19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 ARALIK 2003 SALI 14 KULTUR [email protected] SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Ankara'da 'Otekilîyatno' açıldıHenüz Ankaralı olmadığım yıllardan ammsıyonam. Mal- tepe'de ılk kez gittığpm bir ti- yatroda bir oyım izlemiştim. Oyun neydi, kim oynuyordu? Yalnızca tiyatro uzarnı kalmış aklımda. 0 tiyatroyaı bir daha gitme şansım olmada. Herhal- de, 197O'liyıllardaAxLkara'nuı çeşitli yerlerinde etkim olan bir dolu özel tiyatronun oyun sah- nelediği uzamlar gibi, bu salon da yok olup gitmişti. Ankara se- yircisi -biİdım bileli- yeri yur- du belli, tam kurumlaşmış ti- yatrolan sever. Ayaklannın ti- yatroya -bir zamanlar- 'devlet' desteğiyle 'ahşurrtnıtş" oimasıy- la yerleşmiş bir gelenek ya da 'sanatsal turuculuk' deyıp geçelim... YıllarsonraA.Ü.DTCF Ti- yatro Bölümü'nde, MuratKa- rahüseyinoğhı adJı bir cğrencim oldu. Bu gencın Goeihe'nin - inanılmaz uzunluktakd- 'Faust' oyunu üsriine bir inceteme öde- vi yapmayı göze aldığonı anım- sıyorum. Bu ödev, aynı çaba- ya girecek kadar sabırlı ve di- rençli olmayan tiyatro merak- lısı gençlerin elinde yıllarca dolaştı. Karahüseyinoğlu oku- lu bitirdikten sonra tiyatro araş- tırmacılığına vurdu kendini. Daha çok da seyirlik geleneği- mizin ürüruerini değeriendirme yolunda emek verdi. 'Pavyon'dan tiyatro salonuna Karahüseyinoğlu'nun kurul- masına birinci elden katkıda bulunduğu 'Öteki Tiyatro', 2001'de Devlet Tiyatrolan'ndan aynlan sanatçılann da katılımıyla Yü- cel Erten'in sahnelediği 'Azizname' oyununu, 2002'de de Danimarka ve Türkiye ASSITEJ (Uluslararası Ço- cuk ve Gençlik Tiyatrolan Biriiği) mer- kezlerinin ortak çalışması olan 'Akü- II. DahaAkdu Daha DahaAkılıJ baş- lıklı çocuk oyununu yaşama geçirdi. Ancak, 'Öteki Tiyatro'nun yerleşik bir uzamı yoktu. Beş yıldır onanlma- sına çalışılan Maltepe'deki salonunun hazırlanması -ekonomik kriz nedeniy- le- geciktikçe gecikti. Ben umudumu kesmiştim, Murat Karahüseyinoğlu'nun -kendisinden başka kimsenin göze ala- madığı- 'Faust'u inceleme yolunda • 29 Ekim 'de açılan Öteki Tiyatro, öncelikle işlevsel olmayı amaçlayan, gösteri sanatları bağlamında üretkenliği kamçılayan bir tasarımın ürünü. Bu tiyatroda ilk izlediğim oyun olan Tiyatro TEMyapımı 'Lahana Sarma', Ayşe Selen-Şehsuvar Aktaş ikilisinin, gölge oyunu kukla ve oyunculuk olgularını iç içe yansıtan 'yenilikçi' bir anlayışın göstergesi. Hem yenilikçi, hem de 'sevimli' olmayı başaran bir çalışma. virkukla tasanmını Şehsuvar Aktaş'ın yaptığı bu gölge-kuk- la oyunu, 07-97 yaş grubuna seslenıyor. İki oyuncunun -Ay- şe Selen ve Şehsuvar Aktaş' ın- hem 'oynayan' hem de 'oyna- tan' işlevini yüklendiği göste- ri üç boyutlu bir anlatım düz- lemine yerleştirilmiş. tki müt- hiş 'obur' olarak tanıtılan Her- şeyfyer Hanım ıle Botiştah Ha- nım'ın iki uşağının, hanımla- nnın aşı ıçin soğan ve sarmı- sak arama serüveni içinde ya- şadıklan. 'gölge' oyunu. kuk- la ve oyunculuk düzleminde ve miizik eşlığinde dıle getin- liyor. Gölge oyununda kullanı- lan tasvırlerin 'kuldalar'a dö- nüsmesi, 'ovnatanlar'ın 'oyun- cu' varlığının görsel olarak da yansıması, bu keyifli çalışma- yı oluşturan yaratıcılığın ve be- cerinın zengin oylumunu da göstenyor. Gelenekseli 'klişeleştirmeyen' çalışma gösterdiği direnci unutmuş olmalıyım. 'Öteki Tiyatro'. Gazi Mustafa Kemal Bulvan (Kızılay'ı Tandoğan ve Be- şevler'e bağlayan ana cadde) 114 no- lu binada (Ankara Maltepe Durağı'nın çok yakınında), geçtiğimız 29 Ekim'de 40 gün 40 gecelik bir izlence düzeniy- le açılıverdı. Cumhuriyet gazetesinin katkılanyla gerçekleşen '80. Yü Fotog- raf Sergisi'ni, Atatürk filmleri, dinle- tiler, çocuk oyunJan, AST'ın, Dostlar Tiyatrosu'nun, Açık Tiyatro'nun, An- kara Deneme Sahnesi'nin, Krek'in, Tiyatro TEM'in sahnelediği oyunlar, Kukla-Karagöz gösterileri, Rüştü As- yah, Rıza Karaağaçh ve Kubilay Tun- çer'in sunumlan izledi. Deneysel çalışmalar Için gösteri alanı 'Öteki Tîyatro'nun yeni uzamını Ti- yatro TEM'in sunduğu 'Lahana Sar- ma'ya gittiğimde gördüm, Yıllar ön- ce yalnızca bir oyun izlemiş olduğum salondu bu. Basın bıldirisınde, Levent Kırca'nın ilk kez sahneye çıktığı, Cü- neyt Gökçer'in de rejı yapmış olduğu bir tiyatro uzamı olduğu bildinlıyor- du; 1966 yılında tiyatro binası olarak açılıp bir süre kullanıldıktan sonra, varhğıru sürdüremeyerek kebapçı, de- po ve son olarak da 'pavyon' olarak ış- letilmişti. Şimdi ıse 310 seyir koltuğu kapasıteli, gerektığinde 3, gerektiğin- de de 4 taraftan seyir olanağı sunan, de- neysel yenilikçi çalışmalar için biçil- miş kaftan bir gösteri alanına dönüş- tîirülmüş. Düzenli ve temiz soyunma odalan, genel tuvaletı, kahve-çay içme bölümlenyle, 'şık' birgörüntü sergile- mekten çok, işlevsel olmayı amaçlayan, gösten sanatlan bağlamında 'üretken- liği' kamçılayan bir tasarımın ürünü. Dilerim, tiyatromuzun gelenksel ve yenilikçi tüm boyutlannı kucaklayan, çocuk seyırcıye tiyatronun iyisini öğ- retmede önemJı birgörev vüklenen bir sanat evi olarak gelişsın... Bir tstanbul kuruluşu olan Tiyatro TEM'in sunduğu 'Lahana Sarma'ya gelince... Ayşe Selem'ın yazdığı, tas- Selen-Aktaş ikilisinin yara- tımı, tiyatromuzun 'gelenek- sel'ini değerlendirmekle bir- iikte. klışeleşmiş hiçbir gele- neksel öğeye abanılmadan ko- tanlmış bir çahşma. Bu neden- le 'yenilikçi' olmayı başanyor. 'YeniKkçi' olmayı hedeflerken 'sevimsiz' olma tehlikesi her zaman vardır. Selen-Aktaş iki- lisinin yaratıcı zekâsı, almış olduğu 'katmerli' tiyatro eği- tımi ve oyuncu kişi karizması böyle bir tehlikeyi yanına bile uğratmıyor. (Ikisi de öğrencim ' olduğu için aynca seviniyo- rum.) Tiyatro TEM'in ikinci oyunu olan 'Böyle Devam Edemeyiz'i ne yazık ki izleyemedım. 'LahanaSarma'dan da- ha da çarpıcı olduğu söyleniyor. Birbaş- ka söylenen de Tiyatro TEM ürünle- rinin, 'ille de ders veren' çocuk oyun- lanndan bıkanlar için iyi bir seçenek oluşturduğu. Oysa 'Lahana Sarma'nın seslendiği yaş grubundan biri olarak ben 'öJanma' ile ılgili 'ders'imi almış bu- lunuyorum. 'Öteki Tîyatro'da iyi şeyler olacak. Yakın ve uzun dönerne ilişkin tasan- larbunumuştuluyor. 'OtekiTKatn)' iJe ılışki kurun. Hem sanat üreticisi, hem seyirci olarak... YAZIODASI SELtM tLERÎ ftoman', 71 Yaşında! Falih Rıfkı Atay'dan söz açanlar, Türkçeyi güze) kullandığını belirtirler. Günümüz okuru Falih Rıfkı'yı neredeyse tanımıyor. Bir zamanlar Dünya gazetesinin başyazan olduğu- nu kimbiiir kaç kişi hatırlayacak. Ortaokul ders kitabımızda yazılanndan bir iki seç- me parça okumuştuk. Günümüzde de okunuyor mu bilmiyonjm. Yıllar sonra Roman'ı bir kez daha okudum. 1932'de okura ulaşan bu eser, gerçekten bir roman sayılabi- lir mi? Belki de enikonu 'yenilikçi' bir roman. Edebi- yat tarihimiz Roman'ı enine boyuna incelemedi, ir- delemedi. Roman'ın bendeki basımı 1964 tarihli, Varlık Ya- yınlan'nın. Daha önce, 1952'de yine o yayınevince ikinci basımı yapılmış. İkinci basım için kısa bir önsöz yazan Falih Rıfkı, "Roman, o tarihteki anlayışıma göre zamanenin eğ- lenceli bir hicvi olmak iddiasındaydı," diyor. Inkılaplann özümsenip özümsenmediği konusun- da değişik görüşler bir geçit törenine çıkarlar: Ro- man'ın ana izleği böyle özetlenebilir. 1932 tarihi, inkılapların gayelerini incelemek açı- sından çok erken bir tarih. Falih Rıfkı bir 'ilk adım' sayılabilir. Dahası, günceli romana dönüştürmek hay- li zor. Roman, inkılaplann geleceğine ilişkin önsezilerie oluşturulmuştur. Çarpıcı görüşler dile getirilmiş. Bendeki basımın arka kapağında, "Inkılaplar kar- şısında irticaın ayak diremesini tahlil eden bir dene- me "denmesinekarşın, Falih Rıfkı'nın endişeleri, yal- nızca irtica odaklanna yönelik değil. Yetmiş bir yıl önce yazılmış bu önemli eser, bu de- neme-roman, ekonomik gelişmelerin sarp yollara sapışını "piyango" motifiyle belgeliyor: Işsizlik ve parasızlık, istanbul'un ve yurdun bir so- runu olarak saptanmakta. Kültür düzeyi düşük yok- sul kesimleriçin piyango bileti almak, hemen hemen tek kurtuluş çaresidir. "Piyango bu sefer de vurma- dı" sözü, gelecek seferlerin boş umudunu yansıtır. Sarhoşun biri, "Bir biletim, bir de yosma kızım var," der. Gelecek kışa kadar biletlere bir şey vur- mazsa, kızını "güzellik müsabakası "nasokacakt\r... Bu saptayımlar, dönemleri için ilginç uyanlar. Yet- miş yıl sonra da anlamlannı koruyorlar. Falih Rıfkı, eserinde, şurada burada geziniyor, göz- lemler, sahneler birbirini kovalıyor. Bir 'röportaj-ro- man' da diyebiliriz. Ama Falih Rıfkı salt gözlemle yetinmiyor. Gizliden gizliye bir mesajı var Roman'ın: Roman'ın içinde roman muharririne mektup yazan 'sanatkâr', "Heykelsiz, musikisiz, mimahsiz, şiirsizin- kılap, bubircesettir..." demektedir. Sanatkâr devam ediyor: "Yığın toprağını sanat yumuşatır, sanat sular; sanatın yumuşatamadığı, sulamadığı yığın toprağı üzerinde fikirier, kuru fikir- ler, çakıltaşı gibi yuvarlanır, zıplar, kayıp gider." Sanınm iç burkucu. Eserini yapabilecek gereçten yoksun, beş parasız sanatkâr, devletin sanata kıymet biçmesini beklemek- tedir. Bundan dolayı da, durumu "gözyaşartıcı" bu- luyor. "Nice ömürier, boş bir şeymiş gibi geçiyor." Ya da: "Yarın sabah, ekmeğim için, bir tuğla tüccannın bahçesindeki havuza alçı heykelyapacağım. Işeyen bir çocuk veya düdük üfleyen kanatlı bir kız!" Yazık ki, özlü eserierin nice sözü de "boş bir şey- miş gibi" yitip gidebiliyor. öneriler: Kitap/KarMasallan, Feridun Andaç, Do- ğan Kitap. Oemian, Hermann Hesse, Kamuran Şipal'in çevirisi, Can Yayınlan. Tiyatro Kare'deNedim Saban 'ın yönettiği, Erol Keskin ile Yıldıray Şahinler 'in oynadığı 'Salı Ziyaretleri' sürüyor Bir kavramlar orkestrasıHALUK ŞEVKET ATASEVEN tnsan varlığının zaman boşluğu içinde dü- şünüp kaldığı. fazlahklan atıp gerekeni bü- tüne kattığı, ele alınan oyunun üstünde bir başka oyunu yarattığı sanınm eleştirinin te- mel görünümü olarak değerlendiriliyor. Oy- sa bu yaklaşımı oyunun üstünde oyun ola- rak kabul edebilmemiz zordur. Ancak bir oyun hikâyedir, oyun bir olaydır, oyun bir ko- nudur ama, oyun kendinden başka bir şey de- ğildir. Bu düşünceler doğrultusunda söylersek bir oyun kendinden yola çıkarak bir başka oyu- na dönüştürülemez, ancak kendi organik var- hğında saklı olan bir başka anlatım biçimi- ni gösterim alanma getirebilir. Bu bakım- dan sizlere oyunun konusunu anlatacak de- ğilim. İnsan her yerde aynı insan, doğumuy- la birtakım özelliklerini de doğaya birlikte getirir. Bilindiği gibi tiyatro sanatı aynı zamanda bir diyalog sanatıdır, bunu dört dramatik ki- şiliğin sorumluluğuna bırakmışhr. Bunlar; ya- zar'oyuncu yönetmen ve eleştirmendir. Bun- lann aralannda kuracaklan diyalogla eleşti- n kavramı gösterime çıkarılır. Bunu iki boyut üzerinde değerlendireceğiz. Bu boyutlar iç eleştiri, dışeleştiri kavramla- ndır. İç eleştirinin etkinlik alanı, yazar ve oyun- cunun; dış eleştirinin etkinlik alanı ise yö- netmen ve eleştirmenin sorumluluğuna bı- rakılmıştır. Dinamik bir çlzgi İçeleştiri, yani yazar ve oyuncunun etkin- lik alanı. kısaca yazann imge gücü, oyuncu- nun beden zenginliği, her biçim değişiminin, yeni bir içeriğe dönüşmesi; dış eleştiri, yani yönetmen ve eleştirmenin etkinlik alanıysa dekoratif biçimin gösterim alanına yerleşti- rilmesi, çeşitliritimve seslerin oynayanla sey- reden arasındaki estetik iletişimi sağlaması... Bu noktadan sonrası oyuncunun diğer kav- ramlardan ayn olarak bağlayıcı ve birleşti- rici bir görevle yükümlü bırakılmasıdır. Yö- netmen Nedim Saban bu gerçeğı görmüş, onlan bütüne dönüşrürecek dinamik bir çiz- giyi yakalamıştır, yönetmen Nedim Saban'm yorumladığı bu gerçek yaklaşım, sanki onun karaktendir. Çünkü o, hangi verimsiz toprak- lara tiyatronun sevgı tohumunu atmışsa, to- hum tuhnuş; tiyatrosu ise her zaman "Salı Ziyaretleri" gibi ürünler vermiştir. 1 leştiri durağandır, birinden aldığını bir başkasına verir ve kaosun getirdiği heyecan, bir başkasımn heyecanıdır. însanın soylu boyutu üzerinde müzik ve şiir, önce filizlenir, sonra meyvesini verir. Sanınm artık çağdaş eleştiriye dönüş zamanıdır. Umberto Eco "Hiçbir şey kapalı bir metin kadar açık olamaz" sözünü boşuna söylememiştir. Aralannda hiyerarşi olmayan dinamik sah- neleri şöyle açıklayabiliriz: Ya§lı Green'in sa- bahı Ross'la ilk tanışmalan Ross'un yaşlı adama homoseksüel olduğunu açıkladığı sahne oyun boyunca Ross'la Green'in bir- biri içine girmiş, tartışma ve çatışmaları her ikisı de Yahudı olduklan halde, Green'ınge- leneklerine bağhlığı, Ross Gardiner'in ise bu geleneklerden habersiz kalması dogmalar- la (katı inanç) kaotik bir dünya yaratmalan ve çeşitli duygularla yüklü geleneksel ahlak tartışması sonrasında Ross'la Green'in in- sanın tek sığınma alanı toplumsal yaşama dö- nerek birbirlenni içenneleri... Şimdi sanat"i işlerlik kazanıp soyutta hazırladıklan: omuî görünümün taşıyıcılanna bir bakalım. Ross Gardiner rolünde Yıkhra>' Şahinler bir büyük usta olan Erol Keskin'le oynamanuı önemini vurgulayan ve ezilmeden rolüne an- lam zenginliği getiren sağlıklı bir oyuncu. Bü- tün bu sahneler bir araya geldiğinde oyun- dan bir başka oyun çıkmayacak, ama oyun- cunun kalbinin derınliklerinde gizlenen bir başka anlatım biçiminın estetik hazzı duyu- lacaktır... Tekilin içlndeki çoğul Drama dalında büyük bir virtüöz olan Erol Keskin, hemen hemen bütün oyunu tek ba- şına yüklenip götürüyor, her kavramsal bağ- lantı henüz açığa çıkmayan ritim ve seslerin olağanüstü tonlamalanyla yaşamın karanlı- ğından güvensızhğın sahte dünyasına taşıyor bizleri... Erol Keskin çoklukla geniş bir bilgi dün- yasının da sahibidir. Her oyunda, oj'un bo- yunca beden dilinden çarpıcı örnekler verir. Doğanın yarattığı karakterlerin her birinde tekilin içindeki çoğulu aramıştır. Aslında onun yaptığı şey, her zaman tekilin içindeki çoğulu arayıp bulmak, bulunanın özünü be- den diline katmaktır. Ve bunlann rümü Erol Keskin'in yarattığı bir kavramlar orkestra- sıdır. Sonuç olarak şunu da belirleyelim: Eleş- tiri durağandır. birinden aldığını bir başka- sma verir ve kaosun getirdiği heyecan. bir baş- kasının heyecanıdır. İnsanm soylu boyutu üzerinde müzik ve şiır. önce filizlenir, son- ra meyvesini venr. Sanınm artık çağdaş eleş- tiriye dönüş zamanıdır. Umberto Eco, "Hiç- bir şey kapalı bir metin kadar açık olamaz" sözünü boşuna söylememiştir. (0212 211 42 71) , Ressam Sedef Demirci TuksaTın 'Yahuz' başhkh resim sergisi 4 Arahk-4 Ocak tarihleri arasında Nişantaşı'ndaki Müzavede Galerisi'nde. ÂıttiLaile çağdaşsanatm bıduşması • Kültür Servisi - Türkiye 'nin en eski müzayedecilerinden Maksut Varol; ressam Sedef Demirci Tuksal'ın 'Fantastic Reahst' yapıtlanndan oluşan 'Yalnız' başlıklı resim sergisi 4 Aralık - 4 Ocak tarihleri arasında Nişantaşı'ndaki Müzayede Galerisi'nde antika ve resimseverlerle buluşturuyor. 1959 tstanbul doğumlu Sedef Demirci Tuksal, sanat eğitimini Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu, Ergin Inan atölyesinden 1981 - 1982 döneminde birincilikle mezun olarak bitirdi. Mastınnı 1986'da Mimar Sinan Üniversitesi De\Tİm Erbil atölyesinde tamamlayan Tuksal. halen resim çalışmalannın yani sıra FMV Özel Işık Lisesi Ilköğretim Okulu'nda resim öğretmenliği yapıyor. (Maksut Varol Müzayede Galerisi: Nişantaşı Akkavalc Sokak Tunaman Çarşısı. 0 212 241 36 27)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle