08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 ARALIK 2003 PERŞEMBE CUMHURI YFI SAYFA 17 KKTC'de tttarn 2 E „ , tgğ m eştüonm. Seçtn bir Uoks yaramaĞ! postedenizsoin0cijmhuriyetcom.tr Tel: ÛJ212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Camilerde merkezi vaaz kaldınlacakmış... "Imam bildidini okuvacak!" Kuşku Göksel Kaya: "BM'ye bağlı bir kuruluşun yayımladığı raporda küresel ısınmanın, ishal, srtma gibi hastalıklar ile yetersiz beslenmeye ve bu nedenle her yıl en az 150 bin insanın ölümüne neden olduğu açıklandı... Acaba ABD ve AB'nin sömürdüğü ülkelerdeki insan ölümlerinin nedenini küresel ısınmaya bağlıyor ve sömürülen ülkelerde meydana gelecek toplu ölümlere şimdiden kılıf hazırlıyor olmasınlar?" radan tam bir yıl geçtı... Dr.Necip Hable- mrtoğlu Ankara'da bir suikast sonucu öl- dürüleli biryıloldu... Geçen biryıldaneol- duğunu Mustafa Yavuz'un "Sevgili Ho- cam" başlığıyla Hablemitoğlu'na yazdığı mektuptan anımsayalım: "Bir yıl önce seni kaybettiğimiz 18 Aralık gecesin- den beri katillerinin bulunmasını bekliyoruz ama na- file. Sen aramızda yokken biz, senin yazıp ama bas- tıramadığın kitabını okuduk, senin için anma tören- leri düzenledik. Belki burayı takip edememişsindir, sana anlata- cak çok büyük degişiklikler yok hayatımızda. Iktisadi durumumuz her geçen gün daha kötüye gidiyor, hiçbir dönemde bu kadar IMF'nin avucuna bakmamıştık. Adamlar artık kredileri Irak'ın kuzeyi- ne girmeme, Kıbns'a kanşmama koşuluna bağladı- lar. Milletimiz tepki vermiyor mu diye sorma hocam, bilirsin afyon yutmuş gibiyizdir. Artık o kadar oldu ki Hablemitoğlu'na askerimizin başına çuval geçirdiler, Dışişleri Baka- nımız mantı yemeye Kayseri'ye gitti. Tepki gösteren- leri de AB(D)'ci medyamız 'marjinal gruplar' olarak niteledi. Seni kaybedişimizin ilk günlerinde medyamız ye- ni hükümete dolayısıyla da ihalelerine zarar gelme- mesi için çok uğraştı. Kimisi seni saf ilan edip 'A- man canım ne diye burnunu sokarsın bu işlere, yok efendim Alman vakıflarıymış, yok Fethullah'mış' dediler. Hatta televizyonda gece yayınlanan bir tartışma programında MlT'ten emekli bir zat 'Alman vakrfla- nna tepki göstermeyelim, bizim de Almanya'da pek çok vakfımız var' demiş. Karşısında oturan delikanlı, namuslu geçinen ga- zetecının aklına 'Burada 2,5 milyon Alman mı yaşı- yor ki bu sivil toplum kuruluşlan burayı işgal etti' de- mek gelmemiş. Basınımız baktı ki ABD, hükümetin arkasında sağlam duruyor, Vedat Yenerer, Hulki Çevizoğlu, Necati Doğru ve son olarak da Tuncay Özkan'ı işten kovdu. Hayırlı olsun ne diyelim. Bu arada Kamu Reformu Yasası diye bir şey ha- zırladılar galiba IMF yani ABD istemiş. Bu işin so- nunda ülkemiz Yugoslavya gibi paramparça edilmek isteniyor. Vallahi inanmayacaksın ama maşallah li- berallikte Turgut Özal'ı bile solladılar. Son olarak da artık minikler öğlen okula gece Kur'an kursunagidecekler, böylecetarikatlaraadam sağlanacak. Bu arada Fettullah Gülen hâlâ ABD'de. Bilirsin hocam ABD işine gelmeyeni barındırmaz; 'ılımlı Is- lam' liderine iyi bakıyordur herhalde. Bizden bu kadar hocam sen yokken daha da be- ter olduk. Allah sonumuzu hayır etsin." hiraf Ayşe Meral: "Karen Fogg'un Türkiye'deki çocuklanndan biri telefonla katldığı bir televizyon programında KKTC seçimlerini değerlendirirken, 'ABD, AB, Güney Kıbns, Yunanistan, AKP hükümeti ve basın olarak KKTC'de muhalefeti destekledik ama kaybettik. Beklediğimiz zaferi kazanamadık' diyor. Ne demeli: Mandacının şaşkını rtiraf eder kış günü." SESStZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hattı erdincutku ' yahoo.com Türk usulü demokraside "paran kadar konuş"ursun. O da ancak medya patronuysan! İmparatorun gücü, dilencinin çanağı Kıssalık öykü Ayşegül Tokathdan geldi: Bir imparator gezinti sırasında bir di- lenciye rastlar, "Dile benden ne diler- sen" der. Dilenci güler ve "Sanki dile- ğimi gerçekleştirebilecekmiş gibi so- ruyorsunuz" diye yanrtlar. İmparator alınır, "Her dediğini yerine getirebi- lirim. Sen söyle hele; ne istiyor- sun?" diye üsteler. Dilenci, "Söz vermeden önce iki kez düşünün" der. İmparator sinirienir: "Ne istersen verebilirim. Ben güçlü bir imparatorum. Yerine getiremeye- ceğim hiçbir dileğin olamaz." Bunun üzerine dilenci, çanağını uza- tıp, "Şu çanağı herhangi bir şeyle dol- durabilir misiniz?" diye sorar. İmparator kahkaha atar ve vezirine çanağı altınla doldurmasını emreder. Çanak dolup taşmakta ve fakat anında boşalmaktadır. Altın paralar bu- har olup uçmaktadır sanki. Imparato- run onunj kınlır. Bir dilenci çanağını dolduramadığı kulaktan kulağayayı- lır. Giderek pırlantalar, elmaslar, ya- kutlar akıtılır çanağa. Ne var ki çana- ğın dibi yoktur sanki. Yer yutar, boş kalır. İmparator yenik düşmüştür. Dilenci- ye yakanr: "Tamam, sen kazandın. Dileğini ye- rine getiremedim ama ne olur bana ça- nağın neden yapıldığını söyle." "Çok basit" diye yanıtlar dilenci, "In- sanın arzu ve isteklerinden yapılmıştır, doymak bilmez oluşu bundandır." Amerîkalılar Yargdanamaz mı? TURKKAYA ATAOV Başlıktaki sorunun yanıtını, günümüz kuvvet politikası ve ondan doğan bazı kararlar ve yasalar çerçevesinde, hemen vereyim; HAYIR! 139 devletin, yani ülkelerin çoğunun imza- ladığı ve 90'ının onayladığı ve daha birçoğunun onaylama- ya hazırlandığı Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) diye bir yargı organı oluşturuldu. Ceza konusunda dünya ada- leti hedefine en fazla yaklaşan organdır. Temelindeki Roma Statüsü 17 Temmuz 1998'de yapılmış, 1 Temmuz 2002'de yürürlüğe girmiştir. Bölgesel değil evrensel savcılarla yar- gıçların seçimi ve işlevinde bağımsız, aynmcı olma yerine eşitçi, geçicı değil sürekli ola- rak düşünülmüştü. Başkan Clinton bu belgeyi son gün (31 Aralık 2000) imza- ladı. Şunu da eklemeyi unut- rtıadı: "Temel endişelerimiz tatmin edilmedikçe, benden sonraki başkanın bunu Sena- to'ya onay için göndermesini önermem. "Onaylanmadı, im- za bir çeşit geri çekildi. Ame- n<a (savaş suçlan yanında sal- ön suçuna da bakacak olan) bu mahkemeye muhalefetini şddetlendirdi. Senato, Ameri- kan Personelini Koruma Ya- sası'nı (2002) geçirdi ve Gü- venlik Konseyi UCM'ye taraf dmayanlan bu yargıdan muaf tırtan karar (1422/2002) aldı. Eu olaylar dizisi UCM'yi daha taşında zayıflatmış, kuvvet politikasına hukuk egemenli- ğnin üstünde yer vermiş, Amerikalılan ayn bir "yargıla- ramaz" sınıfına koymuş, ulus- la-arası toplumu keyfi bir anar- ş rejimi içine atmıştır. Belgeye göre (M. 19), tCM'nin uluslar-üstü otorite- s kuşku götürmez. Amaimza- lanamış bir devlete karşı ağır- Iğı nedir? Hele bu Amerika gi- b tek süper güç olursa. Bu cevlet imzalamış tarafa bile ^aptırım uygulayabilir. Bir hu- Vuk konusu birden siyasileşi- yjr. UCM'nin ABD ile ilişkisi Cstüne VVashington'da Kong- r:'de söylenenler ve nihayet Anerikalıları bu yargıdan mu- a tutan yasa ibretle okunma- I Amerikan personeli Kosova cayında yargılanabilir ama ancak ABD'nin kurdurduğu ve kuruluşunda vetonun işlediği geçici mahkemede. Orada bi- le savcı davayı "teknik" ne- denler ileri sürerek ama aslın- da bağımsız olmadığı için aça- mamıştı (1999). ABD vetosu- nun işlediği Güvenlik Konse- yi'nin oluşturduğu geçici mah- kemelerin kaderi bu olacak, hukuk kuvvete boyun eğecek- tir. UCM ise, tasarlandığı bi- çimde böyle değildi. Amerikan Personelini Koruma Yasası ABD'nin dış eylemlerini ceza endişesi yaşamadan sürdür- mesini sağlıyor. Bu yasa (müt- tefıkleri dışında) Roma Statü- sü'nü onaylayanlara askeri yardımı da yasaklıyor. Aynca, öteki taraf devletler Amerikalı görevlilerin yargılanmayacak- larına ilişkin ikili antlaşmalar imzalamalılar. UCM Ameri- ka'da hiçbir araştırma da ya- pamaz. Herhangi bir Amerika- lı bu mahkeme adına gözaltı- na alınırsa, VVashington bu otoriteye karşı "elindeki tüm olanaklan(!) kullanır". Bu yasa uluslararası yargıya çok açık bir "çifte standart" getiriyor. Kimi devlet yurttaşı tutuklana- bilir, kimine karşı parmak bile kalkamaz. Başka hiçbir devlet Roma Statüsü'ne ilk başında imza koymuş Amerika'yı ör- nek alarak bu mahkemeyi ba- tırmayaçalışmadı. ABD kendini başka bir yol- dan da garantiye aldı. Roma Statüsü (M. 16) Güvenlik Kon- seyi'ne, başlamış olan bir da- vayı bir yıl erteleme ve bu er- telemeyi yineleme olanağı ta- nıyor. Bu konsey iki hafta için- de (12 Temmuz 2002) M. 16'yı kötü niyetle yanlış yorumlayan bir karar aldı. Roma Statü- sü'ne taraf olmayanlara sanki ilerisi için sonuna kadar ve ko- lektif olarak yargıdan muafiyet hakkı veriyormuş gibi bir uy- gulama getirdi. Bu yorum Ro- ma Statüsü'nü değiştirmek demektir. Oysa, taraf bile ol- mayan başkalarının yaptığı antlaşmayı değiştiremez. Gü- venlik Konseyi'nin Amerika ve kendi için böyle yetkisi yok. Ne var ki, olan bu. Bu tavır ABD'nin tek kutup- lu dünyada kimseye hesap vermeden kendi başına buy- ruk siyasetidir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak : turk.net ÇtZGİLİK KÂMİL MASARACl kamilmasaracha mynet.com HARBİ SEMİHPOROY semihporoyÇa yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MISTAFA BILGJN . tLAN TC BATTALGAZİASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2003 40 Davacı Abuzer Akdağ vekili Av Hıdrr Yıldırun tarafından da\alı Merv-em Akdağ aleyhıne açılan boşanma davası sonunda: Mahketnemizuı 2003 40 Es. 2003 133 sayılt karan ile Adıyaman lli, merkez Ağaçkonak Köyû C: 19. H: 25'te nüfusa kayıtlı, Hüseyin ve Hunye oglu 25.6.1942 dofumlu Abuzer Akdağ ile aynı yerde nüfusa kayıtlı Mustafa ile Hatun'dan olma, 05.01.1964 Hekımhan d.'lu Merv'em Akdağ'ın boşanmalanna karar venlmiş olup. Davalı- nın tebligata yarar adresi bulunamadığından tebligat yenne kaım ol- mak üzere gazetede ılan edılerek yasal süresi içerisinde tem\r ız edıl- medığı takdtrde hükmün kesinleşece&i ılan olunur. 09 12.2003 Basın: 62830 z -' MİLLÎ PİYANSO HARAM M I DİYE \ TARTT5ILiyOR \... • COLUK COCUSUMUN ÎSTTKBALÎ ÎCTN BU HARAMI BANA NASIP EYLE YARABBt ... I i F TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18Arahk ivmc.mumtas-arikan.com INSAN HAKLAR/ YARG/LANIYORf. 179Z 'DE SUGUN, ÜNLÛ SİYASET SH./MCİSİ T+IOMAS PAtNE (TAAAtS F>£Y*J) , '»Vy/ts'LArnĞı r İH£AN HAK/L/I- IXH DOĞUP y£T/jf£/V r-ri"—^, '-r- 1 » 'M/ <xve/eisv' üzen/NE I A M AMERİICA 'rA GlTMİfTİ Ğ , _ . ^E R * c A •tSfZU&t'ÇİH ETTa'U yAZIL4£ I . ** i »-«n*_ * A ÜAJLÜ "SAğOUyu'(OOMMON I V B J B c ' DEVRİM/ ÜZ£/e/A/£ •'HB/IA/S*OAIC/ D£VK/ML£ /£-- I « öt ^__ ~~"" " a. Gl'Lİ DÛÇÜNCEtSK" Kı'TASlMt ÇtKAOMIŞ, ASPfffl m. TIJT**"*"*^' • OAN, /A/G/U2 MOMARÇİS/A/6 A34£Ş/ HALK/ £y- ' I rv oTT" " ** <-*~ t-£M£ MAK- DUZ ÇtZGİ ÜMİT ZtLELİ Talat'ın Rumcası, Erel'in İmajı!. KKTC'de pazar günü gece yansı... Gayri resmi sonuçlara göre iktidarla muhalefetin eşit derecede milletvekili çıkardığı belirlendi. Ancak oy oranlarında muhalefet birkaç puan önde görünüyor- du. Ve sahneye Mehmet AN Talat çıktı!.. Talat, CTP'nin önünde bekleyen yüzlerce basın mensubuna seçimlerin galibi olduklarını ilan etti ve Denktaş'ı vakit geçirmeden "görüşmecilikten" ala- caklannı açıkladı. O arada Rum basınından birileriyle bir şeyler konuştu. Ardından NTV'nin canlı yayınında Mithat Bereket'in sorulannı yanıtladı. Sıcağı sıcağı- na yapılan bu söyleşi, bence tarihi bir söyleşiydi... Her şey bir tarafa, şu bölüm Talat'ın kimliğıni, hedefıni, hangi odaklaria ne tür işbirliğine yatkın olduğunu ga- yet açık ve net bir şekilde ortaya koyuyordu: - Sayın Talat, biraz önce Rum gazeteciler siz- den Rum kesimine bir mesaj vermenizi istediler, vermediniz... - Mesajı Rumca istediler. Rumcam o kadar ye- terli değil, öğrenince veririm dedim!.. Tabıi, Türkçe mesaj verseydi Rum kesimindeki kar- deşleri pek üzülürlerdi!.. Talat'ın, üç beş sözcükten oluşan bu cümlesi, bu kafanın, Annan Planı çerçeve- sinde kurulacak ülkenin dilinin Rumca olacağını peşi- nen kabullendiğini göstermiyor mu?!.. • • • Bu seçimler çok önemli bir gerçeği de gözümüze soktu!.. Dünyanın hiçbir ülkesi tarafından tanınmayan, am- bargo altında inletilen bu küçücük ülke, bizim işbirlik- çilerin yıllardır bilinçaltımıza işlemek için cansıperane uğraş verdiği gibi önemsiz, "verip kurtulacak" bir toprak parçası değilmiş!.. Aksine, Batı dünyasını seferber edecek, milyonlar- ca dolan ortalığa saçacak, Türkiye ve KKTC üzerinde akıl almaz baskılar uygulayacak denli önemliymiş!.. Baksanıza, geçen hafta Türkiye'yi açıkça tehdit e- den, devlet olarak tanımadıklan KKTC'de Seçimi mu- halefet kazanırsa tanınz" diyebılecek kadar gözü ka- raran Komiser Verheugen, sonuçlar karşısında yine gazaba geldi: - Muhalefetin zafer kazanması gerekiyordu. Denktaş iki uluslulukta ısrar ediyor. Bu sonuçlar sonrasında Türk tarafının AB"ye katılma olasılığı azaldı. Ûye bir ülkede 30 bin askeri olduğu halde AB'ye giriş görüşmelerine katılan bir ülke düşü- nülemez... Verheugen'in bu "itiraflannr Mehmet Ali Talat'ın yu- kandaki itirafıyla ve geçen hafta söylediği "Türkiye'nin metresiyiz" çiğliği ile bir arada okuyun, oynanan çir- kin oyunu bütün çıplaklığıyla göreceksiniz!.. • • • Verheugen çok haklı tabii; dünyanın parasını döke- ceksin, Batı'nın insafsız baskılannı tek noktaya yönel- teceksın, sonunda "tam satışı" sağlayacak milletve- kiü sayısınaulaşamayacakstn... İnsan ağzını da bozar, aklını da!.. Bozar ama, bu kadar da falso yapmaz ki!.. Bir pa- ragraflık açıklamada bu kadar da açık vermez ki!.. Denktaş iki uluslulukta ısrar ediyor şikâyeti, Rum ço- ğunluk içinde eriyecek bir "Türk cemaati" istedik- lerinin açık itirafı değil mi?.. 30 bin Türk askerinden şi- kâyet, ana amacın bir an önce Türkiye'yi adadan so- yutlama gayretinin açık itirafı değil mi?.. Bizim işbiriik- çi takım da pek üzgün. Ama yine de görevlerinden ge- ri kalmıyoriar. Şimdi hesap, Talat'ın başkanlığında bir hükümetin, AKP iktidannın Annan Planı'nı temel ala- rak hazıriadığı planla masaya oturmasını sağlamak. Cüneyt Ülsever, CTP-DBH cephesiyle Serdar Denktaş'ın DP'sinin koalisyon yapmasının akılcı ola- cağını belirtiyorve Mehmet Ali Talat'a, seçımlerdeyüz- de 2 oy alan Çözüm ve Avrupa Biriiği Partisi'nin lide- ri Ali Erel'i dışandan Ekonomi Bakanı olarak atama- sını öneriyor... Böylelikle Ali Erel'in Batı'daki pozitif imajını lehine kullanabilirmiş... İmajı bilmem, ama pa- ra akabilir!.. Avrupa Birliği'nin Denktaş aleyhine miting- ler düzenlemesi için Erel'e 250 bin Euro'luk çek ver- diği, çekin bizzat Ali Erel tarafından 21 Haziran tari- hinde Almanya'da tahsil edildiği belgeleriyle ispatlan- mıştı... - Ali Erel'in Ekonomi Bakanı olarak işe yaraya- cağı kesinü! E-posta: umitzileli(a ttnet.net.tr BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDANSAĞA: 1/ Izmir'in Ödemiş ilçe- sinde, doğal güzelliğiyle tanınmış bir göl... Ilgi eki. 2/Memeliler- de protein metaboliz- masının son ürünü olan ve idrarla dışan atılan bile- şik...Sabır.3/Birtür petrol lambası... Vü- cutta oluşan derin kesik. 4/ Büyük zo- 3 ka. 5/ Bir çokluğu oluşturan varlıklann her biri... Üstün bir 6 yetkinin gücünü 7 simgeleyen değnek. 8 I 6/ Edirne yöresinde 91 yaşayan Çingenelerin geleneksel bahar eğlence- lerine verilen ad... Yemek. 7/Hayvanın derisine ya da tüyüne dokunmaktan duyulan aşın korku. 8/ Işyeri olarak kullanılan birkaç katlı yapı... îs- viçre'de turistik bir göl. 9/Akıl... Voleybol ve te- niste oyunun her bir bölümüne verilen ad... Olum- suzluk belirten bir önek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Muğla'nın Milas ilçesine bağlı turistik bir bel- de... Der\iş selamı. 2/Otlak... Tarlayı sürerek din- lenmeye bırakma. 3/Czerinde harfler bulunan kâ- ğıtlarla oynanan bir iskambil oyunu. 4/ Hint mü- ziğine özgü telli bir çalgı. 5/"— Şehitler Desta- nı": F.H.Dağlarca'nın şiir kitabı... Gereken yiye- cek ve içecek şeyler. 6/Cinayet... Doğanın neden olduğu yıkım. 7/Kap ağırlığı... Kemiklerin yuvar- lak ucu. 8/ Ağaçtan yapılan ve toprağı ancak yü- zünden sürmeye yarayan ilkel saban türii. 9/ Us- tükapalı olarak anlatma... "Melâli anlamayanbir nesle — değiliz" (Ahmet Haşim).
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle