ıda ve düzeyde oyun yazannın ye- tişmemesini neye bağhyorsunuz? CEMAL - Her şeyden önce, günümüz Türk tiyatrosunun bir türlü yeterince politik olama- dığı, başka deyişle ülkenin gündemini doğru yanlış belirleyen olaylar karşısında yeterince eleştirel bir tutum alamadığı görüşündeyim. Türk tiyatrosu. başka deyişle bizim yazarlanmı- zm kalemlerinden çıkan tiyatro, genelinde bu or- tamın dünyasını sahneye eleştirel getirebilmek- ten. dolayısıyla da Türk seyırcisıni sorulara ite- bilmekten çok uzak. Benim tiyatromuz açısın- dan eksikliğüıe değindiğim, işte bu tür yazar- lar. Bu eksikliğin nedeni ise yalnızca tiyatro ile hmet Cemal 'in 'Oynamak Varken' adlı kitabı, tiyatro-sanat ve düşünce üzerine eğilen ve yaklaşık otuz yıllık bir dönemi kapsayan yazılardan oluşuyor. sınırh değil. Bence günümüzde Türk "aydınla- n", genelde zaten böyle bir politik'eleştirel tu- tumun dışındalar. -Brechtsıkça hesaplaşnğınız bir yazar.Tutkuy- ia yakbşnğmız bir diğer isim de Shakespeare. Brecht, çahşmalarmda Shakespeare ile sıkça bu- luşmuş. Siz tiyatro anlayışımzda bu ild ustayı ne- rede buluşturuyorsunuz ? CEMAL - Brecht Shakespeare'e her şeyden önce zamanötesi yaklaşımlanndan ötürü hayran- dır. Kendi tiyatro anlayışımda bu ustalan buluş- turma noktama gelince, her ikisı de metinlenni sahne uygulamalan açısından ucu açık bırakır- lar. Bu yüzden yönetmenler, onlann evTenselli- ği zaten özünde taşıyan konulannın dramaturji çalışmalarında kısıtlamalarla karşılaşmazlar. Brecht'in Shakespeare'e duyduğu hayranlığuı bir başka nedeni de, Shakespeare'in olay örgü- lerinin her çağın her dönemin değişik koşulla- nnı temel alabilmesidir. Örneğin Brecht, 'Ham- lef e ilişkin bir çalışma taslağmda bu metnin tü- müyle ekonomik koşullar temel alınarak oku- nabileceğini de kanıtlamıştır. Bilindiği gibi, Sha- kespeare gerek kJasik tragedya gerekse klasik drama yapılanndan uygun gördüğü noktalarda aynlmıştır. Kendi oyunlannı çoğunlukla durum- lartemeline dayandıran Brecht, bu bakımdan da Shakespeare'i kendine çok yakm bulur. Bu ara- da her ikisinin de aynı zamanda çok büyük bi- rer şair olduklarmı, dolayısıyla aralannda bu bakımdan da doğal bir akrabalığın bulunduğu- nu unutmavalım! Genel Sanat Yönetmeni Metin Coşkun tiyatronun 21. yüzyılda da varlığmı koruyacağına inanıyor 'YenVlenmenintiyatrosu15yaşındaCUMA BOYNUKARA 8 Ocak 1988'de Ankara ASNTde (Anadolu Sanat Merkezi) perde açan "Yeni Tîyatro"nun 15 yılını ve yeni oyununu Genel Sanat Yönet- meni Metin Coşkun'la konuştuk. - Geride kalrnış 15 yıL. Bize bu 15 yıh aniabr mısınız? METİN COŞKUN - Geçmişimızde çoğu ilk kez sergilenen 11 oyun var. Toplumsal olaylar- dan dolaysız etkilenen tiyatro, son 15 yılda da olumsuz gelişmelerden kendini koruyamamış- tır. Bir savaş, birçok ekonomik kriz, bir örtülü darbe.. yaşadığımızı düşünün. Yine de "Yeni Tîyatro''nun bu süreçteki üre- timi kesinrisiz oldu. Tiyatronun, "insanhk var oldukça yaşayacak" bir olgu olduğuna, 21. yüz- yılda da, kendisinden teknolojik olarak çok da- ha donanımlı rakiplere karşm varlığını koruya- cağına inanıyorum. Ancak tiyatrolann, seyirci çekmek için nedenler yaratmalan gerekiyor. tşte bu anlayışla, provalaruıı sürdürmekte ol- duğumuz. DuyguAsena'nın "Kahramanlar Hep Erkek" oyununda da biçim ve içerik açısuıdan yeni arayışlann heyecanmı taşıdığımızı söyle- yebilirim. Tiyatro açısından işler hiç yolunda değil - Yeni TTyatro'nun serüveninde dikkat çeken, tiyatromuza emekvermiş ustalann gerçekleştir- diği projeler. Bunlar Yeni Tiyatro'nun tnarro diuıyasındaki yerini olgunlaştmyor ama, özel ti- yatrolar için doğru bir yaklaşım mı bu? COŞKUN - Tiyatrolann kimlerin projelerini gerçekleştirmesi gerektiği konusunda genelle- me yapmak doğru olmaz. Benim bu konudaki ölçüm; Nâzım'ınbelirttiği gibi "nedediğrve *na- sıl dedJğTdir. Ancak tiyatronun usta-çırak iliş- ldsi olduğuna inanan biri olarak, ustalarla çalış- mak benim için kazanç ohnuştur diyebilirim. - Thatronun içinde buhınduğu zor koşuBar- dan fazla şikâyetçi değil gibisiniz. İşler çok mu yolunda? COŞKUN - Tiyatro açısından işler hiç yolun- da değil ve bundan ben de payıma düşeni alıyo- rum. Şurası kesin: Altyapı sorunlan için Kültür Bakanlığı ve belediyeleri, yapım sorunlan içuı sponsorlan sıkışurmak;_ama önce kaliteh ürün- eni Tiyatro 'nun geçmişinde çoğu ilk kez sergilenen 11 oyun var. 'Ada' (Athol Fugard), 'Örümcek Kadının Öpücüğü' (Manuel Puig). 'Misery' (Stephen King), 'Çiçu (Aziz Nesin), 'Marion ile Memed' (Dinçer Sümer), 'Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim' (Nâzım Hikmet), 'Bu Zamlar Bana Karşı' (Yılmaz OnayJ bunlarm bazılan. Ülkemizin her yerinde, ses ve ışık donanımı eksiksiz salonlar oluşturulması, bütçeden kül- tür ve sanata binde yedi pay ayıran ülkemizde ütopya olmaktan çıkamıyor. Öte yandan sinema, televizyon, internet gibi rakipler çok güçlü ve çağdaş. Bürün bunlara ve Yeni Dünya Düzeni (YDD) denen çağdaş namus- suzluğa karşın, tiyatro, bir çıkış bularak ayakta kalmayı başaracaktır. - Son 15 yü tiyatroculann başka işlere yönet- mek zorunda kalmasını. bir tiyatronun emekçt- si olarak nasıl de£erlendirivnrsunıi7? 'Mfaery' (1993-Stepben King) - Metin Coşkun ve Meral Niron COŞKUN - Tiyatroculann sinema ve televiz- yon filmleri. seslendirme gibi işlerde boy gös- termeleri doğaldır. Doğal olmayan, tiyatronun bütün bu işlerden sonra gelmesidir. Oysa dün- yanın en önemli starlan, bir tiyatro yapımında yer alabihnek için dev projeleri reddetmek ya da ertelemekte duraksamıyorlar. Her aklı ba- şında oyuncu bilir ki tiyatroda kendini kanıtla- yamayan kalıcı olamaz. - Tîyatronun ofanazsa ohnaz öğesi seyircinin gi- derek azalmasını nasıl yonımhıyorsunuz? COSKIHV - Tivatro sevircisinin azalmasi ev- rensel bir olgu. Ekonomisi güçsüz ülkelerin bu olguyu daha derinlemesine yaşamalan da kaçı- nılmaz. Çok kannaşık ve çeşitli olan nedenle- rini kısmen yok etmek veya hiç ohnazsa etkisı- ni azaltmak için önceükle kamunun katkısı ge- rekiyor. Elbet tiyatrolann da bu yönde arayış için- de olmalan gerekli. Ticaret-sanat dengesi - Kanunca, seyirci oluşturmada çocuk tiyat- rolannın büyük payı vardır. Ancak son yıllarda çocuktiyatrolannm,seyirci ohışumundaki veya küskünlüğündeki katkısu. COŞKLTV- 8O'li yıllarda bır hayli yaygın olan büyük kuruluşlann çocuk tiyatrolan bugün yok. Var olanlann büyük bölümü ise ticaret - sanat dengesinde birinci unsunı fazlasıyla öne çıkar- maktalar. Tiyatro seyircisi oluşturmakta büyük önem taşıdığını düşündüğüm çocuk tiyatrola- n, sanınm tersine bir duruma hizmet etmekte- ler. - Tlyatrolara Kültür Bakanhğı desteği ve de- ğerlendirme ölçütü,tiyatronungerçeğiylene ka- dar örtüşüyor? COŞKUN - Bu desteği yönlendiren kurulun hangı ölçütlere göre çalıştığını bihniyonjm. Bu konuda bir yönetmelik var tabiı, ama yönetme- lıkte yazılı olanlarla uygulama arasında fazla- ca bir paralellik yok. Tiyatrolar arasında (res- men kabul edihneyen) bir statü oluşturubnuş ve destek buna göre veriliyor. Tartışmalann önü- nü kesmek için başvurulan yöntemse "kime ne verildiğini saklamak". Hüzünlendiren ve gûldüren bir oyun - Neden "Kahramanlar Hep Erkek"? COŞKUN- fnsan soyunun iki türden oluştu- ğu ve bunlann bir bisikletin iki tekerleği gibi olduğu bilinen bir şey. Ancak tekerleklerden birinin (kadmın) üzerindeki binlerce yıldır sü- regelen baskı, uygarlık ve özgürlük hedefinde ilerlemeye çalışan bisikletin topallamasına ne- den oluyor. "Kahramanlar Hep Erkek" Duy- gu Asena'nın bu savını ırdeleyen öykülennden oluşuyor. Bu acı-tatlı öyküleri Vedat Sakman'ın müzikleriyle ve tiyatro keyfiyle sunuyoruz. Za- man zaman hüzünlendiren, zaman zaman kah- kahalar attıran bu oyunun, seyirciden hak etti- fri ilffivi qörecei*ıni umuvonım YAZIODASI SELİM İLERİ Anılar... Anı kitaplannı okumak son yıllarda çok hoşuma gidiyor. Eskiden anı kitaplan, şiirler, öyküler, roman- lar kadar çekici gelmezdi. Gerçi deneme de gel- mezdi. Oysa bugün denemesiz yaşayamam... İki üç aydır hep anı okuyorum. Art airda kitaplar. Başkalarının yaşamlarını, hele özel yaşamlannı kurcalamak için mi? Bir tür edebi röntgencilik? Önceleri öyle sanmıştım; utanıyordum. Neyse ki değilmiş. Anı kitaplannı hayatı yakalayabilmek için okuyormuşum. Sonra çağnşımları, hatıriattıklan çok zengin. Belleğimin kuytu köşelerini ayaklan- dınyoriar. Bazan da, yaşamadığ/m ama_dinlediğim dö- nemlere alıp götürüyorlar, Altan Öymen'in anıla- nnda olduğu gibi. Bir çocuktan bir döneme açılı- yordu Altan Oyrnen. Birdenbire 'başkent' Anka- ra'nın coşkusunu duyuyordunuz. Kişisel anıdan toplumbilimsel panoramaya kos- koca bir gezi. Altan Oymen, özellikle genç okur- lann çok yararlanabileceği bilgilerle, ince aynntı- larla yol alıyordu. Sonraki anı kitabım, Deniz Kavukçuoğlu nun Alageyik Sokağı Bir Liman mıydı? Deniz Kavuk- çuoğluyla üç aşağı beş yukarı aynı yıllan, aynı semtleri, aynı yaşama koşullannı paylaşmışız. Amaonun anlattığı Kadıköyü'ne, Moda'ya, De- niz Kulübü'ne bayıldım. Buralan ben de yazdım. Ne kadarçok şeyi atlamışım! Kavukçuoğlu'nun anı- lannı ilk fırsatta aşıracağım. öylesine roman du- yarlıklanyla yüklü. Evet, şimdiden söylüyorum: Günün birindeDa- ha Dûn Gibi'y\ yazabilirsem, Alageyik Sokağı Bir Liman mıydı?'dan epey şey yürütülecek... Sırada Silsilename 1 var. Onu daha bitirmedim. Türkçe'sinin tadını çıkara çıkara okuyorum. Ca- hit Uçuk, çocukluk anılarında portakal bahçele- rindenesanslarsürüyorokuruna. Içinizaçılıyor. Müt- hiş bir Antalya bölümü! Cahit Hanım'la, Bir Imparatorluk Çökerken'i ya- yımladığı günlerde tanışmıştık. Cumhuriyet için bir röportaj. Türkçe'si gibi zengin ve zevkli, harikula- de bir çay sofrası. 0 gün unutulabilir mi?! Silsilename 1 'i bitirmedim ama, Bir An Gelir'i az önce, üstelik aynlık acısıyla, bitirdim. Gülriz Su- ruri'nirt çalakalem yazanm dediğine bakmayın siz; Gülriz usta bir yazar. Kıldan İnce Kılıçtan Keskin- ce'de de ustaydı, söyleşi yazılannda da, ne yazar- sayazsın incelikli... Gülriz Sururi, hayatımın sayılı dostlanndan. Anı- lar; ıssız ve yağmuhu'da onu, biriikte geçmiş gü- zel zamanlanmızı yazmaya çalıştım. Şimdi, Bir An Gelir'de sevinerek okudum ki, aynı anılar ikimiz- de de iz bırakmış: Boğaziçi yürüyüşlerimiz, dinmez güzellikteki konuşmalanmız, sanat heyecanlan- mız, sanat düşlerimiz... Gülriz'ciğim, aşka dair yazdıklann içimi sızlattı yer yer. Bir An Gelir, Engin Cezzar'a aşk arma- ğanı. Ve Gülriz Sururi, yaşamı inceltme ustası. Bir An Gelir'ı kılavuz kitap gibi de okuyabilirsiniz. Haya- tınızı güzelleştirmek için, olanca bayağılığa mey- dan okumak için. Bir An Gelir'm bir iki sayfası canımj sıktı: Gülriz Sururi, sessiz sedasız, tiyatro oyunculuğunu bırak- tığını söylüyor. Aklım almıyor. 0 çapta bir sanatçı... Anı kitaplanna düşkünlüğüm Yakup Kadri'yle başlamıştır. Onun,Zora/aO/ptomaf'ı, Politikada Kırk Beş Yıh dagüzeldir. Benim favorilerimse, Ana/n/n Kitabı'y\a Gençlik ve Edebiyat Hatıralan'dır. Hele sonuncusunu adeta yaşayarak okurum, her yeni okuyuşta sevdiğim yazarlanmızla biriikte yaşamaya başlanm. Beklediğim iki anı kitabı var şimdilerde: Ustam Peride Celal anılannı yazıyor. Ustam Ahmet Oktay, Gizli Çekmece'sme son- raki yıllann anılannı ekliyor. Takvimde İz Bırakan: "Ben biten evliliklere acımam, bitmeyen aşklara acınm." Gülriz Sururi, Bir An Gelir, Doğan Kitap, 2003. feter Kmşmca Ne Yapmalı? 1 • Kültür Servisi - Gregor Schnitzler'in 'tşler Kızışmca Ne Yapmalı?' adlı fıbni, yann saat 19.00'da Goethe Enstitüsü'nde izlenebilir. Til Schweiger, Klaus Lövvitsch, Martin Feifel'in rol aldığı fılm, Sponti üyelerinin geçmişleri ve burjuvaziye geri dönüşleri, dostluk, aşk, güven, ihanet ve biraz da anarşi üzerine bir komedi. (021224920 09) BUGUN • YAPIKREDİKÜLTUR SANAT MERKEZİ SERMETÇİFlERSALONUnda 18.30'daSaadet Baykal'm yöneteceği, Tahsin Yücefin konuşmacı olarak katılacağı 'Sah Toplannsı: Yaşamöykum'. (0 212 252 47 00) • SCHEİNERDERrEMPELda 19.00'da Rkardo Mojano (gitar), YazBaltaagirın (kontrbas) konseri. (0212 249 01 50) • AK>rde 20.00de İstanbul Devlet Opera ve Balesfnden 'Kuğu Göhl' balesi. (0 212 25156 00) • CEMAL REŞfTREYde 19.30'da Adfle Kurt Karatepe'nin 'Türk Halk Müziği Konseri'. (0 212 232 98 30j • AKBANKICİJLTÜR SANAT MERKEZtnde 18.30'da Merih Akoğul'un dia gösterimi. (0 212 252 35 03) • NARDİS'te 21.30'da King Bees'in konseri. (0 212 244 63 27) • AVTJSTURYA KÜLTÜR OFİSfnde 20.00'de VVolfgang Panhofer (viyolonsel), Margarete Babinsk>' 1 nin konseri. (0 212 223 78 43) FİLMMOR KADIN FtLMLERİ • FR\NSIZKÜLTÜTlMERKEZİ'nde 14.30da 'Kahvalnya Kurşunlar1 adlı fılm gösterimi, 16.30'da '5'te 5AfganistanBe^esdi'konulu söyleşi. 18.30'da 'SakhYüzler1 , 20.00'de 'Kayıp Portre' adlı film gösterimleri. (0 212 334 87~40) • BÎLGİ ÜNrVERSİTESI DOLAPDERE KAMPUSU'nda 13.00'te 'Direnişteki Kız Kardeşler', 14.30'da 'NuShurKadmlann GizBDili', 18.30'da 'Kısa Fümler' adlı film gösterimleri. (0 212 292 33 03) j
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle